Ben Kimim

 
 
 
BÖLÜM  III

İSTİKLÂL SAVAŞINDA TÜRK HAVACILIĞI

 

DÜŞMAN İŞGALİNİN YARATTIĞI KARIŞIKLIK GÜNLERİNDE DAĞILAN HAVA BİRLİKLERİMİZİN, MİLLİ MÜCADELE İÇİN YENİDEN DERLENİP TOPARLANMASINA ÇALIŞILIYOR

Filistin cephesinin çökmesinden sonra 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşmasını takip eden günlerde Filistin ve Suriye'den çekilebilen bir kısım hava birliği Konya'da, Irak cephesinden geri çekilen küçük bir hava birliği Elâzığ'da toplanmıştı. Yeşilköy meydanında da oldukça fazla sayıda uçak ve malzeme bulunuyordu.

Düşman işgalinin yarattığı karışıklık ve şaşkınlık günlerinde birlikler dağılmış ve hemen her şey sahipsiz kalmıştı. Havacılığın başında da ileriyi görerek uçakları ve teçhizatı derleyip toparlayacak bir kimse mevcut değildi.

İstanbul'a giren düşman kuvvetlerinden İngiliz ve Fransız hava birlikleri Yeşilköy'deki Hava Meydanını ve tesisleri işgal ettiler. Türk havacılarını buradan çıkarttılar ve kendileri yerleştiler. Yeşilköy'den çıkartılan Türk havacıları, imkan nispetinde kurtarabildikleri uçak ve malzemelerini mavna ve kayıklarla karşı sahildeki Maltepe'ye naklettiler. Bu uçak ve malzemelerini şimdiki Maltepe vapur iskelesinin hemen Doğusunda, İdealtepe civarındaki düzlük sahaya ve depolara yerleştirdiler.

ANADOLU'DA MUSTAFA KEMAL PAŞANIN EMRİNDE MİLLİ MÜCADELEYE KATILMAK İSTEYEN PİLOTLAR, GECE MALTEPE MEYDANINDAN UÇAKLARLA KAÇMAYA TEŞEBBÜS EDİYORLAR

Memleketimizin işgal yıllarında, İstanbul Hükümetinin yayın organı olan Peyami Sabah Gazetesinde Ali Kemal ismindeki gazeteci, Anadolu'daki Millî Mücadele aleyhine devamlı yazılar yazıyordu. Bu arada genç Türk havacılarını suçlayan, bunların İttihat ve Terakki Partisine mensup olduklarını ve bir an evvel tutuklanmaları gerektiğini belirten yazılar da gazetede yer alıyordu.

Bu yazılardan tedirgin olan havacılar, her an tutuklanabilecekleri endişesiyle muhtelif yol ve vasıtalarla birer ikişer Anadolu'ya geçmeye başladılar.

Havacılardan bir kısmı, İstanbul'dan Anadolu'ya geçişlerini, Maltepe meydanındaki uçakları kaçırmak suretiyle gerçekleştirmeyi planladılar. Bu suretle kendileri İstanbul'dan kaçıp Millî Mücadele Kuvvetlerine katılırken aynı zamanda ilerde çok ihtiyaç duyulacak bir kısım uçağı da Anadolu'ya kazandırmayı düşündüler.

Kaçış planı ancak gece şartlarında uygulanabilirdi. Çünkü işgal kuvvetlerine ait nöbetçiler ve aynı zamanda civarda yaşayan yabancı azınlıklara ait şahıslar bütün gün boyunca meydandaki faaliyetleri gözetliyorlardı.

Maltepe meydanında muhtelif cins ve tipte 45 adet uçak bulunuyordu. Bu uçakların yansından fazlası uçabilir durumda idi. Kaçış için, faal olan uçaklardan 1 adet iki kişilik ve 3 adet tek kişilik uçak seçildi.

7 Haziran 1920 gecesi hazırlıklar tamamlandıktan sonra, gece saat 02.00 civarında uçaklar motorlarını çalıştırıp piste doğru ruleye başladılar.

İlk kalkışa geçen uçak dar ve kısa olan pistten kalkmayı başaramadı ve pistin dışına çıkarak kırıldı.

Tek kişilik bu uçağı takiben kalkış yapacak olan uçak, iki kişilikti. Ancak iki kişilik olarak dizayn edilen uçağın zaten dar olan arka pilot mahalline üçüncü bir şahıs daha bindirilmiş ve ayrıca uçağın boş yerlerine üç kişinin eşyaları yerleştirilmişti. Bu şekilde kalkış ağırlığının çok üzerine çıkan uçak, kalkış rulesinde pistin sonuna geldiğinde yerden kesilme süratini elde edemedi. Pist bitince düşük süratle zorla yerden kesilen uçak yapraklanarak o hızla yere vurdu. Uçakta bulunan üç kişi muhtelif yerlerinden yaralandılar.

Üçüncü uçak Albatros D-III tipinde bir av uçağı idi. Uçağın pilotu, az önce önünden kalkmaya teşebbüs eden iki uçağın kalkışlarının başarılı olmadığını görmesine rağmen her ne pahasına olursa olsun şansını denemeye karar verdi. Herhangi bir zorlukla karşılaşmadan normal kalkışını yapan pilot Anadolu istikametine yönelerek meydandan uzaklaşmaya muvaffak oldu.

Dördüncü uçak ise motorunda meydana gelen bir yangın sonucu kalkış yapmayı başaramadı.

İşte iyi planlanamamış; noksan, acele ve hatalı kararlarla uygulanmaya çalışılan bu kaçış teşebbüsü böylece başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

BAŞBAKAN VE SAVUNMA BAKANI DAMAT FERİT PAŞA PİLOTLARIMIZIN MALTEPE MEYDANINDAN KAÇIŞ TEŞEBBÜSÜNÜ BİR RAPORLA İSTANBUL'DAKİ İNGİLİZ TEMSİLCİSİNE BİLDİRİYOR!

Pilotlarımızın Maltepe Meydanından gece uçaklarla kaçış teşebbüsü İstanbul'da büyük olay yaratmıştı. Başbakan ve Savunma Bakanı Damat Ferit Paşa olayı aynı gün, bir raporla İstanbul'daki İngiliz İşgal Kuvvetleri Temsilcisine bildirdi. 600 yıllık şanlı geçmişe sahip bir devletin Başbakanlığı makamına yükselmiş olan bir şahsın, yabancı bir işgal kuvvetinin temsilcisine nasıl hesap verdiğini gösteren bu ibret verici rapor şöyledir:

"SAVUNMA BAKANLIĞI KARARGAHI

  7 Haziran 1920

     İngiltere Temsilcisi General Shutle Worth Cenaplarına

    1. 6/7 Haziran 1920 gecesi Maltepe Uçak Meydanından Yüzbaşı Fazıl, Teğmen Şakir Hazım, sivil makinist Eşref ile meydanda görevli astsubay ve erler saat 03.30'da birliğin kasasını da alarak Kartal İstikametinde karadan firar etmişlerdir.

    2. Gece saat 02.00'de meydandan kaçırılmak üzere hazırlanan 4 uçaktan 1 tanesi uçmaya muvaffak olmuş, 1 uçak, benzinin tutuşmasından yanmış, diğer 2 uçak kalkış pistinin civarında kırılarak parçalanmıştır.

    3. Bu uçaklarda kazaya uğrayan pilotlar Haydarpaşa Hastanesinde tedavi altına alınmışlardır.

    4. Firara teşebbüs edenler tarafından, olaydan önce Nöbetçi Subayı ile Muhafız Bölük Komutanının tutuklandıkları anlaşılmıştır. Olayı takiben Maltepe, Kartal, Üsküdar Jandarma ve İnzibat Karakollarına ve aynı zamanda Atış Okulu ile İstihkam Tabur Komutanlarına bilgi verilmiştir.

    5. Hava Kuvvetleri Müfettişliğince olay yerinde soruşturma yaptırılmaktadır. Hava Meydanı kordon ve gözetleme altına alınmıştır. İzmit Bölge Komutanlığına, Kandıra ve İzmit arasındaki hattın derhal tutularak bölgenin aranması ve firarîlerin yakalanması için emir verilmiştir. Gebze Kaymakamlığına da mesaj çekilmiştir. Durum Deniz Kuvvetlerimize de bildirilmiş olduğundan, İzmit Körfezinde bu amaçla karakol görevi verilecek harp gemilerimizin harekatına müsaade edilmesini ve ayrıca İngiliz Deniz Kuvvetlerince de İzmit Körfezinde Haydarpaşa'dan İzmit'e ve Karadeniz'de, İstanbul Boğazı çıkışından Kandıra'ya kadarki bölgede dikkatli bulunulmasını rica ve bu vesile ile saygılarımı sunarım efendim."  (Türk Havacılık Tarihi III, sayfa 18-19)

  Başbakan ve Savunma Bakanı
  Ferit
 

BAŞBAKAN DAMAT FERİT PAŞANIN İHBARI ÜZERİNE MALTEPE MEYDANINDAKİ BÜTÜN UÇAKLARIMIZ, HANGAR VE TESİSLERİMİZ, İNGİLİZ İŞGAL KUVVETLERİNE MENSUP ASKERLER TARAFINDAN YAKILIP TAHRİP EDİLİYOR!

Maltepe firarı olayını takiben Hava Kuvvetleri Müfettişliği tarafından Meydan Komutanlığına atanan Yüzbaşı Sadettin'in raporunda, meydandaki uçaklarımızın, hangar ve tesislerimizin yakılıp tahrip edilişi şöyle anlatılmaktadır:

“HAVA KUVVETLERİ MÜFETTİŞLİĞİNE

  18 Haziran 1920

     1. İngilizlerin işgali altında bulunan meydanımızdaki tesisler 17 Haziran 1920 Perşembe günü öğleden sonra saat 16.00 civarlarında İngiliz askerleri tarafından bomba ile yıkılıp yakılmış, hangarın içinde bulunan uçaklarla teçhizat ve malzeme tamamen parçalanmış, hangar civarında bulunan diğer uçaklar da bombalarla tahrip edilmiştir.

    2. Meydan Komutanlığının Muhasebe Dairelerinde dolap, sandık ve çekmeceler parçalanarak evrak ve kayıtlar yırtılıp atılmıştır. Kilerde mevcut erzaktan bir miktar fasulye ile zeytinyağı bırakılıp diğer erzak alınmıştır. Daire ve kapıları kırık bir şekilde Jandarmaya teslim edilmiştir.

