Bir süre önce HAVACILIK VE UZAY
PSİKOLOJİSİ isimli kitabını
yayınlayan Emekli Hava Tabip
Albay, Prof.Dr.Muzaffer Çetingüç,
Hava Kuvvetlerimizde geçmişte
isim yapmış, unutulmaz
havacılarımıza kitabının bir
sonraki baskısında yer vermek
istediğini; eğer mümkünse eski
unutulmaz havacılarımızla ilgili
bir bilgi notu hazırlayabilirsem
çok makbule geçeceğini söyledi. |
Biz İstanbul'da oturan
emekli havacı
arkadaşlarımızla bir araya
geldiğimiz sohbet
toplantılarında ve
geleneksel aylık
yemeklerimizde, geçmiş
yıllarda Hava
Kuvvetlerimizde isim yapmış,
unutulmaz havacılarımızdan
bahseder ve onların yaşadığı
ilginç olayları ve
hikayeleri anlatır,
hatıralarını yad ederiz. |
Prof.Çetingüç benden böyle bir
istekte bulununca, unutulmaz
havacılarımızın isimlerini
tespit etmekte epey zorlandım.
Arkadaşlarımın ve büyüklerimin
de görüş ve tavsiyelerini
dikkate alarak aşağıya
çıkardığım isimleri tespit
ettim.Tabii bu isimler benim
kişisel düşüncelerimi
yansıtmaktadır. Elbette başka
arkadaşlarımız bu isimlere ilave
olarak kendi görüşlerini
yansıtan daha değişik ve ilave
pilot isimlerini sayabilirler.
Hazırladığım bu yazıda,
kendileri havacı olmamakla
beraber, Hava Kuvvetlerimizin
kurulması kararını veren zamanın
Savunma Bakanı Mahmut Şevket
Paşa ile Havacılık Teşkilatı'nın
kurulmasında büyük emeği geçen
Kurmay Yarbay Süreyya, ve
Türkiye'de uçak imalat
sanayisinin kurulması için büyük
çaba harcayan Nuri Demirağ da,
Hava Kuvvetlerimizin
unutulmazları arasında yer
almıştır. |
Harbiye Nazırı (Savunma Bakanı)
Mahmut Şevket Paşa |
|
Mahmut Şevket Paşa,1856 yılında
Osmanlı İmparatorluğuna bağlı
Bağdat’da dünyaya geldi. İlk ve
ortaöğrenimini Bağdat'ta
bitirdikten sonra İstanbul'a
gönderilen Mahmut Şevket, askeri
okula verildi. 1882 yılında
Kurmay Yüzbaşı olarak Harp
Akademisi'nden mezun oldu.
Almanya’da dokuz yıl, Fransa’da
bir müddet kalarak, batı
kültürünü öğrendi. Bu sırada
zırhlı vasıtalar ve ateşli
silâhlar hakkında incelemelerde
bulundu. 1899'da Türkiye'ye
döndüğünde Tuğgeneralliğe ve iki
yıl sonra da Korgeneralliğe
yükseltildi. 31 Mart Vakası
üzerine toplanan ve Hareket
Ordusu adı verilen birliklerin
başına geçerek 22 Nisan 1909
tarihinde İstanbul’a geldi.
Komutayı ele aldı ve sıkıyönetim
ilan etti. Sultan 2'nci
Abdülhamit'in tahttan
indirilmesinde önemli rol
oynadı. Ayni yıl Harbiye Nazırı
oldu. 1911 yılında Genelkurmay
Havacılık Teşkilatı'nı kurdu ve
başına Kur.Yarbay Süreyya'yı
getirdi. 23 Ocak 1912 yılında
Sadrazamlığa getirildi ve
Mareşalliğe terfi ettirildi.
Mahmut Şevket Paşa'nın
mesaisinin büyük kısmını bir
havacılık teşkilatı kurulmasına
harcadığı Genelkurmay
Başkanlığındaki belgelerden
anlaşılmaktadır. Hava
teşkilatının kurulması esnasında
Mahmut Şevket Paşa'nın
karşılaştığı en büyük zorluk,
devletin hazinesinden Havacılık
Teşkilatı için bütçe, ödenek
tahsis edilememesi idi. Bu mali
sıkıntılara çare bulabilmek için
14 Mart 1912 tarihinde Donanma
Cemiyeti'ne yazdığı aşağıdaki
mektup, içinde bulunulan mali
sıkıntıyı çok güzey
aksettirmektedir. |
DONANMA CEMİYETİ
BAŞKANLIĞINA: Hava
Teşkilatımıza halk
tarafından yapılacak
bağışların Donanma Cemiyeti
vasıtasıyla toplanması için,
kısa bir süre önce
makamlarınızdan yazıyla
talepte bulunulmuştu.
Fransız R.E.P. fabrikasından
satın alınacak iki uçak için
çok acilen 4.000 liraya
ihtiyaç vardır. Şu anda bu
alım için Savunma
Bakanlığı'nda nakit olarak
tahsis edilebilecek sadece
1.000 lira mevcut
bulunduğundan, üsr tarafı
olan 3.000 liranın Hava
Teşkilatı için ilerde
toplanacak olan bağışlardan
karşılanmak üzere
gönderilmesini; bu mümkün
olmadığı takdirde, başka bir
kaynaktan temin edilmesi
çareleri aranılacağından,
durumun en kısa zamanda
tarafımıza bildirilmesini
rica ederim". |
Mahmut Şevket Paşa 11 Haziran
1913’te Beyazıt'taki Harbiye
Nezareti'nden (şimdiki İstanbul
Üniversitesi ana binası) makam
arabasıyla çıktıktan sonra
suikastçılar tarafından
arabasının içinde tabanca ile
vurularak öldürüldü. Kurulma
aşamasında havacılığın bütün
sorunlarıyla bizzat tek tek
ilgilenen ve ortaya çıkan
güçlüklerin aşılarak Hava
Teşkilatı'nın bir an önce
kurulması için gece gündüz
çalışan değerli Komutan ve
Devlet Adamı Mahmut Şevket Paşa,
suikasta uğramadan birkaç saat
önce Yarbay Süreyya Bey'i
makamına çağırmış ve Yeşilköy'de
kurulacak Hava Teşkilatı
tesisleri hakkında bilgi alarak
bazı direktifler vermişti. Onun
bir suikasta kurban gitmesiyle,
henüz filizlenip yeşermekte olan
Türk havacılığı büyük bir
desteğini kaybetti. Arapça,
Almanca ve Fransızca dillerini
çok iyi bilen Mahmut Şevket
Paşa'nın, askerî konular ile
cebir, geometri üzerine yazdığı
kitapları vardır. Mezarı,
İstanbul'un Şişli semtinde 31
Mart şehitlerinin anısına
dikilmiş Hürriyet Abidesi'nin
bulunduğu Hürriyet-i Ebediye
Tepesi'ndedir. Nur içinde
yatsın. |
Kurmay Yarbay Süreyya
İlmen |
|
Süreyya İlmen 1874 yılında
Karadağ / Podrorica'da
doğmuştur. Babası Serasker
(Genel Kurmay Başkanı) Rıza
Paşa'dır. Harp Okulu'ndan mezun
olduktan sonra Harp Akademisi'ni
bitirmiş ve Kurmay Subay olarak
Genelkurmay Başkanlığı
Karargâhı'na atanmıştır.
Çalışkanlığı ve bilgisiyle
Harbiye Nazırı Mahmut Şevket
Paşa'nın dikkatini çeken Kur.Yb.Süreyya
Bey, 1911 yılında kurulan
Genelkurmay Hava Teşkilatı'nın
başına getirilmiş ve Havacılık
Teşkilatı'nın kurulmasında büyük
emeği geçmiştir. 1'nci Dünya
Savaşında değişik cephelerde
görev yapmış ve kısa süre içinde
Generallik rütbesine
yükselmiştir. Yarbay Süreyya'nın
o zamanki teşkilat yapısında
doğrudan bağlı olduğu Mahmut
Şevket Paşa, siyasi durumun
giderek kötüleşmesi üzerine,
Havacılık Teşkilatının bir an
önce kurulmasını ve yurt
dışından uçak temin edilmesi
çalışmalarını yapmasını bizzat
kendisinden istiyordu. Mahmut
Şevket Paşa uzun yıllar Almanya
ve Fransa'da bulunmuş ve bu
ülkelerdeki uçak sanayisini
yakından tanımıştı. Bu ülkelerde
uçak sanayisini, incelemesi ve
uçak seçimleri yapması için Kur.Yb.Süreyya'yı
görevlendirdi. İtalyanların 28
Nisan 2012 tarihinde Ege'deki 12
adaları işgal etmeye başlaması
üzerine, o tarihte inceleme
gezisi için Almanya'da bulunan
Kur.Yb.Süreyya'ya şu mektubu
yazdı: |
" Muhterem
Oğlum.Sizin İstanbul'dan
hareketinizden sonra
İtalyanlar Rodos
Adası'nı işgal ettiler.
Diğer adaları da işgal
etmeleri muhtemeldir.
