|
2. BİRİNCİ DÜNYA
SAVAŞI'NIN SONA ERMESİ: |
|
|
a. Birinci Dünya
Savaşı'ndan Sonra Türkiye'de Havacılık: |
|
|
(1) Ateşkes
Antlaşması Öncesi Genel Durum:
|
|
Bulgarların 29 Eylül 1918 tarihinde Müttefiklerle
ateşkes anlaşmasını
imzalaması sonucu, Trakya ve
Boğazlar bölgesi düşman
ordularına tamamen açılmış
oldu. Osmanlı
İmparatorluğu'nun Almanya
ile olan irtibatı kesildi.
İstanbul ve Boğazların
korunması için Trakya'da
yeni bir cephenin süratle
kurulması gerekliliği doğdu.
Doğuda, Osmanlı Ordusu
Filistin'den Toroslar'a, Irak'ta ise
Musul'a kadar geri çekilmişti. Bu şartlar altında savaşa devam etmek
anlamsızdı. |
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Woodrow
Wilson, 8 Ocak 1918'de bir bildiri yayınlayarak, "Milletlerin
serbest olarak kendilerini idare edeceklerini ve geleceklerini
kendilerinin tayinde hür olacaklarını" vaat etmişti. |
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Wilson'un barışın
temel ilkelerini belirtmek
üzere yaptığı 14 maddeden
oluşan bu açıklama Wilson'un
14 maddesi veya Wilson
Prensipleri Bildirisi olarak
geçer. Bu ilkelere inanan
Osmanlı Hükümeti 5 Ekim
1918'de tarafsız
devletlerden İsviçre ve 12
Ekim'de de İspanya'nın
aracılığıyla Amerika
Başkanı'na başvurarak barış
isteğinde bulundu. Bu isteğe
herhangi bir cevap
alınamadı. 12 Ekim 1918'de
Talat Paşa Hükümeti çekildi ve
14 Ekim'de Ahmet İzzet Paşa yeni Osmanlı
Hükümeti'ni kurma görevi
aldı. |
|
(2) Mustafa
Kemal Paşa'nın İstekleri: |
|
Kabinenin kurulması için harcanan çabalar boşa
gidiyordu. Tevfik Paşa'nın
Talat Paşa yerine
Başbakanlığa getirilmek
istendiğinde karşılaştığı
güçlükleri görmüş olan
Mustafa Kemal Paşa 14 Ekim
1918'de Başyaver Naci'ye bir
telgraf göndererek, Osmanlı
ordularının savaş gücünü
kaybetmiş olduğunu, düşman
baskısının gün geçtikçe
arttığını, bu sebepten hemen
barışa gidilmesini, aksi
takdirde yurdun baştanbaşa
kaybedilmesi olasılığı
bulunduğunu belirtti.
Başbakanlığa İzzet Paşa'nın
getirilmesini yeni bakanlar
kurulu tarafından kendisi
ile birlikte Fethi, Tahsin,
Rauf, Azmi ve Canbolat beyler ile Şeyhülislam olarak Hayri Efendi'nin alınmasını
ve isteğini padişaha duyurulmasını istedi. Dileği yerine
getirilmişti. |
Rauf Orbay Bahriye Nazırı olarak kabineye girdi.
Sadrazam Ahmet İzzet Paşa; Küttülamare'de
esir edilen, sonraları Büyükada'da enterne edilen ve çok rahat bir
yaşantı içinde adeta misafir işlemi gören General Townsend ile bir
görüşme yaparak kendisinin sulh için aracılık yapmasını istedi.
Townsend bu öneriyi kabul etti. Derhal yola çıkılarak, İngiliz
Akdeniz Filosu Komutanlığına gönderildi. Türklere karşı sempati
duyan Townsend barış için geniş faaliyette bulundu. Bunun sonucu
olarak İngiliz Komutanlığı ateşkes antlaşması yapmak üzere bir Türk
Heyeti'nin Limni Adası'nın Mondros limanına gelmesini istedi. |
|
(3) Barış
Antlaşması İçin Seçilen Türk Heyeti:
|
|
Bahriye Nazırı Rauf (Orbay) 'ın Başkanlığında
Dışişleri Müsteşarı Reşit Hikmet Bey ve Kurmay Yarbay Sadullah Bey
ve heyet kâtibi Ali Bey (Türkgeldi)'den kurulu heyet Peyki Şevket
kruvazörü ile Bandırma'ya, oradan da trenle İzmir'e geldiler.
