Ben Kimim

 
 
 

TELGRAFIN TELLERİ

 
Emekli Hava Pilot Tuğgeneral
Selahattin ATAÇ
 

Yıl 1948 ve 8 nci Tayyare Alayı'nda 2 nci Bölük uçuş subayı olarak görevliyim. Bir gün Alay Komutanımız (Rahmetli Enver AKOĞLU) beni çağırdı ve "Sen alayımıza yeni gelen beyaz FALCON ile uçabiliyor musun" diye sordu. Ben de okulda o uçaklarla yetiştiğimizi bildirdim. Komutanımız, "İyi öyleyse şimdi beni dinle, yarın sabah saat 08:00'de Bölükten alacağın bir makinist ile birlikte, sana vereceğim bir zarfı, Erzurum Meydanı'nda konaklamış olan Topçu Alayı Komutanı'na verip döneceksin. Yalnız Aşkale'den itibaren yasak bölge olduğundan kendini ve uçağını tanıtabilmek için bu bölgede alçak uçuş yapacaksın, iyi uçuşlar dilerim." dedi.

Durumu Bölük Komutanına açıklayarak, uçağımızın hazırlanmasını ve beraber uçacağım makinisti de temin ettim.

Ertesi sabah saat tam 08:00'de kulenin izni ile kalkışı müteakip rotama girerek Erzurum Meydanı'na doğru uçuşa başladım. Takriben bir saate yakın bir sürede Erzurum Meydanı'na inişe geçtim. Yere inip uçağımı emniyete aldıktan sonra Alay Komutanı'nı bularak zarfı teslim ettim. Uçağıma dönerek makinistle birlikte kalkışa geçip Erzincan rotasına girerek uçmaya başladım. Alçak uçuşla yerdeki askerlerin ve halkın selamları arasında gururla ilerlerken birden uçağın sol tarafından kulakları sağır edici büyük bir patlama sesi ile kendime geldim. Aletleri kontrolden geçirdim. Çok şükür bir şey yoktu. Makiniste ne olduğunu sordum, o da bir şey anlamadığını söyledi. Etrafıma bakınırken sol kanat ile uçak gövdesi arasında bir tomar telgraf telinin sallandığını gördüm. Tahminen 20-25 dakika sonra Erzincan'da olacaktık. Bu süre zarfında ne yapıp yapıp telleri kanattan atmalıydım. Bu maksatla uçağı bir kaç kez iyice sola yatırıp düzeltmek sureti ile kabloları sol kanat ucuna kadar kaydırdım. Aynı harekete devam ederek Erzincan'a çok az bir mesafe kala telgraf tellerinden kurtuldum. Oh çekerek derin bir soluk aldım. Biraz sonra da hiç bir şey olmamış gibi meydana indim.

Şimdi hep düşünürüm. O telleri atamadan inmiş olsaydım, çok iyi bir insan ve mükemmel bir komutan olmasına rağmen çok sert görünen rahmetli Komutanımız Enver AKOĞLU acaba ne yapardı?