İrfan SARP |
Emekli Hava Pilot Tümgeneral |
|
Uçuculuk
hayatıma, telsizi olmayan, ve
telsizi olmadığı gibi dahili
konuşma sistemi de bulunmadığı
için uçuş öğretmenimin huni
şeklindeki bir borudan konuşarak
bana uçuş hareketlerini
öğretmeye çalıştığı Makine Kimya
Endüstrisi Kurumu yapımı, tek
motorlu, pervaneli bir uçakla
başlamıştım. Jet eğitim
uçaklarında eğitimimi tamamlayıp
uçuş brövemi kazandıktan sonra,
değişik uçuş birliklerinde,
yabancı Hava Kuvvetlerinin
muharip uçakları da dahil olmak
üzere 12 ayrı tipte muharip
uçakla uçmak şansına sahip
oldum. Uçtuğum bu uçak
tiplerinden birinde ses
süratinin iki misli sürati
görmüş, diğer bir uçak tipinde 9
G çekmiş, başka bir muharip
uçağın sıfır süratle kuyruk
istikametinde geri geri
kaydığına şahit olmuş, değişik
tip muharip uçaklarda
sayılamayacak kadar bomba,
roket, makineli top atışları,
akrobasiler ve değişik uçuş
hareketleri yapmış, bunları doya
doya yaşayarak, bir savaş pilotu
olmanın bütün zevklerini
tatmıştım. |
Okurlarımla
paylaşmış olduğum uçuş
anılarımın sonunu, muharip
uçaklardan tamamen farklı bir
hava aracı olan Ultralight ile
yaptığım uçuşun hikayesini
anlatarak noktalamak istiyorum. |
Biz
tatillerimizin bir kısmını,
kayınvalidemin Yalova'da deniz
kenarında bulunan dairesinde
geçiriyorduk. Yazlık dairenin
bulunduğu Aydın 6 Sitesi, Yalova
Askeri Havaalanı'na çok yakın
bir mesafede idi. |
Yalova'daki
yazlık sitemizden bahsederken,
17 Ağustos 1999'da meydana gelen
büyük Gölcük depreminde, yazlık
dairemizin bulunduğu Aydın 6
sitesinin sağında ve solunda yer
alan diğer Aydın siteleri
apartmanlarından çoğu yıkılıp
büyük can kayıplarına sebep
olmuş, ancak her halde
diğerlerinden daha sağlam inşa
edildiği için olsa gerek, bizim
sitemizin üç apartmanı da
depremi küçük çatlaklarla
atlatmışlardı. Sonradan
öğrendiğimize göre, depremin
olduğu tarihte Yalova Askeri
Havaalanına uçuş kampı için
gelmiş bulunan Hava Harp Okulu
öğrencileri, depremden hemen
sonra arama kurtarma
faaliyetleri için bölgeye sevk
edilen ekiplerle birlikte canla
başla çalışmışlar. Bu
öğrencilerimizin, yıkılan
apartmanlarda enkaz altında
kalan yaralıların kurtarılması
faaliyetlerine katıldıklarını,
ve bu davranışlarıyla yöre
halkının büyük sevgi ve
takdirlerini kazandıklarını
sitedeki komşularımızdan,
duymuştum. |
1985 yılında Yalova'daki yazlık
sitemize kısa bir tatil için
geldiğimizde, güzel bir tesadüf
eseri Ultralight ile uçmak
fırsatı buldum. |
Hiç aklımdan geçmeyen bu
Ultralight uçuşu nasıl oldu? Bir
gün sitedeki dairemizin
balkonunda çay içerken, bir
Ultralight uçağın hemen
yakınımızdaki askeri meydandan
kalktığı, önümüzdeki sahil
şeridi üzerinde bir tur attıktan
sonra dönüp askeri meydana inişe
gittiği ve inişten kısa bir süre
sonra tekrar kalkıp ayni uçuş
paternini uyguladığı ve bu uçuş
sortilerine devam ettiği
dikkatimi çekmişti. |
Ben ve havacılığa meraklı olan
oğlum Oğuz ile kızım Çağla, her
gün üzerimizden uçan bu
Ultralight uçağın nasıl bir şey
olduğunu merak ettik ve yakından
görmek istedik. Bir sabah üçümüz
yakınımızdaki Askeri havaalanına
gittik. Havaalanındaki hangarın
önünde bulunan Ultralight
uçağının başında uçuş
hazırlıkları ile meşgul olan
uçağın pilotunun eski bir Hava
Kuvvetleri mensubu Necmi Şen
olduğunu öğrendik ve yanına
gidip kendisiyle tanıştık.
|
Necmi Şen, Pilotaj eğitimini
tamamladıktan sonra F-84F ve
F-100 C/D tipi muharip jet
uçaklarında uçmuş, bu uçaklarda
öğretmenlik yapmıştı. Muharip
filolardan sonra Çiğli'de Jet
Eğitim Filosu'nda uçuş
öğretmenliği yapmış ve bir çok
öğrenci yetiştirmişti. Hava
Kuvvetlerimizde mecburi
hizmetini tamamladıktan sonra
kendi isteğiyle emekli olmuştu.
