Hava Savunma Kıdemli Başçavuş |
Hasan AKBULUT |
10 ncu Tanker Üs Komutanlığı |
1988 |
|
|
1998 yılında ABD'de boom operatörü eğitimini
tamamlamış ve Türkiye'ye dönüp 10 ncu Tanker
Üs K.lığı 101 nci HYİ Filo K.lığındaki
görevime henüz başlamıştım. Yurt dışında
aldığım eğitim, "Heavy" olarak
nitelendirilen büyük uçaklara havada yakıt
ikmali yapabilmek için beni harbe hazır
yapmıştı. Ancak F-4 Phantom ve F-16 Fighting
Falcon uçaklarına havada yakıt ikmali
yapabilmek için bir süre de birliğimde ilave
eğitim görmem gerekiyordu. Yer derslerini ve
öğretmen boom operatörü ile uçmam gereken
sortileri bir an önce tamamlayarak harbe
hazır boom operatörü olarak tek başıma uçuşa
gidebilmeyi iple çekiyordum. |
Beklediği zaman nihayet gelmişti. Hocam
benim artık yalnız uçabileceğime kanaat
getirmiş ve beni yalnız uçuşa göndermeye
karar vermişti. Bunu bana bildirdiğinde
heyecanımı tarif etmek imkânsızdı. İki gün
sonraki uçuşum için hazırlıklara hemen
başladım. Checklist usullerini tekrar baştan
sonra gözden geçirdim. Uçuş el kitabında
F-16 Fighting Falcon ve F-4 Phantom ile
ilgili hususları yeniden inceledim. Uçak
komutanı, yardımcı pilot ve seyrüsefer
subayı ile uçuş öncesi brifing yaptıktan
sonra uçak başı saatini beklemeye başladım.
Kalkış saatimiz akşam üzeri olduğu için
yapacağım ilk 8 kontak gündüz saatlerinde
olacaktı. Takip eden kontaklar hava
karardıktan sonra yapılacaktı. |
Kalkış, tırmanış, HYİ sahasına gidiş her şey
sorunsuz gidiyordu. İlk uçaklar ile
gerçekleştirdiğim kontakların çok güzel
olması da beni ayrıca keyiflendirmişti.
Uçucu olmanın, farklı ve güzel bir görevi
başarmanın hazzı beni mutlu ediyordu. Bir
süre sonra hava iyice kararmıştı. Önümdeki
göstergelerin aydınlatmalarını, boom uç
kısmındaki nozzle light'ı yaktım. Tanker
harici aydınlatmalarını dim pozisyonuna
alarak gece havada yakıt ikmali yapacağım
ilk uçağı beklemeye başladım. Bu arada bir
yandan tankerin arka kısmındaki boom
bölümünün penceresinden aşağıdaki
şehirlerin, kasabaların ışıklarını
seyrediyor ve radar ile yaklaşmakta olan
uçaklar arasındaki konuşmaları takip etmeye
çalışıyordum. |
Uçakların yaklaşmakta olduklarını anlayınca
uçak komutanına bilgi vererek boom'u
kilitten kurtarıp aşağıya doğru indirdim.
Y-27 sahasında 181 nci Filo'ya ait dört adet
F-16 Fighting Falcon uçağının radar ile
konuşmalarını dikkatle takip ediyordum. En
son 5 NM'de bizimle göz teması olduğunu
bildiren kol liderine tanker uçak komutanı "Boom
Kanalına Serbestsiniz" anlamına gelen "Cleared
to Boom Frequency" ikazını yaptı. Boom
kanalına gelen receiver uçaklar ile ben de
radyo kontrolünü yaptım ve artık kontak için
hazırdım. Önümdeki pencereden dışarıya
bakarak uçaklarla göz teması sağlamaya
çalışıyordum. 3 mil civarına
yaklaştıklarında hâlâ görüş sağlayamamıştım.
2.5 NM ikazı yapıldığında bize yaklaşmakta
olan büyük bir Awacs uçağı olduğunu görünce
uğradığım şaşkınlığı tarif etmem imkânsızdı.