Rodos Adası'yla
irtibatımızı ancak uçak
ile sağlayabiliriz. Eğer
uçak ile bu teması
sağlayabilirsek, hem
askerlerimizin moralini
yükseltmiş, hem de
Avrupa'ya karşı
ordumuzun şan ve şerefle
yüzünü ak çıkarmış
oluruz. Bu nedenle Rodos
Adası karşısındaki
topraklarımızda, seyyar
hangarlar tesisi ile
orada birkaç uçak
bulundurulmasını arzu
ediyorum. Eğer uçaklar
bomba taşıyan tipte
olursa, İtalyan gemileri
ve ordugâhı üzerine
bomba da atabiliriz. Bu
işi yapmak için
pilotlara ihtiyacımız
olacaktır. Bu konuda
teşebbüste bulunmanızı
ve sonucu en kısa
zamanda bildirmenizi
bekliyorum". |
Bu mektuptan iki gün sonra da
Mahmut Şevket Paşa şu mektubu
gönderdi: |
"Bir an önce uçuş okulunu
inşa ederek pilot
yetiştirmeye ihtiyacımız
vardır. Uçaklarımızı bir an
önce uçurarak hiç olmazsa,
sahillerimizin yakınında
keşif faaliyetlerinde
bulunmamızı sağlayacak
imkânları temin ediniz.
Sanıyorum ki maksadımı
anlatabildim. İzmir ve
Çanakkale'de acilen uçak
uçurabilmemiz için seyyar
hangar da satın alınız". |
Kurmay Yarbay Süreyya, 21 Mayıs
1912 tarihli mektubunda konuyla
ilgili şu bilgileri veriyordu.
Uzun mektubunun özeti aşağıdadır |
"Berlinde iken
emirlerinizi aldım. İki
gün sonra da Viyana'ya
geldiğimizde ikinci
emriniz elime ulaştı.
Emirleriniz
doğrultusunda derhal
teşebbüse geçtik. Harlan
fabrikasında yeni imal
edilen uçağı gidip
gördük. Harlan
uçaklarında pilot
mahallinin alt hizasının
gövde altında üçer adet
20'şer kiloluk bombayı
taşıyacak özel kızaklar
mevcuttur. Ayrıca fazla
miktarda el bombasını
taşıma kabiliyeti
olduğundan bu tip uçak
tercih edilmiştir. Bu
20'şer kiloluk büyük
bombalardan 50 - 100
kadar satın alınacaktır.
Uçaklar bu bombaları
atamasalar bile (ki
atacaklarına kuvvetle
inanıyorum) hava
silahları olarak bize
büyük bir güç
katacaktır. Özellikle
henüz hiçbir Hava
Kuvveti'nde mevcut
olmayan 20 kiloluk
bombaları taşıyan
uçaklarımızın Adalar
civarında uçurulması,
sizin de emir
buyurduğunuz gibi, bizim
birliklerimizin moralini
artırırken,düşmanı da
düşündürecektir". |
Bu mektuplarda dikkati çeken çok
önemli bir husus bulunmaktadır.
O tarihte havacılık henüz
emekleme çağındayken ve dünyada
birçok ülkenin insanları, değil
uçağın kendisini, resmini bile
görmemişken, Türk Savunma Bakanı
ile Havacılık Teşkilâtı
Başkanı'nın Hava Kuvvetlerinin
caydırıcılık (Deterrence) rolünü
sezip hissetmesi çok gurur
vericidir. |
Savaşın bitmesinden sonra
Tümen Komutanı iken
askerlikten istifa etmiş ve
iş hayatına atılmıştır.
Kadıköy bölgesinde birçok
sosyal tesisin kurulmasına
öncülük etmiştir. 6 Şubat
1955 tarihinde İstanbul'da
vefat etmiş ve Maltepe'de
kendi yaptırdığı Süreyya
Paşa Göğüs Hastalıkları ve
Göğüs Cerrahisi Eğitim ve
Araştırma Hastanesi'nin
bahçesindeki mezarlıkta
toprağa verilmiştir. |
Pilot Mehmet Fesa Evrensev |
Mehmet Fesa Bey 1878 yılında
İstanbul’da Gedikpaşa’da
doğdu.Galatasaray Lisesi’nde
okudu. Daha sonra Harp Okulu’na
girdi ve 1899 yılında Süvari
Teğmeni olarak mezun oldu. 1911
yılında Ordu'da pilot olmak için
gönüllü subaylar arandığında
Yüzbaşı Fesa Bey, adayların
başında yer aldı. Yapılan sınavı
birincilikle kazanarak Fransa’ya
uçuş eğitimine gönderildi. 1912
yılında yurda döndüğünde Türk
Silahlı Kuvvetlerinin 1 no’lu
uçuş brövesi kendisine verildi
ve Türkiye’nin ilk pilotu
unvanını kazandı. Yeşilköy'de
kurulan Uçuş Okulu'nda baş
öğretmen olarak yeni pilotların
yetiştirilmesinde önemli
hizmetleri oldu. |
Balkan Savaşı’nda uçuş
birlik komutanı olarak
çeşitli uçuş görevleri
yaptı. Birinci Dünya Savaşı
başlayınca, Kafkas Cephesine
atandı. Fakat Kafkasya’ya
giderken Karadeniz’de Amasra
açıklarında Ruslar,
bulunduğu gemiyi batırdılar
ve gemide bulunanların
tamamını esir aldılar. |
Mehmet Fesa Bey, beş yıl sekiz
ay kaldığı Sibirya’daki esir
kampından kaçarak, Haziran
1920’de yurda döndü. |
1'nci Dünya Savaşı
sırasında Doğu
Cephesinde ve Kurtuluş
Savaşı sırasında da Batı
Cephesinde hizmetler
gördü. |
Kurtuluş Savaşından sonra
İzmir’deki Uçuş Okulu’na
öğretmen olarak atandı. Kasım
1925’te 47 yaşında ve Binbaşı
rütbesinde iken kendi arzusu ile
emekli oldu. |
1933 yılında; Türkiye’nin
ilk hava taşımacılığı
teşkilatı olan Hava Yolları
Devlet İşletme İdaresi‘nin
(Şimdiki Türk Hava Yolları)
başına müdür olarak
getirildi. Bu hizmette bir
yıla yakın kaldıktan sonra
görevden ayrıldı ve ömrünün
kalan yıllarını Türk Hava
Kurumu’na verdiği hizmetler
ile geçirdi. |
9 Nisan 1951 tarihinde
İstanbul’da vefat etti ve
Karacaahmet Mezarlığı'nda
toprağa verildi. Nur içinde
yatsın! |
İstanbul Kahire Hava
Seferi Pilot ve
Rasıtları |
|
Yüzbaşı Sadık,
Yüzbaşı İsmail
Hakkı, Yüzbaşı
Fethi,Yüzbaşı Nuri.
|
Yeşilköy, 8 Şubat
1914 |
|
Balkan Harbinde Rumeli'nin
elden gitmesinden sonra,
ülkenin geriye kalan
kısımlarında yaşayan halkın
ekserisi İslamdı. Bu İslam
ülkeleri arasında birliğin
pekiştirilmesi için,
denizlerde gemilerin bayrak
göstermesi gibi, Türk
bayrağını taşıyan uçakların
da İslam ülkelerini ziyaret
ederek Mısır'a kadar
ulaşması bir çeşit güç
gösterisi olacaktı. Bu
amaçla iki uçağımızın
İstanbul - Kahire hava
seferini yapması
kararlaştırıldı ve hemen
hazırlıklara
girişildi.Uçulacak mesafe
2515 kilometreyi buluyordu.
Hava seferi için seçilen
Pilot Yüzbaşı Fethi ve
Rasıdı Yüzbaşı Sadık Bleriot
tipi bir uçakla; Pilot
Yüzbaşı Nuri ve Rasıdı
Yüzbaşı İsmail Hakkı
Duperdussin tipi bir uçakla
8 Şubat 1914 günü
Yeşilköy'den ayrı ayrı
hareket ettiler. Eskişehir,
Afyon ve Konya'ya inip
benzin ikmallerini yaptıktan
sora uçuş rotasında sonra
Ulukışla'ya indiler. Yüzbaşı
Nuri uçağının Ulukışla -
Adana arasında 3000 küsur
metre yüksekliğindeki Toros
Dağları'nı iki kişinin
ağırlığıyla geçemeyeceğini
hesapladığından Ulukışla'ya
indikten sonra Rasıdı
Yüzbaşı İsmail Hakkı'yı
trenle Adana'ya gönderdi ve
kendisi tek olarak Torosları
geçip Adana'ya indi. Yüzbaşı
Fethi, Beyrut'a doğru
uçarken karbüratör arızası
sebebiyle mecburi iniş
yapmak zorunda kaldı.