    3. Bugün de uçaklar ve malzemeler bombalarla imha edilmektedir. Ambarlarda mevcut uçak motorları, telsiz - telgraf teçhizatı, masa iskemle gibi eşyalar arabalara yüklenerek Bostancı istikametine götürülmüştür.

    4. Meydan Komutanlığında bulunan personelin ilerde sorumlu tutulmamaları için yukarıdaki maddelerde belirtilen kayıp ve tahribatı yerinde inceleyip tespit etmek üzere hemen bir heyetin görevlendirilmesini arz ederim." (Türk Havacılık Tarihi III, sayfa 19,20)

  Maltepe Hava Meydanı Komutanı
  Yüzbaşı Sadettin

İZMİR'İN İŞGALİ SIRASINDA KOLORDU KOMUTANININ, HİÇBİR OLAY ÇIKARILMAMASINI VE MALZEMENİN DE TAHRİP EDİLMEMESİNİ EMRETMESİ YÜZÜNDEN GAZİEMİR MEYDANINDAKİ UÇAK VE MALZEMELER SAĞLAM OLARAK DÜŞMANIN ELİNE GEÇMİŞTİR

Yunan kuvvetleri 15 Mayıs 1919 günü İzmir'e çıkmaya başladıktan sonra bir kısım birlikleri Gaziemir'e gelip hava meydanını işgal etmişlerdir. İşgalden önce birlik personelinden bir kısmı kaçmayı başarmış, bir kısmı da esir edilmiştir. Meydanda bulunan 4 adet uçak ile bu uçaklara ait malzeme ve teçhizat sağlam olarak düşmanın eline geçmiştir.

"Türk Havacılık Tarihi" kitabında, uçak ve malzemelerin düşmanın eline sağlam olarak geçmesinin sebebi şu şekilde izah edilmektedir:

“Yunanlıların İzmir'i işgal etmelerinden önce İstanbul Hükümeti, kendilerine bağlı Nadir Paşa adında birisini İzmir'e 17 nci Kolordu Komutanı olarak tayin etmişti. Bu şahıs, komutası altındaki bütün birlik ve kuruluşlara, Yunanlıların İzmir'e girişlerinde hiçbir olayın çıkarılmamasını, hiçbir direnişte bulunulmamasını ve keza malzemenin de tahrip edilmemesini emretmiş olduğundan İzmir'deki hava birliklerinin uçak ve malzemesi ne kaçırılabilmiş ne de tahrip edilebilmiştir.” (Türk Havacılık Tarihi III, sayfa 22)

ANADOLU İÇLERİNDEKİ MEYDANLARDA TOPLANAN UÇAKLAR MİLLÎ MÜCADELEDE KULLANILMAK ÜZERE ONARILIP FAAL HALE GETİRİLMEYE ÇALIŞILIRKEN BİRÇOK. LOJİSTİK GÜÇLÜKLERLE KARŞILAŞILIYOR

Milli mücadelede Ordu içerisinde yeni bir teşkilatlanmaya gidilirken Hava Kuvvetleri için şöyle bir düzenleme düşünülmüştü:

Filistin ve Irak cephesinden uçarak veya karadan taşınarak Güney ve Doğudaki muhtelif meydanlara getirilen arızalı, hasarlı ve uçamaz durumdaki uçaklar Konya meydanında toplanacaktı. Konya'daki tamirhane; tezgâh, teçhizat ve ustalarla takviye edilerek hasarlı ve arızalı uçakların bu tamirhanede uçar hale getirilmesi sağlanacaktı. Konya'da uçaklar faal hale getirildikçe, Eskişehir, Afyon, Uşak ve Polatlı'da Hava Birlikleri kurulacaktı.

İstanbul'dan Anadolu'ya küçük gruplar halinde kaçabilen pilot, rasıt ve makinist havacılar Konya'da toplanmaya başlamışlardı. Bir taraftan da, çoğu hurda bulunan çok çeşitli tipteki uçakların tamirlerine başlanmış bulunuyordu. 1920 yılı Haziran ayı başından itibaren Konya Uçak Meydanı Tamirhanesi, ciddi ve yoğun bir faaliyete sahne oluyordu.

Onarım işlemlerinde çekilen en büyük zorluk, uçakların her birinin değişik tipte ve yapıda olmasıydı. Uçaklardan bir kısmı av, bir kısmı keşif, bir kısmı tek kişilik, bir kısmı iki kişilik olup; madeni, tahta ve bezden yapılmıştı. Motorlar ise İngiliz, Fransız ve Alman yapısı çok değişik tip ve ebatta idi.

Silah sistemleri de birbirinden farklıydı. Değişik tip ve çaptaki makineli tüfeklerin uçak üzerine monte edildikleri yerler de değişikti.

(NOT:

Mesela iki kişilik keşif uçaklarının makineli tüfekleri, önde değil rasıdın uçtuğu arka pilot mahallinde bulunuyordu. Bu yüzden bu tip keşif uçakları havada bir düşman uçağıyla çatışmaya girdiklerinde, şimdi olduğu gibi düşman uçağının arkasına geçmek için manevra yapmak yerine düşman uçağının önüne geçmek için manevra yapılır ve arkada makineli tüfeği kullanan rasıdın, düşman uçağının önünde yer alıp arkaya doğru ateş etmesine çalışılırdı.)

 

Konya Meydanında 17 adet uçak toplanmıştı. Bunların 2 adedi faal hale getirilmişti. Geriye kalan 15 adet uçağın da faal hale getirilmesi için yoğun bir çaba sarf ediliyordu.

Bu uçakların onarımlarına başlanırken, depo ve hurdalıklardan atölyeye getirildiklerinde bir kısmının gövdesinde farelerin yuva yaptığı bir kısmında da arıların petek yaptıkları hayretle görülmüştü.

Uçaklar çok değişik tipte olduğundan birinin parçası diğerine uymuyor, bir uçakta uygulanan onarım yöntemi diğerinden farklı oluyordu. Elde yedek malzeme yoktu. işgal altındaki memleketimizin dış ülkelere olan bağlantısı kesilmiş, sahil ve sınırlar abluka altına alınmış olduğundan uçakların onarımı için gerekli teçhizat, yedek parça ve malzemenin dış ülkelerden temin edilmesi imkanı mevcut değildi. Geriye, elde ne varsa onu kullanmak kalıyordu.

Bu çaresizlik içinde imkanlar zorlanarak lojistik sorunlara çözüm yollan aranıyordu. Mesela Konya çarşısındaki demirci dükkanındaki aletlerden ve manifatura mağazalarındaki malzemelerden istifade etmek suretiyle uçaklardan bir kısmının tamirleri yapılıyor, tedarik edilen kaput bezleriyle uçakların gövde ve kanatları kaplanıyor, tutkal ve ayakkabı çivisi ile de yapıştırılıp tutturuluyordu.

Tamir işleminde en önemli olan safha ise gövde ve kanatların kayganlığının temin edilmesi idi. Bu işlem için "emayit" ismi verilen bir maddenin kullanılması gerekiyordu. O zamanın uçaklarında yapılacak en küçük bir onarım işinde bile emayit denilen bu maddenin rolü çok önemli idi.

Uçaklar için hayati bir ihtiyaç olan bu maddenin o zaman elimizde hiç mevcudu bulunmuyordu. Emayitin dış ülkelerden temin edilmesi, memleketin o günkü şartlarında mümkün olamadığından ülke içinde imalinden başka çare kalmamıştı. Bu maddenin imali için çevredeki eczacı ve kimyagerlere örnekleri gönderilmiş ve bunun benzerini imal edecek olanlara mükafatlar vaat edilmişse de, emayitin alaşımında bulunan bazı ham maddelerin bir kısmının tedarik edilememesi yüzünden emayitin imalinde başarılı olunamamıştı.

Mahalli piyasada emayiti imal ettiremeyen havacılar, ayni işi görebilecek bir maddeyi .kendi buluşlarıyla imal etmeye karar verdiler ve şöyle bir formül uyguladılar:

Patates kabukları, koyun, keçi, sığır ayakları bir kazanda kaynatılıyor, bundan elde edilen sıvı tekrar başka bir kazana konuyor, bu sıvının içerisine yapıştırıcı beyaz kola ve yumurta akı ilave ediliyor, bu karışım tekrar kaynatılıyordu. Elde edilen bu madde uçakların gövde ve kanatlan üzerine sürülüyor ve bez kısımlarda arzu edilen kayganlık nispeten temin edilebiliyordu.

Emayit yerine kullanılmaya başlanan bu madde her ne kadar sıcak ve güneşli havalarda gövde ve kanatlar üzerinde istenilen gerginliği ve kayganlığı temin edebiliyorsa da sürüldüğü yerlerde orijinal emayite nazaran kalın bir tabaka teşkil ettiğinden kanat ve dümen kısımlarını ağırlaştırıyor ve dolayısıyla uçağın süratini oldukça azaltıyordu. Ayrıca diğer en önemli mahzuru da yağmurlu ve çok rutubetli havalarda bu madde gerginlik yerine gevşeklik yaratıyor ve buna bağlı olarak uçağın aerodinamik yapısını bozuyordu.

KONYA MEYDANI TAMİRHANESİNDE ONARILAN 5 UÇAKLA ESKİŞEHİR'DE VE 2 UÇAKLA AFYON'DA HAVA BÖLÜKLERİ KURULUYOR. ANCAK UZUN SÜRE BAKIMSIZ KALAN VE TEKNİĞE UYGUN ŞEKİLDE TAMİR EDİLEMEYEN BU UÇAKLARLA YAPILAN UÇUŞLARDA TEHLİKELİ KAZALAR MEYDANA GELİYOR

Konya Meydanı Tamirhanesinde çok ilkel şartlarda uçakların onarılmasına devam edilirken, Batı Cephesi Komutanlığının 22 Ağustos 1920 tarihli mesaj emri ile 4 uçağın trenle Konya'dan Eskişehir'e sevk edilmesi bildirildi.

Alelacele Eskişehir'e gönderilen 1 nci Uçak Bölüğünün 29 Ağustos 1920 tarihinden itibaren uçuşa başlayacağı ve bir yanlışlığa meydan verilmemesi için uçakların üzerlerindeki tanıtma işaretleri, cephedeki Birlik Komutanlarına mesajla duyuruldu.

Bölüğün Eskişehir'e gelişinden iki gün sonra şiddetli yağmurlar başlamış, açıkta bulunan uçaklar ve malzeme, yağmur ve rutubetin etkisine maruz kaldığından Konya tamirhanesinde imal edilen emayitli ve tutkallı kısımları bozulmuştu.

