Cem HOLAT |
Emekli Hava Pilot Kurmay Yarbay |
11 nci Hava Ulaştırma
Üssü/Etimesgut-Ankara |
Kasım 1991 |
|
C-47 uçaklarında eğitimimin
ikinci safhasına devam ediyordum
ve henüz teğmendim. Filo
komutanımız tarafından,
Diyarbakır’a personel nakli
amaçlı bir görev verilmişti.
Yanımda öğretmen statüsünde bir
uçak komutanı vardı; ben ikinci
pilot olarak göreve
katılıyordum. 1991 yılı Kasım
ayı idi; bütün bir ay boyunca
hava durumu genellikle çok
bulutlu olarak devam etmişti. |
|
C-47 Uçağı |
|
Görev öncesi yaptığımız
değerlendirmede ilginç bir hava
durumuyla karşılaşmıştık. 8000
feet’e kadar stratoform bulutlar
yolun ilk yarısını 8/8
kapatıyordu; ancak yaklaşık
Gemerek noktasından sonra, yani
yolun yarısından sonra hava
tamamen açıktı; stabil olan
durumunu muhafaza ediyordu. Uçak
komutanım yolun ilk yarısını
bulut üstünden alet uçuşuyla
tamamlayıp, diğer yarısını
görerek devam etme kararına
vardı. |
Ancak, C-47 uçaklarındaki
aviyonik sistemler İkinci Dünya
Savaşandan kalma ve
güvenilmezdi. Mevcut iki radyo
kompa cihazı asıl seyrüsefer
aletlerimizi temsil ediyordu.
Ancak ben hiçbir zaman aynı
frekansa bağlanmasına rağmen,
her iki ibrelerinin de aynı
istikameti gösterdiğine tanık
olmadım. Mutlaka arada 30
dereceye kadar farklar olur; biz
her ikisinin ortalamasını
alırdık. Uçakta bulunan TACAN
cihazı ise 20 NM civarında
kitlenerek malumat vermeye
başlardı. Durum caryolarımız
havalı sistemle çalışırdı;
update yapılamazdı. Biz bu
caryoları bir adet sulu pusulaya
bakarak düzeltirdik. Yani
uçağımızın en esaslı ve temel
uçuş aracı, 6-7 cm boyutunda bir
küp şeklinde olan sulu
pusulaydı; her iki pilotun
arasında cama yakın lastiklerle
tutturulmuştu. |
Diyarbakır için rota çizimi
oldukça kolaydı. 1/1.000.000’luk
bir harita üzerinde cetvel
kullanılarak, Diyarbakır -
Ankara arasında bir çizgi
çekilir ve bu rotamız olurdu. Bu
çizgiye uçağın hızına göre zaman
tikleri koyar ve hazırlığımızı
tamamlardık. O günde buluttan ne
zaman çıkacağımızı
hesaplamıştık, yaklaşık bir saat
on dakika sonra buluttan
çıkacaktık. |
Kalkışı takiben uçak
komutanım “ben biraz İngilizce
çalışayım” diyerek kumandayı
bana teslim etti ve şu uçuş
başını sabit şekilde tut
talimatını verdi. Bende sulu
pusulaya bakarak söylenen uçuş
başını zıpkın gibi tutmaya
başladım. Uçuş esnasında radyo
kompa cihazlarından hiçbir
malumat alamamış ve telsizle bir
temasta bulunamamıştık. Zaten
normal uçuşta lambalı ve tarihi
bir sistem olan telsizlerimizi
ısınmasın diye kapatırdık.
Sadece, tahminen Kayseri’yi
geçerken temas kurmaya çalıştık
ve onda da başarılı olamadık. |
Uçuş planlandığı şekilde
devam ediyordu bir saat on
dakika sonra buluttan çıkmıştık.
Ancak buluttan çıkar çıkmaz bir
sorunla karşılaştık; çünkü
haritayla araziyi bir türlü
uyduramıyorduk. Hemen sağ
çaprazımızda büyük bir göl
vardı. Uçak komutanım bana
dönerek “bu gölde ne yahu” dedi.
Göl gerçekten çok büyüktü; fakat
uzaktaydık ve sadece bir ucunu
görebiliyorduk. Ben dedim ki
“Türkiye’de böyle iki tane büyük
göl var; biri Tuz Gölü, biri Van
Gölü. Tuz Gölünü geçtik, Van
Gölüne ise gitmemiz imkansız”.
Bunun üzerine uçak komutanım
“nasıl olsa yakıtımız var; gidip
bir bakalım “ dedi ve bizde
uçağı o istikamete döndürerek
uçuşa devam ettik. |
On dakika sonra biraz
yaklaşmışken, birden güçlü bir
jet motoru sesiyle irkildik. İki
adet F-5 uçağı her iki
yanımızdan geçmişti. Bu uçaklar
bizi önlüyor ve teşhis etmeye
çalışıyorlardı. Derhal kapalı
olan telsizimizi açtık; guard
dahil bütün kanallardan bize
seslendiklerini gördük. Açıkçası
ne arıyorsunuz burada diye bas
bas bağırıyorlardı. Biz
mevkiimizi belirtmelerini
istediğimizde ise bize
Adana/İncirlik hava sahasında
olduğumuzu söylediler. Bu
çizdiğimiz rotanın yaklaşık 100
mil güneyindeydi; göl
zannettiğimiz yer ise; Adana
Körfez’iydi. Biz olaya ancak
radar ile temas kurup; hangi
başta uçtuğumuzu sorduğumuzda
bir anlam verebildik. En
güvenilir sistemimiz olan küçük
sulu pusulamız 40 derece hatalı
gösteriyordu; biz görmeden bu
sistemle uçtuğumuz için,
inanılmaz bir rota sapmasıyla
karşılaşmıştık. Görerek şartlara
geçtiğimiz için Diyarbakır
Meydanı’na devam ederek, görevi
tamamladık. Ancak uçak
komutanımın başı bu olay
nedeniyle oldukça ağrıdı. |
Kaynak:
Kaynaklar Sayfası Yurtiçi Sıra No: 31
|
|