|
|
|
İSPANYA'DAN ALINAN F-104 UÇAKLARININ TÜRKİYE'YE
GETİRİLMESİ |
11
HAZİRAN 1972 |
|
Emekli Hava Pilot Tümgeneral |
İrfan SARP |
4 ncü Ana Jet Üs 141 nci Filo |
11 Haziran 1972 |
|
|
|
Hava Harp Akademisi’nden 1971 yılında mezun
olduktan sonra Ankara – Akıncı (o zamanki
ismiyle Mürted) 4ncü Ana Jet Üs 141nci F-104
Filo Eğitim Subaylığı görevine atanmıştım.
Bu görevden sonra bir yıl Harekat Subaylığı,
bir yıl sonra da Filo Komutanlığı görevi
yaptım. Böylece ayni filoda her üç görevi
peş peşe yapma şansı bulan çok şanslı
pilotlardan biriyim. 141nci Filo’ya
atanmadan önce F-104 uçaklarıyla hiç
uçmamıştım. Bu uçaklar 1963 yılında Akıncı
Üssü’nde kurulduğunda ben üsteğmendim ve
Eskişehir’de Jet Eğitim Filosu’nda T-33
uçaklarında uçuş öğretmenliği görevinde
bulunuyordum. Eskişehir ana pistinin
kuzeyindeki bir hangarın kenarında yer alan
Jet Eğitim Filosu binasının önündeki
çardağın altında uçuş aralarında
dinlenirken, Ankara-Akıncı’dan kalkıp
Eskişehir hava sahası üzerinde alet uçuş
eğitimlerini yapan F-104’ler GCA
yaklaşmasından sonra pist üzerinden alçaktan
pas geçerlerken onları gıptayla seyrederdim.
F-104’lerin üzerinde bulunan J-79 motoru gaz
açıp kaparken, diğer uçak motorlarından çok
değişik tonda, yükselip alçalan tiz bir ses
çıkarırdı. F-104 uçağı, çıkardığı çok farklı
sesiyle diğer bütün uçakların çıkardığı
seslerin arasında hemen fark edilirdi.
Filonun önünden alçaktan geçen bu uçakları
seyrederken acaba ilerde bunlarla uçmak bana
da nasip olacak mı diye aklımdan geçirirdim
(sonraki yıllarda bu uçakların ABD ve Alman
imalatı F-104G modelleriyle üç yıla yakın
bir süre, İtalyan imalatı F-104S modeliyle
üç yıl ve Kanada imalatı CF-104 modeliyle de
bir yıl olmak üzere yaklaşık 7 yıl uçma
keyfini yaşadım). |
|
ABD Lockheed firmasının baş mühendisi Kelly
Johnson ile yardımcısı Benjamin Rich ve
onların ekibi tarafından 1950’li yılların
başında dizayn edilen ve ilk uçuşunu 17
Şubat 1956 tarihinde yapan F-104’lerden
toplam 2.578 adet imal edilmiştir. Ses
süratinin (MACH) iki misli süratle uçabilme
performansına sahip ilk savaş uçağıdır.
Ancak uçağın 2 MACH süratle uçması için
dizayn edilmiş olduğu aerodinamik yapı, uçuş
performansı açısından bazı istenmeyen
özellikleri beraberinde getirmiştir. Mesela
aerodinamik sürüklemeyi (drag) azaltmak için
jilet gibi yaptıkları kanadın içine yakıt
deposu yerleştirilemediği için yakıtını
sadece gövde içi deposu ile kanat ucu ve
kanat altı yakıt depolarında
taşıyabilmektedir. Uçağın taşıdığı yakıt ve
bomba yükü ile harekat yarıçapı 365 Deniz
Mili kadardır ve geniş bir coğrafyada bu
harekat yarıçapı yeterli değildir. Kanat
uzunluğunun kısa (21.9 feet = 6,36 metre) ve
kanat sathının küçük (18,22 metre kare)
olması sebebiyle “G”li dönüşlerde uçak
perdövites süratine çabuk yaklaşmaktadır.
Perdövitese girmeden önce pilotun ikaz
edilmesi için lövyede titreşimler meydana
getiren “shaker” ve perdövitese iyice
yaklaşıldığında lövyeyi ileri iten “kicker”
sistemleri bulunmaktadır. Kanadın kaldırma
katsayısını artırmak için komprösörden bir
boruyla kanat sathının iç tarafından
flapların arka bölümüne gelen tazyikli sıcak
havanın flap sathından aşağıya
püskürtülmesiyle ilave bir kaldırma kuvveti
sağlayan BLC (Boundry Layer Control) sistemi
bulunmaktadır. Uçağın perdövites sürati
yüksek olduğundan iniş için 200 knot gibi
yüksek bir süratle yaklaşılması
gerekmektedir. İnişten sonra pist içinde
süratin düşürülmesi için kuyruk paraşütü
açılmaktadır. Herhangi bir sebeple kuyruk
paraşütü açılmazsa veya normalden fazla
süratte açılması halinde paraşütün kopması
durumunda aşırı fren yapmak zorunda
kalınmakta, bu da lastik patlaması veya
bariyere girme olaylarına sebep olmaktadır.
Harekat yarıçapının kısa oluşu ve yukarıda
sözü edilen zorlukları bir tarafa
bırakırsak, uçağın tırmanışta ve düz uçuşta
sahip olduğu yüksek sürati ve istikrarlı
atışıyla istenen taarruz görevlerini
başarıyla yerine getirebilecek bir uçaktır. |
|
Kur.Bnb. İrfan Sarp 141nci Filo Uçuş
Hattı’nda, F-104G önünde - Akıncı Üssü 1972 |
|
Pilot eğitiminin diğer uçaklara göre biraz
daha karmaşık ve zor olması sebebiyle
F-104’ün çift kişilik modeli olan TF-104’e
filoda büyük ihtiyaç duyuluyordu. Ancak
filomuzda mevcut 2 adet TF-104 uçağından
biri kazada kırılınca, pilotların çift
kumand intibak, alet ve gece uçuşu
eğitimlerinin yapılmasında tek uçak yetersiz
kalıyordu. Tek kişilik F-104’lerden bir
kısmının kazada kaybedilmiş olmasıyla da
filoda ilave uçağa ihtiyaç duyuluyordu. İşte
hem tek kişilik hem çift kişilik ilave uçağa
ihtiyacın giderek arttığı bir dönemde
İspanya Hava Kuvvetleri’nden servis dışı
kalan uçaklardan bir kısmının Türk Hava
Kuvvetleri’ne devredileceği müjdesini aldık.