29 Ağustos 1920 günü Bursa şehri üzerine uçakla bildiri atılması emri verildi. Pilotlarımız çift kişilik keşif uçağıyla meydandan kalktıktan kısa bir süre sonra uçağın gövde ve kanat bezleri, iki gün önce yağan şiddetli yağmurların etkisiyle açılmaya ve dümen kısımlarındaki bezlerden bir kısmı koparak havada uçmaya başladı ve uçak havada tutunamayarak 500 fit yükseklikten dik bir açıyla düşerek parçalandı. Büyük bir şans eseri pilot ve rasıt bu kazadan yaralı olarak kurtuldular.

Yine aynı gün 1 nci Tümen Komutanı; İnegöl - Bursa arasında Ümitalan Köyü civarındaki düşman kuvvetlerinin durumunun tespit edilmesini ve pilotun havada hazırlayacağı keşif raporunu, İnegöl'ün doğu ucunda, şehrin girişindeki tek bir bina olan Gazhanenin bahçesine atmasını istedi.

Bu istek üzerine 30 Ağustos 1920 günü keşif görevi için Eskişehir'den kalkan uçağın Bozüyük üzerinde, karbüratöre giden benzin borusunun kırılmasından dolayı motoru durdu. Pilot durmuş motorla süzülerek İnönü istasyonu civarında mecburi iniş yaptı.

Bir gün sonra da diğer bir av uçağı meydan civarında pilotaj hatasından kırıldı.

Üç gün üst üste meydana gelen bu kazalar üzerine, Batı Cephesi Komutanlığı, bu kazaların tamir hatasından meydana geldiğine hükmederek Konya Uçak Meydan Komutanı Yüzbaşı Ahmet Nuri'yi cezalandırdı ve kendisini bu görevden alarak yerine Yüzbaşı İsmail Hakkı'yı tayin etti.

5 Eylül 1920 günü Eskişehir - Kütahya - Gediz - Emet yolları üzerindeki düşman faaliyetlerini tespit etmek ve bu bölgelerde görülen düşman kıta topluluklarına bildiri atmak üzere Eskişehir'den havalanan 2 kişilik keşif uçağının Alayunt istasyonu civarında 8000 fit irtifada motoru durdu. Pilot durmuş motorla süzülerek Alayunt ile Kütahya arasındaki bir düzlüğe inmeyi başardı. Motor yeniden çalıştırılamadığından uçak trene yüklenerek Eskişehir'e gönderildi.

GENELKURMAY BAŞKANI İSMET PAŞA, UÇAKLARIMIZIN KEŞİF GÖREVLERİNİ İSTENDİĞİ ŞEKİLDE YERİNE GETİREMEMELERİ ÜZERİNE SERT BİR EMİR YAYINLIYOR. BU GÖREVLERİ YAPABİLECEK PİLOTLAR YOKSA HAVACILIĞIN LAĞVEDİLMESİNİ İSTİYOR

1 nci Dünya Savaşının sonunda imzalanan Ateşkes Antlaşmasının bir gereği olarak Ordularımız lağv olmuştu. Savaş sırasında oldukça başarılı hizmetler vermeye başlayan havacılığımız da dağılmaya yüz tutmuş, uçaklar açıkta veya hangarlarda çürümeye terk edilmişti.

Yunanlılar 22 Haziran 1920 tarihinde cephe boyunca genel bir taarruz başlattılar ve Bursa dahil birçok şehirlerimizi işgal ettiler. Bunun üzerine birliklerimiz Eskişehir'e çekildi.

Düşmanın bu ileri harekâtı esnasında Hava Kuvvetlerimize ve özellikle havadan keşif faaliyetlerine şiddetle ihtiyaç duyuluyordu. Bu amaçla onarıma muhtaç uçaklarımız Konya meydanına taşınarak bunların uçabilir hale getirilebilmesi için yoğun bir faaliyet başlatıldı.

Ancak uçaklar iki yıla yakın bir zamandır uçuş yapmadan yerde beklediğinden birçok kısımları özelliğini kaybetmişti. Bunların onarılabilmesi için elde tekniğe uygun yeterli malzeme mevcut olmadığından ilkel yöntemlerle bir şeyler yapılmaya çalışılıyordu.

Bu arada Komutanlıktan gelen bir emirle, elde mevcut olan faal uçakların derhal uçuş birliklerine gönderilmesi istendi. Eskişehir ve Afyon'daki meydanlara gönderilen bu uçaklardan üç adedi birer gün arayla peşpeşe kırım geçirip diğer uçaklar da malzemesizlikten uçamaz durumda yerde beklerken Genelkurmay Başkanlığından Batı Cephesi Komutanlığına aşağıdaki mesaj emri gönderildi: (O tarihte Genelkurmay Başkanı olan İsmet İnönü daha sonra Batı Cephesi Komutanlığına atanmıştır.)

"BATI CEPHESİ KOMUTANLIĞINA

  Ankara - 8 Eylül 1920

    Elde uçak, pilot ve rasıt subaylar mevcut olduğu halde hiçbir uçağımızın keşiflerinden bahis edilmiyor. Eskişehir'de en son sistem iki - üç av uçağı mevcut olduğu halde pilotlarımızın düşman uçaklarının faaliyetini önleyemeyerek Ordumuzun her türlü harekatını keşfetmelerine müsaade etmeleri dikkat çekicidir. Aslında uçak motorları ile otomobil motorlarının yapısında büyük fark yoktur. Dolayısıyla otomobilleri çalıştıran benzin, uçakları da çalıştırır. Hatta motor, banzin (ağır benzin demektir) ile kızdırıldıktan sonra, adi petrol ile bile uçuş yapılabilir. Benzin, gaz, vakum ve zeytinyağı, içlerinde su ve tortu bulunmadıkça uçak motorlarında faydalı bir şekilde kullanılabilir. Geçen dört yıllık savaş süresince Alman havacı subaylar ordumuzda birçok fedakarlıklar yaptıkları halde Türk havacıları faydalı hizmetlerde bulunamadılar fakat bugün aralarında mutlaka uçabilecek olanlar vardır. Durum ilgililere bir emirle bildirilerek pilotların hepsi bizzat uçurulmak suretiyle imtihana tabi tutulsun ve içlerinde uçamayacak olanlar derhal daha önceki kıtalarına iade edilsin ve uçacak hiç kimse yoksa havacılık lağv edilsin.

    Ölüm meselesine gelince, savaş hattında bulunan arkadaşlarını gözlerinin önüne getirsinler. Hulasa hiçbir mazeret kabul edilemez. Pilotlarımız mutlaka uçacaklar ve düşman hakkında ayrıntılı bilgi getireceklerdir.

    Temin etmekte olduğum uçaklar da birkaç güne kadar gelecektir.”  (Türk Havacılık Tarihi III, sayfa 59-60)
  Genelkurmay Başkanı
  General İsmet

BATI CEPHESİ KOMUTAN VEKİLİ, UÇUŞ YAPILAMAYIŞINI İKİ SEBEBE BAĞLIYOR: SEBEPLERİN İKİSİ DE LOJİSTİK NOKSANLIKLARDIR

Genelkurmay Başkanı İsmet Paşa bu mesajdan bir hafta sonra da aşağıdaki mesajı göndermiştir:

"BATI CEPHESİ KOMUTANLIĞINA

  Ankara - 15 Eylül 1920

Eskişehir'de 5 uçak ve Afyon'da 3 uçak mevcut olduğu halde niçin havadan keşif yapılmıyor? Hepsinin kırıldığı haberini alıyorum, doğru mudur? Sebebinin bildirilmesini." (Türk Havacılık Tarihi III, sayfa 62)

  Genelkurmay Başkanı
  General İsmet
 

Batı Cephesi Komutan Vekilinin bu mesaja verdiği cevap şöyledir:

 

"GENELKURMAY BAŞKANLIĞINA

  16 Eylül 1920

    Uçaklarımızın sık sık keşif neticelerini bildiremeyişlerinin iki sebebi vardır:

    Birinci sebep, bir yıldan uzun bir süre havanın tesirlerine maruz kalan bu teknik araçların uzun ve sık uçuşlara tahammül edemeyerek kanat satıhlarının açılışı ve bu kanatları onaracak emayitin mevcut olmayışıdır.

    İkinci sebep de uçabilmek için benzinin çok az bulunmasıdır. Bu sebeple Komutanlığın en fazla ihtiyaç duyduğu anlarda isteyeceği keşifler için özenle saklandığını arz ederim." (Türk Havacılık Tarihi III, sayfa 63)

  Batı Cephesi Komutan Vekili
  General Kâzım (Özalp)

DOĞU MEYDANLARINDA BULUNAN UÇAKLAR VE BOMBALAR İLE HAVADAN DÜŞMAN ASKERLERİNE ATILMAK İÇİN KULLANILAN ÇİVİLERİN BATI MEYDANLARINA GETİRİLMESİNE ÇALIŞILIYOR

Batı meydanlarında yeterli miktarda olmayan uçak ve mühimmatın doğu meydanlarından getirilmesi için Komutanlık tarafından emir verilmesine rağmen temin işlemlerinde zorluklarla karşılaşılıyordu.

Milli Savunma Bakanlığı Harbiye Dairesi, Erzurum'da bulunan uçak bombalan ile çivilerinden yarısının Batı Cephesi Komutanlığı emrine gönderilmesini 7 Ağustos 1920 tarihli bir emirle Doğu Cephesi Komutanlığından istedi, Batı Cephesi Komutanlığı Hava Şubesinden 16 Eylül 1920 tarihinde çekilen bir mesajda, bomba ve çivilerin hangi tarihte yola çıkarıldığı sorulmaktadır. Demek ki uçak bombası gibi çok hayati bir ihtiyacın karşılanması için verilen emri takip eden beş hafta içinde bu konuyla ilgili hiçbir işlem yapılmamıştır.

Diğer taraftan, Elazığ meydanındaki 4 uçağın batı meydanlarına taşınması emri verildiğinde 4 uçaktan yalnız 1 adedi faal durumda idi. Hiç olmazsa bu faal uçağın en kısa zamanda cepheye ulaştırılması için uçarak gönderilmesi arzu edilmişse de, akaryakıt ikmali için inilecek ara meydanlarda uçak benzininin bulunmayışı yüzünden uçağın havadan gönderilmesi mümkün olmadı. Diğer 2 av uçağından birisi uçuşa hazırlandıysa da, Bölükte uçak benzini ve ehliyetli pilot bulunmadığından uçuş tecrübesi yapılamadı. Neticede hem faal hem de arızalı uçakların, diğer teçhizat ve malzemelerle birlikte karayoluyla gönderilmesine karar verildi.

