İrfan SARP |
Emekli Hava Pilot Tümgeneral |
|
Havacılık konularında yayın
yapan internet sitesi kokpit.aero'da
13 Mayıs 2018 Pazar günü "Kağıt
uçak Demir Kuş sergisi,
Bursa'nın havacılık tarihine
ayna tutuyor" başlığıyla bir
haber yayınlandı. Bu haberde,
Bursa'nın üç merkez ilçesinden
bir olan Nilüfer İlçesi'nin
Nazım Hikmet Kültürevi'nde bir
havacılık sergisi açıldığı ve bu
sergide Bursa'nın havacılık
tarihine damga vurmuş isimlerin
fotoğraflarının ve hikayelerinin
havacılık meraklılarıyla
buluşturulduğu anlatılıyordu.
Sergide Türk Hava Kuvvetlerinin
ilk pilotlarından Mehmet Ali
Kurçer, ilk kadın savaş pilotu
Sabiha Gökçen, 18 saati aşkın
tek başına havada kalarak rekor
kıran Emrullah Ali Yıldız, ilk
Türk uçağını yapan Vecihi Hürkuş
ve Hava Kuvvetlerimizin ilk jet
pilotlarından Bursalı Necati
Artan'ın özel hikayeleri,
fotoğrafları ile kişisel
eşyalarının sergilendiği haberde
bildiriliyordu. Serginin
açılışında Nilüfer Belediye
Başkanı Mustafa Bozbey'in
yaptığı konuşmada: "Bugün, bu
sergiyle aslında Türk
havacılığının gelişmesine
öncülük eden, destek veren
insanlarımızı anıyoruz. Onlar,
havacılık tarihimize altın
harflerle yazılan isimlerdir. Bu
kapsamda Fadıllı Havacılık
Tesislerimizi hizmete açtık.
‘Uçmak özgürlüktür’ diye bir söz
var. Herkesi uçmaya davet
ediyorum. Tesislerimizde
düzenlediğimiz çeşitli
etkinliklerle havacılığı
sevdirmeye çalışıyoruz"
şeklindeki sözlerinden de
etkilendim. Haberde sözü geçen
Yarbay Necati Artan Balıkesir'de
1967-68 yıllarında F-84F muharip
jet uçaklarından kurulu 191'nci
Filo Komutanı iken ben onun
emrinde görev yapan pilotlardan
biriydim. |
İlgimi çok çeken sergiyi gezmek
üzere geçen Cumartesi günü
arabama atlayıp Bursa Nilüfer
ilçesinde serginin yapıldığı
Nazım Hikmet Kültürevi'ne
gittim. Sergiyi düzenleyenlerden
Sayın Deniz Bey ile Sayın Ali
Bey'in verdikleri izahatlarla
havacılık tarihimizde önemli yer
tutan bu havacılarımızın
hatıralarını bir defa daha
yaşamak fırsatı buldum. Sergiyle
ilgili izlenimlerimi havacı
arkadaşlarımla paylaşmamın
faydalı olacağını düşündüm. |
Sergiyi şöyle anlatayım. Salonun
hemen girişinde aşağıya
çıkardığım pano bulunuyor.
Panoda, serginin teması "BURSA
HAVACILIK TARİHİ - KAĞIT UÇAK
DEMİR KUŞ" kelimeleriyle tasvir
edilmiş. KAĞIT UÇAK tabirini,
Hava Kuvvetlerimizin ilk
pilotlarından olan Mehmet Ali
Kurçer'in daha uçaklar
Türkiye'ye gelmeden önce, görev
yaptığı Alay Karargahında kağıt
uçakları uçurup subaylara
uçaklar hakkında bilgi
vermesinden ilham almışlar.
DEMİR KUŞ tabiri de bilindiği
gibi uçaklar için halk arasında
kullanılan çok hoş bir tabirdir. |
Serginin girişinin hemen
sağında GÖKLERİN KIZI SABİHA
GÖKÇEN panosu bulunuyor.
Panoyu incelerken 1936 BURSA
SEMALARINDA yazısı dikkatimi
çekti. 1936 yılı benim doğum
yılımdı. Hemen panonun önüne
geçip aşağıdaki hatıra
fotoğrafını çektirdim. |
Sabiha Gökçen, 22 Mart 1913
tarihinde Bursa'da dünyaya
geldi. Küçük yaşta anne ve
babasını kaybetti. 1925 yılında
Bursa’yı ziyaret eden Atatürk
tarafından evlat edinilerek
kendisine "Gökçen" soyadı
verildi. Çankaya İlkokulu ve
İstanbul Üsküdar Kız Koleji'nde
öğrenim gören Sabiha Gökçen,
havacılığın gelecekteki önemli
rolünü çok iyi bilen Ebedi
Başkomutanımız Mustafa Kemal
Atatürk'ün tavsiyesiyle 1935'te
Türk Hava Kurumu'nun Türk Kuşu
Sivil Havacılık Okulu'na girdi.
Ankara'da yüksek planörcülük
brövesini aldı. Gökçen, 7 erkek
öğrenciyle birlikte Kırım,
Rusya'ya gönderilerek yüksek
planörcülük eğitimini tamamladı.