Engebeli bir araziye yapılan
mecburi inişte uçağın
tekerlek ve pervanesi
kırıldı. Yer ekipleri
tarafından getirilen yedek
tekerlek ve pervane takılıp
uçak tamir edildikten sonra
yola devam edildi. Bu bir
iki küçük olayın dışında
uçuş Şam'a kadar normal
devam etmişti. |
Artık iyice yolun sonuna
yaklaşıldığı düşünülüyordu ki,
ilk acı haber, 27 Şubat 1914
günü Şam'dan geldi. Pilot
Yüzbaşı Fethi, Şam'dan Kudüs'e
gitmek üzere havalanmıştı.Fakat
Kudüs'e varamadan,Taberiye Gölü
yakınlarında Şumriye
Kasabası'nın 500 metre
yakınındaki kayalıklara düşerek
rasıdı Yüzbaşı Sadık'la birlikte
şehit olmuştu. Cenazeleri Şam'a
getirildi. Şam'da yapılan askeri
törenle Selahaddin Eyyübi
Türbesi'nin haziresinde toprağa
verildiler. Ayni gün hiçbir
şeyden habersiz Şam'a gelen
Yüzbaşı Nuri, sevdiği
arkadaşlarının o gün şehit
olduklarını öğrendi. |
İlk yapılan uçuş
planlamasına göre Kudüs
ve El Ariş üzerinden
Mısır'a uçulması
gerekiyordu. Fakat
verilen bir emirle eski
rota değiştirilerek bu
meydanlara uğranmadan
sahil boyunca uçuşa
devam edilmesi
istendiğinden Yüzbaşı
Nuri uçağıyla Yafa'ya
geldi. Yafa Meydanı
pistinden deniz
istikametine kalkışta
yerden kesilip bir süre
deniz sathına çok yakın
uçtuktan sonra, uçağın
dönüş içinde çok
süratsiz kalarak denize
düştüğü görüldü.
Sahilden kayıkla yetişen
Yafalılar Rasıt Yüzbaşı
İsmail Hakkı'yı
kurtarmışlardı.Ancak
Pilot Yüzbaşı Nuri ne
yazık ki şehit olmuştu.
Arkadaşlarının uğradığı
kazadan beş gün sonra
şehit olan Yüzbaşı Nuri,
Selahaddin Eyyubi
Türbesi Haziresi'nde iki
arkadaşının yanında
toprağa verildi. Nur
içinde yatsınlar! |
Bu üç kahraman havacımızın tam
hedeflerine ulaşacakları bir
zamanda şehit olmaları
Türkiye'nin her tarafında büyük
bir üzüntü yarattı. Bu kıymetli
havacılarımızı kaybetmiştik,
ancak görev tamamlanmamıştı.
Başlanmış olan bu seferin
bitirilmesi gerekiyordu. Pilot
Yüzbaşı Salim İlkuçan, Bleriot
tipi uçağıyla, yanında rasıt
Kurmay Yüzbaşı Kemal ile, 1
Mayıs 1914 tarihinde Beyrut'tan
uçuşa başlayarak, ilk uçuş
planında yer alan Kudüs ve El
Ariş uğradıktan sonra 7 Mayıs
günü Port Said'e, ve 9 Mayıs
günü Kahire'ye ulaştılar.
Kahire'de başta Hidiv Abbas
Hilmi Paşa olmak üzere halk
tarafından coşkuyla
karşılandılar. Nur içinde
yatsınlar! |
Mehmet Ali Kuçer 1889
doğumludur. Hava
Kuvvetlerimizin ilk
pilotları olan Yüzbaşı
Fesa Bey ve Teğmen Yusuf
Kenan Bey, 1912 yılında
Fransa'da uçuş
eğitimlerini görürken,
ayni yıl Teğmen Mehmet
Ali Bey ve diğer üç
subay İngiltere'de
Bristol Hava Okulu'nda
uçuş eğitimine
gönderildi. Balkan
Harbi'nin çıkması
üzerine subaylar
eğitimlerini yarım
bırakıp yurda döndüler.
Daha sonra Yeşilköy Uçuş
Okulu'nda eğitimini
tamamlayan Üsteğmen
Mehmet Ali, Yeşilköy
Uçuş Okulu'nun Baş
Öğretmeni Yüzbaşı Feza
Bey'in maiyetinde uçuş
öğretmenliği görevine
devam etti. |
Öğretmeni Yüzbaşı Feza Bey'in
maiyetinde uçuş öğretmenliği
görevine devam etti. |
Yeşilköy'de uçuş
öğretmenliği görevindeyken
Harbiye Nazırı Enver
Paşa'nın emir subayı bir gün
arkadaşı Mehmet Ali'ye,
Enver Paşanın
müsteşarlarıyla sohbet
ederken, bir uçağın Harbiye
Nezareti'nin (Beyazıt'ta
şimdiki İstanbul
Üniversitesi) önüne inip
inemeyeceği konusunu
konuştuklarını söyler.
Üsteğmen Mehmet Ali de
uçağıyla bu meydana inmeye
karar verir ve 14 Nisan 1914
tarihinde R:E:P modeli
uçağıyla Yeşilköy'den kalkıp
Beyazıt meydanına iner.
Civardaki halk uçağın
düştüğünü sanarak büyük
telaşa kapılır. Uçağın iniş
haberini alan Enver Paşa ve
müsteşarları koşarak uçak
başına gelirler. Enver Paşa
pilotun omzunu okşar ve
"Merhaba arkadaş, buraya
nasıl inebildin?" diye
sorar. Biraz sonra Enver
Paşa'nın yaveri bir kese
içinde 100 altın lirayı
getirip Üsteğmen Mehmet
Ali'ye verir. |
Uçak üç gün süreyle Beyazıt
meydanında sergilenir. Bu üç gün
içersinde İstanbul ve civarından
uçağı görmek üzere halk Beyazıt
meydanına akın eder. Uçağın
buraya inişi, halktan uçak satın
almak için bağış toplanmasına
çok güzel bir fırsat olur.
Beyazıt meydanının dört
tarafındaki giriş noktalarına
bağış kumbaraları konur. Uçağı
görmek üzere gelen halktan büyük
miktarda bağış toplanır. Üç gün
süreyle Beyazıt meydanında
sergilendikten sonra uçak,
kanatları sökülüp bir çekerin
yanlarına bağlanarak Yeşilköy’e
nakledilir. |
Üsteğmen Mehmet Ali Bey,
Beyazıt meydanına
inişinden yaklaşık üç ay
önce de 11 Ocak 1914
tarihinde Yeşilköy'den
kalkıp Bursa üzerine
gelir, şehir üzerinde
bir kaç tur attıktan
sonra, civarda en iyi
iniş yeri olarak seçtiği
Atıcılar mevkiindeki bir
düzlük alana iner.
Gökyüzünde ilk defa bir
uçak gören Bursa halkı
büyük bir merakla uçağın
indiği alana koşar. Uçak
ertesi gün bir aracın
arkasında çekilerek
şehrin merkezindeki
Belediye binası
yakınında, eski Tayyare
Sineması, şimdiki
Tayyare Kültür Merkezi
önüne çekilir. İstanbul
Beyazıt meydanına inişte
olduğu gibi bu sefer de
Bursalılardan uçak alımı
için bağış toplanır.
Şehrin merkezinde beş
gün süreyle sergilenen
uçak, nesiller boyu
Bursalıların
zihinlerinde yer eder.
Çok ilginçtir ki, Mehmet
Ali Bey'in Bursa
yakınlarında indiği
düzlük, yıllar sonra
Bursa'ya bir havaalanı
yapılmaya karar
verildiğinde yer seçimi
yapan uzmanların seçtiği
yerdir. Pilot Mehmet Ali
Kurçer 1961 yılında
vefat edince Bursalılar
unutulmaz bir vefa
örneği göstererek, şehir
merkezine yakın bir
caddeye "Tayyareci
Mehmet Ali Bey" ismini
verirler. Ayrıca
İstanbul /Şişli'deki bir
sokağa da Tayyareci
Mehmet Ali ismi
verilmiştir. |
Vecihi Hürkuş 1896
tarihinde İstanbul'da
doğdu. Yeşilköy'deki
Uçuş Okulu'na kabul
edildi ve pilot olarak
mezun oldu. Birinci
Dünya Savaşı sırasından
7'nci Tayyare Bölüğü'nde
Ruslara karşı harekata
katılan Vecihi Bey,
başarılı keşif ve
bombardıman uçuşları
yapmış ve bu arada
girdiği bir hava
muharebesinde bir Rus
uçağını düşürmüştür.
Vecihi Hürkuş, uçak
düşüren ilk Türk
pilotudur. Daha sonra
Ruslara esir düşen
Vecihi Hürkuş, Hazar
Denizi'nin Azerbaycan
kısmında bulunan Nargin
Adası'ndan Azeri
Türklerinin yardımıyla
kaçmayı başarmış, İran
üzerinden yurda dönerek
1918 yılı yaz başında
Yeşilköy'de konuşlanmış
bulunan 9'ncu Harp
Tayyare Bölüğü'nde görev
almıştır. |
Vecihi Hürkuş, Türk havacılık
tarihinin en önemli simalarından
biridir. Kurtuluş Savaşı’nın ilk
ve son uçuşunu yapan pilottur.