O tarihlerde kara ulaştırmasında kullanılan araçların çoğunu iki tekerlekli kağnı arabaları teşkil ediyordu. Bu kağnı arabalarıyla uçak gövdesinin ve motorlarının taşınması mümkün olmadığından bu parçaların taşınması için dört tekerlekli arabalara ihtiyaç duyuldu. Arabalar ancak 20 günde temin edilebildikten sonra 4 uçağın gövdeleri, kanatları, motorları ile diğer teçhizat ve malzemeler bu arabalara yüklendi. Öküz ve mandalar tarafından çekilen 24 arabalık bir konvoy teşkil edilerek 24 Ağustos 1920 tarihinde Elazığ'dan yola çıkıldı. Konvoyun Elazığ'dan Ankara'ya ulaşması bir aydan fazla bir zaman aldı. 29 Eylül 1920 günü Ankara'ya gelen uçaklar, bakım ve onarım için ancak Kasım ayında Konya tamirhanesine gönderilebildi. Böylece Elazığ'dan Konya'ya aradaki meydanlarda ikmal yapmak suretiyle bir veya iki günde gidebilecek bir uçak, karadan ancak üç ayda götürülebilmişti.

1 NCİ İNÖNÜ SAVAŞINDA BAŞARILI UÇUŞLAR YAPAN PİLOTLARIMIZ PARA MÜKAFATIYLA TALTİF EDİLİYORLAR

1 nci İnönü Savaşı başladığında elimizde 2 faal uçağımız bulunuyordu.

9 Ocak 1921 günü başlayan savaşın ilk gününde sabah saat 10'da bir keşif uçuşu yapılmış, Karaköy - Pazarcık civarındaki düşman faaliyetleri gözetlenmiştir.

Aynı gün öğleden sonra saat 13.00'de ikinci sorti yapılan keşif uçuşunda, Bozüyük istikametinde iki bölük kuvvetinde yürüyüş halindeki düşman süvarilerinin ve bu süvari birliğinin 500 metre gerisinde bir piyade alayı tahmin edilen kuvvetin Bozüyük'e doğru yaklaşmakta olduğu görülmüş, yürüyüş halindeki bu düşman topluluklarına 2 adet bomba atılmıştır.

10 Ocak 1921'de, savaşın ikinci günü öğleden sonra yapılan keşif uçuşunda, düşmanın bir gün önceki mevzilerinde tutunmakta olduğu, iki tarafın topçu atışı yaptıkları ve hatların gerisinde toplu veya hareket halinde hiçbir kıt'anın görülmediği bildirilmiştir.

Aynı gün öğleden sonra Pilot Vecihi Hürkuş bir av uçağıyla siperler üzerinde gayet alçaktan bomba ve makineli tüfek atışlarıyla düşmana taarruz etmiştir.

Çok alçaktan yapılan bu taarruzlarda düşmanın yer silahlarının tesiriyle uçak muhtelif yerlerinden isabet almış ve iki tarafın ateşi arasında bir yere mecburi iniş yapmıştır. Pilot ateş altında uçağını yakarak en yakın birliklerimizin bulunduğu siperlere sığınmaya muvaffak olmuştur.

11 Ocak 1921 günü sabah saat 10.00'da yapılan keşif uçuşunda İnönü savaş bölgesinde hiçbir hareket görülememiş, yalnız Karaköy İstasyonunun yanmakta olduğu ve düşman artçılarının Pazarcık'tan henüz çık-makta bulundukları tespit edilmiştir.

Bütün bu keşif bilgileri pilotlar tarafından uçuş dönüşünde telefonla hemen Batı Cephesi Karargahına bildirilmiş ve bu keşif bilgilerinden savaş sırasında çok istifade edilmiştir.

Bu savaşa katılmış olan 5 pilot, göstermiş oldukları başarılardan dolayı zaferin hemen ertesi günü Batı Cephesi Komutanlığı tarafından parayla taltif edilmişlerdir.

2 NCİ İNÖNÜ SAVAŞINDA PİLOTLARIMIZ YİNE BAŞARILI UÇUŞLAR YAPIYORLAR

1 nci İnönü Savaşından sonra geçen iki buçuk aylık süre içinde yeniden hazırlanan düşman, 23 Mart 1921 günü sabahı Yenişehir ve İnegöl istikametlerinden taarruza geçmiş ve 2 nci İnönü Savaşı başlamıştır. O sırada Pazarcık'ta bulunmakta olan Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, düşmanın keşfi için Eskişehir'deki hava birliğine telgrafla şu emri göndermiştir:

“BATI CEPHESİ KURMAY BAŞKANLIĞI VASITASIYLA HAVA KUVVETLERİ ŞUBESİNE

  Pazarcık - 23 Mart 1921

    Bugün 23 Mart 1921 saat 09.30'da düşman Yenişehir, İnegöl şoselerinden ve iki yol arasındaki araziden ilerlemektedir. 1 nci Uçak Bölüğünden uygun bir uçak uçurularak düşmanın kuvvetİ, durumu ve hareketi hakkında süratle bilgi toplanacaktır.

    Bu mesaj öğleden sonra saat 13.30'da Pazarcık Telgrafhanesine verilmiştir." (Türk Havacılık Tarihi III, sayfa 88)

  Batı Cephesi Komutanı
  General İsmet

Bu uçuş emrinin Eskişehir'in hemen yanındaki Muttalip Meydanında bulunan 1 nci Uçak Bölüğü Komutanının eline varmasından 40 dakika içinde Pilot Vecihi Hürkuş idaresinde bir av uçağı görev uçuşuna kalkmıştır. Yenişehir - Bilecik ve İnegöl - Pazarcık yollarında yürüyüş halinde bulunan düşman kuvvetleri keşfedilmiş ve aynı zamanda düşman kıta topluluklarına bomba ve makineli tüfekle taarruz edilmiştir.

24 Mart 1921 günü aynı yollar üzerinde keşif uçuşu tekrarlanmıştır.

25 Mart 1921 günü 2 düşman uçağının Eskişehir'e doğru gelmekte olduğu haberi alınmış ve bu uçaklara karşı, Pilot Vecihi Hürkuş uçmuşsa da motorda ortaya çıkan bir arızadan dolayı meydana geri dönmüştür. Arıza giderilerek uçak tekrar faal hale getirilmiştir. Bölüğe İstanbul'dan kaçarak henüz gelmiş bulunan Üsteğmen Fehmi bu uçakla uçmak istemiş, meydandan kalkar kalkmaz motor yeniden arızalanmış, meydana inmek üzere çok alçak irtifadan yaptığı dönüş esnasında uçak perdövites olup düşmüş ve pilot Üsteğmen Fehmi şehit olmuştur.

26 Mart 1921 günü bölükte faal uçak olmadığından cephe uçuşu yapılamamıştır.

27 Mart 1921 günü Pilot Vecihi Hürkuş av uçağı ile Söğüt istikametinde keşif uçuşu yapmış, Söğüt'ün kuzey bölgesinde iki taburluk ve güneyindeki bir alaylık piyade ordugahına ve yollar üzerindeki yürüyüş kollarına bomba ve makineli tüfekle taarruz etmiştir.

28 Mart 1921 günü saat 10.00'da Pilot Vecihi Hürkuş yaptığı keşifte, Söğüt'ün 1 kilometre kuzeyinde iki taburluk çadırlı ordugah ve Söğüt'ün 1 kilometre güneyinde yol kenarında ağaçlar arasında gizlenmiş bir taburluk yürüyüş kolu ile bunun 1 kilometre kuzeyinde bir alay tahmin edilen çadırlı ordugah tespit etmiş ve bunlara bomba ve makineli tüfekle taarruz etmiştir.

29, 30 ve 31 Mart günleri keşif uçuşlarına devam edilerek düşmanın durumu adım adım takip edilmiştir.

31 Mart 1921 günü öğleden sonra saat 15.45'te Pilot Asteğmen Halil'in (Astsubay iken başarılı uçuşlar yaptığından asteğmenliğe terfi ettirilmiştir) yaptığı uçuşta İnönü ile Bozüyük arasında ve Bozüyük'ün içinde otomobil faaliyeti ve kasabayı henüz terk etmiş 50 kadar arabalı bir araç konvoyunun Karaköy istikametine gittiği, Söğüt yangınının devam etmekte olduğu, Söğüt'ün kuzeyinde istirahat halinde 30 - 35 araçlık bir konvoyun olduğu görülmüştür.

Bugünkü uçak keşiflerinden düşmanın geri çekilmekte olduğu açık bir şekilde anlaşılmıştır.

Cephenin güneyindeki uçuş görevleri ise Afyon'da bulunan 2 nci Uçak Bölüğü tarafından yapılmıştır. Bu uçuşlar Bölük Komutanı Yüzbaşı Fazıl ve Asteğmen Halil tarafından başarıyla yerine getirilmiştir.

25 Mart 1921 günü Yüzbaşı Fazıl'ın İdaresindeki av uçağı ile yapılan keşifte Uşak - Dumlupınar yolunda bir düşman yürüyüş kolu görülmüş ve iki gün önce Dumlupınar'ın kuzeyinde tespit edilmiş olan birliklerin yürüyüşe geçtikleri anlaşılmıştır.

26 Mart 1921 günü Yüzbaşı Fazıl'ın yaptığı keşif uçuşunda iki ayrı bölgede düşmanın yürüyüş kollan tespit edilmiştir. Asteğmen Halil tarafından yapılan ikinci uçuşta düşman kuvvetlerinin Sinanpaşa'ya doğru ilerlemekte olduğu görülmüştür.

27 Mart 1921 günü Yüzbaşı Fazıl'ın yaptığı keşifte düşmanın bir topçu bataryası ile iki süvari bölüğünün Afyon - Altıntaş istikametinde ilerlemekte olduğu, iki bölük kuvvetin Balmahmut istasyonuna girmekte olduğu, bunların gerisinde ağırlıklarının bulunduğu, düşman topçu mevzilerinin de Büyükçorca hizalarında olduğu görülmüştür.

28 Mart 1921 günü Afyon'un düşman tarafından işgalinden önce, Bölüğün elindeki tek av uçağı uçarak Eskişehir'e gönderilmiştir.

SAKARYA MEYDAN SAVAŞINDAN BİR HAFTA ÖNCESİNDE, ELİMİZDE UÇUŞ GÖREVLERİNİ YAPABİLECEK BİR TEK FAAL UÇAK KALIYOR

Batı cephesindeki birliklerimiz Sakarya istikametinde geri çekilirken Kütahya'daki 2 nci Uçak Bölüğü önce Eskişehir'e sonra Polatlı'ya, oradan da Malıköy'e intikal etmiştir.

