|
|
GCA
PİSTİ GÖREMİYORUM |
|
|
Emekli Hava Trafik Kıdemli Başçavuş |
İbrahim BOZER |
6 ncı Ana Jet Üs Komutanlığı |
|
Bizler Hava Kuvvetlerinin teknik personeli
olarak meslek hayatımızdaki anılan ve
yaşadığımız ilginç olaylarla geçmiş
günlerimizi hatırlar ve heyecanla bu
olayları arkadaşlarımıza anlatırız.
Hepimizin ortak amacı; uçağın verilen görevi
başarıyla icra etmesi ve meydana emniyetle
inişini yapmasıdır. |
Türkçe karşılığı "Yerden Kontrollü Yaklaşma"
olan GCA (Ground Controlled Approach)'ın
görevi de yağışlı ve bulutlu havalarda
uçakların emniyetle iniş yapmalarına
yardımcı olmaktır. Adından da anlaşılacağı
üzere biz GCA operatörleri yerden, radar
skobunda kontrol ettiğimiz uçak ekolarını
istikamet ve irtifa malumatları vererek
limitlere kadar yaklaştırıp emniyetle iniş
yapmalarını sağlarız. Bu limit yere nazaran
200 feet yükseklikteki ve uçağın
tekerleklerini piste koyduğu noktadan 1/2 NM
uzaklıktaki radar skobunda belirlenmiş
noktadır. Tabii ki başımızdan geçen olaylar
ve ilginç anılar da uçuşun en kritik
safhalarından biri olan iniş safhasında
meydana gelmiştir. Sizlere burada
anlatacağım olay, belki de meslek hayatımın
ilk ciddi sınavıydı ve hiç tahmin etmediğim
olaylarla karşılaşıyordum. |
Soğuk bir Aralık gecesinde nöbetimin
ilerleyen saatlerinde, kule telefonu büyük
bir gürültüyle çalmaya başlamıştı. Kule
telefonunun bu saatte çalması demek; büyük
bir olasılıkla meydana bir uçağın
yaklaşmakta olduğu veya daha başka bir uçuş
malumatı hakkında olabilirdi. Nitekim kule
operatörü scramble verildiğini ve muhtemelen
2'den fazla uçağın kalkacağını bildiriyordu.
Bütün hazırlıklarımızı gözden geçirdikten
sonra heyecanla kalkış saatini beklemeye
başlamıştık. Bu arada GCA makinisti arkadaş,
cihazın en iyi performansla çalışabilmesi
için ayarlarını yapıyor ve GCA cihazını uçuş
için hazırlıyordu. |
İlk 2'li kol pistten tekerlekleri kestiğinde
gece yarısı saat 01.15'i gösteriyordu.
Arkasından diğer 2'li kollar da 15'er dakika
arayla kalkışlarını tamamladılar. Son kol
02.01'de kalkışını tamamlamıştı. Şimdi
havada 8 adet F-4 uçağı vardı ve ben
yaklaşık 1 saat sonra başıma gelecek
olaylardan habersiz olarak skopta izleme
görevine devam ediyordum. Uçaklar
havalanırken meydandaki meteorolojik şartlar
uçakların GCA yardımı almaksızın iniş
yapmalarına müsaitti. Bulut alt tavanı 6000
feet ve görüş 10 km civarındaydı. Oysa
ilerleyen saatlerde meteorolojik
değişiklikler bir anda meydanı yoğun bir
bulut tabakasının içinde bırakmıştı.
Bulunduğumuz yer olan GCA'dan pist başı
güçlükle görülebiliyordu. Zaten kule ve pist
başındaki nöbetçiler tarafından görüşün ne
kadar düşük olduğu ve düşmeye devam ettiği
ikazları yapılıyordu. Meteoroloji bulut alt
tavanını 200 feet veriyordu. Bu irtifa bizim
GCA'nın limitleriyle aynı irtifadaydı. Yani
uçaklar inişlerini pozitif radar kontrolünde
yapacaklardı. (F-4
"Phantom II" uçağının fotoğrafları ve teknik
özellikleri için tıklayın) |
Görevden dönen ilk kolla saat 02.45
civarında telsizle temas ettiğimde hemen
meteorolojik şartları kendilerine aktardım
ve kolu pozitif radar kontrolüne aldım.
