|
|
GCA
YAKIT 200 LİBRE |
|
|
Emekli Hava Trafik Kıdemli Başçavuş |
İbrahim BOZER |
6 ncı Ana Jet Üs Komutanlığı |
1986 |
|
Meslek hayatımız boyunca yaşadığımız
ilginç olaylar ve tecrübeler
şüphesiz daha sonraki
çalışmalarımızda bizlere ışık tutmuş
ve olması muhtemel birçok
kaza-kırımın önlenmesinde çok müspet
rol oynamışlardır. Ancak öyle
olaylar vardır ki meslek hayatımız
boyunca ya bir kez yaşamışızdır ya
da hiç yaşamadan mesleğimizi
tamamlamışızdır. Aşağıda anlatacağım
olay da bu nitelikte olup meslekte
beşinci yılımdayken yaşadığım kritik
bir "yakıt emercensi" olayıdır. |
1997 yılından önce GCA cihazları ile bu
yıldan sonra da RAPCON cihazları ile
yürüttüğümüz hava trafik mesleğinde birçok
kritik ve ciddi emercensilerle
karşılaşmışızdır. Bu emercensilerden biri de
"yakıt emercensisi"dir ve böyle bir durumda
ilk iş uçağın en kısa yoldan meydana
getirilip indirilmesidir. Bu seçenekten
başka alternatifiniz yoktur ve adeta zamanla
yarışırsınız. Bu öyle tuhaf bir duygudur ki
sanki zamanın durduğunu hissedersiniz. |
Meydana yaklaşık 60 NM mesafede telsiz ve
radar teması kurduğumda lider bana problemi
kısaca aktardı. İkili F-100 kolunun 1
numarası havada "yakıt kaçağı" ile
karşılaşmış ve en yakın olan bizim meydana
iniş planlamışlardı. Benimle konuşmasını
bitirir bitirmez kendi aralarında yakıt
kaçağının miktarını konuşmaya başladılar. |
Aslında ilk heyecanı o zaman yaşamıştım. İki
uçağın kendi arasındaki konuşmalardan çok
ters bir durumla karşı karşıya oldukları
hemen anlaşılıyordu. 1 numaranın yakıtının
meydana yetip yetmeyeceği konusunda belirsiz
bir durum vardı ve benden "en kısa" paterni
uygulatmam isteniyordu. |
İniş talimatı ve hava durumunu verdikten
sonra uçakları son yaklaşma (PAR) hattına
vektör için gerekli talimatları vermeye
başladım. Yaklaşma yakın kolda olacak, 1
numara (yakıt yeterse) inecek, 2 numara pas
geçecekti. O günkü meteorolojik şartlar
böyle bir emercensi için son derece
tehlikeli bir görüntü veriyordu. İçerisinde
elektrik yükü bulunan onlarca yağış bulut
kümeleri adeta radar skobunun büyük bir
kısmını kaplamıştı. Bu durumda iniş
paterninde yağış bulutlarını da dikkate
almak zorundaydım. Gerçi bizim mesleğimizde,
emercensi bir durum olmasa da yağış
bulutları mutlaka dikkate alınmalıdır. Yani
mümkün olduğunca paternler bu bulutların
dışından yapılmalıdır. Düşünün ki yoğun
yakıt kaçağı olan bir uçağın, aynı şekilde
içerisinde yoğun elektrik yükü olan yağış
bulutlarının içinde geçmesi ne kadar büyük
bir tehlikedir. |
Meydana olan mesafe 50 NM civarındaydı ve
ilk temastan itibaren 10 NM mesafe
katedilmişti. İki uçak kendi aralarında
sürekli olarak konuşmaya devam ediyorlardı
ve konuşmaların konusu birden "atlama"
prosedürleri olmuştu. Çok kısa bir süre
sonra lider bana, "GCA her an
atlayabilirim!" dediğinde 45 mil mesafe
geçiliyordu meydana. Ben kendime sadece
yakıt sorununu ve yağış bulutlarını dert
etmişken şimdi bir de "atlama" konusu
gündeme gelmişti. Hayatımda ilk kez böyle
bir olayla karşılaştığım için heyecanım
giderek artıyordu doğal olarak. Fakat
bizimki öyle bir meslek ki bu heyecanı belli
etmemek durumundasınız. Yani sakin olmanız
gerekiyor. Hiçbir şey olmamış gibi... Çünkü
uçağın bu hava şartlarında pisti bulmasına
yardımcı olacak kişi sizsiniz. Pisti
görememe veya pas geçme durumunda yapılacak
bir sürü patern ve usul var tabii, ama benim
o an içinde bulunduğum durum çok farklı.
