İrfan SARP |
Emekli Hava Pilot Tümgeneral |
|
Eskişehir'de
1983 yılı Nisan ayı içinde
Amerikan F-15 uçaklarının
katıldığı müşterek NATO hava
savunma tatbikatından sonra
Mayıs ayı içinde de taarruz
uçaklarının katılacağı bir NATO
tatbikatı planlanmış ve bu
tatbikat çerçevesinde
İngiltere'de konuşlu F-111
uçaklarından bir filonun
Eskişehir meydanına intikal
edeceği bildirilmişti. |
F-111
uçakları, General Dynamics
firması tarafından 1960'larda
tasarlanmış, çift turbofan
motorlu, yan yana iki pilot
sandalyeli, orta menzilli
stratejik bombardıman, keşif ve
taktik taarruz uçağıdır. Bu
uçaklar, değişken geometrili
kanatları, gövde içi silah
taşıma özelliği ve radarının
Terrain Avoidence kabiliyetinin
mükemmel oluşu gibi birçok
yeniliklere öncülük etmiştir.
|
F-111
radarının Terrain Avoidence (TA)
modu, uçuş rotası boyunca uçağın
radar skobu üzerinde algıladığı
arazi yükseklik bilgilerini
belli bir mesafeden otopilot
sistemine ileterek, otopilota
bağlanan irtifada alçak profil
uçuşu sağlamaktadır. Böylece
pilot, gece veya gündüz
şartlarında, yağış veya bulut
içinde, bu sistemi kullanarak,
100 feetten başlayan çok alçak
irtifalarda çok yüksek süratle
uçabilme imkanına sahip
olmaktadır. |
F-111 uçağı
gövde içinde bulunan silah
kompartımanında bir adet nükleer
silah ile iki adet konvansiyonel
bomba taşıyabilmektedir. Kanat
altı silah kızaklarına da klasik
bomba, uzun menzilli roketler
veya hava savunma füzeleri
yüklenebilmektedir. |
F-111'in
değişik konfigürasyonda üretilen
modellerini, ABD Hava
Kuvvetleri, ABD Donanma Hava
Kuvvetleri ve Marine Hava
Kuvvetleri'nden başka Avustralya
Hava Kuvvetleri de satın
almıştır. |
F-111'ler
Vietman savaşı sırasında yoğun
bir şekilde görev yapmıştır.
ABD'nin 1986 yılı Nisan ayında
Libya lideri Muammer Kaddafi'yi
berteraf etmek için planladığı
hava harekatında da F-111
uçakları kullanılmıştır. Bu
harekat için İngiltere'nin
Lakenheath hava üssünden kalkan
24 adet F-111 uçağı havada yakıt
ikmali yaparak Libya'da
Kaddafi'nin bulunduğu tahmin
edilen noktaları vurmuş, ancak
Kaddafi bu taarruzdan
kurtulmuştur. |
Libya'ya
karşı planlanan hava taarruzuna
katılacak Amerikan uçaklarının
hava sahalarını kullanmalarına
Fransa ve İspanya'nın müsaade
etmemesi üzerine, F-111'ler ve
bunlara yakıt ikmali yapacak
olan KC-135 ve KC-10 tanker
uçakları, İngiltere'deki
üslerinden kalktıktan sonra
Portekiz'in batısından ve
güneyinden geçerek, Cebelitarık
Boğazı ve Akdeniz üzerinden
Libya'ya geliş ve dönüş rotasını
kullanmak zorunda kalmışlardır.
