Ben Kimim

 
 
 
  3. KURTULUŞ SAVAŞI:
 

a. 1919 yılında siyasî ve askeri olaylar;

 

(1) Türkiye'de Savunma Amaçlı Kuruluşların Doğuşu:

Mondros Anlaşması’nın memleketi nasıl bir uçuruma götürdüğü anlaşılınca, asker-sivil bütün Türk vatanseverleri yer, yer mukavemet teşkilatları kurmaya başladılar.

Merkezi İstanbul'da olan Vilayeti Şarkiye Müdafaayı Hukuk Milli Cemiyeti, Edirne dolaylarında Trakya Paşaeli Cemiyeti, Trabzon'da Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve vilayetin dolaylarını da kapsayan, merkezi yine İstanbul'da bulunan Trabzon ve Havalisi Ademi Merkeziyet Cemiyeti kuruldu.

 

(2) Yunan Çıkartması:

26 Mayıs 1919'da iki torpido korumasında Ayvalık'a çıkarma yapan Yunan kuvvetleri, Yarbay Ali Çetinkaya'nın kahraman 172 nci Alayı'nın ateşiyle karşılandı. Bu arada Nazilli, Tire, Ödemiş ve Bergama da düşman tarafından işgal edildi.

28 Mayıs 1919'da Yunan birlikleri Aydın'a girdi. Manisa işgal edildi. Bu işgaller sırasında da Yunanlıların yöre halkına karşı olan davranışları değişmedi.

Yunanlıların devamlı ilerleme çabaları, özellikle Aydın'ı ele geçirmeleri Yunan-İtalyan anlaşmazlığına sebep oldu.
 

(3) Yunan Vahşetinin Barış Konferansına Duyurulması:

İstanbul'da Yıldız Sarayı'nda Osmanlı Şurası toplanarak Yunan vahşetinin Paris Barış Konferansına duyurulması görüşüldü. Bu arada Barış Konferansı Başkanı Fransız Başbakanı George Clemenceau 29 Mayıs 1919 da durumu Yunan Başbakanı Venizelos'tan sorup açıklama istemişti. Venizelos'un verdiği cevaba göre; İzmir'in işgal edildiği gün 163 kişi kaybolmuştu. Bunların 78'i Türk, 62'si Rum ve 23'ü de öteki milletlerdendir. Yağmacıların bulunduğunu itiraf eden Venizelos bunları mahkemeye verdiklerini bildirmişti.

 

(4) Milli Kuvvetlerin Başarısı:

Aydın'ın işgalini takiben Nazilli'de toplanan Yörük Ali Efe, Milli Kuvvetler, 57 nci Tümen Topçuları ve Denizli Müfrezelerinin ortak harekâtı ile 30 Mayıs 1919'da Aydın kurtarıldı. Müfrezeler Aydın ile Nazilli arasında cephe kurdular. Demirci Mehmet Efe de kuvvetleri ile katıldı. Salihli'de toplanan Milli Birlikler Yunanlıları Ahmetler'den geri attı. Bandırma'dan gelen Çerkez Ethem ve atlıları, Parti Pehlivan ve Sarı Efe Edip Bey'in katılışı ile Salihli cephesi oluşturulmuştu.

Yarbay Ali Çetinkaya Milli Milis ve Muntazam Ordu birliklerinden oluşan bir müfreze ile 16 Haziran 1919'da bir Yunan taburunu perişan edip, Bergama cephesini kurdu.

 

(5) Barış Konferansına Gönderilen Heyet:

Osmanlı Hükümeti, Barış Konferansı ile temas edip, haklarımızı savunmak amacı ile Başbakan Damat Ferit Paşa Başkanlığında bir heyeti 8 Haziran 1919'da Paris'e gönderdi. İkinci heyet 10 gün sonra Paris'e gitti.

Haziran 1919 sonunda Barış Konferansı Başkanı, Osmanlı İmparatorluğu'nun Türk olmayan parçalarının Osmanlı'dan ayrılacağı, dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanacağını duyurdu. Damat Ferit heyeti 15 Temmuz 1919'da İstanbul'a döndü. Paris seyahati bir hezimetti.

 

(6) Yunan Davranışlarını İnceleme Heyeti:

15 Temmuz 1919'da Paris Barış Konferansı Anadolu'daki Yunan davranışlarını inceleme amacı ile bir heyet oluşturdu. Bu heyette; Amerika'yı temsilen Amiral Mark Lambert Bristol başkanlığında Fransa'yı temsilen General Bunooust, İngiltere'yi temsilen General Hare, İtalya'yı temsilen General Dall'olio görev aldılar. Heyet ilk toplantısını 12 Ağustos 1919'da İstanbul'da yaptı. Daha sonra İzmir, Aydın, Nazilli, Buca, Ödemiş, Menemen, Manisa ve Ayvalık'ta Türk, Rum ve diğer milletlere mensup 175 kişiyi dinledi. Varılan sonuç tamamiyle Türklerin lehinde idi. Buna uyulduğu takdirde Mütarekenin 7 nci maddesi ileri sürülerek Batı Anadolu işgal edilemezdi. Çünkü orada devletlerin gücünü tehdit eden bir durum yoktu. Herkes rahat ve huzur içinde idi. Ancak, Yunan Kuvvetlerinin İzmir'i işgali, bu bölgede olayların çıkmasına ve giderek çoğalmasına sebep oldu. Heyetin raporuna göre bu işgal;

—Milliyet bakımından çoğunluğa saygıyı gerektiren prensibe aykırı idi.
—İzmir Metropoliti'nin yaptığı "Takdis Ayini" üzücü olayların çıkmasına sebep olmuştu.
—Yerli Rumların davranışları Müslümanları tahrik edici idi.
—Kafileler halinde Patris vapuruna götürülenlere "Zito Venizelos" diye bağırmaya mecbur tutulmuşlardı.
—Bu kafilelerde 14 yaşından küçük çocuklar vardı.
—Müslümanların evlerine girilmiş, kadınlarına tecavüz edilmiş, bazıları öldürülmüştür.
—Yerli Rumların bütün hareketlerine Yunan makamları göz yummuşlardı.

—İzmir’in işgalini duyan civar köyleri Rum halkı bulundukları yerlerde Türklere karşı aynı hareketleri yapmışlardı.

—İşgal edilen yerlerde kadın, erkek ayırımı yapmaksızın birçok Türk öldürülmüş, her şey yağmalanmıştı.
—Menemen’de suçsuz ve savunmasız 1000'den fazla Türk öldürülmüştü.
—İstila ve ehlisalip tutumu uygulanmıştır.

Bütün bu bilgilere rağmen Paris Barış Konferansı, İnceleme Heyeti Raporu'nu görüştükten sonra sadece Venizelos'a bir mektup yazarak;

"Gerek İzmir ilinde gerekse bölgede asayiş ve inzibatın sağlanması için Yunan idaresine tam itimadım bulunduğunu ve Yunan işgalinin geçici olmakla beraber devam etmesinin kararlaştırıldığı" belirtiliyordu.

Bu durum, raporun içeriğini bilen ve rapora umutla bağlananları çok üzmüştü.

Heyet Başkanı Amerikalı Amiral Mark Lambert Bristol "Daha önce Türkleri yanlış tanıdığını, fakat onlarla temas ettikten sonra bütün kanaatlerinin değiştiğini" söylüyor, "Türkiye'nin bölünmemesi gerektiğini" ifade ediyordu. İzmir'de çıkan Yeni Gün gazetesinde Amiral Bristol'ün eşi "Eşimle beraber dolaştıkça ve eşimin görevi gereği yaptığı tetkiklerin sonuçlarını öğrendikçe daha önceleri bende ve kamuoyundaki kanaatlerin uydurma olduğuna inandım. Eşimle İstanbul'dan Ermenistan'a kadar beraber gezdim. Eşimin hislerine ve intibalarına tamamen ortak olarak diyebilirim ki, Türkler doğunun pırlantasıdır. Onlarla öyle bir hazine ve fazilet var ki sevmemek kabil değildir. Türkleri bu tarzda tanımayı başardığım için de memnunum" diyordu.

 

(7) Milne Hattı:

İtalya ile Yunan İşgal Kuvvetleri'nin Anadolu'yu kendilerine mal etme arzuları işgal bölgeleri ile Türkler arasında bir hat tespitine sebep oldu. Barış konferansı 18 Temmuz 1919'da Türkiye'deki İşgal Kuvvetleri Başkomutanı General Milne'yi bu hattı belirlemekle görevlendirdi.

General Milne'nin tespit ettiği ve Barış Konferansı'nın 7 Ekim 1919'da onayladığı "Milne Hattı" şöyleydi.

"Ayvalık 7 mil kuzey batısındaki Osmancık'daki sırtta deniz kıyısından başlamak suretiyle Hacı Osman-Yaylacı Dağı- Madra Dağı-Kestane Dağı-Akmaz Dağı doruğu-Döşeme Köyü-İrgüp Deresi ile Menteşe Deresi arasındaki sırtlar-Bakırçay ile Cumalı Deresi'nin birleşme noktası-Tuğlacık batısı-Sarıtaş dorukları-Azapkaya-Karasili-Yenice Tepecik-Tatarköy-Yeni Çiftli Papazlı-Belen Dağı güneydoğusu-Kestelli-Yarışlı-Sart-Bucak-Çaylı-Bademiye üzerinden İzmir Sancağı güney sınırına giden hattır. Osmanlı Hükümeti'ne Müttefiklerin bu bölgeyi işgal edecekleri, Türk Askeri ve Milli Kuvvetleri'nin bu hattın üç kilometre doğusuna çekilmelerini isteyen bir yazı yazıldı.