15 Mayıs 1919 günü İzmir'i işgal
eden kuvvetlerle kendi
kuvvetlerimiz arasında ilk
silahlı çatışmanın yapıldığı
1'nci İnönü Savaşı sırasında (6
Ocak - 11 Ocak 1921) işgalci
kuvvetlere karşı ilk uçuşu yapan
pilot Vecihi Hürkuş'tur. |
30 Ağustos 1922'de
Dumlupınar'da düşmanın
mağlup edilmesiyle İzmir
istikametinde çekilen
düşmanı takip eden Ordumuzun
ileri harekâtı sırasında
uçaklarımız da taarruz
istikameti boyunca Uşak,
Alaşehir ve Salihli
meydanlarına intikal
etmişler ve bu meydanlardan
kalkarak ordumuzun yakın
destek ve keşif görevlerini
icra etmişlerdir Kahraman
Ordumuz 9 Eylül 1922 günü
İzmir'e girdiğinde Pilot
Vecihi Hürkuş, İzmir /
Gaziemir meydanına inen ilk
pilot olmuştur. |
Vecihi Hürkuş, Kurtuluş
Savaşı'nın her safhasına; 1'nci
İnönü, 2'nci İnönü, Sakarya
savaşları ve Dumlupınar zaferi
sonrası yapılan takip harekâtı
sırasında çok başarılı keşif ve
destek uçuşları yapmıştır. Bu
başarılarının mükafatı olarak
Vecihi Hürkuş'a kırmızı şeritli
İstiklal Madalyası ve TBMM
tarafından üç kez Takdirname
verilmiştir. Vecihi Hürkuş, TBMM
tarafından üç takdirname ile
taltif edilen tek kişidir. |
Savaştan sonra İzmir
/Gaziemir uçuş okulunda
yeni pilotları eğitmeye
başlar. Bu sırada
Edirne'ye yanlışlıkla
inen bir yolcu uçağını
almakla görevlendirilir.
Hizmeti karşılığı uçağa
"VECİHİ" adı verilince,
uçak inşa etmek
düşünceleri canlanır.
İzmir Seydiköy Hava
Mektebi'nde -bugünkü
Gaziemir Hava Teknik
Okullar Komutanlığı-
uçak yapımı projesine
devam eder. 1923'te
ganimet olarak
Yunanlardan ele geçen
motorlardan yararlanarak
ilk Türk uçağını imal
eder. 28 Ocak 1925'te
"VECİHİ K-VI" adını
verdiği uçağını uçurur
ancak izinsiz
havalandığı için üst
makamlar tarafından
cezalandırılır. |
Daha sonra askeri
havacılıktan ayrılarak
uçak tasarımı ve yapımı
çalışmalarına devam
etmiştir. 1930'da
Kadıköy'de bir keresteci
dükkânını kiralayarak, 3
ay içinde ilk Türk sivil
uçağını, aslında ikinci
uçağı VECİHİ XIV'ü inşa
etti. İlk uçuşunu 27
Eylül 1930'da Kadıköy
Fikirtepe'de büyük bir
kalabalık ve basın
topluluğu karşısında
yapmıştır. Bu uçuştan
sonra VECİHİ XIV ile
önce Yeşilköy'e, sonra
Ankara'ya uçmuştur.
Uçabilirlik Sertifikası
için İktisat Bakanlığına
başvurmuş, 14 Ekim
1930'da “Tayyarenin
teknik vasıflarını
tespit edecek kimse
bulunmadığından gereken
vesika verilmemiştir”
cevabını almış. Vecihi
Hürkuş, bunun üzerine
bakanlık nezdinde
yapılan girişimler
sonucu uçağa istenen
belgenin alınması
amacıyla uçağı sökerek
demiryollarından
kiraladığı vagonla
Çekoslovakya’ya
gönderilmesi için
müsaade almıştır. Vecihi
Hürkuş, 6 Aralık 1930’da
Prag’a geldiğinde henüz
uçak gelmemişti. Uçağa
ait statik raporu gibi
resmi evrak önce Çek
diline çevrilmiş, uçak
gelince tekrar monte
edilerek uçağın
malzemeleri ve her türlü
teknik kontrolü
yapıldıktan sonra uçuşu
istenmiş, ve her türlü
uçuş manevralarıyla
uçağın kontrolü
tamamlanmıştır. |
Vecihi Hürkuş 23 Nisan
1931'de Çekoslovakyalı
yetkililer tarafından
civardaki bir gazinoda
düzenlenen bir törenle,
başköşesinde “Yaşasın Türk
Tayyareciliği” yazılı bir
pankartla onurlandırılarak
uçuş müsaadesini almıştır.
25 Nisan 1931'de
Çekoslovakya’dan uçarak
Türkiye'ye gelmek için yola
çıkıp 5 Mayıs 1931’de
Türkiye'ye gelmiştir. |
1932'de "Vecihi Sivil Tayyare
Mektebi" isimli ilk Türk Sivil
Havacılık Okulu'nu kurmuştur.
Okulda ilk Türk kadın pilotu
olan Bedriye Gökmen ile birlikte
12 pilot yetiştirmiştir.
İstanbul Kalamış-Kadıköy'de
Türkiye'nin ilk sivil uçağı
VECİHİ XIV, ilk eğitim ve spor
uçağı VECİHİ XV, 160 beygirlik
Mercedes uçak motorlu deniz
kızağı VECİHİ SK-X üretilmiştir.
Nuri Demirağ, bir tayyare yapımı
için 5000 TL vermiş, böylece
1933'te Vecihi Hürkuş tarafından
NURİ BEY adı verilen VECİHİ XVI
kabin uçağı yapılmıştır. |
1937 yılında Türk Hava
Kurumu, Vecihi Hürkuş'u
mühendislik eğitimi alması
için, Almanya'daki
mühendislik okula gönderdi.
1939 yılında mezun olarak
ülkesine dönen Vecihi
Hürkuş'a iki yılda mühendis
olunmasının imkânsızlığı
gerekçesiyle uçak mühendisi
ruhsatı verilmedi. |
1954 yılında ilk sivil havayolu
şirketi olan Hürkuş Hava
Yolları'nı kurmuştur ancak;
kazalar, kaçırılmalar ve
sabotajlar gibi sebeplerle
şirket uçuştan men edilmiştir. |
Türk havacılık tarihinin en
üretken ve girişimci
kişilerinden olan Vecihi
Hürkuş, Ankara'da 16 Temmuz
1969 tarihinde Ankara
Gülhane Askerî Tıp Akademisi
Hastanesi'nde vefat etmiş ve
Cebeci Asri Mezarlığı'nda
toprağa verilmiştir. Nur
içinde yatsın. |
Sabiha Gökçen, 22 Mart 1913
tarihinde Bursa'da dünyaya
geldi. Küçük yaşta anne ve
babasını kaybetti. 1925 yılında
Bursa’yı ziyaret eden Atatürk
tarafından evlat edinilerek
kendisine "Gökçen" soyadı
verildi. Çankaya İlkokulu ve
İstanbul Üsküdar Kız Koleji'nde
öğrenim gören Sabiha Gökçen,
havacılığın gelecekteki önemli
rolünü çok iyi bilen Ebedi
Başkomutanımız Mustafa Kemal
Atatürk'ün tavsiyesiyle 1935'te
Türk Hava Kurumu'nun Türk Kuşu
Sivil Havacılık Okulu'na girdi.
Ankara'da yüksek planörcülük
brövesini aldı. Gökçen, 7 erkek
öğrenciyle birlikte Kırım,
Rusya'ya gönderilerek yüksek
planörcülük eğitimini tamamladı.
1936'da Eskişehir Hava Okulu'na
girdi, burada pilot brövesini
kazandı. Sabiha Gökçen 1937
senesinde Tunceli'de çıkan
isyanı bastırmak için başlatılan
Dersim Harekatı'nın hava
saldırısı safhasında yer alan
ilk kadın savaş pilotu oldu.
Sabiha Gökçen, 1938 senesinde
uçağıyla beş gün süren bir
Balkan turu gerçekleştirdi. Bu
seyahati sırasında Atina, Sofya
ve Belgrad gibi şehirleri gezdi.
1940 yılında aynı okulda
öğretmenlik yapan Üsteğmen Kemal
Esiner ile evlendi. Ancak eşi
Kemal Esiner 3 sene sonra
yaşamını yitirdi. Sabiha Gökçen
daha sonra Türkkuşu Uçuş
Okulu'nda başöğretmen olarak
çalışmaya başladı. 1955 senesine
kadar da bu görevini sürdürdü.
Sabiha Gökçen, 22 Mart 2001'de
Ankara Gülhane Askeri Tıp
Akademisi Hastanesi'nde vefat
etti ve Cebeci Hava
Şehitliği'nde toprağa verildi.
Nur içinde yatsın. |
Nuri Demirağ 1886 yılında
Sivas’ın Divriği ilçesinde
doğdu.1930'lu ve 1940'lı
yıllarda Türkiye'de bir uçak
sanayisi kurulması için
büyük girişimlerde bulundu. |
Nuri Demirağ, döneminin en
zengin iş adamlarından
biriydi. O yıllarda Ordu'nun
uçak ihtiyacı zengin iş
adamları ve halktan toplanan
bağışlarla temin ediliyordu.