Sivil hayatta da pilotluk
mesleğini devam ettirmek üzere
iki ortağıyla beraber Gökler
Bizimdir ismiyle bir uçuş okulu
kurmuştu. Yaklaşık bir buçuk yıl
özel uçuş okulunda yöneticilik
ve uçuş öğretmenliği yaptıktan
sona Türk Hava Yolları'na
girmiş; kaptan pilot olarak uzun
yıllar hizmet ettiği THY'dan
emekli olmuştu. |
Necmi Şen o
gün Yalova meydanında bize
Ultralight uçağını tanıttı ve
uçağın teknik özelliklerini izah
etti. Kendisine bizlere teknik
özelliklerini çok güzel
tanıttığı bu Ultralight ile
uçuşun nasıl olacağını çok merak
ettiğimi söyledim ve eğer
mümkünse beni bir sorti
uçurmasını rica ettim. Necmi,
benimle birlikte uçuş yapmaktan
memnun olacağını ve ilk sortiye
hemen çıkabileceğimizi
söyleyince çok sevindim. |
Necmi Şen
Ultralight'ın sağ sandalyesinde,
ben sol sandalyede yerimizi alıp
omuz bağlarımızı ve emniyet
kemerlerimizi bağladık. Uçacağım
Ultralight, imalatçı firmanın
yaptığı ilk modellerinden biri
idi ve kokpitin önünde rüzgarı
kesen bir cam bulunmuyordu. Önü
tamamen açık olan bu kokpitle
uçuşta, gözümüze sinek, arı ve
diğer uçan böceklerin girmemesi
ve ondan da kötüsü her hangi bir
kuşun yüzümüze, gözümüze
çarpmaması için ruleye
başlamadan önce kaskımızı
başımıza taktık ve kaskın koyu
renk mikadan yapılmış vizörünü
yüzümüzü kapatacak şekilde
aşağıya indirdik. (Sözünü
ettiğim uçuş kaskı, fotoğrafta
kucağımda görülmektedir.) |
Sherpa II
Ultralight'ta Ben
Sol Sandalyede,
Necmi Şen Sağımda
Uçuşa Gidiyoruz |
|
|
Necmi motoru
çalıştırıp ruleye başladı ve
kalkış için piste girdi.
Frenleri bırakıp gazı tam açarak
kalkışa başladı. Ultralight pist
içinde hızlanırken, giderek
artan rüzgarı vücudumda
hissetmek çok hoş bir duyguydu.
Yerden kesildikten sonra Necmi
kumandaları bana verdi. Alçak
irtifadan sahil şeridi üzerine
geldim. Sahil şeridi boyunca,
ayni bir sürat motorunum
güvertesinde gidiyormuşum gibi,
esen rüzgarı ellerimde, kolumda,
vücudumda hissederek uçmak büyük
keyif oluyordu. Uçuculuk
hayatımda böyle bir uçuşu ilk
defa yapıyordum. Kendi kendime,
"her şeyin bir ilki vardır"
dedim. |
Uçuş turumuzu
tamamladıktan sonra inişe
yaklaşırken uçuş kumandalarını
Necmi'ye verdim. Necmi güzel bir
iniş yaptıktan sonra park yerine
gelip motoru durdurdu. Bana
böyle unutulmaz bir uçuşu
yaptırdığı için kendisine
teşekkür ettim. |
Oğlum ve
kızım park yerinde bizim
inişimizi bekliyorlardı. Biz
park yerinde motoru durdurup
kokpitten aşağı inince her ikisi
de yanıma geldiler ve bana,
kendilerinin de uçmak
istediklerini ve bunun mümkün
olup olamayacağını sordular. Ben
de bunun üzerine yüzümü kızartıp
Necmi arkadaşımıza: "Necmi,
fare geçemeyeceği delikten bir
de kuyruğuna kabak bağlayıp
geçmek istermiş. Şimdi oğlum ve
kızım da benden özendiler ve
uçmak istiyorlar, acaba mümkün
mü? " dedim. |
Necmi büyük
bir nezaket göstererek kızımı ve
oğlumu da uçurabileceğini
söyledi ve her ikisini de
sırayla uçurdu. Necmi'ye Sarp
ailesine böyle unutulmaz bir
havacılık günü yaşattığı için
çok çok teşekkür ettik. |
Bir sonraki
yıl yaz tatili için Yalova'ya
geldiğimizde, biz gelmeden önce
bir Ultralight'ın bizim
sitelerin önünde, deniz üzerinde
alçaktan, sahile paralel uçarken
motorunun durduğunu, sahilin
biraz açığında denize indiğini,
pilotların suyun içindeki
Ultralight'tan çıkıp kumsala
geldiklerini, kısa süre içinde
olay yerine gelen bir çekici
araçla Ultralight'ın denizden
çıkarıldığını ve bir gün sonra
yeniden uçuşa başladığını
komşularımızdan duymuştum. |
Ben Yalova'da
Ultralight ile yaptığım bu uçuşu
bugün kaleme alırken hesap
ettim, aradan tam 30 yıl geçmiş!