 

(8) Esirlerin Dönüşü:

Bu sırada Savaş esirleri yurda dönüyordu. 18 Temmuz 1919'da yaklaşık 706 kişilik bir kafile Mısır'daki Seydibeşir Kampı'ndan geldi. Bunlar, 29 Eylül 1918 tarihinde Şam'da esir olan 50 nci Alay subay ve eratı idi. Mısır'da 150.000 civarında esirimiz olduğu tahmin ediliyordu.

 

(9) Yunan Vahşetinin İstanbul'daki Delegelere Duyurulması:

16–20 Ağustos 1919 tarihleri arasında Alaşehir'de toplanan Milli Kongre İstanbul'daki Amerikan, İngiliz, Fransız ve İtalyan delegelerine mektup yazarak;

"Yunan Ordusunun, bütün insanlığın yüzünü kızartacak zulüm ve vahşette bulunduğu, kadın ve çocukları daha gaddarca öldürdüğü, evleri yağmaladığı ve yaktığı" bildirildi. Bulgarların da Batı Trakya'daki Türkler Bolşevik diyerek, tutukladıkları ve eziyet ettikleri öğrenildi.

O günlerde memleketin İngiliz mi yoksa Amerikan mandası altına mı girmesini tartışanlar vardı. Damat Ferit İngiltere'yi öneriyordu.

11 Ekim 1919'da İzmir faciasının iç yüzünü araştırmak üzere Barış Konferansı tarafından kurulan İnceleme Heyeti içinde bulunan Türk delegesi Kadri Bey raporunu Harbiye Bakanlığına verdi. Birçok yerde olduğu gibi Menemen'de de halk Yunanlılar tarafından koyun boğazlar gibi boğazlanmıştı. Dinlenen Ermeni azınlık aleyhimize, Yahudiler ise lehimize şahitlik yapıyordu.

 

(10) Mustafa Kemal Paşa'nın Atanışı:

30 Nisan 1919 tarihinde Mustafa Kemal Paşa 9 ncu Ordu Birlikleri Müfettişliğine atandı. Mustafa Kemal Paşa 16 Mayıs 1919'da Bandırma vapuru ile İstanbul'dan görev yerine hareket etti. Görevi gereği 19 Mayıs 1919'da Samsun'da karaya çıktı. Mustafa Kemal ATATÜRK memleketin durumunu Nutuk'da şöyle anlatmıştı.

Mustafa Kemal Paşa

Bandırma Vapuru

"1919 yılı Mayısının 19'uncu günü Samsun'a çıktım. Ülkenin genel durumu ve görünüşü şöyledir:

Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu grup, Birinci Dünya Savaşı'nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış. Büyük Savaş'ın uzun yılları boyunca millet yorgun ve fakir bir durumda. Milleti ve memleketi Birinci Dünya Savaşı'na sürükleyenler, kendi hayatlarını kurtarma kaygısına düşerek memleketten kaçmışlar. Saltanat ve hilafet makamında oturan V a h d e t t i n soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta. D a m a t F e r i t P a ş a 'nın başkanlığındaki hükümet aciz, haysiyetsiz ve korkak. Yalnız padişahın iradesine boyun eğmekte ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecekleri herhangi bir duruma razı.

Ordunun elinden silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta...

İtilaf Devletleri, ateşkes anlaşmasının hükümlerine uymayı gerekli bulmuyorlar. Birer bahane ile İtilaf donanmaları ve askerleri İstanbul'da. Adana ili Fransızlar; Urfa, Maraş, Ayıntap (Gaziantep) İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya'da İtalyan askeri birlikleri, Merzifon ve Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta yabancı subay ve memurlar ile özel ajanlar faaliyette. Nihayet, konuşmamıza başlangıç olarak aldığımız tarihten dört gün önce, 15 Mayıs 1919'da, İtilaf Devletleri'nin uygun bulması ile Yunan ordusu da İzmir'e çıkartılıyor.

Bundan başka, memleketin her tarafında Hıristiyan azınlıklar gizli veya açıktan açığa kendi özel emel ve maksatlarını gerçekleştirmeye, devleti bir an önce çökertmeye çalışıyorlar."

Mustafa Kemal Paşa "Trabzon, Erzurum, Sivas, Van vilayetleri ile Erzincan ve Canik müstakil livalarına" gereken emirleri verebilecek, bu il ve sancaklarda sınırı olan; Diyarbakır, Bitlis, Elazığ, Ankara ve Kastamonu vilayetleri ile Kolordu Komutanlıkları da onun, görev yapma sırasında kimseye danışmadan vaki olan müracaatlarını dikkate alacaklardı. Sonradan Maraş ve Kayseri'nin de onun emri altında olduğu bildirildi.

Mustafa Kemal Paşa'nın açık görevi; gönderildiği bölgede asayişi sağlamak, Samsun, Vezirköprü, Merzifon ve dolaylarından, İslam ahaliye, Pontus Rum Çetelerinin yaptıkları saldırıları da önlemekti.

Mustafa Kemal Paşa derhal harekete geçerek; Samsun, Havza ve Amasya bölgelerinde hükümet yetkilileri ve ilin ileri gelenleriyle temas kurup, onlardan bilgi aldı. Mersinli Cemal ve Ali Fuat Paşa'da Mustafa Kemal Paşa ile birlikteydi. İngiliz Generali Milne 6 Haziran 1919'da Osmanlı Harbiye Bakanlığı'na bir yazı yazarak; 9 ncu Ordunun bir teşkilat gereği olarak lağvedildiği bilindiği halde 9 ncu Ordu birliklerine bir Genel Müfettiş, 9 ncu Ordu için ayrıca bir Kurmay Başkanı ve Kurmay Heyetinin atanması anlaşılamamıştır. Bu hususun duyurulmasını ve yeni düzenlene hakkında kendisine bilgi verilmesini istemişti. Ayrıca Mustafa Kemal Paşa gibi seçkin bir general ve kurmay heyetinin memleket içinde dolaşmasının kamuoyunu tedirgin edeceğini, onun için de Mustafa Kemal Paşa ve Kurmay heyetinin hemen geri çağırılması gereklidir diyordu.

 

(11) Mustafa Kemal Paşa'nın Görevden Alınışı:

Harbiye Bakanlığı 8 Haziran'da Mustafa Kemal Paşa ve Heyeti'ni geri çağırdı.Mustafa Kemal ATATÜRK bu durumu Nutuk'ta söyle anlatmıştı.

"Bu tarihten beş gün sonra, yani 8 Haziran 1919'da, İstanbul'a Harbiye Nazırı tarafından çağırıldığımı ve gizlice sorup soruşturmam üzerine, kimler tarafından ne için istendiğimi devlet adamlarımızdan birinin haber verdiğini daha önce başka bir münasebetle yaptığım açıklamada ifade etmiştim. O zat, Genelkurmay Başkanlığı makamında oturan C e v a t  P a ş a idi. Bunun üzerine, İstanbul ile yapılmış olan yazışmaların bir kısmı herkesçe öğrenilmiştir. Bu yazışmalar, Erzurum’da görevden ayrıldığım tarihe kadar değişik Harbiye Nazırlarıyla ve doğrudan doğruya sarayla devam etmiştir.

Anadolu'ya geçeli bir ay olmuştu. Bu süre içinde bütün ordu birlikleriyle temas ve bağlantı sağlanmış; millet mümkün olduğu kadar aydınlatılarak dikkatli ve uyanık bir duruma getirilmiş, milli teşkilat kurma düşüncesi yayılmaya başlamıştı. Genel durumu artık bir komutan emrine uymamış ve onu yerine getirmemiş olmakla birlikte, milli teşkilat ve hazırlıkların yönetimine devam etmekte olduğuna göre, şahsen asi duruma geçmiş olduğuma şüphe edilemezdi. Bundan başka ve özellikle girişmeye karar verdiğim teşebbüs ve faaliyetlerin köklü ve şiddetli olacağını tahmin güç değildi. O halde, yapılacak teşebbüs ve faaliyetlerin bir an önce şahsi olmak niteliğinden çıkarılması mutlaka, bütün bir milletin birlik ve dayanışmasını sağlayacak ve temsil edecek bir heyet adına olması gerekli idi.

Bu sebeple, 18 Haziran 1919 tarihinde, Trakya'ya verdiğim direktifte işaret ettiğim bir noktanın uygulanma zamanı gelmiş bulunuyordu. Hatırınızdadır ki, o nokta, Anadolu ve Rumeli'deki milli teşkilatları birleştirerek,bir merkezden temsil ve idare etmek üzere, Sivas'ta genel bir milli kongre toplamaktı. Bu gayenin gerçekleştirilmesi için yaverin C e v a t  A b b a s  B e y'e 21/22 Haziran 1919 gecesi, Amasya'da yazdırdığım genelgenin esas noktaları şunlardı:

1. Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir.