Bir gün Nuri Bey’den uçak
satın almak için başlatılan
bir bağış kampanyasına
katılması istendi. Nuri
Bey’in cevabı şu oldu:
"Benden bu millet için bir
şey istiyorsanız, en
mükemmelini istemelisiniz.
Mademki, bir millet
tayyaresiz yaşayamaz,
öyleyse bu yaşama vasıtasını
başkalarının lütfundan
beklememeliyiz. Ben bu
tayyarelerin fabrikasını
yapmaya talibim." |
İşte o gün, 1936’da, Nuri
Bey kararını verdi. Uçak
fabrikasını kurmak için
çalışmalara başladı. Uçak
imalatçısı bir Çekoslovak
şirketle anlaştı ve İstanbul
/ Beşiktaş'ta, şimdiki Deniz
Müzesi'nin yanında
yaptırdığı atölyede imalat
işine başladı. Deneme
uçuşlarının yapılması için
bir alana ihtiyaç vardı. Bu
amaçla Nuri Bey
Yeşilköy’deki Elmaspaşa
Çiftliği’ni satın alarak
buraya bir uçuş pisti ve
uçak tamir atölyesi
yaptırdı. Uçuş sahası,
Avrupa’nın en büyük
havalimanı, Amsterdam
Havalimanı büyüklüğündeydi.
Bugün burası İstanbul
Uluslararası Atatürk
Havalimanı'nın bulunduğu
sahadır |
Nuri Bey, bir taraftan uçak
imalatına devam ederken, bu
uçakları uçuracak pilotların
yetiştirilmesi için de bir
havacılık okulu açmaya karar
verdi ve memleketi
Divriğî’de bir Gök Ortaokulu
açtı. Sivas’ın hiçbir
ilçesinde bir ortaokul
yokken açtığı bu Gök
Ortaokulu’na kayıtlı tüm
öğrencilerin masraflarının
kendisi karşılıyordu. Hatta
öğrenciler havacılığa
özensin ve meslek olarak
seçsin diye İstanbul’a
götürülüp uçuş dersleri
veriliyordu. Pilot
yetiştirmek için Yeşilköy'de
şimdiki askeri pistin
bulunduğu arazide Gök Okulu
ismiyle bir uçuş okulu
kurdu. Okul 1943’e kadar 290
pilot mezun verdi. O günün
şartlarında 290 pilotun
yetiştirilmesinin ne kadar
büyük bir emekle yapıldığı
ve bu sayıda pilotun bir
ülkenin hava gücünde ne
büyük bir güç olduğu
aşikârdır. |
Beşiktaş’taki uçak
fabrikasında üretilecek
planör ve uçakların
planlarını,Türkiye’nin ilk
Uçak Mühendisleri’nden biri
olan Selahattin Reşit Alan
çizdi. 1936’da, Nu.D-36 adı
verilen ilk tek motorlu uçak
üretildi. 1938’de ise
Nu.D-38 adlı çift motorlu 6
kişilik ilk yolcu uçağı
yapıldı. Sonradan bu uçak,
1944’te, dünya havacılığı
yolcu uçakları arasında A
sınıfına katılacaktı. 1938
yılında Türk Hava Kurumu
tarafından oldukça önemli
sayıda uçağın imalatı için
sipariş verildi. Türk Hava
Kurumu'nun sipariş ettiği
uçakların imalatına
başlanacakken siparişler
iptal edildi. Uçak mühendisi
Reşit Alan'ın uçtuğu Nu.D-36
model uçakla Yeşilköy
pistine inişte uğradığı
kazada hayatını kaybetmesi,
Nuri Demirağ için ikinci bir
darbe oldu ve sonucunda
bütün bu havacılık
faaliyetler o noktada son
buldu. Nuri Demirağ 1957
yılında vefat etti ve
Zincirlikuyu mezarlığında
toprağa verildi. Nur içinde
yatsın |
E. Hava Pilot Korgeneral
Enver Akoğlu |
Enver Akoğlu 1896 yılında
İstanbul'da doğmuştur.
Galatasaray lisesinde
okurken askerliğe merak
etmiş ve Kuleli Askeri
Lisesine girmiştir. Kurtuluş
Savaşına katılmak üzere 1921
yılında Anadolu'ya kaçmış,
Piyade Asteğmen olarak
savaşın tüm safhalarına
katılmış ve İstiklal
madalyası almaya hak
kazanmıştır. Pilot olmaya
karar vermiş ve pilotaj
eğitimini1924 -1926 yılları
arasında Fransa'da
tamamlamıştır. Değişik tipte
pervaneli eğitim ve savaş
uçaklarında uçtuktan sonra
1952 yılında Türkiye'nin ilk
jet pilotlarından biri
olmuştur. Ayni yıl
Tuğgenerallik rütbesine
yükselmiş ve F-84G'lerden
kurulu ilk jet üssümüz olan
Balıkesir'e Üs Komutanı
olarak atanmıştır.
Tümgeneral rütbesiyle
Eskişehir Kuvvet Komutanlığı
görevi yapmıştır. 30 Ağustos
1957'de Korgeneral rütbesine
yükseldikten kısa süre sonra
emekliye ayrılmıştır.
Bilgisi, çalışkanlığı ve
göreve olan düşkünlüğüyle
tanınmaktadır. Zamanında
Hava Kuvvetlerimizin en iyi
pilotlarından biri olarak
isim yapmıştır. |
2'nci Dünya Savaşı sırasında
Romanya Ploeşti petrol
tesislerini bombalayan
Amerikan B-24 Liberatör tipi
dört motorlu bombardıman
uçaklarından biri dönüşte
yakıtı bitince Türkiye
topraklarına mecburi iniş
yapmıştır. Hasara uğramayan
uçak vasıtalarla Eskişehir
meydanına taşınmış ve tamir
edilerek uçar hale
getirilmiştir. Faal hale
getirilen uçağın tecrübesini
yapması görevi Enver
Akoğlu'na verilmiştir.
Akoğlu, hayatında ilk defa
gördüğü ve hiç bir
özelliğini bilmediği bu
uçağın temin ettiği kitabını
okuyup, yer kontrollerini
tamamladıktan ve rule
denemesini yaptıktan sonra
bir kaç sorti uçuş
yapmıştır. Sonra o uçak
Amerikalı pilotlar
tarafından Eskişehir'den
alınıp götürülmüştür. |
Enver Akoğlu'nun
Eskişehir
meydanında uçuş
yaptığı B-24
Liberator
Bombardıman
Uçağı. |
|
|
General Enver Akoğlu
Eskişehir'de Kuvvet
Komutanlığı yaparken orada
görevli genç teğmenlerden
biri şu anısını anlatmıştır.
Genç Teğmen bir gün Meydan
Harekât Nöbetçi Subayı
olarak nöbet tutarken gece
uyuyup kalmıştır. Sabaha
karşı saat 3 civarında
Akoğlu Paşa kontrol için
Meydan Harekata geliyor ve
Teğmen arkadaşı uyurken
buluyor. Arkadaşımızı
uyandırdıktan sonra
kendisine Meydan Harekât
binasının bütün ışıklarını
yakmasını ve bu tesisin 24
saat faal halde olduğunun
ancak böyle anlaşılacağını
söylüyor. |
General Akoğlu'nun
Eskişehir' Kuvvet Komutanı
olduğu zamanda oradaki F-84G
filosunda uçan bir pilot şu
anısını anlatmıştır. Enver
Akoğlu Galatasaray Lisesi
kökenli olduğu ve uçuş
eğitimini de Fransa'da
tamamladığı için uçuşla
ilgili terimlerin
Fransızcasını kullanırmış.
Bir defasında pilotlara
ıslak piste inişlerde, fren
yapılmasında dikkatli
olunmasını, eğer darbeli
fren kullanılmayıp frene
devamlı basılırsa uçağın "Coissin
d'eau" tesiriyle kayıp
pisten çıkacağını anlatmış.
Fransızca anlamayan
pilotlar, "Coissin d'eau"
tabirinin "Su yastığı"
anlamına geldiğini sonradan
öğrenmişler. |
General Enver Akoğlu, 132
değişik tipte uçak ile
toplam 4541 saat uçmuştur.
Emekli olduktan sonra Türk
Hava Yolları Genel Müdürü
olarak görev yapmıştır. 1962
yılında vefat etmiş ve
Çengelköy Mezarlığı'nda
toprağa verilmiştir. Nur
içinde yatsın. |
E. Hava Pilot Albay Kemal
Yada |
Albay Kemal Yada 1912
doğumludur. Harp Okulu'ndan
1935 yılında mezun olduktan
sonra Hava sınıfına ayrılmış
ve Eskişehir Hava Okulu'nda
uçuşlara başlamıştır. Sabiha
Gökçen de uçuş eğitimi almak
üzere ayni tarihte Eskişehir
Hava Okulu'na gelmiştir.
