İrfan SARP |
Emekli Hava Pilot Tümgeneral |
|
Her mesleğin,
her kuruluşun kendine özgü
deyimleri olduğu gibi
havacıların da nesilden nesle
geçen, gelenekleşmiş deyimleri
ve literatürü bulunmaktadır.
|
Türk Hava
Kuvvetleri teşkilatı 1911
yılında kurulduktan sonra
hükümet tarafından,
pilotlarımızın yetiştirilmesi
için o yıllarda havacılıkta ve
uçak imalatında en ileri
ülkelerden biri olan Fransa ile
anlaşma yapıldı. |
Fransa'ya
pilotaj eğitimine gönderilecek
pilot adaylarının seçimi için
Orduya bir genelge gönderildi.
Bu genelgede havacılık öğrenimi
görmek, bu meslekle ilgili
gerekli incelemeleri yapmak, ve
dönüşte havacılığın nüvesini
yurdumuzda kurmak amacıyla iki
subayın Fransa'ya gönderileceği
bildirilmekte; havacılık
öğrenmek isteyen, uçuşta midesi
bulanmayacak ve Fransızca bilen
subayların müracaatları
istenmekte idi. Yapılan
başvurular arasında, Süvari
Yüzbaşı Fesa ile İstihkam Teğmen
Kenan'ın müracaatları kabul
edildi ve bu iki subay
Fransa'ya, uçuculuk öğrenimine
gönderildi. Yzb.Fesa ve
Tğm.Kenan Hava Kuvvetlerimizin 1
ve 2 numaralı pilot brövelerine
sahip ilk pilotlarımız olarak
göreve başladılar. |
İlk
pilotlarımızın Fransa'da
yetişmesine bağlı olarak Türkçe
karşılıkları olmayan havacılık
terimleri de Fransızca olarak
havacılık lisanımıza girdi.
|
İlk Hava
Okulu, Yeşilköy'de şimdiki Hava
Müzesi'nin bulunduğu yere yakın
bir yerde, küçük bir bina ve
yakınındaki hangarda kuruldu.
Avrupa'daki havacılık sanayini
incelemek ve uçak seçimi yapmak
için, Hava Okulu Komutanı
Binbaşı Veli başkanlığında bir
heyet Avrupa’ya gönderildi.
Heyet Almanya, Avusturya ve
Fransa'da uçak fabrikalarında ve
havacılık kuruluşlarında
incelemelerde bulunduktan sonra,
Avrupa ülkeleri arasında
havacılıkta en ileri ülkenin
Fransa olduğunu belirten uzun
bir rapor verdi. Fransız
uçaklarının tipleri incelenip
her tip üzerinde
değerlendirmeler yapıldıktan
sonra, 6 adet Caudron ve 6 adet
Moran Solnier uçağının
alınmasına karar verildi. |
İlave pilot
yetiştirilmesi ve satın
aldığımız uçakların bakım ve
onarımları konusunda bize
yardımcı olabilecek bir heyetin
gönderilmesi için Fransa'dan
istekte bulunuldu. Fransız Hava
Kuvvetleri, Türkiye'ye
gönderilecek teknik heyetin
başına Pilot Yüzbaşı De Goys
isimli bir subayı tavsiye etti.
Asil bir Fransız ailesine mensup
olan Marki de Goys de Mazeyrac'a
Türkiye’de Binbaşı rütbesi
verildi. Binbaşı De Goys,
çalıştığı kısa bir süre içinde
Türk havacılığının
kalkındırılması için büyük çaba
harcadı. |
Binbaşı De
Goys ile beraber Yüzbaşı Fesa,
Üsteğmen Fazıl ve Üsteğmen
Mithat gibi iyi Fransızca bilen
pilotlarımız, yeni eğitime
başlatılan subaylara hem
Fransızcadan tercüme ettikleri
havacılıkla ilgili teknik
bilgileri öğretiyorlar hem de
onlara uçuş öğretmenliği
yapıyorlardı. Alınan yeni
uçaklar ve yetişmekte olan
pilotlarımızla havacılık
teşkilatı yeni yeni rayına
oturmaya başlıyordu ki, Binbaşı
De Goys Fransa’ya dönmek üzere
İstanbul'dan ayrılınca,
başlatılan işler yüzüstü kaldı.
