Ben Kimim

 
 
 
   b. Balkan Savaşı'nın İlk Safhasında Türk Hava Harekatı:
  (1) Doğu Ordusunda Türk Hava Harekâtı:

 30 Eylül 1912'de seferberliklerini ilan eden Balkan devletleri 16 Ekim 1912 sabahı Osmanlı sınırlarını geçmişlerdi. Trakya'da toplanmakta olan Osmanlı Doğu Ordusu, projeye göre toplayacağı kuvvetlerin yarısını bile hazırlayamadan başlayan bu düşman ileri hareketi karşısında düşman üzerine atılmaya karar vermişti.

Doğu Ordusu Komutanlığı 21 Ekim 1912 günü saat 14.00'de verdiği bir emirle seyyar orduya bağlı 1, 2, 3, 4 ve Edirne kolordusundan oluşmuş bir kuvvetle sınırlarımız içine giren Bulgar ordusuna taarruza başlamıştı.

22 ve 23 Ekim 1912'de devam eden Kırklareli muharebelerinde Osmanlı Doğu Ordusu muharebe meydanını düşmana terk ederek güney doğuya çekilmek zorunda kalmıştı. Bulgar ordusu hiç ümit etmediği bu zafer karşısında dikkatli ve kuşkulu bir şekilde Edirne'yi sağ yanında bırakarak Edirne ile Kırklareli arasından güney doğu genel yönünde ilerlemeye başladı.

Doğu Ordusuna ayrılan iki Harlan uçağı Kırklareli'ne gönderildi.

22 ve 23 Ekim 1912'de yapılmış olan Kırklareli muharebesinde birçok yerlerde Bulgarlar fena duruma düşmüş iken gece bir sebep yokken birliklerin dağılarak bozgun halinde Pınarhisar yönüne çekilmesi üzerine keşif ve gözetleme için Kırklareli'ne gönderilmiş olan iki Harlan uçağımız da orada düşmana terk edilmişti.

Bulgar 3 ncü Ordu Komutanı General Dimitriyef'in imzasını taşıyan ve Bulgar Başkomutanlığına yazılan 24 Ekim 1912 tarihli bir yazıda Bulgarların eline geçen ganimetler arasında iki adet Harlan uçağının da bulunduğu bildirilmektedir. Bu yazıya göre Kırklareli'nde Bulgar kayıplarının yaralı ve ölü olmak üzere 200 er ve 20 subaydan ibaret olduğu anlaşılmaktadır.

Doğu Ordusuna verilen uçakların ordu karargâhının bulunduğu Lüleburgaz'da tutulmayarak Kırklareli'ne gönderilmesinin sebebi anlaşılamamaktadır. Bu uçaklar Ordu Komutanlığının yanında tutularak görev verilmiş olsaydı, yararlanmak mümkün olabilirdi.

 Bu sıralarda Doğu Ordusunda hemen Bulgaristan'a taarruz ederek ilerlemek fikri kuvvet bulmuştu. Hatta verilen birçok emirde subayların Filibe'de yapılacak resmigeçit için resmi elbiselerini yanlarında bulundurmaları emredilmişti. Doğu Ordusu Başkomutanlığı da, büyük bir olasılıkla sıklet merkezini, Bulgaristan'a nakledeceği için uçakları ileri göndermişti.

Ne yazık ki, Lüleburgaz muharebesinde çok kıymetli keşifler yapması mümkün olan bu uçaklar düşmana sağlam olarak terk edilmişti.

Doğu Ordusunda gerek Lüleburgaz muharebesinde, gerekse ordunun Çatalca'ya doğru geri çekilmesinde ve Çatalca önündeki müstahkem mevzi önündeki ilk çarpışmalarda Türk ve Bulgarların uçak kullandıklarına dair bir belgeye rastlanılmamıştır.