Gidiş dönüş 5.500 Deniz Mili
tutan bu uçuş rotasında 14 saat
havada kalan F-111'ler hedefe
gidiş rotası boyunca alçak
irtifadan giderek fazla yakıt
harcadıklarından havada dört
defa yakıt ikmali yapmışlar,
yüksek irtifadan dönüş rotası
boyunca da iki defa olmak üzere
toplam altı defa havada yakıt
ikmali yapmışlardır. |
Otopilota
bağlantı yapılarak
kullanılabilen radarın Terrain
Avoidence modu ile düşman
radarlarının göremeyeceği kadar
çok alçak irtifadan, yüksek
süratle uçuş yapmak kabiliyetine
sahip olan F-111'ler, nükleer
silahın hedefe götürülüp
bırakılmasında en çok aranılan
ideal uçuş özelliğine sahip
uçaklardan biri olmaktadır. |
BİR F-111 UÇAĞININ
500 LİBRELİK MARK 82
HIGH DRAG
BOMBALARINI ATIŞ
SAHASI ÜZERİNDE
SALVO HALİNDE
SALIŞININ GÖRÜNTÜSÜ |
|
|
F-111
uçakları NATO Tatbikatı için
Eskişehir'e gelmeden bir ay önce
F-15 uçağıyla yaptığım uçuşta,
F-15 uçağının çok merak ettiğim
radarının, hava/hava modunda "Look
down / Shoot down" kabiliyetini
görüp tanıdığım gibi; bu sefer
de F-111 ile uçarak bu uçağın
otopilot kullanılarak çok alçak
irtifada ve yüksek süratte "Terrain
Avoidance" moduyla yapacağı
alçak profil uçuş kabiliyetini
görmeyi çok arzu ediyordum. |
NATO
tatbikatının planlandığı gün 6
adet F-111A uçağı Eskişehir
Üssü'ne gelip indi. F-111
filosunun komutanı Üs
karargahına bana nezaket
ziyareti için geldiğinde, daha
önce F-15 Filo Komutanına rica
ettiğim gibi esprili bir üslupla
F-111 uçağında bir sorti uçmak
istediğimi söyledim. Filo
Komutanı Yarbay Donald Spooner
isteğimi hemen kabul etti ve
planlanacak sortilerden birinde
benimle kendisinin uçmayı arzu
ettiğini söyledi. (NOT: Yıllar
sonra Amerikalı filo komutanının
ismini nasıl hatırladığımı
sorarsanız, size bir kopya
vereyim. Çektirdiğim
fotoğrafların arkasına o günün
tarihi ile fotoğraftaki kişinin
ismini yazmayı adet edinmiştim.
Filo Komutanın ismini de beraber
çektirdiğimiz, aşağıda görülen
F-111 uçağı fotoğrafının
arkasından bulup yazdım). |
UÇUŞ ÖNCESİ F-111
UÇAĞI ÖNÜNDE, ORTADA
HV.TUĞGENERAL İRFAN
SARP, SOLUNDA YARBAY
DONALD SPOONER,
SAĞINDA FİLO EĞİTİM
SUBAYI YÜZBAŞI MARK
WALTON |
|
|
Amerikalı
Filo Komutanı ile uçuşumuzu, tek
uçakla kalkışı müteakip Konya
atış sahasına gidiş, gövde içi
kızaklarına takılı bulunan dört
adet eğitim bombasını, "Özel
Silah" atış paterni uygulayarak
dört ayrı yaklaşma ile ve her
defasında tek bombanın atılışı
şeklinde planlamıştık. |
Bu arada
hatırlatayım. Türk Hava
Kuvvetleri jet üslerinin her
biri için üssün yakınlarında,
klasik bomba atış eğitimlerinin
ve hakiki bomba ve roket
atışlarının yapıldığı birer atış
sahası bulunmaktadır. Ancak Özel
Silah atışı eğitimleri için düz
ve uzun bir yaklaşma istikameti
ve geniş arazi yapısı ile, bu
tip atışlar için elverişli olan
Konya atış sahası
kullanılmaktadır. |
Muharip
uçaklarla taşınan nükleer
silahların atış eğitimleri için,
klasik bomba atış paterninden
farklı bir özelliği olan "Özel