Rusya'da paraşüt eğitimi
gören Sabiha Gökçen'in büyük
yeteneğini Atatütk görmüş ve
onu pilot olması için teşvik
etmiştir. Sabiha Gökçen
Eskişehir Hava Okuluna
geldiğinde, Kemal Yada ile
ayni grupta uçuş eğitimi
almıştır. Kemal Yada uçuş
okulundan mezun olduktan
sonra, zamanın av ve av
bombardıman birliklerinde
görev yapmıştır. |
O tarihlerde milli
bayramlarda Eskişehir
meydanından kalkan merasim
uçuşu kolları, tören
geçişinden sonra Etimesgut
meydanına inerler ve akşam
verilen resmi yemeğe de
Atatürk'ün özel davetlisi
olarak katılırlarmış. |
Aşağıya çıkarılan fotoğrafı
pek çok yerde
görmüşsünüzdür. Bu
fotoğrafın üzerindeki
yazılar, bizzat Kemal Yada
tarafından yazılmıştır.
Fotoğrafta, Ebedi
Başkomutanımız Mustafa Kemal
Atatürk, sağında Sabiha
Gökçen ve onun sağında
Orgeneral Fahrettin Altay,
solunda ilk Hava Kuvvetleri
Komutanı olacak Zeki Doğan,
dikkatle bir noktaya
bakmaktadırlar. Fotoğrafın
üzerinde şu yazı dikkati
çekmektedir. "Atatürk,
biz üç kişi akrobasi
yaparken seyrediyor".
İşte Kemal Yada, Atatürk'ün
havada dikkatle izlediği
akrobasi ekibindeki üç
pilottan biridir. |
Ben 1958 yılı Ağustos ayında
Merzifon F-86 üssüne
katıldığım yıl Kemal Yada
Albay Üs Komutanlığı
görevine atanmıştı. Benim
ilk Üs Komutanım olan Albay
Yada babacan, sevecen
tavırlarıyla hepimizin
sevgisini kazanmıştı. İleri
yaşına rağmen F-86 uçağını
çok iyi kullanırdı. Gece
uçuşlarında her zaman en son
uçuş koluna yazılır ve gece
uçuşundan en son inen
pilotun kendisi olmasını
isterdi. Yemeklerde sözüne
sohbetine doyum olmazdı.
Ankara'da merasim uçuşundan
sonra katıldıkları davette
Atatürk'ün kendileriyle
ilgilenmesini büyük bir
gururla anlatırdı. Biz genç
pilotları kendi çocuğu gibi
görürdü. Bizlere
isimlerimizle değil, teğmen,
üsteğmen, oğlum, çocuğum
şeklinde hitap ederdi.
Kendisine telefon geldiğinde
telefonu alır ve "Ben Yada"
şeklinde cevap verirdi. Çok
sevdiğim Kemal Yada
Komutanımla ilgili hiç
unutmadığım bir anımı bu
vesileyle anlatayım. |
Merzifon'da göreve
katılışımın üzerinden kısa
bir süre geçmişti. Benim
pist başı alarm nöbetçisi
olduğum bir bayram günü NATO
alarmı verildi. O yıllarda
hiç kimsenin evinde telefon
olmadığından, personele
alarm haberinin duyurulması
için bir F-86 havaya kalkar,
şehir üzerinde pike flapları
dışarıda, yüksek motor
devriyle uçar, uçağın
alçaktan devamlı tur
attığını gören personel bir
alarm durumu olduğunu
anlayarak gönderilen mesai
araçlarına binerek üsse
gelirdi. |
Ben daha önce bir şehir
üzerinden çok alçak
irtifadan böyle tur atılarak
bir uçuş yapmamıştım ve bu
benim ilk tecrübem olacaktı.
Kalkışımı yaptıktan sonra
şehrin ana caddesini
karşılayıp ilk alçak
geçişimi yaptım. Kısa bir
dönüşten sonra şehri 90
derece çaprazdan karşılayıp
bir alçak geçiş daha yaptım.
Üçüncü ve dördüncü geçişim
biraz daha alçaktan ve adeta
evlerin damlarını sıyıracak
gibi olmuştu. Bu şekilde
yedi-sekiz dalış yapmıştım
ki uçuş kulesi telsizle beni
aradı ve Üs Komutanı sizin
derhal meydana dönerek iniş
yapmanızı emrediyor dedi.
Üsse döndüm ve inişimi yapıp
filoya geldiğimde, Emir
Subayı beni aradı. Komutanın
benimle konuşmak istediğini
söyledi ve telefonu Komutana
bağladı. Komutanım
telefonda: "Oğlum Teğmen!
Ortalığı boş buldun, üç defa
geçtin, beş defa geçtin.
Gözümüz kör değil, kulağımız
sağır değil. Alarm
verildiğini daha senin ilk
geçişinde herkes anladı.
Kuleye söylemesem acaba daha
kaç defa geçmeyi
düşünüyordun? Siz gençlere
vur deyince öldürürsünüz.
Oğlum sen bu dünyadan başka
bir mekâna yer mi
değiştirmek istiyorsun? Bir
daha sakın böyle saçmalıklar
yapma" şeklinde ikaz
edip telefonu kapattı. Yada
Komutanım beni odasına
çağırmak yerine telefonla
ikaz etmesinde büyük bir
incelik vardı. Herhalde
odasına çağırdığı takdirde
bu duruma benim çok
üzüleceğimi düşünmüştü.
|
Hava Kuvvetlerimizde Kemal
Yada isminden hep saygıyla
bahsedilirdi. Yada Komutanım
emekli olduktan sonra
İstanbul'a yerleşmişti.
İstanbul'da yerleşen emekli
Komutanlar E.Org.Muhsin
Batur, E.Org Nahit Özgür, E.Org.Halil
Sözer, E.Org. Halit Toroslu,
E.Org. Safter Necioğlu, E.Org.Ahmet
Çörekçi, E.Korg.Vecdi Özgül,
E.Korg.Şadi Ergüvenç'in de
dahil olduğu yemekte her ay
bir araya gelirlerdi. Bu
havacı komutanlar grubu E.Org.Muhsin
Batur tarafından kurulmuştu.
Grubun şeref üyesi ise Albay
Kemal Yada idi. Muhsin Batur
Paşa Eylül 1999'da vefat
ettikten sonra grup
toplanmaya devam etmişti.
Biz İstanbul'a
taşındığımızda sağ olsun
Komutanlar, beni de gruba
dahil ettiler. Yemeğe
katıldığım gün Merzifon'da
ilk Üs Komutanım Albay Yada
ile yıllar sonra
karşılaşınca çok sevinmiş ve
heyecanlanmıştım. |
Yemekteki oturma düzeninde
Alb Yada'nın masanın
başındaki sandalyede
oturduğu ve komutanların
onun sağında, solunda yer
almış oldukları hemen
dikkatimi çekmişti. Yemekte
herkes onun ağzına bakar,
anlattığı tayyarecilik
hikayelerini büyük bir
ilgiyle dinlerdi. |
Albay Kemal Yada'ya duyulan
saygının diğer bir örneğini
de E.Orgeneral Ahmet
Çörekçi'den dinlemiştim.
Çörekçi General Diyarbakır
2'nci Kuvvet Komutanı iken,
Kemal Yada Albay, içlerinde
E.Orgeneral Nahit Özgür,
E.Korgeneral Hikmet Kesim,
E.Tümgeneral Kazım
Kalafat'ın da bulunduğu bir
grup emekli komutan ve
subaylarla beraber 15 Mayıs
Şehitleri Anma Günü amacıyla
Diyarbakır'a geliyorlar.
Çörekçi General emekli
Komutanların karşılanmasında
bir merasim bölüğü
hazırlatıyor. E.Orgeneral
Nahit Özgür, merasim
bölüğünü kendisinin değil
Albay Kemal Yada'nın kabul
etmesini istiyor. Albay
Kemal Yada merasim bölüğünü
selamlamak için yürürken,
emekli Komutanlar onu takip
ediyor. |
Değerli Komutanım Kemal Yada
Albay vefat ettiğinde
grubumuz Selimiye Camisinde
yapılan cenaze törenine
katılmış ve çok sevdiğimiz
Yada Komutanımızı son
yolculuğuna uğurlamıştık.
Alb Kemal Yada'nın vefatını
takip eden ilk yemekte
Harbiye Orduevi'nde
toplandığımızda, ona duyulan
sevgi ve saygının bir
nişanesi olarak oturduğu
sandalye boş bırakılmış,
hatıraları anlatılmış ve
rahmetle anılmıştı. Sevgili,
değerli Kemal Yada Komutanım
nur içinde yatsın! |
E. Hava Pilot Tuğgeneral
Muzaffer Erbilgin |
Muzaffer Erbilgin Manisa /
Alaşehir, 1916 doğumludur.
Harp Okulu 1939 devresi
mezunudur. Uçuş okulundan
mezun olduktan sonra
pervaneli muharip uçak
filolarında görev yapmıştır.
1952 yılında jet
filolarımızın kurulmasıyla
F-84G uçaklarına geçmiştir.
