Oktay TEZSEZEN |
Emekli Hava Pilot Tümgeneral |
9.Üs, Balıkesir |
|
İnsan, yazacak şeyi çok
olunca hangisinden başlayacağını
bilemiyor. 1970‘de bir senelik
Üsteğmen olarak Mürted 144 Filo
da başlayan F-104 maceram
1993’de Balıkesir’in F-16
modernizasyonu ile Üs Komutam
olarak noktalandı. Dördünü
bizzat İtalya’dan, Libya
üzerinden Türkiye’ye taşıdığım
son 10 F-104S’i Eskişehir’e (stokaja),
F-104G’leri de Diyarbakır’a
bizzat bıraktığımda 23 senelik
beraberliğin bitişinin
burukluğunu tarif etmek mümkün
değil. |
Bu sevgi ve bilinç içinde hep
birbirimizin lisanı ile konuştuk
ve 23 seneyi sağlık ve
mutlulukla noktaladık. Şimdi
hasret zamanı. Hv.Plt.Kur.Bnb.
A.Ümit ŞENYÜZ 4 gün önce;
basılacak F-104 tarihçesi için
bir anımı kaleme almamı istedi.
Emekli olduğum 2000 yılının
Ağustos’undan beri oturup
hatıralarımı yazmak istedim. Ama
olmadı. Bu gece Bnb. Ümit’e
verdiğim söz beni uyutmadı.
04.15’de kalktım, çayımı
demledim ve başladım yazmaya. Bu
satırlarımı genç havacılara
armağan etmeyi çok
arzuladığımdan tüm hatıralarımın
başlangıcı olmasını diliyorum. |
Cesaret ve şövalyeliğin
ön planda olduğu bir dönemde
başladığım havacılık
yaşamımın bilgi ve cesaretin
ön planda olduğu dönemlerde
de devam etmesinden duyduğum
hazzın sonsuz olduğunu
kesinlikle ifade ediyorum.
Havacılık bilincini bu şekle
çevirmek için bizleri
yetiştiren tüm havacıları ve
hava şehitlerimizi şükranla
anıyorum. Mürted’in pist
restorasyonu nedeniyle
Balıkesir’e uzunca bir süre
için intikal etmiştik. Yeni
evlenmiştim ve kızım Şebnem
henüz 6 aylıktı. 15 gün de
bir sırayla hafta sonu
Mürted’e dönüyorduk. |
|
TF-104G Uçağı |
|
İntikallerde uçuş çok olur.
Zira mesai mefhumu diye bir şey
düşünülmez. Uçaklar bile sanki
intikalde olduğumun farkındadır.
Devamlı veriştiren, arıza
yapanlar sanki onlar değildir. O
zamanlar arızaların çok oluşu
nedeniyle gündüz uçmayan uçağı
gece uçurmazdık. Oldukça sıcak
bir yaz günüydü. Balıkesir’de
gece Yzb. Erol MISIR ile TF-104G
uçağında öğretmen intibak görevi
yapacaktık. Gece uçuşu olduğunda
genelde öğleden sonra
14.00-15.00 civarında uçuş
kesilir ve uçaklar gece uçuşu
için hazırlanırlar. Tam bu
sıralarda TF-104G uçağının o gün
gündüz uçmadığı fark edildi.
Hava çok sıcak, vakit çok geç
olmuştu. Havadaki uçaklar 45
dakikaya kadar inecekti. Gündüz
de bir saat uçmuştum. Tenim
kurumuş muydu hatırlamıyorum.
Eğt.Sb. TF’in uçmadığını
söylediğinde bir an tereddüt
ettik. Ama bir gün önce uçmuştu.
Canım ne olacak öğretmen
hallederiz diye düşündük. |
Biraz sonra Bkm.Sb.Tğm.
geldi. Uçağın gündüz
uçurulmasıyla ilgili onların da
sorumluluğu var. Uçağın gündüz
uçurulması gerektiğini söyledi.