1936'da Eskişehir Askeri Hava
Okulu'na girdi, burada pilot
brövesini kazandı. Av ve
bombardıman uçaklarıyla başarılı
görevler yaptı. |
|
Sergiyi gezerken dikkatimi
çeken panolardan biri de,
BURSA'NIN BAĞIŞ UÇAKLARI
panosu oldu. Panoda, o
yıllarda Bursa'nın yerel
Ertuğrul gazetesinin 21
Mart 1911 tarihli sayısında
"Bursa Tayyaresi"
başlıklı haberde, bir
değerli ticari kuruluş
tarafından Bursa şehri adına
bir uçak alınması için
girişimde bulunulduğu
bilgisi yer alıyor. Şimdi
haberin tarihine dikkatinizi
çekmek istiyorum. Türk Hava
Kuvvetleri'nin resmi kuruluş
tarihinin 1 Haziran 1911
olduğunu biliyoruz. Demek ki
Bursalılar, Ordumuza bir
uçak alınması için daha
Havacılık Teşkilatı
kurulmadan önce girişimde
bulunmuşlar. İşte bu
girişim, Türk insanının
uçaklara ne kadar meraklı
oluşunun ve havacılığa ne
kadar önem ve değer
verişinin en güzel
örneklerinden biridir. |
Serginin en ilginç köşelerinden
biri de 1914 yılında Pilot
Üsteğmen Mehmet Ali Bey'in
Beyazıt meydanına uçağıyla
yaptığı inişin anlatıldığı ve
buna ait fotoğrafların yer
aldığı köşedir. Akıllara
durgunluk veren bu inişin
hikayesi şöyledir. |
Mehmet Ali Kuçer 1889
doğumludur. Hava
Kuvvetlerimizin ilk
pilotları olan Yüzbaşı Fesa
Bey ve Teğmen Yusuf Kenan
Bey, 1912 yılında Fransa'da
eğitimlerini tamamlarlar.
Ayni yıl Teğmen Mehmet Ali
Bey ve diğer üç subay
İngiltere'de Bristol Hava
Okulu'nda uçuş eğitimine
gönderilir. Balkan Harbi'nin
çıkması üzerine subaylar
eğitimlerini yarım bırakıp
yurda dönerler. Daha sonra
Yeşilköy Tayyare Mektebi'nde
eğitimini tamamlayan
Üsteğmen Mehmet Ali,
Yeşilköy Uçuş Okulu'nun Baş
Öğretmeni Yüzbaşı Feza
Bey'in maiyetinde uçuş
öğretmenliğine devam eder.
|
Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın
emir subayı, Üsteğmen Mehmet
Ali'nin yakın arkadaşıdır.. Emir
subayı bir gün arkadaşı Mehmet
Ali'ye, Enver Paşanın
müsteşarlarıyla sohbet ederken,
bir uçağın Harbiye Nezareti'nin
(Beyazıt'ta şimdiki İstanbul
Üniversitesi) önüne inip
inemeyeceği konusunu
konuştuklarını söyler. Üsteğmen
Mehmet Ali de uçağıyla bu
meydana inmeye karar verir ve 14
Nisan 1914 tarihinde R:E:P
modeli uçağıyla Yeşilköy'den
kalkıp Beyazıt meydanına iner.
Civardaki halk uçağın düştüğünü
sanarak büyük telaşa kapılır.
Uçağın iniş haberini alan Enver
Paşa ve müsteşarları koşarak
uçak başına gelirler. Enver Paşa
pilotun omzunu okşar, "Merhaba
arkadaş, buraya nasıl
inebildin?" diye sorar. Biraz
sonra Enver Paşa'nın yaveri bir
kese içinde 100 altın lirayı
getirip Üsteğmen Mehmet Ali'nin
cebine koyar. |
Uçak üç gün süreyle Beyazıt
meydanında sergilenir. Bu üç gün
içersinde İstanbul ve civarından
uçağı görmek üzere halk Beyazıt
meydanına akın eder. Uçağın
buraya inişi, halktan uçak satın
almak için bağış toplanmasına
çok güzel bir fırsat olur.
Beyazıt meydanının dört
tarafındaki giriş noktalarına
bağış kumbaraları konur. Uçağı
görmek üzere gelen halktan büyük
miktarda bağış toplanır. |
Üç gün süreyle Beyazıt
meydanında sergilendikten
sonra uçak, kanatları
sökülüp bir çekerin
yanlarına bağlanarak
Yeşilköy’e nakledilir. |
|
Üsteğmen Mehmet Ali Bey, Beyazıt
meydanına inişinden yaklaşık üç
ay önce de 11 Ocak 1914
tarihinde Yeşilköy'den kalkıp
Bursa üzerine gelir, şehir
üzerinde bir kaç tur attıktan
sonra, civarda en iyi iniş yeri
olarak seçtiği Atıcılar
mevkiindeki bir düzlük alana
iner. Gökyüzünde ilk defa bir
uçak gören Bursa halkı büyük bir
merakla uçağın indiği alana
koşar. Uçak ertesi gün bir
aracın arkasında çekilerek
şehrin merkezindeki Belediye
binası yakınında, eski Tayyare
Sineması, şimdiki Tayyare Kültür
Merkezi önüne çekilir. İstanbul
Beyazıt meydanına inişte olduğu
gibi bu sefer de Bursalılardan
uçak alımı için bağış toplanır.
