Emekli Hava Pilot Tümgeneral |
İrfan SARP |
9 ncu Ana Jet
Üs / Balıkesir |
Aralık 1967 |
|
Jet
Eğitim Filosundaki öğretmen
pilotluk görevimi takiben
atandığım İzmir 6ncı ATAF
NATO Karargahındaki üç yıl
hizmetimden sonra 1967 yılı
Haziran ayında Balıkesir
191nci F-84F Av Bombardıman
Filosuna atandım. O tarihte
Balıkesir Üssü’nde 191inci
ve 192inci F-84F filoları
ile 141nci F-104G Filosu
bulunuyordu. (141nci
Filo’nun ismi 1972 yılında
191nci Filo olarak
değiştirildi). |
O zamanlar üslerde
personel lojmanları sayısı çok azdı ve ancak
kilit personele lojman tahsis
edilebiliyordu. Balıkesir’de kiralık ev
bulmak da büyük bir dertti. Tayinim çıkınca
bir an önce ev bulmak için birliğimden iki
gün izin alıp Balıkesir'e geldim ve fazla
araştırıp iyisine kötüsüne bakmadan ilk
bulduğum evin sahibiyle anlaşıp kaporasını
verdikten sonra İzmir'e dönüp eşyaları
toplamaya başladım. |
Bir şehirden diğer bir
şehre tayinde ev değiştirirken ve eşya
toplarken hatırladığım en büyük problem
pencerelerin perde kornişlerinin ve
perdelerinin bir evden sökülüp yeni taşınan
eve takılmasıydı. Çünkü kiralık evlerin hiç
birinde pencere kornişleri bulunmazdı.
Taşındığımız evden söküp getirdiğimiz
kornişler de yeni evin pencerelerine hiçbir
zaman uymazdı. İzmir-Karşıyaka’daki
evimizden söktüğüm perde kornişleri de
tahmin ettiğim gibi Balıkesir’de yeni
tuttuğum evin pencerelerine uymamıştı. Biz,
eşim ve üç yaşındaki oğlum Oğuz’la (Kızım
Çağla henüz doğmamıştı) eve taşındıktan
birkaç hafta içinde evin büyük problemleri
ortaya çıktı ve başka bir eve taşınmak
zorunda kaldık. İşte yine kornişlerin ve
perdelerin sökülmesi ve diğer eve takılması
işleriyle karşı karşıya kaldık. Balıkesir’de
kiralık ev tutmak bakımından ne kadar
şansızmışız ki bu evden de başka bir eve
taşındık. Herhalde bu birkaç ay süre içinde
üç ev değiştirip eşya taşımakla bir rekor
kırmıştık. Son taşındığımız evin
pencerelerine de kornişleri ve perdeleri
takıp eşyaları yerleştirdikten sonra artık
bu bizim Balıkesir’de taşınacağımız son
evimiz olsun dedik. Ev taşınma işlemlerinde
bir evden diğerine, o evden diğer bir eve
perde kornişlerini söküp takarken üç
yaşındaki oğlum da etrafımda dolanır ve beni
seyrederdi. Bir gün çarşıda eşim bir
dükkandan alışveriş yaparken dükkan sahibi
oğlumu sevmiş, adını, kaç yaşında olduğunu
sormuş. Sonra da “senin baban ne iş yapıyor”
demiş. Oğlum da “benim babam perdeci” diye
cevap vermiş! Eşim bunu bana anlattığında
çok güldüm. Sonra bunu filoda arkadaşlara
anlatıp hep beraber gülmüştük. Bu olay
arkadaşlarımın o kadar çok hoşuna gitmişti
ki oğlumu her gördüklerinde ona “senin baban
ne iş yapıyor” diye sorarlar ve onun “benim
babam perdeci” lafına kahkahayla gülerlerdi! |
Son taşındığımız ev 52
Evler mahallesinde, bahçe içinde, iki katlı
güzel bir evdi. Ev sahiplerimiz evin üst
katında biz de alt katında oturuyorduk.
Öğretmen olan ev sahibimiz ve muhterem
eşleri bize çok yakınlık gösterirler ve
yardımcı olurlardı. |
1967 Aralık ayında
Kıbrıs’ta siyasi durum çok gerginleşmişti.
Kıbrıs tarihine Kanlı Noel diye geçen
olaylar sırasında Lefkoşa'da Türklerin
oturduğu semte yapılan baskınlarda 11 Türk
öldürülmüştü. Baskın yapılan evlerin birinde
o dönemde 1960 Anlaşması'na göre Kıbrıs'ta
görev yapan 650 kişilik Kıbrıs Türk
Kuvvetleri Alayı Komutanlığı'nda görevli
Tabip Binbaşı Nihat İlhan'ın eşi ve üç
çocuğunun, evlerinin banyo küvetinde
öldürülmüş olarak kanlar içinde bulunması
Türk kamuoyunda bomba tesiri yapmış ve büyük
bir infial yaratmıştı. |
Kıbrıs'ta siyasi durumun
gerginleşmesi üzerine üslere ileri hazırlık
emri verilmiş ve Aralık ayının ortasında
izinler kaldırılmıştı. |
İleri hazırlık durumunda,
Üs’sümüzde bulunan iki adet T-33 uçağı yoğun
bir şekilde irtibat görevlerinde
kullanılıyordu. Telsizle yapılan mesaj
trafiğinin dinlenebileceği dikkate alınarak
gizlilik derecesi taşıyan mesajlar Üs ile
Eskişehir’deki Kuvvet Komutanlığı arasında
T-33 ile götürülüp getiriliyordu. |
O zaman Üs’de Jet Eğitim
Filosunun eski güzide öğretmenlerinden
Yzb.Halil Gündüz ve Yzb. Ömer Moğulkoç T-33
öğretmeni olarak görev yapıyorlardı. İki
T-33 pilotunun yükünü azaltmak için eski bir
T-33 öğretmeni olarak bana da ihtiyaç
duyuyorlardı ama T-33 öğretmenlik uçuşuma üç
yıl ara verdiğim ve ayrıca öğretmenlik
sertifikamın süresi dolduğu için idari bir
hataya sebebiyet vermeden buna bir formül
bulunması gerekiyordu ve bu formül hemen
bulundu. Yzb. Halil Gündüz’le bir sorti
intibak uçuşu yaptıktan sonra benim de T-33
ile irtibat görevlerini uçmama imkan
sağlanmıştı. |
Bir akşam evimizde eşim
ve oğlumla beraber yemeğimizi yedikten sonra
radyodan haberleri dinlerken evimizin kapısı
çalındı. (O yıllarda Türkiye'de henüz
televizyon yayınları başlamamıştı ve
herkesin tek haber kaynağı ve eğlencesi
radyo idi). Kapıya gelen bir görevli
astsubay üsse çağırıldığımı ve ben
hazırlanıncaya kadar araç içinde kapıda
bekleyeceğini söyledi. |
Tecrübelerimize göre
böyle durumlarda bir alarm verildiğinde
başka bir meydana intikal etmek ihtimalini
dikkate alarak pijama, terlik, tıraş
takımları, diş fırçamı ve iki kat çamaşır
ile çoraplarımı küçük intikal çantama
koydum. Hemen üzerimi değiştirip resmi
elbisemi giydim ve kapının önünde beklemekte
olan araçla üsse geldim. İntikal etme
ihtimalini iyi ki düşünmüşüm ki birkaç gün
sonra intikal ettiğimiz yedek meydanımızda
bir ay kaldıktan sonra eve dönecektim. Bu
süre içinde evimle hiç bir irtibatım olmadı.