Aslında yüksek irtifada yaklaşmakta
olduklarından pilotlar VMC şartları telaffuz
ediyorlardı. Yani yüksek irtifada fazla bir
bulut teşekkülatı. Rahatlıkla yıldızları
seyredebiliyorlardı. Oysa alçaldıkça
yıldızları kaybediyor ve yoğun bir bulut
tabakasının içine giriyorlardı. |
Lider, 2 numarasına trail pozisyonuna
açılmasını ve 10 millik trail pozisyonunda
yaklaşması talimatını verdi. 2 numaralı
uçak, 1 numaranın 10 mil arkasından yaklaşıp
tek tek inişlerini yapacaklardı. 1 numaralı
uçak, oturma noktasına 2 mil mesafeye
geldiğinde par skobunda irtifa almaya
başladığını görüyor ve varyo derinleştirme
ikazını yapıyordum. Tabii bu tür havalarda
zaman zaman da olsa süzülüş hattında bazı
irtifa değişikliklerini izlemeye önceden
alışmıştık. Meteoroloji tarafından verilen
limitler bizim kapasitemizin dahilinde idi.
Yani yere nazaran 200 feet yüksekliğe kadar
emniyetle yaklaştırma yapabilecek
durumdaydık. |
Pilot varyosunu bir miktar derinleştirmesine
rağmen, bir türlü süzülüş hattına tam olarak
oturamadan ? mil mesafeyi katetti ve
tahminen 300 feet irtifadan pas geçmeye
başladı. Pisti görememişti. 10 mil arkadaki
2 numara da benzer sebeplerle pisti
göremeden pas geçip GCA kare paterni için
tırmanışa geçtiğinde, lider tarafından
tekrar inişi deneyecekleri bildiriliyordu. |
Aslında böyle durumlarda yedek meydanlara da
iniş yapılması mümkün olduğundan en uygun
meydanlar, yedek meydan olarak uçuş öncesi
belirlenmektedir. Zira bizim uçakların
seçmiş oldukları yedek meydanlarda durum,
bizim meydanlardan daha da kötü idi. Görüşün
hemen hemen 0 km'ye düştüğü ve yoğun kar
yağışı aldıkları haberi geliyordu. |
Şimdi kare paterninde 2 adet pisti görmemiş
F-4 Phantom uçağı ve 6 adet görevden dönecek
uçaklar olayın ciddiyetinin biraz daha fazla
olduğunu hatırlatır gibiydi. Aynı anda
liderin yakıtları saymaya başlaması ve 2
numaranın buna iştirak etmesi neticesinde
ister istemez bende bir heyecan ve stres
başlamıştı. Lider ne kadar yakıtları
kaldığını kontrol ediyordu. Ama bu stres ve
heyecanlı davranışları pilota kesinlikle
hissettirmemek gerekiyordu. Zaten bulut
içindeki pilotların yerden duyacakları
kararsız ve ürkek bir ses tonu, bütün GCA
çalışmalarını olumsuz yönde etkileyeceği
gibi, pilotu da gereksiz yere strese
sokacak, belki de daha emniyetsiz durumlar
yaratacaktı. Bu düşüncelerle hareket ederek,
uçaklara bilhassa son yaklaşma pozisyonunda
verilen talimatlara aynen uymalarını ve ?
mil 200 feet'te pisti göreceklerini
hatırlattım. Telsizdeki konuşmalarımız bir
önceki konuşmalara göre daha kararlı, daha
kesin ve daha tok bir ses tonuyla oluyordu.