Bu konuda Hava Kuvvetleri Komutanlığı
tarafından gönderilen emirde, İspanya’nın
Torrejon Hava Üssü’nde bulunan 9 adet tek
kişilik F-104G ve 1 adet çift kişilik TF-104G
uçağının Haziran ayı başında İspanya Hv.Kv’den
teslim alınıp Türkiye’ye taşınacağı,
uçaklardan 5 adet F-104’ün Balıkesir 191nci
Filoya; 4 adet F-104 ile 1 adet TF-104’ün
Akıncı Üssü 141nci Filo’ya kuyruk numaraları
da belirtilerek tahsis edildiği, taşıma
işleminin Akıncı ve Balıkesir F-104
filolarından seçilecek pilotlar ile her iki
üssün bakım komutanlıkları tarafından
seçilecek karma bir bakım/yer ekibi
tarafından yerine getirileceği, seçilecek
ekibin bir ulaştırma uçağı ile Torrejon
Üssü’ne götürüleceği ve bu görev için
gerekli hazırlıkların tamamlanması
emredildi. Emirde iki filoya tahsis edilen
uçakların kuyruk numaraları da
belirtilmişti. F-104G’lerin kuyruk
numaraları; 63-12716, 63 -12717- 63-718,
63-12731, 63-13840, 63-13641, 63-13642,
63-12644, 63-12732, 63-12733, ve TF-104G’nin
kuyruk numarası 62-12279
idi. |
|
Aynı emirde, seçilecek olan ekibin başında
benim görevlendirilmiş olduğum
bildirilmişti. Filoda ve bakım
komutanlığında bu görev için hemen
hazırlıklara başladık. Yurt dışından uçak
taşıma veya yabancı ülkelerde tatbikatlara
katılma gibi görevlere pilot seçimi
yapılırken, pilotun uçuş saatinin fazla ve
uçak tipi üzerinde tecrübe sahibi olmasının
yanında en başta gelen diğer özelik de, onun
iyi derecede İngilizce bilmesi ve uçuş
kulesi ile yapılan İngilizce konuşma
lisanına hakim olması idi. O tarihlerde
filolarda İngilizce bilen pilot sayısı çok
azdı. Oysa aldığımız görevde Akdenizi boydan
boya geçerken İtalya ve Yunanistan’da iki
meydana inip yakıt ikmali yapmamız
gerekiyordu. Rota üzerindeki Hava Kontrol
Merkezleri, yol boyu radarları ve kule ile
konuşmalarda tek
pilotlu bir uçakta hem uçağı verilen rota ve
irtifada uçurmak hem de bu merkezlerle
konuşup talimatları anlamak, eğer pilotun
İngilizce seviyesi yeterli değilse büyük
problemlere yol açabiliyordu. Özellikle
havanın kapalı ve yağışlı olması durumunda
yabancı meydanlara GCA ile yapılan
alçalmalarda pilotun İngilizcesinin yeterli
olmayışı tehlikeli durumlar doğurabiliyordu.
Mesela 1967 yılında bir RF-84F uçağımızın
İtalya’nın güneyindeki Brindizi Meydanı’na
yağışlı bir havada GCA yaklaşması yaparken
GCA operatörünün talimatlarını tam
anlayamadığı için Brindizi civarında
düştüğünü ve pilotunun şehit olduğunu; o
olaydan birkaç yıl önce de iki ayrı tarihte
T-33 tipi bir uçakla F-84G tipindeki bir
uçağımızın Brindizi körfezinde denize düşüp
pilotlarının şehit olduklarını hatırlıyorum.
İşte İspanya’dan uçakları taşıma görevi
verildiğinde Filoda İngilizce bilen pilot
sayısının az olması bu görevi planlarken
beni en çok sıkıntıya düşüren konu olmuştur.
Sonraki yıllarda Hava Kuvvetlerimizin pilot
kaynağını teşkil eden eğitim kurumlarında,
Askeri Lise ve Hava Harp Okulu’nda İngilizce
hazırlık sınıflarının uygulamaya konulması
ve İngilizce eğitimine ağırlık verilmesiyle
uçuş okullarından mezun olup filolara gelen
pilotların iyi derecede İngilizce lisanına
sahip olmaları sağlanmış ve daha önceki
yıllarda yurt dışı uçuş görevlerinde yaşanan
sıkıntı ve problemler sona ermiştir.
|
|
Görev emrini aldıktan sonra Akıncı ve
Balıkesir filolarından seçilen iki kol
lideri ile filomuzda bir araya gelerek uçuş
planlamasını yaptık. İspanya’dan teslim
alınacak uçaklarda sadece kanat ucu
depolarının (tip tank) bulunduğunu, uzun
uçuşlar için ihtiyaç duyulan kanat altı
yakıt depolarını (pylon tank) taşıyacak
kızakların ve enstalasyonlarının bulunmadığı
ve dolayısıyla kanat ucu yakıt tanklarıyla
uçulabilecek mesafeye göre uçuş planımızı
yapmamız bildirilmişti. İspanyollar bu
uçakları sadece av önleme görevlerinde
kullandıkları için kanat altı yakıt
depolarını ve bunların enstalasyonlarını
taktırmamışlardı. Getireceğimiz uçaklardan
bir tanesi olan TF-104’ün yakıtı ise tek
kişiliklere göre 1000 libre kadar daha azdı.
Uçağın yakıt yüküne göre Torrejon’dan
kalktıktan sonra Sardinya Adası’ndaki
Decimomannu meydanına inmeyi, orada yakıt
ikmali yaptıktan sonra Yunanistan’da Mora
yarımadasının kuzey batısında bulunan Patras
şehrinin yakınındaki Araxos meydanına inip
yakıt ikmali yaptıktan sonra ayni gün
kalkıp, Balıkesir’in uçakları Balıkesir’e,
Akıncı’nın uçakları da Akıncı’ya inecek
şekilde planımızı yaptık. Bu uçuş planına
göre uçuş rotamızın geçeceği yabancı
ülkelerden gerekli uçuş müsaadeleri alındı.
Bu arada Torrejon, Decimomannu ve Araxos
meydanlarının pist ve taksi yollarını, bu
meydanların seyrüsefer yardımcılarını,
telsiz frekanslarını, alçalma ve iniş
paternlerini, ve diğer tüm ayrıntılarını
inceledik. |
|
Tüm hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra
planlanan hareket tarihinden bir gün önce
üssümüze gelen bir C-160 Transal ulaştırma
uçağına uçuş kasklarımızı paraşütlerimizi,
şahsi eşyalarımızı yerleştirdik. Her iki
üssün bakım ve yer ekipleri de birbirleriyle
koordine ederek İspanya’da uçakların tecrübe
uçuşları ve diğer bakım faaliyetleri için
ihtiyaç duyacakları malzemeleri tespit
ederek uçağa yerleştirdiler. Ulaştırma
uçağının taşıma kapasitesi limitli
olduğundan, bakım faaliyetleri için ancak
belirli sayıda ve doğru malzemenin seçilmiş
olması önem taşıyordu. Sırası gelmişken, bu
tip yurt dışı uçuş görevlerinde ulaştırma
uçağının limitli kapasitesini dikkate alan
bakım ve yer ekiplerinin yüzlerce bakım ve
yer teçhizatı arasından kendileri için elzem
olacak teçhizatı itinayla ve doğru olarak
seçmelerini ben her zaman hayranlıkla
karşılamışımdır. Uçakların Litton firması
imalatı LN-3 tipi INS sistemlerinin
faaliyetlerinin sağlanmasına yardımcı olmak
için filomuzda görevlendirilen Amerikalı
teknik temsilciyi de ekibe dahil ettik.