Silah" atış paterni
uygulanmaktadır. (NOT: Amerikan
Hava Kuvvetleri "Nükleer Silah"
(Nuclear Weapons) yerine "Özel
Silah" (Special Weapons)
tabirini kullanmayı tercih
etmektedir. Türk Hava
Kuvvetleri'nde de ayni şekilde
"Nükleer Silah" yerine "Özel
Silah" tabiri kullanılmaktadır. |
Şimdi bu
anılarımı kaleme alırken,
Nükleer Silah ve Özel Silah
tabirlerini kullanınca, burada
hemen bir parantez açarak, bu
anılar kitabımda yer alan bütün
bilgilerin hiç bir gizlilik
derecesi taşımadığını, havacılık
dergilerinde, yerli ve yabancı
basın organlarında defalarca
yayınlandığını, ve bu bilgilerin
askeri yazışmalarda TASNİF DIŞI
(UNCLASSIFIED) tabir edilen açık
bilgiler olduğunu belirtmeliyim. |
Bu arada
pilot olmayan okuyucularım için,
birbirinden tamamen farklı atış
paternleri olan "Klasik Silah
Atış" paterni ile "Özel Silah
Atış" paterni hakkında
aydınlatıcı kısa bir bilgi
vereyim. |
Klasik bomba
atış görevlerinde, alçak
irtifadan hedefe yaklaşılır,
hedefe belli bir mesafe kala
yatış ve çekişe başlanıp
yaklaşık 7-8 bin feet irtifa
alınır, hedef karşılanıp
süzülüşle beraber hedefe
yaklaşılırken, atış
reflektörünün noktası hedefin
merkezi üzerine getirilir ve
istenen bomba bırakma irtifasına
gelince bomba bırakma butonuna
basılır. Söz konusu klasik
bombaların tapalarının kurulması
için bombanın havada belli bir
süre uçması gerektiğinden ve bir
de, patlayan bombanın
parçalarının uçağa çarpmaması
için bombanın hesaplanan bir
irtifanın altına inilmeden
bırakılması esastır. (Bombanın
minimum bırakma irtifası aklımda
1.000 feet olarak kalmış). |
Filo Komutanı
Yb.Spooner ile uçuş öncesi
brifing için bir araya
geldiğimizde, meteorolojiden
Konya atış sahası ve rota
boyunca hava durumunun uçuşa
müsait olacağına ait bilgileri
aldıktan sonra uçuşumuzu
beraberce şöyle planladık. |
Yarbay
Spooner, eğer arzu edersem
kokpitin sol pilot sandalyesinde
mesul pilot olarak uçabileceğimi
ve "Özel Silah" bomba atış
eğitimlerini de yapabileceğimi
söyledi. Kendisine benim daha
önce Filo Komutanı olarak görev
yaptığım F-104 Filosunun o
tarihte Türk Hava Kuvvetlerinin
"Özel Silah" görevi olan bir
filosu olduğunu ve bu görevde
yaklaşık iki buçuk yıl "Özel
Silah" atış eğitimi yaptığımı ve
bu tip atış eğitimine çok aşina
olduğumu söyledim. |
Brifingde Yb.Spooner
kalkışta kumandalarda beraber
olacağımızı, havada F-111
uçağının uçuş
karakteristiklerini tanıtacağını
ve uçağın önemli
karakteristiklerinden biri olan
değişken geometrili kanadın
kokpitten verilen kumanda ile
ileri ve geri hareket
ettirilerek gövdeye dik duruma
getirilmesi ve geriye ok
zaviyeli duruma ayarlanması
işlemlerini göstereceğini
söyledi. |
Elbette ilk
defa uçacağım bir muharip uçağın
uçuş karakteristiklerinin nasıl
olduğunu öğrenmek istiyordum ama
benim bu uçakta asıl merak
ettiğim konu, uçağın radarının
Terrain Avoidence modunda
otopilota bağlı olarak çok alçak
irtifadan yüksek süratle
yapacağı alçak profil uçuşu idi.