O yıllarda hemen hiç kimsenin evinde telefon
bulunmuyordu. Bugün peynir ekmek gibi
kullandığımız cep telefonları ise o yıllarda
henüz icat edilmemişti. Eşim bu bir ay
içinde benim hangi meydanda görev yaptığımı
ancak eve döndükten sonra öğrenmişti. |
Evimden beni alan araçla
Üs karargahına geldiğimde saat 21.30
civarında idi. Harekat Eğitim Amiri (şimdiki
teşkilatta Harekat Komutanı) Kur. Albay
Sermet Yüzer benim hemen bir T-33'le kalkıp
Personel Çağırma Planı Uygulaması kapsamında
şehir üzerinde alçak geçişler yapmamı
istedi. |
O yıllarda kimsenin
evinde telefon bulunmadığından, bayram ve
tatil günlerinde ve mesai saatleri dışında
verilecek bir alarm durumunda personelin
üsse çağrılması için şehir üzerinde alçaktan
bir uçak uçurulur, uçağın şehir üzerinde
alçaktan devamlı
geçişler yaptığını gören personel bir alarm
verildiğini anlar ve en kısa sürede servis
otobüslerinin geçtiği duraklarda toplanır ve
duraklara gelen servis otobüsleriyle üsse
getirilirdi. O yıllarda filolarda parmakla
sayılacak kadar personelin özel aracı vardı. |
Karargahta Kur.Albay
Sermet Yüzer'den görev talimatını aldıktan
sonra beni bekleyen araçla filoya geldim.
Filoda süratle uçuş elbisemi giyip uçuş
kaskımı alarak İrtibat Kıtası'na gittim.
Uçuşa hazırlanmış olarak park yerinde
bekleyen T-33'e binip motor çalıştırdım ve
kalkış için 18 pist başına gittim. |
Balıkesir
9'ncu Üs
İrtibat Kıta
K.lığı Park
Yerinde 329
no.lu T-33
Uçağı |
|
|
Daha önce Merzifon'da
genç bir teğmen olarak görev yaparken 1959
yılında bir bayram günü NATO alarmı verilmiş
ve F-86 uçağıyla kalkarak şehrin üzerinde
alçaktan geçişler yapıp alarmı personele
duyurma görevini yerine getirmiştim.
(Yaptığım o uçuşun hikayesi, daha önce
HAVACIYIZ.com Internet sitesinin
"Havacılarımızın Uçuş Anıları" bölümünde
"Merzifon F-86 Hatıraları" sayfası ile
KOKPIT.aero Internet sitesinin "GENİŞ
DOSYALAR sayfasında, "Merzifon F-86
Hatıraları" bölümünün "Bayram Günü Verilen
NATO Alarmı" başlığı altında yayınlanmış
idi). |
Merzifon'da şehir
üzerinde alarmı duyurmak için yaptığım alçak
geçişler gündüz saatlerinde olmuştu. Şehir
üzerinde yaptığım o günkü alçak geçişler,
F-86 Eğitim Programı kapsamında, Silahlı
Keşif görevlerinde her zaman, yere çok
yakın, keyifle yaptığımız alçak uçuşların
bir benzeri idi. Oysa şimdi Balıkesir
üzerinde gece saatlerinde verilen bir alarmı
duyurmak için yerine getirilmesi istenen
alçak geçişleri gece yapacaktım ve o ana
kadar gece şartlarında, alçak irtifada dar
bir saha üzerinde bu tip alçak geçiş
uçuşlarını hiç yapmamıştım. |
18 pist başından güneye
kalkışımı yapıp iniş takımları ve flapları
aldıktan sonra alçak irtifadan şehir
istikametine, sağa dönüşe girdim. Gece alçak
irtifada yapılan bir dönüşte pilot irtifa
almak hissini duyuyor. O gece hava kapalı
idi ancak yağış yoktu ve görüş mesafesi
iyiydi. 180 derece sağa dönüşümü tamamlayıp
sağ tarafımdaki pist ışıklarına paralel
olarak meydan turu irtifaına yakın bir
irtifadan şehrin merkezini karşıladım.
Şehrin merkezini karşıladıktan sonra biraz
daha alçak irtifaya inmek için gazı kestim.
Bu şekilde ilk geçişimi yaptım. |
Yaptığım bu ilk geçişte
alçak irtifaya inerken gazı kestiğim için
acaba motorun sesi yerden iyi duyulmamış
olabilir mi diye aklımdan geçirdim. İkinci
geçişte motorun sesi yerden daha iyi
duyulsun ve geçiş de fazla süratli olmasın
ve şehrin üzerinde birkaç saniye daha fazla
kalayım diye pike flabını koydum ve gazı
%100'e açtım. Gazı %100'e açarak daha düşük
süratle yerden tahmini 1000 feet irtifadan
yaptığım ikinci geçiş herhalde yerden daha
iyi duyulmuştur diye düşündüm. |
Şehrin sınırlarını geçer
geçmez fazla uzaklaşmadan üçüncü geçiş için
dönüşe girdim. Şehrin batısındaki hafif
tepelik alan alçak irtifada yaptığım dönüşte
doğrusu beni biraz tedirgin ediyordu. Onun
için dönüşlerimi o tepelik alanın biraz
uzağından geçerek yapıyordum. Gece alçak
irtifada görerek (VFR) ve alet uçuşu (IFR)
karışığı yapılan bu uçuş çok dikkat istiyor
ve doğrusu insanı biraz tedirgin ediyor.