Ertesi sabah erken saatte uçucu ve yer
personeli uçakta eksiksiz yerlerimizi
aldıktan sonra C-160 uçağı planlanan
saatinde kalkışını yaptı. Yaklaşık 5.5
saatlik bir uçuştan sonra Madrid’in 10
kilometre kadar doğusunda bulunan Torrejon
Hava Üssü’ne indik. İspanyol Hava
Kuvvetleri’nden bir görevli uçak başına
gelip bizi karşıladı ve üs misafirhanesinde
kalacağımız yerleri ve yemek yiyeceğimiz
kafeteryayı gösterdi. Ayni görevli,
Torrejon’da kaldığımız sürece bize İspanyol
filosunun binasını tahsis ettiklerini, bakım
ve yer ekibi için de filonun yakınındaki
bakım binasını hazırladıklarını, ertesi
sabah istediğimiz saatte gelerek bizi gün
içinde uçuş faaliyetlerimizi yapacağımız
filo binası ile bakım/yer personelinin görev
yapacağı binaya götüreceğini söyledi.
|
|
Aşağıda, Torrejon meydanının Google
Earth fotoğrafı görülmektedir. |
|
|
Ertesi gün bize tahsis edilen Filo binasına
gittik. Filo binasında pilotlarımız ile
bakım yer ekiplerinin komutan ve
yardımcılarıyla bir araya gelip uçuş ve
diğer faaliyetlerimizin bir planlamasını
yaptık. Uçakların bakım ve kontrolleri
tamamlanıp uçuşa hazır hale getirildikten
sonra tecrübe uçuşlarını yapmak üzere 141nci
Filo’dan iyi İngilizce bilen tecrübe pilotu
Yzb. Yalım Erel ve 191nci Filo’dan İyi
İngilizce bilen tecrübe pilotu Yzb. Kerim
Altun görevlendirildi. Toplantıda İspanyol
Hv.Kv.irtibat subayı meydanın, uçuş ve bakım
tesislerini tanıtan bir brifing verdi. Bu
brifingte, Torrejon ana pistinin uzunluğunun
13.400 feet olduğunu öğrendik. Türkiye’deki
ve diğer NATO ülkelerindeki pistlerin 10.000
feet civarında olduğu düşünülürse bu
meydanda 13.400 feet uzunlukta, yani normal
bir pist uzunluğunun 1/3’ü kadar daha fazla
uzunlukta bir pistin olmasına hepimiz çok
şaşırdık. Bu pist o zamana kadar gördüğümüz
pistlerin en uzunuydu. Öğrendiğimize göre
ABD hükümeti ile İspanya hükümeti arasında
1950’li yılların başında yapılan ikili
anlaşmayla Torrejon üssünün kullanım hakkı
ABD Hava Kuvvetleri’ne verilmiş. ABD Hv.Kv.
burasını B-52 Stratejik Bombardıman Üssü’nün
konuşlanması için planlamış. Eskiden 4000
feet uzunluğunda çimen bir pistin olduğu
yere B-52 uçaklarının ihtiyaç duyacağı
uzunlukta, şimdiki bu uzun pist inşa
edilmiş. Torrejon’a gittiğimizde üs’de iki
adet ABD F-4 filosu bulunuyordu. Biz filo
binasına yerleştikten biraz sonra sonra ABD
F-4 filosunun komutanı yarbay filoya gelip
bize hoş geldin dedi ve hepimizi akşam
evinin bahçesinde piknik yemeğine davet
etti. Eşiyle birlikte bizlerle çok ilgilenen
Amerikalı F-4 filo komutanı yarbayın
gösterdiği yakınlığı hiç unutamıyorum. |
|
İlk gün İspanyol Hv.Kv. irtibat subayı ile
beraber uçuş ve diğer faaliyetlerin
planlamasını yaptık. İspanyol Hava
Kuvvetleri’nin servis dışı bıraktığı toplam
20 adet uçak (18 adet F-104G ile 2 adet çift
kişilik TF-104G uçağı) Türk ve Yunan Hava
Kuvvetleri arasında eşit olarak pay
edilmişti. Her iki ülkeye kuyruk
numaralarıyla tahsis edilen uçaklar park
yerinin bir tarafında iki ayrı bölümde
bulunuyordu. Yapılan uçak teslim planına
göre Türk Hava Kuvvetleri uçaklarını teslim
alıp taşıdıktan sonra Yunan Hv.Kv. ekibi
gelip kendi uçaklarını alacaklardı. Türk
Hava Kuvvetleri’ne teslim edilecek 10 uçağın
üzerlerine Türk tanıtma işaretlerinin
çizilip boyanması için Üs Bakım Komutanlığı
Uçak Boya Atölyesi’nden iki teknisyen
arkadaşımızı yer ekibimize dahil edip
Torrejon’a getirmiştik. Bu arkadaşlarımız
hemen işe koyuldular. Beraberlerinde
getirdikleri şablonları kullanarak uçakların
kanat ve gövdeleri üzerine kırmızı beyaz
yuvarlak Türk tanıtma işaretleri ile
kuyruğun her iki tarafına ay yıldızlı
bayrağımızı boyayıp uçaklarımızın Türk Hava
Kuvvetleri’ne aidiyetini belgelemiş oldular. |
|
İrtibat subayı ile yaptığımız görüşmede,
İspanyol F-104 filosunun ABD’den sağlanan
F-4 uçaklarıyla modernize edileceği belli
olduktan sonra uçakların uçuşlarının
durdurulduğu ve uzun süre uçmadan park
yerinde beklediklerini öğrendik.
Tecrübelerimize göre uzun süre uçmadan park
yerinde bekleyen uçaklarda genellikle
hidrolik ve yakıt kaçağı, telsiz ve
elektronik arızalar meydana gelebileceğini
biliyorduk. Bakımcı arkadaşlarımız
Türkiye’ye tahsis edilen 10 adet uçağın
bakım ve kontrollerinin yapılması ve ortaya
çıkacak arızalarının giderilmesi için en az
üç güne ihtiyaç duyulacağını hesapladılar. |
|
Uçucu ve bakımcı arkadaşlarımızdan bir
kısmı daha önce NATO tatbikatları veya
filo ziyaretleri gibi görevlerle çeşitli
NATO ülkelerinde bulunmuşlardı ama
İspanya’ya daha önce hiç birimiz
gelmemiştik. Böyle bir fırsatı bulmuşken
boş zamanımızda Madrid şehrini gezip
tanımak için bir program yaptık. Bakım
faaliyetlerinden sorumlu bakım komutanı
arkadaşımız Akıncı ve Balıkesir
ekiplerinin ihtisas elemanları arasında
bir vardiya düzenledi. Böylece
pilotlarımızla beraber bakımcı
arkadaşlarımızın hepsi bu güzel şehri
gidip gezmek imkanı buldu. |
|
Uçakların uçuş için hazırlanmalarını
beklerken arkadaşlarımız tespit edeceğimiz
münasip bir zamanda benden kendilerini bir
gece flamengo dansı yapılan bir müzikhole ve
bir gün de boğa güreşine götürmemi
istediler. Boğa güreşine gitmek isteyenler
için İrtibat Subayı vasıtasıyla biletleri
temin ettik ve boğa güreşlerinin yapıldığı
Madrid Arenası’na gittik. Ben televizyonda
bile bir boğa güreşi gösterildiğinde, ve
hele matadorun boğaya kılıcı saplama sahnesi
geldiğinde ekrana hiç bakamam ve başımı
çeviririm. Boğa güreşinden hiç hoşlanmamama
rağmen sırf arkadaşların yanından ayrılmamak
için o gün onlarla beraber arenaya gittim.
