İrfan SARP |
Emekli Hava Pilot Tümgeneral |
26 Ocak 2019 |
|
Geçen ay
Üsküdar Üniversitesinde Prof.Dr.Muzaffer
Çetingüç tarafından tertiplenen
Havacılık Psikolojisi Sertifika
Kursu'na konuşmacı olarak davet
edilmiştim. Uçuş tababetinin
duayenlerinden Prof. Çetingüç,
tıp fakültesinden mezun olduktan
sonra, Hava Kuvvetlerimizde uzun
yıllar Uçuş Tabibi olarak görev
yapmış; Albay rütbesiyle emekli
olmadan önce de, altı yıl
süreyle Eskişehir Fizyolojik
Eğitim Merkezi Başkanlığı
yapmıştır. HAVACILIK VE UZAY
PSİKOLOJİSİ isimli son kitabı,
Havacılık Tababeti alanında bir
referans dokümanı ve baş yapıt
olarak bilinmektedir. |
19 Aralık
2018 günü kursta verdiğim
konferansta 1) Uçuşta vertigo,
2) Pilotların aşırı güven (over
confidence) duyguları ve 3) Jet
uçaklarından paraşütle atlama
olaylarında pilot psikolojileri
konuları üzerinde deneyimlerimi
ve görüşlerimi anlatmıştım.
Konuşmamın metnini kokpit.aero
sitesinde okuyanlardan değerli
görüş ve tavsiyelerini
bildirenler oldu. Konuşma
metninin linki:
http://www.kokpit.aero/pilot-o-karari-veremedi#.XEBCwu6Abuw.mailto |
Konuyla
ilgili beni arayan bir pilot
arkadaşım, Uçuşta Vertigo ile
Spatial Disorientation (SD)
kavramlarının bağlantıları ve
farklarıyla beraber fizyolojik
özelliklerine yer verilmesinin
faydalı olacağı görüşünü
belirtti. Diğer bir okur da,
havacılık konularına ve uçuşa
meraklı bir genç olduğunu;
uçuşta vertigo durumu yaşayan
pilotların uçuş aletlerini
kullanarak vertigo hissini nasıl
yendikleri konusunu çok merak
ettiğini ve mümkünse vertigo
esnasında pilotların kullandığı
bu uçuş aletlerinin özellikleri
ve fonksiyonları hakkında bilgi
sahibi olmaktan mutluluk
duyacağını yazdı. |
Uçuşta
Vertigo ve Spatial
Disorientation (SD)'nin
ilişkilerini ve fizyolojik
özelliklerini, konunun uzmanı
Prof. Muzaffer Çetingüç hocama
sordum. Kendisinin ve Hava Uzay
Hekimliği Uzmanı Dr. Engin
Demir'in birlikte hazırlayıp
bana gönderdikleri bilgi
notundan istifade ederek konuyu
özetleyip sizlerle paylaşmamın
faydalı olacağını düşündüm.
|
Spatial
Disorientation (Konumsal
/Uzaysal Disoryantasyon, SD),
uçucunun kendisinin veya
kullandığı hava aracının
hareketini ve konumunu yerküre
düzlemine göre veya görüş
mesafesindeki bir başka hava
aracına göre doğru olarak
algılayamaması durumudur. Uçağın
konumunun pilotun yaşadığı his
yanılgılarına ve illüzyonlara
göre yönetildiği ya da
yönetilmeye çalışıldığı
durumlarda büyük bir tehlike söz
konusu olmakta, kontrol
sağlanmadığı takdirde uçuş
kaza-kırımla
sonuçlanabilmektedir. |
İnsan, dünya
üzerinde fonksiyonel olarak
ortalama 1G’lik (9,8
metre/saniye2) yerçekimi kuvveti
altında yaşamaya adapte
olmuştur. Normal şartlarda
yerküre üzerinde bir insan
yerçekimi kuvveti etkisi altında
iken, konumunu ve dengesini %80
gözleri, %15 vestibüler sistemi,
(iç kulak yarım daire kanalları
ve denge organları), ve % 5
derin duyu organları
aracılığıyla edindiği duysal
veri girdilerinin, merkezi sinir
sisteminde belli bir uyum
içerisinde bütünleştirilmesi ve
yorumlanması ile sağlamaktadır.
(NOT: Derin Duyu- Proprioceptive
system-Tüm eklem aralarında,
kaslarda ve deri altında bulunan
basınca duyarlı derin duyu
hücreleri, vücuda binen yükün
yönünü algılayarak beyne mesaj
gönderir. Ayakta duran insanın
baştan ayak istikametine doğru
yerçekimi kuvveti, eklemlerdeki
ve ayak tabanındaki hücrelerden
algılanarak vücudun pozisyonunu
bildirir. Havacılıkta buna argo
tabiriyle "kıçıyla uçmak"
denir). |
Uçuş
ortamında ise, harici görsel
referansların tam olduğu,
yetersiz kaldığı ya da hiç
olmadığı bir ortamda kullanılan
hava aracının hareketi, hızı ve
konumundaki değişiklikler ile
yetersiz ya da yanlış algılanan
görsel referansların bu uyumu
bozduğu, dolayısıyla normal
fizyolojik oryantasyonun
sağlanamadığı ya da
sağlanmasında güçlük yaşandığı
bir durum söz konusudur. Bu
yüzden uçucuların şiddeti,
süresi ve yönü değişkenlik
gösteren hareketlere ve bir
takım görsel illüzyonlara maruz
kaldıkları uçuş ortamında,
konumsal oryantasyonlarını
sağlamada sorun yaşamaları
kaçınılmazdır. |
Pilotun,
yaşamakta olduğu his
yanılgısına karşı gösterdiği
reaksiyona göre Spatial
Disorientation, üç ayrı
tipte incelenmektedir.