O zamanlar başta Harbiye Nazırı
(Savunma Bakanı) Enver Paşa
olmak üzere üst düzey
yönetiminin Almanlara fazla
eğilim göstermesi ve Alman
yönetimiyle işbirliği içine
girmesi, herhalde bazı tatsız
olaylara yol açmıştı ki, kısa
zamanda Türk havacılığına büyük
hizmetleri geçen Binbaşı De Goys
görevden ayrılmak zorunda
kalmıştı. |
İşte
Fransızca havacılık terimleri
hem ilk pilotlarımızın Fransa'da
yetişmiş olmaları, hem de
Yeşilköy Hava Okulu'na gelen
Fransız heyetinin kendi
dillerinde verdiği eğitimler
sebebiyle Fransızca havacılık
deyimleri ve terimleri Türk
havacıları tarafından
kullanılmış ve havacılık diline
yerleşmiştir. O yıllarda
havacılık diline yerleşen
Fransızca terimler, aradan yüz
yıldan fazla bir süre geçmesine
rağmen bugün de hala
kullanılmaya devam etmektedir.
|
Havacılık
lisanımızda kullandığımız
Fransızca kökenli terimlerden
bazıları şunlardır: |
Motor
- Fransızcası
Moteur |
Sorti
- Uçağın görev uçuşu
(Fransızcası Sortie) |
Levye
- Uçağın kumanda çubuğu
(Fransızcası Levier) |
Pist - İniş kalkış
yapılan düzlük (Fransızcası
Piste) |
Rule veya
rule yapmak - Uçağın park
yerinden piste doğru hareketi,
kalkışta ve inişte pist
üzerindeki hareketi (Fransızcası
Rouler) |
Rule kaçırmak:
Uçağın iniş veya kalkışta
pistten dışarı çıkması |
Viril
- Uçağın üç ekseni etrafında
dönerek irtifa kaybetmesi.
(Fransızcası Virile) |
Perdövites
-
Sürat
kaybından uçağın havada
tutunamaması (Fransızcası
Perte de vitesse) |
Fren, fren yapmak
- (Fransızcası Frene
)
|
Direksiyon, Pedal - Pilotun
her iki ayağıyla kullanılan
hareketli kumandalar. Pedalın
üst kısmına basılarak fren
yapılır. Ayrıca kuyruk
stablizesi sağa sola hareket
ettirilir. (Fransızcası
Direction, Pedale) |
Akrobasi
- Uçağın her üç ekseni etrafında
yapılan hareketler (Fransızcası
Acrobaties) |
Tono
- Uçağın uzunluk ekseni
etrafında 360 derece dönüşü. (FransızcasıTonneau)
|
Kabotaj olmak
- Uçağın yerde rule kaçırıp ters
dönmesi. (Fransızcası
Cabotage) |
Hedef manşı
- Uçakların havada eğitim için
ateş ettikleri hedef.
(Fransızcası
Manche à l'air) |
Rötürman
- Uçağın terse geçirilip çekişle
yapılan hareket (Fransızcası
Retournant) |
Ranversman
- Uçağın tırmanışla tepe
noktasına geldiğinde sağ veya
sol direksiyon ve levye
kumandasıyla 90 derece bir
tarafa yıkılması. (Fransızcası
Renversement) |
Şandel
- Uçağın yatış ve tırmanışla 180
derece geriye dönüş hareketi
(Fransızcası Chandelle) |
Pike
- Uçağın dalış hareketi
(Fransızcası Piquet) |
Buton, Telsiz butonu
- Üzerine basılan düğme (Fransızcası Bouton) |
Varyo -
Dakikada feet veya metre
cinsinden alçalma veya tırmanma(Fransızcası
Vario) |
Varyometre -
Dakikada varyo değerini gösteren
saat. (Fransızcası Variometre) |
Palye -
Uçağın inişte piste dokunurken
bulunduğu pozisyon (Fransızcası
Pallier) |
Hangar
- Fransızcası da ayni, Hangar |
Türk Hava
Kuvvetlerinde kullanılan
havacılık terimleri konusundan
söz ederken, benim merak
ettiğim, ancak cevabını
bulamadığım bir noktayı sizlerle
paylaşmak istiyorum. |
Yukarıda
bahsettiğim gibi Türk Hava
Kuvvetlerinin ilk pilotlarının
Fransa'da yetişmesi ve takiben
bir Fransız heyetinin
Yeşilköy'de havacılarımıza uçuş
eğitimi vermesi ve ayrıca teknik
kitapların Fransızcadan tercüme
edilerek kullanılmasının
etkisiyle, yukarıda sıraladığım
Fransızca terimler, Türk
havacılık lisanına girmiş ve
yerleşmiştir. Yalnız şu nokta
dikkatlerden kaçmamalıdır ki,
ilk pilotlarımızın Fransa'da
eğitim gördüğü 1912 yılından,
1'nci Dünya Savaşı'nın başladığı
1914 yılında Almanlarla
işbirliği yapılmasıyla beraber
Fransız havacılarının
Türkiye'den ayrılmaları arasında
geçen süre sadece iki yıldır.