İnsanın aradan geçen yıllar
içinde bazı ayrıntıları
hatırlamakta güçlük çektiği
malum. Ben de o günkü uçuşumda
bazı ayrıntıları
hatırlayamamıştım. Mesela,
kokpitte hangi uçuş ve motor
saatleri olduğunu unutmuştum.
|
En iyisi bu
konuları, o günkü uçuşu beraber
yaptığımız Necmi Şen'in izini
bulup kendisine sorayım dedim.
Aradan geçen 30 yıl içinde
onunla irtibatımız tamamen
kopmuştu. Necmi Şen'i tanıyan
bir arkadaşımdan telefon
numarasını öğrendim ve
geçenlerde arayıp kendisini
buldum. |
Telefonda
Necmi'yi aramam kendisi için
sürpriz olmuştu. Tabii konu
hemen Yalova'da birlikte
yaptığımız uçuşa geldi. Bir iki
hoş beşten sonra Yalova'da
yaptığımız uçuşun hikayesini,
hazırlamakta olduğum anılar
kitabım için kaleme alacağımı,
ancak bazı ayrıntıları
hatırlayamadığımı,
Ultralight'tın kokpitinde
bulunan uçuş ve motor saatleri
ile uçtuğumuz Ultralight'ın
modelinin ne olduğunu unuttuğumu
söyledim ve buna benzer
konularda kendisinden bilgi rica
ettim. |
Necmi, bizim
uçtuğumuz Ultralight'ın, Alman
yapımı, 36 Hp Rotax motora sahip
Comko Ikarus Sherpa II modeli
olduğunu, bu modelin ilk
tiplerinde bizim uçtuğumuz
modeldeki gibi kokpitin önünde
rüzgarı kesen bir cam
bulunmadığını, bizim uçuşumuzdan
yaklaşık bir buçuk yıl kadar
sonra, kokpitin önünde camı
takılı bulunan bir model satın
aldıklarını anlattı. |
Alman Yapımı Comko
Ikarus II Model
Ultralight |
|
|
Necmi o gün
uçtuğumuz modelin kokpitinde
uçuş yüksekliğini gösteren bir
altimetre olmadığı gibi, yakıt
miktarını gösteren bir saatin de
bulunmadığını; motor saati
olarak sadece bir Takometre ve
uçuş saati olarak da sadece tüp
şeklinde bir sürat saati
olduğunu hatırlattı. NOT:
Takometre, bir motorun (şaftın
veya diskinin) bir dakikadaki
devir sayısını gösteren alettir.
Devir Saati veya RPM Saati (Revolutions
Per Minute - Dakikada Devir
Adedi) olarak da
tanımlanmaktadır. |
Necmi'ye,
yakıt seviyesini gösteren saati
olmayan bu kokpitte, yakıt
seviyesini nasıl kontrol
ettiğimizi hatırlayamadığımı
söyledim. Necmi, normal benzinle
çalışan motorumuzun benzin
deposunun, oturduğumuz pilot
sandalyelerinin hemen arkasında
şeffaf plastik bir depo içinde
taşındığını, uçuşta zaman zaman
arkadaki depoya bakarak benzinin
seviyesini gözle kontrol
ettiğimizi hatırlattı.