Muzaffer adlı römorkör ile gidip liman açıklarında bekleyen
Liverpool isimli İngiliz kruvazörüne binerek
Mondros'a hareket ettiler. |
27 Ekim 1918 sabahı İngiliz Akdeniz Donanma Komutanının
sancak gemisi Agamemnon zırhlısında, Amiral Arthur
Calthrope'la görüşmelere başlandı. 1908
yılında donanmaya katılan Agamemnon zırhlısı Şubat 1915'de Lord
Nelson isimli savaş gemisi ile Çanakkale'ye gönderilmişti. |
Müttefik teklifleri çok ağırdı, özellikle önerinin 7 nci
maddesi Müttefiklere,
emniyetlerini tehlikede
gördükleri anda her
stratejik bölgeyi işgal etme
hakkını tanıyordu. Ancak
itiraz edecek durumda
olmayan Türk heyetinin buna
karşı çıkması imkânsızdı.
Ayrıca, İngilizler çok nazik
davranıyorlar, İstanbul'un
işgalinin asla söz konusu
olamayacağına dair sözlü
güvence vermekten
kaçınmıyorlardı. Son anda
müttefikler safına geçmiş
olan Yunanistan'ın, deniz ve
kara kuvvetlerinin İzmir ve
İstanbul'a gönderilmesi de
düşünülmüyordu. |
Görüşme esnasında İngiliz Amiralinin: "Marmara'da Alman
denizaltıları faaliyettedir.
Acaba bunları izleyecek
uçaklarımıza sizin
hangarlarınızdan istifade
ederek keşif uçuşları
yaptırabilir miyiz?"
tarzında aşırı kibar ve
samimi olmayan soruları da
dikkat çekicidir. |
Rauf Bey cevap olarak: "Mütareke yapılınca Alman
denizaltılarının harekâtı
hemen durdurulacaktır.
Hangarlardan yararlanma
konusunu sonra konuşuruz"
demişti. |
Ateşkes antlaşması taslağında çeşitli ağır maddeler
olmasına rağmen, Türk heyeti
Osmanlı İmparatorluğu
hudutları içindeki; Alman,
Avusturya-Macaristan uyruklu
asker ve sivil şahısların
müttefiklere teslimini
öngören 19 ncu maddeye
şiddetle karşı çıkmıştı. Bu
madde, "Bu şahıslardan,
yakın yerlerde bulunanların
bir ay içinde, uzak
yerdekilerin ise bir aydan
sonra en kısa zamanda
Osmanlı topraklarından
çıkmaları gerekir." şeklinde
değiştirildikten sonra kabul
ettirilmişti. |
|
(5) Mondros
Ateşkes Antlaşması: |
|
Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışının belgesi
sayılabilecek olan bu
ateşkes antlaşması 30 Ekim
1918'de İstanbul'un da onayı
ile imzalandı. Aynı gün
Mustafa Kemal Paşa "Yıldırım
Ordu Grubu Komutanlığına
Adana'ya atandı".
Osmanlı'nın 16 Ekim 1914'de
katıldığı Birinci Dünya
Savaşı 30 Ekim 1918'de sona
ermişti. Dört yıl süren
savaş sonunda imzalanan
Mondros Ateşkes Antlaşması
25 maddeden oluşuyordu.
