|
|
NELER
GEÇMİŞTİ AKLIMDAN DA SÖYLEYEMEMİŞTİM |
|
|
Emekli Hava Pilot Kurmay Albay |
Ferit YILMAZOK |
9 ncu Ana Jet Üs 191 nci Filo
Balıkesir |
1984 |
|
|
Voleybol maçı yapmıştık.
Ayak bileğim burkulmuştu.
Filomuz pilotlarından
Hv.Plt.Ütğm. Bahri YILDIZ'a, harbe hazırlık
eğitimi için gece intibak uçuşu
yaptıracaktım. Bu görev Ütğm. YILDIZ'ın TF-104G
uçağı ile ilk uçuşuydu. Kimselere emanet
edemediğim için, Ütğm. Bahri ile burkulmuş
ayak bileğimi uçuş botumun içine zorla
sokup, bağlarını iyice sıkarak uçuşa öyle
çıkacaktım. |
TF-104G ile ilk gece uçuşu olduğu için
oldukça ayrıntılı bir uçuş öncesi brifing
yapmıştım. Çift kumand uçtuğumuz için alaca
karanlık iniş kalkışa gerek yoktu. Brifinge
göre ilk inişimizi tam alaca karanlığın
bitip gecinin başladığı zamana göre
planlamıştık. Tam iniş konfigürasyonu ile
"palye" durumuna kadar gelecek (Palye=
İnişte uçak piste temas etmeden önceki son
uçuş hali.) ve bu durumdan (Palye
durumundan) pas geçecektik. (Pas geçmek=
İnişten vazgeçilmesi.) Daha sonra, tam gece
koşullarında üç iniş yapacaktık.
|
Gece uçuşunun diğer
safhalarını tamamlayıp,
brifinge uygun olarak inişe
geldik. Burun dikmesi
çıkmamıştı. Lamba arızasıdır
diyerek, iniş öncesi
kontrolü olarak "Üç yeşil
tazyik yüksek" ikazını
pistbaşı nöbetçi subayına
yaptık. (Bu ikaz; her üç
iniş takım lambası yeşil
yanarak iniş takımlarının
aşağıda ve kilitli olduğunu
ifade ediyor. Hidrolik
tazyikimiz yüksek ve
limitler içinde iniş
takımları ve diğer hidrolik
sistemlerimiz de faal,
sorunumuz yok, inebiliriz,
iniş müsaadesi istiyoruz
anlamındadır.) |
Pistbaşı nöbetçi subayı,
burun iniş takımını
göremediğini ve pas
geçmemizi istedi. Biz de pas
geçtik ve yine inişe geldik.
Aynı olaylar yine tekrar
etti. Artık gece koşulları
iyice başlamıştı. Üçüncü
gelişimiz için pistbaşı
nöbetçi subayının
kulübesinden dışarıya
çıkarak, kule personelinin
de kule balkonuna çıkarak
iniş takımlarımızı dürbünle
kontrol etmelerini, çünkü
aynı doğru üzerinde;
pistbaşı-kule istikametinde
geçeceğimi söyledim.
İsteğimi yerine getirdiler
ve her ikisi de "Burun iniş
takımını" göremediğini
bildirdi. |
Pas geçtik. Emercensi olarak
burun iniş takımını çıkarmak
için yapabileceğimiz her
şeyi uygulamamıza rağmen
burun iniş takımı açılmadı.
Yakıtımız 500 libreye
(Yaklaşık 225 litre)
düşünceye kadar uçuşa devam
ettik. Havadaki diğer
uçakların bizden önce
inmesini istedik. Burun iniş
takımı açılmadan iniş
yaptığımızda pisti
kapatabilirdik. Bu nedenle
diğer uçaklar yedek
meydanlara gitmek zorunda
kalabilirdi. Biz
Balıkesir'den kalkmıştık.
Yedek meydanlarımız Bandırma
ve Eskişehir'di. Gece yedek
meydana gitmenin de ufak
tefek sorunları olabilirdi. |
İsteğimiz yerine getirilmiş,
Üs Komutanımız şehirde
katılmış olduğu yemekten
çağrılmış, o gece meydanda
gece uçuşuna kalan pilotlar
nasıl ineceğimizi merak edip
pist kenarlarında uygun
yerlerde yerlerini
almışlardı. |
Ben halâ iniş takımını
emercensi (acil) çıkarmayı
denemiyor, normal usullerde
çıkarmaya uğraşıyordum.