(Yazının devamında Spatial
Disorientation terimi
kısaltılmış şekliyle, SD
olarak geçecektir). |
İnsanın görme
ve derin duyu organlarıyla
beraber dengesini sağlayan iç
kulaktaki yarım daire
kanallarının konumu ve her üç
kanalın fonksiyonu ile: bir
uçağın ağırlık merkezinden geçen
üç ekseninin konumu ve
fonksiyonu arasında bir
benzerlik bulunması dikkat
çekicidir. |
Bir
uçağın ağırlık merkezinden
geçen üç eksenden biri olan
uzunluk ekseni etrafında
sağa, sola yatışlar: yatay
ekseni etrafında süzülüş ve
tırmanışlar, dikey ekseni
etrafında da sağa sola sapış
(yaw) hareketi
yapılmaktadır. Benzer
şekilde, iç kulağın içindeki
yarım daire kanallarının üç
ayrı eksen etrafındaki
konumuyla da uçaktaki
eksenler etrafındaki
hareketlere benzer
hareketler algılanmaktadır.
(Aşağıdaki çizimlerde solda
iç kulaktaki yarım daire
kanallarının konumu, sağda
bir uçağın ağırlık
merkezinden geçen eksenlerin
konumu görülmektedir) |
Tip 1
(Fark edilmeyen) SD: |
Pilotun
anormal bir pozisyonda uçtuğunun
ya da oryantasyon bozukluğu
yaşadığının farkında olmadığı SD
tipidir. Uçuşta yanlış giden bir
durum vardır; fakat pilot SD
yaşadığını fark etmez ve uçağı,
doğru sandığı ama gerçekte
yanlış olan algılarına göre
kontrol etmeye devam eder. Bu en
tehlikeli SD tipi olup sinsice
gelişir ve genellikle kazayla
sonuçlanır. Tip 1 SD; pilotun
yeryüzüne doğru irtifa
kaybettiğinin farkında olmadan
uçtuğu ve uçuşun yere çakılmayla
son bulduğu CFIT (Controlled
Flight Into Terrain-Araziye
Doğru Kontrollü Uçuş)
kazalarındaki en önemli
sebeptir. |
Tip 1 SD
sebebiyle meydana gelen ölümcül
kazalara en tipik örneklerden
biri olarak Başkan Kennedy'nin
oğlu John F. Kennedy Jr.'nin 16
Temmuz 1999 tarihinde, hayatını
kaybettiği uçak kazası
gösterilmektedir. |
Kaza
şöyle oluyor: J. F.Kennedy
Jr, tek motorlu, pervaneli
Piper PA-32R Saratoga model
uçağıyla, yanına ikinci
pilot almadan, gece, ay
ışığının olmadığı, puslu bir
havada, eşi ve eşinin kız
kardeşiyle beraber, New
Jersey eyaletinin Essex
County havaalanından, 200
mil uzaklıktaki Martha's
Vineyard adasındaki
havaalanına gitmek üzere
kalkıyor. |
Martha's
Vineyard havaalanına 7-5 mil
mesafe kala uçak okyanusa
düşüyor. Kazadan üç gün sonra
ABD Deniz Kuvvetleri'nin arama
kurtarma gemileri tarafından
uçağın enkazı denizin 37 metre
derinliğinde tespit edilip enkaz
çıkarılıyor. John F.Kennedy Jr.
eşi ve eşinin kız kardeşinin
naaşları sandalyelere bağlı
olarak bulunuyor. |
Uçağın enkazı
içinde bulunan Uçuş Bilgi Kayıt
Cihazı'nın (Flight Data Recorder
- FDR) incelenmesinde, pilotun
Spatial Disorientation olması
sebebiyle kazanın meydana
geldiği tespit ediliyor. Kazanın
olduğu tarihte John F. Kennedy
Jr.'ın toplam uçuşu 310 saat,
gece toplam uçuşu 36 saattir. |
Kaza/Kırım heyeti tarafından
FDR kayıtları üzerinde
yapılan incelemede, pilotun
Martha's Vineyard
havaalanına 3.000 feet
irtifadan yaklaştığı, bir
ara 2.000 feete indiği, bu
irtifada sağa, sola
yatışlarla yalpalayıp irtifa
alıp verdikten sonra uçağı
90 derece dik bir açıyla
dalışa geçirdiği ve o dik
açıyla Okyanus'un sularına
vurduğu tespit edilmiştir.
Kaza/Kırım raporunda yer
alan bir cümlede şu ifade
bulunmaktadır: "Eğer pilot,
alet uçuşunda, "Gyroscopic"
uçuş aletlerini kullanmakta
tecrübe sahibi değilse,
uçuşun konumunu anlamakta
zorlanıyor, ve bir hatalar
zinciri ile uçağı "graveyard
spiral" (mezarlık spiralı)
ile genellikle dik bir
dalışla yere vuruyor". (NOT:
Yazımızın ileri bölümünde, "Gyroscopic
Uçuş Aletleri" konusunda
okurlara bilgi verilecektir)
|
Pilotun
anormal bir pozisyonda uçtuğunun
ya da oryantasyon bozukluğu
yaşadığının farkında olduğu SD
tipidir. Uçuşta yanlış giden bir
durum vardır ve pilotun
hissettiği oryantasyon algısı
ile aletlerin gösterdiği durum
örtüşmemektedir. Pilot bu
anormalliğin farkında olduğu
için SD ile mücadele usullerini
uygulayıp bu durumdan kurtulmaya
çalışır. Pilotlar bu durumu
kendi aralarında “Vertigo olmak”
şeklinde tanımlamaktadır. Burada
belirtildiği gibi pilotlar
günlük lisanda Spatial
Orientation tanımı yerine
"Uçuşta Vertigo" terimini
kullanmaktadırlar. Ben de
yazılarımda, pilotların günlük
lisanda kullandıkları vertigo
terimini tercih ediyorum.