Dönüş içinde istemeden pilotta irtifa almak
hissi uyanıyor. Diğer taraftan, bu özel uçuş
yeteri kadar alçaktan yapılmadığı takdirde
uçağın sesinin yerdekiler tarafından
duyulmayabileceği endişesi doğuyor. |
Şehrin üzerinden
geçerken, şehir ışıkları iyi bir referans
oluyor ama şehir sınırları dışına çıkınca ve
birden ışıklar arkada kalınca insan bir an
için alçak irtifada kendisini karanlık bir
kuyuya düşmüş gibi hissediyor. |
Şehrin diğer
istikametlerinden yaptığım dördüncü ve
beşinci geçişlerde üzerimdeki tedirginlik
gitmiş ve bu alçak geçişlerden iyice keyif
almaya başlamıştım. Bu şekilde değişik
istikametlerden bir kaç geçiş daha yaptıktan
sonra şehir üzerinden ayrılıp ilk yaklaşmaya
geldim ve inişimi yaptım. |
Ben uçağı park edip
filoya geldikten ve filodaki nöbetçi erin
yaptığı çayı içtikten sonra üs
misafirhanesine gidip odama yerleştim. Biraz
sonra da mesai araçları üsse gelmeye
başladı. Demek ki şehrin üzerinden alçak
geçişlerle verilen alarm üs personeli
tarafından duyulmuş ve personel araçlara
binip üsse gelmiş diye kendi kendime
sevindim. |
Alarmın verilmesi ve
hazırlık durumunun artırılmasıyla beraber
verilen bir emirle Hava Harp Akademisinde
öğretime ara verildi. Hava Harp Akademisinde
eğitimlerine devam eden pilotlardan geri
hizmet uçuşlarını Balıkesir’deki F-84F ve
F-104 filosunda yapanlar, verilecek muhtemel
bir görev için Balıkesir’deki filolarına
katıldılar. Şehirdeki pilotlar ve yer
personeli de evlerinden Üs misafirhanesine
taşındılar. |
Hepimizin çok sevip
saydığı Filo Komutanımız Yarbay Necati Artan
yaptığımız eğitim uçuşlarını muhtemel
harekat için teşkil edilen dörtlü kolların
pilot isimlerine uygun şekilde yaptırıyordu.
Sporcularını bir maça hazırlayan teknik
direktör gibi bizleri muhtemel bir harekat
için hazırlıyordu. Mesela bir gün eski filo
binasının küçücük gazinosunda filonun 22
pilotu istirahat ederken Filo Komutanımız
aniden gazinoya girmiş ve uçak başı alarmı
vermişti. Filo Komutanımız pilotların kask
ve can yeleklerini alıp uçak başına ne kadar
zaman içinde gidebileceklerini dakika ve
saniye olarak kolundaki saatle ölçmek
istemişti. Filo Komutanımız “Uçak Başı”
alarmını verdiğinde filo gazinosu içindeki
bütün pilotlar ayni anda gazinonun kapısına
hamle yapınca kapıda sıkışıp kalmış ve bir
süre hiç birimiz kapıdan dışarıya
çıkamamıştık. Kapıda sıkışıp kaldığımız o
anı her hatırladığım zaman, dudaklarımda bir
tebessüm belirir! |
Üs’deki iki filonun yoğun
atış eğitimi yaptıkları bir günün akşamı
yemeklerimizi yedikten sonra Üs
misafirhanesinin gazinosunda briç ve tavla
partilerimizi da tamamlamış ve istirahat
etmek için odalarımıza çekilmek üzereyken
beni Savaş Harekat Merkezi’nden çağırdılar.
Saat 22.00 civarında idi. Harekat Eğitim
Amiri Kurmay Albay Sermet Yüzer benim hemen
bir T-33’e atlayıp Eskişehir’e gitmemi ve
Kuvvet Komutanlığı’ndan alacağım talimatı
uygulamamı söyledi. İrtibat Kıtasına daha
önce emir verilmiş ve T-33 uçağı uçuşa
hazırlanmış idi. |
Kur. Alb. Sermet Yüzer’in
bana bu uçuş görevini verdiği saatte
misafirhanedeki pilotların çoğu odalarına
çekilmişlerdi. Bu geç saatte onlardan
kimseyi rahatsız etmemek için arka pilot
mahalline bir pilot almadan göreve tek
olarak gitmeye karar verdim. Meydan Harekata
gidip Balıkesir – Eskişehir IFR 21.000 fit
irtifadan klerans alıp uçak başına gittim.
Uçak makinisti arka kokpitteki omuz
bağlarının bağlı olduğunu ve arka kokpitin
solo uçuş için hazır olduğunu söyledi.
|
Aceleyle kokpite girip
motor çalıştırdım, 36 pist başına gidip
kalkışımı yaptım. Eskişehir istikametine
döndükten sonra rotada tırmanırken 1.500 fit
civarında buluta girdim. İçine girdiğim
bulut, kış günlerine özgü sakin bir buluttu.
Bulut içinde tırmanış esnasında hafif bir
kar yağışı başladı. Buluta girmeden önce
pito ısıtıcısını ve defrosteri on yapmıştım.
