|
c.
Balkan Savaşı'nın İkinci Safhasında
Türk Hava Harekâtı:
|
|
|
(1)
Çatalca ve Gelibolu Muharebelerinde
Türk Hava Harekâtı:
|
|
Balkan Savaşı'nın birinci safhasında Batı Ordusu Komanova ve Manastır muharebelerinden sonra
batıya, Adriyatik kıyılarına doğru çekilmiş ve
oradan da gemiyle Anadolu'ya ve İstanbul'a
gönderilmiştir. |
Doğu Ordusu ise
Lüleburgaz
muharebesinden sonra
Çatalca ve Gelibolu'ya
çekilmiş ve bu bölgede
tutunarak düşmanın
ilerlemesini
durdurmuştur. |
Ordumuz Çatalca ve Gelibolu mevzilerinde
yerleştikten sonra düşmanın keşif ve gözetlemesi
gerekiyordu. Elde bir, iki uçak ve birkaç pilot
vardı. İki Fransız uçucudan birisine bir uçuş
yaptırılabildi. Fakat uçaklardan birini kırdığı
için artık kendisine, zaten sayısı pek az olan
uçaklardan yine birisini kırar korkusu ile uçak
verilmemiş ve kontratı iptal edilmiştir. Diğer
Fransız pilotuna da, Edirne'ye uçuş emri
verildiği halde uçmadığından bunun da kontratı
iptal edilmiştir. Elde yalnız Türkler kalmıştı.
Selanik'ten kaçıp gelen Pilot Yüzbaşı Fesa,
Pilot Teğmen Nuri ve Fethi ile Pilot Yüzbaşı
Salim (İLKUÇAN) ve Pilot Teğmen Fazıl gibi
havacılarımız artık uçmaya ve yavaş, yavaş
ordunun isteklerini yerine getirmeye
başlamışlardı. Rasıt olarak ordudan alınan
subaylar görev yapıyordu. Bu suretle küçük ve
fakat görev yapabilecek bir hava kuvveti meydana
gelmeye başlamıştı. Elde bulunan uçaklar
pilotlar arasında bölündü. Bu bölünme sonucu: 70
beygirlik Gnom motorlu Bristol uçağı Yüzbaşı
Salim'e, Vatan isimli Bleriot Yüzbaşı Fesa'ya,
Osmanlı adındaki Deperdussın Üsteğmen Fethi'ye,
70 beygirlik Gnom Ron motorlu REP uçağı Teğmen
Nuri'ye, 70 beygirlik Gnom Ron motorlu Bristol
uçağı da Teğmen Fazıl'a teslim edilmişti. |
|
Bleriot XI |
|
Çatalca ve
Gelibolu bölgelerinde
cepheler kurulduktan
sonra ordunun keşif ve
gözetleme hizmetini
görecek uçak ve
balonların işler bir
duruma getirilmesi ve bu
silahlardan yenilerinin
satın alınması için
çalışılmaya başlanmıştı.
Yeşilköy'de bulunan
uçaklar da Gelibolu'da
keşif yapılıp geriye
dönülmesi o zaman için
güç olduğundan Gelibolu
bölgesinde ayrıca bir
uçağın gönderilmesi
gerekiyordu. Gelibolu'ya
havadan kolayca
gidebilecek olan
uçağın hangi
nedenle deniz yolu ile
gönderilmesinin
gerektiği bilinmemekte
ise de bu uçağın
naklinde çekilen
zorlukların derecesini
anlamak
için yazılan yazıları
okumak yeterlidir. |
Dersaadette Genel Karargâh 3 ncü
Şube Müdürlüğü |
|
Gelibolu'ya şu
birkaç gün
içinde
gönderilmesi
gereken bir
adet uçağın
Yeşilköy'den
sevki için
gerekli
geminin bir
an önce
temin
edilmesi ve
sonucun
bildirilmesi
önerilir. |
|
Başkomutan Vekili
Ahmet İzzet
|
|
16
Şubat 1912 gün ve
13120/2409 sayılı
muhtıranın cevabıdır. |
Seferberlik
nedeniyle,
her an
uçmaya hazır
bir
halde bulundurulan
bir askeri
uçağın
denizyolu
ile
Gelibolu'ya
gönderilmesi
mümkün
olacak
şekilde
sökülüp
hazırlanması
düşünüldüğü
gibi kolay
değildir.
Bunun
yanında
dakik
ve hassas
olan
parçaların,
daha sonra
tekrar
uçakta
kullanılabilmesi
için büyük
bir dikkat
ve özenle
korunmasının
sağlanması
gerekmektedir.
Bu nedenle
belirtilen
hususlar
sağlandıktan
sonra
gönderme işi
yapılmak
üzere ayrıca
telgrafla
bildirilecektir.
Bu cevabi
muhtıra,
Genel
Levazım
Dairesine
bildirilmiştir.
(Osmanlıca
olan bu
telgraf
anlam olarak
tercüme
edilmiştir.) |
|
Müstahkem Mevki
Teknik Hizmetler Genel Müfettişi |
Hüseyin
Hüsnü |
|
|
15–16
Şubat 1913
gün ve 1621
sayılı yazı
ile
Gelibolu'ya
sevkine
gerek
görülen uçak
hakkında
Tayyare
Okulu
Müdürlüğü
ile yapılan
telefon
görüşmelerinde
bir sonuç
alınamamıştır.
16 Şubat
1913 tarih
ve 2409
sayılı yazı
ile
Müstahkem
Mevki Teknik
Hizmetler
Genel
Müfettişliğinden
söz konusu
uçağın
bekletilmekte
olan
Cambridge
gemisine
yetiştirilmesi
istenmişti.
Bu cevabi
yazı
ile uçağın
zamanında
yetiştirilmesinin
mümkün
olamayacağı,
hazırlandığı
zaman ayrıca
bildirileceği
Genelkurmay
3 ncü Şubeye
arz
edilmiştir. |
|
Genel Levazım
Başkanlığı |
|
1913 yılı Şubat
ayında geri alınan 10 ncu
Kolordu, Çatalca müstahkem
mevkiinde bulunan
birliklerin sol kanadını
güçlendirmek üzere Çekmece -
Yeşilköy bölgesine
nakledilmişti. Bu kolordunun
cepheye gireceği sıralarda
Bulgarların bölgeye taarruz
edeceği ve bu maksatla
cepheye yeni bataryalar
getirildiği Bulgar yedek
kuvvetlerinin de bu bölgeye
kaydırıldığı haber
alınmıştı. |
10 ncu Kolordu 1 nci Şube Müdürü Kurmay Binbaşı
Sedat (Emekli Korgeneral Sedat DOĞRUER) bu
haberlerin doğru olup olmadığının hava keşfi ile
tespiti için bir Deperdussın uçağı ile bu bölge
üzerinde bir uçuş yapmıştı. Uçağın pilotu Teğmen
Fethi idi. Yapılan keşifte gerek yedeklerin,
gerekse bataryaların yerlerinde bir değişiklik
olmadığı, cepheye yeni olarak yalnız bir
bataryanın girdiği bu hava keşfi sonucunda
tespit edilmişti. |
Kurmay Binbaşı
Sedat bu cephede daha birkaç
uçuş yapmış, ayrıca Kurmay
Yüzbaşı Kemal (Çanakkale'de
şehit olmuştur.), Kurmay
Yüzbaşı Kenan da (Korgeneral
olduktan sonra vefat
etmiştir.) rasıt olarak
birçok keşif görevinde
bulunmuşlardı. Uçaklarda
pilot olarak Üsteğmen Fethi
ve Yüzbaşı Fesa görev
yapmışlardı. |
Bu uçuşlar
sırasında meydan koruması
ile görevli birliklerin
kendi uçaklarımıza ateş
ettikleri de görülmekte idi. |
Bu keşiflerden
sonra kolordu ve daha sonra
yüksek makamlarda hava keşfi
için özel bir sınıfın
kurulmasına ihtiyaç duyuldu. |
Uçaklardan
istenildiği kadar
yararlanılamadığı
Başkomutanlık
Genelkurmayının 4 Mart 1913
tarihli Harbiye Nezareti'ne
gönderilen yazısından
anlaşılmaktaydı. Bu yazıda,
yedek parça noksanlığı
yüzünden uçulamadığı konu
edilmektedir. |
Ordu
Başkomutanlığı 5 Mart 1913
gün ve 2077 sayılı şifreli
yazısıyla; "Uçaklardan
arzu edilen şekilde
yararlanılamadığını, bu
nedenle hiç olmazsa
hareketli balonla bu işin
yapılmasını, bu da mümkün
olmadığı takdirde yakın
keşif ve gözetleme için
bağlı balon istediğini"
bildirmişti. |
Osmanlı uçaklarının düşman
uçaklarından ayırt edilmesi
için 6 Mart 1913 tarihli
yazı ile uçakların
kanatlarına işaret konulması
istenmekte ve bir çatışma
esnasında yanlışlığa meydan
vermemek için uçakların
kanatlarının alt kısımlarına
portakal rengindeki boya ile
büyük ay yıldız
işaretlerinin yapılması
önerilmekteydi. |
Başkomutanlık Vekâleti’nden
14 Mart 1913 gün ve 2 nci
Şube/23 sayılı Harbiye
Nezaretine gönderilen
yazısında yabancı rasıtlara
ihtiyaç olmadığı
bildirilmektedir. Bu yazıda: |
"10 ncu Kolordu Komutanlığının
yazısında; Ateşkes esnasında Almanya'dan rasıt
olarak getirilmiş olan Alman kurmay okulunu
bitirmiş Yüzbaşı Birkner, Gelibolu'daki uçağın
kırılmış olmasından dolayı Yeşilköy'e gelerek
yine gözetleme görevini yapmak istemekte ise de
halen ordumuza mensup üç kurmay subayın bu