Yukarıdaki paragrafta
dikkatinizi çekeceği gibi, Tip 2
SD durumunda pilot, Tip 1 SD
durumunu yaşayan pilotun yaptığı
hatayı yapmamakta, yaşadığı
anormalliğin farkına vararak ve
SD ile mücadele usulünü
uygulayıp bu durumdan kurtulmaya
çalışmaktadır. Ben uçuculuk
hayatımda görev yaptığım jet
eğitim ve muharip jet
uçaklarında bulut içinde ve gece
şartlarında zaman zaman vertigo
olmuş ve aletlere güvenip
gerekli usulleri uygulayarak
emniyetle gelip inişimi
yapmıştım. Prof. Çetingüç hocam
ile Hava Uzay Hekimliği Uzmanı
Dr.Engin Demir'in birlikte
hazırlayıp bana gönderdikleri
bilgi notlarını inceleyince,
benim gece ve bulut içinde
yaşadığım vertigo tipinin
bilimsel tanımıyla, Tip 2 SD
kategorisine girdiğini anladım.
|
VERTİGO
İLE NASIL TANIŞTIM |
Uçuşta
vertigo ile ilk tanışmam nasıl
oldu? Pilotaj eğitimi için
gittiğimiz ABD'de T-33 tipi
uçaklarla aletle uçuş ve kol
uçuş eğitimi safhalarını
başarıyla tamamladıktan sonra;
iki uçak kolda,
öğretmenlerimizle beraber uçağın
tam yakıt yüküyle gidebileceği
en uzak mesafedeki meydanlara
hafta sonlarında yatılı hariç
seyrüsefer uçuşları planlanırdı.
30.000 feet irtifanın üzerinde
yapılan ve 2,5 saate yakın süren
bu uçuşlarda öndeki 1 numaranın
ön kokpitinde öğretmen, arka
kokpitinde körük altında öğrenci
pilot uçardı. (Körük altı
tabiri, arka kokpit üst camının
beyaz bir örtü ile örtülerek
pilotun dışarıyı göremediği ve
sadece aletlere bakarak uçmasını
sağlayan düzen). |
Koldaki
uçağın ön kokpitinde ise
öğrenci, arka kokpitinde
öğretmen uçardı. Böylece, 1
numaranın arka kokpitinde
uçan öğrenci pilot, uzun
mesafeli alet uçuşu eğitimi
yaparken, 2 numara olarak
kolda uçan öğrenci pilot da
uzun süre kol uçuşu eğitimi
yapmış olurdu. |
Bu uçuşlardan
birinde, Mississippi eyaletinin
Greenville şehrindeki
meydanımızdan, öğretmenimizin
memleketi olan 680 deniz mili
mesafedeki Pitsburgh şehri
meydanına hafta sonu hariç
meydan seyrüseferi planlanmıştı
(Mukayese etmek için o gün
uçtuğumuz 680 deniz milini,
İstanbul - Van arasındaki mesafe
olarak düşünün). |
Pitsburgh'a
gidişte ben öndeki uçağın arka
pilot mahallinde körük altında
aletle uçmuş, koldaki uçağın ön
kokpitinde arkadaşım Kaya Ergenç
de benim uçağımın kolunda, kol
uçuş eğitimi yapmıştı (Sınıf
arkadaşım Emekli Tuğgeneral Kaya
Ergenç, 30 Ekim 2010 tarihinde
ebediyete intikal etmiştir). |
Pitsburgh'a uçuşumuz gayet
güzel, sorunsuz geçti. Hafta
sonunu orada geçirdikten
sonra dönüş için Kaya Ergenç
öndeki uçağın arka
kokpitinde körük altında,
ben de iki numara olarak
koldaki uçağın ön kokpitinde
yerlerimizi aldık. |
Meteorolojinin verdiği raporda,
yol boyunun 30.000 feet irtifaya
kadar bulutla kaplı olduğunu
öğrenmiştik. İki uçak
planladığımız saatte motor
çalıştırdık, piste girip
kalkışımızı yaptık. Kalkıştan
bir süre sonra tırmanışta buluta
girdik. Ben Kaya'nın kolunda
bulut içinde tırmanırken kendi
kendime: "Ne güzel, Kaya ip gibi
alet uçuyor, ben de kolunda
bulut içinde alet uçuş tecrübesi
kazanıyorum" diye içimden
geçiriyordum. Tırmanışta buluta
girişimizin üzerinde herhalde
yaklaşık 15 dakika kadar bir
zaman geçmişti ki, önümdeki
uçağın yatışının sola 30
dereceden başlayıp giderek
arttığını ve yatışın 60
derecenin üzerine çıktığını
hissettim. Ben bulut içinde,
önümdeki uçağın yatış derecesine
uyarak kolda tutunmaya
çalışırken, bir taraftan da
içimden kendi kendime: "Ya, bu
Kaya düz rotada neden 60 derece
üzerinde yatışa giriyor?" diye
söyleniyordum. Kaya'nın yatışını
60 derecenin üstüne çıkarmasına
bir türlü anlam veremiyordum.
Bulut içinde alet uçuşlarında
kural olarak dönüşler 30 derece
yatışla yapıldığından, çok iyi
bir uçucu olan arkadaşım
Kaya'nın yatışını bulut içinde
60-70 dereceye çıkarmasının
sebebini bir türlü çözemiyordum.
Hocamdan çekindiğim için de
Kaya'ya telsizde yatış
derecesini neden artırdığını
soramıyordum. O anda vertigoya
girmiş olabileceğim birden
aklıma geldi. Uçuş okulundaki
eğitimimiz esnasında uçuş
doktorumuz tarafından Spatial
Disorientation/Uçuşta Vertigo
konusunda verilen dersleri büyük
bir dikkatle dinlemiş ve bu
konuda dergilerde çıkan yazıları
okuyup bu vertigo denen fenomeni
incelemiştim. Kaya'nın kolunda
bulut içinde kolda tutunmakta
epey zorlanmama rağmen bütün
gayretimi kullandım ve uçağı kol
uçuşu durumunda tutabildim.
Tırmanışta bir süre sonra Kaya
bulut içinden çıkınca bir anda
vertigo hissim kayboldu. İşte
benim vertigoyla ilk tanışmam
böyle olmuştu. Yere inip filoya
geldiğimizde Kaya'ya bulut
içinde onun kolunda uçarken
nasıl vertigo olduğumu uzun uzun
anlatmıştım. Sağlam, dürüst
insan, temiz yürek, can
kardeşim, sınıf arkadaşım Kaya
Ergenç'i bu vesileyle anmış
oldum. Nur içinde yatsın! |
Tip 2 SD
kategorisine giren ve kar
yağışlı bir gecenin ileri
saatinde T-33 çift kumand jet
uçağıyla, arka kokpite pilot
almadan tek olarak Balıkesir-
Eskişehir uçuşunu yaparken
yaşadığım vertigonun hikayesi
daha önce kokpit.aero sitesinde
yayınlanmıştı. Internetteki
linki:http://www.kokpit.aero/irfan-sarp-bir-pilotun-vertigosu |
Tip 2 SD
kategorisinde diğer bir
vertigoyu da F-104'ler zamanında
Ankara/ Mürted 141'nci Filo
Komutanı iken gece uçuşunda
yaşamıştım. Bir gece, filomun
pilotlarından Ütğm. Sezai
Şener’in kolunda iki F-104G,
Mürted – İncirlik – Mürted
yüksek irtifa profil görevi
planlamıştık. Gece kolda
uçmaktan büyük keyif alıyordum.