Böyle bir şey mümkün olamazdı. Önümdeki uçuş
programına göre 5 dakika sonra 181 nci
Filoya ait dört uçak ile havada yakıt ikmali
yapmam gerekiyordu. Bu Awacs nereden
çıkmıştı? Tamam, NATO Awacs'ı olabilirdi
belki, ama programda niye yoktu, benim
haberim niye yoktu? Üstelik uçuş öncesi
Awacs uçağı ile ilgili HYİ usullerini hiç
incelememiştim. Buna hazırlık yapmamıştım.
|
Hemen yurt dışında eğitim esnasında HYİ
yaptığım Boeing 707 uçağını gözümün önüne
getirdim. Awacs uçağı ile aynı yapıya
sahipti. Kokpit üst kısmında receptacle
kapağı olduğunu hatırlıyorum. Receptacle
önünde, slipway olarak adlandırılan büyük
bir kanal vardı. Kontak yapmak çok zor
olmayacaktı. Ama uçak komutanı niye hâlâ
bana Awacs hakkında bir şey söylemiyordu?
Benim de ekibe bir şey söylemek aklıma
gelmiyordu. Bu arada uçak yaklaşmaya devam
ediyordu. En son uçak komutanına 1 NM
ikazını yaptım. Hâlâ bir şey demediğine göre
herhalde bir sorun yoktu ve benim konuyu
bildiğimi düşünüyor olmalıydı. Ben de durumu
bozuntuya vermemeliydim. Yarım NM, bin feet,
beş yüz feet... Mesafeleri ön tarafa saymaya
devam ediyordum. Yüz feet dedim en son. Uçak
çok yavaş yaklaşmaya devam ediyordu. Ama bu
uçağın ışıkları ne kadar çok parlaktı. O
kadar gözümü alıyordu ki sadece bir ışık
bulutu görüyordum son yaklaşmada. Bu Awacs
uçağının dikey stabilizesinde anti collition
lambası var mıydı, varsa böyle şiddetli bir
ışık çıkıyor muydu? Bu uçak çok büyük, bize
çarpacak mıydı yoksa? Hâlâ yaklaşmaya devam
ediyordu. Bir şey yapmalıydım, bir şey
söylemeliydim. Üstelik kokpitin hemen
üzerindeki receptacle'ı hâlâ göremiyordum.
Çünkü bir tepki gelmemişti karşı taraftan.
Ses tonumu artırarak: "Işıklarınızı dim
yapar mısınız?" dedim. Birkaç saniye sonra
inanılmaz bir şey oldu. Hemen önümde duran
dev gibi Awacs uçağı gitmişti, küçük şirin
bir F-16 uçağı gelmişti ışıklar sönünce.
Kanopi, receptacle, tacan anteni, her şey
gözümün önündeydi. F-16 uçağının seyrüsefer
ışıklarının flash-bright pozisyonunda
bırakılması uçağın bana normalden çok büyük
görünmesine ve uçağı bir Awacs uçağına
benzetmeme neden olmuştu. Buna havanın
bulutlu olması, dolunay olmaması da katkıda
bulunmuştu. Benim yeni mezun olmuş bir boom
operatörü olmamı ve dolayısıyla yeterli
tecrübeye ulaşamamış olmamı da bu duruma
ekleyin. |
"Bir navigation light'ın steady dim
pozisyonuna alınmamış olması böylesine bir
disorientation'a neden olabilir mi? sorusuna
cevabı bunu yaşayan birisi olarak ben evet
diyorum. |
Şimdi, on yıldır bu mesleği yapmakta olan,
10.000'den fazla kontak gerçekleştirmiş bir
boom operatörü olarak mesleğimin baharında
yaşadığım bu olayı bir güzel anı olarak
hatırlıyorum ve gece havada yakıt ikmalinde
ne ışıklarını dim ve steady yapmayı unutmuş
bir uçak görsem o Awacs'ı hatırlayıp
tebessüm ediyorum. |
|