Ali PALAS |
Hava Pilot Üsteğmen |
2. Ana Jet Üs, 122. Filo / Çiğli-İzmir |
|
2'inci Ana Jet Üs 122'inci
Filo Komutanlığı'nda pilotaj
eğitimine devam ettiğim bir
dönemdi. İntibak bitmiş, görerek
sortilerinde de iyiden iyiye yol
almıştık. Havanın yüksek
seviyelerde kapalı olduğu ve
görüşün düşük olduğu bir gündü.
Daha önce gitmediğim, görerek
şartlarda arazi yapısına vakıf
olmadığım bir çalışma sahasına
yalnız görevini uçmak üzere
gidecektim. Ancak karışık ve
endişeli bir ruh hali
içindeydim. Özellikle
meteorolojik koşulların da
olumsuz cereyan etmesi bu
endişelerimi daha da güçlü
kılıyordu. Üstelik uçacağım
blokta 10-15 tane yalnız uçacak
arkadaşım da vardı ve hepimiz
endişeliydik. Herkes uçak başı
yapmaya başladı. Kalkış saati
gelenler birer ikişer piste
girmeye, havalanmaya başladılar.
O esnada herkesin kulağı da
telsizdeydi. Bir öğretmen pilot
çalışma sahalarının durumunu
rapor edecek idi ve herkesin
umudu çalışma sahalarının yalnız
uçuşlara müsait olmaması
yönündeydi. Fakat beklenen
olmadı. Telsizden öğretmen
pilotun olumlu kanaat bildirmesi
esnasında ben çoktan havalanmış,
Yamanlar istikametinde tırmanışa
başlamıştım bile... Başımı
kaldırıp güneye doğru baktığımı
ve acaba beni nelerin
beklediğini inceden inceye
düşünmeye başlamıştım. |
Ama ben daha Yamanlar'ı geçer
geçmez telsizden yalnızların
iptal edildiği, tüm yalnız
trafiklerinin Manisa profili
uygulayarak meydana dönmeleri
ikazı geldi. O anda bundan daha
ferahlatıcı bir şey olamazdı
diye düşündüm. Spil Dağı Çiğli
uçuşlar için bir kavşak
noktasıdır. Yapmam gereken Spil
üzerinden kuzeye belirlenmiş
olan irtifada ve başta dönüp
Manisa'yı geçtikten sonra batılı
başlara yönelerek Çiğli dönüş
paternine oturmaktı. Ancak
Spil'e yaklaşırken benim
tırmanmam gereken irtifa
6000-7000 feet'ler iken
bulutların 5000 feet'lerde
başladığını gördüm. Acaba
görerek koşulları muhafaza mı
etmeliydim, yoksa belirtilen
irtifaa mı tırmanmalıydım?
Herkes buluta girmeyip kafasına
göre dönerse emniyetsiz olmaz mı
diye düşünüp, neyse o olmalı
diye karar verdim ve bulut içine
girerek tırmandım. 6000-7000
feet'lere tırmandığımda bulut
üstü olmuştum. Kuzeye belirtilen
başlarda döndüm. Evet burası
keser, Manisa üzeri olmuşumdur
deyip batılı başlara döndüm ve
artık en korkunç anlar
başlıyordu. Alçalmam gereken
noktaya gelmiştim ama yer
görünmüyordu ve havada birbirine
yakın bir sürü yalnız trafiği
olduğunu biliyordum. Üstelik
dağlık bir bölge üzerindeydim.
Ama alçalmalıyım deyip yine
bulut içine döndüm. Belki de bir
15-20 saniye bulut içinde
alçalarak uçtum ama bir 15-20
yıl yaşlandığımı hissettim. Evet
buluttan sağ salim çıktım ama
neredeydim. Manisa pistini
gördüm, sol tarafımdan görmem
gereken antenler yerli
yerindeydi. Bir an rahatladım
ama görüş yine de kötüydü.
İlerileri görmeye çalıştım,
birden irkildim. Acaba güneye
istemeden fazla açılıp şu anda
Bornova üzerinde mi uçuyordum?
Biraz daha kuzeye açılmaya karar
verdim. Artık o andan itibaren
panik dalgası tüm benliğimi
sarmaya başladı. Ben neredeydim?
Bu soruya telaşla cevap ararken
bir ara uçağımın yapısal hız
limitini bile burun aşağı
pozisyonda geçtiğimi fark ettim.
Artık kendime gelmeliydim ve
kabul etmeliydim. Kaybolmuştum.
Bu her şeyi daha kolay
kılacaktı. Nitekim kuleye durumu
bildirdim. Bana verilen
komutlarla trafik paternine
dahil olup sağ salim inişimi
tamamladım. |
Asıl ilginç olan, kesin
gözümle gördüğüm nirengiler
(Manisa pisti, antenler)
olmasına rağmen nasıl kendimi
panik dalgasına kaptırıp havada
kaybolmaktan öte kendi içimde
kaybolmuştum. Üstelik bu uçakta
"TACAN" diye bir şey vardı.
Niçin hiç aklıma gelmedi? Bulut
içine hangi cesaretle öyle
dalabildim? Uçağımın yapısal hız
limitini nasıl geçebildim? Bu
bana çok büyük bir ders oldu.
Havada ne olursa olsun önce
soğukkanlı olmak gerekir ki
doğru kararlar verebilelim. O
gün benden başka kaybolanlar da
oldu. Tabiki kule ekibine o hak
ettikleri baklavaları da hep
beraber aldık, helâl olsun. |
|
T-37 "Tweety" Uçağı |
|
|