Ben Kimim

 
 
 

SİLAHSIZ KORSANLAR

 
Emekli Hava Pilot Albay
Necdet KUTBAY
 

1954 veya 1955 yılında Balıkesir'de 193 ncü Filo'nun oturma odasında sınıf arkadaşımız Zihni NAİPOĞLU ile oturmuş sohbet ediyorduk. Her ne hal ise Filo'da bizden başka uçucu kimse yoktu. Telefon çaldı ve cevap verdim. Arayan, Uçuş Grup Harekat Subayı Kurmay Binbaşı Saffet URAL idi. Bazı malzemeler ile bir Kurmay Subay'ın Yeşilköy'den alınıp Balıkesir'e getirilmesi görevi için iki T-11 pilotunun bulunup bulunmadığını soruyordu. Arkadaşım merakla ne istendiğini sorunca, telefondaki büyüğümden izin alarak durumu kısaca anlattım. Bana "Şimdi uçak başına gönderiyoruz efendim" de, dedi. Ne olduğunu pek anlayamadan sözlerini aynen naklettim, telefon teşekkürle kapandı. (T-11 "Kansan" uçağının fotoğrafları ve teknik özellikleri için tıklayın)

Arkadaşıma "Yeşilköy'e kimler gidecek hemen haber verelim" dedim. Bana cevaben, "kimse yok ama biz ne güne duruyoruz, adam değil miyiz?" dedi. Aldın mı başına karışık bir işi. O'na "yahu kardeşim, biz bu uçak ile en son üç yıl , 20 saat kadar alet uçuşu eğitimi yaptık, iniş-kalkıştan ise hiç haberimiz yok" dedim. Bana "Biz 10 tonluk jet uçağının harbe hazır pilotlarıyız, şu yumruk kadar pırpırdan mı korkacağız?" diyerek doping yaptı. Usta pilot pozlarında Meydan Harekat Subaylığı'na gittik. Yeşilköy için klerans aldığımızda kuşkulu bir sevinç içindeydik.

Gülerek biraz da çekinerek uçak başına gittik. Aklımızda kalanlar doğru imiş ki, motorları çalıştırmakta güçlük çekmedik. Pistbaşına gidinceye kadar fren kullanmasını ve rule yapmayı da öğrenmiştik. Serçe kuşu gibi seke seke havalandık. Uygun yüksekliğe tırmandık ve kendimize geldikten sonra uçağı öğrenmek hevesine kapıldık. Birinci ve ikinci pilotların sağ-sol arka taraflarında bulunan iki kutu dikkatimizi çekti. Sonradan öğrendiğimize göre bunlar jeneratörlerdi. Birinin kapağı açık ve düşmek üzere idi. Uygun olarak yerine takabilmek için kapağı yerinden çıkardım. Kapağın arkasında İngilizce ve Türkçe yazılmış bir ikaz plaketi vardı. Üzerinde aynen şunlar yazılı idi. "BU KAPAĞIN UÇUŞTA VEYA AKÜ-ON-DURUMUNDA İKEN AÇILMASI TEHLİKELİDİR. YANGINLARA SEBEP OLABİLİR"

Bizim çağımızın güldürü ustaları S. Lorel ve O. Hardi'den hiç de az olmayan komiklikle kapağı hemen yerine taktık.

Yeşilköy Trafik Kontrol Sahası'na girerken bizi başka bir sürpriz bekliyordu. Radyodan müzik dinlemeyi bırakıp, telsizi açtık ve Yeşilköy'e durum raporu verdik. Trafik kontrol bize "derhal geri dönüp ana meydana inmemiz emredildiğini" bildirdi. İki korsan emre uyarak Balıkesir'e döndük ve hiç ummadığımız halde tereyağı gibi bir iniş yaptık. Filo'muza gidip hemen uçuş grubuna telefon ettik, acaba neden geri çevrilmiştik? Grupta biz rütbede görevli bir arkadaş hiç sesimizi çıkarmadan beklememizi söyledi.

Meğer, biz havalandıktan sonra gruptaki üst rütbeliler, Yeşilköy görevi için kimin gönderildiğini, ne zaman döneceğini, Meydan Harekat Subaylığı'na sormuşlar. Biz iki usta pilotun(!) ismini öğrenince yetkililer büyük bir şaşkınlık içinde geri dönme emrini vermişler.

Sonunda bilgili, soğukkanlı, genç insan psikolojisinden anlayan değerli Komutanımız Saffet URAL haklı olarak şöyle düşünmüş: "Bu maceracı çömezler uçağı kalkışta kırmadılar, fakat büyük bir ihtimalle inişte kıracaklar. Yeşilköy'de ele güne rezil olacağımıza, olacaklar burada kendi meydanımızda olsun" demiş. Bizi hiç telaşlandırmadan kendi halimize bırakmışlar, tabii Yangın Kıt'ası ve kurtarma ekibini ikaz etmeyi unutmamak üzere.

Dönüş ve iniş mutlu sonla bitince bizi bir daha ne kimse aradı ne de sordu. Ne de konuyu açan oldu. Bu yüksek asaleti gösteren Komutanımı daima saygıyla anarım. Bu olaydan öyle iyi bir ders aldım ki, bir daha da bu cinsten ucuz yiğitlikler yapmadım.