Olmak zorundaydı da. Aslında gizli bir
gerginlik yaşanıyordu. Fakat ne bunu ben
pilota, ne de pilot bana hissettiriyordu. |
Bu arada Üs Komutanımız ve Harekât
Komutanımız çalışmaları izlemek üzere GCA'ya
geldiler. Kendilerine kısa bir brifing
verdikten sonra konuşmalarıma devam ettim.
Hem telsiz konuşmalarını dinliyor, hem de
radar skobundaki uçak ekolarını takip
ediyorlardı. |
1 numara iniş hazırlıklarını tamamladıktan
sonra 10 mil mesafeyi katetmiş, 180 knot
süratle süzülüş hattı üzerinde süzülmeye
başlamıştı. Bu arada pist başı nöbetçi
subayı bizim frekansı dinliyor, gerektiğinde
ikazda bulunacak şekilde bekliyordu. Aslında
uçağı göremiyordu ama konuşmalardan uçağın
ne kadar yakın mesafede olduğunu
anlayabiliyordu. Tam yarım mil mesafede
uçağa pisti görüp görmediğini sorduğumda
önce "negative" çok kısa bir süre içinde de
(belki de 1-2 saniye) "gördüm GCA" yanıtını
aldım. Gerçekten pisti görmüş ve emniyetle
inişini tamamlamıştı. Çünkü verilen
talimatları tam uygulamış, gerekli
düzeltmeleri zamanında yapmıştı. Bu olay 2
numara için büyük bir moral kaynağı oldu. O
da 180 knot süratle süzülüşe devam ediyordu.
İstikamet hattında zaman zaman değişiklikler
olsa da gerekli düzeltmeleri yapıyor ve
uçağın çok güzel ve emniyetli yaklaştığını
sık sık hatırlatıyordum. |
Burada istikamet hattı konusunda zaman zaman
da olsa düştüğümüz bazı zorluklara değinmek
istiyorum. Bilhassa limit ve kapalı
havalarda pilot piste yaklaştıkça pisti
göremiyorsa, ister istemez önündeki bordo
aletlerine bağlı kalma ihtiyacı
hissetmektedir. Genellikle tacan cihazları
pistin sağına veya soluna
yerleştirildiğinden, uçak piste yaklaştıkça,
uçağın bulunduğu radyal büyümektedir. Eğer
böyle bir durumda pilot tacan'ı tam
karşılamak ihtiyacı hissederse, GCA
operatörünün emniyetini negatif yönde
etkilemektedir. Böyle bir durumda uçağı
istikamet hattına yaklaştırmak büyük
dönüşleri gerektirmekte, hatta bazen de
uçakları pas geçirmek zorunda bırakmaktadır.
Oysa GCA'nın istikamet hattı hassas olup,
pistbaşlarına yerleştirilen reflektörler
nirengi alınarak ayarlanmaktadır.
|
Yaklaşık olarak 2 mil mesafeyi kateden 2
numara, çok az da olsa sağa sola istikamet
değişiklikleri olmakla beraber, gerçekten
tam pistin orta hattından yaklaşıyordu.
Aynen 1 numarada olduğu gibi o da yarım mil
mesafede pisti son anda gördüğünü söylüyor
ve emniyetle inişini tamamlıyordu. Tabii ki
bu olay bizi de çok mutlu etmiş ve sonraki
çalışmalarımız için ayrı bir güven kaynağı
oluşturmuştu. |
Ben şimdi arkadan gelecek diğer 6 uçağı
düşünmeye başlamıştım ki 2'nci kol yaklaşma
kontrol ile telsiz teması kurdu ve iniş
talimatını aldı. Yaklaşma kontroldeki kule
operatörü hava durumunu aktarırken, meydanda
hafif kar yağışının da başladığını
bildiriyordu. Gerçekten kapıyı açıp dışarı
baktığımızda ince ince yağan kar taneleri
görülebiliyordu. Her ne kadar pist üzerinde
kar tabakası oluşmasa da pistin kayganlık
derecesi giderek artıyordu. Bu da birtakım
ilave tedbirler almayı gerektiriyor ve
inişin ne kadar kritik şartlarda yapılacağı
sinyallerini veriyordu. |
2'nci kolu da trail pozisyonunda kontrolüme
aldıktan sonra kendilerine daha önceki kolda
yaşadığımız olayları aynen aktardım ve tam
yarım milde pisti göreceklerini hatırlattım.