F-84G uçaklarında havadan
yere ve havadan havaya
atışlarda çok yüksek
vuruşlar getiren üstün
yeteneğiyle tanınmıştır. |
Eskişehir'de genç bir
Yüzbaşı iken F-84G'lerde
onun filosunda Teğmen olarak
görev yapan bir pilotun
anlattığına göre bir gün
onun liderliğinde 4'lu kol
hava yer atışına çıkmışlar.
Erbilgin Yüzbaşı onlara
:"Ben bugünkü atışta sizin
üçünüzün vurduğu mermiden
daha fazlasını vuracağım,
ona göre beni geçmeye
çalışın" demiş. 1958 yılında
Bandırma 6'ncı Üs'de F-84G
uçaklarında Filo Komutanı
iken havada manş hedefine
yapılan atışlarda, hedef
manşı üzerinde Filo'nun en
fazla vuruş getiren
pilotuymuş. Onun Filo
Komutanı olduğu yılda filo
uçucularından bir
arkadaşımın anlattığına göre
hava yer atışlarından sonra
meydana döndükten sonra
filoya geldiğinde daha atış
nöbetçi subayı tarafından
pano üzerindeki atışların
sayımı yapılıp filoya
bildirilmeden, kaç mermi
vurduğunu söyler ve
söylediği sayı çıkarmış.
Ayni şekilde hava
atışlarında da manş hedefine
kaç vuruş yaptığını daha
manş hedefi meydana
getirilip atılmadan ve
üzerindeki delikler
sayılmadan söylermiş. |
Benim Merzifon'da filoya
katılışımın ikinci yılında
Albay Muzaffer Erbilgin Üs
Komutanı olarak atandı. Daha
önce F-86 uçaklarında
uçmamıştı. Kısa sürede F-86
intibak sortilerini
tamamladı ve atış
görevlerine başladı.
Uçuşlarını bizim filomuzda
yapıyordu. Biz Erbilgin
Komutanımızın F-84G'lerde
uçarken atışlarda ne kadar
iyi dereceler yaptığını
duyuyorduk ama yeni intibak
ettiği F-86 uçağıyla
yapacağı atışlarda acaba
nasıl vuruşlar getireceğini
merak ediyorduk. |
Erbilgin Komutanımız hava
yer atışına çıktığı daha ilk
gün koldaki pilotlardan
aşağı kalmayan bir vuruş
yapınca hepimiz çok
şaşırmıştık. Günler geçtikçe
koldaki pilotlardan daha iyi
vurmaya başlayınca
şaşkınlığımız iyice
artmıştı. Hava yer
atışlarından sonra havadan
havaya atışlara başladığında
hava yer atışında olduğu
gibi, yine koldaki
pilotlardan aşağı kalmayan
bir vuruş getirdi. Havadan
havaya atışlar ilerledikçe
manş üzerinde yine koldaki
pilotlardan fazla vuruş
getirince yine bizleri
şaşırtmıştı. |
Erbilgin Komutanımız
uçarken devamlı dereceli
gözlük takardı. İçimizde
dereceli gözlükle uçan
başka arkadaşımız yoktu.
Atışlarda hem de
gözündeki dereceli
gözlükle bizlerden iyi
vuruş yapınca ona olan
hayranlığımız çok daha
artmıştı. |
Erbilgin Komutanım 5 Temmuz
1995 tarihinde vefat
etmiştir. Onun bütün
pilotlara örnek olan üstün
atış yeteneğini her zaman
hatırlayarak; sevgi, saygı
ve rahmetle anıyorum |
E. Hava Pilot Tuğgeneral
Tarık Gökeri |
|
Yıl 1973. Mürted
4'ncü Üs
Komutanı
Tuğgeneral Tarık
Gökeri. Solunda
141'nci F-104
Filo K. Bnb.
İrfan Sarp,
Sağında 142'nci
F-102 Filo K.
Bnb.Zekai Altay
ve 182'nci F-102
Filo K.Yb.Lütfi
Akdemir, o yıl
yapılan Hv.Kv.
denetlemelerinde
kazandıkları
şiltlerle
görülüyor.
|
|
E. Hv Tuğgeneral Tarih
Gökeri,1920 Gebze
doğumludur. Harp
Okulu'ndan 1941 yılında
mezun olmuş ve Hava
sınıfına ayrılmıştır.
İki yıllık pilotaj
eğitimini İngiltere'de
tamamladıktan sonra Hava
Kuvvetlerimizin muharip
uçuş birliklerinde görev
yapmıştır. Türkiye'nin
pervanelilerden jet
uçaklarına geçmeye karar
verdiği 1951 yılında
Amerika'ya jet
uçaklarında öğretmenlik
yapmak üzere seçilen 8
pilottan biridir. İlk
jet filosu 1952 yılında
Balıkesir Üssü'nde
kurulduğunda
pervanelilerden jetlere
geçen pilotlara T-33
eğitim uçağı ve F-84G av
bombardıman uçaklarında
öğretmenlik yapmıştır.
F-100 uçaklarının
Türkiye'ye geldiği 1958
yılında bu uçaklarla
uçmak için seçilen ilk
pilotlardan biri
olmuştur. F-100
filosunda öğretmenlik ve
Filo Komutanlığı
yapmıştır. Tuğgeneral
rütbesine terfi ettiği
1969 yılında Malatya /
Erhaç 7'nci F-100 Üs
Komutanlığı'na
atanmıştır. Erhaç F-100
Üssü'nde iki yıl Üs
Komutanlığı yaptıktan
sonra, 1971 yılında
Mürted Üs Komutanlığı
görevine atanmıştır.
Tuğg Gökeri Üs Komutanı
olarak atandığı yıl
51'nci yaşını
doldurmuştu.
|
Ben Silahlı
Kuvvetler
Akademisini
bitirdikten sonra
Mürted 141'nci F-104
Filo Eğitim
Subaylığı görevine
atanmıştım. O
Ağustos ayında Filo
Harekat Subaylığı,
bir sonraki yıl da
Filo Komutanlığı
görevine atandım. O
yıllarda Mürted'de
141'nci F-104
Filosu, 142'nci
F-102 Filosu ve
182'nci F-102 filosu
bulunuyordu. |
Tuğgeneral Gökeri 1971 yılı
Ağustos ayında Mürted 4'ncü
Üs Komutanı olarak
atandığında uçuşlarını
F-104'lerde yapmak
istediğini söyledi.
Filomuzda F-104 intibak
eğitimini tamamladıktan
sonra hava yer atışlarına
başladı. 51 yaşındaki bir
pilotun oldukça komplike ve
kullanılması zor bir uçak
olan F-104'lere kısa sürede
intibak edişi ve atış
sortilerinde iyi vuruşlar
yapması hepimizi
etkilemişti. |
Komutanımız uçuşlarını
F-104'lerde yaparken
Üssümüzün F-102
uçaklarında da intibak
uçuşlarını tamamladı ve
eğitim safhasına geçti.
Öyle ki Üs Komutanımız
bir gün bizim filomuzda
F-104'le başka bir gün
diğer filoda F-102'lerle
uçardı. |
Tuğgeneral Gökeri için her
şey uçuşla başlar, uçuşla
biterdi.Varı yoğu uçuştu.
Uçuştan başka bir şey
düşünmezdi. Kendisi
uçuculukla o kadar iç içeydi
ki, yeni satın aldığı, 1971
yılında ilk üretimi yapılan
ve o yılların yerli
otomobilleri içinde çok
tercih edilen Renault 12
Toros model otomobilinin
vites kolunu söktürüp,
servis dışı bırakılmış bir
F-104'ün levyesini, o
sökülen vites kolunun yerine
taktırmıştı. Renault 12
Toros'un ön panelindeki
sürat saatinin hemen
bitişiğine de, yine servis
dışı bırakılmış bir F-104'ün
bordo panelinden sökülen bir
EGT (Egsoz harareti) saati
taktırmıştı. |
TuğgeneralGökeri'nin Üs
Komutanlığı döneminde
Hava Kuvvetleri
Komutanlığı tarafından
yapılan yıllık denetleme
ve değerlendirmeler
sonucunda Üs'sün her üç
Filosu'nun başarı
ödülleri alması onu son
derece duygulandırmış ve
mutlu etmişti. Unutulmaz
Üs Komutanımız Tarik
Gökeri 2001 yılı Kasım
ayında vefat etmiştir.
Tarık Gökeri Komutanımız
nur içinde yatsın! |
E. Hava Pilot Yarbay
Necati Artan |
Necati Artan 1930 Bursa
doğumludur. Kara Harp
Okulu'ndan 1950 yılında
mezun olmuş ve havacılık
sınıfına geçmiştir.
Eskişehir'de uçuş
okulundan mezuniyetini
takiben Bursa 5'nci Alay
Spitfire filosuna tayin
olmuştur. Spitfire
filosunun Merzifon
meydanına intikal
etmesiyle görevine
Merzifon'da devam
etmiştir. 1952 yılında
Balıkesir'de kurulan
F-84G filosuna tayin
olmuş ve jetlere
intibakını
tamamlamıştır. Balıkesir
filosundayken Marmara
üzerinde yapılan havadan
havaya atış görevi
esnasında F-84G uçağının
arıza yapmasıyla
paraşütle atlamış ve
sahile yakın, denizin
sığ olduğu yerde suya
inerek bu kazadan
kurtulmuştur. 1965
yılında Merzifon F-86
Filo Komutanı olarak
atanmıştır. Merzifon'da
kendisinin kurduğu 9'lu
F-86 Akrotim kolunun
liderliği yapmıştır.