İspanya’da boğa güreşleri yaklaşık iki saat
süren bir program dahilinde üç matadorun
aralıklarla arenaya çıkması ve her birinin
ayrı ayrı iki boğa ile gösteri yapmasıyla ve
gösterinin sonunda o güzelim hayvana
kılıcıyla son darbeyi vurup vahşice
öldürmesiyle tamamlanıyor. Biz o gün
tribünde yerimizi aldıktan biraz sonra ilk
boğa ve matador arenaya çıkıp kanlı
gösterisine başladı. Ben bu vahşi gösteriye
ancak kısa bir süre dayanabildim ve
tribünden ayrılıp aşağıya indim. Boğa
güreşini arenada canlı seyretmek
televizyonda seyretmekten de bana daha vahşi
gelmişti. Ben yerimden kalkıp ayrılırken,
Akıncı Üssü’nde görevli olup bizim
ekibimizle gelen Amerikalı teknik temsilci
de benimle beraber ayrılmıştı. Biraz sonra
birkaç arkadaş daha dayanamayıp aşağıya
indiler. Arkadaşlarımızın bir kısmı
gösteriyi sonuna kadar izlediler. Bu boğa
güreşi denen vahşeti gördükten sonra kendi
kendime bugün geldiğim bu boğa güreşi ilk ve
son boğa güreşi olsun dedim! İspanya’da boğa
güreşlerinin kaldırılması yönünde uzun
yıllar kamuoyunda ve parlementolarında büyük
tartışmalar yapılmıştır. İlk defa Kanarya
Adaları’nda yerel yönetimin aldığı bir
kararla 1991 yılında boğa güreşleri
yasaklanmıştır. Uzun tartışmalardan sonra
Katalonya Bölgesi Parlementosu’nun aldığı
kararla Temmuz 2010’da Katalonya’da da boğa
güreşlerinin yasaklanması kararı alınmış ve
bu karar 1 Ocak 2012 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. Katalonya’nın merkezi Barselona
şehrinde bulunan büyük arena bir mühendislik
çalışması ve renovasyonla üzeri kapatılarak
içinde lüks mağaza ve lokantaların bulunduğu
beş katlı şık bir alışveriş merkezi haline
getirilmiştir. Darısı İspanya’daki tüm
şehirlerin başına! |
|
Bir akşam da arkadaşlarımın diğer isteği
olan gitar müziği ile Flamengo dansını
izlemek üzere akşam yemeğinden sonra onları
Madrid’e götürdüm. Madrid şehrini, estetik
barok mimarisi binaları, çok zengin
müzeleri, geniş meydanları ve bu meydanların
ortalarındaki harikulade güzel heykelleri,
yeşillikler içindeki parkları ve tertemiz
geniş caddeleri ile hepimiz çok beğendik.
Biz akşam saat 8 civarında şehre inmiş ve en
erken saatte Flamengo danslarını
seyrettikten sonra üsse dönmeyi
planlamıştık. Ancak biz şehre indiğimizde
caddelerde in cin top atıyordu. Akşam saat 9
oldu yine ortalıkta kimseler görülmüyordu.
Saat 10’dan sonra caddeler dolmaya başladı.
Şehirdeki canlılığın bu kadar geç saatte
başlamasına hiç birimiz alışık değildik.
Flamengo dansının yapıldığı müzikholde
gösteri gece yarısından sonra başladı.
Gösteri bitip dışarı çıktığımızda vakit gece
yarısını çok geçmişti. O geç saatte
arazözlerin deterjanlı, köpüklü su sıkarak
caddeleri temizlemesine hepimiz gıpta ederek
bakmış ve hayran olmuştuk. |
|
Şimdi uçuşla ilgili faaliyetlerimizi
anlatmaya dönebiliriz. Bakımcı
arkadaşlarımızın en başta planladıkları
şekilde 10 uçağımızın genel kontrol ve
bakımları ilk üç gün içinde
tamamlanmıştı. Uçaklar sırayla tecrübe
uçuşuna hazırlandı. Balıkesir filosuna
tahsis edilen uçakların tecrübe
uçuşlarını o filonun tecrübe pilotu Yzb
Kerim Altun ve Akıncı filosuna tahsis
edilen uçakların tecrübe uçuşlarını da
filonun tecrübe pilotu Yzb. Yalım Erel
aksaksız tamamladılar. Akıncı filosuna
tahsis edilen çift kişilik TF-104
uçağının tecrübe uçuşunu ise Yzb Erel ön
kokpitte, ben arka kokpitte birlikte
yaptık. Torrejon’dan kalktıktan sonra
35.000 feet irtifaya tırmanarak İspanyol
makamlarının ses üstü uçuşların
yapılmasına müsaade ettikleri uçuş
koridoruna girerek uçağı 2 MACH sürate
koşturup motorun istenen değerlerde olup
olmadığını test ettik. “G”li dönüşleri
ve takiben flapların, pike flaplarının,
iniş takımlarının hareketlerini kontrol
ettik. Lövyedeki “shaker” ve “kicker”
hareketleri ile perdövites süratinin
normal sınırlar içinde olduğunu gördük..
Bütün değerlerin istenen limitler içinde
olduğunu görüp test uçuşunu
tamamladıktan sonra bir seri akrobasi
hareketine başladık. Tono ve Looping
hareketlerini yaparken Yzb Erel dahili
mikrofonda bana “Komutanım, Madrid
semaları Türk pilotlarının yaptığı bu
tono ve loopinglere şahit olsun!”
deyince birlikte gülüştük. İnişimizi
tamamlayıp uçağı faal olarak park ettik.
Bu vesileyle değerli kardeşim yalım
Erel’in kulaklarını çın çın çınlatmış
oldum! |
|
|
F-104
uçağının çok komplike özelliklere sahip
olması sebebiyle pilotların eğitimleri için
çift kişilik TF-104 uçağına filolarda büyük
ihtiyaç duyulduğundan daha önce
bahsetmiştim. Tecrübe ettiğimiz TF-104’ün
çok iyi olmasına sevinirken bir sevindirici
haberi de Akıncı Üssü’nden ekibe dahil edip
bizimle Torrejon’a getirdiğimiz Amerikalı
teknik temsilciden aldık. (Amerikalının ismi
şu anda maalesef aklıma gelmedi). Amerikalı
temsilci test uçuşlarımız devam ederken bir
sabah bana geldi ve İspanyolların elinde
Kanada’dan satın aldıkları ve kendi
mülkiyetlerinde olan 65-9415 kuyruk numaralı
bir adet daha TF-104 olduğunu, kendileri
F-4’lerle uçuşa başladıktan sonra bu uçağa
hiçbir ihtiyaçları kalmayacağını, aldığı
duyuma göre bunu isteyen bir ülkeye
satabileceklerini, uçağın fiyatının da
tahminen 250.000 dolar civarında olduğunu
söyledi. Bu bilgiyi hemen Hava Kuvvetleri’ne
iletmek istedim. O zamanlar cep
telefonlarının daha icat edilmediğini
hatırlatmalıyım. İspanyol filosundan Hava
Kuvvetleri ile telefon bağlantısı da mümkün
olmadığı için Amerikalı temsilci beni
Üs’deki Amerikan F-4 filosuna götürdü ve
onların telefonlarından Hava Kuvvetleri