Verilen talimatlara aynen uymalarını da
bildirirken sonra 1 numaranın süzülüş
hattının biraz altına düşmeye başladığını
gözlüyordum. Gerekli ikazları yaptıktan
sonra, uçak tam istikamet ve süzülüş
hattında yaklaşırken yarım mil mesafe
katediliyor, aynen ilk kolun 1 numarasında
olduğu gibi önce "negatif" hemen arkasından
"Yaklaşma ışıkları görül..." cevabını
veriyordu. |
Gerçekten bu son konuşmalarımızda herkes
nefeslerini tutmuş, merakla pilottan gelecek
cevabı bekliyordu. Şimdi sırada 2 numaralı
uçak vardı ve o da gayet düzgün bir şekilde
yaklaşmasına devam ediyor, tam minimumlarda
önce yaklaşma ışıklarını sonra da pisti
gördüğünü söylüyor ve emniyetle inişini
tamamlıyordu. |
Aslında bir önceki kol yarım milde pisti
görmüştü. Şimdiki kol ise önce yaklaşma
ışıklarını, bilahare de pisti görebildiğini
rapor ediyordu. Yani görüş biraz daha
düşmüştü ve kar yağışı devam ediyordu.
Şartların bu denli kritik olduğu bir anda
pilotun bulut içinde pisti bulma çabası
içindeyken neler hissettiğini hep merak
etmişimdir. Ancak bizler onun yaşadığı
duyguları tam olarak yaşamadan
talimatlarımıza devam etmiş ve onun piste
inmesini sağlamışızdır. Oysa bulut içinde
pisti arama tecrübesi yaşamış bir GCA
operatörünün pilota daha farklı bir
yaklaşımda olacağı da kaçınılmazdır. |
Bu arada 3'ncü kol ile telsiz ve radar
teması kurduğum anda, komutanlarımız GCA'dan
ayrılıyor ve pist başına gidip yaklaşmaları
oradan takip edeceklerini söylüyorlardı. |
Pist üzerinde hafif bir kar tabakası
oluşmaya başlamıştı bile. Aynen önceki
uçaklarda yaptığım konuşmaları
tekrarlayarak, 1 numaralı uçağa süzülüş
talimatı verdiğimde 2 numaralı uçak da 10
mil arkadan liderini takip ediyordu.
Kendilerine önce yaklaşma ışıklarını,
bilahare pisti göreceklerini hatırlatarak
konuşmalara devam ederken 1 numaranın 1 mil
mesafede varyo azalttığını görüyor ve
varyoyu derinleştirmesi ikazını yapıyordum.
Uçak yüksek kalmaya başlamıştı. Pisti
görmesi giderek zorlaşıyordu. Zaten varyoyu
derinleştirmeden yarım mil kateden uçak 2
nci bir çalışma için kare paternine girmiş
ve tırmanışa başlamıştı. Bu arada 2 numaralı
uçağa süzülüş malumatı verdikten sonra,
gayet güzel bir yaklaşma yarım mil mesafeyi
katederken önce bir sessizlik arkasından da,
"Gördüm GCA!" yanıtını aldım. Gerçekten son
anda pist görülebiliyordu. Hemen pas geçen 1
numaralı uçağa talimatlarıma devam ederek
onu da yaklaşma hattına aldım ve süzülüş
malumatını verdim. 1 numara bu kez çok daha
düzgün ve emniyetli bir şekilde
yaklaşıyordu. O da diğer uçaklarda olduğu
gibi önce sessiz kalıyor, arkasından,
"Yaklaşma ışıkları" diyebiliyordu. Tabii
pist başı nöbetçi subayı da uçaklar buluttan
çıkar çıkmaz, "İniş takımları görüldü!"
ikazını yapıyor ve telsizi dinlemeye devam
ediyordu. |
Şimdi 6 adet uçağı indirmiş bulunuyordum.