görevi başarı ile yapmakta olduklarından Alman
yüzbaşının, bundan sonra göreve devamına gerek
olmadığı" bildirilmekteydi. |
Gün geçtikçe
tayyarelerimizin orduya
yardımı fazlalaştığından
birlik komutanları
kendilerinden memnun olmaya,
hatta tayyarecileri daha
hevesle çalıştırmak için,
para ile mükâfatlandırmaya
bile başlamışlardır. |
10 ncu Kolordu
Komutanlığının bu konuda
yazmış olduğu bir yazı
şöyledir: |
"Osmanlı
tayyarecilerinden
başarıyla düşman
taraflarında
görev yapacak
olanlara onar
lira mükâfat
ödenmesi,
diğerlerini de
teşvik
edeceğinden ve
havacılığın
gelişmesi
bakımından da
uygun olacağı
düşünüldüğünden
Mart ayının
beşinci günü
görevini başarı
ile tamamlayan
Yüzbaşı Fesa
efendinin
mükâfatının
ödenmesi arz
olunur." |
|
10 ncu
Kolordu Komutanı Hakkı
|
|
Yüzbaşı Fesa bu
tarihten evvel birçok
uçuşlar yapmış, Silivri
yönünde yaptığı bir uçuşta
uçağına birçok Bulgar
kurşunu isabet etmişti. |
Yabancı
havacılardan Osmanlılara
hizmet edenleri pek azdı. Bu
karşılık Sırp, Bulgar ve
Yunan ordusundaki yabancı
havacılar canla, başla
çalışmışlardı. Tarih
kitapları okununca göze
çarpan bu olayın sebepleri
incelendiğinde şu sonuca
varılmaktadır. |
Balkan
devletlerinde çalışan
yabancı pilotlar haçlı
seferine çıkmış bir
Hıristiyan savaşçısına
benzemektedir. Bunlar,
Fransız devriminden örnek
alarak ayaklanan
Hıristiyanları
Osmanlılardan kurtarmaya
gelen bir mücahit gibi gaye
ve maksat peşinde
koşmuşlardır. |
Halbuki Osmanlılar yanında çalışan yabancıların
ne millî bir amacı ve ne de din bakımından bir
gayesi vardı. Onlar alacakları para karşılığında
hayatlarını tehlikeye koymadan iş yapmaya
çalışıyorlardı. Aralarında Şeff gibi istisnaları
vardı. |
Bu da, bağlı
bulunduğu fabrikanın
uçaklarını satmak için
önceleri faaliyet göstermiş
fakat yeni uçaklar için
sipariş alamayacağına kanaat
getirince sinirlerinin
bozulduğunu öne sürerek
uçmak istememiştir. |
Balkan savaşından
önceki günlerde ismini
açıklamayan bir yabancı
devlet, gazete ile Fransız
pilotu arıyor ve gayet uygun
şartlarla anlaşma yapacağını
ilan ediyordu. Bir Fransız
pilotu bu teklifi bir şartla
kabule hazır olduğunu ilanı
yayınlayan gazete
aracılığı ile bildirmişti.
Bu şart "ismini açıklamayan
devletin Türk olmaması"
şartı idi. |
Görülüyor ki bu
ayırım; Fransız şairlerinin
ve yazarlarının Türkler
aleyhindeki şiir
ve yazılarında yer
alan haçlı savaşları
düşüncesi yirminci yüzyılda
da devam etmekteydi. |
Ordu
Başkomutanlığı
tarafından Harbiye
Nezaretine yazılan 23
Mart 1913 gün ve 141
sayılı yazısında yabancı
pilotların Osmanlı
ordusunda ne şekilde
çalıştıklarını
göstermektedir. |
"Mars fabrikasının pilotu olup, fabrika
tarafından buraya gönderilen uçak ile beraber
gelmiş olan Mösyö Şeff'in bu defa büyük bir
gayretle Çorlu'ya kadar gidiş ve dönüşündeki
başarısı ile keşif sonucu vermiş olduğu
bilgilerden çok yararlanılmış olduğundan, bu
hizmetine karşılık mükâfat olarak örtülü
ödenekten on beşer lira ödenmiştir. |
Mukavele yapılarak tutulan Alman pilotlarının
düşman tarafına birer bahane öne sürerek
gitmedikleri görülmektedir. Bu hareketleri ile
gelecekte hizmetinden yararlanılamayacağı
kanaati oluştuğundan işe yaramayan pilotların
mukavelesinin iptal edilmesi ve yararlanılan Şerf ile hemen mukavele yapılması..." |
Yüzbaşı Fray'ın şimdiye kadar verilen
görevlerden kaçınması görevlerdeki
yetersizliğini teyit etmekte olduğundan
mukavelesinin feshedilerek geri gönderilmesi. |
Uçaklarımızın
kolordulara yararlı
keşifler yaptığı 19 Mart
1913 günü 1 nci Kolordu
cephesinde yapılan hava
keşfinden
anlaşılmaktadır. Bu hava
keşfinden: |
"Bu gün Büyükçekmece - Sürgün Köy - Kadıköy
batısı - Karamurat çiftliği yönünde görev yapan
uçağımızın keşfine göre, Sürgünköy güney
batısındaki çiftlikten Karamurat çiftliği
batısındaki tepeye kadar düşman avcı hendekleri
vardır. Kadıköy ile kuzey ve güneyinde birer
kuvvet noktası ve topçuları bulunmaktadır. |
Kadıköy batı ve
kuzey batısındaki
vadilerde düşman
ordugâhları vardır ve bu
ordugâh civarındaki
toplu kıta
siperlerindekiler hariç
bir alay kadardır.
Düşman ordugâhı da
Kadıköy kuzeyindeki
isimsiz köy
batısındadır." |
25 Mart 1913
tarihinde Osmanlı ordusu
hava okulunda bulunan
yalnız üç uçak işe
yarayabilecek bir
durumda idi. Bu üç
uçaktan ikisi tek
satıhlı olup bir tanesi
çift satıhlı uçak idi. |
Hava Okulu Müdürünün bir yazısına göre bu çift
satıhlı uçak ağır hareketli ve yüklü
bulunduğundan devamlı olarak keşif ve gözetleme
yapamamakta idi. Ordunun keşif görevleri yalnız
iki adet tek satıhlı uçak ile yapılıyordu.
Hâlbuki yabancı basından elde edilen bilgilere
göre Bulgar ordusunda kullanılan uçak sayısı
yirmiyi geçiyordu. Bunun için Hava Okuluna hiç
olmazsa bütün uçucuların güvenini kazanmış ve
ucuz olması nedeniyle Bleriot uçaklarından iki
tanesinin en kısa bir zamanda alınarak
gönderilmesi istenmekte idi. Alman ordusunda
balonla yapılan gözetlemelerde fotoğraf makinasının kullanıldığı haber alınmıştı.
Balonlarda kullanılan bu fotoğraf makinelerinin
havacılarımızın düşman üzerinde yapacakları
uçuşlarda düşman durumunu tespit etmek için çok
faydalı olacağı düşünülerek bunlardan bir
miktarının temini için Berlin Elçiliği askeri
ataşeliğine telgrafla bildirilmişti. Alınan
cevapta yedek parçaları ile beraber tutarı 1.000
Mark olan bu fotoğraf makinelerinin uçaklarda
kullanılmasının çok güç olduğu bildirilmekte
idi. |
Gün geçtikçe
havacılığın önemi
anlaşılmaya başladı. Bu
sınıfın önemi ile
beraber özelliği de
yüksek komuta
makamlarının gözüne
çarpıyordu. Çünkü her
yeni uçakta bir başkalık
bir gelişme görünüyordu.
Yalnız pilotların değil,
uçak sevk ve idaresi ile
ilgili olanların da bu
mesleğin gelişmesini
günü gününe takip
etmeleri gerekiyordu. |
Memlekette hava
sınıfının gelişmesini
takip edecek bir dergi,
bir kitap bulunmadığı
gibi elde esaslı bir
yönerge bile yoktu. |
Batı devletleri
Osmanlılara nazaran uçak
ve balonculukta daha
ileride bulunduğundan
bunların kuruluşlarını
gözden geçirmek yararlı
olacaktı. Aynı zamanda
bu devletlerin
kuruluşlarına uygun bir
kuruluş kurmak kolay ve
az masraflı olabilirdi.
Bunun için Berlin, Paris
ve Viyana askeri
ataşeliklerine
yazılarak: "Osmanlı
ordusunda uçak ve
balonculuğa ait esaslı
bir kuruluş yapabilmek
üzere söz konusu sınıf
için Fransa, Almanya ve
Avusturya hükümetlerince
şimdiye kadar
neşredilmiş
yönergelerden birer
nüshasının temini"
istenilmişti. |
Düşman üzerinde
uçaklarla keşif
yapılmaya başlandıktan
sonra yeni ihtiyaç daha
meydana çıkmıştı; o da
"rasıt" ihtiyacı idi.
Uçağı kullanan pilot
uçuşla meşgul olduğundan
arazi üzerinde düşman
hareketlerini yeterli
olarak göremiyordu.