Şehrin merkezinde beş gün
süreyle sergilenen uçak,
nesiller boyu Bursalıların
zihinlerinde yer eder. Pilot
Mehmet Ali Kurçer 1961 yılında
vefat edince Bursalılar
unutulmaz bir vefa örneği
göstererek, şehir merkezine
yakın bir caddeye "Tayyareci
Mehmet Ali Bey" ismini verirler.
|
Şimdi, burada çok önemli bir
noktayı dikkatinize sunmak
istiyorum. 1914 yılında
Pilot Mehmet Ali Bey'in
uçağıyla Atıcılar mevkiinde
inmiş olduğu yer, yıllar
sonra Bursa'ya bir havaalanı
yapılması ihtiyacı
doğduğunda, hava alanlarının
inşaatlarını planlayan
uzmanlar tarafından Bursa
yöresinde, hava alanının
inşa edileceği en uygun yer
olarak seçilmiştir. İşte o
yer, bugünkü Yunuseli
Havaalanı'nın bulunduğu
yerdir. Yazımızın sonunda bu
konuya tekrar dönülecektir. |
Pilot Mehmet Ali Bey, 1'nci
Dünya Savaşı yıllarında
Çanakkale'de ve Doğu cephesinde
başarılı görevler yapmıştır.
Doğu cephesinde zamanın 6'ncı
Ordu Komutanı Halil Paşa,
başarılı bir gece uçuşu keşfi
yapan Pilot Üsteğmen Mehmet
Ali'ye bir takdir yazısıyla
birlikte 50 lira para mükafatı
vermiş ve kıymetli bir at hediye
etmiştir. Düşünün ki o zamanlar,
şimdiki gibi pistin ışıklandırma
sistemi yoktur. Pistin
kenarlarına, havacılık
literatüründe "ördek" tabir
edilen gaz yağı lambaları
konularak pilotun pisti görmesi
sağlanmaktadır. Ayrıca 18'nci
Kolordu Komutanı Ali İhsan Paşa
da, Üsteğmen Cemal ve Rasıt
Üsteğmen Nüzhet'e, 545 kilometre
mesafedeki bir bölgenin
başarıyla keşfini yaptıkları
için bir takdir yazısı
yazmıştır. Uçulan mesafeyi bir
örnekle benzetecek olursak, 545
km. mesafe, Bursa Yunuseli
Havaalanı'ndan Merzifon
Havaalanına kadar olan mesafedir
ve bu günün şartlarında bile,
gidiş /geliş olarak tek
pervaneli bir uçakla yapılan çok
uzun bir mesafe olarak kabul
edilmelidir. |
|
Sergide, BURSA'NIN BAĞIŞ
UÇAKLARI panosunun hemen
yanında da, Bursa ili ve ona
bağlı ilçe halklarının kendi
aralarında topladıkları
bağışlarla Ordu için satın
aldıkları uçakların
fotoğrafları bulunmaktadır.
Fotoğrafta sırasıyla, Gemlik
uçağı ( Çekoslovak imalatı
Letov S-16T),
Mustafakemalpaşa uçağı,
Orhaneli uçağı ( Fransız
Caudron G-4), Orhaneli uçağı
(Fransız Devoitine D-21),
Karacabey uçağı ( Alman
Junkers A-20) ve Orhangazi
uçağı görülmektedir. |
Ben bu panonun önünden uzun süre
ayrılamadım. Fotoğraflardaki
uçakların gövdesini, kanadını,
kuyruğunu, tanıtma işaretlerini
ve uçakların önünde gururla poz
veren o devrin üniformalı ve
sivil insanlarını tek tek
incelerken çok duygulandım.
Belki okurlarımın kıymetli
zamanlarını alacağım ama, bu
bağış uçakları konusu üzerinde
biraz ayrıntıya girmek
istiyorum. |
O zamanlar uçak imalatçısı
ülkeler Fransa, Almanya,
Çekoslavakya, Polonya ve
İngiltere'ye ısmarlanan
uçakların kanatları, gövdesi,
kuyruğu, iniş takımları ve diğer
aksamı sandık ambalajlar içinde
gemi veya trenle Türkiye'ye,
uçağı ısmarlayan şehre
getiriliyor. Uçağın parçaları
uzman ustalar tarafından
birleştirildikten sonra test
uçuşu yapılıyor. Uçağı
ısmarlayan şehir veya ilçenin
ismi uçağın gövdesi üzerine
yazılıyor. Uçak bu şekilde bir
süre şehir halkının görmesi için
sergileniyor. Daha sonra uçağı
bağışlarıyla satın alan şehrin
veya ilçenin ismi üzerinden
silinip askeri işaretleri
üzerine yazıldıktan ve kuyruk
numaraları verildikten sonra,
tahsis edilmiş olduğu uçuş
birliğine uçarak götürülüyor. |
Sırası gelmişken, düyun-u
umumiye borçlarının (Osmanlı
dış borçları) ödenmesinde
büyük mali sıkıntılar içinde
olan devletin savaş gemileri
ve uçak temin etmek için
parası yoktur. Kurulan
Donanma Cemiyeti'nin halktan
topladığı bağışlarla savaş
gemilerimiz temin
edilmektedir. Yeni kurulan
Hava Kuvvetlerimiz için de
bağış yöntemiyle uçak temin
edilmeye çalışılmaktadır.