santralını bağlattı. Sonra beni konuyla
ilgili olarak sayın Tümgeneral Ercüment
Gökaydın’a bağladılar. Tümg. Gökaydın’a
konuyu arz edince anında karar vererek
İspanyollarla temas etmemi, bu isteğimizi
onlara iletmemi ve eğer kabul ederlerse
uçağın tecrübe uçuşunu yapmamızı; uçağı iyi
durumda bulursak kendilerine bildirmemi
emretti. Tümg Gökaydın daha önce Akıncı
F-104 üssünde komutanlık yapmıştı ve çift
kişilik TF-104’ün filoda pilotların eğitimi
için ne kadar elzem olduğunu bilen bir
komutanımızdı. İspanyol irtibat subayına
konuyu anlatarak eğer İspanyol makamları
isteğimizi kabul ederse bu uçağı satın almak
istediğimizi ve zamanın çok kısa olması
sebebiyle kararlarını mümkün olduğu kadar
erken bildirmelerinden büyük memnuniyet
duyacağımızı söyledim. İrtibat Subayı ayni
gün bana gelerek uçağın satışını
yapabileceklerini ve istersek ertesi gün
tecrübe uçuşunu yapabileceğimizi bildirince
doğrusu çok şaşırdım. Böyle bir kararın bu
kadar kısa sürede alınabileceğini hiç
düşünmemiştim. Ertesi gün TF-104 uçağının
tecrübesini yapmak üzere görevlendirilen
İspanyol pilot yüzbaşı ön kokpitte, ben arka
kokpitte test uçuşuna çıktık. İki gün önce
Yzb.Erel ile yaptığımız test uçuşunun
benzerini İspanyol yüzbaşı ile beraber
yaptık. İspanyol yüzbaşı uçağın
performansının mükemmel olduğunu bana
göstermek için olsa gerek, uçağı en üst
limitlerinde, adeta hırpalarcasına
kullanmıştı. İnişten sonra kendisine bu uçuş
için teşekkür ederek F-104 uçağını en üst
limitlerinde kullandığı için ayrıca
tebriklerimi ifade ettim. İnişimizi
tamamlayıp uçağı park ettikten sonra
Amerikan F-4 filosundan Hava Kuvvetleri’ne
telefon edip uçağın test uçuşunu başarıyla
geçtiğini bildirdim. Biz döndükten bir süre
sonra söz konusu TF- 104 uçağının satış
işlemlerinin tamamlandığını ve Türk Hava
Kuvvetleri’ne teslime hazır hale
getirildiğini öğrendik. Uçağın
taşınması görevi bizim filomuza verildi. |
|
Ben o yıl Filo Komutanlığı görevine
atanmıştım. Filomuzdan bu görev için F-104
uçağında en fazla uçuş tecrübesi olan
pilotlardan Yüzbaşı Vural Sezer (Emekli
Tuğgeneral) ile Yüzbaşı Sezai Şener’in
(Emekli Kaptan Pilot) görevlendirildiğini
komutanlığa arz edip onaylarını aldıktan
sonra onları görevi tebliğ etmek üzere odama
çağırdım ve şu mealde bir emir verdim: ”Siz
ikiniz Torrejon üssünde bulunan 9415
numaralı TF-104 uçağını Türkiye’ye götürmek
üzere görevlendirildiniz. İkiniz de bu F-104
uçağını benden daha iyi biliyorsunuz. Şimdi
karargahın ilgili şubelerinden
pasaportunuzu, harcırahınızı, ve uçak
biletlerinizi alın ve Torrejon’a gidin.
Uçağı İspanyollardan teslim aldıktan sonra
işte şu ilerde gördüğünüz filo park yerine
getirip park edin” şeklinde emri kısaca
tebliğ ettim. İki pilot arkadaşımız Madrid’e
hava yolları uçağıyla gidip Torrejon’da
uçağı İspanyollardan teslim aldılar ve bizim
daha önce F-104’leri taşırken uyguladığımız
rotayı uygulayarak ve yakıt ikmali için iki
meydanı kullanarak uçağı 2 Şubat 1973
tarihinde Akıncı Üssüne getirdiler. |
|
Belki uçak taşıma göreviyle pek ilgisi yok
ama bu konuda aklıma gelen bir anımı da
sizlerle paylaşmak istedim. Ben emekli
olduktan sonra bir gün orduevinde Emekli
Tuğgeneral Vural Sezer ile karşılaştım.
Vural Sezer filoda yüzbaşı olarak
görevliyken Hava Harp Akademisi
imtihanlarını kazanmış, akademiden mezun
olup kıta görevlerini başarıyla
tamamladıktan sonra Hava Harp Akademisi’nde
öğretim üyeliği görevinde bulunmuştu.
Orduevinde sohbetimiz esnasında söz bu
uçağın İspanya’dan taşınması konusuna geldi.
Vural Sezer öğretim üyeliği sırasında Hava
Harp Akademisi öğrenci subaylarına benim
kendisine F-104 uçağını taşıması için
verdiğim emri anlatmış ve bu emri, askeri
literatürde “Görev Tipi Emir” tabir edilen
emrin bir örneği olarak onlara izah etmiş.
Ben bu olayı aradan geçen yıllar içinde
tamamen unutmuştum ve bu emrin de “Görev
Tipi Emir” olduğunu hiç düşünmemiştim.
Sırası gelmişken Harp Akademilerinde “Görev
Tipi Emir”in en mükemmel örneği olarak,
Büyük Önderimiz ve Ebedi Başkomutanımız
Mustafa Kemal Atatürk’ün Dumlupınar
Zaferi’ni kazandıktan sonra söylediği
“Ordular! İlk Hedefiniz Akdenizdir, ileri!”
emri gösterilir. Ebedi Başkomutanımız’ın
verdiği emirde dikkat edilirse,”şu ordu
şuradan şu istikamette, şu kolordu şu
yolları kullanarak, ihtiyat kıtaları şu
bölgede toplanarak, süvari kolordusu şöyle,
şu istikamette taarruz edecek” vs şeklinde
hiç bir ayrıntıya girilmemiştir. Demek ki
ben de hiçbir ayrıntıya girmeden iki pilot
arkadaşa görevlerini bildirdiğimde Vural
Sezer arkadaşımın aklında bu bir “Görev Tipi
Emir” örneği olarak kalmış ve öğrencilerine
öğretmiş. Bana bu olayı anlatınca çok hoşuma
gitti. Uçak taşıma konusuyla pek ilgisi
olmamasına rağmen sizlerle bu anımı
paylaşmak istedim. Bu vesileyle değerli
kardeşlerim Vural Sezer ile Sezai Şener’in
kulaklarını çınlatıyorum. |
|
Türkiye’ye dönüş için hareket gününü,
uçakların tamamının uçuşa hazır hale
getirildiğinin ertesi günü için
planlamıştık. Dönüş günümüzden bir gün önce
Üs’de bulunan meteoroloji ofisine gidip hava
durumunu incelediğimizde, Akdeniz havzasının
ve iniş meydanlarımızın bulunduğu Sardinya
Adası ile Mora Yarımadası’nda havanın tam
açık olacağını öğrenmiştik. Havanın tam açık
olması uçuş kollarının teşkil edilmesinde
işimizi çok kolaylaştırmıştı. Eğer hava
kapalı ve yağışlı olsaydı uçuşumuzu IFR
şartlarda planlayacak ve 2’şer uçaktan beş
ayrı kol teşkil etmek zorunda kalacaktık.