Geride ise sadece 2 adet F-4 uçağı kalmıştı
ve pistin üzerindeki kar tabakası giderek
kendini hissettirmeye başlamıştı. Bu arada
yağışta da bir artış gözleniyordu. Havadaki
son 2'li kol yaklaşma kontrol ile temas
ettiğinde saatler tam 03:40'ı gösteriyordu.
Kendilerine iniş talimatı ve meteorolojik
durumu bildirdikten sonra GCA kanalı için
yaklaşma kontrol frekansını terk ettiler.
Onların da düşüncesi, daha önceki kollarda
olduğu gibi trail pozisyonunda yaklaşıp
emniyetle meydana inişlerini tamamlamaktı.
Ancak hiç beklemediğimiz bir terslikle bir
anda karşılaşıyorduk. 2 numaralı uçakla bir
türlü telsiz teması sağlayamıyordum. Oysa
liderle gayet net bir şekilde konuşabiliyor,
2 numarayla telsiz teması kuramıyordum. Bu
durumda lider, numarasını kolda
yaklaştırdıktan sonra indireceğini,
kendisinin de kare paternine girip inişini
yapacağını bildirdi. Kolda iniş yapmaları
hemen hemen imkansızdı. Aslında tek uçak
olarak yaklaşmak yerine, bu kadar limit bir
havada telsizi arızalı bir 2 numara ile
kolda yaklaşmak hiç de kolay olmayacaktı.
Tabii lider, 2 numarasıyla konuşamıyor,
ancak heyoms kurallarıyla anlaşabiliyordu.
Bu atmosferi de tam olarak yaşamasak da,
aralarında ne tür yardımlaşmalar olduğunu
tahmin ediyorduk. |
GCA kanalına geçmeden önce trail'e açılmış
olsalar, 2 numarayla telsiz teması
sağlayamadığımdan dolayı, havada tekrar kola
gelmek gereği duyulacak, tabii ki bu da
zaman kaybına yol açacaktı. Aslında o gece
bizin için saniyelerin gerçekten çok önemi
vardı. Her geçen dakika aleyhimize işliyor,
kar yağışı yoğunlaşıyor, görüş düşüyor, pist
daha da kayganlaşıyordu. |
Son yaklaşmada, önce yaklaşma ışıklarını,
sonra da pisti göreceklerini hatırlatarak
yaklaşma malumatlarını vermeye başladım.
Uçaklar bu arada 15 mil mesafeyi katediyor,
5 mil sonra vereceğim süzülüş hazırlıklarına
başlıyorlardı. Mesafe 13 mile gelmişti ki 2
numaranın telsizde konuşmalarını duymaya
başladım. Hatta önce, liderin konuştuğunu
sandım. Fakat ses farklı geliyordu. Hemen 2
numarayla konuştuğunu teyit ettikten sonra,
lidere iniş takımları ve sürat ayarları
ikazını yaptım. 2 numaranın telsizinin faal
duruma geldiğini anlayan lider bana, soldan
dönüşle 10 mil trail pozisyonuna geçeceğini
ve öncelikle 2 numarayı yaklaştırmamızı
istedi. Ben de aynen önceki çalışmalarda
olduğu gibi uçakları trail pozisyonunda
yaklaştırmaya başladım. 2 numarayla gayet
güzel ve net bir şekilde konuşuyor, 10 mil
mesafeyi katettikten sonra süzülüşe
başlaması talimatını veriyordum. Bu arada 1
numara 17 mil mesafede henüz inbound olmak
üzereydi. |
2 numara, süzülüş ve istikamet hattı
üzerindeki ufak salınımlara rağmen gayet
düzgün bir şekilde talimatları uyguluyor
ve emniyetle meydana yaklaşıyordu.
