Emekli Hava Pilot Tümgeneral |
Lemi TÜZÜN |
|
|
1939 senesinin Eylül ayında
Alman Orduları, POLONYA'yı işgal etmek üzere ileri harekata
başladıkları zaman, İngiliz ve Fransız
hükümetleri ALMANYA'ya harp ilan ettiler. Bu
suretle 2 nci Dünya Harbi fiilen başlamış
oldu. |
TÜRKİYE harbe tekaddüm (rastlayan) eden bir
devrede, İngiliz ve Fransız devletleri ile
askeri ittifak manzumesinde (sistem)
bulunduğu, komşu Balkan devletlerinin hiç
birinin tutumu henüz belli olmadığı için
(YUNANİSTAN hariç) Genelkurmay Başkanlığı,
bazı gerekli tedbirleri almak mecburiyetinde
kaldı. |
Kara Kuvvetleri, kısmî
seferberlik ilan ederek doğu
ve batı cephelerinde yığınak
yaptı ve evvelce tahkim
(güçlendirmek) mevzilerde
tertiplenerek hazırlık
durumuna geçti. |
Deniz Kuvvetleri
Komutanlığı, kendi harekat
planları gereğince savunma
tedbirlerini alarak, durumun
inkişafına (meydana çıkma)
göre muhtelif bölgelere
dağıldı. |
Hava Kuvvetlerine gelince; Ordumuza
havacılık 1911 yılında girdi. Aradan Balkan
Harbi, Birinci Dünya ve İstiklal Harbi
geçmesine rağmen bu devrede belirli bir
inkişaf (gelişme) gösteremedi, bunun çeşitli
nedenleri vardı. Başta teknoloji, sanayi ve
ekonomik sebeplerdi. Vatanımız düşman
istilasından kurtulduktan sonra, havacılıkta
az da olsa biraz canlanma ve ilerleme
görüldü. Bölükler, Taburlar ve Alaylar
derken; İkinci Dünya Harbinin arifesinde beş
bombardıman, dört av, iki hafif bombardıman
ve keşif taburu olmak üzere toplam beş hava
alayı gibi yüksek bir seviyeye ulaştı, bu
küçümsenmeyecek bir kuvvetti. Hatta o
tarihlerde Balkan Devletlerinin ilerisinde
bir yer alıyordu. |
Ne yazık ki, tayyareler
silah ve gerekli malzeme
ile teçhiz edilememiş,
tayyareler kendi
aralarında ve yer
tesisleri ile
irtibatlarını temin
edememiş, uçuş kuleleri,
pistler ve gerekli uçuş
kolaylıkları
yapılamamıştı. Teşkilat
ve eğitim, bilhassa
muharebe eğitimi çok
zayıf kalmıştı. |
Hava Kuvvetleri,
Genelkurmay'da Hava
Müşaviri ve Milli
Müdafaa Bakanlığında ise
Hava Müsteşarlığı ile
idare ediliyordu. Hava
Kuvvetleri, kendi
bünyesi içinde
teşkilatlanamamış
bağımsız bir emir ve
komuta sistemi altında
birleştirilememiştir.
Buna rağmen; Hava
Birliklerini idare eden
yüksek rütbeli
komutanlar o zamana göre
en makul ve yerinde bir
kararla; |
-
Düşman hava
taarruzlarının
tesirlerini azaltmak
için tayyareleri
meydanlara dağıtmak, |
-
Tayyareleri yerde tahrip
ettirmemek için sıkı
alarm tedbirleri almak, |
-
Ve nihayet düşman
tayyarelerinin
gelişinden haber
alındığı takdirde
tayyareleri kısa bir
zamanda havaya kaldırmak
gibi tedbirler almıştı. |
Bu suretle bombardıman
birlikleri, evvelce
tespit edilen hedeflere
tevcih (yöneltme)
edilecek, Av tayyareleri
ise gruplar halinde
havalanacak, eğer düşman
tayyarelerine tesadüf
edilecek olursa, onlara
taarruz edilerek
düşürülecek veya havada
tahrip edilecekti. |
İşte Türk Hava Kuvvetleri'nin harekat ve
taktiği basit olarak bu şekilde
planlanmıştı. |
Hava birlikleri kış aylarını kendi
meydanlarında, gerekli emniyet tedbirlerini
alarak geçirdikten sonra 1940 senesinin
Nisan ayında KÜTAHYA'da bulunan 4 ncü Av
Alayı (Bir taburu Hurricane-1, bir taburu
MORAN-406), ESKİŞEHİR'in güneydoğusunda
bulunan KALKANLI Meydanı'na intikal etti.