İyi İngilizce bilen kol liderlerinin
eksikliği bu durumda problem
doğurabilecekti. Hava tam açık olunca, iki
filonun uçaklarını iki ayrı 5’li kol
şeklinde planladık. Görev kolunun lideri
olduğum için en son kalkacak 10’ncu uçağın
pilotu olarak kendimi planladım. Plana göre
önce Balıkesir filosunun kolu kalkışını
yapacak, onların son uçağı yerden
kesildikten sonra bizim kolumuz kalkışa
gidecektik. Daha önce belirttiğim gibi bu
uçakların kanat altında taşınan ilave
depoları olmadığı için motor çalıştırdıktan
sonra yerde ve rulede fazla zaman kaydedip
yakıt harcamamak gerekiyordu. Bu sebeple bir
gün önceden uçakları pistin kalkış başına
yakın bir yere taşıtıp park ettirdik. Bu
işlemler esnasında İspanyollar her türlü
araç ve idari desteği sağladılar. Bu
vesileyle Torrejon’da kaldığımız sürece
bizlere gösterdikleri yakın ilgi, destek ve
yardımları için İspanyol Hava Kuvvetleri’nin
o zaman Torrejon’da görevli olan havacı
personeline en içten şükranlarımı ifade
ediyorum. |
|
Sabah erken saatte uçak başı yaptık. Bakım
ve yer ekibini taşıyacak olan C-160 Transal
uçağı da uçaklarımızın yakınında park etmiş
hazır bekliyordu. Balıkesir filosunun 5
uçağı kalkışını tamamladıktan sonra biz
motorlarımızı çalıştıracaktık. Böylece yerde
motor çalışır durumda fazla yakıt harcamamış
olacaktık. Uçuş kolunu teşkil ederken de
pilotların kıdem durumuna bakmaksızın en iyi
İngilizce bilen iki pilottan birini kolun
lideri, diğerini de kolun 5 numarası olarak
yazdık. Planladığımız saatte Balıkesir’in
uçakları motor çalıştırıp piste girdiler ve
kalkışlarını tamamladılar. Onların kalkışını
tamamlamasıyla bizim filonun uçakları motor
çalıştırdık. Bizim kolda en iyi İngilizce
bilen Yzb. Erel lider olarak, ve ben çift
kişilik TF-104’te 5 numara olarak motor
çalıştırıp ruleye başladık ve kalkış için
piste girdik. Bizler ruleye başladıktan
sonra uçak makinistleri ve yer ekibi de
hemen C-160 Transal ulaştırma uçağına
binecekler ve son uçak yerden kesildikten
sonra onlar da kalkıp bizim peşimizden ilk
iniş meydanımız olan Decimomannu meydanına
geleceklerdi. Orada bizi bir sonraki sorti
uçuş için hazırlayıp varsa arızalarımızı
giderdikten sonra bizim peşimizden
kalkacaklar ve ayni usulü Araxos meydanında
da uygulayacaklardı. Araxostan kalktıktan
sonra bakım/yer ekibini alıp Türkiye’ye
getireceklerdi. Bütün bu uygulamaları
yaparken adeta zamanla yarışıyor gibiydik. |
|
Torrejon – Decimomannu Rotası: Mesafe 584
Deniz Mili |
|
Piste girip kalkış için motor kontrollerini
yaparken bir ara lider uçağın ve kulenin
konuşmalarını duyamayınca telsizimin arıza
yaptığını fark ettim. Diğer telsiz
kanallarını kontrol ettim, hiç biri
çalışmıyordu. Uçakların uzun süre yerde
kalmalarından sonra bu tür arızaların her
zaman olabileceği kuralı bu sefer benim
uçağımda geçerliliğini ispat etmişti. Normal
şartlarda bu durumda park yerine dönüp
telsiz arızam giderildikten sonra kalkış
yapmam gerekiyordu ama şimdi durum
farklıydı. Uçak ve telsiz makinistleri biz
ruleye başladıktan sonra C-160 Transal
uçağına binmişler, son uçak olarak benim
kalkmamı bekliyorlardı. Diğer taraftan
telsiz arızası olduğu durumlarda lider
uçağın koluna yanaşıp el işaretleriyle
anlaşmak üzere belirli kurallar standart
olarak her zaman uyguladığımız bir şey
olduğundan bu şekilde kalkmakta bir sakınca
görmedim. Kalkışları 5’er saniye aralıklarla
tek tek yapıyorduk. Ben 5 numara olarak pist
içinde yerimi aldıktan sonra motor
kontrollerini tamamlayan lider frenleri
bırakıp kalkışa geçti. 5 saniye sonra 2
numaralı uçak, ondan 5’er saniye aralıklarla
da 3 ve 4 numaralı uçaklar frenlerini
bırakıp kalkışa geçtiler. Benim önümdeki 4
numara frenlerini bırakıp kalkışa geçtiğinde
motor nozulu açıldı ancak Afterburneri (A/B)
devreye girmedi. F- 104’cü arkadaşlar
bilirler, motor çalıştırıldıktan sonra egzos
konisinin iç tarafında, dış kısma yakın,
devamlı yanan, ve uçağın motoru
çalıştırıldıktan sonra durduruluncaya kadar
hiç sönmeyen “kandil ışığı” tabir ettiğimiz
ve kalkışta A/B devreye sokulunca nozulun
açılmasıyla birlikte A/B’nin ateşlenerek
devreye girmesini sağlayan bir sistem
vardır. Demek ki uzun süre yerde bekleyen bu
uçağın devamlı yanması gereken kandil ışığı
bir şekilde sönmüş olduğundan bizim 4
numaranın A/B’si devreye girmemişti. Benim
telsizim arızalı olduğundan 4 numaraya A/B’sinin
devreye girmediğini söyleyemiyordum. Kalkışa
geçen 4 numarayı dikkatle takip etmeye
başladım. Nozulun bir defa daha açıldıktan
sonra kapandığını ve A/B devrede olmadan,
military takatla pilotun kalkışa devam
ettiğini görüyordum. Önümdeki uçağın A/B’si
devreye girmeyince ben frenleri bırakmadan
uçağın kalkış rulesini büyük bir endişeyle
takip etmeye koyuldum. Şimdiye kadar A/B’si
devreye girmeden kalkışa geçen başka bir
F-104 olayını hiç duymamıştım ve uçağın
mutlaka kalkıştan abort edeceğini
bekliyordum. Ancak uçak abort etmeyip
kalkışa devam etti. Ben herhalde uçak A/B’siz
yerden kesilemeyip pist sonu hook bariyerine
girecek veya daha da kötüsü pist sonundan
toprağa çıkacak diye aklımdan geçiriyordum
ama uçak hemen hemen pistin tamamını
kullandıktan sonra yerden kesilince içimden
derin bir oh çektim ve ben de kalkış için
frenleri bıraktım. Daha önce bahsettiğim
gibi Torrejon pisti şimdiye kadar gördüğümüz
pistlerin en uzunuydu. Eğer bu pist bu kadar
uzun olmasaydı A/B’siz kalkış yapan bu
arkadaşımız çok zor durumda kalabilirdi.
Decimomannu’ya indikten sonra kendisiyle bu
durumu konuştuğumuzda F-104’ün bu
uzunluktaki pistten A/B’siz yerden
kesileceğini hesap ederek kalkışa devam
etmekte tereddüt etmediğini söyledi. Bir
F-104 uçağının ilk defa şahit olduğum
AB’siz, military takatla kalkışında, onun
arkasından kalkış rulesini seyrederken beni
dokuz doğurtan bu olayı hiç unutmadım. |
|
İkili grubun l0’ncu ve sonuncu uçağı olarak
yerden kesildikten sonra liderin koluna
yanaştım ve 5’li kol rotamızda tırmanışa
başladık. Meteoroloji raporunda belirtildiği
gibi masmavi gökyüzünde tek bir bulut bile
yoktu. Daha önce belirttiğim gibi benim
uçtuğum çift kişilik TF-104 uçağının yakıtı
tek kişiliklere göre 1000 libre daha azdı.
F-104’ü dizayn eden uçak mühendisleri tek ve
çift kişilik F-104’lerin boyutlarını ayni
tutmuşlar, ancak çift kişilik tipine ikinci
bir kokpit yerleştirilince, kokpitin hemen
arkasında bulunan gövde içi yakıt deposunun
kapasitesini 1000 libre kadar azaltmak
durumunda kalmışlardı. Uçuş rotamız boyunca
yakıt ikmali için iniş meydanı olarak
planladığımız her iki meydana olan mesafeler
birbirine çok yakındı. Torrejon –
Decimomannu arası 584 Deniz Mili idi.