Yani uçağın bu paternleri ve usulleri
uygulayacak ne zamanı kalmış ne de yakıtı.
|
Ben "atlama" konusunu duyduktan sonra sanki
pilotun bana, "Paterni biraz daha
kısaltalım!" demek istediğini algıladım.
Zaten verdiğim uçuş başları verilebilecek en
kısa rotaydı ve 40 mili de sorunsuz
katetmiştik. Düşündüğüm diğer sorun ise
uçağın altında kalan yerleşim birimleriydi.
Böyle bir durumda meydan civarındaki
yerleşim birimlerinin herhangi birisinin
üzerinde atlama gerçekleşirse ne olur diye
düşünmeye başlamıştım. Elimden geldiği kadar
bu konuya da dikkat etmeye çalışıyordum ama
önümdeki en büyük engel skoptaki yağış
bulutları idi. Sanki problem sayısı giderek
artıyordu. Benim talimatlarımdan boş kalan
zamanlarda kendi aralarındaki konuşmalar
yoğun bir şekilde devam ediyordu. |
Yanlış hatırlamıyorsam 10.000 feet civarı
buluta giriliyor, 2-3 millerde buluttan
çıkılıyordu. Ben alçalma talimatlarını
vermeye devam ederken liderin bana: "Bizi
kaç milde takip ediyorsunuz? diye sormasıyla
birden şaşırmıştım. 1 numaranın TACAN
cihazında problem meydana gelmiş ve zaman
zaman kilitten kurtulmaya başlamıştı. Bu
durumda hemen 2 numara ile radyal ve mesafe
teyidinden sonra teşhis konusunu bir daha
açılmamak üzere kapatmıştık. Zaten o andan
itibaren verdiğim bütün uçuş başları sadece
2 numara tarafından cevaplanmaya başladı.
Sonradan öğrendiğime göre bana bu soruyu
sorarken buluta girmek üzere imişler. |
Olayın stresinden sanırım, sanki uçak ekosu
normalden daha yavaş hareket ediyor gibi
gelmeye başladı bana. "Zaman neden yavaş
işliyor?" diyordum içimden. Oysa belki de
normalden daha süratli yaklaşıyorlardı
meydana. Benim o zamanki GCA cihazında
uçağın süratini veya irtifaını görmek gibi
bir şansım yoktu. Ancak pilota telsizle
sorabilirdim ama o an için gereksiz olduğunu
düşündüm. Sanki işler normalden daha yavaş
gidiyordu. |
Bu kadar ağır giden zamana rağmen oldukça
büyük bir mesafe katetmiştik ve geçilen
mesafe meydana 20 NM civarındaydı. Son
düzeltmeleri ve irtifa ayarlamalarını
yapmışken aniden liderin bana söylediği şu
cümle ile tekrar heyecanlanmıştım. "GCA
yakıt 800 librede." |
Benim o an için tek düşündüğüm: "Acaba
yetecek mi yoksa yetmeyecek mi?" Daha 1-2
dakika önce binli rakamlar telaffuz
edilirken birden yüzlü rakamlara düşmemiz,
problemin ne denli büyük olduğunun
göstergesiydi adeta. İnanılmaz bir heyecan
ve stres var bende ve bunu belli etmeden
konuşmaya devam ediyorum. Telsizde biraz
boşluk olursa 2 numara bazı yardımlarda
bulunuyor lidere ve tekrar susuyor benim
konuşmam için. Hatta bulut içindeler ve
yağış aldıklarını söylüyorlar. Ben artık her
cümlede, "Piste 13 mil kaldı!", "12.5 mil!",
"12 mil!" gibi konuşmalar yapıyordum artık. |
O anda kafamdaki düşünceler çok karışık
aslında. "Acaba hala yeri göremiyorlar mı,
acaba yakıt yetecek mi, atlama olacak mı?