Ama öyle bir söyledi ki hani
karar sizin gibi. Zaten Tğm’nin
dediğini yapsak da olur,
yapmasak da olur. İşte bu
sıralar bilgi ve becerinin
cesaretle beraber ön plana
çıkmaya başladığı zamanlara denk
geliyor. “Havacılıkta usullerden
taviz verilmemesi gerekliliği”
beni dürtmeye başladı. Eğt. Sb.‘na
uçağı hazırlatmalarını kısa bir
sorti yapacağımı söyledim. Bu
arada kim uçmak ister diye
sordum. Ütğm. Korcan POLATSÜ
hemen atladı. Abi beraber uçalım
dedi. Hemen hazırlandık, ben ön
Korcan arka kokpitte dahili
yakıtla kalkış yaptık. Her şey
gayet güzeldi. Kısa bir profili
alet alçalmasına bağladık. Bu
arada kumandaları Korcan’a
verdik. İp gibi alet uçuyor.
Muzurluk yapmak geldi içimden.
Levyeyi ona hissettirmeden tutup
hafif hafif picth ekseninde
sallamaya başladım. Muzurluğumun
neticesini almıştım. Arkadan
telaşlı bir ses “Abi uçakta
picth başladı.” “Öyle mi? ben de
bu çocuk ne biçim alet uçuyor
diye düşünüyordum.” diyerek için
gülmeye başladım. Sallamaya ara
verdim. “Ha! düzeldi.” dedi.
Biraz sonra bir daha salladım.
Hemen “Abi gene başladı.” dedi.
Bu arada dönüşümü tamamlamak
üzereyiz. “Tamam” dedim
“Kumandalar bende.” Aldım
kumandaları, şalterlerle oynamış
gibi yaptım. “Tamam düzeldi ama
inşallah inişte yapmaz” dedim.
Alçalmayı ilk yaklaşmaya
bağladık. Önümüzde 4’lü bir kol
var. Onların hemen arkasından
plof’u çektim. Çok sıcak
havalarda F-104 uçağı son
dönüşte Millitary bazen A/B’ye
dahi ihtiyaç gösterir. Onu
bildiğim için sürati 220 K’ın
altına düşürmeden son dönüşü
tamamladım. Ama uçakta bir
hantallık var. Bu arada pisti
karşılayınca önümüzdeki uçağın
jet-wash’ına hafifçe girerek
biraz tıkırdadık. Gazı %85’e
kadar kestim ve sürati düşürmeye
başladım. Aynı anda uçak burnu
aşağı aldı. Lövyeyi göbeğe kadar
çektim. Gelmiyor. Gazı
millitary’e ittirdim. Gene
gelmiyor. Over-Run’ın başına
doğru gidiyoruz. Korcan henüz
işin farkında değil. Baktım
kurtaramayacak gaz kolunu full
A/B’ye attım. Gecikmesiz girdi.
Biz Over-Run üzerinde tozu
dumana katarak pas geçtik. |
Korcan “Ne oluyor” diye
sordu. “Uçak; sürat düşünce
pelte gibi, burun yukarı
almıyor.” diye cevap verdim. |
“ Zaten yukarıda da pich
arızası yaptı.” demez mi... Ben
onu unutmuştum bile. Uçağı benim
salladığımı söyledim. Başladık
gülmeye. Hem aşırı sıcak, hem de
jet-wash‘a girmemizin bu duruma
neden olabileceğini düşündük.
Kısa tur’a çektik. Daha gevşek
bir son dönüşte bir daha
denemeye karar verdik. Sürat 225
K. Son dönüşe girdik. Gazı
kesmeye başladım. Sürat dönüşün
ortasında 220 K’nın altına
düştüğü an burnu yine aşağı
aldı. Lövye yine göbekte.
Gidiyoruz. Bu sefer daha erken
Full A/B ve dönüş içinden çapraz
bir şekilde pas geçerek irtifaya
tırmandık. |
Kuleye irtifada test
yapacağımı bildirdim. 20.000
feet'e tırmandık. 2 deneme
ikisinde de 220 Knot'ın altına
düştüğünde aynı şeyi
yapıyor. |
Kuleden direkt yaklaşma
istedim. Korcan’a da “elin
sandalyede olsun, atla dediğim
anda atlayacağız dedim. O
sıcakta soğuk bir duş etkisi
oldu. Kuleye kumanda arızası
olduğunu 230 K’ta teker
koyacağımızı bildirdim. Lastik
limiti de 235 Knot ve hava çok
sıcak. Sürat 230 Knot milim milim
yaklaşıyoruz. Aynı şey olacak mı
diye tetikteyiz. Korcan arkadan
“Gördün mü abi, tayyareyi havada
salladın, başımıza neler geldi.”
diye söyleniyor. Over-run’ı
yalayarak 230 Knot’ta tekerleri
koyduk. Pist başına burun aşağı,
önce fren ve paraşüt. Tabi
beklenen oldu. Felaket bir iniş.
