|
|
DURUM MUHAKEMESİ
VE KAYBI |
|
Durum
muhakemesi
(Situational
Awareness-SA),
birçok
farklı
faktörün
birleşiminden
oluşan,
“herhangi
bir
zaman
aralığında
uçağı
etkileyen
faktörleri
algılama,
anlama
ve
tahmin
etme
yeteneğidir.” |
Genel
kabul
gören
ilk
tanımı
Endsley
(1988)
yapmıştır:
“SA,
herhangi
bir
zaman
aralığında
etrafına
göre
pilotun
iç
dünyasıdır.”
Bunlar
uçak
kumandalarından,
pencere
dışındaki
görünümden
ve
onun
duyularından
kaynaklanmaktadır. |
Bireysel beceriler, eğitim, tecrübe, hedefler ve iş yüküne cevap verme yeteneği, kişinin SA kalitesini belirler. Endsley 1995 yılında tanımını genişletmiş ve ilk kez üç farklı seviyeye ayırmıştır. SA “karmaşık görevlerle ilgili verilen müteakip kararlarda ve performanslarda birincil temeli ve dinamik sistemler sağlamaktadır. En alt seviyede pilot konuyla ilgili bilgiye ihtiyaç duyar, sonra bu bilgiyle hedefte bulunan amaçlar arasında bağlantı kurar ve en üst seviyede gelecek olayları tahmin eder; sistem ve olaylar bu şekilde anlaşılır. Vidulich 1995 yılında SA’i “o anki durumun ve etkilerinin, pilotun kavrama yeteneğiyle anlaşılması” olarak tanımlamıştır. Jaslow 1998’de uçağın uzaysal lokalizasyonu (pozisyon, irtifa), çevrenin farkında olunması (arazinin özellikleri, hava durumu), iletişimi anlama (kokpit ekibi ve trafik kontrolörüyle), göstergelerin doğru okunması, bozuk olan kontrol ve göstergeler hakkında bilgi sahibi olma, şeklinde açıklamıştır. Bu tanımlama SA’e daha geniş bir bakış açısıyla bakılmasını sağlamak yanında, dizoryantasyon’un (SD), SA’in bir parçası olduğunu da vurgulamıştır; çünkü SD sadece uçağın uzaysal konumu hakkındaki yanılgıları kapsamaktadır. SA ise, SD’yi de kapsayan üst başlıktır. Endsley SA’in 3 farklı seviyesini açıklamıştır: |
Seviye
1:
Algılama.
İlk
basamak,
konumun,
çevreyle
ilgili
durumun
algılanması. |
Seviye 2: Kavrama. Kavrama ilk seviyeyi (algılamayı), tüm elemanların kavranması ile genişletir. Birleştirme, yorumlama, saklama ile geliştirir. |
Seviye
3:
Yansıtma.
Diğer
seviyelerden
dersler
üretmek
ve
sonuçlar
çıkarmak
ve
bunları
gelecek
olaylara
ve
aktivitelere
yansıtmaktır. |
Uzaysal Farkındalık (Spatial Awareness-SA): Bu SA’in sadece bir komponentidir. SA’in diğer komponentleri sistem farkındalığı ve görev farkındalığıdır. Her bir komponent gerçek dünyayı kapsamaktadır. Bu nedenle SA belli çevrede, üç boyutlu uzayda belirli cisimlerin lokalizasyonunun farkındalığı demektir. Mevcut durumun zihinsel resmini kazanmak önemlidir; çünkü bu yetenekle pilot veya operatör olası durumları daha kolay tahmin edebilir ve uçağa daha rahat kumanda edebilir. Wickens, pilot için önemli olan ve pilotun zihinsel resmi için 6 farklı değişken açıklamıştır: Pitch , Roll, Yaw, İrtifa, Uçuş paterninden sapma, Uçuş paternindeki pozisyon. |
Bu
değişkenler
hakkında
bilgi
veren
uçuş
aletleri
pilotun
ve
operatörün
uzaysal
farkındalık
sağlaması
için
önemli
katkıda
bulunmaktadır. |
SD (Spatial Disorientation): Genel olarak insanlar uzaysal oryantasyon sağlamak için yeryüzüne adapte olmuşlardır. Uçuşun üç boyutlu ortamı için dizayn edilmediklerinden ve vücut sistemlerine yabancı olduklarından duyusal çatışmalar ile illüzyonlar kaçınılmaz olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle uzaysal oryantasyon bazen zor ve elde edilmesi imkansız olabilmektedir. Üç duyusal sistem denge sağlanması ve nerede ve nasıl oryante olduğumuzu anlamak için gerekli olan önemli bilgiyi sağlamaktadırlar. |
a. Vizüel sistem: Gözler optik bilgiye dayanarak pozisyon ve hareketi algılar. |
b.
Vestibüler
sistem:
İç
kulakta
bulunan
denge
organları
lineer
ve
açısal
akselerasyonu
algılar
ve postür
ve
hareketi
destekler. |
c.
Somatik
sistem:
Ciltteki,
kaslardaki,
eklemlerdeki
sinirler
ile
işitme
yolu
boyunca
pozisyonu
ve
yerçekimine
bağlı
hareketi,
his
ve
sesi
algılar. |
Uçuşta uzaysal oryantasyonu sağlamak zordur, çünkü 3 farklı duyusal sistem büyüklük, yön ve frekans olarak değişkenlik göstermektedir. Herhangi bir farklılık veya uyuşmazlık duyusal çatışma ortaya çıkartmakta ve illüzyonlar veya SD’ye neden olmaktadır. İyi uzaysal oryantasyon duyusal bilgileri etkili algılamaya, birleştirme ve yorumlamaya dayanmaktadır. |
SD, pilotun kendi pozisyonunu, hareketini veya uçağa göre tutumunu, veya kendi uçağının bir başka uçağa göre durumunu algılamadaki hatalarıdır. Pilotun doğal, görsel referanslarını hızlı bir şekilde bozan herhangi bir durum SD’ye neden olabilmektedir. Pilotun tecrübesine veya ustalığına bakılmaksızın duyusal illüzyonlar, göstergeler ve pilotun uçak hareketleri, algılarını farklı kılmaktadır. |
Havacılığın
erken
dönemlerindeki
hava
operasyonlarında
SD
yaygın
bir
problemdi.