2. İstanbul hükümeti üzerine aldığı sorumluluğun gereğini yerine getirememektedir. Bu durum milletimizi yok olmuş gibi gösteriyor.

3. Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.

4. Milletin içinde bulunduğu durum ve şartların gereğini yerine getirmek ve haklarını gür sesle cihana duyurmak için her türlü baskı ve kontrolden uzak milli bir heyetin varlığı zaruridir.

5. Anadolu'nun her bakımdan en güvenli yeri olan Sivas'ta hemen milli bir kongrenin toplanması kararlaştırılmıştır.

6. Bunun için bütün illerin her sancağından milletin güvenini kazanmış üç temsilcinin mümkün olan en kısa zamanda yetişmek üzere yola çıkarılması gerekmektedir.

7. Her ihtimale karşı, bu mesele milli bir sır olarak tutulmalı ve temsilciler, gereğinde yolculuklarını kendilerini tanıtmadan yapmalıdırlar.

8. Doğu illeri adına, 23 Temmuz'da, Erzurum'da bir kongre toplanacaktır. O tarihe kadar öteki illerin temsilcileri de Sivas'a gelebilirlerse, Erzurum Kongresi'nin üyeleri de Sivas genel kongresine katılmak üzere hareket ederler.

Görüyorsunuz ki, bu yazdırdığım hususlar, zaten vermiş ve dört gün önce Trakya'ya tebliğ etmiş olduğum bir kararın bir genelge ile Anadolu'ya da bildirilmesinden ibarettir. Bu kararın 21/22 Haziran 1919 gecesi, karanlık bir odada alınmış korkunç ve esrarlı yeni bir karar olmadığı, zannımca kolaylıkla takdir buyurulur."

Mustafa Kemal Paşa kömür ve benzin sıkıntısı çekildiğinden dönmesinin biraz gecikeceğini bildirdi. Neden geri çağırıldığını da sordu.Geri çağırılmasının İngilizlerin isteği olduğu cevabını aldı. İstanbul'a dönmesi için verilen emri dinlemeyen Mustafa Kemal Paşa'nın bu tutumu karşısında21 Haziran'da, 15 nci Kolordu Komutanı Kazım Karabekir'e Mustafa Kemal Paşa'ya vekâlet edeceğinin kararlaştırıldığını, 15 nci Kolordu'ya kimin komutan olmasını tavsiye ettiğini sordular.

Kazım Karabekir Paşa'nın 22 Haziran 1919'da verdiği cevap çok ilginçti. "Şu anda benim Erzurum'dan ayrılmam doğru değildir. Esasen Kolorduya vekâlet edecek münasip bir kimse de yoktur. Değerli Komutanların birer bahane ile iş başından uzaklaştırılması bizim mahvımızı çabuklaştırır. Sıhhi durumunun görev yapmasına engel hali yoksa Mustafa Kemal Paşa'nın Müfettişlikten ayrılması tehlikeli olacaktır."

23 Haziran 1919'da İçişleri Bakanı Ali Kemal; Mustafa Kemal Paşa'nın azledildiğini, hiç bir resmi sıfatı kalmadığını ve emirlerinin dinlenmemesi gerektiğini yukarıda adları geçen illere bildirdi. Buna rağmen 2 Temmuz'da, Doğu Vilayetleri Müdafaayı Hukuk Cemiyeti'nin Erzurum'da yaptığı kongreye katıldı. İstanbul Hükümeti ve Samsun'daki İngiliz İşgal Komutanlığı durumdan kuşkulanıyordu. Bu nedenle, Mustafa Kemal Paşa İstanbul'a geri çağırıldı. Fakat geri dönmeyi ret edince 8 Temmuz 1919'da 9 ncu Ordu Müfettişliğinden alındı.

 

(12) Mustafa Kemal Paşa'nın İstifası:

Gelişen bu durum karşısında Mustafa Kemal Paşa 8/9 Temmuz 1919 günü saat 23.00 sıralarında görevi ile askerlik mesleğinden çekildiğini bildiren telgrafı Harbiye Bakanı ve Padişaha çekti. Durumu 9 Temmuz 1919 tarihindeki Erzurum Kongresi'ne katılacaklara bildirdi.

 

(13) Mustafa Kemal Paşa'ya Bağlılık Mesajları:

13 Temmuz 1919 tarihinden önce 15 nci Kolordu Komutanı General Kazım Karabekir'den, sonra 2 nci Ordu Müfettişi Vekili Kurmay Albay Selahattin ve daha sonra da, 20 nci Kolordu Komutanı General Ali Fuat (Cebesoy)'dan özetle; Mustafa Kemal Paşa'nın istifasının asker ve sivil bütün ilgilileri üzdüğünü, ancak istifanın vatana hizmette yegâne çare olduğu görüşünde birleşerek teselli olduklarını ve gıpta ettiklerini, vatan kurtarmak gibi mukaddes görevde her türlü fedakârlığa hazır olup, başta komutan ve sivil idareciler olmak üzere emirlerinde olacaklarını telgrafla bildiriyorlardı. Böylece Mustafa Kemal Paşa askeri üniformasını çıkararak milletin sinesine dönüyordu.

 

(14) Erzurum Kongresi:

23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında yapılan Erzurum Kongresi'nde alınan en önemli kararlar şunlardı.

"Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, bölünemez. Yabancı işgal ve müdahale sebebiyle, Osmanlı Hükümeti dağıldığı takdirde, millet direnecek ve kendini savunacaktır.Merkezi Hükümet, vatanın istiklalini korumayacaksa gayeyi sağlamak için geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümet kongre veya toplantı halinde olmadığı dönemler için bir temsil heyeti seçecektir.”

 

Mustafa Kemâl ve Kongre Üyeleri

 

(15) Sivas Kongresi:

Mustafa Kemal, Erzurum Kongresi ve kurulan Temsilciler Heyeti'nin başkanlığına seçildi. Doğudaki 15 nci Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa da bütün kuvvetleriyle birlikte Mustafa Kemal Paşa'nın emrine girdi. Erzurum Kongresi'nden sonra ikinci adım olarak ve bu defa bütün vatan sathının temsilcileriyle birlikte Sivas'ta bir kongre toplanmasına karar verildi. 4 – 11 Eylül 1919'da Sivas Kongresi toplandı. Erzurum Bölge Kongresi'nin kararları; yurt temsilcilerinin katılmasıyla ülke genelinde Sivas Kongresi'nde de kabul edildi ve Mustafa Kemal Paşa burada da Temsilciler Heyeti Başkanlığı'na getirildi. Böylece ülke bütününde milli bir teşkilat olarak Anadolu ve Rumeli Müdafaayı Hukuk Cemiyeti kuruldu.

 

Temsilciler Heyeti Başkanı Mustafa Kemal Ve Heyet Üyeleri

 

(16) Dağıtılan Beyanname:

Erzurum ve Sivas Kongreleri'ne katılan Temsilciler Heyeti İstanbul Hükümeti ile irtibatını kesmiş idi. Bu sıralarda Sadrazan Damat Ferit Paşa, İçişleri Bakanı Adil, Savunma Bakanı Süleyman Şefik Paşa ve taraftarları 20 Eylül 1919 tarihinde Padişah Mehmet Vahdettin'e aşağıdaki Beyanname'yi imzalattılar.

 

(a) Beyanname-i Hümayun: (X)

Bugünlerde Anadolu'da serzede-i zuhur olan ahval ve harakatın safahatı mahallerinden cürudeden telgrafnamelerden vasıl-ı sem'i ittılaımız olmuştur. Bu hal esef-i iştimal İzmir işgali ile anı takip eden vakayii fecianın Anadolu Vilayet-ı Şarkıyyesi mukadderetı hakkında işaa edilen rivayatın efkâr-ı ahalide hasıl ettiği teessürat neticesi olup vukuat ve şayiat-ı mezküreden bilcümle efrad-ı ahalimizle beraber kalbimizde husule gelen teessürat pek amik ve huku-u devlet ve milletinsıyaneti ve emrinde sarı-ı mahasal gayret etmek cümlemiz için pek tabii ise de şu an-ı mühimde hükümet ve millete terettübeden vazife, teşebbüsat-ı ma'kuleri siyasiyeye ve ittihazaray-i umumiye ile muhafaza-i hukuka çalışmaktan ibarettir. Hükümetimizin takip ettiği siyaset neticesinde, İzmir fecayii Avrupa düvel ve milet-i mütemeddinesinin nazarı dikkat ve müveddetini celbile mahsusa-i'zam ve bitaraftane tahkikata iptidar olunarak enzar-ı medeniyette hakkımız tezahür etmekte bulunduğu ve Anadolu Vilayat-ı Şarkiyyesine dair olan rivayet ve şayiata karşu da hükümetçe hertürlü teşebbusattan hali kalınmayıp zaten vahdet-i milliyetimizi ihlal edecek hiçbir karar ve tedbir olmadığı halde dahil-i memalikte asayiş ve ınzıbatı sektedar ve nüfuz-ı hükümeti haleldar eyliyecek hergüna harekât ve efrad-ı millet beyninde tefrika ve şıkakı müeddi olacak hertürlü teşebbüsat devletimizin menafii esasiye ve hayatiyyesiyle kabil-i te'lif değildir. Bazı kimseler tarafından memleketin vazi'yyet-i hakıkıyyesini tebdil ve güya ahali ile hükümet arasında muhalefet vücudü ilan edilerek hakkımızda Avrupa efkâr-ı umumiyesinin taglıt kılınması menafii aliyeti memleketi külliyen rahnedaredebileceği gibi bilvücuh şayanıteessüf olan bu hal şerait-i kanuniye dairesinde biran evvel icrasını arzu eylediğimiz intihabatı da duçarı teahhurat ederek sulhün takarrübetmekte bulunduğu bir sırada vücudu labüdd olan Hey'eti Meb'usanın içtimaını ta'vik ve bu yüzden hükümetin müşkilatını tezyideyleyecektir.