Yüzbaşı Fazıl komutasındaki Bölükte, 2 adedi keşif ve 2 adedi av uçağı olmak üzere toplam 4 uçak bulunuyordu.

Sakarya Meydan Savaşının yaklaştığı günlerde, 14 Ağustos 1921 günü keşif görevi için kalkan bir uçağımız düşerek parçalanmıştır.

15 Ağustos 1921 günü keşif görevine kalkan diğer bir uçağımız da geri dönmemiştir. Yapılan araştırmada düşman siperlerinin gerisinde keşif görevini tamamlayan uçağımızın dönüşte 5-6 bin fit yükseklikte uçarken motorunda yangın çıktığı, yanarak Beylikköprü civarına düştüğü ve uçağın Sivil Pilotu Cevdet ile rasıdı Yüzbaşı Sırrı'nın şehit oldukları anlaşılmıştır.

 (NOT: Henüz o tarihlerde uçaklarımızda paraşüt kullanılmaya başlanmamıştı. Bu iki pilotumuz paraşütleri olsaydı yanan uçaktan paraşütle atlayıp kurtulabilirlerdi. Daha önce bahsedildiği gibi Fransız Pilot Pegoud 1913 yılında tek kişilik bir uçaktan paraşütle atlama denemesi yapmış ve kurtulmuştu. O tarihten sonra Avrupa'da yaygın bir şekilde kullanılmaya başlayan paraşütün Türk Hava Kuvvetlerine girişi 1924 yılından sonra olmuştur.)

2 keşif uçağımızın düşmesinden sonra bölükteki 2 av uçağımızdan biri de motor arızasından ve malzemesizlikten uçamaz duruma gelmiş, böylece cephe görevlerinde kullanılabilecek elimizde bir tek av uçağı kalmıştı.

Bu bir tek av uçağıyla, Sakarya savaşının başlamasından önceki bir hafta içinde, hava şartlarının ve benzin durumunun müsaadesi nispetinde 8 keşif uçuşu yapılmış ve bu keşifler neticesinde düşmanın Sakarya'da bir taarruz hazırlığında bulunduğu tespit edilmiştir.

UÇAK SAYIMIZ İYİCE AZALMIŞ DURUMDA İKEN, MUĞLA CİVARINDA YOLUNU ŞAŞIRARAK BİZİM TARAFIMIZA MECBURİ İNİŞ YAPAN BİR YUNAN UÇAĞI FAAL EDİLİP UÇARAK ANKARA'YA GETİRİLİYOR VE BU UÇAKTAN SAKARYA SAVAŞI SIRASINDA ÇOK İSTİFADE EDİLİYOR

Cephe görevi için elimizde mevcut toplam dört uçaktan ikisinin kaza neticesinde parçalanmasıyla uçak sayımız çok kritik bir duruma girmişti. Tam o günlerde, yolunu şaşıran bir Yunan uçağının Muğla civarında bizim tarafımıza mecburi iniş yaptığı öğrenildi. Bu uçağın onarıldıktan sonra uçurularak Bölüğe getirilmesi için Sivil Pilot Vecihi Hürkuş ile Baş Makinist Eşref Koşman Muğla'ya gönderildi. On gün içinde uçak onarılarak Sakarya Savaşının başladığı 23 Ağustos 1921 günü uçarak önce Ankara'ya, oradan da Bölüğün yerleşmiş olduğu Malıköy meydanına getirildi. Gayet yeni ve sağlam durumda olan bu uçakla Batı Cephesi Komutanlığına çok önemli ve faydalı keşif uçuşları sağlanmıştır.

SAKARYA SAVAŞINDA DÜŞMANIN GERİ ÇEKİLMEYE BAŞLADIĞINI PİLOTLARIMIZ HAVA KEŞFİ İLE TESPİT EDİYOR

23 Ağustos 1921 gününden 13 Eylül 1921 gününe kadar 21 gün süren Sakarya Savaşı süresince 35 keşif uçuşu yapılmıştır. Bu 21 gün içinde yapılan keşif uçuşlarında Yunan Ordusunun durumu, kuvvetleri ve faaliyetleri hakkında Cephe Komutanlığına çok kıymetli bilgiler temin edilmiştir.

10 Eylül 1921 günü saat 11.00'de cephe boyunca yapılan keşif uçuşunda Kavuncu batısında bir tümenin bulunduğu, Sivri'den Kavuncu'ya bir tümenin yürüyüş halinde olduğu, Sarıhalil kuzeyinde bir tümenin toplandığı ve düşmanın kati olarak çekilmekte olduğu tespit edilmiş ve bu bilgiler Batı Cephesi Komutanlığına anında ulaştırılmıştır.

Hava keşfi vasıtasıyla toplanan bu bilgileri değerlendiren Batı Cephesi Komutanlığı, düşmanın genel bir çekilmeye başladığı kanaatine varmış ve aynı gün saat 13.30'da aşağıda yazılı 41 sayılı cephe emrini vermiştir:

"1. Sabahtan beri yaptığımız taarruz bütün cephede ilerlemektedir. Düşman bütün cephede sarsılmıştır. Saat 11.00'de uçak keşfi ile cepheden Kavuncu Köprüsüne ve Sakarya batısından geriye doğru yürüyüş kollan görülmüştür. Düşmanın genel bir çekilmeye mecbur olduğu muhakkaktır.

2. 57 nci Tümen Karadağ'a taarruz için görevlendirilmiştir.

3. Ordu bütün cephede 10 Eylül 1921 günü için verilen taarruz hedeflerini mutlaka ele geçirecektir, Taarruza şiddetle devam edilmelidir. Karşımızdaki düşman kuvvetlerini kati surette ezmek bütün seferi kati neticeye erdirecektir. Bu emrin bütün Komutanlıklara ve erlere kadar bildirilmesini." (Türk Havacılık Tarihi III, sayfa 112)

  10 Eylül 1921
  Batı Cephesi Komutanı
  General İsmet

SAKARYA MEYDAN SAVAŞI İLE BAŞKOMUTANLIK MEYDAN SAVAŞI ARASINDAKİ YAKLAŞIK 1 YILLIK SÜRE İÇİNDE HAVA KUVVETLERİMİZ YENİ UÇAKLARLA TAKVİYE EDİLEREK GÜÇLENDİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR

Sakarya Meydan Savaşında yenilen düşman ordusu Eskişehir - Afyon hattına çekilmiş, sağ kanadını Ahırdağı'na, sol kanadını da Bozdağı'na dayamış, Eskişehir Doğusu - Seyitgazi - Afyon Doğusu - Ahırdağı mevzilerine yerleşmişti. Düşman; 1 nci Kolordusu ile Afyon bölgesinde, 2 nci Kolordusu ile Döğer - İhsaniye bölgesinde, 3 ncü Kolordusu ile de Eskişehir bölgesinde bulunuyordu.

Düşman Sakarya'da yenilmişti. Fakat eldeki vasıta ve kuvvetler, düşmanı takiple kesin sonuca gidecek durumda değildi.

Sakarya Savaşından Büyük Taarruza kadar geçen yaklaşık bir yıllık sürede Hava Kuvvetlerimizin güçlendirilmesi için yokluklara rağmen yoğun çaba harcanmıştır.

Almanya'dan gizlice satın alınan 21 adet av ve keşif uçağı ile bunlara ait malzeme ve teçhizat birçok yollardan Rusya'ya, oradan da vapurla Samsun Limanına taşınmıştır. Uçak ve malzemelerin Samsun'a getirilmesi bir yıla yakın bir zaman almıştır. Düşman eline geçmemesi için çok değişik yollardan ve çeşitli vasıtalarla getirilen bu uçak ve malzemelerin taşınma esnasında başında bir sorumlusu olmadığından. Samsun'a ulaştığında birçoğunun harap ve hasarlı durumda olduğu görülmüştür. Samsun'da bulunan bu uçakların faaliyetlerini sağlayıp uçurarak Konya'ya getirmek üzere pilot ve makinistler Konya'dan karayolu ile Samsun'a gelmişlerdir. Bütün çabalara rağmen harap ve hasarlı durumdaki bu 21 uçaktan ancak 2 adedi onarılabilmiş ve uçarak cepheye getirilebilmiştir. 

20 Ekim 1921 tarihinde Fransızlarla yapılan anlaşmaya göre Adana'da Fransızlardan 10 adet çift kişilik keşif uçağı ile bunlara ait çadır bezinden portatif hangarlar temin edilmiştir.

Aynı yıl içinde İtalyanlardan Antalya'da bir adet iki kişilik eğitim uçağı ile bir adet keşif uçağı ucuz fiyatla satın alınmıştır.

1922 yılı içinde yine İtalyanlardan 20 adet Spat-13 tipinde av uçağı satın alınmış ve bunlar Temmuz ayı içinde Mersin limanına çıkarılarak demiryolu ile Konya'ya getirilmiştir.

 Fakat Fransa ve İtalya'dan satın alınan bu uçakların üzerlerinde makineli tüfek bulunmuyordu. Türkiye'ye satılan bu uçaklar, politik sebeplerden dolayı üzerlerindeki makineli tüfekler söküldükten sonra silahsız olarak teslim ediliyordu.

Ancak Konya meydanındaki askeri depoda, 1 nci Dünya Harbinde kullanılan Alman uçaklarından kalma yeterli sayıda makineli tüfek bulunuyordu.

Fransa ve İtalya'dan temin edilen uçakların Konya tamirhanesinde montajı tamamlandıktan sonra üzerlerine Alman uçaklarından kalma makineli tüfekler takılıyor, uçuş ve atış tecrübeleri yapılan uçak, tahsis edildiği birliğe uçarak gönderiliyordu.

174 NCÜ PİYADE ALAYININ MENSUPLARI HAVA KUVVETLERİNE BİR UÇAK HEDİYE ETMEK ÜZERE MAAŞLARINDAN PARA YARDIMINDA BULUNUYORLAR

Hava Kuvvetlerimizi güçlendirmek için Devletin yaptığı girişimlerin yanında şahsi yardımlarda da bulunuluyordu.

174 ncü Piyade Alayının mensupları çok anlamlı ve unutulmaz bir jestle Hava Kuvvetlerine bir uçak hediye etmek üzere maaşlarından para yardımında bulunmuşlardır.

O zamanlar uçakların her birine kuyruk numarası yerine ayrı ayrı isim verilirdi. Satın alınmasında 174 ncü Alay mensuplarının katkısı bulunan "Bregeuet 14" tipindeki uçağımıza da "174 ncü Alay" ismi verilmiştir.