Tayyareler meydanın muhtelif bölgelerine
dağılarak, gerekli emniyet tedbirleri
alındı. Personel için çadırlar kuruldu,
uçucu ve bakım ekipleri, tayyareler
civarında çadırlara yerleştirildi. Ordugah
tam manasıyla bütün gerekli tedbirleri
almıştı. |
Uçuş birlikleri sıkı alarm tedbirleri
almış hatta bir bölükten uçan tayyare 2'şer
dakikada havalanabilecek şekilde tertip ve
tedbirler almıştır. |
Tam teçhizat ve paraşütler takılı olarak
pilot mahallinde bir saatten fazla bir
müddet oturmanın ne kadar yorucu ve sıkıcı
olduğunu takdir edersiniz. Buna rağmen hiç
kimseden ufak bir şikayet sesi duyulmuyordu.
Bu suretle Kalkanlı Meydanı'nda günler
monoton bir düzeyde geçiyordu. |
Günlerden bir sabah,
yine gün doğmadan alarm
düzenini alınmış,
pilotların bir kısmı
tayyarelerdeki yerini
almıştı. Hava kapalı
idi, etrafımızda
simsiyah bulutlar
dolaşıyor, ortalık
karışıyor ve uzaklarda
fasılasız olarak
şimşeklerin çaktığı
görülüyordu. Saat 14:30
sıralarında kuzeybatı
istikametinden esen
rüzgarın şiddeti tedrici
(yavaş yavaş) olarak
kuvvetlendi ve fırtına
halinde müthiş gök
gürültüsü ile beraber
yağmurlar meydanın
üstünü kapladı. Gözgözü görmüyordu. O zaman
ismini bilmediğimiz bir meteoroloji afeti
tam manası ile kuvvetli bir Thunderstorm'du. |
Tayyarelerin içindeki
pilotların
yapabilecekleri hiçbir
şey yoktu. Ancak kanopilerini kapatmış, lövye ve direksiyonla
tehlikeli biçimde sallanan tayyarelerini
rüzgara karşı koymaya ve devrilmesine mani
olmaya çalışıyorlardı. Nihayet bizim
cefakâr, fedakâr ve çalışkan makinistlerimiz
her türlü zorluklara göğüs gererek batı,
çıka tayyarelerin yanına gelmeye muvaffak
oldular ve hemen kanat ve kuyruklarından
tutarak bir tarafa devrilmesine mani
oldular. Ben pilot mahallinde, tayyarenin
dıştan emniyete alındığını görünce içime
inanılmaz bir ferahlık geldi, moralim
düzeldi, sevinç duygularımı ifade etmeye
imkan yoktu. Sonraları hadiseyi çok zaman
yaşar gibi oldum. |
Biz meydanda sıkı alarm
düzeninde düşman
tayyarelerini beklerken,
bu tabiat hadisesi bizi
hiç bir suretle
kıpırdayamayacak bir
duruma sokmuştu. Bu
olay, bütün 4 ncü Av
Alayı mensuplarının
hafızalarında
unutulmayacak bir hatıra
olarak kalmıştı. |
Fırtına her tarafı alt
üst etti. Meydanı su
bastı, direkler
devrildi, elektrik ve
telefon hatları kesildi,
çadırlar hemen hemen
hepsi yerle bir oldu.
Özel eşyalarımız
çamurlar içinde kaldı.
En büyük tesellimiz
tayyarelere hiçbir şey
olmamıştı. |
Yeni düzene
girebilmek için,
birkaç gün geçti.
Yerler kurudu, ufak
tefek tamirat ve
rötuşlarla meydan
tekrar uçuş
yapılabilir hale
getirildi. Yine sıkı
alarmlar ve emniyet
tedbirleri alındı.
Az da olsa, eğitim
uçuşları başladı. |
Hava Kuvvetlerinin
bu alarm durumları,
bazı şekil
değişiklikleri ile
meydanlarda ve hariç
meydanlarda 2 ncü
Dünya Harbi
müddetince devam
etti durdu. |
Zamanın devlet ve
hükümet adamları çok
akıllı, tecrübeli ve
basiret sahibi
insanlardı. Her türlü
dış baskılara ve
tehditlere göğüs
gererek, TÜRKİYE'nin
menfaatlerini, daima ön planda tutarak
memleketi 2 nci Dünya Harbi felaketinden
hiçbir yara almadan atlatma başarısını
gösterdiler. Onun için, Türk Milleti
nesiller boyu bu büyük adamlara, minnet ve
şükran borçlarını asla unutmayacaklardır. |
|