İşte Beyazıt meydanına inen
Mehmed Ali Bey'in uçağını
görmek için gelen İstanbul
halkı da uçak alımımda
kullanılmak üzere önemli
miktarda bağışta
bulunmuşlardır. |
Varlıklı yurttaşlarımızın da
Orduya uçak bağışları oluyordu.
Bu yokluklar döneminde Erzurum
eşrafından Nafiz Beyin Ordumuza
bağış yaparak iki ve ayrıca
bizzat satın alarak dört uçak
armağan edişi ilk akla
gelenlerden biridir. Nafiz Beyin
satın aldığı uçaklara Erzurumlu
Nafiz 1, Nafiz 2, Nafiz 3 ve
Nafiz 4 isimleri verilmiş ve
Kurtuluş Savaşımız sırasında, 21
Mayıs 1922 tarihinde Akşehir
Cephe Komutanlığı emrine tahsis
edilmiştir. Ayni tarihlerde
174'ncü Alay Komutanlığı
mensupları da maaşlarından % 25
miktar paraları hibe ederek bir
uçak satın alınmasını
sağlamışlar ve bu uçağa da
174'ncü Alay ismi verilmiştir.
Edremit halkından toplanan
bağışlarla satın alınan uçağın
da ayrı bir anlamı
bulunmaktadır. |
Balkan savaşlarında Rumeli'nin
elden gitmesinden sonra ülkenin
geriye kalan bölgelerinde
yaşayan halkın ekserisi İslamdı.
Denizlerde gemilerin bayrak
göstermesi gibi, Türk bayrağını
taşıyan uçakların da İslam
ülkelerini ziyaret ederek
Mısır'a kadar ulaşması bir çeşit
güç gösterisi olacaktı. Bu
amaçla iki uçağımızın
İstanbul-Kahire hava seferini
yapması kararlaştırıldı. İki
uçak 8 Şubat 1914 günü bu sefer
için Yeşilköy'den havalandı. Bir
iki küçük olayın dışında uçuş
Şam'a kadar normal cereyan etti.
27 Şubat günü Şam'dan Kudüs'e
doğru havalanan Yüzbaşı Fethi ve
Rasıt Yüzbaşı Sadık'ın içinde
bulunduğu uçak rota üzerindeki
Taberiye Gölü yakınlarındaki
Şumriye kasabasının yakınlarına
düştü ve her iki pilotumuz şehit
oldu. Kazadan beş gün sonra da
ikinci uçak Yafa Meydanı'nıdan
kalkışta denize düştü. Kazada
Pilot Yüzbaşı Nuri şehit
olurken, Rasıt Yüzbaşı İsmail
Hakkı kurtuldu. Bu üç
pilotumuzun hedeflerine
ulaşacakları bir zamanda şehit
olmaları bütün yurtta büyük bir
üzüntü yarattı. Bu seferin bir
şekilde tamamlanması
gerekiyordu, ancak elde bu
seferi yapabilecek modelde bir
uçak bulunmuyordu. Edremit halkı
hemen aralarında bağış
toplayarak Bleriot tipinde bir
uçak satın aldı. Pilot Yüzbaşı
Salim İlkuçan ve Rasıt Kurmay
Yüzbaşı Kemal, Beyrut'tan kalkıp
Kudüs, El Ariş ve Port Said'e
uğradıktan sonra 5 Mayıs 1914
günü Kahire'ye vardılar. İşte
halkın bağışlarıyla temin edilen
bir uçakla bu görev tamamlanmış
oldu. |
Hava Kuvvetlerimizin kuruluş
yıllarında ne kadar büyük
mali sıkıntılar çekildiğini
yansıtan en çarpıcı
belgelerden biri de Hava
Kuvvetlerimizin temelinin
atılmasında en büyük payı
olan zamanın Harbiye Nazırı
Mahmut Şevket Paşa'nın para
bulmak için yazdığı bir
mektuptur. TÜRK HAVA
KUVVETLERİNİN DOĞUŞ YILLARI
isimli kitapta yer alan bu
mektubu okuyucularımla
paylaşmak üzere aşağıya
çıkarıyorum. Mahmut Şevket
Paşa'nın imzasıyla Donanma
Cemiyeti'ne 14 Mart 1912
tarihinde gönderilen
mektubun ilgili paragrafı
şöyledir:
"Fransız R.E.P.
fabrikasından satın alınacak
iki uçak için çok acilen
4.000 liraya ihtiyaç vardır.