Yb.Spooner'a, atıştan sonra,
dönüş rotası boyunca otopilotla
yapılan bu alçak profil uçuşunu
bana mutlaka göstermesini rica
ettim. |
Hareketli
kanatları merak edecek okurlarım
için bu konuda kısa bir bilgi
vereyim. F-111 uçağında, iniş ve
kalkışta veya düşük süratle
uçulmak istendiğinde, pilot
mahallinden verilen kumanda ile
kanatlar ileri yönde hareket
ettirilerek gövdeye dik duruma
getirilmektedir. Kanadın bu
aerodinamik durumu, iniş ve
kalkışlarda ve düşük süratli
uçuşlarda kanat üzerinde ilave
bir kaldırma kuvveti meydana
getirmektedir. Yüksek ve ses
üstü süratlerde uçulmak
istendiğinde kokpitten verilen
kumanda ile kanatlar geriye ok
zaviyeli duruma ayarlanabilmekte
ve böylece süpersonik uçuşa
uygun bir kanat profili şekli
elde edilmektedir. |
F-111'in kanat
geometrisinin
ileri durumdaki
fotoğrafı |
F-111'in kanat
geometrisinin
geri ok zaviyeli
durumu |
|
|
|
|
Kanatların
değişik geometrilerde
kullanılmasını sağlayan, kanat
kumanda çubuğu, kokpitin sol
konsolu üzerindeki çift gaz
kolunun hemen yanında işaret
parmağı uzunluğunda ve baş
parmak kalınlığında, üzeri
çapraz biçimde turuncu / beyaz
renkle boyanmış bir çubuktu.
|
Yb.Spooner'ın
anlattığına göre, uçağın imalatı
sırasında kokpitteki alet ve
saatlerin yerlerinin
düzenlemesini yapan mühendisler,
kanatları öne ve arkaya hareket
ettiren çubuğun ileriye ve
geriye verilecek kumanda şekli
üzerinde epey kafa yormuşlar.
Yüksek veya alçak sürate göre
kanatları hareket ettirmek için
kumanda çubuğunun hangi durumda
ileri, hangi durumda geri
alınmasını istediklerini
pilotlara sormuşlar ve
pilotların görüşlerini almışlar. |
Kumanda
çubuğunun hareket istikametiyle
ilgili iki değişik mantık
yürütülmüş. Birincisinde,
kanadın ileri ve geri hareketi,
uçağın süratiyle bağlantılı
olarak, yani gaz kolunun
hareketi gibi düşünülmüş. Uçağı
süratlendirmek için gaz kolunun
ileri verilmesi gibi, uçağın
sürat kazanmasıyla kumanda
çubuğunun ileri duruma
getirilerek kanadın geri ok
zaviyeli duruma ayarlanması
teklif edilmiş. |
Pilotlardan
bir kısmı ise, kumanda çubuğunun
hareketinin, uçağın süratiyle
ilgili olmadan, kanatların
hareket istikameti dikkate
alınarak düzenlenmesini tercih
etmişler. Düşük süratte kanat
ileri getirileceğine göre,
çubuğun da ileri getirilmesini;
yüksek süratte kanatları geri
getirmek gerektiğine göre,
çubuğun da geri getirilmesinin
doğru olacağını düşünmüşler.
|
F-111'in imal
edilen ilk modellerinde, kanat
kumanda çubuğu ileri duruma
getirildiğinde kanatlar geriye
ok zaviyeli duruma hareket
ettiriliyormuş. Uçuşta bu
şekilde verilen kumandayla
meydana gelen bir kazadan sonra
bunun sakıncalı olduğu görülmüş
ve tersi yapılarak, kanadı
geriye ok zaviyeli duruma
hareket ettirmek için çubuğun da
geriye hareket ettirilmesinin
daha emniyetli ve kullanışlı
olduğu düşünülerek sonraki
modellerde bu uygulama yapılmış.