Bunlardan bazıları özetle: |
— Boğazlar açılacak
ve Müttefikler tarafından
işgal edilecekti. |
—Sınırların denetlenmesi ve iç düzenin korunması içen
gerekli olan birlikler
dışında Türk ordusu terhis
edilecek, Donanma
Müttefiklere teslim
olacaktı. |
—Müttefikler, kendi
güvenlikleri gerektirirse
herhangi bir yeri işgal
edebileceklerdi. |
—Türk limanları, tersaneler, Toros tüneli, telgraf ve
posta merkezleri ve
demiryolları denetlenecekti. |
—Türk Hükümeti bütün
Alman ve Avusturya
uyrukluları bir ay içinde
sınır dışı edecekti. |
|
(a)
İngiliz İşgaline Uğrayan İller: |
|
Yukarıda üçüncü maddede yer alan hükme uyularak 3 Kasım
1918'de önce Musul, daha
sonra Batum, Samsun ve Merzifon
İngilizler tarafından işgal edildi. |
Osmanlıları Birinci Dünya Savaşına sokmaktan sorumlu
tutulan Talat, Enver ve
Cemal Paşalar felakete
sürüklendiğini
izledikleri Türk
milletini terk ederek
2/3 Kasım'da Alman
Elçiliğinin Loreley isimli vapuru ile yurt dışına kaçtılar. 9
Kasım 1918'de Almanya'da Kayser II nci Wilhelm tahttan indirildi. 11
Kasım 1918'de Almanya teslim oldu. Böylece Birinci Dünya Savaşı sona
ermişti. 11 Kasım 1918'de Başbakan İzzet Paşa istifa etmiş ve yerine
Padişah tarafından Tevfik Paşa getirilmişti. |
Mondros Ateşkes Antlaşması hükümlerinin yürürlüğe
girmesi ile İtilaf
Devletleri 6–12 Kasım
1918 tarihleri arasında
Çanakkale Boğazı
istihkâmlarına (top
mevzilerine) el
koydular. |
7 Kasım 1918'de İstanbul'a ilk defa iki İngiliz subayı
geldi. Bunlar Harbiye ve
Bahriye Bakanları
katında irtibat subayı
olarak
görevlendirilmişlerdi. |
8 Kasım 1918'de Fransız subayları Arian isimli
gemiden Galata rıhtımına çıkıp Fransız elçiliğine gittiler. Bu
subayların Müttefik bayrakları ile süslenmiş olan Beyoğlu
sokaklarından geçişlerinde azınlıklar büyük gösterilerde
bulunmuşlardı. 10 Kasım 1918'de İstanbul'a Gory ve Vauğu adlı iki
İngiliz generali ile Bunoust adındaki Fransız geldi. Ertesi gün
İngiliz diplomat D. G. Hogarth; "Bundan sonraki Osmanlı Devleti,
Bursa hükümet merkezi olmak üzere bütün Anadolu'yu içine almalı,
fakat İzmir ile altı vilayet bu sınır dışında bırakılmalı" demişti.
13 Kasım 1918'de 22'si İngiliz, 12'si Fransız, 17'si İtalyan ve
dördü Yunan savaş gemilerinden oluşan 55 parçalık Müttefik donanması
Marmara'yı geçerek Dolmabahçe (sayfa 4 sağ alt resim) önünde
demirledi. Bir Türk heyeti Amiral gemisine giderek gelenlere
"Osmanlı Hükümeti adına hoş geldiniz" demiş, gelen gemiler arasında
Yunan gemilerinin de bulunması üzüntüyü bir kat daha arttırmıştı. |
Müttefik donanması ile birlikte İstanbul'a Yunan
gemilerinin de
geleceğini daha önce
duymuş olan Osmanlı
Hükümeti Amiral Calthrope'a başvurarak daha önce Yunanlılar hakkındaki
sözlerini hatırlatmış ve kendisinden sözünde durmasını istemişti.
Fakat Amiral'den Hükümetimden emir aldım, Yunan gemilerinin gelişini
önleyemiyorum cevabı alınmıştı. |
Gelen donanmadan 3500 kişilik bir kuvvet karaya
çıkarıldı. 2000 kişi
Beyoğlu'ndaki kışlalara,
yabancı okul ve
hastaneler ile bazı özel
binalara yerleşti. |
Müttefik Kuvvetlerin Komutanı Sir Henry Maitland
Wilson Beyoğlu'ndaki İngiliz Kız Okulunu karargâh olarak seçti.