Rotada 210 irtifada düz uçuşa geçtiğimde kar
yağışı yoğunlaşmaya başladı. Muharip
uçaklarda uçup da gece bulut içinde kar
yağışıyla karşılaşmayan pilot arkadaşlarıma
bu kar yağışının nasıl olduğunu
anlatmalıyım. Bordo levhası üzerindeki uçuş
aletlerine bakarak alet uçuşunuzu yaparken
ön camdan (windshield) 40-50 cm.lik mesafeye
kadar düz huzmeler şeklinde gelen kar
taneleri, ön camın aerodinamik hava akışına
uyarak şemsiye şeklinde açılıp hızla ön cama
vuruyor ve kanopinin üzerinden kayıp
gidiyor. Bu yağış daha önceki gece
uçuşlarımda bulut içinde karşılaştığım
yağmur yağışından çok farklı bir şeydi. |
Belki de monoton şekilde
belirli bir açıyla hiç kesilmeksizin ön cama
vuran yoğun kar tanelerinin yarattığı
etkiyle bir süre sonra vertigo olarak sola
30 derece yatışla uçuyormuşum hissine
kapıldım. Vertigo hissini hem de anatomik
ayrıntıları da dahil çok iyi bildiğim için
hiç telaşa kapılmadan durum cayrosunda düz
ve ufki uçuş pozisyonunu muhafaza ederek
rotada uçuşa devam ettim. Bu şekilde uçuşuma
devam ederken lövyenin arkasında, bordo
levhasının en alt kısmında, ayak hizama
yakın bir yerde bulunan amber renkli telsiz
lambasının ışığından rahatsız olmaya
başladım. |
Jetlerde ilk gece uçuna
başladığımdan beri kokpit ısıtıcısının en
serin durumda, bordo ışıklarının da en düşük
seviyede olmasını alışkanlık edinmiştim.
Serin kokpitte uçunca uçuş boyunca zinde
kalacağımı, en düşük ışık seviyesinde uçunca
da gözümün ışıktan rahatsız olmayacağını ve
gece inişini daha güzel yapacağımı
düşünürdüm. Gece uçuşlarında yıllardır çok
düşük seviyedeki kokpit ışığında uçmaya
alıştığım için dakikalar geçtikçe bu
lambanın ışığı sanki sarı renkteki bir gemi
projektörü gibi gözümü rahatsız etmeye
başladı. Amber renkteki bu lamba, telsiz
cihazı ON yapıldığında yanar ve pilota
telsizinin açık olduğunu bildirir. Eğer
telsiz arıza yaparsa veya telsiz kumandası
arka pilot mahalline verilirse bu lamba
söner. Lambanın ışığından kurtulmak için
telsiz kumandasını arka pilot mahalline
verdim. O anda amber lamba söndü ama bu
sefer de telsiz irtibatı kesildi. O anda
kafama dank etti. Solo uçuşlarda arka
kokpitte yapılacak işler mealinde omuz
bağlarının bağlanması gibi bir de arka
kokpitteki telsizin ON yapılması işlemi
vardı. Ben İrtibat Kıtasında uçak başına
gittiğim zaman her ne kadar makinist arka
kokpitteki işlemler solo uçuş için yapıldı
dediyse de benim de arka kokpiti kontrol
etmem gerekiyordu ama aceleyle ben bunu
yapmamış ve arka kokpitteki telsizin ON
durumunda olduğunu kontrol etmemiştim.
|
Amber renkli ışığın
gözümü rahatsız etmesi pahasına telsizi
tekrar ON yapmak zorunda kaldım. Işık gözümü
bu şekilde rahatsız ederken vertigo durumu
da devam ediyordu. Bir ara öyle oldu ki, bu
ışığın bu şekilde gözümü rahatsız etmesine
daha fazla tahammül edemeyeceğimi düşündüm
ve lambayı yerinden sökmeye karar verdim.
Sağ elimle levyeyi tutarken levyenin arka
kısmının en alt hizasına kadar eğildim ve
terzilerin el dikişi için kullandıkları
yüksüğe benzer şekildeki lambayı sol elimle
söktüm. Işık sönünce rahat bir nefes aldım
ve doğruldum. Ben lambayı sökme işlemi için
eğildikten sona yukarı doğrulurken kafamı
sertçe yukarı kaldırmamla birlikte vertigo
hissim daha da artarak sol istikametteki
yatış 60 derece civarına çıktı. Daha önce
vertigo olan arkadaşlarımla yaptığımız
sohbetlerde kimisinin vertigo durumunda
kendisini 90 derece yatışta, kimisinin de
tam ters uçuş durumunda hissettiğini
duymuştum. Nasıl olsa amber lambanın
ışığından kurtulmuştum ya, artık ben bu 60
derecelik yatış hissiyle rahat rahat
Eskişehire gider ve inerim diye kendi
kendime telkin ediyordum. Ama bir taraftan
da: “Ah kafasız İrfan! Sen ne halt etmeye
arka pilot mahalline bir pilot almadan
korsan gibi tek başına bu uçuşa çıktın!”
diye söyleniyordum! |
Bir süre sonra 210
irtifada Eskişehir Radyo Farını çek ettim.
Bu günün modern uçaklarında uçan pilotlar
radyo farın ne olduğunu bilmeyeceklerdir.
Meydanın belli bir noktasına yerleştirilen
ve VHF frekansta yayın yapan radyo far
vericisinin sinyalleri kokpitteki Radyo
Kompa cihazı tarafından alınır. Radyo Kompa
cihazı bağlanmış olduğu radyo farın sadece
istikametini gösterir, mesafe bilgisi
vermez. Bu cihazın mesafeyi göstermemiş
olmasından dolayı pilot bulut içinde uçarken
bulunduğu coğrafi noktayı ancak uçmakta
olduğu radyala göre uçuş süratini, dakika
cinsinden uçtuğu zaman birimiyle çarparak
tahmin edebilmektedir. Bugünkü modern
uçaklarda seyrüsefer cihazı olarak INS (Inertial
Navigation System) GPS, VOR/TACAN, Radar
Altimetre, Yer ve Hava Radarı, Uçuş
Kompüteri, Oto Pilot Cihazı gibi her türlü
uçuş ve seyrüsefer bilgisine sahip olan
bugünün pilotları, Radyo Kompa gibi sadece
istikamet bilgisi veren iptidai bir cihazla
uçan bizlerle kıyasladıklarında herhalde
kendilerini çok şanslı hissediyorlardır!
|
Eskişehir farına
yaklaşırken Uçuş Kulesi ile temas ettim.
Kule inişin 27 pistine olacağını, bulut alt
tavanının 2.000 fit olduğunu, kaide dönüşüne
girince GCA kanalına geçmemi, GCA’nin beni o
kanalda beklediğini söyledi. Radyo farı çek
ettiğimi kuleye rapor ettikten sonra 120
başta alçalmaya başladım. Neredeyse yarım
saat önce girmiş olduğum 60 derece yatışlı
vertigo durumu hala devam ediyordu.