|
Yb.Spooner,
yerdeki atış brifingimizde,
kalkıştan sonra Ozel Silah atış
eğitimi için uygulanan uçuş
paterninde, önce hedefe taarruz
istikametinden geriye doğru
10-15 mil mesafede Başlangıç
Noktası (Inıtial Point - IP)
tabir edilen nokta üzerine
geleceğimizi, bu noktaya
yaklaşırken, kendisinin kokpitte
atış değerlerini bağlayacağını
benim de IP noktasından sonra,
100 feet irtifaya alçalıp
süratimizi 600 knot (saatte
1.112 kilometre) sürate
çıkarmamı, bu irtifa ve süratte
hedef dairesine yaklaşarak atış
reflektörünün noktası hedef
dairesi üzerinde kendisinin izah
ettiği noktaya geldiğinde bomba
butonuna basmamı izah etti.
|
F-111 UÇAĞINDA HV.TUĞGENERAL
İRFAN SARP SOL PİLOT
SANDALYESİNDE, FİLO
K. YB. SPOONER SAĞ
PİLOT SANDALYESİNDE,
PARK YERİNDE MOTOR
ÇALIŞTIRIRKEN
GÖRÜLÜYOR. |
|
|
Eskişehir
pistine kalkış için girmeden
önce kalkış öncesi kontrollerini
tamamladık ve bu kontroller
sırasında en önemli husus olarak
kokpitteki kanat kumanda
çubuğuyla kanatları tam ileri
duruma getirdik. Kalkışı
yaptıktan sonra Yb.Spooner
kumandaları bana verdi. Bir süre
düz ve ufki uçtuktan sonra bana
kanatları ileri geri durumlara
hareket ettirerek uçağın değişik
kanat geometrilerinde uçuş
karakteristiğini
hissedebileceğimi söyledi.
Rotada hem düşük süratte, hem de
yüksek süratlerde kanat kumanda
çubuğu ile kanatları birkaç defa
ileri geri hareket ettirdim ve
uçağın uçuş karakteristiklerini
ve değişik geometrili kanat
konfigürasyonundaki uçuş
performansını tanımaya çalıştım. |
Konya ovası
üzerinde, atış sahasına girmeden
önce, Atış Kontrol Subayı ile
telsiz teması kurup atış
müsaadesini aldık. Atış
sahasının IP noktasına doğru
yaklaşırken, kanatları geriye ok
zaviyeli duruma getirdim ve 100
feet irtifaya indim. Gazı açarak
sürati artırmaya başladım. IP
noktasından bomba dairesi
istikametine dönüşümü tamamlayıp
sürati, F-111'lerin Özel Silah
bombasının atış sürati olan 600
knota (1.112 km./saat) çıkardım.
(NOT: O günkü atışta 600 knot
sürati kullanmıştık. Ancak Yb.Spooner,
istendiğinde ve gerektiğinde
atışın ses üstü süratlerde de
yapılabileceğini söylemişti).
|
Atış sahası
üzerinde uzaktan gördüğüm ve
daha önce F-104'lerde Özel Silah
atış eğitimi yaparken çok aşina
olduğum bomba dairesine
yaklaşırken, Yb.Spooner'ın
yerdeki brifingte izah ettiği
şekilde, atış reflektörünün
noktası bomba dairesi üzerinde
istediğim noktaya geldiğinde
bomba butonuna bastım ve Özel
Silah'ın temsili patlamasından
meydana geleceği hesaplanan
tesir sahasından kaçınmak için
uygulanan usulün benzeri şekilde
4 G ile çekişe başladım. 5-6 bin
feet civarında uçağı terse
geçirip tırmanışı durdurduktan
sonra yatışı düzelttim ve ikinci
atış için IP noktası
istikametine döndüm. |
"Özel Silah"
atışı eğitimi, atış sahasında
beyaz renkli bidonlarla
işaretlenmiş (yanlış
hatırlamıyorsam) 1.000 feet
çapında bir daireye yapılırdı.