Diğer hayırsever bir vatandaşımız, Erzurumlu Nafiz Bey, komisyoncular aracılığıyla İtalyanlardan 2 uçak satın almış ve bu uçakları kaçak olarak İstanbul'dan Anadolu'ya hava yolu ile getirtmiştir. Daha sonra 2 uçak daha satın alarak Hava Kuvvetlerimize hediye eden bu hayırsever vatandaşımızın temin ettiği uçaklara da "Erzurumlu Nafiz 1, 2, 3, 4" isimleri verilmiştir.

MEMLEKET DAHİLİNDE BULUNMAYAN UÇAK ONARIM MALZEMELERİ VE ORDUNUN KRİTİK İHTİYAÇ MADDELERİ İŞGAL ORDUSU MENSUPLARINDAN PARA KARŞILIĞINDA VE GİZLİ YOLLARDAN TEMİN EDİLEBİLİYOR

Uçakların onarılması için ihtiyaç duyulan malzemelerin hava birliklerinde hemen hemen hiç mevcudu yoktu. Lüzumlu olan herhangi bir malzeme memleket dahilinden tedarik edilemiyordu. Memleket dahilinden tedarik edilebilenler; ayakkabı çivisi, bir kaç renk yağlı boya, sicim, kaput bezi gibi basit birkaç maddeden ibaretti. Memleket içinde bulunmayan malzemelerden bir kısmı yurtdışından gizli ve kaçak olarak getirtiliyor, bir kısmı da işgal ordusu mensuplarından ve depolarından para karşılığında temin edilebiliyordu.

Genel olarak Ordunun kritik ihtiyaçlarının tedarikinde o zamanlar İtalyan işgali altında bulunan Antalya'da yabancı komisyoncular büyük paralar karşılığında aracılık yapıyorlardı.

Kritik ihtiyaç maddelerinin en başında uçak benzini geliyordu. Anadolu'da uçak benzini hemen hemen yok gibi idi. Yurtdışından tedariki ise uzun zaman alıyor ve çok pahalıya mal oluyordu. Bazen uçak benzini olmadığından cephenin keşif uçuşu isteklerine cevap verilemiyordu.

Uçak benzini iki yoldan temin edilebiliyordu. Bir kısım benzin Rusya'dan alınıyordu. Uçakların bazısında kullanılan yüksek oktanlı benzin ise ancak çok pahalı fiyatla İtalyanlardan Antalya yolu ile sağlanabiliyordu.

Büyük zorluklarla temin edilen bu benzinler tenekeler içinde, at ve katır sırtlarında ve çok zor şartlar altında Batı Cephesindeki uçak bölüklerinin bulunduğu meydanlara gönderiliyordu.

Uçak bombalarının yurt dışından temini ise mümkün olmuyordu. 1920 yılının mühimmat envanterinde 10 kiloluk bombalardan sadece 50-60 adet bulunuyordu. Bu bombalar ancak çok cazip ve önemli hedeflere atılıyordu. Bu kritik durumun giderilebilmesi için 7,5 kiloluk top mermilerinden uçak bombası yapılmak üzere tecrübelere girişilmiş ve ayrıca döküm işlemiyle bomba imaline çalışılmıştır.

BÜYÜK TAARRUZ ESNASINDA BAŞKOMUTAN İLE BATI CEPHESİ KOMUTANINI EN ÇOK DÜŞÜNDÜREN VE TEDİRGİN EDEN KONU, DÖĞER - İHSANİYE BÖLGESİNDEKİ YUNAN 2 NCİ KOLORDUSUNUN DURUMU İDİ. TÜRK ORDUSUNUN SIKLET MERKEZÎYLE AFYON GÜNEYİNDEN YUNAN 1 NCİ KOLORDUSUNA YAPMAYI PLANLADIĞI TAARRUZA, KUZEYDEKİ YUNAN 2 NCİ KOLORDUSU ACABA MÜDAHALE EDER MİYDİ?

Büyük Taarruzdan bir hafta önce, Batı Cephesi Komutanlığının 12 Ağustos 1922 tarihli emriyle Akşehir meydanından 4 keşif uçağı cephe yakınındaki Çay meydanına intikal ettirilmiş ve takiben 4 av uçağı da ayni meydana konuşlandırılmıştı.

20 Ağustos 1922 gününden itibaren keşif uçaklarımız başarılı keşif uçuşları yaparlarken av uçaklarımız da hatlarımızın ilerisinde devriye uçuşlarına başlamışlardı. Av uçaklarımıza verilen ana görev cephe boyunca devriye yaparak düşman keşif uçaklarının hatlarımızın gerisine geçmelerini, engellemek. ve düşmanın hazırlıklarımız hakkında bilgi sahibi olmasına imkan vermemekti.

25 Ağustos 1922 günü akşam üzeri yapılan son sorti keşif uçuşunda düşmanın Altıntaş, Döğer, Ekret bölgesindeki ordugahlarında hiçbir değişiklik olmadığı ve yollarda hiçbir hareketin bulunmadığı tespit edildi.

Bu uçak keşfinden birkaç saat sonra Bölüğe verilen emirle ertesi sabah erkenden başlayacak genel taarruzdaki görev istekleri bildirildi.

Batı Cephesi Komutam İsmet Paşanın bizzat imzalayıp Cephe Uçak Bölük Komutanlığına gönderdiği emirde 26 Ağustos 1922 tarihinden itibaren Ordumuzun genel taarruza başlayacağı belirtiliyor ve aynı günün sabahı, saat 06.00 ile 08.00 arasında düşman ihtiyat Grubunun, Döğer bölgesindeki Yunan 2 nci Kolordusunun bulunduğu bölgenin ve Seyitgazi - Döğer yolu üzerindeki düşman faaliyetlerinin keşfedilmesi isteniyordu.

Taarruzun başladığı 26 Ağustos sabahı hava şartlarının uçuşa ve hava keşfine müsait olmamasına rağmen keşif uçaklarımız verilen görevleri yerine getirmiş, av uçaklarımız da düşman hedefleri üzerine bomba ve makineli tüfek taarruzu yapmışlardır.

26 Ağustos günü öğlen saat 12.00'de, yine bizzat Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşanın imzalayıp Cephe Uçak Bölük Komutanlığına gönderdiği bir emirle düşman İhtiyat Grubunun ve Döğer - Afyon demiryolu üzerindeki tren faaliyetinin yeniden tespit edilip bildirilmesi istenmiştir.

Aynı emrin 4 ncü maddesinde düşman faaliyetlerinden başka kendi Süvari Kolordumuzun faaliyetlerinin de hava keşfiyle tespit edilmesinin istendiği dikkati çekmektedir. Büyük Taarruzda kendisine önemli görevler düşen General Fahrettin Altay Komutasındaki Süvari Kolordumuzun Ahır Dağından kuzey istikametinde geliştirdiği taarruzun durumu ile Tazılar, Çobanözü, Tokuşlar bölgesindeki Süvari Birliklerimizin durumu ve faaliyetinin keşfedilmesi istenmiştir. Bundan da, aynen bir zırhlı birlik gibi süratle hareket halinde olan Süvari Birliklerimizle yeterli haberleşme irtibatının bulunmadığı ve başarısına büyük bel bağlanan Süvari Birliklerimizin hareketinin ancak hava keşfi vasıtasıyla takip edilebildiği anlaşılmaktadır.

26 Ağustos günü havanın çoğunlukla bulutlarla kaplı ve rüzgarlı olmasına rağmen uçaklarımız Altıntaş, Döğer ve Afyon bölgelerinde 12 sorti uçuş yapmayı başarmışlardır. Keşif uçaklarımız kendilerinden istenen bütün görevleri tamamlamış, ayrıca seçilen önemli hedefler üzerine de bomba taarruzu yapmışlardır.

Av uçaklarımız gün boyunca sürdürdükleri devriye uçuşları esnasında dört defa düşman uçaklarıyla karşı karşıya gelmişler, girişilen hava savaşlarında 3 düşman keşif uçağı hemen kendi hatları gerisine indirilmiş, 1 düşman uçağı da Bölük Komutam Yüzbaşı Fazıl tarafından Afyon'un Hasanbeli Kasabası civarında düşürülmüştür.

27 Ağustos 1922 günü öğleye kadar yapılan uçak keşiflerinde düşmanın Altıntaş'taki ihtiyat gruplarında önemli bir değişiklik görülmemiş, Deper'deki bir alaylık ordugahın boşalmış ve Döğer'deki ihtiyat kuvvetlerinin yerlerinden hareket etmekte oldukları tespit edilmiştir.

28 Ağustos 1922 günkü uçuş görevlerinde yine cephenin kuzeyindeki Altıntaş, Döğer, Seyitgazi, Eskişehir bölgelerinin keşfi bizzat Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşanın imzaladığı bir emirle Uçak Bölüğünden istenmiştir.

Uçak Bölüğüne verilen görev emirleri incelendiğinde 26 Ağustos sabahı taarruz başladığı andan itibaren cephenin kuzeyindeki Yunan 2 nci Kolordusunun hareketlerinin büyük bir dikkatle, adım adım takip edildiği görülmektedir.

 Büyük Taarruz esnasında Başkomutan Mustafa Kemal Paşayı en çok düşündüren ve tedirgin eden kuvvetin, güneyde cephe boyunca boğaz boğaza savaşa tutuştukları Yunan 1 nci Kolordusu değil, onun kuzeyinde yer alan Yunan 2 nci Kolordusu olduğu anlaşılmaktadır.

Savaşın ilk ve ikinci günü düşman cephesinde yer yer çözülmeler görülmekle beraber, Çiğiltepe'de olduğu gibi bazen çetin direnmelerle de karşılaşılıyordu.

Acaba bu kritik durumda Yunan 2 nci Kolordusu güneye yönelip Türk Birliklerinin taarruzuna müdahale eder miydi?

Savaşın ilk ve ikinci günü sabah ve öğleden sonra yapılan keşif uçuşlarında pilotlarımız Yunan 2 nci Kolordusunun hareketlerini havadan dikkatle kontrol ederek böyle bir müdahale durumunun olup olmadığını anlamaya çalışıyor ve raporlarını Kocatepe'deki Başkomutanlık Karargahına anında ulaştırıyorlardı.

28 Ağustos günü en kritik günlerden biriydi. Güneydeki Yunan 1 nci Kolordusu yavaş yavaş kıskacın içine alınmaya başlanmıştı. Eğer kuzeydeki Yunan 2 nci Kolordusu bugün de müdahale etmezse artık Türk taarruzunun kesin zafere ulaşmasını hiçbir kuvvet engelleyemezdi.