Alçalmaya başlayıp kaide dönüşüne
yaklaşırken birden aklıma kaide dönüşünün 30
derecelik yatışla sola istikamette olduğu ve
bu durumda acaba vertigonun da sol
istikamete artarak 60 dereceden 90 dereceye
kadar çıkıp çıkmayacağı geldi. Bir an için
vertigo 90 dereceye kadar değil isterse ters
uçuşta olduğum hissini de verse durum
cayrosunun gösterdiği değerlere tam
güvenerek ve GCA operatörünün vereceği
talimatlara uyarak bulut altına ineceğimi ve
emniyetle inişimi tamamlayacağımı kendi
kendime telkin ettim. 14.500 fit irtifada 30
derecelik yatışla sola kaide dönüşüne
girdiğimde, dönüş içinde vertigo durumu
artmamış ve 60 derece yatış durumunda
kalmıştı. Kuleye kaide dönüşünü rapor edip
GCA kanalına geçtim. GCA operatörünün
konuşma tonundan ve yerinde verdiği
talimatlardan onun çok tecrübeli bir
operatör olduğunu anlamıştım. Bir taraftan
vertigo durumuyla boğuşurken istikamette
yaptığım en küçük kaçışları bile operatör
anında ikaz ederek sanki uçağın içinde benim
yerime o uçuyormuş gibi süzülüş hattından
bir milim saptırmadan yaklaştırmaya devam
etti. Yerden 2.000 fit civarında bulut
altına inince pist ışıklarını tam karşımda
gördüm. O anda da melun vertigonun sola 60
derecelik yatış hissi bir anda kayboldu.
Normal inişimi tamamlayıp kule karşısındaki
yere uçağımı park ettim. Bana o gece bu
mükemmel GCA yaklaşmasını yaptıran değerli
GCA operatörüne kocaman bir teşekkür
borçluyum! |
Havada yaşadığım bu
vertigo badiresini atlattıktan sonra
emniyetle inişimi yapıp park yerine doğru
rule yaparken Kuvvet Komutanlığının vereceği
talimatı aldıktan sonra misafirhaneye gidip
bir güzel dinlenirsem ancak kendime gelir ve
ertesi sabah Balıkesire dönerim diye
aklımdan geçiriyordum. Eskişehir Uçuş Kulesi
karşısındaki park yerinde uçağımı bekleyen
araç hemen beni alıp Kuvvet Komutanlığı
Karargahı’na götürdü. Kuvvet Hrk. Bşk. bana
üzeri mühürlü sarı bir zarf vererek bu zarfı
geldiğim T-33’le gecikmeden hemen kalkıp
Balıkesir Üs Komutanına götürüp teslim
etmemi istedi. Zarfı alıp uçuş elbisemin
harita cebine yerleştirdim ve cebin
fermuarını kapattım. Beni beklemekte olan
vasıtaya binerek uçuş kleransı almak için
tekrar Meydan Harekata geldim. Meydan
Harekat Subayı’nın ikram ettiği çayı
içinceye kadar uçağımın uçuş öncesi bakımı
ve yakıt oksijen ikmali yapılmıştı. IFR uçuş
kleransını doldururken irtifa hanesine uçuş
irtifaını yazmadım. Meydan Harekat Subayı
arkadaşa kleransa uçuş irtifaını neden
yazmadığımı izah ederek, Eskişehir'e gelişte
21.000 fit irtifada yoğun bir kar yağışı
içinde uçarken vertigo olduğumu, dönüş
rotasında tekrar kar yağışı içinde uzun süre
uçmamak için kalkıştan sonra direkt rotada
bulut üzerine çıkıncaya kadar tırmanışa
devam edeceğimi, bulut üzerine çıktıktan
sonra IFR irtifalardan çift bin fitlerden
hangisi bulut üst tavanına en yakın ise o
irtifada düz uçuşa geçip rotaya gireceğimi
ve bu irtifayı uçuş kulesine rapor edeceğimi
söyledim (Bu yazımı okuyanlar arasında pilot
olmayıp da IFR kurallarını bilmeyenler için
bir not: IFR uçuşlarda Batı istikametlerde
22.000 fit, 24.000 fit, 26.000 fit gibi çift
bin fit irtifalarda; doğu istikametlere
uçuşta da 21.000, 23.000, 25.000 feet gibi
tek bin feet irtifalarda uçulmaktadır).
|
Uçuş kleransını alıp uçak
başına gittiğimde motor çalıştırmadan önce
ilk işim, Balıkesirde park yerinde arka
kokpitte ON yapılmadığı için havada başıma
iş açan telsiz sivicini ON yapmak oldu.
Motor çalıştırıp 090 pistinden kalkışımı
yaptım. Yaklaşık 2000 fit irtifada buluta
girdikten sonra direkt rotada kar yağışı
içinde tırmanmaya devam ettim. 23.000 fit
irtifada buluttan çıktığımda gökyüzündeki
yıldızları sanki elimle tutacak kadar yakın
buldum. Demek ki Balıkesir-Eskişehir
uçuşunda yoğun kar yağışı içinde beni
vertigo yapan bulutun iki bin fit üstü
tamamen açıkmış! Yani ben IFR uçuş planımı
21.000 fit yerine 23.000 fitten planlamış
olsaymışım bu vertigo olayı hiç başıma
gelmeyecekmiş. Her neyse, olan olmuş diyerek
240 irtifada düz uçuşa geçtim. Bulut üstünde
pırıl pırıl yıldızları seyrederek rahat bir
uçuştan sonra alçalma planını uygulayıp
Balıkesir'e indim. Üs Savaş Harekat
Merkezinde beni beklemekte olan Komutanıma
zarfı teslim ettiğimde vakit gece yarısını
geçmişti. |
Komutanıma teslim ettiğim
zarfın içindeki emirde Üs'deki F-104
Filosunun gece derhal yedek meydanına
intikal etmesi, F-84F filosunun da gün
doğumundan itibaren kalkışlarını planlayarak
en kısa zamanda yedek meydanına intikalini
tamamlaması bildirilmişti. Ertesi sabah
gündoğumundan önce kalkışa başlamak için en
az bir saat öncesinden uçak başı yapmamız
gerektiğini düşünerek biraz dinlenebilmek
için hemen misafirhaneye gidip yattım.