Atış eğitiminin emniyetle
yapılmasından sorumlu olan Atış
Sahası Nöbetçi Subayı, atış
sahasının uzak noktasında,
emniyetli bir mesafede bulunan
atış kontrol kulesinden bombanın
isabet ettiği yeri görür ve
saniyeler içinde telsizle pilota
sonucu bildirirdi. Eğer atılan
bomba dairenin içine düşmüşse
bizim atış nöbetçi subayımız
telsizde "İsabet" kelimesini
kullanır; eğer bomba daire
dışına düşmüşse "Dışarda veya
Out" derdi. Amerikalı atış
nöbetçi subayı atış sonucunu,
bomba içerdeyse "Hit"
kelimesiyle bildirir, eğer bomba
dışarıdaysa "Out" olarak
bildirirdi. (NOT: Klasik atış
eğitimi yapılan atış sahalarında
ise, her biri 50 feet çapında iç
içe üç daire bulunurdu. Bombanın
vuruş noktası merkez noktadan
uzaklığına göre feet cinsinden
bildirilirdi.) |
O gün Konya
atış sahasında Amerikan Hv.Kv.
uçaklarının atış eğitimi
olduğundan, atış kontrol
kulesinde Türk nöbetçi subayının
yanında ayrıca Amerikalı bir
atış nöbetçi subayı da
görevlendirilmişti. Biz ABD Hv.Kv.uçağıyla
uçtuğumuz için atış sonuçlarını
Amerikalı atış kontrol nöbetçi
subayı bildiriyordu. |
Ben ilk
atışımdan sonra kaçınma
manevrası yaparak 4 G ile çekişe
başladığımda, Amerikalı atış
nöbetçi subayı telsizde atış
sonucunu bildirirken, "Hit" veya
"Out" kelimesi yerine "Splash"
kelimesini kullanınca, Yb.Spooner'a,
atış sonucunun "Splash" olarak
bildirilmesini ilk defa
duyduğumu ve bu kelimenin ne
anlama geldiğini sordum. Yb.Spooner
bu kelimenin Amerikalı
pilotların "Bull's Eye" tabir
ettikleri tam isabet anlamında
kullanıldığını söyledi. İlk
atıştan sonra ayni usulle üç
atış paternine daha girerek
geriye kalan üç bombayı da iyi
sonuçlar elde edecek şekilde
attıktan sonra atış görevimizi
tamamladık. Atış kontrol nöbetçi
subayına atışımızı
tamamladığımızı rapor edip
Eskişehir rotasına döndük. |
Böylece, ilk
defa uçtuğum F-111 uçağının uçuş
karakteristiklerini tanımış,
uçağın kanatlarının kokpitten
verilen kumanda ile hareket
ettirilmesini görmüştüm.
Yaptığımız Özel Silah atış
eğitimi F-104 uçaklarında
defalarca yaptığım Özel Silah
atış eğitimlerinin bir benzeri
idi. Sadece farkı F-104'ün atış
için hedef dairesine yaklaşma
sürati 510 knot (saatte 945 km.)