Yukarıdaki fotoğrafta benzin
deposu, pilot sandalyelerinin
arka tarafında sarı renkte
görülmektedir. |
Necmi sürat
saatinin tüp şeklinde olduğunu
söylediğinde, ben bunun nasıl
bir tüp olduğunu hayalimde
canlandıramadım. Internet'ten
çıkardığım ve sizlerin ilgisini
çekeceğini düşündüğüm tüp
şeklindeki sürat saatinin
fotoğrafı aşağıdadır. |
Sherpa II Sürat
Saati |
Sherpa II'nin
Takometre Saati |
|
|
|
Uçtuğumuz
Sherpa II Ultralight'ta bulunan
sürat saatinin çalışma prensibi
hakkında kısa bir bilgi vereyim.
Bu sürat saati, askeri uçaklarda
alıştığımızdan farklı olarak,
uçuş süratini Knot (Saatte Deniz
Mili) cinsinden değil, MPH
(Miles Per Hour - Saatte Kara
Mili) cinsinden vermektedir. (1
Deniz Mili = 1852 metre, 1 Kara
Mili = 1609 metre. |
Sürat
saatinin çalışması da şöyle
olmaktadır. Havada uçarken,
fotoğrafta görülen sürat saati
tüpünün altındaki küçük yuvarlak
borudan giren hava, tüpün
içinden geçen çubuğa bağlı
plastik bir yuvarlağı, yukarı
veya aşağı hareket ettirerek
sürati göstermektedir. Sürat
saati tüpünün üzerinde yazılı
rakamlardan da anlaşılacağı
gibi, bu model Ultralight'ın
sürat sınırları, yeşil renkle
belirtilen 30 MPH (saatte 48
km.) ile 50 MPH (saatte 80 km.)
arasındadır. Bu modelde, 50 MPH
üzerinde uçuş tavsiye
edilmemektedir. Özellikle
türbülanslı havalarda, bu model
Ultralight, türbülansın
sarsıntısından çok
etkilenmektedir. Sürat saatinde
50 MPH üzeri sarı renkle, 60 MPH
çizgisi de kırmızı renkle
işaretlenerek pilotun bu
süratleri aşmamasına dikkati
çekilmiştir. |
Bizim
uçtuğumuz modelde kokpitte
sadece tüplü bir sürat saati ile
takometre bulunurken: sonra
çıkan Ultralight modellerin
panelinde, bir uçakta bulunan
sürat saati, altimetre ve
varyometre, gibi uçuş saatleri
ile yakıt seviye göstergesi ve
motor saatleri bulunmaktadır.
Bunlara ilave olarak kokpitte
GPS ve hatta otopilot bile
bulunmaktadır. Bütün bu
göstergelere sahip Alman menşeli
CTLS model bir Ultralight'ın
kokpitinin fotoğrafını benim
uçtuğum Ultralight'ın kokpitiyle
mukayese etmeniz için aşağıya
çıkarıyorum. Bir bu kokpite, bir
de bizim uçtuğumuz Ultralight'ın
kokpitine bakın ve havacılık
teknolojisinin kısa sayılacak
bir süre içinde nereden nereye
gelmiş olduğunu düşünün! |
Belki pek çok
kişi tarafından bilinmiyor ama,
CTLS model Ultralight'ın havada
motoru durduğu zaman, acil
durumlarda, kokpitten verilen
bir kumandayla gövdesinin
üstünden açılan ve uçağı
emniyetle yere indiren bir "uçak
paraşütü" de bulunuyor. |
Necmi Şen'in,
THY'ye geçmeden önce, Ultralight
ile uçarken yaşadığı ve telefon
görüşmelerimizde bana anlattığı
çok ilginç hikayelerini, onun da
müsaadesini alarak sizlerle
paylaşmak istiyorum. |
Necmi Şen
İstanbul-Samandıra meydanında
bulunan özel havacılık okulunda
öğretmen olarak uçarken,
havacılığa meraklı makine
mühendisi, Çetin Şaman isminde
bir arkadaşı bir gün Necmi'ye
geliyor ve Almanya'dan sandık ve
kutular içinde bir Ultralight
uçağı getirdiğini ve bu
Ultralight'ı monte etmesini
Necmiden rica ediyor. Necmi,
Hava Kuvvetleri'nden kendisi
gibi pilot olup mecburi
hizmetini tamamladıktan sonra
ayrılan sınıf arkadaşı ve ayni
zamanda bacanağı olan Korgün
Öztopçu'ya durumu anlatıyor.
Daha önce ikisi de böyle bir
uçak montajı işini hiç
yapmamışlar. Sandıkları,
kutuları açıp Ultralight'ın
motorunu, ve diğer parçalarını
çıkarıyorlar. Parçaları temiz
bir zemin üzerine seriyorlar.
Ultralight'ın kutudan çıkan
montaj talimatını, çizimlerine
bakarak tek tek okuyup
Ultralight'ın montajını
tamamlıyorlar. |
Ultralight'ın
montajı tamamlanıyor ama bunun
test uçuşunun yapılması lazım.