Yatağımda uyumaya çalışırken F-104
uçaklarının motor kontrollerinin ve
kalkışlarının gürültüsü başladı. Belirli
zaman aralıklarıyla 2’şerli kollar halinde
kalkışa giden F-104’lerin intikallerini
tamamlamaları nerdeyse gün ağarmasına kadar
devam etti. Sonradan öğrendiğimize göre uçak
başına giden arkadaşlar uçağın kanopilerinin
ve ön camlarının buzla kaplı olduğunu
görmüşler. Buzları makinistlerle beraber
bizzat kendi elleriyle kazıyıp temizledikten
sonra kalkışa gitmişler. F-104 filosunun
kalkışlarını tamamladığı saatlerde bizim de
uçak başı yapma zamanımız gelmişti. Gece
boyunca devam eden F-104’lerin motor
gürültülerinden uyumaya imkan bulamadan
sabaha karşı uçak başı yaptık. F-84F
uçaklarımız gece boyunca bakımları yapılıp
uçuşa hazır hale getirilmişti. Uçuş kolları
peş peşe kalkışımızı yaptık ve 22 uçak gün
doğumundan hemen biraz sonra Yenişehir
meydanına inişlerimizi tamamladık. |
Her iki filo bir ay kadar
yedek meydanlarımızda görev yaptıktan sonra
verilen emirle Balıkesire döndük. Biz
Yenişehir meydanında intikalde iken Filo
Komutanımız Yarbay Necati Artan’ın Bursa’da
oturan annesinin vefat etmiş olduğunu
Balıkesire döndükten sona öğrenmiştik.
İntikal için gittiğimiz Yenişehir meydanında
o zamanlar pilotların kalacağı bir
misafirhane yoktu. Filo Komutanımız Yarbay
Artan dahil, biz 22 pilot küçük bir salonda,
er koğuşlarından getirilip yerleştirilen
çift ranzalı yataklarda uyuyorduk. Artık
küçücük bir salonda 22 pilot çift ranzalı
yataklarda ne kadar uyuyabilirsek! O
zamanlar Hava Kuvvetlerinde ve memleketi
olan Bursa’da Sarı Necati ismiyle meşhur
olan Filo Komutanımız annesinin vefatını
öğrendiği halde görev yerinden ayrılmamak
için bunu Üs Komutanımız ve en yakın
arkadaşları dahil hiç kimseye söylememiş.
Ayni koğuşta toplu halde bir ay kaldığımız
halde Filo Komutanımız bizim de hiç birimize
annesinin vefat ettiğini hissettirmedi. Çok
sevdiğimiz Necati Artan komutanımız
Yenişehir meydanından yarım saatlik
mesafedeki Bursa’ya gidip sevgili annesinin
cenazesine katılmadı. Görev aşkını ve
görevin kutsallığını bundan daha güzel izah
edecek başka bir örnek olabilir mi? |
Şimdi tekrar vertigo
konusuna döneyim. Vertigo hikayesini
açmışken Merzifon Üssünde yaşamış olduğum ve
bu anılarımı okuyacak genç uçuculara ders
olacağını düşündüğüm bir olayı daha
anlatmalıyım. |
Ben 1958 yılı Ağustos
ayında Merzifon 142nci (şimdiki 151nci) F-86
Av Filosu’na katıldıktan 6 ay sonra
Eskişehir Jet Eğitim Filosunda tertip edilen
iki aylık T-33 Alet Öğretmen Kursu’nu
tamamlamıştım. F-86 uçuşlarımdan başka
ayrıca T-33 ile pilot arkadaşlarımın alet
uçuş eğitimlerini ve kart kontrol uçuşlarını
yaptırıyordum. Amerika’da T-33’lerde uçtuğum
öğretmenim ön pilot mahallinden verdiği
kumandalarla arka kokpitte körük altında
uçan pilota nasıl vertigo hissi
verdirilebileceğinin tekniğini bana
öğretmişti. Arka kokpitte yeri görmeden
körük altında uçan pilot başını hafifçe
geriye yaslayıp gözlerini kapıyor. Bu esnada
ön kokpitteki öğretmen pilot sağa veya sola
direksiyon kumandası verirken uçağı düz
durumda tutacak kadar eleron kullanıyor.
Direksiyon kumandası verilirken kanatların
düz tutulması için ayni anda eleron
kullanıldığında uçak krab (yengeç gibi)
uçarken orta kulak bölgesindeki üç adet
yarım daire kanalının içinde “endolenf”
denilen sıvının içinde yüzen titrek
tüycükler düz durumdan eğik duruma geçiyor.
Bu şekilde 20-25 saniye kadar uçuşa devam
ettikten sonra pilota başını normal duruma
getirip gözlerini açmasını söylüyor. Bu
esnada düz durumdayken 20-25 saniye süreyle
krab uçuşun etkisiyle yarım daire
kanallarının içindeki kılcal boyuttaki
titrek tüycükler eğik duruma geçtiğinden
pilot gözünü açtığında sanki yatış
içindeymiş gibi bir his yaratıyor. Bazı
istisnaları olmakla beraber pilotların çoğu
bu hareketle vertigo hissinin nasıl olduğunu
görebiliyor. |
Bir gün bir pilot
arkadaşımın T-33’le ben ön kokpitte,
arkadaşım arka kokpitte körük altında alet
uçuş kontrolünü yaparken kendisine vertigo
hissini tattıracağımı söyledim. Arkadaşa
birkaç defa körük altında anormal durum
verip anormal durumdan çıkma eğitimi
yaptırdıktan sonra yukarıdaki paragrafta
anlattığım şekilde gözlerini kapamasını
istedim ve ters kumanda vererek 20-25 saniye
krab uçtuktan sonra, “şimdi gözlerini
açabilirsin” dedim. Arkadaşım gözlerini
açtığında vertigo hissine kapılmadığını
söyleyince bu sefer daha aşırı bir ters
kumandayla bir öncekinden daha uzun bir süre
krab uçtum. Arkadaşım yine vertigo
olmadığını söyledi. Bu sefer krap uçuşu aksi
istikamette ters kumanda vererek birkaç defa
daha tekrarladım. Arkadaşıma: “nasıl bu
sefer hissedebildin mi” diye sorduğumda bana
“Sarp Hocam, sen boşuna uğraşıyorsun. Ben
hiçbir zaman vertigo olmam!” demesin mi?