|
1'nci Dünya
Savaşı sırasında Almanlarla
yapılan anlaşma çerçevesinde
Alman Hava Kuvvetleri filoları
dört yıllık savaş boyunca
Türkiye'de görev yapmışlardır.
Alman hava filolarından bazıları
tamamen kendi personelinden
kurulmuştu. Almanlar kendi
filolarından birine de “Paşa
Filosu” ismini vermişlerdi. Bazı
filolar ise Alman ve Türk
personelden karma filolar
şeklinde teşkilatlandırılmıştı.
Alman ve Türk filoları yakın
işbirliği içinde Çanakkale /
Gelibolu Savaşları sırasında,
Kanal harekâtında ve Filistin
cephesinde kullanılmıştır. |
1'nci Dünya
Savaşı sonrasında bu sefer
Almanlarla uçak imalatı
konusunda işbirliği yapılmış ve
Junkers firması tarafından
Kayseri'de uçak imalatı için
fabrika kurulmuş ve uçaklar imal
edilmiştir. |
Gerek 1'nci
Dünya Savaşı sırasında, gerek
1'nci Dünya Savaşı sonrasında
Alman havacılarıyla uzun yıllar
yakın işbirliği içinde
çalışılmasına rağmen Alman
havacılık terimlerinden hiç biri
Türk havacılık terimleri içine
girmemiştir. Almanca dilinden
alınarak kullanılan tek kelime
“İmmelman” kelimesidir. Bu
kelime 1'nci Dünya Savaşı
sırasında isim yapan Alman hava
ası Max Immelman'ın yaptığı
akrobasi hareketinin isminden
alınmıştır ve Türk Hava
Kuvvetlerinde olduğu gibi
Fransız Hava Kuvvetleri dahil,
bütün dünya havacıları
tarafından bu isimle
kullanılmaktadır. |
2'nci Dünya
Savaşı sırasında, pilot
ihtiyacımızın karşılanması
amacıyla ABD ve İngiltere ile
yapılan anlaşmalar çerçevesinde
Kara Harp Okulu 1941, 1942 ve
1943 mezunu subaylar arasından
pilot olmaya istekli namzetler
Türkiye'de belli bir süre
uçurulduktan sonra, pilotaj
eğitimi için İngiltere ve
Amerika'ya gönderildi.