Kulede bulunan komutanımız
da "Neden emercensi usulle
çıkarmıyorum" diye bana
kızıp duruyormuş. |
Eğer emercensi usullerle
çıkarırsam; yanlış
anımsamıyorsam "steering" (Yerdeki istikamet
dümeni) ve anti-skid fren sistemi
çalışmayacaktı. İnişten sonra istikamet
kontrolü ve durma mesafesi ve benzeri
sorunları yaşayabilirdik. Ben iniş
takımlarını bu şekilde çıkarmayı en son
seçenek olarak bırakmıştım. Çünkü; o şansımı
kimse elimden almıyordu. Üstelik Ütğm.
Bahri'nin F-104G ile ilk gece inişi
olacaktı. Normal usullerle olsun istiyordum.
İniş için son yaklaşmada pistin nasıl
göründüğünü bilmiyordu. F-104G uçağının son
yaklaşması diğer uçaklara göre biraz
alçaktı. Bir deniz mili (1852 metre)
mesafede 6000 feet'te yerden mutlak
yüksekliğimiz 300 feet (100 metre)
olmalıydı. |
Neyse sonunda yakıtımız
500 libre'ye düştü.
Normal usullerle
çıkaramadık iniş
takımlarımızı ve
emercensi usul ile
çıkarmak için ilgili
kolu çektik, fakat burun
iniş takımımız yine
çıkmadı. Artık tüm
şansımızı kullanmış
fakat burun iniş
takımımız olmadan iniş
yapmak zorunda
kalmıştık. |
F-104G uçağının burun
kısmı, "radom"
dediğimiz yaklaşık bir metre uzunluğunda
fiber-glass radar anten bölmesine sahiptir.
Bu radom bölmesinin ucunda yaklaşık 80
santimetre uzunluğundan sürat saati için su
borusu gibi bir pito tüpü vardır. Burun iniş
takımı pilotların arkasındadır. Bu şekilde
iniş yapacağız ve neler olabilir diye
düşünüyor fakat Ütğm. Bahri'ye birşey
söyleyemiyordum. |
Olabilecekler, başımıza
gelebilecekler şunlar
olabilirdi: |
- İnişten sonra uçağın
burnunu yere bırakınca
radom bölümü
dağılabilir. |
- Radom dağılınca, radar
anteni ve diğer aksam
pisti kazıyarak bir
çukur açabilir. |
- Açılan çukura uçak
burnu girince uçak amuda
kalkarak kabotaj
olabilir ve biz tam
altında kalabiliriz. |
- Uçak tam kabotaj
olmaz, kazılacak olası
çukurdan ötürü pistin
sağına veya soluna
savrulabiliriz. Kafamız,
gözümüz yarılabilir,
belimiz kırılabilir. |
- Sürtünmeden ötürü
çıkabilecek
kıvılcım,alev, v.b ile
drain hattından akacak
yakıtla temas ederek
yangın çıkabilir ve
benzeri gibi, sizlerin
de düşünebileceğiniz
benzer olasılıklar. |
Yukarıdaki olasılıkları
Ütğm. Bahri'ye
söyleyemedim ama şunu
söyledim. Kokpitin sol
yan duvarında "Ana yakıt
şalterini" bulmasını ve
sol eliyle o şalteri
tutmasını, bileği kopsa
bile o şalteri
bırakmamasını ve ben
kapat dediğimde de
kapatmasını söyledim.
Motoru bu şalter ile
durdurarak, drain
hattından yakıt akmasını önleyerek yangın
olasılığını azaltmayı düşündüm. Dediğimi
yaptı ve biz de artık son yaklaşmaya gelip
iniş için yavaş yavaş alçalmaya başladık.