Komutanlarımız da tekrar GCA'ya gelip
çalışmalarımızı yakından takip etmeye
başladılar. |
Benim o anda tek düşündüğüm şey;
havadaki bu 2 uçağın emniyetle
inişlerini tamamlamaları ve herkesin
derin bir nefes almasıydı. Lider
mümkün olduğu kadar az konuşuyor ve
benim daha çok 2 numara ile
ilgilenmemi istiyordu. Zaten kendisi
10 mil mesafenin dışında olduğu
için, o biraz daha rahat bir
konumdaydı. 2 numara 1,5 mil
mesafeyi katettikten sonra kendisine
önce yaklaşma ışıklarını göreceği
ikazını yaptım, yarım mil mesafeye
gelinmişti ki her zamanki sorumu
yine sordum: "Görüldü mü?" cevap,
önce ".........." sessizliği,
arkasından da söyleyebildiği "Şimdi"
kelimesi gerçekten o an yaşadığım
duyguyu herhalde bizim kanalı
dinlemekte olan herkes farkına
varmıştır. |
Şimdi sırada son uçak vardı ve o
da 180 knot süratle süzülüşe
başlamıştı. Herkesin o anda
nefeslerini tutmuş, pür dikkat
konuşmalarımızı dinlemekte
olduğunu anlar gibiydim.
Konuşmalar mümkün olduğunca
kısa, net ve kesin ifadelerle
geçiyordu. Zaten bu gibi
şartlarda kararsız bir ses
tonuna, bırakın pilotu hiç
kimsenin tahammülü olamaz. Son
kez iniş takımları ikazını
yaptıktan sonra pistin tam
karşısında ve tam süzülüş
hattında yaklaştığını sık sık
kendisine hatırlatarak
talimatlara devam ediyordum.
Uçağın son 2 milde hafifçe sağa
doğru dönüş eğilimini fark
edince hemen sola dönmesi
talimatını verdim ve uçağın
istikamet hattına oturmasını
sağladım. Pilot, o an bana
güvenmekle beraber tacan
cihazını da çapraz kontrolde
tutmak istiyordu. Ama GCA daha
ağır basıyordu. Çünkü uçağın pas
geçmesine hiç kimsenin tahammülü
yoktu. |
Yine her zamanki sorumu
sorma vakti gelmişti. Uçak
süratle yarım mile
yaklaşıyordu. Pilotun o anda
süzülüş hattının çok hafif
altına doğru süzüldüğünü
görünce hemen düz uçuşa
geçmesi ikazını yaptım.
Çünkü bizim limitlerimiz 200
feet'ti ve daha altında
yaklaşılması hem pilotun hem
de bizim emniyetimizin yok
olması demekti. Tekrar
süzülüş hattını düzelten
pilot yarım mil mesafeyi
katetmişti ki, "Görüldü mü?"
sorusunu önce cevapsız
bırakıp, kısa bir süre sonra
da gayet gür ve net bir ses
tonuyla, "Görüyorum!"
cevabını veriyordu, uçak
03:56'da karsı piste
tekerleklerini koyduğunda,
hemen GCA cihazının kapısına
koşarak merakla,
indirdiğimiz son uçağı
görebilmek için
çabalıyorduk. Ancak
gördüğümüz manzara
karşısında gerçekten çok
etkilendik. Uçak GCA'dan
güçlükle görülebiliyordu.
Tabii biz görevimizi
yapmanın heyecanıyla, uçağı
gözle görmesek de, radarla
görüp indirmenin mutluluğunu
yaşıyorduk. |
Herkesin sıcak
yataklarında mışıl mışıl
uyuyup, belki de en
tatlı rüyalarını gördüğü
anda, bunca yoğun ve
maceralı konuşmalara
tanık olan telsizler o
andan itibaren tıpkı
gecenin derin sessizliği
gibi susuyor ve ertesi
gün yaşanacak heyecanlı
konuşmalar için şimdiden
istirahata çekiliyordu. |
|