  (2) Batı Ordusunda Türk Hava Harekâtı:

Batı Ordusuna gönderilecek iki uçaktan oluşmuş müfrezenin gereken hazırlıklarının yapılması 425 sayılı telgrafla Selanik'te bulunan Batı Rumeli Ordusu Başkomutanlığına emredilmektedir. Bu telgrafta:

"Ordu tarafından istihdam ve kullanılmak üzere Selanik'e teslimi gereken iki uçaktan oluşmuş müfrezeye gerekli olan; beş binek hayvanı, tam teşekküllü beş çadır, astsubay (25) ve er, ikisi hafif altı nakliye arabası, yedi mekkâre ve dört bakraç ile dört küreğin şimdiden hazırlanmasının gerektiği" bildirilmektedir.

14 Ekim 1912 gün ve 463 sayılı telgrafta ise:

 "Uçakların hava tesirlerinden korunması için yeteri kadar muşambanın demiryolları ile gönderilmesi" bildirilmekte ve bundan uçakların bakımının da düşünüldüğü anlaşılmaktadır.

Uçaklar Selanik'e gelmiş ve eksiklikleri tamamlandıktan sonra Köprülü'ye gönderilmiştir. Köprülü'de uçaklar uçuşa hazırlanmış ve bir kaç uçuş yapılmıştır.

 23 ve 24 Ekim 1912'de Sırplarla Osmanlı ordusu arasında yapılan Komanova muharebesinde Osmanlı ordusu Manastır genel yönünde çekilmeye başlamıştı.

Ordu Komutanı Zeki Paşadan aldıkları sözlü emir üzerine Köprülü'de bulunan uçak müfrezesi Selanik'e dönmüş ve yeniden uçaklar uçuşa hazırlanmış ise de Yunanlıların Selanik'e yaklaşması üzerine 10 Kasım 1912'de uçaklar yakılmış ve havacılar şehirde Fahri zade Adil Bey'in evinde gizlenmişlerdir.

Havacıları gizlemekte eski iskân müdürü ve milletvekili Hacı Muhsin Bey'in de çok yardımı dokunmuştur. Bu sıralarda göçmenleri İzmir'e götürmek üzere, Mısırlı Prens Ömer Tosun Paşanın gönderdiği bir vapura havacılarımız kıyafet değiştirerek gizlice binmeyi başarmışlardır. O zamanki Selanik'teki İngiliz konsolosunun da bu konuda yardımı dokunmuştu. Bu suretle Yüzbaşı Fesa (Evrensel), Teğmen Nuri ve Fethi esaretten kurtularak İstanbul'a gelmişlerdi. Sadece Teğmen Abdullah Yunanlılar tarafından yakalanarak esir edilmişti.

Yunanlıların ise Selanik, diğer Rumeli şehir ve kasabalarının işgalinden sonra, ordularının yalnız Yanya kalesi ile uğraşmaktan başka bir işi kalmamıştı. Kale ordusundan başka elde bulunan uçaklarını da kaleye karşı kullanmışlardı.

  (3) Edirne Müstahkem Mevkiinde Türk Hava Harekâtı:

Edirne'ye gönderilecek olan uçakların hareketi biraz gecikmişti. Genel Karargâh: "İlgili personele emir bildirilmesine rağmen, Edirne kalesine gönderilecek uçak müfrezesinin henüz hareket etmediği haber alındığından acele olarak gönderilmeleri ve elde bulunan uçakların yedek malzemelerinin yeter miktarda olmadığı öğrenilmiş bulunduğundan, uygun miktarda yedek malzemenin imal ve satın alınması ve sonucun Fen Kıtası Müfettişliğine" yazısı ile bu uçakların hareketlerinin çabuklaştırılması istenilmişti.

Edirne'ye gidecek olan uçaklar yola çıkmış fakat Bulgarların ileri hareketi nedeniyle yollar kesildiği gibi birliklerin yer değiştirmesi dolayısıyla sağlam bir temas kurma  ve iletişim de kalmamıştı. Başkomutanlık bu uçaklardan keşif ve irtibat amacıyla yararlanmak istemiş ve bunların Çorlu veya Çerkezköy'ünde kurularak göreve başlamaları arzu edilmiş ise de  Başkomutanlık ile Harbiye Nezareti arasında gönderilen telgraflar ve yazılardan anlaşıldığına göre vagonlar üzerinde bulunan uçakları bulmak mümkün olamamış ve uçaklar Yeşilköy'e getirilerek uçuşa hazırlanmıştır.