Kalkıştan sonra irtifamızı alıp
Güney başta düz uçuşa geçtikten
bir süre sonra buluta girdik.
Ben liderin sağ tarafında kolda
uçarken tam solumda, Doğu
istikamette ufkun biraz üzerinde
yer alan tepsi büyüklüğündeki
ayın bulut arasından sızan
ışığının silüeti liderin
kanopisinin ön camı hizasından
gözümün içine giriyordu. Lider
uçağın en kısık durumda bulunan
kanat ucu ışıkları ile ayni
hizada olan ayın sülüeti gözümü
rahatsız etmeye başladı. |
Bir süre
sonra kendimi hafif bir sola
vertigo içinde hissetmeye
başladım. Vertigo hissi giderek
arttı ve sola 45 dereceye kadar
çıktı. Bu şekilde kolda uçmaya
devam ederken, lidere 45 derece
civarında vertigo durumunda
uçmakta olduğumu söyledim. Ütğm
Şener telsizle: ”Komutanım,
isterseniz siz öne geçin ben
kola geleyim” dedi. Ütğm
Şener’e: ”Yok şimdi gece bulut
içinde yer değiştirmeyelim. Sen
lider uçmaya devam et, ben bu
şekilde gece bulutta vertigolu
uçuş eğitimi yaparım” dedim.
|
Bu arada
İncirlik TACAN’ı çek etmiş ve
Mürted rotası için dönüşe
girmiştik. Kuzey istikamette
rotaya girince ay Doğuda, benim
sağ tarafımda kalmış olduğundan
ışığının lider uçağın üzerindeki
silüeti de kaybolmuştu. Kısa bir
süre sonra da vertigo durumundan
çıktım. Liderin kolunda
uçuşumuzu tamamlayıp Mürted'e
indiğimizde Ütğm.Şener’e brifing
odasında vertigoyla ilgili uzun
bir konferans çektiğimi
hatırlıyorum. Şimdi bu vesileyle
Ütğm Sezai Şener’in (sonradan
THY’da kaptan pilot) kulaklarını
çınlatmış oldum! |
Uçuşta
yaşadığım bu vertigo
olaylarını kendimde
saklamayıp bu anıları kaleme
alarak yayınlamayı ve
bunları okuyacak pilot
arkadaşlarımın bu anılardan
kendilerine gerekli dersleri
çıkarmalarını arzu ediyorum.
Çünkü her pilot belli
şartlar meydana geldiğinde
uçuşta vertigo olabileceğini
bilmelidir. Dolayısıyla
pilotlar her şeyden önce
"Vertigo" denen bu düşmanı
tanımalıdır. Milattan 500
yıl önce yaşayan Çinli
düşünür, filozof, General
Sun Tzu'nun meşhur “Önce
düşmanını tanı!” prensibini
pilotlara uygulayacak
olursak, "Önce düşmanın olan
Vertigoyu tanı!" prensibi,
pilotların mutlaka dikkate
almaları gereken, çok
geçerli bir prensiptir.
Vertigoyu bilimsel
yönleriyle bilen ve
kafasında canlandıran pilot,
bu melun düşmana kolay kolay
paçasını kaptırmaz! |
|
Vertigo
hissinin sadece tek kumand veya
çift kumand askeri uçaklarda
değil, Havayolu uçaklarında uçan
pilotlarda da meydana
gelebildiğini havayolu pilotu
arkadaşlarımdan öğrenmiştim.
Benim vertigo yazımı okuyan ve
THY'de uzun süre kaptan pilot
olarak uçmuş olan bir arkadaşım
Airbus A-310 uçaklarında uçarken
pek çok defa vertigo olduğunu
söyledi. Diğer bir havayolu
pilotu arkadaşım da bir
defasında gece bulut içinde
kendisi ikinci pilot olarak
uçarken kaptan pilotun vertigo
olduğunu, kaptan pilota vertigo
olduğunu ikna etmek için çok dil
döktüğünü, fakat onu ikna
etmekte zorlandığını, neyse ki,
bir süre sonra buluttan çıkıp
yerdeki ışıkları gördükten sonra
kaptan pilotun durumu
kavradığını anlattı. Havayolu
uçaklarında yan yana çift pilot
uçulmasının, dönüşlerde 30
dereceden fazla yatış
yapılmamasının ve devamlı
otopilot kullanılmasının
vertigodan meydana gelebilecek
riskleri ortadan kaldırdığını
arkadaşım izah etti. |
Tip 3
(İnkapasitasyon yaratan) SD:
|
Pilotun uçuş
sırasında herhangi bir sebepten
ötürü uçuşun sürekliliğini devam
ettiremeyecek derecede bir
yetmezlik (inkapasitasyon)
hali yaşadığı tiptir. Pilot,
SD’ye yol açan olayla ilgili
heyecan, endişe veya fiziksel
bir uyarana karşı,
inkapasitasyona yol açan aşırı
bir fizyolojik yanıt
geliştirmektedir. |
Pilotun
göstergeleri okumasını ve dış
ortamla ilgili sabit görüş elde
etmesini engelleyecek kadar
şiddetli Vestibüler Nistagmus
(İç kulak denge organı (vestibül)
yanılgılarında, göz küreleri
istemsiz olarak sağa sola
hareket ederek bakılmak istenen
nesnelere odaklanamaz)
oluşabilmekte, uçağın kontrolünü
engelleyecek seviyede
vestibülospinal refleksler
ortaya çıkabilmekte ve hatta
pilotlar, yaşadıkları heyecandan
dolayı sağlıklı karar
veremeyecek ve donakalıp uçağı
kontrol edemeyecek kadar
inkapasite hale gelebilmektedir.