Necmi ile Korgün, biz bu aleti
monte ettiğimiz gibi nasıl olsa
uçururuz diyorlar ve
Ultralight'ın motorunu
çalıştırıyorlar, piste girip
havalanıyorlar. Test uçuşunu
tamamladıktan sonra gelip
meydana iniyorlar. Bu şekilde
bir kaç sorti daha uçup
Ultralight'a iyice alışıyorlar.
|
Ultralight'ı
Almanya'dan getiren mühendis
Çetin Şaman, uçuş
öğretmenleriyle eğitim
sortilerini tamamlayıp
Ultralight ile yalnız uçuş
sertifikasını alıyor. Kendisi
çalıştığı dalda sekiz ülkeye
lisans satmış, çok değerli
buluşları olan bir kişi imiş.
|
Çetin Şaman hava koşullarının
uygun olmadığı bir günde, yanına
Cumhuriyet gazetesinin ekonomi
muhabiri gazeteciyi de alarak
Samandıra meydanından uçuşa
çıkıyorlar. Meydan civarında
uçarken girdikleri aşırı
türbülansta Ultralight'ın
kanatlarından biri katlanıyor,
kontrolden çıkıyor ve yere
çarpıyor. Düşen Ultralight'ta
Çetin Şaman hayatını
kaybederken, Cumhuriyet
gazetesinin ekonomi muhabiri
kazadan yaralı kurtuluyor. |
Yalova'daki sitemizde bir
komşumuzla sohbet ederken, biz
gelmeden bir kaç gün önce deniz
üzerinde uçan bir Ultralight'ın
sitemizin açığında motorunun
durduğunu, denize inen
pilotların uçaktan çıkarak
kurtulduklarını anlatmış ve ben
de bu olayın nasıl olduğunu çok
merak etmiştim. |
Necmi Şen'le yaptığımız bir
telefon görüşmemizde bu olayın
nasıl meydana geldiğini sordum.
Meğer o kazada Ultralight'ta
uçan pilot Necmi'nin kendisi
değil miymiş! |
Çok merak ettiğim bu olayı Necmi
bana şöyle anlattı. O gün
Ultralight'ta kendisi öğretmen
pilot olarak uçarken, yanında da
Samandıra meydanında beraber
kurdukları Gökler Bizimdir
isimli havacılık okulunun
ortaklarından Haşmet Topçuoğlu
varmış. Halen Amerika'da yaşayan
Haşmet Bey, sportif havacılığın
kuruluşunda çok emeği geçen bir
kişiymiş. |
Aydın sitelerinin hizalarında,
sahilin bir kaç yüz metre
açığında, kumandaları Necmi
kullanırken, Haşmet Topçuoğlu
ilerlerinde, deniz üzerinde,
arkasında köpükler saçarak giden
bir tekneyi göstererek, şu
tekneye bir de yakından bakalım
demiş. |
Necmi tekneye yaklaşmış iken,
Haşmet Topçuoğlu Necmi'ye dönüp:
"Hocam, şimdi şu sürat
teknesinin motoru dursa, deniz
ortasında öylece kalır, ve
içindekilere bir şey olmaz. Ya
bizim motorumuz havada dursa ne
yaparız?" dediği anda,
inanılacak gibi değil ama, motor
durmaz mı! |
Necmi,
telaşlanmadan hemen sahil
istikametine dönmüş ama durmuş
motorla kumsalı tutturmasının
mümkün olmadığını görünce
kumsala yakın bir noktada denize
inmiş. Her ikisi de omuz
bağlarını çözüp kokpitten aşağı
inmişler. Neyse ki o noktada su
göğüs hizalarını geçmiyormuş.
Denizde biraz yüzerek, biraz
yürüyerek kumsala çıkmışlar. Bir
süre sonra olay yerine gelen bir
araç çekicisine bağladıkları
Ultralight'ı çektirerek sahile
çıkarmışlar. Ertesi gün
Ultralight'ı bir güzel yıkayıp
temizledikten sonra yeniden
uçuşlara başlamışlar. |
İşte size
anlatacağım Ultralight uçuşumun
hikayesi böyle. |
Şimdi
düşünüyorum da, ister bir
muharip jet uçağı olsun, ister
küçücük, her tarafı açık, ve
uçarken rüzgarı yüzünüzde ve
vücudunuzda hissettiğiniz bir
Ultralight olsun, uçuştan
aldığınız zevk birbirinin çok
benzeri oluyor. Yeter ki siz
dünyaya yukarıdan bakın! |
|