Bu suretle Edirne kalesine ayrılmış olan uçaklar oraya gönderilmeyerek verilecek görevleri yapmak üzere Yeşilköy'de uçuşa hazır bir hale getirilmişti. Edirne'ye gönderilemeyen uçaklar yanında balondan da yararlanılamıyordu.

6 Kasım 1912'de gerek morali yükseltmek ve gerekse keşif için mevcut olan bağlı balon ilk kez uçurulmak istenmiş ancak yeterli miktarda gazın bulunmayışı ve balonu yönetecek yetişmiş personelin olmayışı nedeniyle bundan da yararlanılamamıştı.

Bu arada Edirne Müstahkem Mevkii Komutanı Şükrü Paşa, 8 Kasım 1912 gün ve çok acele olarak gönderdiği bir şifreli telgrafta: "Düşman hattının ve özellikle topçularının tuttukları mevziler yeteri kadar keşif ve değerlendirme yapılamadığından topçularımız çok fazla zorluk çekmektedir. Balondan, gerek gazının bulunmayışı ve gerekse kötü hava şartlarına direncinin zayıf olması nedeniyle yararlanma imkânı yoktur. Bu nedenle her ne suretle ve her ne araçla olursa olsun hiç olmazsa bir uçağın kaleye acele olarak gönderilmesi ve bir yanlışlığın olmaması için Edirne'ye varış tarihinin önceden bildirilmesi önemle arz olunur." denilerek uçak istenmekte idi.

Karadan uçak göndermek imkânı bulunmadığına göre bu işin havadan yapılması gerekiyordu. Bunun için bir uçağın uçarak Edirne'ye gitmesi uygun görülmüş ve Fen Kıtası Genel Müfettişliği aracılığı ile Yeşilköy Uçak Okulu Müdürlüğüne emir verilmişti.

 5 Kasım 1912'de aradan bir iki gün geçtiği halde uçağın Edirne'ye gönderildiğine dair Uçak Okulundan bir haber çıkmayınca, 10–11 Kasım 1912 gün ve Başkomutanlık Genelkurmay 1 nci Şubesinden yazılan bir yazı ile bu uçağın derhal hareket etmesi istenilmektedir. Bu yazıda: "Edirne'ye gönderilmesi daha önce bildirilen uçak henüz hareket etmediğinden, söz konusu uçağın Topçu Teğmeni Mithat efendi de beraber olmak üzere hemen hareketi ve diğer bir uçağın Yüzbaşı Fevzi efendi ile Çatalca yönüne sevk edilmesi önemle tavsiye olunur." denilmektedir.

Pilotların tecrübesizliği, uçabilenlerin uzun uçuşlara alışık olmaması, uçakların o zamanki ilkel hali, saatte ne miktar benzin harcandığının bilinmemesi yüzünden, İstanbul ile Edirne arasındaki 210 kilometrelik yolun aşılması gerçekten zordu. Bunun için Hava Okulu Müdürlüğü elindeki uçağı göndermeden önce uçağın havada kalma süresini ve benzin harcamasını kesin olarak bilmek istiyordu.

Edirne'ye uçak götürmekle görevlendirilen yabancı pilot Granil'in kullandığı uçağın özelliklerini bilmesi gerekir. Bununla beraber bu yabancının kaleye giderek kuşatma altında kalmak istememesi veya Edirne'ye giderken Bulgarların eline düşmekten çekinmesi nedeniyle bildiklerini gizlemiş olması olasılığı vardır.