Tip 3 SD’nin en önemli özelliği,
pilotun SD yaşadığının farkında
olması; fakat bunun üstesinden
gelip kontrolü tekrar sağlamak
için hiçbir şey yapamamasıdır. |
Vertigo
kavramı tıpta 'baş dönmesi
ve sersemlik hissi' olarak
geçmektedir. Vertigo
yaşadığını ifade eden bir
pilot, aslında Spatial
Disorientation yaşadığını
ifade etmekte ve bu durum
pilotun bu yaşadığının
bilincinde olduğunu (Tip 2
SD yaşadığını) bize
göstermektedir. |
SD kavramına
giren ve tanımlanmış bazı
illüzyon ve his yanılgılarında,
başdönmesi hissi benzeri
(vertigo gibi) birtakım his
yanılgıları yaşanabilmektedir.
Somatogyral İllüzyon
(açısal hızlanma/akselerasyon
esnasında kişinin hızlanma
hareketinin aksi yönde hareket
ediyormuş gibi hissetmesi)
Somatogravik İllüzyonlar
(uçağın tırmanış veya dalış
hareketi sırasında, göz
kürelerinin atalet kuvveti
nedeniyle ters yönde minimal
hareketi, uçağın olduğundan
fazla tırmanış veya dalışta
olduğu yanılgısına neden olur.
Ayrıca lineer akselerasyon ve
deselerasyon (ani hızlanma /
yavaşlama) sırasında da yalancı
tırmanış ve dalış hisleri
oluşur. Pilot bu illüzyona kanıp
gereksiz düzeltme (!)
kumandaları vererek uçağı yere
çakabilir veya tırmanış
kumandasıyla stall'a sokabilir)
Coriolis İllüzyonu
(sabit açı ve uçuş süratiyle
yapılan uzun süreli kaide
dönüşlerinde pilotun
vestibülündeki (iç kulak yarım
daire kanallarındaki) endolenf
sıvısının akışının 20 saniye
sonra durması, dönüşü algılamaz
hale gelmesi sırasında, baş
aniden bir yöne çevrildiğinde
(ters yöne, aşağı, vs), endolenf
akışının kaotik harekete
geçmesiyle pilotun
oryantasyonunu kaybetmesi,
özellikle görsel referansın
olmadığı bulut-içi veya gece
uçuşunda yalancı dalış,
tırmanış, takla algısı yaşaması)
G-excess etkisi (aşırı G
çekilmesinden meydana gelen
etki), İnversion illüzyonu
(Tırmanma bitişinde gaz kesmeden
sertçe uçağın burnunu düzeltme
kumandası verildiğinde, yarım
daire kanalları içindeki
endolenf sıvısının yukarı
hareketi ve kanallar içindeki
cilia'ları (ince tüycükleri)
arkaya doğru yatırması sonucu
pilot geriye doğru takla atıyor
hissine kapılır, lövyeyi ileri
iterek kendince düzeltme
kumandası verir, ama zaten düz
uçan uçak dalışa geçer ve
çakılabilir), kısmen Leans
Yanılgısı (Leans, en sık
karşılaşılan yanılgıdır. Pilot
düz uçtuğu halde kendisini
yatışta hisseder, o yana
yaslanma ihtiyacı duyar. Oluş
mekanizması: Pilot farkında
olmadan 2,5 derece/sn altındaki
bir yatış yapar ve bunu vestibül
algılamadığı için (Mulder
yasası) yatışa devam eder. Durum
cayrosunda gördüğü 10 derecelik
yatışı panikle aniden düzeltmek
istediği zaman endolenf sıvısı
ters yöne hareket eder ve pilota
yatış hissi verir. Pilot bu
sırada vücudunu da hissettiği
yöne büker (hence). Görsel
referans varsa hafif atlatılır,
gece ve bulut içinde zordur.
Algılara değil aletlere güvenmek
gerekir.) gibi başlıklar,
pilotların 'vertigo oldum,
başdönmesi hissettim, yalancı
dalış / tırmanış gibi bir his
hissettim' gibi ifade
edebildikleri his
yanılgılarındandır. |
Halbuki
SD kavramı, yukarıda girişte
de bahsedildiği üzere,
sadece vestibüler sistem
kaynaklı his yanılgılarını
değil, görsel sistemden
kaynaklanan birtakım his
yanılgılarını,
yeryüzü-gökyüzü ışıklarının
birbirine karışması,
Otokinezis İllüzyonu
(Karanlık zemindeki zayıf
ışıklara (gece gökyüzündeki
bir yıldıza) 8-10 saniye
odaklanıldığında, o ışığın
15-20 derece açılar içinde
hareketli gibi görülmesi).
İniş sırasında yaşanan
Lineer Perspektif
(İnişin son yaklaşma
aşamasında, pist veya
çevresel arazi yukarı veya
aşağı doğru eğimli ise, pist
olduğundan daha yakın veya
uzak algılanır. Ya da pist
dar veya çok uzun ise,
yüksek bir son yaklaşma
yanılgısına girilebilir. Bu
yanılgılar doğrultusunda
verilen yanlış alçalma
açıları piste erken ya da
geç oturma ile sonuçlanır.)
yanılgılar, Hava aracını
yatay ya da dikey eğimli
bulutlara veya araziye
paralel tutma eğilimi,
Vection İllüzyonu (İzafi
hareket: Duran A aracının
yanından geçen başka aracın
hareketinin, A da geri
gidiyor gibi yanılgı
yaratmasıdır. Uçağın
yanından geçen başka bir
uçağın hareketi, yoğun
yağmur veya kar yağışının
uçağa önden veya arkadan
gelmesi gibi durumlarda
pilot, hareket ve hız
algısında yanılgıya
düşebilir.) Flicker
Vertigo (Göze kesintili
gelen ışığın mesela,
helikopter palinin ışığı
kesik kesik vermesi, flaş
yapan ışıklar gibi) bulantı,
kusma, baş dönmesi ve sara
nöbeti yaratması) ve hatta
psikolojik faktörlerin rol
oynadığı birtakım his
yanılgılarını, Giant
Hand fenomeni
(Vertigoya giren pilotun
bilinçli olarak bunu fark
etmesine rağmen, düzeltici
kumanda vermek üzere levyeye
basınç uygularken hislerinin
buna direnç göstermesi
sonucu, sanki eline bir
devin eli ile baskı
yapıyormuş gibi zorlanması.)