Şu anda bu alım için Harbiye
Nezareti'nde nakit olarak
tahsis edilebilecek sadece
1.000 lira mevcut
bulunduğundan, üst tarafı
olan 3.000 liranın Hava
Kuvvetleri için ilerde
toplanacak bağışlardan
karşılanmak üzere
gönderilmesini; bu mümkün
olmadığı takdirde, başka bir
kaynaktan temin edilmesi
çareleri aranacağından,
durumun en kısa zamanda
tarafımıza bildirilmesini
arz ederim". |
İşte bu mektup, ve aşağıda
görülen bağış uçaklarının
fotoğrafları. Hava
Kuvvetlerimizin kuruluş
yıllarında halk tarafından
yapılan bağışların ne kadar
büyük değer taşıdığının en güzel
belgelerinden birini teşkil
etmektedir. Bu vesileyle o
devirde yaptıkları bağışlarla
yurdumuzun semalarını koruyacak
uçaklara sahip olmasında en
büyük desteği sağlayan bağışçı
güzel insanları bir kez daha
rahmetle anıyor, minnet ve
şükranlarımızı sunuyoruz. |
|
Sergide dikkatimi çeken
objelerden biri de aşağıda
fotoğrafı görülen kumbara
oldu. Şimdi lütfen aşağıda
fotoğrafı bulunan kumbaraya
dikkatle bakınız. Önünde THK
1925 yazısı bulunuyor.
Cumhuriyetimizin kuruluşunun
üzerinden sadece iki yıl
geçmiş. Savaştan yeni çıkan,
hazinesi tamtakır,
memurların maaşlarını zor
ödeyen devletimiz,
semalarının savunulması için
ihtiyaç duyduğu uçakların
bir kısmını ancak halktan
toplanan bağışlarla temin
edebiliyor. Bu bağışların
toplanması için de işte bu
kumbaralar kullanılıyor.
Bana sergiyi gezdiren
görevliler, bu kumbaranın
içinde hala o zamandan kalan
paraların bulunduğunu
söylediler. |
Sergide dikkatimi çeken
objelerden biri de aşağıdaki
fotoğrafta görülen o zamanki
uçuş bröveleri ve yaka
pimlerinin yanında, üzerinde
TÜRK HAVA KURUMU yazısı bulunan
sigara paketi oldu. O zamanlar
bu sigaraların satışından Türk
Hava Kurumuna gelir temin
edildiğini öğrendim. |
Sevgili arkadaşlar. Şimdi lütfen
aşağıdaki bu fotoğrafa dikkatle
bakınız. Bu fotoğraf Bursa
merkezde, Atatürk heykeline
yakın mesafede bulunan Türk Hava
Kurumu binasından çekilmiş.
İlkokul çağında olduğu anlaşılan
kızlı erkekli öğrenciler,
ellerinde uçak maketleriyle Türk
Hava Kurumu binasının önünde
duruyorlar. İşte bu fotoğraf,
çocuklara küçük yaşlarda
havacılığı sevdirmenin en güzel
örneklerinden birini teşkil
ediyor. |
Sergide Vecihi Hürkuş
panosunda bulunan aşağıdaki
fotoğrafı incelerken çok
önemli bir nokta dikkatimi
çekti. Fotoğrafta "KURTULUŞ
SAVAŞININ İLK UÇUŞUNU YAPAN
TAYYARE - GÜZEL BURSA UÇAĞI"
yazıyordu. |
Vecihi Hürkuş (1896 -1969), Türk
havacılık tarihinin en önemli
isimlerinden biridir. Kurtuluş
Savaşı’nın ilk ve son uçuşunu
yapan pilottur. 15 Mayıs 1919
günü İzmir'i işgal eden
kuvvetlerle kendi kuvvetlerimiz
arasında ilk silahlı çatışmanın
yapıldığı 1'nci İnönü Savaşı
sırasında (6 Ocak - 11 Ocak
1921) işgalci kuvvetlere karşı
ilk uçuşu yapan pilot Vecihi
Hürkuş'tur. Bu savaşta uçtuğu
uçak ise, Vecihi Hürkuş'un
önünde fotoğraf çektirmiş
olduğu, Bursa halkının
bağışlarıyla satın alınan GÜZEL
BURSA uçağıdır. |
30 Ağustos 1922'de Dumlupınar'da
düşmanın mağlup edilmesiyle
İzmir istikametinde çekilen
düşmanı takip eden Ordumuzun
ileri harekâtı sırasında
uçaklarımız da taarruz
istikameti boyunca Uşak,
Alaşehir ve Salihli meydanlarına
intikal etmişler ve bu
meydanlardan kalkarak ordumuzun
yakın destek ve keşif
görevlerini icra etmişlerdir
Kahraman Ordumuz 9 Eylül 1922
günü İzmir'e girdiğinde Pilot
Vecihi Hürkuş, İzmir / Gaziemir
meydanına inen ilk pilot
olmuştur. |
Vecihi Hürkuş, Kurtuluş
Savaşı'nın her safhasına;
1'nci İnönü, 2'nci İnönü,
Sakarya savaşları ve
Dumlupınar zaferi sonrası
yapılan takip harekâtı
sırasında çok başarılı keşif
ve destek uçuşları
yapmıştır. Bu başarılarının
mükafatı olarak Vecihi
Hürkuş'a kırmızı şeritli
İstiklal Madalyası ve TBMM
tarafından üç kez Takdirname
verilmiştir. Vecihi Hürkuş,
TBMM tarafından üç
takdirname ile taltif edilen
tek kişidir. |
|
Sergideki "TÜRKİYE'NİN İLK JET
PİLOTLARINDAN NECATİ ARTAN"
panosunun önünde de uzun süre