Sarsıntıdan bordo saatleri
okunmaz oldu. Uçakla bir
boğuşmayı takiben pist sonunda
lastik patlatmadan ve bariyere
girmeden emniyetle motor
durdurduk. İnişin şiddetinden
bir çok sigorta atmış. Uçağı
çektiler. Arızayı yazdım.
“neticesini bildirin” dedim.
Filoya gittik. Bir saat kadar
sonra uçakta hala arızayı
bulamadıklarını bildirdiler.
Arabaya atlayıp hatta gittim. Bu
arada bizim bakımcı Tğm, dikey
stabilizedeki kapakları
söktürüyor. Bir taraf söküldü.
Yatay stabilizeye kumanda eden
silindir gayet iyi. Her şey
normal görünüyor. Öbür tarafı
söktürünce donduk kaldık. İkinci
silindir kırılmış, sallanıyor.
Durum anlaşıldı. Tek silindir
220 Knot'ın altına düşünce
yetmiyor ve uçak baş aşağı alıp
gidiyor. |
Şimdi, biraz rehavetle
davranıp uçağı gündüz
uçurmasaydık, Tğm.nin uçak
uçurulmaz talebini göz ardı
etseydik... neler olurdu?
Balıkesir’inde gece kuzeye
inişte ki öyleydi, plofu
şehre doğru çekersiniz. Her
yer aydınlık. Son dönüşe
başlama noktası şehri
geçtikten sonra her yer
karanlık. Göz karanlık
adaptasyonunu tam sağlamadan
dönüş tamamlanır. O
karanlıkta uçağın burnu
aşağı alma durumunu daha geç
hissetme olasılığı çok
yüksek hatta hissetmeme
olasılığı bile mevcut. Uçak
külli hasar, iki pilot
şehit. Zaten her şey
kırılacağı için silindirin
de kırılması normal. Gerçi
hasar bir korozyon kontrolü
ile silindirin kırıldığı
bulunabilir ama korozyon
varsa. Büyük olasılıkla
netice ve kanaat vertigoya
dayalı pilotaj. |
Neyse ki netice böyle olmadı.
Silindir değişti ve biz gece
öğretmen intibak uçuşunu
zamanında uçabildik. Çok
uzattım. Yorumu siz yapın. |
Bu arada yazımın başında
yeni evlendiğimi ve kızım
Şebnem’in 6 aylık olduğunu
yazdım. Ne alakası var?
diyeceksiniz o da hikayenin
başka yönü ve yine Korcan o
zamanlar Bahçelievler 4’üncü
cadde de 1’inci katta
oturuyoruz. Kapıcımız var;
Ali. Kapıcı değil sanki
kont. Allah rahmet eylesin,
esasında çok iyi adamdı.
Bebek arabası aldık. Hanımda
43 kilo, dal gibi. Gücü
yetmiyor arabayı
merdivenlerden indirip
çıkaramıyor. Ali efendiye
intikale giderken tembih
ettim. Ben yokken arabayı
sen indir çıkar diye. “Merak
etme yüzbaşım” dedi. Bu uçak
olayından birkaç gün sonra
hanımdan bir telefon;
“kapıcı arabayı indirip
çıkarmıyor” diye yanımda da
Korcan var. Telefona cevap
verdim şaka yolla “Merak
etme hanım hemen gelir
kapıcıyı döverim” dedim.
Tabii Korcan sadece benim
dediklerimi duydu. Bir anda
ayağa fırladı diğer
arkadaşlara “TEZSEZEN Yzb.
Ankara’ya kapıcıyı dövmeye
gidecekmiş” diye avazı
çıktığı kadar hem anlatıyor
hem de kıs kıs gülüyordu. |
O günden sonra herkes
filo komutanından Ankara
izni için; “Kapıcıyı
dövmeye gidiyorum” diye
sebep göstermeye
başladı. Allah,
kapıcıları intikal
pilotlarından korusun. |
Bu vesile ile Tüm
Hava Kuvvetleri
mensuplarına sonsuz
başarılar, emniyetli
uçuşlar diler saygı
ve sevgilerimi
sunarım. |
Kaynak:
Kaynaklar Sayfası Yurtiçi Sıra No: 28 |
|