Uçan Halı Fenomeni
(F-16 uçağı gibi belden
yukarısını kaplayan geniş
cam kanopinin bazı
pilotlarda sanki uçağın
içinde değil de bir uçan
halı üzerinde uçuyormuş gibi
his (flying carpet, magic
carpet illusion) yaratması),
Fascination Yanılgısı
(Pilotun dikkatini fikse
ettiği ve büyülenmişçesine
gözünü/aklını ayıramadığı
bir görüntü nedeniyle uçuşta
geçici olarak körleşmesi
(hipnoz gibi), tehlikeli
durumları bile görememesi ve
tepki vermekte gecikmesidir.
Atış yapacağı hedefe
kilitlenerek gereğinden
fazla alçalan, atıştan sonra
hedefi vurup vurmadığına
fikse olup tırmanmakta geç
kalan ve çakılan pilotlar
vardır). da kapsamaktadır.
|
Dolayısıyla,
SD kavramı Vertigo kavramından
daha geniş ve kapsayıcı bir
kavramdır ve bünyesinde vertigo
hissi yaratan his yanılgılarının
yanında daha birçok yanılgıyı da
içermektedir. |
Yukarıda izah
edilen Tip 3 SD kapsamında,
pilotun uçuş sırasında herhangi
bir sebepten ötürü uçuşun
sürekliliğini devam
ettiremeyecek derecede bir
yetmezlik (İnkapasitasyon)
hali yaşayabileceği dikkatinizi
çekmiştir. Hatırlayan
arkadaşlarımız vardır, 24
ocak1974 tarihinde Türk Hava
Yolları'na ait Fokker F28-1000
Fellowship modeli çift jet
motorlu uçak İzmir/Cumaovası
Havalimanı'ndan kalktıktan sonra
gece şartlarında bulutsuz, açık
bir havada, Yeşilköy
Havalimanı'na inişi esnasında
Yeşilköy'ün güneyinde denize
düşmüş ve uçuş mürettebatı ile
yolcuların tamamı hayatlarını
kaybetmişti. Bu olayda uçak iniş
için deniz üzerinden pistin 35
Kuzey istikametine son
yaklaşmadayken havalimanında tam
elektrik arızası meydana gelmiş
ve pist ışıkları sönmüş,
pilotlar da son yaklaşmada pas
geçip deniz istikametine
yönelmişti. |
On saniye
içinde jeneratörler devreye
konarak pist ışıkları
yakılmıştı. Pilotlar kuleye
hiç bir arıza rapor etmemiş
ve sahilin biraz açığında
uçak denize düşmüştü.
Kazanın incelemesini yapan
Kaza/Kırım Heyeti'nin
kazanın oluş sebebini nasıl
değerlendirdikleri hakkında
bir fikre sahip değilim.
Ancak, uçuş tababeti
konusunda uzman hekimlerimiz
Prof. Çetingüç ve Hava Uzay
Hekimliği Uzmanı Dr.Engin
Demir'in yukarıda Tip 3 SD
bölümünde izah ettikleri his
yanılması çeşitlerini
dikkate alırsak, Marmara'ya
düşen THY F28 uçağı
pilotlarının Tip 3 SD
bölümünde izah edilen
değişik karakterlerdeki his
yanılmalarına bağlı
çeşitlerden "İnkapasitasyon"
veya Tip 3 SD'de izah edilen
diğer semptomlarından birine
kapılmaları sebebiyle kazaya
sebep olabileceği ihtimali
üzerinde durulmuştur. |
|
Tarihler 24
Ocak 1974’ü gösterirken Türk
Hava Yolları'na ait Fokker
F28-1000 Fellowship modeli
uçağın Marmara Denizi'ne
düşmesine benzer şekilde, 23
Ağustos 2000 tarihinde, Gulf Air
Havayollarına ait Airbus A320
uçağı da Kahire Havalimanı'ndan
kalktıktan sonra, Bahrain
Havalimanı'na inişte Basra
körfezine düşmüş, ve kazada uçuş
ekibi ve yolcuların tamamı,143
kişi hayatını kaybetmişti. 15
Ağustos 2002 tarihinde
yayınlanan kaza sonuç raporunda,
pilotların iniş için
havalimanının 12 pistine yaptığı
yaklaşmada başarılı olamayıp pas
geçtiği ve pas geçme esnasında
uçağın kontrolünü kaybedip Basra
Körfezi'ne düştüğü
belirtilmiştir. Pilotların "Spatial
Disorientation" sebebiyle uçağın
kontrolünü kaybettiği ifadesi
resmi kaza raporunda yer
almıştır. |
Gerek
askeri uçaklarda, gerek
sivil havayolu uçaklarında
meydana gelen ölümlü
kazaların sebeplerinden biri
durumundaki Spatial
Disorientation'u pilotların
kafalarında, beyinlerinde
canlandırıp tanımaları ve
böyle bir his yanılgısına
uğradıklarını anlamaları
durumunda, başta Durum
Cayrosu (Attitude Indicator)
olmak üzere uçuş aletlerine
tam güvenerek bu his
yanılgılarını yenmeleri, iyi
bir pilot olmanın gereğidir.