iken, F-111'in hedefe yaklaşma
sürati 600 knot (1.112 km/saat)
ve üzeri süratlerde idi. |
Şimdi dönüş
rotamızda, uçuşumuzun benim için
en çok merak ettiğim kısmı olan,
Terrain Avoidence (TA) modunda,
otopilot kullanılarak yüksek
süratli alçak profil uçuşunu
yapmaya sıra gelmişti. |
Konya atış
sahasından ayrılıp Eskişehir
rotasına girince Yb.Spooner,
yerde brifingde izah ettiği
şekilde, radara bağlı otopilotla
alçak profil uçuşuna
geçebileceğimizi söyleyince,
nihayet bu konudaki merakımı
gidereceğim diye içimden büyük
bir sevinç duydum. |
ESKİŞEHİR - KONYA
ATIŞ SAHASI UÇUŞ
ROTASI |
|
|
Yb.Spooner bu
uçuş için irtifa seçme paneline
en alçak irtifa olan 100 feetten
başlayarak 200 feet, 300 feet,
400 feet, 500 feet ve üzeri
irtifalar şeklinde uçuş
irtifalarının bağlanabileceğini
izah edip panel üzerinde bu
irtifaların bağlanma şeklini
gösterdi. |
Amerikalı
pilotların panele bağlanabilen
en düşük irtifa olan 100 feetten
yaptıkları uçuşu kendi
aralarında "Tree Top Level"
(Ağaç seviyesinden uçuş)
şeklinde isimlendirdiklerini;
uçakta ilk defa bu eğitimi
yapacak pilotlar için 100 feet
irtifanın üzerinde bir irtifa
seçilmesinin usulden olduğunu ve
benim uçuşum için de arzu
edersem 200 feet irtifayı
seçebileceğimizi söyledi. Bu
irtifadan uçuşumuzun uygun
olacağını kendisine söyleyince
panele 200 feet irtifayı
bağladı. |
(NOT: 100
feet yükseklikten uçuş için
Amerikalı pilotların ağaç
seviyesinden uçuş tabirlerini
mukayese etmek amacıyla
ağaçların feet olarak
yüksekliğini merak edip
ansiklopediye baktım. Bir
karakavak ağacının yüksekliği
25-30 metre (82 -98 feet) imiş.
Yani bu durumda, 100 feet
irtifadan yapılan uçuş,
gerçekten bir kavak ağacının
yüksekliğinden yapılmış uçuş
oluyor. Benim o günkü uçuşum
için irtifa kontrol paneline 200
feet irtifa bağladığımıza göre,
demek ki o günkü yüksek sürat,
alçak profil uçuşumu ben, iki
kavak ağacı yüksekliğinden
yapmışım. Harika!). |
Eskişehir'e
dönüş rotamız boyunca bu uçuşu
denemek için önce kanat açışını
tam geri ok zaviyeli duruma
getirdim. Sürati 500 knot
civarına artırırken yerden 200
feet irtifaya alçaldım. Yb.Spooner
TA radarının ayarını yapıp
otopilotu devreye koyduktan
sonra bana ellerimi levye ve gaz
kolundan çekebileceğimi ve
uçağın otopilotla uçuşunu
keyifle seyredebileceğimi
söyledi. |
Her muharip
pilotun defalarca yaptığı gibi
ben de uçtuğum muharip filolarda
bundan önce alçak irtifadan
yüksek süratle pek çok defa
profil uçuşu yapmıştım ama bu
seferki profil uçuşu, daha önce
yaptığım alçak profil
uçuşlarından çok farklı idi.
Çünkü daha önce yaptığım alçak
uçuşlarda levyeyi ve gaz kolunu
manuel olarak kendi ellerimle
kullanıyordum. Bu uçuşta ise
ellerimi levye ve gaz kolundan
çekmiş ve uçağın kumandasını
tamamen otopilota bırakmıştım.
|
Atış
sahasının bulunduğu noktadan
Eskişehir rotasında, Kuzeybatı
istikametinde Ladik / Sarayönü
hizalarına gelene kadar Konya
Ovası üzerinde hiç bir engebenin
olmadığı dümdüz bir arazi
üzerinde uçarken hem ben hem Yb.Spooner
ellerimizi göğsümüzün üzerinde
kavuşturmuş, uçağın otopilotla
yerden 200 feet irtifadan,
saatte 500 küsur knot süratle
uçuşunu keyifle seyrediyorduk. |
Ladik /
Sarayönü hizalarına yaklaşırken
uzaktan arazi engebeleri
görülmeye başlayınca işte asıl
şimdi uçağın radar ve
otopilotunun maharetini görmeye
hazır olmalıyım diye içimden
geçiriyordum. |
Sarayönü
hizalarında fazla yüksekliği
olmayan bir tepeye yaklaşırken,
büyük bir dikkatle, otopilotun
vereceği kumandaya konsantre
olmuştum. Fazla yüksek olmayan
tepenin silüeti uçağın burnunun
altında kaybolurken, otopilot
levyeyi hafifçe geriye çekti ve
uçak yükseklik kazandı. Tepeyi
aşar aşmaz da levye ileriye
geldi ve uçağın burnu hafifçe
öne eğilip eski irtifayı aldı.