İnşallah yakıt yeter!" Bütün bu düşüncelerin
yanında uçağa sürekli olarak istikamet ve
süzülüş bilgilerini aktarıyorum. Özellikle
son yaklaşma (PAR) skobunda parçalı şekilde
yağış bulutları görüyorum ve uçaklar bu
bulutların arasından süzülerek meydana
yaklaşıyorlar. |
Zaman durdu adeta. Sanki saniyeler daha ağır
ilerliyor. Şu son kalan 10 mil bir türlü
bitmek bilmiyordu. Kule, pist başı hepsi
benim kanaldalar. İniş bu kanalda olacak.
Herkes pusuya yatmış uçağın buluttan
çıkmasını bekliyor. Liderin sesi tekrar
duyuluyor 5 mil geçilirken: "GCA yakıt 200
libre!" |
Nihayet 3 mil mesafede liderin, "Pist
görüldü GCA!" sesini duyuyor ve kısmen
rahatlıyordum. En azından yerle ve pistle
göz teması sağlanmıştı artık. Ama ben hala
bu 200 libredeyim. Belki normal şartlarda bu
yakıt uçağı rahatlıkla indirir ve belki de
ikinci bir kısa paterne yetebilirdi. Ama
benim olayda yoğun bir yakıt kaçağı var
uçakta. Yan son kısımda belki de sıfıra çok
yaklaştı yakıt miktarı. Zaten piste
yaklaştıkça lider, kokpitte kırmızı renge
dönen lambaları tek tek 2 numarasına
söylüyordu. |
Ben konuşmaları kesince devreye benim kanalı
dinlemekte olan kule ve pist başı girmişti
artık. Uçak, her geçen saniye biraz daha
yaklaşıyordu touch down'a (oturma noktası)
ve sonunda oturma noktası üzerindeyken
F-100'ün ıslak piste normal bir iniş
yaptığını görüyor ve doğal olarak
rahatlıyordum. Bu esnada 2 numara ana
meydana dönüş için irtifa almaya başlamış ve
meydan üzerindeyken tekrar bulut içi olup
çoktan gözden kaybolmuştu. Pist sonunda
beklemekte olan emercensi araçların çokluğu
dikkatimi çekmişti. Hepsi de kırmızı çakar
lambalarını, yakmış, ani müdahale ihtimaline
karşı bekliyorlardı. Uçak pist sonunda motor
durdurmuştu. Benim merak ettiğim: "Acaba
motor kendiliğinden mi durmuştu?" Tabii
sonradan motorun "emercensi gereğince" ve
yakıt ibresinin sıfıra çok yakın bir noktada
kapatıldığını öğrendim. Eğer pas geçme
durumu olsaydı sanıyorum kalan yakıt pilota
ikinci bir iniş denemesi şansı vermeyecekti.
Ayrıca sonradan öğrendiğim diğer bir konu,
F-100 Super Sabre uçaklarından atlama
durumunda bazen büyük sorunlarla
karşılaşabiliyordu. Bu sorunlara bir de hava
durumunu eklediğimiz zaman yaşanan olayın ne
kadar kritik bir emercensi olduğunu
anlamamak imkansızdı. Bu olaylar yüzündendir
ki hava trafik mesleği dünyanın en stresli
meslekleri arasında ilk sıralarda yer
almaktadır. |
Gelişen teknolojiyle birlikte gerek havada
ikmal olsun, gerek günümüz uçaklarının
teknik kapasitesi ve kullandığımız RAPCON
cihazlarının eski GCA'lara oranla farkı
dikkate alındığında bugün daha iyi imkanlara
sahip olduğumuzu söyleyebiliriz. Büyük
emercensileri yaşamak bazen çok büyük
şanstır bazen de çok büyük şanssızlıktır.
Önemli olan nokta yaşanan olayları
çevremizle paylaşabilmek ve çıkarılacak olan
dersleri iyi anlamaktır. |
|