Fakat; |
- Ben arka kokpitten
sağlıklı bir görüşe sahip
değilim. |
- O gece Ay çıkmamış, bizim
de burun iniş takımımız
çıkmadığı için iniş
farlarımız yanmıyor. |
- Uçakta radar altimetresi
olmadığı için yere
olan kesin yüksekliğimizi
bilemiyoruz. Basınç
altimetresine göre denizden
yüksekliğimizle kıyaslayarak
kesin yüksekliğimizi
saptamaya çalışıyoruz. |
- Pist uzak, arka kokpitten
görüşüm kısıtlı, Ay yok,
farlar yok, sanki bir
karanlık kuyuya doğru
alçalıyorum. Tedirginim.
Ütğm. Bahri'nin ilk uçuşu.
Ütğm. Bahri'ye
yüksekliğimizi soruyorum
"Çok yükseğiz" diyor.
Altimetreye bakıyorum,
uçağın biraz daha
alçalmasına müsaade
ediyorum. Biraz sonra Ütğm.
Bahri'ye tekrar
yüksekliğimizi soruyorum.
"Yükseğiz efendim" diyor.
Tedirginim. Daha fazla
alçalamıyorum. Ta ki
yaklaşma ışıklarının
yarısını geçinceye kadar. |
Piste girince, pist
ışıklarından da
referans alarak
normal palyeyi geçip
inişi tamamlamaya
başladım. Gaz kolunu
kesince, süratin
düşmesi ile doğru
olarak burun kısmı
yere doğru alçalmaya
başladı. Tekrar gaz
açarak sürati
arttırdım ve burun
kısmının düşüş hız
oranını azalttım. Bu
işlemi zannederim
birkaç kez yaptım.
Sonunda uçağın burnu
yere iyice
yaklaşmıştı. Yine
hafif gaz açıp
sürati arttırarak
uçağın en uç noktası
olan pito tüpünün yere çarpması şeklinde
değil de, uçarak temas etmesini sağladım. |
Burun kısmının yere
teması ile birlikte,
Ütğm. Bahri'ye "Ana
Yakıt Şalteri"ni
kapatmasını
söyledim. Hemen
kapattı. Bu arada
uçak yere temas
ettikten sonra
sürtünmeden dolayı
ortaya çıkan bir
kıvılcım kümesinin
içine doğru
gidiyorduk. Gerekli
her şeyi düşündüğümü
ve Ütğm. Bahri'ye
söylediğimi
zannediyordum. Fakat
motoru durduğumuz
anda şuur altımda
kalmış olan bir
olayı anımsadım ve
Ütğm. Bahri'ye
"Sandalyeni en aşağı
duruma al. Başını
öne eğ!" dedim.
Bundan sonra
konuşamadık. |
Anımsadığım ve şuur
altımda yerleşmiş
olay şuydu: |
Yıllar önce, hocamız
Kemal YÜCETÜRK
(Tanıdığım en yetenekli pilotlardan ve uçuş
sevdalılarından birisiydi. Tanrı rahmet
etsin.) Çift kumand TF-104G uçağı ile
intibak yaptırırken, burun iniş takımı
kalkış rulesinde çökmüştü. Kalkıştan
vazgeçtiklerinde yere çöken uçağın burnu
pist sonundaki "Hook bariyeri"nin (Çelik
halat. Uçağın arkasındaki hook denen kanca
bu halata takılarak uçağı durdurur ve uçağın
pist sonundan dışarı toprağa çıkmasını
önler. Böylece pilotun yaralanmasını ve
uçağın hasar görmesini önler. Hook'u
çıkarmak için kokpitteki kumandayı/butonu
kullanmak gereklidir.) altına girmişti.
Uçağın hareketinin devamı ile o çelik halat
yukarıya doğru ilerlemiş ve öndeki pilotun
başının kopmasına neden olmuştu. (Şehidimize
Tanrı rahmet etsin.) |
Pistin ne kadar
ilerisine oturduğumu
anımsamıyorum.
Kıvılcım kümesi
gittikçe artıyor,
uçak ne zaman
duracak
kestiremiyorum.
Ütğm. Bahri ile
konuşamıyoruz.
Hook'u çıkardım.
Uçağın kuyruğu
havada ama toprağa
filan çıkarsak bir
yerlere takılır,
erken durabiliriz
diye düşünüyorum.
(İşte o anda öyle
düşünmüş ve
yapmıştım. Doğru
veya yanlış) |
Bana çok uzun gelen
bir zaman diliminden
sonra, kıvılcım
kümesi kesildi ve
uçak durdu. Hemen
uçağı terk ettik.
