Ben Kimim

 
 
 

İLK DENEYİM

 
Mücahit YALÇINKAYA
Emekli Hava Pilot Yarbay
2.Üs, 121.Filo/Çiğli-İzmir
 

Çiğli’ de uçuş okulundaydım ve 121’inci Filo’ da T-33’lerde yalnız kol uçuşlarına henüz başlamıştım. 2’nci yalnız sortisinde çalışma sahasına girdik ve görerek bazı hareketler çalıştıktan sonra iniş için meydana yöneldik. Kolumdaki uçakta da hocam ve posta arkadaşım uçuyorlardı. Meydana yaklaşırken yaklaşık 20-25 NM’ de meydan üzeri ve alçalma bölgesinin 10-25.000 Feet arası bulutla kaplı olduğu görülüyordu ve hocam telsizinden arayarak alet alçalması ile inişe gitmemizi istedi. O anda alçalmasını yapmak üzere hiç hazır değildim ve uçuş öncesi brifinginde böyle bir olasılıktan da hiç söz edilmemişti. Meydana oldukça yakın olduğumuz için aceleyle yaklaşma kontrol ile temas ettim ve gerekli konuşmayı yaptım. Uçtuğumuz 8.500 Feet irtifadan serbest kılınan 220 seviyeyi bekleme paternine ve buluta girmeden önce almak için hemen tırmanmam gerekiyordu. Bunun için de panikle bütün alet uçuş kurallarını bir kenara bırakarak, yaklaşık 25-30 derece ile tırmanmaya başladım. Ne yazık ki, 170 seviyede buluta girdim ve buluta ilk kez yalnız basıma girince paniğim daha da artmaya başladı. Çünkü o güne kadar alet uçuş görevlerinin dışında buluta girmenin çok tehlikeli olduğu ve bir “öcü” gibi buluttan kaçınmamız gerektiği baskı ile öğretiliyordu. Bu psikozla buluta girdikten sonra aletlere bakıp uçağımı düz uçuşa geçirmeye çalıştım. Ancak, çok büyük bir yunuslama ile buluta girdiğim için bunu başaramadım ve bu arada bekleme paterninin de içine girmiştik. Bir yandan anormal başlar ve anormal yunuslaşmalarla uçağımla boğuşurken, diğer yandan da 2 numaranın kolumda olup olmadığını kontrol etmek için devamlı başımı kaldırıp dışarıya bakıyor ve seri bir şekilde tekrar aletlere uyum sağlamaya çalışıyordum. Bulut içerisinde düz uçuşa geçmeye çalışırken her seferinde kolumdaki uçağı kontrol etmek ve bir türlü uçağı kontrol altına almamak beni iyice paniğe sokuyordu. O anda kaç derece yatış yaptığımı, kaç derece ile tırmanıp alçaldığımı hiç hatırlamıyorum ve uçak zaman zaman terse geçiyor, ya da 90 derece tırmanıyordu. 0 an telsiz konuşmalarını takip ediyordum, ama önceden bildiğim iki kol 200 ve 210 seviyelerde bekliyordu. Belki üzerimde bekleyen kollarda vardı. En son hatırladığım telsiz konuşması, 220 seviyeyi ilk kat edişimde yaklaşma kontrole “220 seviyeyi aldığımı” ikaz ettiğimdi. Daha sonra sanki telsiz arızam varmış gibi telsizden hiçbir konuşma duymamıştım. Bütün bunların sonucunda, bize derslerde anlatılan ve pilotların vertigo diye bildiği “his yanılması”, yani “Pilot vertigo”sunun başıma geldiğini anlamaya başladım. Bu arada hocamdan herhangi bir ikaz ya da yardım gelmesini bekliyordum. Ondan da hiçbir ses çıkmıyordu.

T-33 Uçağı

Bu duruma düşmenin nedeninin o an için dışarıya fazla bakıp kontrol etmek olduğunu düşündüm. Halbuki, sonuçta o uçakta da bir hoca vardı ve kolumda durmamaları mümkün değildi. Dolayısıyla, onlar için bu kadar fazla endişelenmemeliydim. Daha sonraları pilot olduktan sonra öğrendiğim bir kural bana bunu gösteriyordu. “Numarasını aşırı düşünen bir pilot, iyi bir lider olamaz”. Ancak, diğer yandan hocama her bakışımda bana bir takım el işaretleri yapıyor ve ona fix olmama neden oluyordu. Bununda his yanılmamı artırdığı kanaatine çok sonraları vardım. Bu şekilde bekleme paterninde kim bilir kaç uçakla kıl payı çarpışmaktan kurtuluyorduk. En sonunda, bu işi toparlamayacağımı anladım ve tartışmalarda aklıma gelen şeyin en doğru hareket olacağını düşünerek batılı bir başta bekleme paternini terk etmeye karar verdim. Bunu yaklaşma kontrole bildirdiğimde, koldaki uçaktan sadece “mutabık” ikazı geldi ve paterni alçalışla birlikte terk ettiğimizde 7000 Feet’e deniz üzerine çıkmıştık. Ancak, o ana kadar olan heyecanımı ve döktüğüm soğuk terleri anlatmam olanaksız. Daha sonra normal görerek patern ile inişe geldik.

İndikten sonra rulede hala çok heyecanlıydım ve durumun değerlendirmesini önce kendimle yapmak istiyordum. Brifingte yeterli konuşmamız, hazırlıksız ve ani bir kararla buluta girmem bunlara neden oldu diye düşünürken uçuş aletlerine göz attığımda fark ettim ki: bu uçtuğum uçak T-33 MK.III idi ve bunun durum cayrosu max.10 derece burun yukarı ve aşağı gösteriyordu ve üzerindeki indexler farklıydı. Halbuki, bu uçağın D/C alet uçuşu için daha uygundu. Olayı herhangi bir kaza olmadan atlattığımız için artık kendime bir pay çıkarabilirdim.

Filoya gittiğimizde hocam dibfiring bile yapmadan ayrıldı. Büyük bir olasılıkla o da kendi muhasebesini yapmış ve uçakla o koşullarla bir öğrencinin buluta sokulmaması gerektiğini düşünmüştü. Daha sonra posta arkadaşımdan öğrendiğime göre hem arkadaşım hem de hocam bekleme paterninde bulut içinde vertigo olmuşlardı.

Pilot olduktan sonra ve uçuş yıllarım boyunca hep bu konuyu hafızamda canlı tutmaya çalıştım ve arkadaşlarımla paylaştım. Daha sonraları, yaptığım değerlendirmelerde hocamın da his yanılmasına uğramasını şu nedenlere bağladım:

Posta arkadaşım da ilk kez kolda buluta giriyordu ve henüz kol eğitimi yapıyordu. Dolayısıyla, uçuş öğretmenimin sorumluluğu çok artmıştı. Bulut içinde bir yandan uçan öğrencinin kol uçmasını sağlarken, diğer yandan lider olarak uçan öğrencinin alet uçuşunu takip etmek için basını uçuş aletlerine götürüyordu. Bu da onun vertigo olmasına neden olmuştu. Her ne kadar çok deneyimli bir öğretmen pilot olsa da o durumla karşılaşabilirdi.

Bu olay bana çok büyük dersler verdi ve bundan uçuş hayatım boyunca yararlanıyordum. Daha sonradan bu konuyu hiç konuşmamamıza karşın, çok değer verdiğim ve saygı duyduğum Öğretmenimin de kendine göre bir takım dersler çıkardığına inanıyorum.

 

Kaynak: Kaynaklar Sayfası Yurtiçi Sıra No: 29