11 Kasım 1912 tarihli Fen Kıtasından, Hadımköy'ünde bulunan Başkomutanlığa yazılan bir telgraf bu konuda neler düşünüldüğünü açıkça anlatmaktadır. Bu telgrafta:

 "Uçağın Edirne'ye kadar olan mesafeyi bir defada gidip gidemeyeceği, belirli bir zamandaki benzin harcaması kesin olarak incelenmek üzere Pilot Granil ve Teğmen Mithat’ın bugün havanın uygun olması halinde öğleden sonra saat 15.00'de Hadımköy'üne kadar bir deneme uçuşu yapmaları kaçınılmaz olmakla yanlışlığa yer vermemek için ilgililere emir ve uyarıda bulunulması" belirtilmektedir.

Bu denemeden elde edilen sonuç belli olmamakla beraber Başkomutanlık Vekaletinin 18 Kasım 1912 tarihli yazısına göre uçağın Edirne'ye gidebileceğine kanaat getirildiği anlaşılmaktadır.

 
  Harbiye Nezaretine

 "Yarından itibaren herhangi bir zamanda Yeşilköy'de bulunan iki uçaktan birinin Edirne'ye ve diğerinin de Yüzbaşı Fevzi'ye verilen talimat gereğince Çatalca hattındaki düşmanı keşfetmek üzere hemen hareket ettirilmesi önemle tavsiye olunur."

 

Bulgarlara gelince:

Kırklareli başarısından sonra Lüleburgaz yönüne doğru ilerleyen ordunun yan ve gerilerini korumak için bir çok birlikleri Edirne müstahkem mevkii karşısında boş yere tutmuşlar ve ellerindeki balon ve uçak gibi keşif araçlarını bu bölgede kullanmışlardır.

 Türk ve Bulgar orduları arasında Lüleburgaz bölgesinde yapılan muharebenin devam ettiği 28, 29 ve 30 Kasım ve 1, 2 Aralık 1912 günlerinde Edirne ve dolayları devamlı olarak gözetleme altında tutulmuştur.

Bulgar kuşatma ordusu Edirne'ye karşı 28 Ekim 1912'de ilk kez Kemal köyü batısındaki sırtlarda sabit bir balon uçurmuşlardır. Bu balon yaklaşık olarak 250 metre yüksekliğe çıkmış ve 15 dakika kadar havada kalmıştır.

 29 Ekim 1912 günü üzerine kuvvet çekmek ve bu suretle Doğu Ordusuna yardım etmek amacıyla Edirne batısındaki Meriç ve Arda nehirleri arasında önemli bir yer olan Meraş'dan 4 ncü Nişancı, 28 nci ve 33 ncü Piyade Alaylarından oluşmuş bir kuvvetle batıya doğru bir hareket başlatılmıştır.

Batı cephesinden de üç alaylı birleşik bir gösteri kolu bu harekâta katılmıştı.

Bulgarlar 29 Ekim 1912'de keşif ve gözetleme için Kemal köyündeki balondan başka iki uçak da uçurmuşlardı.

Bu uçaklar batıya doğru ilerleyen birliklerin hareketlerini saatlerce gözetlemişlerdi. Aynı gün uçurulan balona Türk topçusu tarafından ateş edildiğinden derhal indirilmişti.

30 Ekim 1912'de bir düşman uçağı Karaağaç - Edirne - Meraş yönünde uçmuştu.

31 Ekim 1912'de Bulgar balonu batı cephesine yükselerek gözetlemede bulunmuştu. Bir Bulgar uçağı da Karagöz Tabya üzerinden Edirne'ye geçmiş ve bildiri atmıştı. Bu bildiride kalenin teslim olması istenmekte ve "Biz Osmanlı hükümeti ile savaşıyoruz. Müslüman halka karşı değiliz, amacımız kan dökmek değil, sizi gaddar Osmanlı hükümetinden kurtarmaktır. Gelin teslim olun." denmekteydi.

30 Kasım 1912'de düşman uçağı Edirne'ye bildiri atmıştı. Daha sonra Fındıklı ile un fabrikasına bomba atmış ise de Karaağaç caddesinin 40 metre yakınına düşen bomba bir zarar vermemişti.

2 Aralık 1912'de düşman uçağı Edirne'ye yeniden bildiri atmıştı.