Türkiye'de daha önce jet
uçaklarından ilk akrotim,
Balıkesir Üssü'nde Lütfi
Gündoğdu liderliğinde
F-84G uçaklarıyla 4'lü
kol olarak kurulmuştur.
Daha sonra Eskişehir'de
Erhan Süar liderliğinde
F-86 uçaklarıyla 4'lü
kol olarak kurulmuş, bu
4'lü F-86 akrotimi daha
sonra 5'li ve 7'li kol
ile yapılmıştır.
|
Necati Artan 1964
yılında Merzifon'da Filo
Komutanı iken 9 adet
F-86 uçağından teşkil
edilen akrotimi
kurmuştur. 9'lu akrotim
kolunun 1965 yılında
İstanbul üzerinde
yaptığı gösteri uçuşları
o yıllarda hafızalarda
yer etmiştir. O gösteri
uçuşunda 9'lu F-86
kolunun Dolmabahçe
camisinin açığından
geçerken uçuş kolunu
caminin iki minaresi
arasında gösteren tarihi
fotoğrafı gazetelerin
baş sayfalarında yer
almıştır. Artan Yarbay
9'lu akrotimden sonra
Hava Kuvvetlerimizde ilk
defa 12 F-86uçağından
teşkil edilen akrotim
kolunu kurmuştur. 12'li
Akrotim kolu ile sadece
bir gösteri uçuşu
yapıldıktan sonra tekrar
9'lu akrotim koluna
dönülmüştür. |
Yarbay Necari Artan 1967
yılı Ağustos ayında 191'nci
F-84F Filo Komutanlığı
görevine atandığında ben
filoda kol uçucusu idim.
|
O yılın Aralık ayında siyasi
durumun gerginleşmesi
üzerine izinler kaldırılmış
ve Üslere ileri harekat emri
verilmişti.Hepimizin çok
sevip saydığı Filo
Komutanımız Yarbay Necati
Artan, yaptığımız eğitim
uçuşlarını, muhtemel harekât
için teşkil edilen 4'lü
kollarda yer alacak pilot
isimlerine uygun şeklinde
yaptırıyordu. Sporcularını
maça hazırlayan bir teknik
direktör gibi bizleri
muhtemel bir harekât için
hazırlıyordu. Bizler bir gün
filonun küçük gazinosunda
istirahat ederken Filo
Komutanımız aniden gazinoya
girmiş ve uçak başı alarmı
vermişti. Komutanımız
pilotların teçhizat
odasından kask ve can
yeleklerini alıp uçak başına
ne kadar zaman içinde
gidebileceklerini, kolundaki
saatle, dakika ve saniye
cinsinden ölçmüştü. |
İki gün sonra verilen bir
emirle Filomuz başımızda
Yarbay Artan, 22 pilotla
Bursa / Yenişehir meydanına
intikal ettik. F-84F
uçakları kalkış rulesi çok
uzun bir uçaktı. Hele sıcak
yaz günlerinde kalkışlarda
uçak pistin sonuna doğru
yerden kesilirdi. Tam yakıt
ve mühimmat yüküyle F-84F'in
kalkış rulesi çok uzun
olduğundan, emniyetli bir
kalkış için uçağın arka
gövdesinin iki yanına JATO
(Jet Assistance Take Off)
tabir edilen iki küçük roket
takılırdı. Uçağın kalkışta
ancak bu iki küçük roket
motorunun verdiği ilave
takatle pistten emniyetle
kesilebileceği
hesaplanmıştı. |
Bir gün uçak park yerinde bu
uçaklarımızdan birine takılan
JATO sistemiyle ilgili yer
personeli tarafından pilotlara
tanıtıcı bir brifing verilmesi
için biz 22 pilot uçak başında
toplandık. Bir silah teknisyeni
tarafından verilen brifingi
dinlerken nasıl olduysa
JATO'lardan birinden dumanlar
çıkmaya ve bir kaç saniye içinde
de JATO alev almaya başladı.
Hepimiz ne olacak diye telaş ve
endişeyle yangının başladığı
yere bakarken, Yarbay Artan
birden üzerindeki uçuş montunu
çıkardı ve JATO'nun alevi
üzerine örttü. Böylece yangının
fazla büyümemiş olmasını
sağladı. Bu arada uçak
makinistleri hemen koşup yan
taraftaki yangın söndürücü
minimaksı getirdiler ve JATO'nun
üzerine köpüğü püskürtüp yangını
tamamen kontrol altına alıp
söndürdüler. Şimdi düşünüyordum
da o gün JATO'da yangın olayı
meydana geldiğinde bütün
pilotlar ve yer ekibi
arkadaşlarımız uçağın başındayız
ve hiç birimizin aklına
üzerimizdeki montu çıkarıp
alevin üzerine örtmek gelmiyor.
İşte Necati Artan'ı unutulmaz
havacılar arasına sokan
hasletlerinden bir de bu
cesaretidir. Bir ay kadar
Yenişehir meydanında kaldıktan
sonra Balıkesir'e döndük. |
Biz Yenişehir meydanında
intikalde iken Yarbay
Artan'ın Bursa'da oturan
annesinin vefat etmiş
olduğunu bizler Balıkesir'e
döndükten sonra öğrenmiştik.
Annesinin vefat ettiğini Üs
Komutanı ve yakın
arkadaşları dahil hiç
kimseye söylememişti.
İntikal için gittiğimiz
Yenişehir meydanında o
zamanlar pilotların kalacağı
bir misafirhane yoktu. Filo
Komutanımız dahil biz 22
pilot, küçük bir salonda, er
koğuşlarından getirilip
yerleştirilen çift ranzalı
karyolalarda yatıyorduk.
Toplu halde ayni koğuşta bir
ay kaldığımız halde Filo
Komutanımız bizim hiç
birimize annesinin vefat
ettiğini hissettirmedi.
Necati Artan Komutanımız
Yenişehir meydanından yarım
saatlik mesafedeki Bursa'ya
gidip sevgili annesinin
cenazesine katılmadı. Görev
aşkını ve görevin
kutsallığını bundan daha
güzel izah edecek bir örnek
olabilir mi? |
Yarbay Artan, 1968 yılında
Türkiye'de ilk defa kurulan
F-102 Her Hava Önleme (AWX)
Filo Komutanı olarak
atanmış, F-102 intibakını
ABD'de tamamladıktan sonra
Mürted'de F-102 Filo
Komutanı olarak görev
yapmıştır. Filo Komutanlığı
görevinden sonra Hava
Kuvvetlerimizden istifa
etmiş ve Avustralya'ya
gitmiştir. Avustralya'da 15
yıl kadar Avustralya Göçmen
İdaresi'nde yönetici olarak
çalıştıktan sonra Türkiye'ye
dönmüş, ve emekli
pilotlardan Necmi Şen ile
beraber İstanbul Samandıra
meydanında "Gökler Bizimdir"
Havacılık Kulübü'nü
kurmuştur. Telefonu açınca
alo kelimesini veya ismini
söylemez,"Gökler Bizimdir"
şeklinde cevap verirdi.
|
Daha sonra çok sevdiği
Datça'ya yerleşmiştir. Onun
akrotim liderliğini
unutmayan Hava Kuvvetlerimiz
bir defasında Türk
Yıldızları akrotiminin
eğitim uçuşunu Datça
üzerinde yaptırmış ve onu bu
şekilde onurlandırmıştır.
Uçuştan sonra Dalaman
Havalimanı'na yakıt ikmali
için inen Türk Yıldızlarının
pilotları büyük bir vefa
duygusu göstererek
başlarında akrotim kolunun
lideri olmak üzere Necati
Artan'ın Datça'da yaşadığı
evine gitmişler ve onu
ziyaret etmişlerdir. |
Necati Artan vefat edince
cenaze törenine zamanın
Muharip Hava Kuvveti
Komutanı Orgeneral Abidin
Ünal'ın başkanlığında bir
heyet ve Türk Yıldızları
pilotları katılmış ve
Datça'nın Emecik Köyü
kabristanında havacılarımız
tarafından toprağa
verilmiştir. Daha sonra Hava
Kuvvetlerimiz tarafından
onun akrotim lideri olarak
İstanbul üzerinde yaptığı
uçuşun yukarıya çıkarılan
fotoğrafı bir plaket üzerine
işlenmiş ve o plaket mezar
taşının üzerine
yerleştirilmiştir. Unutulmaz
havacımız Necati Artan nur
içinde yatsın! |
Bu vesileyle, Hava
Kuvvetlerimizde isim yapmış,
unutulmaz havacılarımızı
sevgi, saygı, minnet ve
rahmetle anıyorum. |
İrfan Sarp |
Emekli Hava Pilot
Tümgeneral |
19 Mart 2019 |
|
|