Keşif amacıyla pilotun
yanına verilen subaylar
uçuşa, hava keşfine
alışkın olmadıklarından
yeterli görev
yapamıyorlardı.
İstenilen keşiflerin iyi
sonuçlandırılması için
bu maksatla
yetiştirilmiş subayların
uçurulması icap
ediyordu. |
Kurmay Yüzbaşı Kemal'in gözetiminde rasıt subay
yetiştirilmeye başlandı. Bunun için 17 Mayıs
1913 gün ve 693 sayılı yazı ile "Mevcut
uçaklardan birisinin eğitimlere katılmasını
sağlamak ve rasıt subay yetiştirmek üzere 3 ncü
Kolorduya verilmesi" istenmiş ve Hava Okulu
Müdürlüğü elindeki uçaklardan bir tanesini bu
işe ayrılmıştı. Bu uçaktan başka Çatalca sol
kanat komutanlığı emrinde rasıt subay
yetiştirmek üzere bir uçağı vermiş ise de bu
uçağın kırıma uğradığı Kalikratya'dan yazılan 5
Haziran 1913 gün ve 1713 sayılı yazıdan
anlaşılmaktadır. |
Başkomutanlık Vekâletine |
"Buradaki uçağın
bazı
parçaları
sakatlandığından
maalesef
yararlanılamamaktadır.
Rasıt
yetiştirilmeye
çalışılan şu
sıralarda
eğitimi
aksatmamak
için
okuldaki
sağlam
uçaklardan
bir
diğerinin
gönderilmesi
gerekmektedir.
Uçakların
nakledilmesi
için
uzmanların
görüşleri
sorulmuştur.
Dört öküzle
çekilen uzun
bir araba
temini ve
kanatları
çıkarılarak
tekerlekleri
üzerinde
yürütülerek
ve hangar
çadırı
ile birlikte
naklettirilebilir.
Yük
otomobili
ile taşıma
bizim
yollarda pek
mümkün
değildir." |
|
Sol
Kanat Komutanı Hurşit |
|
Başkomutanlık,
rasıt subay yetiştirme
konusu üzerinde önemle
durmuş ve bu hususta
Hava Okulu Müdürlüğüne 5
Haziran 1913 tarihinde
şu yazıyı göndermiştir. |
"Sol cenahta
sakatlanan uçağın acil
olarak onarılması ile
rasıt yetiştirilmesinin
ertelenmemesi ve
uçakların araba ve diğer
araçla bir yerden yerel
ahıra nakli için 10 ncu
Kolordu kurmay başkanı
Enver Bey
görevlendirildiğinden,
söz konusu kişi
gözetiminde okulca
gerekenin yapılması
bildirilir." |
Uçakların karayolu
ile bir yerden diğer bir
yere naklinin önemli bir
mesele olduğu
görülmektedir.
Uçakların, düşman
üzerine gelmesi ve
havada yüzlerce saat
dolaşmasına rağmen kısa
bir mesafedeki yeni bir
meydana neden dolayı
uçarak gitmediği
anlaşılamamaktadır.
Memleket dahilinde
karayolu ile uçak nakli
için lüzumlu olan
arabaların Avrupa'dan
satın alındığı Kurmay
Albay Süreyya'nın
(İLMEN) raporundan
anlaşılmaktadır. |
Kolorduların keşif
isteklerini karşılamak
için donanımlarıyla
beraber her kolorduya
birer uçak bölüğünün
verilmesi fikri yüksek
makamlarca da uygun
görülmeye ve bu yolda
incelemeler yapılmaya
başlanmıştı. |
|
(2)
Batı Ordusunda Türk Hava Harekâtı: |
|
Batı ordusu
Manastır
muharebelerinden sonra
Adriyatik denizi
sahillerine doğru batıya
çekilmiş ve
kurtarılabilenler
limanlarda gemilere
bindirilerek Doğu
Cephesine
gönderilmişlerdir. |
Batı Ordusunda
bulunan iki uçak
Selanik'te yakılmış
olduğundan savaşın
sonuna kadar Osmanlılar
tarafından bu cephede
hava faaliyeti
olmamıştı. |
Sırpların uçak
faaliyeti hakkında da
bir belge elde
edilememiştir. |
Yunanlıların elinde bulunan ve savaşın
başlangıcında Teselya Yenişehir'inde bulunan
uçaklar, Batı ordusunun çekilmesi
dolayısıyla serbest kalmış ve düşmana azimle
karşı koyan Yanya kalesine karşı
kullanılmışlardır. |
|
(3) Edirne Müstahkem Mevkiinde
Türk Hava Harekâtı:
|
|
3 Şubat
1913'de çatışmaların
yeniden başlaması
üzerine Edirne'ye
karşı düşman
gözetleme ve
propaganda uçuşları
yeniden başladı.
Aslında Bulgarlar
ateşkes resmen sonra
ermeden de bu işe
başlamışlar ve 2
Şubat 1913'de
ateşkes şartlarına
aykırı olarak bir
balon uçurmuşlardır. |
Bundan sonraki günlerde de yani 4 ve 5 Şubat
1913'de Demirhanlı'dan bağlı bir balon
uçurduğu gibi 5 Şubat’ta bir düşman uçağı
Sultan Selim Camisine bomba ve bildiri
atmıştır. Camiye atılan bombalar isabet
etmemişti. |
Düşman
Edirne'ye karşı
yavaş, yavaş kuvvet
yığmakta ve kesin
taarruz için
Edirne'nin doğu
bölgesinde esaslı
hazırlıklar yapmakta
idi. Bunun için bu
cephede Bulgarlar
kaleyi savunanların
keşiflerine karşı
daha hassas olduğu
gibi cephedeki
değişiklikleri de
daha dikkatle
gözetleme ve takip
etmekte idi. |
11 Şubat
1913'de bu cephede
bulunan iki bağlı
balon cephenin
çeşitli yerlerinde
uçurularak keşif ve
gözetlemede
bulunmuşlardı. |
21 Şubat 1913 günü bir düşman uçağı
Edirne'nin güney doğusunda Hacılar Ezanı
civarına indiğinden esir edilmişti.
Yanlışlıkla Türk hatlarının gerisine inen bu
uçak Petresburg filosuna mensup bir Rus
uçağı olup 77 numarayı taşımakta idi. |
İstanbul'dan
alınan telsiz mesajlarına göre bu günlerde
bir Osmanlı uçağının Edirne'ye gelmesi
bekleniyordu. Rus uçağı yere inince uçağımız
geldi diye herkes sevinmiş ise de az sonra
gerçek anlaşılmış idi. |
Savaşın
başından beri Edirne'ye gönderilmek istenen
uçak için birçok emirler verilmiş, gidip
gidemeyeceği uzun, uzun incelenmiş ise de
bir sonuca varılamamıştı. Sonunda 3 Şubat
1913 günü Fen Kıtası Müfettişliğinden 7737
sayı ile Genel Karargâha gönderilen yazı
gerçeği ortaya çıkarmakta, ne sebepten ötürü
gidilemeyeceği açıklanmaktadır. Bu yazının
daha önce yazılması ve gerçeğin bütün
acılığı ile ortaya çıkarılması daha doğru
olurdu. |
"Pilot
subayların üç, dört
aydan beri Avrupa'da
yaptıkları eğitimin
sonucu olarak
bunlardan bir ikisi
basit küçük turlar
yapmakta olup Teğmen
Nuri efendi
diğerlerine nazaran
başarı göstermiş ise
de Avrupa'da aynı
pilotlar ancak bir
iki sene eğitim
aldıktan sonra büyük
turlar yapabilmekte
oldukları, Nuri
efendinin Yeşilköy -
Edirne hattını
başarıyla
tamamlaması ve
Edirne kalesine
katılması çok zor
olmakla beraber söz
konusu kişinin
Çatalca etrafında
yapmış olduğu göreve
kıyasla burada
kendisinden daha
fazla
yararlanılabileceği
ve misal olarak, bir
defa mevcut benzini
ile Edirne kalesine
gitse bile müstahkem
mevkide yapılacak
görevler için saf
benzin ile uçak için
yedek parça
bulunamayacağından...."
|
Bu suretle
Edirne kalesine bir
havacımızın
gönderilmesinin
mümkün olmadığı
anlaşılmış ancak,
kaledekilerin bundan
haberi olmadığından
her gün uçak
beklemişlerdi. |
Düşman uçaklarının Edirne'de yaptığı etkiyi
anlamak için Tuğgeneral Remzi YİĞİTGÜDEN
tarafından yazılmış olan 1912–1913 Balkan
Savaşı'nda Edirne Kale Muharebeleri
kitabında bu konu şöyle anlatılmaktadır. |
"Bulgarlar
çatışmaların tekrar
başladığı günden
itibaren her
cephedeki Türk
hatlarını ve
Edirne'yi devamlı
olarak bombardıman
altında tutuyor,
şehri bir an ateşsiz
bırakmıyor,
uçaklarından atılan
bombalarla,
bildirilerle halkın
ve askerlerin moral
gücünü kırmaya
uğraşıyordu.