Uçuş eğitimim esnasında
öğretmenimin bana defalarca
"Sarp, kendi hislerine
değil, uçuş aletlerine
güven! Durum cayrosuna
güven!" dediği, hala
kulaklarımdan gitmemiştir! |
Yazımın
başında, internette benim
vertigoyla ilgili yazılarımı
okuyan havacılığa meraklı genç
bir okurun, uçuşta vertigo
durumu yaşayan pilotların uçuş
aletlerini kullanarak nasıl
vertigo hissini yendikleri
konusunu merak ettiğinden
bahsetmiştim. Bu genç okur gibi
mesleği pilotluk olmayan, ancak
havacılığa merak duyacak kişiler
olabileceğini dikkate alarak bu
konuda hazırladığım bilgileri bu
genç arkadaşlarla paylaşmamın
faydalı olacağını düşündüm.
|
Uçağın
tipi ve modeli ne olursa
olsun; ister tek pervaneli
küçük bir uçak, ister bir
savaş uçağı, ister dev bir
jumbo jet, hepsinin
kokpitinde pilota uçağın
havadaki pozisyonunu
gösteren bir uçuş aleti
bulunmaktadır. |
Bu uçuş
aleti, Gyroscopic Flight
Instrument sınıfına giren ve
cayro sistemiyle çalışan bir
alettir. Pilotlara havada bulut
içinde uçarken uçağın yer
düzlemine göre durumunu gösteren
bu uçuş aletinin sırrı, yüksek
süratle dönen cayrolarda
saklıdır. Yabancı dilde Attitude
Indicator denen bu alet bizim
askeri havacılık lisanımızda
Durum Cayrosu olarak
isimlendirilmiştir. Standart
uçuş aletlerinin bulunduğu bir
uçağın kokpitinde, uçağın
havadaki durumunu pilota
gösteren ve cayroskopik sistemle
çalışan durum cayrosu gibi;
pnömatik sistemle çalışan
altimetre (irtifa saati) ve
varyometre (süzülüş ve tırmanış
derecelerini gösteren alet);
elektronik sistemlerle çalışan
telsiz, seyrüsefer cihazları,
radar ve savaş uçaklarında da
atış sistemlerinin bulunduğu
bilinmektedir. |
Pilota
havada uçağın pozisyonunu
gösteren Durum Cayrosu, ismi
üstünde, dönen cayrolarla
çalışan bir sistemdir.
Uçağın kokpitine girilip
motor çalıştırıldığında,
pilotun herhangi bir butona,
şaltere basmasına ihtiyaç
duymadan, Durum Cayrosu
aletinin cayroları otomatik
olarak çalışmaya başlamakta,
bir dakikadan az bir süre
içinde dakikada yaklaşık
15.000 devir (RPM) dönüşe
geldiğinde, cayrolar
istikrar bulup, cihaz
üzerindeki çizgi ve
semboller, yer sathına
paralel olacak bir konuma
geçmektedir. Havaya
çıkıldığında yatış,
tırmanış, süzülüş
hareketleri yapıldığında söz
konusu bu cayrolar,
tabiatları icabı yere
paralel durumunu muhafaza
etmekte, aletin kenarlarında
çizili yatış, dalış,
tırmanış dereceleri çizgi ve
sembolleri pilot tarafından
rahatça görülebilmekte ve
uçağın pozisyonunun ne
olduğu anında
anlaşılmaktadır. Mesleği
pilotluk olmayan
arkadaşların bilgi sahibi
olmaları için, değişik
modellerdeki durum
cayrolarının görüntüleri ile
uçağın düz uçuş, düz
tırmanış, düz süzülüş,
yatışlı süzülüş ve yatışlı
tırmanış durumlarının
görüntüleri aşağıya
çıkarılmıştır. |
UÇAK
DURUM
CAYROSU
(ATTITUDE
INDICATOR) |
Klasik
Durum
Cayrosu |
|
F-16C
Uçağının
Durum
Cayrosu |
Düz ve ufki uçuş durumu |
(Straight and level flight) |
|
|
Düz ve ufki uçuş durumu |
(Straight and level flight) |
|
Gökyüzü
tarafı
mavi,
yer
sathı
kahverengi |
|
Gökyüzü
tarafı
mor
renk,
yer
sathı
yeşil
renk |
|
|
|
|
|
|
30
derece
açıyla
dik
tırmanış
(Renk
açık) |
|
30
derece
açıyla
düz
süzülüş
(Renk
koyu) |
|
|
|
|
|
|
Sola 30
derece
yatışlı
30
derece
tırmanış |
|
Sağa 30
derece
yatışlı
30
derece
süzülüş |
Renk
açık,
Gökyüzüne
doğru
tırmanış |
|
Renk
koyu,
Yer
sathına
doğru
süzülüş |
|
|
|
|
|
Aşağıdaki
fotoğrafta bir F-16C model
uçağın uçuş paneli
görülmektedir. Uçuş
panelinin sağ tarafında,
kare içinde görülen yuvarlak
alet durum cayrosudur.
Fotoğrafın üst tarafında,
kokpit ön camı üzerinde
digital çizgi ve rakamlar
ise HUD (Head Up Display)
sistemidir. Bu sistemde
pilot kokpit ön camından
dışarıya bakarken uçuş
aletlerinin göstergelerini
de bu cam üzerinde
görebilmekte, bu da pilota
uçuşta büyük kolaylık
sağlamaktadır. Kokpitteki
bütün uçuş aletlerinin
değerleri digital olarak HUD
üzerine yansıtılmaktadır.
Uçuş panelinde yer alan
durum cayrosunun bütün
değerleri de digital
çizgilerle HUD üzerine
yansıtılmaktadır. |
|
Aşağıdaki
fotoğrafta ise benim 17 Ekim
1983 tarihinde ABD'de F-16
uçak fabrikasının bulunduğu
Dallas/Fort Worth
meydanında, F-16B model çift
kişilik uçakta, fabrikanın
test pilotuyla yaptığım
uçuşta çekilen HUD fotoğrafı
görülmektedir. Görüntünün
üst tarafında, orta kısımda
görülen küçük yuvarlak,
durum cayrosunun digital
olarak ön cama yansıtılan
görüntüsüdür. Yuvarlağın sağ
ve solundaki küçük çizgiler
uçağın kanatlarını,
yuvarlağın üstündeki küçük
çizgi de uçağın kuyruğunu
sembolize etmektedir.
Fotoğrafı kaplayan tül
şeklindeki bulutların
durumundan da anlaşılacağı
üzere, yuvarlak durum
cayrosunun şekli, uçağın
kanatlarının yere paralel
düz uçtuğunu göstermektedir.