Türkiye'deki uçuşlarında
yukarıda saydığım Fransızcadan
alınan havacılık terimlerini
kullanan pilotlarımız, bu iki
ülkede yaklaşık iki yıl eğitim
gördükten sonra Türkiye'deki
filolarına katıldılar. Amerika
ve İngiltere'de İngilizce eğitim
dilini kullanan pilotlar,
Türkiye'ye dönünce Türk Hava
Kuvvetleri havacılık lisanında
yerleşik Fransızca terimlerin
yanında bazı İngilizce havacılık
terimlerini de kullanmaya
başladılar. |
1952 yılında
Türkiye NATO'ya girdikten sonra
ABD ve Kanada ile yapılan
anlaşmalar çerçevesinde, Kara
Harp Okulu ve Hava Harp
Okulu'ndan 1952-1958 yılları
arasında mezun olan subaylar,
daha önceki yıllarda 1941-1943
devresi subaylarına uygulanmış
olduğu gibi, Türkiye'de kısa
süreli bir uçuş eğitiminde
başarılı olanlar arasından
seçilip bu iki ülkeye pilotaj
eğitimine gönderildiler. |
Yukarıda
sıralamış olduğum Fransızca
kökenli terimlere ilave olarak
Amerika, İngiltere ve Kanada'da
İngilizce diliyle eğitim yapan
pilotlarımız ve kullanılan
İngilizce dokümanlar
vasıtasıyla, birçok İngilizce
terim de Türk havacılık lisanına
girmiştir. Kullanılan pek çok
İngilizce terim arasında belli
başlıları şunlardır: |
Pilof -
Yatışla çekiş.(İngilizce
Peel Off) |
Piçap -
Yukarı çekiş hareketi (İngilizce
Pitch Up) |
Afterburner -
Motora ilave güç veren sistem
(İngilizce Afterburner) |
Kanopi -
Pilot mahallinin üzerindeki
şeffaf kapak (İngilizce
Canopy) |
Kokpit -
Pilot mahalli (İngilizce
Cockpit) |
Emercensi -
Acil durum (İngilizce
Emergency) |
NOTAM
-
Pilotlar için bildiri (İngilizce
Notice to Airman'in
kısaltılmışı) |
Pörç -
Havada atış pozisyonu
alınan nokta (İngilizce
Pearch) |
IFR -
Aletle
Uçuş Kuralları (İngilizce
Instrument Flight Rules) |
VFR -
Görerek Uçuş Kuralları
(İngilizce Visual Flight
Rules) |
Özet olarak,
Türk havacılığı ilk kuruluş
yıllarında Fransızca havacılık
terimlerini kullanmış, daha
sonraki yıllarda bu terimlere
İngilizce havacılık terimleri
ilave edilmiş, Fransızca ve
İngilizceden adapte edilen bu
yabancı terimler Türkçe ile
harmanlanarak kendisine özgü bir
havacılık literatürü meydana
gelmiştir. |
TAYYARE
Kelimesinden UÇAK Kelimesine
Geçişimiz |
Amerikalı
Wright kardeşlerin motor gücüyle
çalışan havadan ağır bir cisimle
uçtukları 17 Aralık 1903
tarihinden önce, İngilizce
dilinde "airplane" veya "aircraft";
Türk dilinde de "tayyare" veya
"uçak" diye bir terim
bulunmuyordu. Daha önce isimleri
Balon ve Zeplin olarak bilinen
hava araçları vardı ve bu
araçların da kendilerine özgü
tanımları bulunuyordu. Uçağın
ilk defa havayla buluştuğu
tarihten itibaren onunla ilgili
tanımlar ve terimler de
havacılık dilimize girmiş oldu. |
Türk Hava
Kuvvetleri Fransız havacılığıyla
başladığı işbirliği üzerinden
100 yıldan fazla bir zaman
geçmesine rağmen yukarıda
saydığım Fransızca terimleri
kullanmaya devam ederken, uçağın
Fransızca olan "avion"
veya "aéroplane" ismini
almamış ve "Tayyare" kelimesini
kullanmayı tercih etmiştir.
|
Tayyare
kelimesi Arapça "Tayyar"
kelimesinden türemiştir. Türk
Dil Kurumu Türkçe Büyük
Sözlük'te Tayyar kelimesinin
karşılığı Uçucu, Uçan
olarak verilmektedir. Bu kelime,
"kuş" kelimesiyle eş kökenlidir.
Tayyar kelimesinden türeyen
Tayyare kelimesi de "Uçan
vasıta" anlamına gelmektedir.
Bugün "havacı" anlamında
kullandığımız kelimenin
karşılığı da, geçmişte
"tayyareci" olarak dilimizde yer
etmişti. |
Tayyare ve
tayyareci kelimelerini sadece
havacıların değil,
çocukluğumuzda bizlerin de
kullandığımızı çok iyi
hatırlıyorum. O zamanlar
oturduğumuz mahallenin zaman
zaman üzerinden geçen tek
pervaneli motorlu küçük bir uçak
broşürler atardı. Biz çocuklar
da yere düşen bu broşürleri
kapmak için birbirimizle
yarışırdık. Sanıyorum bu uçaklar
Türk Hava Kurumu'nun uçaklarıydı
ve kurban bayramına yakın
günlerde attıkları bu
broşürlerde halkın kurban
derilerini Türk Hava Kurumu'na
bağışlaması mesajlarını
iletirlerdi. Biz sokakta
oynarken uzaktan uçağın motor
sesini duyunca bir anda oyunu
bırakır ve uçak üzerimizden
geçerken avazımız çıkana kadar "tayyareci
bilet at! tayyareci bilet
at!" diye bağırırdık.