Şimdi asıl ismini söylemek istemiyorum,
Merzifon’da “Dinamit” takma adıyla
çağırdığımız bu arkadaşımızın hiçbir zaman
vertigo olmayacağını söylemesi bende
şaşkınlık yaratmıştı. Ona:”Yahu Dinamit, sen
ilme kılıç çekiyorsun! Kafatasının iki
tarafında iki kulağı olan ve bu kulakların
içindeki yarım daire kanallarında kılcal
algılayıcıları bulunan her pilot belli
şartlarda (stres, uykusuzluk, veya yorgunluk
sebebiyle, gece veya bulut uçuşunda) her
zaman vertigo olabilir. Yani ben yarım
saattir laf olsun torba dolsun diye mi nefes
tüketip üstümü başımı eskitiyorum! Umarım
sen hiçbir uçuşunda vertigo olmazsın ve
arkadaşlarına da helvanı yedirmezsin” dedim.
|
Bu uçuşumdan birkaç gün
sonra Merzifon'da bulutlu bir havada her iki
filo alet uçuş görevleri planlamıştı. İkili
F-86 kolları 5’er dakika zaman aralığıyla
kalkıp bulut içinde seyrüsefer görevlerimizi
takiben sırayla bekleme paternine girip
alçalmamızı yapacaktık. Benim önümdeki kol
200 irtifada Radyo Far üzerinde bulunduğunu
rapor ettiğinde benim lider olarak uçtuğum
ikili kol 210 irtifadan bulut içinde Radyo
Fara yaklaşmakta idik. Önümdeki kol bekleme
paternine girdiğini rapor ettikten birkaç
saniye sonra kolun iki numarası heyecanlı
bir sesle lider uçağın numarasını
söyleyerek: ”yatışı çok artırdın, yatışını
azalt” dedi. Lider gayet sakin bir
sesle:”yatışta değilim, düz ve ufki uçuş
durumundayım” diye cevap verdi. İki numara
hemen ayni anda çok daha heyecanlı ve daha
yüksek bir sesle ”yatışı 90 dereceden fazla
artırıyorsun yatışını al” diye bağırdı.
Lider pilot yine çok sakin bir sesle :”
uçakta yatış yok, düz ve ufki uçuyoruz” diye
cevap verdi. Kolun iki numarası bu sefer
havada o zamana kadar hiç duymadığım kadar
canhıraş bir sesle:”terse geçiyorsun! terse
geçiyorsun! yatışını azalt” diye bağırınca
ben dayanamadım ve kolun iki numarasına
ismiyle hitap ederek:”......Senin liderin
düz uçuşta olduğunu söylüyor. Sen vertigo
oldun. Vertigo olduğun için de liderinin
yatışta olduğunu sanıyorsun, sakın koldan
ayrılma!” dedim. Böyle kritik durumlarda
pilota telsizle talimat verirken uçak
numarasıyla değil de pilotun ismiyle hitap
edilmesinin pilot üzerinde rahatlatıcı ve
güven verici bir his uyandırdığını
biliyordum. Telsizde pilota ismiyle tekrar
hitap ederek:”.......sen kesinlikle vertigo
durumundasın, sakın koldan ayrılma” diye
tekrar ettim. 30 saniye kadar telsizde
hiçbir konuşma olmadı. Bu arada pilot
telsizde her hangi bir şey söylemeyince
acaba koldan ayrıldı mı diye endişelenmeye
başlamıştım ki lider kuleye:”iki uçak 200’ı
terk etti, alçalmaya başladı” diye rapor
etti. Demek ki 2 numara koldan ayrılmamıştı.
O kolun arkasından 5 dakika sonra da biz
alçalmamızı yapıp indik. Filoya gelince
hemen ilk işim benden önceki kolun liderinin
yanına gitmek oldu. Havada onun kolundaki
iki numarasına talimat verdiğim için
kendisinden özür diledim. Kolundaki pilota
telsizle yaptığım bu müdahale için kusura
bakmamasını, ancak lider olarak kendisi düz
uçuşta olduğu halde iki numarası canhıraş
bir şekilde “yatışını al, yatışını al” diye
bağırıyorsa onun iki numarasına vertigo
olduğunu söylemesini beklediğimi, o
söylemeyince de iki numarasına yardımcı
olmak için telsizle müdahale ettiğimi izah
ettim. Kendisi bu müdahalemi anlayışla
karşıladı. Daha sonra iki numara olarak uçan
arkadaştan olayın hikayesini dinledim. İki
numara uçan arkadaş liderinin kolunda
Merzifon Radyo Farı çek edip bekleme paterni
için dönüşe girdiklerinde, normalde 30
derece olan yatış derecesinin giderek
arttığı hissine kapıldığını, yatışın 90
dereceyi de geçip terse yakın bir duruma
geldiklerini zannedip liderine yatışını al
diye bağırdığını izah etti. Daha önceki
uçuşlarında az yatışlı vertigo hissine
kapıldığını ama o günkü uçuşta olduğu gibi
terse yakın vertigo hissini hiç tatmadığını,
vertigo içinde vücut adalelerini çok
kastığını, ayaklarını direksiyonlara dayayıp
kaskını kanopinin tavanına yapıştıracak
kadar vücudunu sıktığını ve bu şekilde kolda
tutunmaya çalıştığını söyledi. Benden bir
sonraki devreden olan bu pilot arkadaşım
filonun en uzun boylu pilotu idi. Vertigo
süresince ayaklarını direksiyonlara o kadar
güçlü basıp omuz bağlarının üzerine öylesine
abanmış ki yere indiğinde dizlerinin ve
omuzlarının ağrısı devam ediyormuş.
Arkadaşıma yaşadığı bu olay için geçmiş
olsun dileklerimi ilettikten sonra yaşadığı
bu olayı mutlaka tüm ayrıntılarıyla devre
arkadaşı Dinamit’e anlatmasını, çünkü ilme
kılıç çekerek asla vertigo olmayacağını
söyleyen Dinamit arkadaşımızın çok yakın
arkadaşı olarak kendisinin bugün yaşadığı bu
vertigo olayından belki ders
çıkarabileceğini söyledim. |
Bende vertigo hikayesi
çok! Ankara – Mürted (Akıncı) Üssünde 141nci
F-104 Filosu Komutanı iken filomun
pilotlarından Ütğm. Sezai Şener’in kolunda
iki numara olarak gece uçuşuna çıkmıştım.