Bugün umum efrad-ı milletimden intizarım hal ve mevkıin nezaketini bittakdir memleketin intizam ve asayişini muhil harekâttan içtinab eylemek ve bu suretle kariben sulh müzakeresine davet olunacak Osmanlı Murahhasları konferansı muvacehesinde milletle hernahenk olarak isbat-ı mevcudiyet edebilmektir.

Altıbuçuk asırdanberü Avrupa muvazenesinde bir amil-i mühim olan devletimizin vahdet ve tamamiyetini Devlet-i Osmanıyyenin mevki ve haysiyyetini te'min edecek bir sulha kariben nailliyetimizi süphayiyyeden ümid etmekteyim. Düyel-i Muazzamanın hissiyat-ı nesfetkaraneleri ve hakikate gittikçe nüfuzetmekte olan Avrupa ve Amerika efkâr-ı umumiyesinin isidalperverliği bu ümmidini tevsik eylemektedir.

Hükümetin hertürlü müşkilat-ı dâhiliyeden masün kalarak takviyesi ve memleketimizin hertarafında ahkâm-ı kavanine harfiyyen riayetle sunuf-ı tebaamızın mahfiziyet-i hukuku ehass-ı amalimiz olup hey'et-i hükümetimizin de bu babdaki amal-i hümayyunumuzu tamamiyle rehber-i hareket ittihaz edeceğine eminim.

Şu efkâr ve amal-i halisanemezin memalikimizin her cihetine neşr-ü tamımile sadakat ve hamiyyetlerinden mutmain olduğum bilcümle efrad-ı milletimin sem'i ıttılaına ısalini irade ederim.

24/Zilhicce/337 – 20 Eylül 335

20 Eylül 1919 Mehmet Vahidettin

(X) Harp Tarihi Vesikalar Dergisi Sayı:10

 

(b) Beyannamenin Açıklaması:

Padişah Mehmet Vahidettin'e imzalatılan ve yayınlanan beyannamede daha ziyade anlaşılır şekilde şu noktalara değinilmektedir;

Bugünlerde Anadolu'da meydana gelen olaylar ve durumun seyrini, buralardan aldığımız telgraflardan öğreniyoruz. İzmir'in üzülerek öğrendiğimiz işgali ve onu takip eden feci olaylar, Anadolu'da doğu illerinin geleceği hakkında ileri sürülen sözler, halk indinde üzüntü sebebi olduğu gibi olanlar ve duyulanlar halkla beraber bizde de derin üzüntüye sebep olmuştur.

Devletin hakları ve milletin korunması amacı ile gayret etmek hepimiz için tabii ise de, şu önemle anda hükümet ve millete düşen görev; makul olan siyasi teşebbüste bulunmak ve umumun kabul edebileceği hukukun korunmasına çalışmaktır.

Hükümetin takip ettiği siyaset sonucu; İzmir faciası Avrupa ile medeni devletlerin dikkatine sunulmuştur. Özel bir heyet olayları yerinde incelemeye başlamıştır. Hakkımız medeniyet nazarında ortaya çıkacaktır. Anadolu doğu illerine yayılan ve üretilen haberlere karşı hükümetçe her türlü girişimde bulunulacaktır.

Zaten milletin birliğini bozacak hiçbir karar ve teklif yapılmamıştır.

Bazı kimseler tarafından memleketin özel durumu değiştirilmekte ve güya halk ile hükümetin arasında muhalefet olduğu ilan edilmektedir.Bu durum kanunen bir an evvel yapılmasını istediğimiz seçimlerin ertelenmesine sebep olmaktadır.

Sulhun yapılmakta olduğu bir sırada yapılması gerekli olan milletvekillerinin toplantısı gecikecek ve bu yüzden hükümetin uğradığı güçlükler artacaktır.

Tüm millet fertlerinden istediğim, Hükümet emirlerine tamamen uyulmasıdır. Memleketin intizam ve asayişini bozacak hareketlerden kaçınılmalı ve bu suretle yakında sulh masasına davet edilecek Osmanlı temsilcilerinin toplantıya milletle hem fikir olarak katılmaları sağlanmalıdır.

Altı buçuk yüzyıldan beri Avrupa'nın dengesinde önemli rol oynayan devletimizin birlik ve bütünlüğünü ve Osmanlı Milleti'nin haysiyetini temin edecek bir sulha yakında ulaşmamızı lütufkâr tanrıdan ümit etmekteyim.

Büyük devletlerin hissiyatı ve gerçeği gittikçe anlayan Avrupa ve Amerika halkının, ideal genel fikirleri bu umudumuzu doğrulamaktadır.

Hükümetin, yurt içinde herhangi bir problem yaratılmayarak takviyesi ve memleketin her tarafından halkımızca kanunlara uyulması ve tabi olunan kanun hükümlerinin muhafazası gayemiz olup, Hükümet üyelerinin de bu konuda Padişah tarafından verilecek direktiften hareket tarzları için rehber olarak kabul edeceklerine eminim.

Bu fikirler ve iyi niyetimizin memleketimizin her tarafına yayılması ve dağıtım ile sadakati ve memleketi kurtarmaya ve koruma isteklerinden emin olduğum milletin fertlerinin tamamına duyurulması irade ederim.

20 Eylül 1919

Mehmet Vahdettin

 

(17) Ermeni Çeteleri:

Ekim 1919'da İngilizler Maraş, Antep, Kilis ve Urfa'yı Fransızlara teslim ettiler. Fransızların silahlandırdığı Ermeniler de Adana kazalarından Saimbeyli, Kozan ve Süleymanlı'da hükümete karşı ayaklandılar. Bölgede, belgesiz hiç kimse yolculuk edemiyordu. Fransızların işgal edemediği yerler de Ermeni çetelerinin tehdidi altında idi.

 

(18) Milletvekili Seçimleri:

2 Ekim 1919'da Ali Rıza Paşa sadrazamlığa getirilmişti. 4 Ekim'de Heyeti Temsiliye Başkanlığına bir telgraf çekerek Wilson Prensiplerine uygun olarak Meclisi Mebusan seçimleri yapılacağını, bundan evvel hayati önemi olan bir karar alınamayacağından, Heyeti Temsiliye bölgesinde genel seçim yapılmasına müsaade edilmesini istedi. Ayrıca, Bahriye Bakanı Salih Paşa'yı müzakere için Amasya'ya yolladı. İstanbul temsilcisi ile Heyeti Temsiliye arasında 22 Ekim 1919'da yapılan görüşmelerde prensip anlaşmasına varıldı.

Anadolu'da milletvekili seçimi serbestçe yapılacaktı. Toplanacak millet meclisi kabul ettiği takdirde Sivas Kongresi'nin kararları uygulanacaktı. Heyeti Temsiliye, Millet Meclisi'nin düşman işgali altında bulunan İstanbul'da toplanmasını doğru bulmuyordu. Bu konuda İstanbul Hükümeti direndi ve seçimler yapıldı. Seçilen Millet Vekilleri İstanbul'a gitmeden Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde toplanarak milli istekler konusunda bilgi aldılar ve ortak hareket tarzı belirlediler.

 

(19) Millî Sözleşme Beyannamesi (Misak-ı Milli):

Erzurum ve Sivas Kongreleri'nin tabii bir sonucu olan bu faaliyetten Misak-ıMilli Beyannamesi meydana çıktı. Mustafa Kemal Paşa İstanbul'a gitmedi. 29 Aralık 1919'da Mustafa Kemal Paşa'nın askerlikten çıkarılma kararı kaldırıldı. İstifa etmiş sayıldı. Madalyalarının geri alınmasından vazgeçildi. Padişah bu kararı 4 Şubat 1920'de onayladı.

 

(20) Yunan Politik Makamlarının Kararı:

31 Aralık 1919'da politik makamlarının askeri birliklerden gerekenlerine gönderdiği bir yazıda; Barış Konferansı İzmir ve havalisinin boşaltılmasına karar verse dahi Yunanlıların bu karara uymayacakları, işgal ettikleri topraklarda milli bir kuvvet oluşturarak işgale devam edecekleri ve İzmir'i ilhak için hazırlıklara başladıkları öğrenilmişti. Bu durumda bütün kuvvet ve araçlarla Yunanlılara karşı harekete geçilmesini gerektiriyordu.

9 Ocak 1920 tarihinde gönderilen diğer bir yazıda; Anadolu ve Rumeli’nde nasıl hareket edileceği, bu maksatla ne gibi tedbirlerin alınacağı ve yapılacak koordinasyonların neler olacağı açıklanıyordu.