|
Bu bildiriler
Ocak ayının 23 ve 24
ncü günleri
atılmıştı. Müstahkem
Mevki Komutanlığı bu
gibi bildirilerin
toplanmasını ihmal
etmemekle beraber,
bunların kötü
etkilerini yok etmek
için de her düşman
propaganda faaliyeti
karşısında
askerlerine ümit
verici tebliğler
yapmaktan ve halkı
yatıştırıcı
bildiriler basıp
yaymaktan
usanmamıştı. |
Müstahkem
Mevki Komutanlığı,
karşısındaki
düşmanın yaptığı
hazırlıkların nasıl
bir sonuç
doğuracağını
kestirmiş bir
durumda oluğundan,
kaleye tahsis
edilecek uçağın
moral üzerinde ve
hem de düşman
hazırlıklarından
bilgi toplamak
konusunda yaratacağı
faydaları yana
yakıla
başkomutanlığa arz
etmiş ve her
başvurusunda yakında
kaleye bir uçak
gönderileceği
sözüyle
avutulmuştur. |
Kaleye gerçekte hiç bir Türk uçağı
gönderilmemiştir. Kaledeki biricik sabit
balon ateşkesten sonra hiç uçurulmamış, buna
karşılık düşmanın iki balonu zaman, zaman
Batı cephesinde Enesköyü, Döllük ve Batı
cephesinde Güneş çiftliği ve Demirhan'lı
civarlarında kendilerini göstermiştir. Kendi
elimizde hiç bir hava aracı yokken düşman
hava araçlarının kale hava sahasında
uçmasının veya uzaklardan havalanıp kalenin
en gizli yerini göz hapsine alacak bir durum
göstermesinin hazin ve acı tesirini iyi bir
şekilde anlamak için kalede kuşatma altında
kalanların duygularına başvurmak gerekir.
Her gün bir Türk uçağının gelmesi
beklenirken günün birinde 8 Şubat 1913
akşamı işaretsiz bu uçağın gelip Doğu
cephesi gerisine, Hacılar Ezanı gerisine
inişi, Edirne kalesinde ani ve genel bir
bayram yaratmıştı ki, bu uçağın bir Rus
subayı tarafından idare edilen ve kaleden
Mustafa Paşaya görevli giden ve yanlış bir
manevra sonucu kale içerisine inmek zorunda
kalan bir Bulgar uçağı olduğu kısa bir zaman
sonra anlaşılınca, babasından kuvvetli bir
ümitle oyuncak bekleyen bir çocuğun bunu
elde edememesiyle uğrayacağı yürek sızısı
hemen bütün askerleri kaplamıştır. Tuhaf bir
tesadüf eseri aynı günde bir Türk uçağının
kaleye gelmesi bekleniyordu. |
Şimdi
anlatılırken de
çocukça ve pek sade
görünen bu manevi
sızılar ve yukarıda
anlatılan bazı acı
şartlar ve yokluklar
hiç şüphesiz başta
Müstahkem Mevkii
Komutanlığı da
olduğu halde diğer
komuta kademesinin
de çoğunda fena
etkiler yaptı,
direnci kırdı,
muharebe isteğini
zayıflattı. Belki
bazı komuta
kademesiyle,
askerlerin az bir
kısmı her türlü kötü
şartlar içinde dahi
kuvvetli
düşüncelerini ve
sağlam sinirlerini
hiç bir zaman
bozulmadan
korumuşlardı. Ne
çare ki bu mümtaz
nitelikler küçük bir
grubu kapsamıştı.
Çoğunluk hiç
şüphesiz maddeten ve
manen sarsılmıştı." |
Ateşkes
sırasında durmuş
olan şehrin
bombardımanı yeniden
başlamıştı. Birçok
mal ve can kaybından
başka moral üzerinde
fena etki
oluşuyordu. Bu
topları susturmak
veya kale civarından
biraz uzaklaştırmak
için yerlerinin
öğrenilmesi
gerekiyordu. Elde
bulunan sabit
balondan hiç bir
zaman
yararlanılamamıştı. |
Müstahkem
Mevki Komutanlığınca
kalenin bir tek
sabit balonu da Doğu
cephesi komutanlığı
emrinde Tınaztepe'ye
gönderilmek istenmiş
ve bu suretle Bulgar
toplarının
yerlerinin tespiti
çareleri aranmıştı.
Ancak, son uçuş
gazını da kullanan
ve yetişmiş
personeli olmayan bu
balondan hiç bir
fayda elde
edilememişti. |
Bulgarların da
bu yeni silahlardan
yeteri kadar
yararlanamadıkları
anlaşılmaktadır. Bir
yazıya da:
"Bulgarların sabit
balonları çoğu kez
sivil pilot ve
rasıtlarla kullanmak
zorunda kaldıkları,
uçaklardan hedef
keşifleriyle atış
tanzimlerinde
yararlanamadıkları
iddia
edilmekle beraber...."
denilmekte ise de:
Bulgarlar,
kuşatmanın devamı
süresince, fırsat
buldukça, uçaklarla
bildiri ve bomba
atmışlardı. |
Bir yandan Bulgarlar, kaleyi savunanların
moralini bozarak teslim olmaya zorlamak için Yanya'nın susmasını, Gelibolu'da Türk
yenilgisini ve Edirne'ye 140.000 kişilik bir
ordunun hücum ettiğini anlatan bildirileri
ve bombaları uçaklarla atmaktan geri
kalmıyorlardı. |
Bulgar uçakları Doğu cephesinde az çok
faaliyette bulunmuşlardı. Ancak devamlı ve
etkili bir faaliyetleri görülmemişti. Yalnız Notilus isimli bir uçak ile bir Bulgar
subayının Gelibolu ve Çanakkale bölgesi
üzerinde uçtuğu savaştan sonra gazete
haberlerinde yer almıştı. |
28 Şubat 1912
tarihinde
Gelibolu'dan
Başkomutanlık
Vekâletine yazılan
aşağıdaki telgrafta
bahsedilen uçak
belki de budur. |
"Bu gün kuzey
yönünden Gelibolu
üzerine gelen bir
düşman uçağı kasaba
dışında Değirmenlik
civarına bir bomba
atmışsa da hiç bir
zarara sebep
olmadığı ve bombanın
düştüğü yerde
tahmini olarak 25
santimetre çapında
ve 15
santimetre derinliğinde
bir çukur oluştuğu
bizzat yerinde
tespit edilmiş
olduğu.." |
Ruslardan
başka Fransızlardan
da yardım gören
Bulgar havacılığı
bütün faaliyetlerini
Edirne'ye
yöneltmişti. |
|
(4) Osmanlı Ordusunun İleri
Hareketi: |
|
Balkan
muharebesi devam
ediyordu.
Osmanlı ordusu
Çatalca ve
Gelibolu
müstahkem
mevzileri
gerisine
çekilmiş
noksanlarını
tamamlamakta,
gün geçtikçe
kuvvetlenmekte
idi. |
Osmanlılara
karşı
birleşmiş
olan Balkan
Devletleri
ellerine
geçirdikleri
memleketlerin
taksiminde
anlaşamıyorlardı.
Bulgarlar
bütün
Makedonya ve
Trakya'yı da
içine almak
üzere büyük
bir
Bulgaristan
kurmaya
çalışırken,
Yunanlılarla
Sırplar da
kendi
paylarının
daha büyük
olmasını
temine
çalışıyorlardı. |
Aralarındaki
anlaşmazlık
sonunda
onları
savaşa
sürükledi.
Sırplar,
Yunanlılar
ve hatta
Romanyalılar
Bulgarlara
karşı silaha
sarılarak
Bulgaristan'ı
işgale
başladılar. |
Osmanlı ordusu
da 12–13
Temmuz
1913'de
Bulgarlara
taarruz
ederek
Kırklareli
ve Edirne
yönüne
ilerlemeye
başladı. |
Ordunun ileri
hareket
hazırlıkları
önceden
başlamış ve
uçaklarımızın
da bu ileri
yürüyüşe
katılmaları
için
girişimlere
başlanmıştı.
Başkomutanlık
Genelkurmayı’ndan
Hava Okulu
Müdürlüğüne
yazılan 7
Temmuz 1913
gün ve 1114
sayılı emir
bu
hazırlığın
başladığını
göstermektedir. |
"Hareket
esnasında
uçaklarımızın
ara
istasyonları
görevli
olarak
gitmeleri
uygundur.
Yalnız üç
kıta uçağa
ait benzin,
seyyar
hangar ve
diğer
levazım
malzemelerinin
sevk ve
nakli için
gerekecek
araba
miktarının
belirlenerek......" |
Ordunun ileri
hareketi
başlamıştı.
Keşif yapmak
üzere
havalanan
uçaklarımıza
yürüyüş
kolları
tarafından
ateş
edildiğinden
bunu önlemek
için
Başkomutanlık
Vekâleti’nden
17 Temmuz
1913 gün ve
1412 sayılı
sağ ve sol
kanat grup
komutanlıkları
ile 2 nci
Kolordu
Komutanlığına
yazılan bir
emirde bu
hususta
dikkat
edilmesi
istenilmekte
idi. |
"Ordumuzun
ileri
hareketinde
görev yapan
iki
uçağımıza
geride
bulunan
kıtalarımız
tarafından
ateş açılmış
ve bir
uçağımız üç
yerinden
önemli
olmayan yara
almıştır.
Aslında
şimdiki
durumda
bölgedeki
harekâtımız
dahilinde
düşman
uçakları
mevcut
olmamakla
beraber yine
bir önlem
olarak
bundan böyle
uçaklarımızın
uçacakları
gün ayrıca
bildirileceğinden
uçaklarımıza
ateş
edilmekten
sakınılmasının
birliklere
duyurulması...." |
Yarın
Yeşilköy'den
Çorlu'ya iki
uçağımız
hareket
edecektir.