Uçakta
pilotlara
bilgi
sunan
görsel
aletlerdeki
gelişmelere,
kalite
kontrol
ve
uçak
bakım
onarımlarındaki
gelişmelere
rağmen
kazalar
devam
etmektedir.
Bunların
nedeni,
örneğin
gece
görüş
gözlüğü
gibi
yeni
teknolojilerdir.
Hava
operasyonları
artık
daha
önceleri
mümkün
olmayan
ortamlarda
ve
şartlarda
gerçekleştirilmektedir. |
Yaklaşık olarak kazaların %33’ü SD’dir ve ölüm oranları %100’e kadar varmaktadır. 2009 yılında ABD Hava Kuvvetlerine ait bir F-16 uçağı, gece görüş gözlüğü kullanılarak atış yapılan bir eğitim sortisinde kaza kırıma uğramıştır. Kaza Araştırma Dairesi manevra sırasında pilotun irtifayı belirleyememesi üzerinde durmuştur. Diğer ilave faktörler ise; tecrübe yetersizliği, dikkat dağılması, görsel taramada bozulmalar, kontrast ve aydınlanma problemleridir. Aynı yıl F-15 E uçağıyla benzer bir kaza gerçekleşmiştir. Gece görüş gözlüğüyle bombardıman eğitimi sırasında, aydınlanmanın az olduğu bir ortamda yine irtifa hatasından dolayı uçak kaza kırıma uğramıştır. Kaza Araştırma Dairesi, kazanın hedef yüksekliğinin tam olarak hesaplanamamasından kaynaklandığı şeklinde rapor vermiştir. 2011 yılında Almanya’da düşen A-10 C uçağı pilotu kötü hava koşulları nedeniyle SD’ye girmiş, çok alçak irtifaya kadar alçalan pilot 600 feet’te atlayarak ciddi şekilde yaralanmıştır. |
1990-1999
yılları
arasında
Amerikan
Hava
Kuvvetlerinde
SD’ye
bağlı
toplam
36 A
Sınıfı
kaza
meydana
gelmiştir.
Toplam
maddi
zarar
557
milyon
$
olup,
daha
önemlisi
44
uçucu
ölmüştür.
Uçak
kaybı,
pilot
kaybı
ve
yeni
pilot
yetiştirilmesi
için
gerekli
harcama
düşünüldüğünde
bu
çok
muazzam
ekonomik
kayıp
demektir.
1992-2000
arasında,
ABD
Hava
Kuvvetleri
A
Sınıfı
kazalarının
%20,2’si
SD
nedenli
iken;
Kara
Kuvvetlerinde
bu
oran
%27,
Deniz
Kuvvetlerinde
%26’dır.
Diğer
taraftan
1972-2000
periyodunda
Hava
Kuvvetlerinde
A
Sınıfı
kazaları
toplamda
100
bin
uçuş
saatinde
1972’de
2,5
kazadan,
2002’de
1
kazaya
gerileme
kaydedilmiştir.
Ama
SD
oranlarına
bakıldığında,
sadece
0,5’ten
0,25’e
azalma
olduğu
ve
son
15
senedir
de
sabit
kaldığı
görülmektedir.
Bu
nedenle
SD,
hala
insan
kaynaklı
uçak
kazalarının
tek
en
yaygın
nedeni
olarak
kabul
edilmektedir.
Yayınlar
SD’yi
üçe
ayırmaktadır: |
Tip 1: Tüm A sınıfı SD kazalarının %80’i Tip 1 ve fark edilmeyendir. Pilotlar SD’nin gelişimini bilinçleri açık olmasına karşın algılayamamakta ve bu durum sıklıkla cross-check sırasında görülmektedir. |
Tip
2:
A
sınıfı SD
kazalarının
%20’si
bu
gruptadır.
Pilot
bilinçli
olarak
SD’ye
girişi
algılamakta
fakat
bunu
SD’ye
bağlamamakta,
sıklıkla
alet
hatasını
öne
sürmektedirler.
En
çok
bilinen
örnek
Graveyard
spin’dir.
Burada
pilot
iç
kulak
ile
göstergeler
arasındaki
uyumsuzluğu
fark
eder.
Hangi
duyusal
sisteme
inanacağına
karar
vermesi
gerekmektedir.
Eğer
iç
kulağına
inanırsa,
uçak
yeryüzüne
kadar
spin
atabilir
ve
yere
çakılır. |
Tip 3: Bu grup SD inkapasitasyon tipidir. En az görülen, bilinen ve anlaşılandır. Örnek Giant Hand illüzyonudur. (Pilotlar uçağı bir tarafa kumanda edemediklerini, fakat diğer yönlere rahatça kumanda edebildiklerini hissederler. Sanki bir devin eli kendilerini o yönde kumanda vermesini zorlaştırmaktadır.) Önerilen önlemler kontrollerden ellerin çekilmesi ve kol hareketleriyle değil de parmaklarla hareketin tekrarlanmasıdır. |
Kaynak |
Dr. Levent ŞENOL |
(Uçucu Sağlığı Araştırma ve Eğitim Merkezi-USAEM, Eskişehir) |
|
Havacılık Tıbbı Derneği /
http://www.hvtd.org/htm/index.html |
|
|