 

(21) İstanbul'da Meclisin Açılışı:

12 Ocak 1920'de Meclisi Mebusan İstanbul'da toplandı. Padişah açılışa hastalık bahane ederek gelmedi. Damat Ferit Paşa, Padişahın yazılı nutkunu okudu.

 

(22) İzmir Neden Yunanistan'a İlhak Edilmedi:

Yunanlıların ve Rum milliyetçilerinin İzmir'in Yunanistan tarafından ilhakı hakkında aşırı istekli olmalarına rağmen hemen, hemen gerçekleştirememişlerdi. Bunu önleyici ciddi sebepler vardı. Bunlar şu şekilde sıralanabilir:

—Amerika çoğunluğu Türklerin yaşadığı topraklarda Türklerin egemen olmasını istiyordu. Wilson Prensiplerine de uyuyordu.

—Müttefikler arasında İngiltere, Hindistan gibi ahalisinin bir kısmı Müslüman olan şimdiki Pakistan dahil sömürgeleri vardı. İngiltere Müslüman ve Müslüman olmayan Hintlilerin Türkiye meselesine karşı lehte davranışlarını dikkate almak zorunda idi. İngiltere ilhaka razı değildi.

—İtalyanlar Yunan işgalinin tamamen karşısında idiler.

—Fransa’da Cezayir, Fas gibi çoğunluğu Müslüman olan sömürgelerinde Türkiye lehine davranışlar başgöstermişti.

—Hilafet makamı asırlardır Türkler tarafından işgal ediliyordu. Hilafet merkezinin tehlikeye düşmesi İngiliz ve Fransız sömürgeleri dahil bütün Müslümanların tepkisine yol açacaktı. İlgililerce, İzmir olayının Türkiye lehine sonuçlandırılmasını, aksi takdirde hiç bir Müslüman askerinin silâhaltına alınamayacağı Fransız Hükümeti'ne bildirilmişti. Fransa da ilhakı istemiyordu.

İLAVETEN:

—İstanbul ve Ankara'nın aldığı tedbirler.

—Türk Milli Kuvvetleri'nin birden bire çoğalması ve müdahaleler birinci derecede rol oynamıştı.

Buna rağmen Yunanlıların İzmir'i ilhaka kararlı oldukları seziliyordu. Nitekim 26 Ocak 1920'de İzmir'deki Yunan yüksek komiseri Sterghiades ile General Kontino Milyatı ve Manisa'daki Yunan Tümen Komutanı İvano, Başbakan Venizelos ile görüşmek üzere bir savaş gemisi ile Sakız Adası'na gittiler. Venizelos'un onlara "şayet Müttefikler Yunanlılardan İzmir'in boşaltılmasını isterlerse Yunan Kuvvetleri yerlerini terk etmeyecek ve direnecek" şeklinde direktif verdiği sanılıyordu. Bu görüşmeden sonra İzmir ve çevresinde Yunan Kuvvetlerinin sayısının arttığı ve yüz bini geçtiği görülmüştü. Anadolu'daki yerli Rumların da İzmir bölgesine akın ettikleri izlenmişti.

 

(23) Millî Sözleşmenin İlanı (Misak-ı Millî):

27 Ocak 1920'de Misak-ı Millî Beyannamesi kabul edilerek dünyaya ilanı kararlaştırıldı. Müttefik devletler bu karardan hiç memnun olmadılar. Padişaha baskı yaparak 3 Mart 1920'de Ali Rıza Paşa'yı istifa ettirdiler, yerine 8 Mart'ta Salih Paşa getirildi.

 

(24) İstanbul'un İşgali Ve Şehzadebaşı Karakolu'nun Basılması:

Millî Sözleşme (Misak-ı Millî), cephaneliklere yapılan baskınlar ile silah ve cephanenin alınması ve Fransız karargâhına düzenlenen baskın, Fransız subay ve erlerinin mavnalarla Anadolu'ya taşınması İngiliz ve Fransızları o derece kızdırdı ki, İngilizler İtilaf Devletleri adına 16 Mart 1920'de İstanbul'u işgal ettiler. Millet Vekilleri Meclisi basıldı. Şehzadebaşı karakoluna yapılan baskında uyuyan 61 Türk askerine ateş açılmış, 10 bando eri süngülenerek şehit edilmişti. İngiliz davranışı daha mı az vahşice idi? Ancak Salih Paşa 16 Mart'ta İstanbul'un işgali, Şehzadebaşı Karakoluna yapılanlar ile Türk Komutan ve vatanseverlerden 67 kişinin tutuklanıp Malta'ya sürülmesini kabul edemediği için 2 Nisan'da istifa etti.

2 Nisan 1920'de Halide Edip (ADIVAR), Doktor Adnan (ADIVAR), Hüsrev (GEREDE), Yunus Nadi, Yusuf Kemal (TENGİRSENK), Rıza Nur, Abdullah Azmi, Hoca Vehbi, Cami (BAYKUT)İstanbul'dan Ankara'ya geldiler.

Halide Edip 2 Haziran 1920'de Eskişehir'e gidip hastabakıcı olarak çalışmaya başlamıştı. Damat Ferit 5 Nisan 1920'de yeniden Sadrazamlığa getirildi. Damat Ferit ilk olarak 11 Nisan'da Meclisi Mebusanı kapattı. Bu olay ile İstanbul'un Anadolu ile irtibatı tamamen kesilmişti. İstanbul Hükümeti uydurma fetvalarla Kuva-yı Milliyecileri asi, eşkıya ve Padişah düşmanı olarak ilan etti.

Padişah taraftarı Anzavur çeteleri, Biga havalisinde acımasız bir yıldırma hareketine girişti. Anadolu'nun cahil ve tutucu çevrelerinde bu fetvaların büyük tesiri görülmüştü. Bunun sonucu Düzce, Bolu ve nihayet 19 Nisan'da Beypazarı ve bazı yerlerde isyanlar çıktı.

 

(25) Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Kuruluşu:

Mustafa Kemal Paşa ve Milli Kurtuluşa inanmış idealist bir grup, milletin geleceği ile ilgili kararları verecek olan Millî Meclisi toplama çabası içindeydi. Son Osmanlı Mebusan Meclisi'ne seçilen temsilcilerden bir kısmı İstanbul'dan kaçarak Anadolu'ya geçmiş, bir kısmı İstanbul'a gitmemişti. Bu temsilciler Ankara'ya davet edilmiş ve İstanbul'dan dönmeyen ve tutuklananların yerine yeni temsilciler seçilerek 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Ankara'da toplanmıştı. Meclis "Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir" esasına göre oluşmuştu.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Açılışı

 
Mustafa Kemal'in Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde

 Yaptığı Açılış Konuşması

24 Nisan 1920'de Meclis, Mustafa Kemal Paşa'nın teklifiyle yasama ve yürütme yetkisini, seçeceği bir heyete vermeyi kararlaştırdı. Meclisin başkanı aynı zamanda bu heyetin de başkanı olacaktı. 25 Nisan 1920'de geçici bir hükümet kurulmuş ve 2 Mayıs 1920'de göreve başlamıştı.

25 Mayıs 1920'de Millî Kuvvetlerin Düzce'yi almasıyla Anzavur ve Padişahın İnzibat Kuvvetleri dağıtıldı. Fakat bu defa Zile, Tokat ve Yozgat'ta isyanlar çıktı. Ancak, bunlar da Ağustos ayına kadar Millî Kuvvetler tarafından bastırıldı.

 

(26) Son Osmanlı Hükümeti:

21 Ekim 1920'de Vahdettin, Damat Ferit'i bir defa daha azlederek yerine Tevfik Paşa'yı sadrazam olarak atadı. Tevfik Paşa, son Osmanlı Sadrazamı olarak Türkiye Cumhuriyetinin ilanına kadar görevine devam etti.

 

(27) Ordu Birliklerinin Kurulması:

İngiliz Komutanlığı tarafından, Yunan Kuvvetleri'nin işgaline müsaade edilen "Milne Hattı" 27 Haziran 1920'de Yunanlılar tarafından geçilince; Türkiye Büyük Millet Meclisi, milis teşkilatı ve diğer mücahitlerin mevcut düzenli ordu birliklerine katılmasını kabul etti.

Batı Cephesi Komutanlığına 28 Haziran 1920'de Ali Fuat (CEBESOY) Paşa atandı.

 

(28) Yunan Hava Kuvvetleri:

Birinci Dünya Savaşı'nda Yunan Hava Kuvvetleri İngiliz ve Fransız uzmanlar tarafından kurulup düzenlenmişti. Yunan Hava Kuvvetlerine bağlı bazı uçakların zaman, zaman Çanakkale bombardımanlarına iştirak etmişlerdi.

Yunan Hava Kuvvetleri Makedonya cephesinde Bulgarlara karşı da savaşmıştı. Birinci Dünya Savaşı sonunda Yunan Hava Kuvveti "Eleniki Stratiostiki Aeraporia" şu tip uçaklara sahipti:

Uçak Tipi                            . 

Miktarı  . 