Uçucularımızdan
bazılarına
bir maaş
oranında
para
verilmesi
hakkında
Başkomutanlık
Vekâletinin
20 Temmuz
1913 gün ve
3206 sayılı
teklifi
aşağıdadır: |
Harbiye Nezaretine |
Özet: Savaşa katılan pilot subaylara birer maaş ödenmesi hakkında. |
Hava Okuluna mensup olup ekte isimleri bulunan subaylara misafiri bulundukları 3 ncü İtfaiye Taburundan bir maaş ödenmesi için gerekli işlemin yapılmasına izin verilmesi arz olunur. |
Yüzbaşı Fesa Efendi |
Yüzbaşı Salim Efendi |
Yüzbaşı Refik Efendi |
Teğmen Nuri Efendi |
Teğmen Fazıl Efendi |
Asteğmen Fethi Efendi |
|
Osmanlı ordusu
Trakya'yı
kurtarmak
için
ilerledikçe
uçaklarımız
da meydandan
meydana
atlayarak
orduyu takip
etmekteydi.
|
Başkomutanlığın
18 Temmuz
1913'de
hareket
edeceğini
bildirdiği
uçaklarımız
uçarak
Çorlu'ya
gelmişlerdi.
Çorlu'dan
sonra
Babaeski'ye
uçacaktı.
Hava
şartları
yüzünden 22
Temmuz'a
kadar
uçulamadığı
aşağıdaki
1860
numaralı
telgraftan
anlaşılmakta
ise de, 23
Temmuz
tarihli
telgraf,
değil
Babaeski,
Edirne'ye
bile
uçulduğunu
bildirmektedir. |
Tel/1865 |
|
|
Çorlu / 22 Temmuz 1913 |
Başkomutanlık
İkinci Şube Müdürlüğüne
|
Maalesef havadan dolayı uçulamadı. Yarın Mars Babaeski'ye gelsin. Ben de şimdi bir görev verirseniz yarın sabah görevi tamamladıktan sonra Babaeski'ye, eğer mümkünse Edirne'ye inerim. Bleriot ve REP
uçakları yarın sabah Babaeski'ye
geleceklerdir. Ağırlıkları yarın sabah
hareket ettirilecektir. Yanlışlıkla Muratlı
veya Lüleburgaz'a gönderilen yedek parçalar
devamlı olarak söylenmesine rağmen
gelmemiştir. Mümkünse oradan telgrafla
arattırılarak Babaeski'ye trenle
gönderilmesi arz olunur. Cevap ve göreve ait
emri bekliyorum. |
|
Kurmay Yüzbaşı
Kemal |
|
Tel/ |
Edirne / 23 Temmuz 1913 |
Başkomutanlık
İkinci Şube Müdürlüğüne |
Olaysız olarak Dimetoka üzerinden Edirne'ye
indik. Akşam Cesri Mustafa Paşa - Cebice
yönünde uçmak istiyorum. Eğer benzin
bulursam. Uçaklara ait ağırlıklar, hiç
olmazsa, şimdi orada bulunan hayvan
arabasının süratle Edirne'ye gönderilmesi
arz olunur. (Bu seyahati yapan Mars uçağı ve
pilotu Teğmen Nuri'dir.) |
|
Kurmay Yüzbaşı
Kemal |
|
Başkomutanlık İkinci Şube
Müdürlüğü |
Kâzım Beyefendiye |
|
Gerek havanın
muhalefeti ve gerekse benzin ikmali nedeni
ile dün sabah ve havanın muhalefeti nedeni
ile de dün akşam ve bu sabah uçulamamıştır.
Dün gece rüzgârın şiddetinden açıkta kalan
uçağın bir kaç teli kopmuştur. Uçak ile iş
görülebilmesi için hangar ve malzemelerin bu
akşama kadar otomobille buraya sevki
gerekmektedir. Aksi takdirde dün ıslanan ve
bugün sıcaktan etkilenen uçak ile iş
görülemeyecektir. Her halde bir yük
otomobiliyle eşyanın gönderilmesi ve bu gün
Nuri efendiye benzin ve makinist
gönderilmesi..... |
|
Kurmay Yüzbaşı
Kemal
|
|
İlk
kuruluşlarında
uçak
birliklerimiz
daima
sıkıntı ve
yokluk
içinde
kalmışlardır.
Çadır ve
buna benzer
malzemenin
yanında
benzinin
bile
bulunmadığı
zamanlar
olmuştur.
Uçak bölük
kuruluşlarında
benzin nakli
için bölüğe
iki atlı bir
araba
tahsisi, bu
kuruluşla
uğraşanların
meslek
gereksinimlerini
bilmediklerini
açıklamaktadır.
Hava Okulu
Müdürlüğünün
26 Temmuz
1913 gün ve
190 sayılı
aşağıdaki
telgrafı bu
hususta
küçük bir
fikir
verebilir. |
Babaeski'de Genel
Karargâh
|
Birinci Şube
Müdürlüğüne
|
|
Fazıl efendi geriye çağrıldı. Uçağı trene yüklenecek şekilde hazırlanıp elde mevcut köhne çadırla yarınki trene yetiştirilmeye gayret edilecektir. Başka çadırımız yoktur. Levazım hâlâ çadırları dikip göndermedi. Önceden arz ettiğim gibi İstanbul'da uçak benzini yoktur. Elde mevcut olanların hepsini beraber gönderiyorum. |
|
Hava Okulu Müdürü |
|
Sol kanat
havacılarımız
Edirne'ye
indikleri
gibi, sağ
kanat
havacılarımız
da
Kırklareli'ne
inmişlerdir.
Bu durum
Yüzbaşı
Fesa'nın
aşağıdaki
telgrafından
anlaşılmaktadır. |
Tel/116 |
|
Kırklareli / 26 Temmuz 1913 |
İkinci Şube Müdürü Kâzım Beye
|
Yediye on kala Babaeski'den hareketle yediyi çeyrek geçe olaysız olarak Kırklareli’nde karargâhın civarına vardığım arz olunur. |
|
|
Pilot Yüzbaşı Fesa |
|
Tel |
Sağ Kanat / 27 Temmuz 1913
|
Babaeski Genel
Karargâh İkinci Şube Müdürü Kâzım Beye
|
Emrinizi aldım. Civarda yağmur yağmakta, rüzgârın da esmekte olması sebebiyle bu akşam uçuş mümkün değildir. İlk fırsattan yararlanarak emredilen keşfin raporunu takdim edeceğimi arz ederim. |
|
|
Pilot Yüzbaşı Fesa |
|
Ordunun ileri
hareketi
başladıktan,
uçak
birlikleri
Edirne ve
Kırklareli'ne
gittikten
sonra
sanatkârların
bir kısmı da
uçak ile
gittiğinden,
Hava Okulu
tamir
bakımından
sıkıntılı
bir duruma
düşmüştü. |
Tel /
2742 |
Yeşilköy
/ 27 Temmuz 1913 |
Genel Karargâh İkinci Şube Müdürlüğüne
|
Bristol uçağı, malzeme ve personeli vagona yüklendi. Fakat okulumuz makinist öğretmeni Fethi Efendi uçağı ile Teğmen Aziz Efendi de 10 ncu Kolordu Komutanlığının emri ile otomobil sevkiyatı için aldırıldı. |
Bu defa, atanan Deniz çarkçı Teğmeni motorcu Murat ve İsmail efendiler, menzil müfettişliği tarafından alınarak menzildeki motosikletlere görevlendirilmiş; bundan sonra uçakların ve okuldaki eğitim uçaklarının motorlarının bakım ve onarımını yapabilecek kimse kalmadığından çarkçı Murat ve İsmail efendilerin bir an önce okula gönderilmeleri için gereken yerlere emir verilmesi. |
|
Hava Okulu Müdürü |
|
Tel / 2810 |
Yeşilköy / 1 Ağustos 1913
|
Babaeski'de
Genel Karargâh, Kurmay İkinci Şube
Müdürlüğüne |
27 Temmuz 1913 tarih ve 3335 numaralı Başkomutanlık Vekâleti’nden gönderilen yazıda Edirne ve Kırklareli'nde bulunan uçak müfrezelerine sevk edilmesi buyrulan benzin dün akşam geldiğinden (70) tenekesinin Edirne'ye diğer (70) tenekesinin de Kırklareli'ne Yeşilköy sevk komisyonu vasıtasıyla gönderildiği. |
|
Hava
Okulu Müdür
Yardımcısı |
Yüzbaşı Refik
|
|
|
Kırklareli ve
Edirne'de
bulunan uçak
birliklerimizin
keşif ve
gözetleme
yapacakları
bölgeler
belirlenmiş
olduğundan
havacılarımız
bu
bölgelerde
uğraş
vermeye
başladılar. |
Tel / 163 |
Sağ Kanat |
Babaeski'de
İkinci Şubede Kurmay Binbaşı Kâzım Beye |
Bu sabah Ahlatlı, Umurufıkıh yönünde bir
buçuk saat görev yaptım. Dönüşte yere
inerken sağ tekerlek hasar gördü. Fazıl
efendi müfrezesinde mevcut yedek parça
sandığının ve yedek tekerlek gönderilmesi
için de Okula emir buyrulması ve söz konusu
tekerleğin de burada tamiri için girişimde
bulunulduğu arz olunur. |
|
Pilot Yüzbaşı
Fesa |
|
1 Ağustos 1913
tarihli
telgrafın
cevabıdır: |
Genel Karargâh
Edirne'de
bulunan
Fethi Efendi
ve uçağına
Hasköy
güneyindeki Yanbolu
batısına kadar olan bölge keşif sahası
olarak tahsis edilmiş ve havanın uygun
bulunduğu günler görev icrası ile belirlenen
sahanın keşfedilmesi ve keşif sonucuna ait
raporun bir nüshasının tarafımıza
gönderilmesi ve çok önemli durumlarda da
doğrudan doğruya gönderilmesini
bildireceğimiz talimat çerçevesinde görev
yapması Rasıt Kurmay Yüzbaşısı Kemal
efendiye aslında önceden bildirilmiştir.
