|
|
İRADENİN
GERİ GETİRDİĞİ YAŞAM |
|
Emekli Hava Pilot Albay |
Remzi SÖZER |
|
Görev yerimiz Diyarbakır, uçak tipimiz F-84G
ve hava-hava atışı yapmak üzere 4 uçaktan
oluşan kolumuz Van Gölü'ne gidiyor.
Meteoroloji tahminlerinin tersine yol boyu
gibi, hava-hava atış sahası da 7 - 8/8
kapalı idi. Bu durumu gören lider manş
pilotunu da ikaz ederek geri dönüş kararı
verdi ve bu arada zamanın boş geçmemesi için
manşa boş yapılacağını bildiriyor. Manş ile
göz teması sağlanarak tahmini 23.000 feet
irtifada, kolun 2 numarası olarak boş dalış
için manşın yanından çekişimi yapıyorum. 6
boş dalışı takiben liderin "Son dalış,
toplanın." ikazı ile lideri takip ediyor ve
27.000 feet irtifada liderin bildirdiği
sürate göre kola yanaşmaya başlıyorum. Bu
irtifadaki akselerasyon ve deselerasyonu
dikkate alarak kola yaklaşma süratime göre
gazı kesiyorum. Bu süratle kola girmem
gerekir diye düşünüyorum, ama olmuyor. |
Kola girmek için bir kez daha gazı açıyorum,
süratim artıyor ve bu süratle kola
rahatlıkla girerim düşüncesi ile gazımı
kesiyorum. Hayret! Bu kez de liderin 200 -
300 feet gerisinde kalıyor ve kola
yanaşamıyorum. Bu arada hayretle 3 ve 4
numaraların kola girişlerini seyrediyorum,
büyük ayıp... Ben sonuçsuz bir uğraş
içindeyim. Nedir bu halim? Bir sebebi olmalı
diyor ve uçağı kontrole başlıyorum. |
|
-Motor aletleri normal, |
|
-Sürat saati normal, |
|
-Yakıt normal, |
|
-OKSİJEN SIFIR |
|
Nedenini o anda düşünemiyorum ve dram
başlıyor. |
Durumumu, koldan ayrılacağımı ve 7.000
feet'e alçalacağımı, lidere bildirirken
elimin ve ayağımın gücünü yitirdiğini, tüm
vücudumda önleyemediğim bir uyuşukluğun
başladığını hissediyorum. Bu arada liderin
bazı ikazları var, ancak duymuyor ve
düşünemiyorum. |
Birşeyler yapmam gerekiyor ama neydi onlar?
İçgüdüsel olarak gazı kesiyor, pike flabını
koyuyorum. Tabii sonuç malum, burun aşağı
düşüyor ve irtifa kaybetmeye başlıyorum.
Süratimi, nerede olduğumu ve nereye
gittiğimi bilmiyorum. En önemlisi öyle uykum
geliyor ki, o andaki uyku isteğimi ve
uyuşukluğumu anlatacak kelime bulamıyorum.
Bu dünyanın en tatlı uykusundan vazgeçmeye
olanak yok. Bu durumdan kurtulma ve
birşeyler yapma arzusunu da yitiriyorum.
Ellerimin kumandalardan yana doğru düştüğünü
hissediyorum ve gözlerim kapanıyor. |
Son kez şimdi ne olacak diye düşünmeye
çalışıyorum, uyku halinde olduğum için bir
şey hissetmem... Yarın gazeteler yazacak
"Düşen bir uçak ve pilot" sonra. Bando
arkasında üzülenler. "Öyle ise arkadan
üzülmelerine izin verme." diyerek son bir
gayretle gözlerimi araladım. |
Galiba bulut altındayım... Burun aşağıda...
yere doğru gidiyorum. Burnu yukarı kaldırmak
lazım... Ama gücüm yok ki. Ne yapalım kader
bu imiş derken aklıma fletner geliyor. Büyük
güç harcayarak fletner ile burnu toplamaya
başlıyorum. Galiba oluyor, artık burundan
yeri görmüyorum. Böyle giderse tekrar buluta
girebilirim diye düşünüyor ve uçağı sola
yatırıyorum. Artık bütün kalan gücümü
harcayarak kabin tazyikleme şalterini RAM -
AIR durumuna alıyor ve oksijen maskemi
açıyorum. Kabine giren rutubetli ve buz gibi
temiz hava bir süre sonra beni yavaş yavaş
ayıltmaya başladığında irtifamın 8.000 feet,
sola dönüşte, ve uçağın yavaş yavaş irtifa
kaybetmekte olduğunu seçebiliyorum.
|
Bulut altına nasıl inmiştim? Yaklaşık 20.000
feet irtifayı ne kadar zamanda kaybetmiştim?
Mevkiim ne idi? Bilmiyorum. |
Kendime geldikten sonra, Batman Meydanı'nın
kuzey batısında Dicle Nehri üzerinde ve
Sason Dağları'nın hemen güneyinde olduğumu
tespit ediyorum. Diyarbakır rotasına dönüyor
ve bulut altından görerek yoğun yağış içinde
meydana iniyorum. Ancak, tümüyle gücümü
yitirdiğim anda, düşündüğüm o soğuk ve
yağmurlu havada bando arkasında yürüyen
insanları da asla unutmadım... |
|