Ertesi gün 4'lü kolun 2
numarası olarak planladığım
profil-hava/yer görevini ifa
edeceğim. Brifingde lider,
havanın limitlerde olduğunu,
gerekirse hava/yer görevini
iptal edebileceğimizi ve 2
NM ayrılarak ARA (Airborne Radar Aproach)
alçalması ile inişe geleceğimizi belirtti.
Her şey çok güzel, anlaşılır ve açıktı.
Ancak ARA ne demekti? Tüm bu konuları
araştırmaya ya da sorarak öğrenmeye
çalışırken ivedi uçakbaşı yapmamız
gerektiği, aksi halde uçuşun kesilebileceği
ve yerde kalabileceğimiz bildirildi. Tipik
bir telaşe ve acelelikle uçakbaşı yaparak
hazır olduğumuzu bildirdikten sonra kalkış
yaptık. Hava durumu gerçekten de limitlerde
idi ve profil görevini bulut içinde
tamamladıktan sonra kontrol sahasına girerek
ikili olarak alçalma yaparken kademeli
bulutlardan bir an çıktık. Lider, atış
sahasının atışa müsait olmadığını tek tek
ayrılarak ARA alçalması ile inişe
gideceğimizi bildirdi. Nitekim yavaş yavaş
aralıklarımızı alarak yaklaşık 15 NM'den
alçalma hazırlıklarına başladık. Kademeli
bulutlar arasından alçalmaya devam ederken
her şey iyi gidiyordu. Silah sistem
operatörü arkadaşım bir şeyler söylüyordu
ama ben bütün gücümle yaklaşık 3 NM ilerde
lideri takip ediyor ve onun durumuna göre
kendimi ayarlamaya çalışıyordum. Ancak,
süzülüş istikametinde ve 5 ila 5.5 NM ilerde
yoğun yağış yapan yerden itibaren yükselen
bir bulut kümesi gördüğümde işlerin biraz
ciddi boyutlara ulaşacağını farkettim.
Aslında GCA faal ve bize yardımcı olarak
bekliyordu. Ancak bir ARA alçalması
yapıyorduk ve her nedense bu kuralı
bozmamalıydık. Öndeki bulut kümesine
yaklaştıkça dikkatle takip ettiğim lider,
burnu aşağı vererek dik bir varyo ile
alçalmaya başladı ve kümenin altına inerek
görüş alanımın dışına çıktı. O anda yaptığım
değerlendirme sonucu liderin bulut altına
inebildiği ve zaten 3 NM kalan yaklaşmayı
bulut altında yapabildiği idi. Ben de aynı
kararı vererek yere nazaran 2000 feet
irtifadan derin bir varyo ile alçalmaya
başladım. Ancak bulut altına inemediğim gibi
kesif bir yağış olan bulutun tam ortasına
daldım. Aklıma devamlı liderin bulut altına
indiği benim de kısa süre sonra
inebileceğimi gerektiren çok saçma bir
düşünce vardı ve silah sistem operatörü
arkadaşımın bana söylediği bir takım
rakamları (irtifa mesafe gibi) dinlemiyordum
bile. Her nedense bulut altına inemiyordum
ve ısrarla uçağın pozisyonunu
değiştirmiyordum. Bir müddet sonra bir
terslik olduğunu hissederek uçuş aletlerine
bir göz atmak ihtiyacı duydum. Gördüklerim
felaket sayılacak bir nitelikte idi ve ben
25 derecelik dalış açısı ile varyometre
ibresi tam dibe dayanmış süratle irtifa
kaybediyorum. Ayrıca sürat 170 knot
civarında, iniş takımları ile slat ve
flaplar aşağıda idi. Gaz kollarını bütün
gücümle en ileri pozisyonu iterken lövyeyi
hafifçe toparladığım anda bulut altına da
indim. Ama ben, bulut altı oluşu bu şekilde
planlamıyordum ve böylesine çaresiz bir
duruma düşmeyi de hiç istememiştim. Koskoca
uçak burnu yukarıda, oldukça fazla bir
oranla çökmeye devam ediyordu ve yapacak bir
şey de gerçekten yoktu. Arka kokpite tek
kelime söyleyemiyor, yere nazaran 100 feet
irtifada kaderimi bekliyordum. Birden aklıma
After Burner'a girmek geldi ve şuursuzca gaz
kollarını en ileri pozisyona ittim. Önümdeki
ağaçlar kocaman bir abide olmuş, biraz
ilerdeki bir tepe kocaman bir dağ görünümü
almıştı. Birden çöküşün durduğunu ve süratin
190 knot'a kadar yükseldiğini farkettim.
Bütün gücümü toparlayarak lövyeyi hafifçe
toparladım. Uçak 0.2 veya 0.3 varyo ile
irtifa alıyordu ve ben yavaş yavaş önümdeki
kocaman bir dağ görümündeki ufacık tepeye
yaklaşıyordum. Uçağın durumunu hiç bozmadan
tepeye doğru yaklaşırken herhalde bildiğim
duaları bile unutmuştum. Yatay stabilizenin
en fazla 2 veya 3 metrelik bir limitle
sıyırdığı kocaman dağı katettiğimde tırmanış
için gerekli şartlar olmuştu ve ben pisti
gördüğüm halde 20.000 feet'e kadar
tırmandım. Arka kokpitten gelen "neden
tırmanıyorsunuz?" sorusuna da verecek hiç
bir cevap bulamamıştım. |