Nuri Efendi yedek olarak tahsis edilen ve
tamiri bitmek üzere olan Deperdussın
uçağının bir an önce uçuşa hazır hale
getirilmesi, işe yaramadığı bildirilen
şimdiki uçağın okula iadesi rica olunur. |
Tel / 1238
|
Yeşilköy / 13 Temmuz 1913
|
Babaeski'de
Genel Karargâh İkinci Şube Müdürlüğüne
|
Deperdussın uçağı Teğmen Nuri efendinin veda
atiyle bugün trene yüklenip Edirne'ye
gönderilecektir. |
Yüzbaşı Fesa Efendi kolundan ve bağırsaklarından az rahatsız bulunmasından Bristol’u Yüzbaşı Salim efendiye teslim ederek, Bleriot'u tecrübe etmek ve alıp götürmek üzere Fazıl efendinin buraya gönderilmesi. |
|
Hava Okulu Müdürü |
|
Her ne kadar
Yeşilköy'de
küçük bir
uçak tamir
atölyesi
kurulmuş ise
de alet ve
makine
noksanlığı
yüzünden
ancak pek
küçük
tamirler
yapılabiliyordu. |
Kırılan, kopan
veya
bozulan
parçaların
tamiri
Zeytinburnu
fabrikasındaki
atölyelerde
yapılmakta
idi.
Fakat
burada
işler
pek
yavaş
yapıldığından
amaca
hizmet
edemiyordu.
Her ne
kadar bu
gibi
yedek
parçaların
süratle
tamiri
için
Harbiye
Nezareti
tarafından
gerek
İmalat
Müdürlüğüne
ve
gerekse
Zeytinburnu
Fabrika
Müdürlüğüne
birçok
defa
yazılmış
ise de
yine
işler
uzun
sürüyordu. |
Torna ve freze
gibi
lüzumlu
makinelerin
satın
alınması
için
daha
yüksek
makamlara
Hava
Okulu
Müdürlüğü
tarafından
yazılmış
ise
de
bir
sonuç
elde
edilememişti. |
Hava Okulu
Müdürlüğünün
Başkomutanlığa
yazdığı
18
Ağustos
1913
gün
ve
255
sayılı
aşağıda
aynen
aktarılan
yazısında
hiç
olmazsa harbiyenin satacağı tezgâhlardan
birkaç tanesinin Hava Okuluna verilmesi
istenmektedir. |
"Hava Okulundaki
tamirhaneye
şimdiye
kadar
iki,
üç
yüz
lira
harcanarak
bir
torna
ve
bir
freze,
bir
meşin
üniversal,
bir
delik
tezgâhı
alınamadı.
Düzgün
bir
ağaç
kesecek
tezgâhımız
ve
ufak
bir
vida
açacak
makinemizin
bulunmaması
yüzünden
binlerce
lira
harcanarak
Avrupa'dan
getirtilmesine
veya
haftalarca
Zeytinburnu'nda
imal
ettirmeye
mecbur
kalıyoruz.
Bu
hal
ise
savaşın
şu
önemli
günlerinde
katiyen
kabul
olunamayacağından
ve
er
geç
de
böyle
bir
iki
tezgâh
alınacağından
bütçeyi
de
zorlamamak
için
Deniz
Kuvvetleri
fabrikalarında
kadro
haricine
çıkarılan
ve
hurda
olarak
satılacak
olan
yukarıda
arz
ettiğim
tezgâhlardan
belge
karşılığında
veya
senetle
verilmesi
için
gerekli
yerlere
emir
buyrulması
için
bu
yazı
arz
edildi." |
Bazen birlik
komutanları
ile
havacılar
arasında
anlaşamazlıklar
da
meydana
geliyordu.
Mesela
uçuşa
başlayan
bir
uçağın
yerden
kesilir
kesilmez
geçirdiği
kazanın
bilerek
yapılıp
yapılmadığının
incelenmesi
için
yazılan
27
Ağustos
1913
gün
ve
3554
sayılı
yazı
bu
husus
hakkında
bir
fikir
vermektedir. |
Başkomutanlık Vekâletine
|
Bu gün hava uygun olduğu için uçak havalanacaktı. Fakat hemen hareketi esnasında yerden biraz kalkınca devrilerek düşen bu uçağın birçok parçası uzun tamire ihtiyaç gösterecek şekilde hasar gördü. |
Bunu pilotun uçmamak için kasten yaptığını zannediyoruz. İşi yerinde incelemek üzere bir uzmanın acele olarak gönderilmesi arz olunur. |
|
Sol Kanat
Komutanı Ferik Hurşit |
Eylül 1913'ün
ilk
haftasında
Avrupa'dan
uçak
taşımaya
ait
özel
araba
gelmişti.
Bu
arabanın
hangi
sipariş
üzerine
geldiği
anlaşılamamış
olduğundan
Kurmay
Albay
Süreyya'nın
raporu
aynen
aşağıdadır. |
|
29 Eylül 1913 |
Fen
Kıtası ve Müstahkem Mevki Genel
Müfettişliğine
|
Orduda havacılık kuruluşu için oluşturulan komisyon, gerekli incelemede bulunduğu sırada hazırladığı projede birlikleri takip etmek üzere uçakların nakli konusunu da dikkate almıştı. Avrupa'daki askeri ataşelerimizle fabrikalardan aldığı bilgi, o zamana kadar Avrupa'da uçakların hep otomobillerle bir yerden diğer bir yere nakledilmelerinden ibaretti. Hâlbuki memleketimizde yolsuzluk yüzünden uçakların köprücü takımlarının tombazları gibi hayvanlarla çekilen arabalar üzerinde uçakların nakli konusu düşünülmüştü. 1912 yılı Nisan ayında konuyu incelemek üzere seçkin istihkâm Binbaşılardan Mehmet Ali Beyle birlikte Avrupa'ya gidilmiş ve Avusturya, Almanya, Fransa ve İngiltere'de bulunan bütün uçak ve balon fabrikaları ile hava okullarını incelemiştik. |
1911 yılında Genelkurmay dairesi ve Paris askeri ataşeliği aracılığı ile satın alınmış olan bir anzani motorlu
bir kişilik uçak ile iki kişilik
Deperdussin uçağından başka İstanbul'da
uçak mevcut değildi. Bununla beraber
inceleme komisyonunun kurulmasından önce
askeri ataşe yardımcısının öneresi ile
İstanbul'a gelen REP fabrikası
yöneticisi ile yapılan anlaşma
gereğince ücretsiz olarak altı subayın
havacılık ve bu miktardaki personelin
makinistlik ve marangozluk eğitimi
şartiyle iki uçak alınmıştı. |
Avrupa'daki incelememiz sonucu havacılık henüz olgunlaşmadığından ve her gün her fabrika tarafından yeni, yeni sistemlerle uçaklar icat edilmekte olduğundan en iyi sistemlerden beş, altı sistem uçağın satın alınmasıyla arazimize göre hangisinin daha uygun olduğu İstanbul'da tecrübe edilerek ondan sonra ordu için o sistemin kabulü yönünde karar verilmiş olmakla dönüşümüzde de bu doğrultuda rapor vermiş idik. |
Şu karara nazaran o sıralarda bir de İstanbul'da Deperdussin sistemiyle REP
sistemi mevcut olduğundan diğer
sistemlerden bir kaç uçağın satın
alınmasının lüzumu belirtilmişti. |
Babam serasker Rıza Paşa orduda görev yapmak üzere bir uçak almayı istediğinden Paris'ten gönderilen telgrafın Harbiye Nezareti'nden kabul edilip edilmeyeceğini düşünmüştük. Gelen cevapta kabul edildiği teşekkür edilerek bildirilmiş acizleri o zamanlar ordu için henüz daha satın alınmamış olan Bleriot sisteminden iki kişilik bir uçak Rıza Paşa adına sipariş etmiştik. Aynı zamanda daha önce arz edildiği gibi arabalar için de incelemelerde bulunuyorduk. O zamana kadar araba keyfiyeti hiç bir fabrika tarafından tasavvur bile edilmemiş idi. Yalnız Bleriot fabrikası Fransızların Fas için araba siparişi verdiklerini bildirmişti. Böyle bir arabanın kaça mal olabileceği sorusuna karşılık 4.000 Frank istediler. Bir araba planı hazırlattırdım. Söz konusu arabaların 40 – 50 liraya İstanbul'da pek güzel yapılabileceğini tahmin ettiğimden bu konuda bir model oluşturmak üzere Rıza Paşanın namına sipariş edilen uçak için bir de araba yapılmasını fabrikaya sipariş ederek anlaşmayı imzaladım. Rıza Paşa namına sipariş edilen uçak ve araba yaklaşık olarak üç haftada yola çıkarılacaktır. Parası peşin olarak ödendiği halde bir ay kadar bir gecikmeden sonra nihayet fabrika uçağı yola çıkardı. Uçak da İstanbul'a geldi. O sıralarda savaşın başlaması nedeniyle bu uçak Yüzbaşı Fesa Efendi ile Selanik'e gönderildi. Bir kaç kez görev yaparak keşifte bulundu ve daha sonra orada tahrip edildi. Römork tabir edilen araba ise zamanından önce fabrika tarafından gönderilmemesi sebebiyle meydana gelen karışıklıkta Sırbistan'da el konulmuş idi. Tarafımdan fabrikaya yaptığım talep üzerine fabrika yeniden bir römork inşa etmiş ve Sırbistan'da el konulan araba yerine İstanbul'a bu defa gönderilmiştir. Evvelce sipariş edilen araba ön arabası ile birlikte olmak üzere iki parçadan ibaret olup üzeri örtülü idi. Bu sefer gönderilen araba örtüsüz olup iki parçadan oluşmaktadır. Tekerlekleri lastiklidir. Üç hayvan ile çekilebilecek düzeni vardır. |
Bu nedenle bu römork bu kez satın alınan Bleriot uçağına ait olmayıp Rıza Paşa tarafından alınan ve Selanik'te tahrip edilen uçağa aittir. |
Geçen sene Mısırlı Prens Celâlettin Bey namında bir kişi de Deperdussin
sisteminde bir uçak hediye etmişlerdi.