HUD görüntüsünün sol
tarafında çizgilerle işaret
edilen 30 rakamı süratin 300
knot olduğunu; sağ tarafta
çizgilerle gösterilen 0,4.5
rakamı uçağın 4.500 feet
irtifada olduğunu, ortadaki
23 rakamı ise, uçağın 230
başta uçtuğunu
göstermektedir. Sol alt
kenarda kırmızı yuvarlak
içinde görülen 9.1 rakamı
ise, o günkü uçuş boyunca
çekilen maksimum G miktarını
göstermektedir. O günkü
uçuşumun hikayesinin linki:
http://www.kokpit.aero/irfan-sarp-f16-ucusu-1 |
|
Sevgili
arkadaşlar, uçuculuk
hayatımda geride kalan
yıllara baktığımda, tek
olarak ve kolda uçarken gece
veya bulut içinde, vertigo
sebebiyle anormal duruma
giren ve anormal durumdan
çıkamadıkları için yere
vurup şehit olan veya
paraşütle atlayan pilotları;
bulutta vertigo olup anormal
duruma girerek çıkamayan,
ancak buluttan çıktıklarında
şans eseri bulut alt tavanı
yeterli olduğu için anormal
durumdan çıkarak hayatta
kalabilen pilot
arkadaşlarımı bugün isim
isim hatırlıyorum. |
Hava
Kuvvetlerimizde bir de
muharip jet ve jet eğitim
uçaklarından, meteorolojik
şartların müsait olduğu açık
havalarda deniz ve göllere
düşerek şehit olan
pilotlarımız olmuştur. O
yıllarda Hava Kuvvetlerimiz
filolarından bir F-100C ve
bir F-84F uçağının
Akdeniz'e, iki F-104G
uçağının Ege Denizi'ne, bir
F-84G uçağının Marmara'ya
(pilotu benim çok sevdiğim
sınıf arkadaşımdı), bir
F-84G'nin Beyşehir gölüne,
bir RF-84F keşif uçağının
Sapanca gölüne, ve en
kötüsü, 6 adet F-84G ve bir
T-33 tipi çift kişilik jet
eğitim uçağının da Manyas
gölüne düştüğünü ve ne yazık
ki, bu uçaklardaki
pilotların hepsinin şehit
olduğunu hatırlıyorum.
Ayrıca, Apolyont gölünün
kenarındaki sığ kısma düşen
bir F-84G uçağının pilotu
ise düştüğü noktanın hemen
yakınındaki teknede bulunan
bir balıkçı tarafından
kurtarılmıştı. Bu pilot
arkadaşımız çok şanslı idi.
Çünkü kendisini kurtaran
balıkçı, Donanma
Komutanlığı'nda askerliğini
arama kurtarma birliğinde
yaparken, denizden adam
kurtarılmasının eğitimini
almış bir kişiydi ve kendisi
birliğinden yeni terhis olup
köyüne dönmüştü. |
Göl ve deniz
üzerindeki his yanılgılarını,
uçuş tababeti uzmanı Prof.
Muzaffer Çetingüç şöyle izah
ediyor. Göl ve deniz üzeri
uçuşlarda en önemli yanılgı, iç
kulak denge organına ait
vestibüler illüzyonlar değil,
görsel illüzyonlardır. Karasal
coğrafyalarda alçak uçuşlarda
değişik yer yapılarının,
evlerin, ağaçların çeşitliliği
nedeniyle irtifa algısı çok daha
iyidir. Bu sebeple, kara
üzerinde alçak irtifalarda uçan
pilot, yere olan mesafesini
doğru tahmin edebilir. Ama su
üzerinde bu his ve algı azalır,
pilot dalıştan çıkabileceğini
sandığı göl ve deniz üzeri
uçuşlarda su sathından
yüksekliği tahmin etmekte
yanılabilir. Su yüzeyinde
dalgalanma ve su üzerindeki
tekneler ve diğer taşıtlar,
pilotun uçtuğu irtifayı tahmin
etmesinde bir referansı
olabilir. Su üzerinde gece
uçuşlarında yanılgı ise çok daha
fazla artar. Hele ki, ay ve
yıldız ışıkları durgun sularda
yansıma yaparsa, mesafe tahmini
çok daha zor olur. |
Deniz ve
göller üzeri uçuşlarda en
önemli yanılgı, iç kulak
denge organına ait
vestibüler illüzyonlar
değil, görsel
illüzyonlardır. Karasal
coğrafyalarda yer
yapılarının çeşitliliği
nedeniyle irtifa algısı çok
daha iyidir. Kara üzerinde
pilot yere olan mesafesini
oldukça doğru tahmin
edebilir. Ama su üzerinde bu
algı azalır, pilot dalıştan
çıkabileceğini sandığı göl
ve deniz üzeri uçuşlarda su
sathından yüksekliğini
tahmin etmekte yanılabilir.
Su yüzeyinde dalgalanma ve
su üzerindeki tekneler ve
diğer su taşıtları, pilot
için mesafe tahmininde bir
referans olabilir. Su
üzerinde gece uçuşlarında
yanılgı çok daha fazla
artar. Hele ki ay ve yıldız
ışıkları durgun sularda
yansıma yaparsa mesafe
tahmini çok daha güç olur. |
Burada
makalemin sonuna gelmişken,
pilot ve uçuş tabiplerinin
takım çalışmasıyla,
hazırlanan bu makaleyi
okuyacak genç pilot
arkadaşlarımın, bu makalede
yer alan Tip 1 SD, Tip 2 SD
ve Tip 3 SD konularındaki
bilgilerden istifade ederek
vertigo denen melun düşmanı
tanımalarını ve ayrıca
Spatial Disoientation/Uçuşta
Vertigo konusunda anlatılan
yaşanmış hikayelerden
kendilerine gerekli dersleri
çıkarmalarını, böylece
uçuşta bu vertigo denen
melun düşmana paçalarını
kaptırmamalarını içtenlikle
diliyorum. Güzel Türkçemizde
çok güzel bir deyim vardır:
BİLGİ GÜÇTÜR. Bir pilot için
vertigoyu bilmek ve tanımak
da kafalarda yaratılan bir
güçtür! |
İrfan Sarp |
Email:
isarp56@gmail.com |
Kaynak:
www.kokpit.aero |
|
|