Yaptığımız yakıt hesaplamalarına göre direkt
rotada optimum yüksek seyir irtifaına
tırmanıp iniş meydanına geldiğimizde tek
kişiliklerin 2000 libre yakıtı, benim
uçtuğum çift kişiliğin ise 1000 libre yakıtı
kalacağını hesap etmiştik. (NOT: Bir F-104
uçağının inişten pas geçip bir kısa tur
yapması için 200 libre yakıt harcadığını
hatırlatmalıyım). |
|
Bizim 5’li kolumuzun lideri rotada tırmanışa
devem ederken tırmanıştan düz uçuş durumuna
geçip bu düz uçuş durumunu muhafaza edince
telsizim de arızalı olduğundan neden
tırmanışa devam edemediğini soramıyordum.
Herhalde Hava Trafik Kontrolu veya yer
radarı tarafından havadaki bir uçuş
trafiğiyle çakıştırmamak için bir süre düz
uçuşta kalması için lidere bir talimat
verilmiş olması lazım diye aklımdan
geçirdim. Ancak alçak irtifada yakıt
sarfiyatının fazla olması sebebiyle liderin
bir an önce düz uçuştan tırmanışa geçmesini
bekledim. Lider tırmanmayıp düz uçuşa devam
edince iyice koluna yanaştım ve elimle
kendisine “tırmanışa devam et” şeklinde
işaret yaptım. Lider de eliyle bana anladım
işareti yaptı. Lider bir süre daha düz uçuşa
devam edince ben bu sefer elimi biraz da
sertçe hareket ettirerek tekrar yukarı
tırman işareti vereyim derken dirseğimi fena
halde kanopinin rayına çarpıp acıttım. Neyse
bir iki dakika sonra lider tırmanışa
başlayınca derin bir oh çektim. Uçuş rotamız
boyunca Majorka adalarının tam üzerinden
geçip adaları ve masmavi Akdeniz’i
seyrederek uçarken uzaktan Sardinya Adası’nı
gördük. 5 uçak kolda yaklaşıp Decimomannu
meydanına pilofla inişimizi yaptığımızda
hesapladığımız gibi 1000 libre yakıtım
kalmıştı. Akdeniz’in yarısını kat ederek
geldiğim meydanda böyle kritik sayılan iniş
yakıtımın kalması, doğrusu beni huzursuz
etmişti. F-104 gibi havada az kalan savaş
uçaklarına karşı, bu uçakların performansı
ne kadar mükemmel olursa olsun hiç sıcak
bakmayışımın ve savaş uçaklarının mutlaka
uzun süre havada kalan, uzun harekat
yarıçapına sahip uçaklar olması gerektiği
düşüncesi herhalde bunun gibi kritik yakıta
kalarak inişe gelmemin yarattığı olaylar
sebebiyle bende bir saplantı halinde yer
etmiştir. |
|
Decimomannu-Araxos Rotası : 596 Deniz Mili |
|
Meydana indiğimizde bizden önce
inişlerini tamamlayıp uçaklarını park
eden Balıkesir filosunun pilotları
bizleri bekliyordu. Decimomannu
meydanının hemen yakınında atış
sahalarının bulunması sebebiyle bu
meydan, İtalyan Hava Kuvvetleri
uçaklarından daha çok diğer NATO
ülkeleri uçakları tarafından
kullanılıyordu. Hele Alman Hava
Kuvvetleri, yılın 12 ayında filolar
halinde bu meydana intikal edip atış
eğitimlerini burada tamamlıyorlar ve
ayni zamanda şirin Sardinya Adası’nın
plajlarından ve güzelliklerinden
faydalanıyorlardı. Meydan çok güzel
tesislere sahipti. Öğle yemeğimizi
burada yemeyi ve buradan kalkıp Araxos’a
indikten sonra orada yakıt ikmali yapıp
oyalanmadan Türkiye’ye dönmeyi
planlamıştık. Bizi karşılayan minibüse
binerek kafeteryaya geldik. Kafeteryada
o zamana kadar hiç bir hava üssü
kafeteryasında görmediğimiz bir
sürprizle karşılaşacağımızı bilmiyorduk.
Kalabalık misafirler için inşa edilen
kafeterya çok büyüktü. Salon kısmında
dörder kişilik çok fazla sayıda masa
bulunuyordu. Servis kısmından
yemeklerimizi alıp masalara
geldiğimizde, masanın üzerinde peçete,
kürdan, tuz ve karabiberin yanında bir
de masanın tam ortasında bayrak direği
gibi kırmızı bir şarap şişesini görünce
hepimiz çok şaşırdık. Daha önce bir uçuş
birliğinin kafeteryasında öğlen
yemeğinde şarap servisi yapıldığını hiç
görmemiş ve duymamıştık. Çünkü İngilizce
havacılık literatüründe yer alan “there
is twelve hours between bottle and
throttle” (yani şişe ile gaz kolu
arasında on iki saat zaman geçmelidir)
diye bildiğimiz ve uyguladığımız bir
prensip mevcuttu. Anlaşılan İtalyan
havacılık kültürü içinde bu prensipten
farklı bir uygulama yapılıyordu. Eğer
gaz kolu ile şişe arasında bu on iki
saat kuralı olmasaydı elbette biz bu
şişelerin icabına bakardık ama kendi
geleneğimizi uygulayarak onlara hiç
dokunmadan yemeğimizi yedik ve
kafeteryadan ayrılıp uçaklarımızın
başına döndük. Bu vesileyle, 10 uçakla
iniş yaptığımız meydanlarında bizlere
gösterdikleri yakın ilgi ve yardımlar
için İtalyan Hava Kuvvetleri’nin
Decimomannu Üssü’nde o zaman görevli
olan havacı personele bir teşekkür
borcumuz var. |
|
Biz park yerine geldikten biraz
sonra C-160 Transal uçağımız da
meydana indi. C-160 uçağının uçuş
ekibi ve bizim bakım-yer ekibinin bir
kısmı uçakların bakımını yaparken
bir kısmı da vardiya şeklinde
kafeteryaya gidip yemeklerini
yediler. Uçakların ortaya çıkan
küçük arızaları giderildi. Bu arada
benim uçağımın telsiz arızası ile
bizim kolun 4 numarasının A/B kandil
ışığı arızası da giderildi.