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa Kocatepe'deki çadırında bir taraftan cephedeki birliklerden gelen raporlan inceliyor, bir taraftan da cephenin kuzeyindeki Yunan Kolordusunun sön durumunu bildirecek olan hava keşfinin sonucunu sabırsızlıkla bekliyordu.

Başkomutanın beklediği hava keşif raporu biraz sonra geldi. Pilotlarımız Yunan 2 nci Kolordusunun Türk taarruzuna müdahale edecek şekilde güney istikametinde ilerlemeyip batı istikametinde çekilmekte olduklarını tespit etmişlerdi.

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın o esnada yanında bulunanlar, pilotların hava keşif raporundaki bu bilgileri kendisine ulaştırdıklarında Yunan Ordusunu kastederek: "İşte şimdi sizin hesabınızı gördüm!" dediğini duymuşlardır.

DUMLUPINAR ZAFERİNDEN SONRA İZMİR İSTİKAMETİNDE İLERLEYEN ORDUMUZUN HAREKETİNE PARALEL OLARAK UÇAK BÖLÜKLERİMİZİN DE İLERİ MEYDANLARA İNTİKAL ETMELERİ GEREKİYOR. ANCAK BÖLÜĞÜN TEÇHİZAT, MÜHİMMAT VE MALZEMELERİNİ TAŞIYACAK YETERLİ ULAŞTIRMA VASITASI BULUNMADIĞINDAN YEDEK MALZEMELERİ BİR MEYDANDA, AKARYAKITI BİR MEYDANDA, TEÇHİZAT VE MÜHİMMAT BAŞKA BİR MEYDANDA VEYA YOLLARDA, DAĞILIYOR

27 Ağustos 1922 günü Afyon'un düşmandan geri alınmasından sonra Çay Meydanında bulunan Uçak Bölüğünün Afyon Meydanına intikal etmesi için aşağıdaki emir verilmiştir:

CEPHE UÇAK BÖLÜĞÜ KOMUTANLIĞINA

  27 Ağustos 1922

1. Çay'da bulunan Cephe Uçak Bölüğü derhal Afyon'a intikal edecektir. Bölüğün hangarlarının şimdilik Afyon'a nakledilmesine lüzum yoktur. Uçaklar istasyondaki lokomotif hangarında muhafaza edilecektir.

2. Bölüğün Çay Meydanındaki benzin, yağ ve diğer malzemesinin Afyon'a taşınması için gereken kamyonlar yarın mutlaka verilecektir.

3. Batı Cephesi 2 nci Kurmay Başkanlığına ve Cephe Uçak Bölük Komutanlığına bildirilmiştir." (Türk Havacılık Tarihi III, sayfa 153)

  Batı Cephesi Komutanı
  General İsmet

29 Ağustos günü Çay Meydanından cephe uçuşuna kalkacak uçakların dönüşte Afyon meydanına inmeleri için ayrıca telefon emri verilmiştir.

Öğleden önce Çay Meydanından cephe görevine kalkan uçaklar dönüşte Afyon'daki yeni meydana inmişlerdir.

Cephe Uçak Bölüğü bugünkü duruma göre üçe ayrılmış bulunuyordu. Akşehir'de, tamirhanesi ve malzeme deposu ile bir kısım personel; Çay Meydanında, bütün çadırları ile bir kısım malzeme; Afyon Meydanında da pilotları ve faal uçakları ile Bölük ileri kademesi.

Çay Meydanındaki malzeme ve teçhizatı taşımak üzere tahsis edilen 5 adet kamyon zamanında Bölüğe ulaşmamıştır. Bu araçların daha fazla gecikmesi halinde Bölüğün uçuş faaliyetinin duracağı, Uçak Bölük Komutanı tarafından üst makamlara bildirilmiştir.

31 Ağustos 1922 günü Uşak istikametinde keşif yapan bir uçağımız düşmanın 2 tümenlik bir kuvvetinin Banaz ile Kapaklar istasyonu arasında, 2 tümenlik bir kuvvetinin de Kapaklar istasyonu civarında çekilmekte olduklarını, 2 alay kuvvetindeki bir süvari birliğinin demiryolunun kuzey sırtları gerisinde yürüyüş halinde bulunduğunu tespit etmiştir.

1 Eylül 1922 günü sabah saat 07.20'den itibaren akşam saat 18.45'e kadar bölükte uçuş faaliyeti aralıksız devam etmiş, Seyitgazi - Eskişehir -İnönü - Karaköy, Kütahya ve Uşak dolaylarında keşif uçuşları yapılmış ve görülen düşman topluluklarına bombalarla taarruz edilmiştir. Uşak'ın yanmakta olduğu havadan tespit edilmiştir. Kaçmakta bulunan düşman kıta toplulukları üzerine atılan bombalar ile makineli tüfek taarruzlarının çok etkili olduğu, uçuştan dönen pilotlar tarafından ifade edilmiştir.

1 Eylül 1922 günü Uşak'ın düşmandan geri alınması üzerine Batı Cephesi Komutanlığı, hava bölüğünün Uşak Meydanına intikali için aşağıdaki emri vermiştir:

"CEPHE HAVA BÖLÜK KOMUTANLIĞINA

  Dumlupınar - 1 Eylül 1922

1. Afyon'daki Hava Bölüğünden bir müfrezenin Uşak'a gelmesi zorunlu ve önemlidir. Bölüğün teçhizat ve malzemelerinin seri bir şekilde Uşak'a taşınması için 3 - 4 kamyonun bölük emrine derhal gönderilmesini rica ederim.

2. Batı Cephesi 2 nci Kurmay Başkanlığına ve Cephe Uçak Bölük Komutanlığına 1 Eylül 1922, 20.30'da bildirildi." (Türk Havacılık Tarihi III, sayfa 155)

  Cephe Kurmay Başkanı
  Kurmay Albay Asım (Gündüz)

Hava Bölüğünün 2 Eylül 1922 günü Afyon'dan Uşak'a intikali emredilmişse de teçhizat ve malzemenin önemli bir kısmı henüz Çay Meydanından Afyon'a taşınamadığından Bölüğün intikali mümkün olamamıştır. Batı Cephesi Komutanlığının verdiği emirde Bölüğün gerilerdeki teçhizat ve malzemesinin derhal Afyon'a taşınması istenmiş ise de kamyon sayısı yeterli olmadığından taşınma işlemi yapılamamıştır. Bölüğe tahsis edilen 4 kamyonun kafi gelmediği ve 10 kamyona ihtiyaç duyulduğu üst makamlara bildirilmiştir.

2 Eylül günü yapılan keşif uçuşlarında bir Türk Birliğinin Kütahya'nın 20 kilometre kuzeyinde bulunduğu, İnönü - Bozüyük yolunda 150 kadar düşman kamyonunun Bozüyük istikametinde gittiği, İnönü istasyonunun güneyinde 200 kadar nakliye aracının yürüyüş halinde olduğu, iki düşman tümeninin Eskişehir - İnönü yolu üzerinde; bir düşman tümeninin Eskişehir - Çukurhisar yolu üzerinde geri çekildiği ve Türk Kuvvetlerinin de Eskişehir'e girmek üzere olduğu tespit edilmiştir.

3 Eylül 1922 'günü sabahı Afyon meydanından kalkan bir keşif uçağımız düşman kuvvetlerinin son durumunu tespit ettikten sonra dönüşte emredildiği şekilde Uşak Meydanına inmiş ve keşif sonu raporunu buradan Batı Cephesi Komutanlığına iletmiştir.

Havacılarımız Uşak Meydanına indiklerinde, bu meydanda düşmanın fazla miktarda uçak, malzeme ve teçhizatı ile pek çok uçak bombasını olduğu gibi bırakıp gittiğini görmüşlerdir. Terk edilen uçak bombalarının miktarının çok oluşu havacılarımızı şaşırtmıştır. Yapılan sayımda Yunanlıların Uşak Meydanında 18.240 adet uçak bombası depoladıkları anlaşılmıştır. Türk Hava Kuvvetlerinin 1920 yılının envanterindeki bomba sayısının 40 - 50 civarında olduğu düşünülürse, Yunanlıların yalnız Uşak meydanında depoladığı 18.240 adet bombanın Türk Birlikleri için ne kadar büyük bir tehlike teşkil ettiği hakkında bir fikir edinilebilir. Yunan Ordusunun o tarihlerde Türk Toprakları üzerinde kullandığı uçaklarının sayısı 25 civarında idi. Ayrıca İzmir Alsancak istasyonunda 30 vagon içinde sevke hazır durumda daha birçok uçağı ve uçak malzemesi bulunuyordu. Yunanlılar bu uçakların tamamını, 18.240 adet bomba depo ettikleri Uşak Meydanında toplayıp, Afyon'un güneyinde yığınak yapmakta olan Türk Birliklerine karşı aralıksız hava saldırıları düzenleselerdi, herhalde Türk Birliklerine çok fazla kayıp verdirebilirlerdi, Yunanlılar yeterli sayıda uçakları olmalarına rağmen bu hava saldırılarını düzenleyemediklerine göre demek ki onların da lojistik sıkıntılar nedeniyle yeterli uçuş faaliyetinde bulunamadıkları anlaşılmaktadır.

4 Eylül 1922 günü Bölüğün faal durumdaki 3 av ve 5 keşif uçağı Afyon Meydanına inmiştir. Bölüğün yer kademesi henüz Uşak'a gelmediğinden ve meydanda uçakların bakımını yapacak teknik personel bulunamadığından bu hizmetlerin, Bölükteki 15 uçucu tarafından yapılmasına çalışılmışsa da uçucular bakım ve onarım konularında yetiştirilmemiş olduklarından ve bu işler tamamen ihtisası gerektirdiğinden bakım hizmetleri istendiği şekilde yerine getirilememiştir. Meydana inen 5 keşif uçağından 2 adedinin bakımı yapılamamış ve arızaları giderilememiştir.

Afyon'dan 3,5 ton uçak benziniyle bir kısım malzeme ve teçhizat kamyonlar ile yola çıkarılmış, ancak yolların çok bozuk ve trafiğin yoğun olması nedeniyle kamyonlar 155 kilometrelik mesafeyi 24 saatte alabilmişlerdir.