Breguet-14/Silahlı keşif 12
Dorand AR-1/Silahlı keşif 22
Spad-VII/Av 16
Spad-XIII/Av 8
Nieuport-24/Av 14
Toplam 72

O zaman için modern tiplerden oluşan bu 72 uçak 3 tabur (Filo/Squadron) halinde teşkilatlanmıştı. Drama'da 532 nci Tabur, Atina-Gudi'de 533 ncü Tabur ve Selanik-Leket'de 534 ncü Tabur konuşlanmıştı. Taburlar 16 av ve 19 bombardıman uçağından oluşmaktaydı. İlave olarak her taburda bir foto keşif uçağı ile meydan emniyetini sağlayan bir hava bölüğü vardı. Yunan Hava Kuvvetleri Komutanı Binbaşı Dethezy idi. Yunan Hava Kuvvetleri müttefikler tarafından destekleniyordu.

 

(a) Müttefiklerin Yunan Hava Kuvvetlerini Takviye Etme Sebepleri:

Birinci sebep; Yunan ordusunun Odessa'da Boşeviklere karşı kullanılması isteniyordu. 534 ncü Tabur bazı personeli ve Spad-XIII uçakları ile Odessa'ya gönderildi. 9 Şubat 1919'da karaya çıkan öncü birlikler, Kızıl Ordunun ileri harekâtı karşısında derhal geri çekildi.

İkinci sebep; Yunan Hava Kuvvetlerinin, Anadolu işgal kuvvetlerine hava desteği sağlaması için güçlendirilmesinden İngilizler yakından ilgilenmekteydi. Bunların sonucu olarak;

Birinci Dünya Savaşı sonunda Sedes'deki İngiliz Hava Eğitim Üssü tesisleri ve Selanik'teki uçak parkıŞubat 1919'da Yunanlılara devredildi. Yunan Deniz Kuvvetlerine bağlı hava gücüne ait (Aneksantite, Ellenika, Naftika ve Smini) dört uçak birliği bulunuyordu.

Taşoz Adası'nda H 1, Mondros'ta H 2, Stavroz'da H 3 ve Midilli'de H 4 birlikleri üslenmişti. Bu birliklerde İngiliz yapısı Sophwith Pup, Sophwith Baby, Sophwith Camel tipi av uçakları ile De Havilland–4, De Havilland–9 tipi keşif/bombardıman ve Short–184 tipi deniz uçakları vardı. 1918 yılında İngiliz Deniz Kuvvetleri ile ortak kullanılan bu uçaklar, Aralık ayında Montros'ta toplanarak Yunan Deniz Kuvvetleri'ne katılmıştı.

Deniz Kuvvetleri uçak birlikleri Şubat 1919'da iki ünite halinde toplanıp Atina civarındaki Faleron ve Tatoi üslerine yerleşti. Deniz uçakları Mondros'ta kalmıştı.Birlikte; Sopwith Camel F–1av tipi 15 uçak, De Havilland–4 ve De Havilland–9 bombardıman tipi 12 uçak, Short–184 keşif tipi dört deniz uçağı bulunuyordu. Yunan Kara ve Deniz kuvvetleri elindeki 100'e yakın uçağa karşılık, çoğunluğu Sedes eğitim üssünde yetiştirilmiş 65 subay ve astsubay havacıya sahipti. İzmir'in işgal plânı hazırlanırken işgal kuvvetlerine hava birliklerinin de katılması kararlaştırılmıştı. Hava birliklerinden 532 nci Tabura "A", 534 ncü Tabura "B" ve 533 ncü Tabura "C" işaretleri verilmişti.

İlk olarak "C" Taburunun Breguet–14 silahlı keşif uçaklarından kurulu bir bölüğü harekâta hazırlandı. Yunan işgalinden sonra, 2 Haziran 1919'da İzmir'e gelen hava birliği, 14 Haziran 1919'da Paradizo'da karaya çıkarılan deniz kuvvetlerine ait dört adet De Havilland–9 tipi uçağı ile takviye edilerek, Seydiköy'e yerleşti. Bu birlik 20 Haziran 1919'da Alaşehir yakınına intikal etmişti.

 

(b) Yunan Komutanının Hava Birliğine Verdiği İlk Türk Mevzilerini Bombalama Emri:

Sefer Kuvveti Komutanı General Paraskopulos 26 Temmuz 1919'da hava bölüğüne Soma'daki Türk mevzilerine bombardıman emri verdi. Yunan Başkomutanının Yunan Donanması Amiral gemisi Averof aracılığı ile gönderdiği emir şöyleydi.

Genel Karargâh 26 Temmuz 1919
No: 2767  

Averof Süvariliğine

1. Düşmanın en önemli ve asli toplandığı yer Soma dolaylarıdır. Bu ayın 21'nde Dualarköy dışında ve demiryolunun yanına 105'lik iki adet uzun namlulu top yerleştirilmiştir.

2. Akdeniz tümeni bu ayın 21'nde Soma'ya doğru bir keşif taarruzu yapmış ve asileri dağıtmıştır. Düşman telaşa düşerek bozulmuştur.

3. Soma'daki düşman mevzilerinin uçaklar ile bombardımanı bu bozgunu tamamlayacaktır. Bununla beraber Soma şehri ile civar köyleri bombalanmayacaktır.

4. Bu sebepten Deniz Uçak Filosuna gerekenlerin ulaştırılmasını rica ederim.

  Baş Komutan
  L. PARASKOPOLOS

Anadolu'daki Yunan Hava Birlikleri zamanla takviye edildi. Yunanlılar ana üs ve ikmal merkezini Gaziemir'de (İzmir) kurdular. İkinci ve üçüncü hava birlikleri burada, deniz ve hava kuvvetleri ise Halkapınar'da üslendi. Manisa, Ödemiş, Bergama, Bayındır, Karaağaç, Ayvalık ve Aydın'daki yardımcı hava meydanlarından kalkarak harekâta katıldılar.

 

(29) Anadolu'da Türk Hava Kuvvetleri (1920):

Türk Hava Kuvvetlerinin ilk nüvesini; Anadolu'da toplanan pilot, rasıt ve makinistlerle, Konya, Erzurum, Elazığ ve Diyarbakır'daki uçaklar teşkil ediyordu. İstanbul'dan kaçarak iltihak eden havacı personel sayısı oldukça fazla olmasına rağmen en az iki yıldan beri eğitim yapamadıkları için uçuştan uzaklaşmış durumdaydılar. Konya'daki uçaklar gece gündüz demeden uçuşa hazır duruma getirilmeye çalışılıyordu. Ancak, uçakların kaplama bezlerini dış etkilerden koruyacak ve profil direncini azaltmak için germeyi sağlayacak selülozik esaslı emayit/astar boyasını bulmak mümkün değildi. Ayrıca diğer uçak parça ve malzemeleri de bulunmuyordu. Buna rağmen teknisyenler canla başla çalışıyordu.

Savaşın başından beri Rusya'da esir bulunan havacı Fesa Evrensev Ocak 1920'de Rusya'dan kaçarak Trabzon'a geldi ve Doğu Cephesinde görev aldı. 23 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi'nin Ankara'da toplanması münasebetiyle halkın moralini yükseltmek ve psikolojik etki sağlamak amacıyla Ankara'ya bir uçak müfrezesi gönderilmesi için Konya İstasyonu'na emir verildi. Konya'daki 5 nci Bölük'ten üç uçak havalanarak Ankara'ya geldi. Deniz Yüzbaşı Pilot Ahmet Nuri'nin (ÇELİK) komuta ettiği bölükte Pilot Üsteğmen Avni (ARIKÖK), Pilot Astsubay Halil ve Rasıt Teğmen Osman Nuri (BAYKAL) bulunuyordu. Müfreze PFALZ D-III av ve iki AEG C-IV keşif uçağından kuruluydu. Müfrezede iki de makinist bulunuyordu. Konya'da geçirdiği bir uçak kazası sonucu hastaneye kaldırılan emektar Deniz Pilot Yüzbaşı Savmi'de(UÇAN) bu sıralarda taburcu olmuş, Millî Savanmu Bakanlığı Harbiye Dairesi'nde hava işlerini yürütmekle görevlendirilmişti. Yüzbaşı Savmi bu bölüğün irtibat ve ihtiyaç işleriyle meşgul olmaktaydı.

 

Fesa Evrensev

23 Nisan'da Ankara üzerinde gösteri uçuşları bir adet AEG C-IV uçağı ile yapıldı. Uçuş alanı iyi olmadığı için Üsteğmen Avni iniş esnasında ikinci AEG C-IV uçağını ağır şekilde kırdı. Deniz Yüzbaşı Ahmet Nuri de PFALZ D-III uçağı ile rulede kırım geçirdi.

Balıkesir cephesindeki 61 nci Tümen Komutanı Kazım Paşa (ÖZALP) 21 Mayıs 1920'de Ankara'da kuzey cephesi için iki uçak istemiş, fakat Ankara'da faal durumda yalnız bir uçak bulunduğundan bu talep karşılanamamıştı.

 

Kazım Özalp

 

(30) Türk Hava Kuvvetleri'nde Teşkilat Değişikliği:

23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti kurulduktan sonra Mayıs 1920'de doğudaki hava teşkilatında değişiklikler yapıldı. Erzurum İstasyonu'ndaki 7 nci ve 8 nci Uçak Bölükleri 15 nci Kolordu Komutanlığının 27 Mayıs 1920 tarihli emri ile lağvedildi ve yerine 15 nci Uçak Bölüğü kuruldu.