kaldım. 1967-1968 yıllarında
Balıkesir 9'ncü Üs 191'nci
Filo'da ben yüzbaşı
rütbesindeyken Yarbay Necati
Artan hepimizin çok sevdiği ve
değer verdiği Filo
Komutanımızdı. 1967 Aralık
ayında Kıbrıs olayları sırasında
Balıkesir Üssü'nde konuşlu F-84F
muharip jet uçaklarından teşkil
edilen 191'nci Filomuz, Yarbay
Necati Artan komutasında Bursa /
Yenişehir meydanına intikal
etmiş ve olaylar geçinceye kadar
bir ay o meydanda görev
yapmıştık. Biz Yenişehir
meydanında intikalde iken, Filo
Komutanımız Yarbay Artan'ın
Bursa'da oturan annesinin vefat
etmiş olduğunu bizler Yenişehir
görevimiz sonunda Balıkesir'e
döndükten sonra öğrenmiştik. O
yıllarda şimdi olduğu gibi
üslerde misafirhane yoktu ve biz
22 pilot, başımızda Filo
Komutanımız olduğu halde er
koğuşunda kalıyorduk. Yarbay
Artan, çok sevdiği annesinin
vefat ettiği haberini aldığı
halde görev yerinden ayrılmamak
için bunu Üs Komutanımız ve en
yakın arkadaşları dahil hiç
kimseye söylememişti. Bütün
günümüz beraber geçtiği ve ayni
koğuşta bir ay kaldığımız halde
Filo Komutanımız bizim de hiç
birimize annesinin vefat
ettirdiğini hissettirmedi.Biz
Yenişehir'de intikalde iken, çok
sevdiğimiz Necati Artan
Komutanımız,Yenişehir
meydanından yarım saatlik
mesafedeki Bursa'ya gidip
annesinin cenazesine katılmadı.
Görev aşkını ve görevin
kutsallığını bundan daha güzel
izah edecek başka bir örnek
olabilir mi? |
Bursa/Nilüfer'de KAĞIT UÇAK
DEMİR KUŞ Havacılık Sergisi'nin
açılış haberini kokpit.aero
sitesinde okurken, açılış
töreninde konuşan Nilüfer
Belediye Başkanı Sayın Mustafa
Bozbey'in Fadıllı Havacılık
Tesisleri'ni hizmete açtığı
bilgisi dikkatimi çekmişti.
Fadıllı'da bir havacılık tesisi
olduğunu ben ilk defa
duyuyordum. Sergiyi gezerken bu
tesis hakkında bilgi aldım.
Fadıllı, Bursa'ya yakın bir
mesafede, Ulubat Gölü'nün
güneyindeki dağlık bölgenin
yamacında kurulan bir yamaç
paraşütü tesisiymiş. Yamaç
paraşütü deyince insanın aklına
ilk gelen yer Fethiye
civarındaki Babadağ merkezi
oluyor. Bursalı havacılık
meraklısı gençler civarda yamaç
paraşütü yapabilecekleri bir
alan aramışlar ve Fadıllı
güneyindeki bir tepenin yamaç
paraşütü için çok uygun olduğunu
tespit etmişler. Belediyenin
desteğiyle tepeye teleferik
tesisleri kurulmuş ve saha
gençlerin yamaç paraşütü sporu
yapabilecekleri imkanlara
kavuşturulmuş. Fadıllı yamaç
paraşütü tesislerin bulunduğu
yer aşağıdaki Google haritasında
görülmektedir. Şehrin hemen
yakınında böyle bir imkana
kavuşan havacılığa meraklı
gençlere ne mutlu! |
Fadıllı'da böyle bir tesisin
kurulması elbette gençlere
havacılığı ve paraşüt sporunu
sevdirmek ve teşvik etmek için
çok güzel bir atılımdır. Ancak
havacılık faaliyetleri deyince,
paraşüt sporunun yanında planör,
ultralight, ve hafif pervaneli
uçaklarla uçmak ön plana
çıkmaktadır. Ancak bu uçuş
faaliyetleri için ve ayrıca
günümüzde çok moda olan jet ve
pervaneli motorlu model uçakları
ve son yıllarda çok popüler
olmaya başlayan dronlerı uçurmak
için belli uzunlukta pisti
bulunan bir hava alanı
gerekmektedir. Şehrin hemen
kenarında bulunan Yunuseli
Havaalanı işte bütün bu
havacılık faaliyetlerinin
emniyetle yapılacağı bir konumda
bulunmaktadır. Ancak son
günlerde basında yer alan
haberlerde, Yunuseli
Havaalanı'nın uçuşlara
kapatılacağı ve havaalanı
arazisine toplu konutlar inşa
edileceği bilgileri yer
almıştır. |
Havacılık sitesi kokpit.aero'da
2 Nisan 2018 tarihinde, sitenin
Genel Koordinatörü Tolga Özbek
imzasıyla HAVALİMANLARI
KONUT- AVM Mİ OLSUN?
başlıklı bir yazı yayınlandı. O
yazıda Bursa Büyükşehir Belediye
Başkanı Alinur Aktaş'ın,
Yunuseli Havalimanı’nın tamamen
kapatılmasını istediği haberi
yer almıştı. Tolga Özbek'in
yazısında, havaalanlarının
kapatılmasının yanlışlığı
belirtilirken şu önemli
noktalara parmak
basılmıştı:“Öncelikle her
havalimanı, stratejiktir… Acil
durumda hayat kurtarır. Gün
gelir ambulans uçak iner, yangın
söndürme uçakları inip kalkar.