Uçaktan atılan bu kağıtlar bizim
o kadar çok ilgimizi çekerdi ki,
yakınımızdan, uzağımızdan her
geçen uçağa "tayyareci bilet
at" diye bağırır, eğer
uçaktan bir şey atılmazsa
üzüntüyle uçağın arkasından baka
kalırdık. |
1940'lı
yılların sonu ve 1950'lerin
başında Türk Dil Kurumu
tarafından eski pek çok
kelimenin yerine yenileri
üretilirken, tayyare yerine de
uçak kelimesi üretilmişti.
Gazete haberlerinde ve halk
arasında tayyare kelimesinin
yerine giderek uçak kelimesi
kullanılmaya başlanmıştı. |
1950'li ve
1960'lı yıllardan itibaren sivil
havacılığın gelişmesine paralel
olarak yeni nesil artık tayyare
kelimesini neredeyse
kullanmaktan vazgeçmiş ve uçak
kelimesi halk arasında iyice yer
etmişti. |
Halkın günlük
konuşma lisanında tayyare
kelimesi yerine uçak kelimesi
iyice yerleşmişti ama biz
tayyareciler uçak kelimesini bir
türlü benimseyemediğimizden,
günlük faaliyetlerimizde ve
havadaki konuşmalarımızda
tayyare kelimesini kullanmaya
devam ediyorduk. Çünkü Hava Harp
Okulu'na girdiğimiz günden
başlayarak tayyare kelimesiyle
yatıp tayyare kelimesiyle
kakmıştık. İzmir Gaziemir'de tek
motorlu pervaneli eğitim
tayyareleriyle uçuşa
başlamıştık. Bizim bu
tayyarelere uçak dememiz
aklımızın ucundan bile
geçmiyordu. |
Uçuş
eğitimimizi tamamlayıp muharip
jet filolarında göreve
başladığımızda yerde ve havadaki
telsiz konuşmalarında da uçak
değil, hep tayyare kelimesini
kullanıyorduk. |
Bilindiği
gibi, sivil havacılıkta olsun,
askeri havacılıkta olsun, her
hangi bir meydana iniş için
gelen pilot, o meydanın
bulunduğu coğrafi konuma göre,
belli noktalar üzerinden piste
yaklaşmakta ve böylece uçaklar
ve kollar arasında bir trafik
akışı sağlanmaktadır. Askeri
havacılıkta pilotlar, piste 30
derece çapraz yaklaşık 5 mil
mesafede "A" noktası tabir
edilen nokta üzerine gelir, o
noktadan ilk yaklaşma noktasına
girdikten sonra pist
istikametine döner ve pilof
çekerek (uçağı yatırıp dönerek)
inişini yapar. Pilotlar kural
gereği "A" noktası üzerinde ve
ilk yaklaşmaya girdiklerini
kuleye rapor eder. |
Misal olarak,
görevini tamamladıktan sonra
Merzifon meydanına iniş için
gelen pilot, uçuş kulesine uçak
numarası ve kolda kaç uçak varsa
telsizde "Merzifon ATAK 279,
dört tayyare A noktası"
şeklinde rapor eder. İlk
yaklaşmaya girişinde de "Merzifon
ATAK 279 dört tayyare ilk
yaklaşmada" der. Bu
raporları yüzlerce, binlerce
defa "tayyare" kelimesiyle
söyleyen bir pilotun beyninde de
"tayyare" kelimesi iyice yer
etmiş olur. |
1971 yılında
o zamanki ismiyle Mürted
(Akıncı) Üssü'ne tayin olduktan
kısa bir süre geçmişti ki Hava
Kuvvetlerimizin resmi
yazışmalarda ve kule
konuşmalarında "tayyare"
kelimesi yerine "uçak"
kelimesinin kullanılmasıyla
ilgili birliklere bir emir
hazırlamakta olduğunu öğrendik.