Uçakların yakıt/oksijen ikmalleri de
bu arada yapıldı. Yemeklerimizi
yiyip yeniden uçuş için bütün
hazırlıklarımız tamamlandıktan sonra
aynen Torrejon’dan kalkışımızda
uyguladığımız usulle iki ayrı 5’li
kol halinde piste girip
kalkışlarımızı yaptık. |
|
Araxos-Türkiye Rotası:
Balıkesir:294 Deniz Mili, Akıncı
526 Deniz Mili |
|
|
|
Decimomannu–Araxos
arasındaki mesafe 596 Deniz
Mili idi. Kalkıştan sonra
hava trafiğinde bir aksilik
olmadan direkt rotada
planladığımız optimum yüksek
irtifaya tırmanışımızı
tamamladık. Akdeniz ve
gökyüzü yine masmavi bir
renkte idi. Rotamızın tam
orta hattı üzerinde bulunan
İtalya çizmesinin güney
ucundan geçerken sağımızda,
güney istikametimizde kalan
Sicilya Adası’nı seyrederek
Mora Yarımadası’na
yaklaştık. Bizden önce
kalkan Balıkesir kolunun
Araxos meydanından iniş
müsaadesi aldığını ve
indiklerini telsizden takip
ettik. Bizim liderimizin
Araxos’la temas edip alçalma
müsaadesi almasıyla 5’li kol
olarak alçalmamızı yapıp
inişe geldik. |
|
Torrejon’da uçakların
bakımını ve
tecrübelerini
tamamlamamız biraz zaman
aldığından dönüşümüz
hafta sonu, Cumartesi
gününe kalmıştı. Her
ülkede olduğu gibi hafta
sonunda nöbetçi
personelin dışında
herkes hafta sonu
tatilini geçirdiği için,
yabancı meydanlarda uçuş
servislerinin
yapılmasında bazı
kısıtlamalar
olabilmektedir. Ancak
bizim bakım-yer ekibimiz
C-160 uçağıyla
peşimizden bizi takip
ettiği için yabancı
meydanda her zaman
olabilen bir kısıtlama
bizi etkilemiyordu. O
gün Araxos’a
yakıt/oksijen ikmali
için geldiğimiz tarihten
yaklaşık bir ay kadar
önce bu Üs’de
tertiplenen NATO
tatbikatı “DOWN PATROL
72” için benim
liderliğimde 8 adet
F-104 uçağıyla bu
meydana intikal etmiş ve
Yunanistan Hava
Kuvvetleri’nin Araxos’ta
konuşlanan F-104
filosunda bir hafta
misafir edilmiştik.
Filolarında kaldığımız o
bir hafta süre içinde
başta Araxos Üs
Komutanı, F-104 Filo
Komutanı ve filo
personelinin büyük
yardımlarını ve
yakınlığını görmüştük.
Bizden önce inen
Balıkesir filosunun 5
uçağı yanına bizim
uçakları park
ettirdiler. Uçağı park
ettiğimde, bir ay önce
geldiğimiz zaman
tanıştığımız Araxos F-
104 Filo Komutanı Yarbay
Hadjidakis ile onun
harekat subayı Binbaşı
Bekas’ın uçağımızı park
yerinde beklediklerini
gördüm. İnsanın yaşı
ilerledikçe isimler
hafızadan siliniyor ama
bu iki arkadaşın
isimleri nasılsa
hafızamda yer etmiş.
Uçaktan inip yanlarına
gidince hafta sonu
tatilinde zahmet edip
bizleri karşıladıkları
için kendilerine
teşekkür ettim. Park
yerinde uçakların
hazırlanmasını beklerken
ısrarla bizlere yiyecek
bir şeyler getirip ikram
ettiler. Uçakların
bakımları ve
yakıt/oksijen ikmalleri
yapıldıktan sonra
kendileriyle vedalaşıp
uçak başı yaptık. Aynen
İspanyol ve İtalyan Hava
Kuvvetleri personelinin
üslerinde gördüğümüz
gibi bizlere Araxos
meydanında yakın ilgi ve
kolaylık gösteren Yunan
Hava Kuvvetleri
personeline de bu
vesileyle şükranlarımı
ifade ediyorum. |
|
Torrejon ve
Decimomannu
meydanlarından
kalkışımızın bir
kopyası gibi ayrı
ayrı 5’li iki kol
halinde aralıklı
olarak Araxos
meydanından kalkıp
direkt rotada yüksek
optimum irtifaya
tırmandık. Araxos-
Akıncı arasındaki
mesafe 526 Deniz
Mili, Araxos-
Balıkesir arası 294
Deniz Mili idi.
Yunanistan ve Ege
üzerinde sabahki
uçuşlarımızda olduğu
gibi yine pırıl
pırıl bir hava
vardı. Yunanistan’ı
ve Ege adalarını
seyrederek keyifle
uçuşumuza devam
ettik. Biraz daha
yaklaşınca güzel
ülkemizin kıyılarını
uzaktan görmeye
başladık. Bizden
önce kalkan
Balıkesir filosunun
5’li kolunun
Balıkesir’e alçalıp
inişlerini
yaptıklarını
telsizden takip
etmiştik. Rotamız
üzerinde Midilli
Adası güney ucundan
geçerken uzaktan
Güzel İzmir’imizi
seyrettik. Türkiye
sınırlarını kat
ederken içimden,
Benim Memleketim
şarkısını
mırıldanmaya
başladım:
|
|
|
Havasına suyuna,
taşına toprağına |
|
Bin can feda bir
tek dostuma |
|
Her köşesi
cennetim, ezilir
yanar içim |
|
Bir başkadır
benim
memleketim. |
|
Tam
planladığımız
saatte Akıncı
meydanı
batısından
direkt rotada
alçalmaya
başladık. 5’li
kol A
noktasından ilk
yaklaşmaya girip
pilofla
inişimizi
yaptık.
Uçaklarımızı
filomuzun park
yerine getirip
park ettik. |
|
O sabah
günün erken
saatinde 10
uçak
Torrejon
meydanından
kalktıktan
sonra iki
meydanda
yakıt ve
oksijen
ikmallerimizi
yapıp gece
yatıya
kalmadan
yolumuza
devam etmiş
ve
uçaklarımızı
emniyetle
getirip park
yerlerine
park
etmiştik.
Pilotlarımız
Torrejon-
Decimomannu-Akıncı
arasındaki
rotada
toplam 1706
Deniz Mili;
Torrejon-Decimomannu-Balıkesir
arasında
toplam 1474
Deniz mili
mesafe kat
etmişlerdi.
Gün içinde
10 uçaktan
üç sorti
hesabıyla
toplam 30
sorti
uçuşta,
benim
Torrejon’dan
kalkışta
meydana
gelen telsiz
arızam ve
bir
uçağımızın
Afterburner
arızası
yapması ve
bir
uçağımızın
da Araxos
meydanından
kalkış
esnasında
yaşadığı bir
arızanın
dışında
uçaklarımızda
başka önemli
bir arıza
meydana
gelmemişti:
Meydana
gelen küçük
arızalar da
bakımcı
arkadaşlarımızın
üstün
çabalarıyla
en kısa
sürede
giderilmiş
ve uçaklar
uçuşa
verilmişti.
Akıncı ve
Balıkesir
üssünün
pilotları
inişlerini
tamamlayıp
uçaklarını
filolarının
park
yerlerine
park
ettiklerinde
kendilerine
verilen
görevi
yerine
getirmiş
olmanın
büyük sevinç
ve
mutluluğunu
yaşamışlardı. |
|
İspanya’dan
10 uçağın
taşınması
görevinin
hikayesini
burada
bitirirken,
bu görevin
başarıyla
yerine
getirilmesini
sağlayan
Akıncı Üssü
141nci Filo
ile
Balıkesir
Üssü 191nci
Filo’dan
görevlendirilen
pilotlara;
yabancı
meydanlarda
kısıtlı
teçhizat ve
imkanlara
rağmen
uçakların
bakımlarını
en mükemmel
bir seviyede
yapan ve
meydana
çıkan
arızaları en
kısa zamanda
gideren
bakım ve yer
personeline
ve
ekibimizin
ve
teçhizatımızın
bu meydanlar
arasında tam
zamanında ve
emniyetle
taşınmasını
sağlayan
C-160
Transal
ulaştırma
uçağının
pilotları
ile uçuş
ekibine
kocaman bir
teşekkür
borcum
olduğunu
burada ifade
etmek
istiyorum.
Bu vesileyle
aradan geçen
uzun yıllar
içinde
aramızdan
ayrılarak
ebediyete
intikal eden
bu güzide
ekibin
mensuplarını
sevgi, saygı
ve rahmetle
anıyorum. |
|
|
e-posta: isarp56@gmail.com
|
|
|
|