Terk ederken,
alışkın olmadığımız
bir yükseklik olduğu
için, ayağımı piste
sertçe koymuş
olmalıyım ki,
sırtımdaki paraşütün
ağırlığının da
etkisiyle "Allah
belim" dedim. |
Uçaktan
uzaklaşırken
etrafımızı
komutanlarımız
ve diğer
pilotlar sardı.
O sarmaş dolaş
hali anlatmaya
gerek yoktur
herhalde. |
Ortalık
yatıştıktan
sonra bir de
baktık ki, uçak
pistin uzunluk
ve genişlik orta
yerinde durmuş. Pito tüpü pist orta çizgisinde, uç
tarafı yıpranmış ve bir santimetre kadar
delinmiş, radom (fiber-glass) bölümü
yıpranmış fakat kırık yok. Nasıl pistin
ortasında durduk, neler yaptım
anımsamıyorum. Herhalde "Korku başa bela"
misali olsa gerek. |
Olayın ertesi
günü bazı
pilotlar bana
üzüntülerini
dile getirdiler.
Nedeni, Üs
Komutanımız bana
ve Ütğm.
Bahri'ye geçmiş
olsun demeden
"Neyse uçak
faal" ifadesini
kullanmış. Ben
anımsamıyorum.
Fakat Filo
Komutanı olarak,
edebildiğim
kadar onları
teselli etmeye
çalıştım. |
1. Malulen
emekli hakkı
için başvuruda
bulunmadım. |
2. Yaklaşık 23
yıl sonra "Bel
fıtığı"
ameliyatı oldum. |
3. Ertesi gün
Kontrol Heyet
Başkanımız
Hv.Plt.Alb. Kemal
YÜCETÜRK'ün nezaretinde
giderilen arızadan sonra o
uçağın tecrübe uçuşunu yaptım. |
4. Uçağın
fabrikası böyle
bir arıza olamaz
dedi (Ben yine
bir defada
bulmuştum).
Arızanın burun
iniş takımının
mekaniki kilit
sistemindeki
vidanın 1/2 diş
civarında az/çok
sıkıldığından
kaynaklandığı
tespit edildi.
Hava Kuvvetleri
Komutanlığı "O"
bölgenin kırmızı
boya ile
işaretlenmesini
ve harici
kontrollere
ilave edilmesini
emretti. |
5. Olay
sonrası
Eskişehir
Hava
Hastanesi'ne
kaza ile
ilgili
muayeneye
gidip
gerekli
kontrollerden
geçip
istirahat
kullanmadığım
için
Başhekim
tarafından
periyodik
muayenelerde
bir güzel
fırçalandım. |
Bu olayda;
Ütğm.
Bahri'ye
"Sandalyeni
en alt
konuma al,
başını öne
eğ"
ifadesini
inmeden önce
söylemem
gerekiyordu.
Bu benim
hatamdı.
Çünkü daha
sonra Ütğm.
Bahri'ye
"Söylediklerimi
duydun mu?"
diye
sorduğumda,
"Hayır
duymadım"
demişti. |
Ayrıca;
inmeden
önce,
bahsettiğim
elim kaza
olasılığını
ortadan
kaldırmak
için önce,
pist
sonundaki "Hook
bariyer"ini
toplatmam/kaldırtmam
gerekirdi. Bu da
benim hatamdı.
Bunu hiç
düşünmemiştim.
İndikten sonra
devre arkadaşım
Hv.Plt.Bnb.
Zafer BAYSAL
geçmiş olsun
dileklerini
iletirken
"Ferit! inmeden
önce "Hook
Bariyer"ini
toplattın mı
diye sorunca
"Hayır, aklıma
gelmedi" dedim
ve bir güzel
fırça yedim
Zafer'den. |
Her ne ise;
bugün, ben
ve Ütğm.
Bahri'nin
yaşıyor
olması,
herhalde
Tanrı'nın
bize
lütfüdür
diye
düşünüyorum.
Tüm
hatalarımla
ve
sevaplarımla. |
e-posta |
:
ferityilmazok@hotmail.com |
GSM |
:
0535 5906931 |
|
|