Yıl 1944, İzmir 3 ncü
Tayyare Alayı. Alman
Ordularının dört bir yandan
sarıldığı yıllar.
Müttefikler durmadan
Türkiye'yi sıkıştırıyorlar.
Almanya'ya karşı harbe
zorluyorlardı. Nihayet bu
zorlamalara fazla
dayanamayan Türkiye, 1944'ün
ilk yarısında Almanya'ya
harp ilan eder. Bütün
Silahlı Kuvvetler gibi 3 ncü
Alay da alarmdaydı. Biz
Alman saldırısına uğramamak
için 3 ncü Alay Balıkesir'e
intikal etti. Bizden önce
giden yer birlikleri,
ağaçları kesmişler
fundalıkları temizlemişler,
meydanı kalkış-iniş için
hazır duruma getirmişlerdi.
Çadırlarımızı tepelere
kurmuştuk. Gece gündüz
uçuyor, harbe
hazırlanıyorduk. Günler
haftaları, haftalar ayları
takip ediyordu. Kış gelmiş,
yağmur, kar çadırlarda
barınamayacak hale gelmişti.
Komutanlık bu durum
karşısında 3 ncü Alay'ın
İzmir'e intikali için
gerekli emri vermişti.
Bölüğümüzün 8 tayyaresi
birer birer refüjlerden
çıkarken benim
tayyarem refüjün ıslak
olması üzerine pistten
çıkmış, çamura saplanmıştı.
Bölük komutanım Yüzbaşı
Abdullah GÖKMAN gelerek "biz gidiyoruz, sen
çık gel" dedi ve gitti. Ben bölüğün bütün
erlerini topladım. Hep birlikte tayyareyi
bataktan çıkardık. Ben tayyareye doğru
giderken bir kara yüzbaşı bana gelerek
"Ailemden telgraf aldım, doğum için
hastaneye yatırmışlar, beni İzmir'e götürür
müsünüz?" dedi. Ben "bu mümkün değil
yüzbaşım" dedim. Yüzbaşı çok hüzünlüydü, ben
Balıkesir'in uçsuz bucaksız ovasına bakıyor
dalıp gidiyordum. Gözlerimin önüne
hastanenin kalın duvarları içinde doğum
sancıları içinde kıvranan bir kadın geldi.
Silkinerek kendimi topladım. "Atla yüzbaşım
tayyareye" dedim. Yüzbaşı bir sıçrayışta
tayyareye çıktı. Ben yüzbaşının bir an evvel
eşine ve yavrusuna kavuşması için son motor
kontrollerini yapmadan havalandım. Manisa'ya
yaklaştığımda kesif bir bulutla karşılaştım.
Tayyare kontrol müşirlerini bir gözden
geçirip buluta daldım. Saat hesabıyla pikeye
geçip buluttan sıyrıldım. Artık İzmir
üzerindeydim. Ve meydana indim. Yüzbaşıya
"Yüzbaşım şu ilerideki patika yol sizi bir
askeri birliğe götürür, buyurun" dedim.
Bölüğe geldiğimde, bölüğün önünde beni
bekleyen Alay Komutanı Kurmay Albay İhsan
ORGUN'u gördüm. "Eyvah yandın Gülyurt" dedim
kendi kendime. Alay Komutanı "Nerede öteki
tayyareler" diye sordu. Ben derin bir nefes
aldım, kendimi toparladım. Tayyareden
indirdiğin adam kim? diyecek sanmıştım. Ben
"Komutanım, hava çok bulutlu idi, belki
Menemen etrafından dolaşıp geleceklerdir"
dedim. "Sen niye buluta girdin" diye
gürledi. "Benim alet uçuşum iyidir
komutanım" dedim. Beni bıraktı, çünkü
bölüğün tayyareleri teker teker inişe
geçmişlerdi. |