Milli Savunma Bakanlığı Harbiye Dairesi; Yeşilköy uçak istasyonunun tahliyesi, İzmir'in işgali ve Maltepe Hava Meydanı'ndaki son gelişmeler sebebiyle 13 Haziran 1920'de, 328 sayılı emri ile hava teşkilatının düzenlenmesine karar verdi. Yeni teşkilat; "TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ ORDULARININ İLK HAVA KUVVETLERİ TEŞKİLATI" oluyordu.

Bu teşkilat Millî Savunma Bakanlığı Harbiye Dairesi'nin 13 Haziran 1920 tarih ve 328 sayılı emri ile Hava Kuvvetleri Şubesi ve iki uçak istasyonundan oluşuyordu. 1 nci Sınıf Uçak İstasyonu Eskişehir'de üslenecek, iaşe ve idari bakımdan 20 nci Kolorduya bağlanacaktı. 2 nci Sınıf Uçak İstasyonu Erzincan'da üslenecek, iaşe ve idari bakımdan 15 nci Kolorduya bağlı olacaktı. 2 nci Sınıf Erzincan Uçak İstasyonu'nda bir tamir atölyesi bulunacak ve Elazığ'daki 2 nci Osmanlı bölüğünden kalan uçak ve teçhizat Erzincan'a nakledilecekti. Hava Kuvvetleri Şubesi satın alma, tedarik, zat işleri, nakil ve tayin işlerine bakacaktı.

Eskişehir'deki Batı Cephesi Komutanlığı emrinde iki av ve iki keşif uçağından oluşacak 1 bölük kurulacaktı. Aynı cephenin 12 nci Kolordu, 23 ncü Tümeninin emrinde Uşak'ta üslenecek üç av ve bir keşif uçağından kurulu bir müfreze gönderilecekti. Önceleri Kartal Uçak Müfrezesi ismini alan bu birlik daha sonra 2 nci Bölük adını almıştır. İşte bu sekiz uçaklı iki Bölük Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordularının ilk Hava Kuvvetlerini teşkil etmiştir. Her iki Bölükte de basit bir tamirhane ve bir kamyon vardı. Eskişehir istasyonunda bir uçuş okulu ve fabrika seviyesi bakım atölyesi kurulması da öngörülüyordu.

Konya'daki uçak istasyonu Eskişehir'e intikal ile imalatı Harbiye Müdürü Binbaşı Latif Bey'in emrine girecekti.

 

(31) 2 nci Sınıf Diyarbakır Uçak İstasyonu:

14 Haziran 1920 tarihli Millî Savunma Bakanlığı emrinde Diyarbakır ve Elazığ'daki uçak istasyonu yerinde kalıyordu. Uçak Bölüğü 13 ncü Kolordu emrinde idi. Burada Elcezire (Dicle ve Fırat nehirleri arasındaki Irak toprağı) Cephesi Komutanlığına bağlı olan birlikte altı uçak vardı. Uçuş faaliyeti yoktu.

21 Haziran 1920'de Ankara'daki uçak müfrezesinde onarılan uçakların Eskişehir'e intikal ettirilmesi emredildi. Ayrıca, 30 Haziran 1920'de Konya İstasyonu'nun 12 nci Kolordu Komutanlığı tarafından Eskişehir'e intikali emredildi. Bu nakil Eskişehir İstasyonu'nun cepheye daha yakın olması nedeniyle uygun görülmüştü.

Hava birliklerinin uçak malzemesi ve ikmal yönünden desteklenmesi için Harbiye Dairesi'nin mevcut bir deposu yoktu. Ayrıca eğitim ihtiyaçları da dikkate alınarak Hava Kuvvetleri Şubesi Müdürlük yapılarak teknik ve tedarik sorumlulukları ile birlikte Genelkurmay'a bağlandı. Böylece teşkilat daha pratik, merkezi bir yönetime kavuşmuştu. Ancak Hava Kuvvetleri teşkilatı uygulamada zamanla değişikliklere uğradı. İlerleyen savaş şartlarını göz önünde bulunduran Millî Savunma Bakanı Fevzi Paşa (ÇAKMAK) 5 Temmuz 1920'de Konya İstasyonu'nun Eskişehir'e naklini durdurdu. 20 nci Kolordu lağvedildiğinden, Konya İstasyonu doğrudan Batı Cephesi Komutanlığına devredildi.

 

(32) Uçuş Birliklerinin Harekât Kontrolü:

Millî Savunma Bakanlığının 14 Haziran 1920 tarihli 326 sayılı aşağıdaki emrinde (özetle) Uçuş Birliklerinin harekât kontrolü Kolordu ve Cephe Komutanlığına veriliyordu. Bu emre göre;

—Üç av ve iki keşif uçağı ile 1 nci Uçak Bölüğü Eskişehir'de, iki av uçağı ile 2 nci Bölük Uşak'ta kurulacak,

—Her bölükte basit bir tamirhane ve bir kamyon bulunacaktı.

1 nci Uçak Bölüğü Batı Cephesi Komutanlığına, 2 nci Uçak Bölüğü cephedeki görevi bakımından 12 nci Kolordu Komutanlığına bağlı olacak, bu komutanlıklarla irtibat yapmak için birer hava irtibat subayı bulundurulacaktı.

Her iki bölüğün personel, uçak ve malzeme ikmali Konya İstasyon Komutanlığı tarafından sağlanacaktı.

Konya İstasyonu’ndaki uçakların çoğunun av olması, keşif uçaklarının eski ve yetersiz sayıda bulunması nedeniyle mevcut av uçaklarına keşif ve bombardıman görevleri de verilmişti. Daha sonra Konya'da hazırlanan iki keşif uçağı Eskişehir'deki 1 nci Uçak Bölüğüne gönderildi. Her iki bölüğe birer kamyonla, birer seyyar atölye tahsis edildi. Konya'daki 54 adet uçak bombası da Eskişehir'e gönderildi.

Sarıköy - Polatlı arasına 1 nci Uçak Bölüğü için, Afyon-Dumlupınar arasına 2 nci Uçak Bölüğü için birer yardımcı meydan hazırlanmıştı.

 

(33) Konya Uçak İstasyonu:

Pilotların iki yıldan beri eğitimsiz olmaları yanında uçakların yedek parça yokluğu ve emayit astar boyalarının bulunmaması sonucu, hava harekâtının başlangıcında uçuşlar sırasında çok sayıda kaza ve kırım olayı yaşanmıştı. Bulunmayan yedek parça ve malzeme yerine mevcutlardan uydurulmaya çalışılıyordu. Tecrübeli uçak makinistlerinin çoğu Anadolu'ya geçemediği için uçakların faal duruma getirilmesi büyük güçlükler arz ediyordu. Bulunmasında güçlük çekilen emayit malzemesinin yapılabilmesi için kimyager ve malzeme uzmanları tarafından incelenmesi istendi. Emayitkarışımı için gerekli selülozik ham malzeme bulunmadığından formül bilinmesine rağmen üretilemiyordu. Fakat bu soruna bulunan ilginç çözüm; eski Hava Kuvvetleri Müfettişlerinden Binbaşı Muzaffer Bey (ERGÜDER) tarafından Eskişehir'de Batı Cephesi Kurmay Başkan Vekili olduğu sırada şöyle açıklanmıştı.

 

Muzaffer ERGÜDER

"Batı Cephesinin ilk uçak birliğini oluşturmaya çalışan on beş-yirmi havacı ve makinistin Konya'dan Eskişehir'e getirdikleri birkaç eski uçağı tamamlamalarını seyrediyordum. Bir gün bir uçağın kanat bezine bir mayi sürüldüğünü görerek bunun ne olduğunu sordum."

"Efendim işe yarayabileceğini umduğumuz uçakların kanat ve gövde bezleri hava tesirinden dolayı gevşemiş, özelliğini kaybetmiş, elimizde bu gerginliği sağlayacak emayit yok, patates ve paça suyu ile yumurta akını karıştırıp bir mayi hazırladık gerdirmeyi temin için bunu kullanıyoruz" cevabını verdiler.

Alman Paşa uçak bölüklerinden kalma tek kişilik av uçaklarının durumları daha iyi olduğundan onarımda bunlara öncelik veriliyordu.

İşte bu çeşit uydurma ve belki de dünyada başka hiç bir yerde uygulaması görülmemiş işlemlerle faal duruma getirilen uçakların savaşa katılması sağlanabilmiştir.

Konya İstasyonu'nda emayit yapımı için aynı mutad uygulanmaktaydı. Patates kabukları ile koyun ve sığır paçaları bir kazanda kaynatılıyor, çıkan jelâtinli sıvı ikinci bir kazanda yumurta akı ve kola ilave edilerek tekrar kaynatılıyor gövde, kanat ve kumanda kaplamalarına sürüldüğünde emayit özelliğini veriyordu.