Gün gelir, sportif havacılığa
hizmet verir. Ultralightlar, tek
motorlu uçaklara kucak açar.
Veya uçuş okulları ile yeni
pilotlar yetiştir. Havaalanını
kaybettiğinizde geri gelmez…
Ranta kurban edilemez...” |
Kokpit.aero sitesinde 7
Nisan 2018’de:
BURSA BELEDİYE BAŞKANI
ALİNUR AKTAŞ: 9-10 BİN KONUT
YAPARIZ başlığıyla
bir yazı daha yayınlandı. Bu
yazının devamında yapılan
yorumda, HAVALİMANINI
KAPATMAK DOĞRU MU?
sorusu soruluyor ve konuyla
ilgili olarak havacıların
Bursa Büyükşehir
Belediyesi'nin bu kararına
karşı çıktığı belirtilerek;
bir havalimanının stratejik’
olduğuna, sportif
havacılıktan ambulans
uçuşlarına kadar farklı
alanlarda kullanılmaya devam
edilmesi gerektiğine dikkat
çekiliyordu. |
Yine Kokpit.aero sitesinde 9
Nisan 2018 tarihinde ayni
konuda, Gökçe Boztepe imzasıyla
HAVAALANLARI,
MEYDANLAR, İNŞAATA KURBAN
EDİLİYOR! başlığıyla bir
yazı daha yayınlandı. |
25 Nisan 2018 tarihinde IHA
haber ajansı kaynaklı
yayınlanan bir haberde:
"Büyükşehir Belediye Başkanı
Alinur
Aktaş, 7 yıl önce inşa
edilen ve şehrin kalbine
adeta hançer gibi saplanan
23 katlı Doğanbey Toplu
Konutları için flaş
bir açıklama yaparak, "Allah
ömür verirse o konutları
yıkacağım" beyanatı yer
alıyordu. |
Ben bu haberi okuyunca çok
sevindim. Çünkü Başbakanlığa
bağlı Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı (TOKİ) tarafından
yedi yıl kadar önce yapılan 23
katlı, 17 bloktan oluşan site,
Sayın Belediye Başkanı'nın ifade
ettiği gibi Bursa'nın kalbine
bir hançer gibi saplanmıştır. Bu
blok konutlar, Bursa'nın kalbine
olduğu kadar, Bursa deyince ilk
akla gelen en tarihi eserlerden
biri olan Ulucami'nin de kalbine
bir hançer gibi saplanmıştır.
Ulucami 1396-1399 yılları
arasında Yıldırım Beyazıt
tarafından yaptırılmıştır.
Ulucami, Evliya Çelebi'nin
ifadesiyle Bursa'nın
Ayasofya'sıdır. TOKİ tarafından
inşa edilen bu gökdelen
konutlar, tarihi Ulucami'ye 600
metre, evet yanlış okumadınız,
sadece altı yüz metre
uzaklıktadır. Ulucami'yi adeta
bir heyulâ gibi kapatan bu
konutların bu noktaya inşa
edilmesinde affedilmez bir
yanlışlık yapılmıştır ve Sayın
Büyükşehir Belediye Başkanı eğer
sözünü tutar ve bu konutları
yıkabilirse bu büyük yanlışlığı
düzeltmiş olacaktır. Ancak
buraya bir nokta koyalım. |
Sayın Bursa Büyükşehir Belediye
Başkanı söz konusu bu konutları
yıkma düşüncesini ortaya
koyarken, yıkma işlemiyle
eşzamanlı olarak da, bu
konutların yerine, Yunuseli
Havaalanı arazisi üzerine toplu
konutlar inşa edileceğini bir
basın toplantısında
açıklamıştır. Yunuseli
Havaalanı'nın kapatılıp
havaalanı arazisi üzerine toplu
konutlar inşa edilmesi de aynen
Ulucami'ye 600 metre mesafede 23
katlı blok konutlar inşa
edilmesindeki yanlışlık gibi
büyük bir yanlışlık olacaktır.
Diğer bir ifadeyle, büyük bir
yanlışlığı, diğer büyük bir
yanlışlıkla düzeltmek gibi bir
paradoksla karşı karşıya
kalınacaktır. |
Bursa'nın ve bir bakıma da
Ulucami'nin kalbine bir hançer
gibi saplanan TOKİ'nin Doğanbey
Konutları, aşağıdaki fotoğrafta
görülmektedir. Tarihi Ulucami,
ne yazık ki, işte bu TOKİ
konutlarının arkasında kaybolup
gitmiştir! |
Sayın Bursa Büyükşehir Belediye
Başkanı'nın uçuşlara kapatılıp
üzerlerine toplu konutlar inşa
etmek istediği Yunuseli
Havaalanı'nın fotoğrafı
aşağıdadır. |
Yunuseli Havaalanı'nın
kapatılmaması ve uçuşlara açık
tutulması için gerekçeleri şöyle
özetleyebiliriz: |
1.