Uçak, kuruluşumuzun pek çok noksanı
olmakla beraber şimdiye kadar büyük
kısmının yardımsever kişiler tarafından
verilen paralar ile meydana geldiğini bu
vesileden yararlanarak arz ederim. |
Römork hakkında ödenmesi Başkomutanlık Vekâleti tarafından emir buyurulan detayların
yukarıdakinden ibaret olduğu arz olunur. |
|
Kurmay Albay
Süreyya |
|
Sol kanat Komutanlığı emrinde ve Kırklareli'nde bulunan uçağa ait bir hangar fırtına yüzünden yıkıldı. Bu konudaki istek 13 Eylül 1913 gün ve 2887 sayılı yazı ile Başkomutanlık Vekâleti’ne arz edilmişti. |
"Geçen ki hasarın bir derecede tekrarının önlenmesi için uçak çadırının etrafına tahta yük inşa ettirilmiş ise de bu geçici tedbir doğal olarak kış mevsiminde yeterli olmayacağından takdim kılınan ön keşif uygun görülürse Karahızır'da uygun görülen yerde hangar
kurulması da mümkün olacaktır. Önceden
arz edildiği gibi Edirne'deki gibi
taşınabilir tombaz ambarının buraya
nakline emir buyurulursa kış basmadan
önce uçaklara daha korumalı bir hangar
yapılacağı arz olunur." |
|
Sağ Kanat Ordusu
Komutanı |
|
Ferik Ömer Lütfü |
|
|
İkinci
Kolorduya
bağlı
uçak
bölük
komutanlığının
15
Ekim
1913
gün
ve
14
sayılı;
İkinci
Kolordu
Komutanlığının
28
Ekim
1913
gün
ve
3620
sayılı
yazıları
birliğin
durumunu
göstermektedir. |
Sayı : 14 |
Tayyare Müfrezesi / 15 Ekim 1913 |
İkinci Kolordu
Komutanlığına |
1. Dün sağ kanat komutanlığından aldığım emir üzerine İkinci Kolorduya müfrezemle katıldım. |
2. Kış mevsiminin gelmesi dolayısıyla uçağın korunması gerekli olduğundan, öncelikle uçağa özel düzgün ve sağlam bir hangarın inşaatına, |
3. Ufak bir tamirhane, subay ve personelin kalması için bir baraka inşası, |
4. Pilot subayların kısmen hayatı, Fransa'da çalışmış iki makinist personelin vicdanına kaldığından, bu personelden tam anlamıyla yararlanmak için asli maaşlarından ayrı dört mecidiye ödenekleri olup dört aydan beri bu ödenekten yoksun kalan makinistlerin refahlarının temini aksi halde uçağın faal halde bulunmayacağı, |
5. Hangar inşaatı için öncelikle emir verilerek, bundan böyle çadırda toz, toprak ve yağmur altında kalacak uçağın kurtarılması, |
6. Eylül'ün 27 nci günü yapılması emredilen görev esnasında uçağın çok çalışmasından motorda bazı düzensizlik görülmüş ve oldukça küçük bir kaza geçirilmiştir. Bu nedenle, uçaktan da emin olmak için inşaat bitinceye kadar bu uçağı iade edip yerine henüz Fransa'dan satın alınan ve bazı değişiklikleri olan Bleriot uçaklarından birisinin getirilmesinin uygun olacağı düşüncesiyle bu konuda emir verilmesi... |
|
İkinci Kolorduya
bağlı Uçak Bölük
Komutanı |
Mirliva
Hasan İzzet |
|
|
Sayı / 41 |
Edirne / 21 Ekim 1913 |
|
Başkomutanlık Vekâletine |
Bu sabah altıyı on geçe Rasıt Topçu Teğmen Sadık Efendi ile görev yapan uçağımız iki silindirin piston kollarının kırılmasından Tunca ile Meriç nehri arasında ağaçlık bir yer üzerinde motor durmuş ise de pilot Teğmen Nuri efendinin yeteneği sayesinde uçağa ve kendilerine bir şey olmamıştır. Makinedeki arızanın, hava okuluna nakli halinde veya gerekli malzeme gelirse üç ile dört gün içinde tamir edilerek yine görev yapılabileceği arz olunur. |
|
Sol Kanat Ordusu
Kurmay Başkanı |
Yüzbaşı Enver
|
|
|
|
Sayı / 799 |
Edirne / 21 Ekim 1913 |
|
Başkomutanlık Vekâletine
|
Bu sabah altıyı on geçe Rasıt Topçu Teğmen Sadık Efendi ile görev yapan uçağımız iki silindirin piston kollarının kırılmasından Tunca ile Meriç nehri arasında ağaçlık bir yer üzerinde motor durmuş ise de pilot Teğmen Nuri efendinin yeteneği sayesinde uçağa ve kendilerine bir şey olmamıştır. Makinedeki arızanın, hava okuluna nakli halinde veya gerekli malzeme gelirse üç ile dört gün içinde tamir edilerek yine görev yapılabileceği arz olunur. |
|
Sol Kanat Ordusu
Kurmay Başkanı |
Yüzbaşı Enver
|
|
|
Özet: Uçak
ile
İstanbul'a
giden
subaya
para
ödülü
verilmesi.
|
Başkomutanlık Vekâletine
|
Ekim ayının 24 ncü günü Edirne'den kolordu telgraf müfrezesi subayı Üsteğmen Hami Efendi ile birlikte görev yapan Teğmen Nuri efendinin üç saat beş dakika içinde Yeşilköy'deki Okula vardıkları Okul Müdürlüğünün telgrafından anlaşılmıştır |
Gittikçe gelişen ve askeri bakımdan önemi artan havacılığın bizde oluşan gelişmeye doğru atılan bu ilk adımın başarıyla sonuçlanması ne derece öğünme ise bunu denemeye istekli olanların medeni cesaretleri ve ahlaki metanetlerinin de o derece ödüllendirmeye layık oldukları anlaşılmaktadır. Diğerlerine istek ve gayret olmak üzere söz konusu kişilerin onar lira para ile ödüllendirilmelerinin uygun olacağı düşünüldüğünden onayınıza ve emirlerinize sunulur. |
|
9 ncu Kolordu
Komutanı |
|
Mehmet Ali
|
|
|
Pilot
Teğmen
Nuri'nin
bu
seyahatinden
bir kaç
gün
sonra
Pilot
Yüzbaşı
Salim de
uzun bir
uçuş
yapmıştır. |
Kırklareli'nden
Yeşilköy'e
dönen
Yüzbaşı
Salim
yanında
rasıt
olarak
Kurmay
Yüzbaşı
Kemal
olduğu
halde
Yeşilköy
yönünde
uçuyorlardı.
Hava çok
kapalı
ve alçak
bulutlarla
da dolu
olduğu
için 15
derece
bir
pusula
sapması
ile
Marmara
denizini
aşarak
Manyas
taraflarına
inmişler
ve
indikleri
yere
yakın
bir
köyde
geceledikten
sonra
ertesi
sabah
Bandırma'ya,
oradan
da
Yeşilköy'e
uçmuşlardır.
Bu
suretle
ilk defa
olarak
bir gün
arayla
birincisinde
bilmeyerek,
ikincisinde
bilerek
Marmara
denizi
Türk
havacıları
tarafından
ilk defa
aşılmıştır. |
Sonunda 29
Eylül
1913
yılında
Balkan
Savaşı
sona
ermişti.
Avrupa'da
havacılık
durmadan
ilerliyordu.
Ordumuz
havacılığının
da
Avrupalılarla
beraber
yürümesi
gerekiyordu.
Bunun
için bol
malzeme,
çok uçuş
ve iyi
bir
teknik
şarttı.
Bunların
hepsi
para ile
olacak
şeylerdi.