Sabahın erken saatlerinde uçuş, uçuş emniyeti yönü ile iyi değildi. Güneşli ve sıcak havalarda oldukça iyi sonuç alınmaktaydı. Fakat çok katlı sürülen bu sıvı katılaşınca uçağın ağırlığını arttırdığından performansını düşürmekteydi. Rutubetli ve yağmurlu havalarda ise ıslanan kaplama bezleri hemen gevşiyor ve bu durumda uçuşa çıkmak çok tehlikeli oluyordu. Av uçaklarının kanatları kontrplak kaplı olduğu için, daha iyi sonuç alınabiliyordu. Bu nedenle ilk olarak av uçaklarının tamiratı yapılmış ve yenilenen ilk üç uçak Kartal Müfrezesi'ne teslim edilmişti. Yeteri kadar keşif uçağı olmadığından Konya İstasyonu Fen Müdürü Teğmen Şakir Hazım (ERGÖKMEN) motorsuz iki Albatros D-III gövdesinden istifade edilerek çift kişilik keşif uçağı yapılmasını teklif etti. Uçaklardan birisi bu amaçla ayrılarak, tadilata başlandı. Fakat uçağın ağırlık merkezinin çok geriye gideceği ve dengesinin bozulacağı anlaşılınca bu değişikliğin yapılmasından vaz geçildi. Konya'daki onarım faaliyetleri, uçak mühendisi ve kifayetli teknisyenlerin bulunmayışı sebebiyle uçucuların basit tecrübe ve bilgileri ile yapılmaya çalışılıyordu.

 

(a) Konya Uçak İstasyonu Personel Durumu (Temmuz 1920):

 

İstasyon Komutanları:

 

Deniz Pilot Yüzbaşı Savmi (UÇAN) / İlk aylarda

 

Deniz Pilot Yüzbaşı Ahmet Nuri / Nisan - Haziran 1920

 

Pilot Yüzbaşı Fazıl / Vekâleten, sonra İstasyon Komutan Vekili oldu.

 

Topçu Binbaşı Abdüllatif

 

Rasıt Yüzbaşı İ. Hakkı / Konya isyanı sırasında vekâleten.

   
 

Refakat Subayı:

 

Rasıt Teğmen Osman Nuri (BAYKAL)

 

Fen ve Tecrübe Şubesi :

 

Pilot Teğmen Şakir Hazım (ERGÖKMEN) / Müdür Vekili

 

Rasıt Teğmen Sıtkı (TANMAN)

   
 

Fen Şubesi Pilotları:

 

Sivil Pilot Halim (CANKO)

 

Sivil Pilot Kazım

 

Sivil Pilot Nurettin

 

Sivil Pilot Remzi

 

Sivil Pilot Rıdvan

 

Sivil Pilot İsmail Zeki

   
 

Eğitim ve Öğrenim Şubesi:

 

Pilot Yüzbaşı Abdullah (VAN) / Baş Öğretmen

 

Sivil Pilot Behçet

 

Sivil Pilot Hayrettin

 

Sivil Pilot İhya / Öğretmen

 

Sivil Pilot Hasan Basri (ALEV)

 

Baş Makinist Eşref / Şube Baş Makinisti

 

Sivil Pilot Vecihi (HÜRKUŞ)

 

Sivil Pilot Cemal (TURGUTLU)

 

Sivil Pilot Halil (ZİVER)

 

Rasıt Üsteğmen Muhsin (ALPAGOT) / Sonra Batı Cephesi Komutanlığı Uçak Kısım Amiri

 

Rasıt Üsteğmen İbrahim Ethem / Konya isyanında şehit oldu.

 

Rasıt Üsteğmen İbrahim Nafiz / Öğretmen

 

Rasıt Üsteğmen Hüseyin Hüsnü (BİLGE) / Öğretmen

 

Rasıt Üsteğmen H. Hulki (GÖKDENİZ)

   
 

Fotoğraf Şubesi:

 

Rasıt Teğmen İbrahim Hakkı (ANK)

 

Osman Tayyar / Pilot eğitimi

 

M. Nuri

 

Teğmen Esat (YARKINÖZ)

 

Teğmen Hamdi (ÇAYPINAR)

   
 

Depo Personeli:

 

Deniz Yüzbaşı Ahmit Ali (TEZUÇAN) / Müdür

 

Rasıt Üsteğmen Mazlum Rıfat / Müdür Yardımcısı

 

Pilot Üsteğmen Emin Nihat (SÖZERİ) / Batı Cephesi Foto Ks. A.

Bunlardan başka Sıhhiye, İdare, İaşe, Nakliye ve Fen Şubesi ile Bomba Tamir Atölyesi, Marangozhane, Pervane İmalathanesi, Motor hane, Kuşhane, Tüfekhane gibi tesisler vardı. İstasyonda 20 subay, 9 sivil (eski astsubaylar) 111 teknisyen, 82 erden kurulu 222 kişilik bir kadro bulunması gerekirken, 15 subay, 17 makinist, 16 makinist yardımcısı, 30 sanatkâr, 6 şoför olmak üzere 84 hazır mevcudu vardı.

 

(b) Konya Uçak İstasyonu Uçak Durumu:

Konya İstasyonu'nda; ikisi uçuşa hazır, dokuzu onarımda, altısı yedek parçası olmadığından onarılamayan toplam 17 uçak vardı. Temmuz 1920'de onarımlar sonucu aşağıdaki 17 uçaktan 13'ü birliklere gönderilmişti. Uçak durumu şöyleydi.

 

ALBATROS D-III / Av 160 Beygir

 

2 adet / 1 nci Bölüğe gönderildi.

 

1 adet / 2 nci Bölüğe gönderildi.

 

1 adet / Konya'da kırım geçirdi.

 

1 adet / Konya'da iki kişilik hale getirmek amacıyla tadil edildi. Fakat sonuç alınmadı.

   
 

ALBATROS D-V / Av 160 Beygir

 

2 adet / 1 nci Bölüğe gönderildi.

   
 

PFALZ D-III / Av 160 Beygir

 

1 adet / 1 nci Bölüğe gönderildi.

 

1 adet / 2 nci Bölüğe gönderildi.

 

1 adet / Ankara'da ağır kırım geçirdi.

 
1 adet / Konya'da kaldı.
   
 

DFW C-V / 2 kişilik Silahlı Keşif 160 Beygir

 

1 adet / 1 nci Bölüğe gönderildi.

   
 

RUMPLER C-VII / 2 kişilik Silahlı Keşif 260 Beygir

 

1 adet / 1 nci Bölüğe gönderildi.

 

(34) Konya İsyanı:

Anadolu'daki Millî Kuvvetlerin kanun dışı ve padişaha asi olduğunu bildiren (Huruc-u Ala siltan gibi) İstanbul'dan çıkarılan fetvaların etkisiyle, Konya'da 3 Ekim 1920 günü Bozkır İsyanı adı ile anılan büyük bir ayaklanma başladı. Konya'da güçlü bir askeri birlik bulunmadığı için, çevre illerden de asilerin katılmasıyla isyan süratle genişledi. Uçak İstasyonu'nu kurtarmak için teknisyenlere varıncaya kadar personele silah dağıtılarak istasyonun korunmasına girişildi.

Birliği kuşatan 100'ü aşkın asilere, yedi subay, teknisyen ve 25 er karşı koydu. Çarpışma sonunda, Birinci Dünya Savaşı'na katılmış, yara bile almamış olan Rasıt Üsteğmen İbrahim Ethem şehit düştü. (sayfa 46'daki resim) Başta İstasyon Komutanı Rasıt Yüzbaşı İsmail Hakkı ve bazı arkadaşları çemberi yarıp kaçabildilerse de subay ve erlerden bir kısmı esir düştüler. Konya'ya doğru Milli Kuvvetlerin sevk edilmesi üzerine, asiler Karaman Bölgesi'nin batısına doğru çekilerek orada toplandılar. İsyancılar, Konya Uçak İstasyonu'nu işgal ettikleri sırada uçak ve motorlara dokunmamışlar, sadece malzeme depolarının kapılarını kırıp, işlerine yarayabilecek bazı alet ve edevatı almışlardı.

 

Şehit Rasıt Üsteğmen İbrahim Ethem

 

Bozkır İsyanı meydana gelince, Genelkurmay Başkanlığı 12 nci Kolorduya emir vererek Afyon'daki Kartal Müfrezesi'ne ait bir uçağın asileri bombalamak üzere Konya'ya gönderilmesini istedi. O sırada müfreze emrinde tek bir faal av uçağı bulunuyordu. Uçağın bombardıman ve alçaktan makineli tüfekle ateş kabiliyeti yoktu. Bu nedenle Eskişehir'deki 1 nci Bölükten bir uçak istendi. O anda Eskişehir'deki iki keşif uçağı da arızalı idi. Bunlardan biri acele olarak tamir edildi ve trenle Konya'ya sevk edildi. Fakat yaptığı deneme uçuşunda ağır kırım geçirerek kullanılamaz duruma geldi. Bu sebeple Bozkır İsyanı'na katılan asilere karşı uçak kullanılamamıştı.

Evvelce Eskişehir'e nakli kararlaştırılıp sonra vazgeçilen Konya İstasyonu, isyandan sonra Eskişehir'e taşındı. Konya'da sadece malzeme deposu kalmıştı. Bu depo da 1920 yılı sonunda Eskişehir'e taşında. Konya İstasyon Komutanlığı 1 Şubat 1921 tarihinde lağvedildi. Konya'daki tamirhane Hava Kuvvetleri Müdürlüğü emrinde görevine devam etti.