Uçak düz arazide ip gibi uçuşuna
devam etti. |
Tepeleri bu
şekilde ellerimiz göğsümüzde
kavuşturulmuş 500 küsur knot
sürat ve yerden 200 feet
irtifadan birbiri ardına
geçerken, ilk defa yaşadığım
böyle bir uçuştan hem büyük
keyif almış, hem de çok
etkilenmiştim. |
Uçuş
rotamızda bu şekilde nispeten
fazla yüksek olmayan tepeleri
geçtikten sonra, ilerimizde
oldukça yüksek bir tepeye
yaklaşırken ben otopilotun bu
yüksek tepeyi geçerken nasıl bir
kumanda vereceğini merakla
beklemeye başladım. Karşımızdaki
yüksek tepeye yaklaşırken
otopilot arkadaşımız daha önce
üzerlerinden geçtiğimiz nispeten
alçak olan tepelerde olduğundan
daha önce çekişe başladı.
Tepenin tam üzerinden geçerken,
inanılır gibi değil ama otopilot,
sanki uçtuğu 200 feet irtifaya
hemen alçalmak için acele eder
gibi levyeyi biraz fazla öne
verirken çok az da olsa bize
negatif G bindirdi. Ben böyle
bir şeyi uçuculuk hayatımda ilk
defa görüyordum. Doğrusu bu
otopilot arkadaşa helal olsun
dedim! |
Bu arada Yb.Spooner'a
uçuşla ilgili merak ettiğim
soruları soruyordum. Kendisine:
"Bu otopilot hiç arıza yapmaz
mı? Eğer arıza yaparsa pilot
için bu bir tehlike teşkil etmez
mı?" gibi sorular yönelttim.
Yb.Spooner bu gibi uçuşlarda
otopilotun arıza yaptığını hiç
duymadığını, ama otopilotun
arıza yapma ihtimaline karşı bu
durumun elektronik mühendisleri
tarafından teknolojik olarak
düşünüldüğünü söyledi.
Otopilotun arıza yapması
durumunda, sensorlar devreye
girip, pilotun müdahalede
gecikme ihtimaline karşı uçağa
anında 4 G ile çekiş kumandası
veriyormuş. Bu teknolojiye de
şapka çıkarmak lazım! |
Konya atış
sahasından Sivrihisar Meydanı
civarına kadar yaklaşık 100
deniz mili tutan mesafeyi,
ellerimizi kumandalardan çekmiş
durumda, otopilotla, tepeleri
yaklaşık iki ağaç boyu
yüksekliğinden, inişli çıkışlı,
peş peşe aşarak yaklaşık 12
dakikada kat etmiştik. O günkü
atış görevimizden meydanımıza
dönüş rotasında, atletizm
branşlarından 110 engelli yarışı
yapan atletlerin her bir engelin
üzerinden atlayışına benzer
şekilde, tepelerin üzerinden 500
knot düratle atlayarak yaptığım
bu 12 dakikalık uçuş, şarkılarda
"bir ömre bedel" diye terennüm
edildiği gibi, benim de "bir
ömre bedel" uçuşlarımdan biri
olmuştu. |
İniş için
Eskişehir'e yaklaşırken uçuş
kumandalarını Yb.Spooner'a
verdim. Kalkanlı meydanı
üzerinden "A" noktasına ve
oradan ilk yaklaşmaya girerken
kanatları ileri duruma getirdik.
Yb.Spooner güzel bir inişten
sonra rule yapıp uçağı park
yerine getirdi. Kendisine
beraber yaptığımız bu çok güzel,
unutulmaz uçuşu her zaman
hatırlayacağımı söyleyip
teşekkürlerimi ifade ettim. |
|