Uçuşumuz Mürted – İncirlik – Mürted yüksek
irtifa profil görevi şeklinde planlanmıştı.
İrtifamızı alıp Güney başta düz uçuşa
geçtikten bir süre sonra buluta girdik.
Liderin sağ tarafında kolda uçarken solumda,
Doğu istikamette ufkun biraz üzerinde yer
alan tepsi büyüklüğündeki ayın bulut
arasından sızan ışığının silüeti liderin
kanopisinin ön camı hizasından gözümün içine
giriyordu. Lider uçağın en kısık durumda
bulunan kanat ucu ışıkları ile ayni hizada
olan ayın sülüeti gözümü rahatsız etmeye
başladı. Bir süre sonra kendimi hafif bir
vertigo içinde hissetmeye başladım. Vertigo
hissi giderek arttı ve 45 dereceye kadar
çıktı. Bu şekilde kolda uçmaya devam
ederken, lidere 45 derece civarında vertigo
durumunda uçmakta olduğumu söyledim. Ütğm
Şener telsizle: ”Komutanım isterseniz siz
öne geçin ben kola geleyim” dedi. Ütğm
Şener’e: ”Yok şimdi gece bulut içinde yer
değiştirmeyelim. Sen lider uçmaya devam et,
ben bu şekilde biraz gece bulutta vertigolu
uçuş eğitimi yaparım” dedim. Bu arada
İncirlik TACAN’ı çek etmiş ve Mürted rotası
için dönüşe girmiştik. Kuzey istikamette
rotaya girince ay Doğuda, benim sağ
tarafımda kalmış olduğundan ışığının lider
uçağın üzerindeki silüeti de kaybolmuştu.
Kısa bir süre sonra da vertigo durumundan
çıktım. Liderin kolunda uçuşumuzu tamamlayıp
Mürted'e indiğimizde Ütğm.Şener’e brifing
odasında vertigoyla ilgili uzun bir
konferans çektiğimi hatırlıyorum. Şimdi bu
vesileyle Ütğm Sezai Şener’in (sonradan
THY’da kaptan pilot) kulaklarını çınlatmış
oldum! |
F-104G Uçağı İle Eğitim Uçuşu Öncesi |
141 nci Filo / Mürted / 1972 |
|
|
|
Gece uçuşunda vertigo
olayının sadece bulut içinde değil, pırıl
pırıl yıldızlı bir havada uçarken de meydana
geldiğini gösteren diğer ilginç bir olayı da
size anlatmalıyım. Söz konusu olayı
Balıkesir Üssünde ayni filoda görev
yaptığımız bir pilot arkadaşımdan
dinlemiştim. Filonun en iyi pilotlarından
biri olan bu arkadaşım liderinin kolunda iki
numara olarak gece uçuşuna çıkmış.
Balıkesir’in güneyinde gece seyrüsefer
görevini tamamladıktan sonra İzmir üzerinden
Balıkesir istikametine doğru yaklaşmaya
başlamışlar. Mevsim, tütün üreticilerinin
tarladan tütünlerini topladıkları bir yaz
mevsimiymiş. Akhisar ovasının tarlalarında
yaktıkları portatif ışıklarla gece o saatte
tütün toplayan üreticilerin lambalarından
çıkan ışıklar gökteki yıldızlar gibi bir
görüntü yaratıyormuş. Arkadaşım bir sure
sonra yerdeki bu ışıklarla gökyüzündeki
ışıkları karıştırmış ve vertigoya girmiş.
Vertigo giderek artmış ve yerle gökyüzünü
karıştıran arkadaşım kendisini tamamen ters
durumda hissetmiş. Olayı bana anlatırken,
vertigo konusunda çok bilinçli ve bilgili
olduğunu, liderinin söylediklerini aynen
uyguladığını, lider ve aletlere güvenerek
zor da olsa kolda tutunabildiğini ve
kendisini ters uçuş durumunda hissetmesine
rağmen vertigo konusunda bilinçli oluşu
sayesinde liderinin kolundan ayrılmadığını
söylemişti. Liderinin kolunda terste vertigo
durumunda Balıkesir’e yaklaşırlarken Akhisar
– Balıkesir yolu üzerinde giden araçların
bir şerit gibi uzanan farlarının ışıklarının
Akhisar ovasında gökteki yıldızlar gibi her
tarafta dağınık bir durumdaki ışıklardan
farklı bir görüntü vermesiyle arkadaşım
vertigodan kurtulmuş ve emniyetle gelip
Balıkesir’e inmişler. |
Şimdi geriye dönüp geçmiş
yıllara baktığımda gündüz bulut içinde ve
gece uçuşlarında uçarlarken meydana gelen
kazalarda düşüp şehit olan pilotlar birer
birer gözümün önüne geldi. Bu kazalardan
ayrı olarak bir de bulut içinde ve gece
uçuşunda vertigo olup da anormal duruma
giren, fakat bulut alt tavanı yüksek olduğu
için uçağı anormal durumdan kurtaran pek çok
şanslı pilot olduğunu da biliyorum. |
Uçuşta vertigoyu
tetikleyen etkenler arasında uykusuzluğun,
kullanılan ilaçların, stres ve yorgunluğun
ve uçuştan bir gece önce alınan aşırı dozda
alkolün müessir olduğu herkes tarafından
bilinmektedir. Uçuş birliklerinde vertigo
olaylarının azaltılması için ne kadar gayret
edilse azdır. Eskişehir Hava Hastanesi’nde
bizim zamanımızda olmayan ve sonradan tesis
edilen özel hazırlanmış gece uçuş eğitim
odasında vertigo konusunda verilen nazari ve
uygulamalı simülatör eğitimlerinin çok
faydalı olduğunu öğrendim. Keşke bizim
zamanımızda da böyle modern eğitim tesisleri
bulunabilseydi! Şimdiki genç uçucular uçuşta
vertigoyu bilimsel metodlarla öğreten böyle
bir eğitim tesisine sahip oldukları için çok
şanslılar. Uçuş birliklerinde vertigo
olaylarının azaltılması için bu eğitim
tesisinden azami istifade edilmesinin önemi
aşikârdır. |
İ. SARP e-posta isarp56@gmail.com |
|