Küçük
bir para
ile
havacılığın
yürümeyeceğini
anlayan
Kurmay
Albay
Süreyya
(İLMEN)
Fen
Birlikleri
Genel
Müfettişliğine
verdiği
bir
raporda: |
"Osmanlı
ordusunda
uçak ve
balonculuğun
gelişmesi
için
'donanma
ve milli
savunma'
yardımlarından
bir
miktarının
balon ve
uçaklar
için
ayrılmasının
usul
haline
getirilmesi"
istenmektedir. |
İkinci
meşrutiyetin
ilk
yıllarında
yüksek
sevk ve
idare
bakımından
önemli
bir
konusu
üzerinde
oldukça
önemli
tartışmalar
yapıldı. |
İmparatorluk
hudutlarının
binlerce
kilometrelik
bir
kısmı
denizlerle
çevrilmişti.
Balkan,
Anadolu
ve Arap
yarımadaları
üzerinde
yayılmış
olan
imparatorluğun
birliğini
korumak
için
kuvvetli
bir
donanmaya
ihtiyaç
vardı.
Donanmanın
kurulması
için
paraya;
hem de
pek çok
paraya
ihtiyaç
vardı.
Devletin
cılız
bütçesi
ile ordu
ve
donanmanın
aynı
zamanda
canlandırılması
imkân
dışında
idi. |
Yine
milletin
vatan
sevgisine
başvuruldu.
Yardım
toplamak
için
donanma
cemiyeti
kuruldu
ve
toplanan
para ile
o
zamanın
en
kudretli
muharebe
kruvazörlerinden
olan
Sultan
Osman,
Fatih ve
Reşadiye
kruvazörleri
satın
alındı
(Birinci
Dünya
Savaşının
başlaması
üzerine
İngiltere'de
yapımı
biterek
Türklere
teslim
edilmek
safhasında
olan bu
gemilere
İngilizler
el
koyduğundan
donanmaya
katılamamışlardır.).
Fakat iş
bu
kadarla
kalmıyordu.
Donanmanın
barınması
için
limanlar,
bu
limanları
memleket
içine bağlıyacak demiryollarına da ayrıca
gereksinim vardı. |
Bunlara ek
olarak
kara
ordusunun
doğudan
batıya
veya
aksi
yönde
nakli,
erzak ve
cephanenin
gönderilmesi
için
yurdu
baştanbaşa
kat
edecek
demiryollarına
ve
karayollarına
lüzum
vardı ve
bu
gereksinim
o kadar
büyük ve
kapsamlı
idi. |
Daha
kuvvetli
bir
düşman
karşısında
donanma
hareket
serbestliğini
kaybederse
ne
olacaktı.
Donanmadan
önce
yurdu
demiryolları
ile bir
çelik ağ
gibi
örmek
daha iyi
bir
düşünceydi.
Bu
suretle
düşmana
karşı
her
yerde
gereken
kuvvetleri
toplamak
mümkün
olabilirdi. |
Çok
kuvvetli
bir
donanma,
deniz
üsleri,
tersaneler
yapacak
yerde
önceden
demiryolu
ağını
kurmak
daha iyi
idi.
Fakat
ikinci
meşrutiyetin
ilanından
sonra iş
başına
geçen
hükümetler
herhangi
bir
programı
tatbik
edecek
zamanı
bulamadılar.
Birbiri
ardına
İtalyan
ve
Balkan
Savaşlarına
girmeye
zorlandılar. |
Sudan
kalkıp
inen
uçaklar
henüz
Türkiye'ye
gelmemişti.
Kurmay
Albay
Süreyya
3 Kasım
1913 gün
ve
İkinci
Şube
1100
sayılı
raporu
ile bir
deniz
uçağının
alınmasını
istemişti.
|
"Sözünü
yerine
getiremediğinden
dolayı
Bristol
fabrikasından
geriye
alınan para
ile
Hidroplân
denilen
deniz
uçaklarından
bir
tanesinin
satın
alınması,
halen
uçaklarımız
arasında bu
cinste uçak
bulunmaması
sebebiyle
uygun
görülmekte
olduğundan
lütfen
arzımın
kabulü...." |
1910
senesi 28
Mart'ında
ilk defa
olarak bir
uçak sudan
havalanmayı
ve uçuşu
bitirdikten
sonra suya
inmeyi
başarmıştı. |
Hanry Farbri isminde bir mühendis
tarafından yapılan ve yine kendisi
tarafından uçurulan bu uçağın uçuşunu
takip eden günlerde birçok firma deniz
uçağı yapmaya başladı. |
1912'den
itibaren
Monako,
Saint Malot,
Thames, Escout havacılık toplantılarında
deniz uçakları için özel yarışlar
düzenlendi. Bu suretle deniz havacılığı
da karadaki gibi insanlığın işine yarar
bir hale girdi. |
İlk defa
olarak
Türkiye'ye
1914
senesinde
bir Curtis uçağı gelmiştir. |
Havacılarımız
Yeşilköy'de
nispeten
daha uygun
şartlar
altında
çalışmaya
başladılar.
Uçaklar için
hangar,
tamir için
atölye
vardı. Bütün
sanatkârlar
oraya
toplanmıştı.
Noksan
birçok
malzemenin
İstanbul'da
bulunması
mümkündü. Havacıların
yatacak,
dinlenecek
daha uygun
yerleri
vardı ve
kendi
uçaklarına
da artık
alışmışlardı. |
Bu şartlar
altında
havacılarımız
uçuşla
meşgul
oluyor, tek
uçak
uçuşundan
sonra iki
uçak bir
arada kol
uçuşu
yapılıyor,
bunda da
melekeleri
artınca üçlü
filo uçuşuna
başlıyorlardı. |
İşte 14
Kasım
1913'de
havacılarımızın
filo ile
Yeşilköy -
Edirne
gidiş-geliş
seyahatin
başarmaları
bu
çalışmaların
bir
sonucudur. |
Filo olarak uçan
havacılarımız
şunlardı: |
Birinci uçakta
Pilot Yüzbaşı
Fesa |
İkinci uçakta
Pilot Üsteğmen
Fethi |
Üçüncü uçakta
Pilot Üsteğmen
Fazıl
|
|
|
Takip edilen
uçuş güzergâhı: |
Yeşilköy -
Büyükçekmece -
Silivri - Çorlu
- Lüleburgaz -
Babaeski -
Havsa |
|
|
Filo
öğleden önce
Yeşilköy'den
hareket
ederek çok
bulutlu bir
havada bir
saat 50
dakikada
Edirne'ye
gelerek yere
inmişlerdi. |
Öğle
yemeğinden
sonra saat
14.00'da
Edirne'den
kalkan
havacılarımız
saat
16.20'de
Yeşilköy'e
inmişlerdi. |
14 Kasım
1913'de 400
kilometreden
fazla uçuş
yapılmıştı.
Hava çok
bulutlu
olduğundan
saatlerce
bulut
üstünde
takdire
layık bir
şekilde
uçulmuştu. |
17 Kasım
1913 gün ve
2105 sayılı
raporu ile
Kurmay Albay
Süreyya
(İLMEN)
havacılık
yayını için
girişimde
bulunmuştu. |
"Balon ve
havacılık
kuruluşumuzun
henüz
başlangıcında
olduğumuz
bilinmektedir.
Gelecekte
birçok balon
ve uçak
bölüklerimiz
olacağı da
tabiidir.
Şimdiye
kadar bu
sınıfa
katılan ve
ileride
katılacak
olan
subayları,
balon ve
havacılık
konusunda
Avrupa'da
her dakikada
meydana
getirilen
gelişmelerden
haberdar
edecek olan
havacılık
adı altında
ve şimdilik
yeter
miktarda bir
derginin
yayınlanmasına
emir
verilmesini
pek uygun
bulmaktayım.
Bu dergiye
ordu
subayları ve
hatta
sivillerin
dahi balon
ve uçaklar
hakkında bir
fikir
edinmek
amacıyla
abone
olmaları
mümkün
olduğu gibi
uçak ve
baloncu
subaylarımız
da icra
edecekleri
tecrübeler
için bu
dergide
bizzat yayın
yaparak
diğer
arkadaşlarını
kendi
tecrübelerinden
haberdar
edeceklerinden
balon ve
havacı
subaylarımızın
gelişmeleri
yönünde çok
fazla hizmet
edeceği
açıktır. Bir
senelik
masrafı da
50 Osmanlı
lirasını
geçmez
düşüncesindeyim.
Bu miktarın
bir kısmının
abone
dolayısıyla
alınmasına
bile bu
fedakârlık
pek az bir
şeydir. |
Durumun
incelenerek
uygulanması....." |
Savaştan
sonra
Avrupa'dan
Türkiye'ye
birçok
yabancı
havacı
gelmeye
başladı.
Fransız,
Alman ve
İngiliz
havacılarından
başka Rus ve
Bulgar
havacılarının
da serbestçe
Çatalca ve
Çanakkale
gibi
bölgelerimizin
üzerinde
uçması ve
buralardaki
tahkimat
şebekesinin
bu uçaklarda
bulunan
şahıslar
tarafından
görülüp
tespit
edilmesi ve
hatta
fotoğraflarının
bile
çekilmesi
mümkün
olduğundan,
diğer Avrupa
ülkelerinde
olduğu gibi
memleketimizde
de yasak
bölgelerin
ayrılması ve
ilan
edilmesi
Kurmay Albay
Süreyya
tarafından
önerilmiş ve
9 Aralık
1913'de bu
konuda bir
harita
basılarak
ilgililere
dağıtılmıştı. |
|