Havalimanları bütün dünyada
stratejik bir değere
sahiptir. Günü geldiğinde
hayati ihtiyaçları
karşılamak için mutlaka
muhafaza edilmelidir. |
2. Havaalanını
kaybettiğinizde bir daha
geri gelmez. |
3.
Bursa 3 milyonluk nüfusuyla
ekonomide ve üretimde
İstanbul'dan sonra ikinci sırada
bulunmaktadır. Türkiye'nin
toplam üretiminin %60'ı İstanbul
/ Bursa / Kocaeli hattında
gerçekleştirilmektedir. Bu
açıdan bakınca, Bursa'ya havadan
erişilebilirliğin ne kadar büyük
önem taşıdığı ortaya
çıkmaktadır. |
4.
Yunuseli Havaalanı'nın
uçuşlara kapatılması
düşüncesinde, uçakla seyahat
edecek Bursalıların şehre 45
dakika mesafedeki Yenişehir
Havalimanı ile Osmangazi
köprüsünün kullanılmasıyla 1
saat mesafede ulaşılabilen
Sabiha Gökçen Havalimanı'nı
kullanabilecekleri gerekçe
olarak gösterilmektedir.
Oysa zamanın çok kıymetli
olduğu günümüzde, şehrin
hemen dibinde, 5-15 dakikada
ulaşılabilecek bir
havalimanı varken yolcular
elbette uzakta olan
havalimanını değil, daha
yakında olan havalimanını
tercih edeceklerdir. Böylece
hem zamandan hem de paradan
tasarruf edilmiş olacaktır.
|
5.
Bursa mahalli yönetimi,
ileriye sürdükleri değişik
gerekçelerle Yunuseli
Havaalanı'nı ticari havayolu
uçaklarının uçuş trafiğine
açmayacaksa o zaman bu
havaalanı en azından küçük
uçakların, iş jetlerinin,
ultralight ve sportif
uçakların uçuşlarına açık
tutulmalıdır. Bu havaalanı
kapatılmayıp elde tutulduğu
takdirde sportif havacılığa
hizmet verir. Açılacak uçuş
okullarında pilotlar
yetiştirilebilir. Bursa'da
konuşlu büyük sanayi
kuruluşlarının yöneticileri
ile iş insanlarının acil
seyahat ihtiyaçları için
kullanacakları iş jetleri bu
havaalanında
konuşlandırılabilir. |
6.
Hava alanları acil durumda hayat
kurtarır. 3 milyon nüfuslu
Bursa'da büyük üniversite
hastaneleri, devlet hastanesi ve
özel hastaneler bulunmaktadır.
Bu hastanelerdeki hastalara acil
tıbbi müdahale ve organ nakli
gerektiğinde dakikaların kritik
olduğu durumlarda bu havaalanına
inecek ambulans uçakla
getirilecek organla bir insanın
hayatı kurtarılabilir. |
7.
Son yıllarda drone
teknolojisinde büyük
teknolojik gelişmeler
olmaktadır.Alttan dört
pervaneli, gövdeleri
genişletilmiş, motor sesi
duyulmayan, sessiz, her
noktaya inip kalkabilen
dronların ilerde ticari
amaçlarla kullanılacağına
dair pek çok emareler
vardır. Türkiye'nin ekonomi
ve üretimde İstanbul'dan
sonra ikinci sırada bulunan
Bursa'nın gelecekte ticari
amaçlarla kullanmak
isteyeceği dronlar için
şehrin hemen dibinde bulunan
Yunuseli Havaalanı bu amaçla
kullanılabilecektir. |
8.
Bir şehrin yakınında
havaalanı bulunması ve o
havaalanından uçakların inip
kalkması, medeniyetin bir
göstergesi ve modern yaşamın
bir parçasıdır. |
Sonuç olarak, eğer yukarıda izah
edilen gerekçeler dikkate
alınmaz ve Bursa Yunuseli
Havaalanı kapatılıp üzerlerine
toplu konutlar inşa edilirse, bu
sadece Bursa halkı için değil,
bütün Türk havacılığı için geri
dönülmesi imkânsız büyük bir
hata ve yerine getirilemeyecek
bir kayıp olacaktır. |
Yazımıza Bursa / Nilüfer
Belediyesi'nin tertiplediği
havacılık sergisiyle
başladık ve havacılık
faaliyetleriyle doğrudan
ilgisi olduğu gerekçesiyle,
Yunuseli Havaalanı konusuyla
bitirdik. Bu vesileyle,
Nilüfer Belediyesini,
Bursa'nın havacılık
tarihinde unutulmaz yerleri
olan eski havacılarımızın
hatıralarını bizlere yaşatan
böyle bir sergiyi açtıkları
için candan, yürekten
kutluyoruz. |
|