Uçak Bölüğünün asıl ağırlıkları, yedek malzemeleri, onarım için gerekli takım ve avadanlıkları ise 1 nci Dünya Savaşından kalma demir tekerlekli ağır kamyonlara yüklenmişti. Yollardaki mevcut köprülerin, ağır vasıtaların geçmelerine müsait bulunmadığı gerekçesiyle, yol boyunca trafiği kontrol eden ekipler tarafından bu araçların daha ileri gitmelerine müsaade edilmemiş ve Dumlupınar yakınlarında alıkonulmuştur.

Bu durumda Uçak Bölüğünün Akşehir, Çay, Afyon, Dumlupınar ve Uşak'ta birer kademesi ve her kademesinde bir kısım malzeme ve teçhizat, teknik eleman ve destek personeli, ayrıca bunların başında subay ve erbaş bulunduruluyordu. Malzeme ve teçhizatın bu şekilde birçok yere dağılması yüzünden Bölük, kuvvetini ve bilhassa uçuş faaliyetini günden güne kaybetmekte idi. Cephe Uçak Bölük Komutanı bu durumu açık bir şekilde muhtelif yazılarla üst makamlara bildirmişse de bir sonuç alınamamıştır.

5 Eylül 1922 günü Alaşehir ve Salihli istikametinde keşfe giden bir uçağımızın motoru Salihli Alaşehir arasında arıza yaptığından uçak geriye dönmüş ve İnay - Karakuyu arasında mecburi iniş yapmıştır.

Uçaklar malzemesizlikten, bakımlarının iyi bir şekilde yapılamamasından ve bakım görmeden aralıksız uçuşa verilmelerinden artık sık sık arızalanmaya başlamışlardı.

6 ve 7 Eylül günlerinde uçuş faaliyeti olmamıştır.

8 Eylül 1922 günü Manisa, Nif ve Torbalı istikametlerinde Bölüğe uçuş vazifesi verilmiş ve aynı zamanda Bölüğün Uşak'tan derhal Alaşehir veya Salihli'ye intikali emredilmiştir. Çünkü ordu birliklerimiz artık İzmir'e iyice yaklaşmış bulunuyorlardı. Ancak Bölüğün Çay ve Afyon'dan yola çıkarılan malzeme ve teçhizatı bile henüz ellerine ulaşmamıştı.

9 Eylül günü 2 keşif ve 1 av uçağımız Uşak'tan kalkarak Salihli Meydanına intikal etmiştir.

10 Eylül günü hiçbir hava faaliyeti olmamıştır.

11 Eylül 1922 günü Uşak'tan 2 av uçağı daha Salihli Meydanına gelmiştir. Ayrıca 26 Ağustos günü Bölük Komutanı Yüzbaşı Fazıl tarafından Afyon'un Hasanbeli Kasabası civarına düşürülen fakat fazla hasar görmeyen Yunan uçağı onarılıp Ay Yıldız işaretleri konulduktan sonra uçarak Salihli Meydanına getirilmiştir.

12 Eylül 1922 günü Uşak Meydanındaki malzeme ve teçhizatın bir kısmı kamyonlarla Salihli'ye hareket ettirilmiştir. Demiryolunun bir kısmı tahrip edildiğinden vagonlarla taşınabilecek ağır malzemeler ve portatif hangarlar taşınamayarak Uşak'ta bırakılmıştır. Aynı gün 3 keşif ve 1 av uçağımız daha Uşak Meydanından Salihli Meydanına gelmiştir.

İZMİR'E UÇARAK GELEN UÇAKLARIMIZ BENZİN YOKLUĞUNDAN GÖREV YAPAMAZ DURUMDA YERDE KALIYOR. BÖYLECE ONBİNLERCE YUNAN ASKERİ 60 KİLOMETRE ÖTEDE ÇEŞME LİMANINDAKİ GEMİLERİNE RAHATÇA BİNİP KAÇARAK İMHA OLMAKTAN KURTULUYOR

13 Eylül 1922 günü Bölüğün Salihli Meydanından İzmir'e intikali emredilmişti. Ancak, İzmir'de intikal edilecek Gaziemir Meydanının son durumu hakkında hiçbir makamdan bilgi alınamamıştı. Çünkü Uçak Bölüğünün Batı Cephesi Komutanlığı ve diğer makamlarla telsiz ve telefon irtibatı yoktu. Üst makamlarla irtibatın bulunmayışı Uçak Bölüğünü çok güç durumda bırakmıştı. Karayolu ile Uşak'tan Salihli'ye hareket etmiş olan yer kademesi henüz birliğe ulaşmamıştı. Gaziemir Meydanı hakkında hiçbir makamdan bilgi alınamayınca, Bölük Komutanı meydan hakkında bilgi toplayıp getirmek üzere bir subayı Gaziemir'e gönderdi. 2 keşif uçağı İzmir'e gitmek üzere meydandan havalandılarsa da bir süre sonra motor arızasından geri döndüler.

14 Eylül 1922 günü Salihli Meydanından sabah saat 06.40'dan itibaren kalkış yapan 4 av ve 2 keşif uçağımız İzmir'deki Gaziemir Meydanına indiler. Salihli Meydanında bekleyen 3 keşif uçağı motor arızasından yine kalkış yapamadılar.

15 Eylül 1922 günü 3 keşif uçağımız Salihli Meydanından havalanmışlarsa da ancak birisi Gaziemir Meydanına inebilmiş, ikincisi Gaziemir'e 10 kilometre mesafede motoru arızalandığından mecburi iniş yapmış üçüncüsü de yine motor arızasından Çobanisa istasyonu yanına mecburi iniş yapmak zorunda kalmıştı.

Gaziemir Meydanında Yunanlıların bıraktıkları 1 adet «De Havilland» tipinde keşif uçağı, 3 adet Nieuport tipinde av uçağı ve 1 adet Avro tipinde iki kişilik eğitim uçağı uçuşa hazır bir durumda, birçok malzeme ve teçhizatı ile birlikte ele geçirildi. Yunanlıların telaş içinde meydanı terk ederken bu uçakları ve malzemeleri tahrip etmeye fırsat bulamadıkları anlaşılmaktadır.

16 Eylül 1922 günü Uçak Bölüğünün makinist ve eratı, Akşehir - Çay - Afyon - Dumlupınar - Uşak - Salihli ve İzmir arasında malzeme ve teçhizatı ile birlikte, bir kısmı bu meydanlarda, bir kısmı da bu meydanlar arasındaki yollarda dağılıp kalmıştı. Bölüğün kadrosunda ulaştırma aracı olarak tahsis edilmiş bir tane at arabası bulunuyordu. Bölüğün yer kademesinin, malzeme, teçhizat ve ağırlıklarının taşınması için yeterli sayıda ve kapasitede ulaştırma aracı tahsis edilemiyordu. Demiryolları yer yer tahrip edilmiş olduğundan vagonlarla malzeme ve teçhizatın taşınması mümkün olamıyordu. Zaten iki aracın yan yana zor geçebileceği genişlikte olan Afyon - İzmir karayolu, bir de yoğun savaş trafiği yüzünden iyice tıkanıp kalmıştı. Aynıca köprülerin yetersiz oluşu da diğer bir kısıtlayıcı faktörü meydana getiriyordu. Ağır malzemeleri taşıyan kamyonlar bu köprülere geldiklerinde görevli ekipler tarafından durduruluyor ve geçmelerine müsaade edilmiyordu. Bölüğün en kıymetli uçak malzemelerini taşıyan demir tekerlekli kamyonlar bu sebeple Dumlupınar yakınlarında yolda durdurulmuştu ve içindeki kıymetli malzemelerle hala orada bekliyordu.

Bölüğün uçakları İzmir'de Gaziemir Meydanına indiklerinde, bu meydanda uçak benzini, bomba ve makineli tüfek mermisi bulunmadığından, uçaklar park yerinde hiçbir görev yapamaz durumda kalmıştı.

Uçak benzininin büyük bir kısmı Uşak Meydanında bulunuyordu. Bu benzinin ancak bir kısmı temin edilebilen vasıtalarla Salihli Meydanına taşınabilmişti. Uşak Meydanındaki benzinin ileri meydanlara taşınması için elde hiçbir vasıta yoktu.

Uçak bombaları ve makineli tüfek mermilerinin tamamı ise Uşak Meydanında bulunuyordu. Uşak Meydanında hiçbir vasıta temin edilemediğinden bir tek uçak bombası veya makineli tüfek mermisi bile Gaziemir Meydanına getirilememişti. 16 Eylül günü her ne kadar yeterli sayıda uçak Gaziemir Meydanında bulunuyorsa da benzin ve mühimmat yokluğundan bu uçaklar harp görevi yapamaz durumda idi.

16 Eylül günü Yunanlılar için çok kritik bir gündü. Afyon ve Dumlupınar'daki bozgundan sonra Türk Birliklerinden kurtulmaya çalışan onbinlerce Yunan askeri Çeşme Limanına ulaşmayı başarmıştı. Bu askerleri kurtarmak üzere 50 büyük nakliye gemisi Çeşme Limanında bekliyordu. Yunan Donanması da Çeşme Limanında toplanmıştı. Yunan savaş gemileri uzun menzilli topçu ateşiyle bu bölgeye Türk Birliklerini yaklaştırmıyor ve askerlerin rahat rahat gemilere binmelerini sağlıyordu.

Gerçekten 16 Eylül günü Yunan askerleri için bir kader günüydü. Çünkü onbinlerce asker küçücük dar bir sahaya sıkışıp kalmıştı. Karadan sandal ve mavnalarla açıkta demirli bulunan nakliye gemilerine taşınmaları uzun zaman alıyor ve saatler geçmek bilmiyordu. Ya tam bu esnada Türk uçaklarının taarruzuna uğrarlarsa halleri ne olurdu?

Ancak Yunanlıların korktukları başlarına gelmeyecekti. Çünkü Çeşme Limanından Sadece 60 kilometre uzaklıktaki Gaziemir Meydanında yeterli sayıda Türk uçağı olmasına rağmen, bu uçakların uçması için ne bir damla benzinleri ne de atacak tek bir bombaları bulunuyordu.

Yunan Ordusu çok şanlıydı. Türk Hava Kuvvetlerinin bir türlü çare bulamadığı lojistik aksaklıklar, en kritik bir durumda üzerlerine bomba yağdırılmasını ve felaketlerini önlemişti. Yoksa Filistin Cephesinde 19 ve 21 Eylül 1918 günleri İngiliz Hava Kuvvetleri karşısında 7 nci ve 8 nci Türk Ordularının uğradığı felaketin bir benzeri, dört yıl sonra Çeşme Limanında Türk Hava Kuvvetlerinin karşısında Yunan Ordusunun da başına gelebilirdi.