O zaman inşallah böyle bir
uygulama olmaz, bu bir
rivayettir diye arkadaşlarla
aramızda konuşur ve "yani biz
şimdi inişe geldiğimizde uçuş
kulesine:"dört tayyare ilk
yaklaşmada" demeyeceğiz de "dört
uçak ilk yaklaşmada" mı
diyeceğiz? Uçak ve kaçak
kelimeleri birbirine karışmaz
mı?"diye birbirimizle latife
ederdik. |
1972 yılında,
şimdi gününü tam
hatırlayamadığım bir tarihte
korktuğumuz başımıza geldi ve
verilen bir tarihten sonra bütün
yazışmalarda ve havadaki telsiz
konuşmalarında tayyare
kelimesinin kullanılmayacağı ve
tayyare kelimesinin yerini uçak
kelimesinin alacağı emredildi. |
O tarihte
Mürted'de bulunan iki F-102
filosundan 142'nci Filo Komutanı
Zekai Altay (Emekli Tümgeneral),
182'nci Filo Komutanı Lütfi
Akdemir (rahmetli Korgeneral.
1'nci Hv.Kv.Komutanı iken 1994
yılında vefat etti. Nur içinde
yatsın!) ve 141'nci F-104 Filo
Komutanı olarak ben bir araya
geldik ve birbirimize: "gözümüz
aydın, artık bundan sonra F-102
ve F-104 tayyarelerine veda
edip, F-102 ve F-104 uçaklarıyla
uçacağız" diye takılıp
gülüştük. |
Biz üç
filonun komutanı Teğmen
rütbesiyle Merzifon 142'nci
(şimdiki 151'nci) Filoda beraber
görev yapmış, yediğimiz
içtiğimiz ayrı gitmeyen üç yakın
arkadaştık. Elbette emir demiri
keser dedik ve uygulama emrini
filo personeline tebliğ ettik. |
Şimdi aradan
kırk küsur yıl geçmiş olmasına
rağmen telsiz konuşmalarında
"tayyare" kelimesi yerine "uçak"
kelimesinin kullanılmasına
başlandığı günü bugünkü gibi
hatırlıyorum. Benim o günkü
uçuşum dörtlü kolun lideri
olarak atış göreviydi. Polatlı /
Acıkır atış sahasında atışımızı
yaptıktan sonra iniş için meydan
istikametine döndüm. |
Mürted'e iniş
için A noktasına yaklaşırken
kendi kendime: "Aman ha
İrfan! Sakın bir dil sürçmesi
olmasın. A noktasını tayyare
olarak değil uçak kelimesiyle
rapor edeceksin!" diye kendi
kendime telkin ediyordum. |
Şimdi size
garip gelecek ama "A Noktasını"
ve "İlk Yaklaşmayı" tayyare
yerine uçak şeklinde rapor
edersem sanki mahcup duruma
düşecekmişim gibi bir hisse
kapılmıştım. |
A noktasına
geldiğimde bir an tekrar
düşündüm, telsiz butonuna bastım
ve "Mürted Kurt 344 dört uçak
A noktası" diye rapor ettim
ve arkasından derin bir oh
çektim! |
İlk
yaklaşmaya girerken de yine önce
düşünerek: "Mürted Kurt 344
dört uçak ilk yaklaşma" diye
rapor ettim. (Şu anda aklıma
geldi, 344 kuyruk numaralı
F-104G, filonun atışta en
istikrarlı olan uçağıydı ve atış
görevlerinde arkadaşlar programa
o uçakla yazılmak isterlerdi.
Bir zamanlar maziye bak ne kadar
şendik!). |
Takip eden
günlerde bir kaç defa daha dil
sürçmesiyle kuleye telsizde A
noktası ve ilk yaklaşma raporunu
verirken "tayyare" kelimesini
kullandım ama zaman geçtikçe
"uçak" kelimesi giderek
"tayyare" kelimesinin yerini
aldı. |
İşte Türk
Hava Kuvvetleri'nin 1972 yılına
kadar kullandığı "Tayyare"
kelimesinden "Uçak" kelimesine
geçişinin hikâyesi böyle! |
|