İngiliz Generali George Milne (sayfa 5 sol üst resim) 27 Kasım
1918'de İstanbul'a geldi. İstanbul'da Müttefiklerin, Türk halkına
karşı tutumları İtalyanlar hariç genellikle sert ve kaba idi. Fakat
tarih boyunca Osmanlıların saygı ve sempatisini kazanarak birçok
defa yardımlarını görmüş, himayeleri sağlanmış olan Fransızların
davranışları büsbütün kötü idi. Onların davranışlarında, sanki
kendilerine yüz yıllar boyu zulüm yapan bir milletten öç alma hali
vardı. Fransız Generali Frauchet D'Esperey (sayfa 5 ortadaki resim)
ilk defa 23 Kasım 1918'de İstanbul'a geldi. D'Esperey ikinci defa
gelişinde Beyoğlu'na doğru bir zafer alayının tertiplenmesini
istemişti. Bindiği beyazı atı, iki yanında bulunan iki siyahî
tarafından çekiliyordu. (sayfa 5 sol alttaki resim) Napolyon'da bile
bulunmayan mağrur pozlarla sevilmeyen bir kişiliğe sahipti. İngiliz
Başbakanı Lloyd George, Franchet D'Esperey için "mümtaz bir general
olmakla beraber son derece nezaketsizdi" diyerek doğru bir tarifini
yapmıştı. |
|
(c) Fransız ve
İngiliz İşgaline Uğrayan Yerler: |
|
6 Aralık 1918'den itibaren, Maraş, Urfa, Kilis ve Antep
Fransız-İngiliz
kuvvetleri tarafından
işgal edildi. Karadeniz
kıyılarında ise Pontus
Rum çeteleri yeniden
faaliyete geçti. Doğuda;
Kafkasya'da
(Fransız-İngiliz işgal
bölgesi) Sovyet
sınırları içinde bulunan
Ermeni Hükümeti de doğu
illerimizi ile geçirmek
için hazırlıklara
başlamıştı. Mondros
Ateşkes Antlaşması
müttefiklerin çok kötü
uygulamaları ile Osmanlı
İmparatorluğu için ağır
bir antlaşmaya dönüştü.
Mayıs 1919'da Ana Yurdun
büyük bir bölümü yabancı
kontrolü altında idi.
|
Bütün bu haksız işgaller karşısında Türk Milleti'nin
tepkisi; Bütün bu
müstevlilere karşı top
yekûn savaşmak ve
özgürlüğünü zorla almak
olacaktır. Bu sırada
başarısızlığı ile ün
yapmış olan Damat Ferit
4 Mart 1919'da Tevfik
Paşa yerine ilk defa
sadrazamlığa atandı. |
Damat Ferit Paşa, Sultan Vahideddin'in kız kardeşi
Mediha Sultan ile evli idi. Padişah tarafından sevilmezken daha
sonraları padişahın en güvendiği kişi haline geldi. |
|
(6) Mondros
Ateşkes Antlaşması Öncesi Türk Hava
Kuvvetleri: |
|
|
(a) Osmanlı
Hava Birlikleri Ve Yerleri: |
|
Birinci Dünya Savaşı "Türk Hava Harekâtı”nda
belirtildiği gibi
Birinci Dünya Savaşı'nda
Türk Hava Kuvvetleri
17 Tayyare Bölüğünden
oluşuyordu. Almanya'dan
bir miktar yeni uçak
gelmiş olmasına rağmen
gerek cephedeki ve
gerekse cephe
gerisindeki uçaklar çok
yıpranmış durumda idi.
Hava birliklerinde
bulunan yabancı
personelin bir ay içinde
Türkiye'yi terk etmeleri
anlaşma gereği idi. |
|
TAYYARE BÖLÜKLERİ VE YERLERİ |
|
|
Bulunduğu Yer
: |
|
1 nci Tayyare Bölüğü |
Çanakkale |
|
2 nci Tayyare Bölüğü |
Irak |
|
3 ncü
Tayyare Bölüğü |
Filistin Cephesi |
|
4 ncü
Tayyare Bölüğü |
Filistin Cephesi |
|
5 nci Tayyare Bölüğü |
İzmir |
|
6 ncı Tayyare Bölüğü |
Çanakkale |
|
7 nci
Tayyare Bölüğü |
Erzurum |
|
8 nci
Tayyare Bölüğü |
Erzurum |
|
9 ncu
Tayyare Bölüğü |
İstanbul |
|
10 ncu
Tayyare Bölüğü |
İstanbul |
|
11 nci
Tayyare Bölüğü |
İstanbul |
|
12 nci Tayyare Bölüğü |
İzmir |
|
13 ncü Tayyare Bölüğü |
Irak |
|
14 ncü Tayyare Bölüğü |
Filistin Cephesi |
|
15 nci Tayyare Bölüğü |
Uzunköprü |
|
16 ncı Tayyare Bölüğü |
Sinop |
|
17 nci Tayyare Bölüğü |
İstanbul |
|
|
|
Almanların ayrılmasıyla Çanakkale'deki 1 nci ve 6 ncı Tayyare Bölükleri (av) bir süre iskelet halinde bırakıldı. Daha
sonra bu iki bölük ve Uzunköprü'deki 15 nci Tayyare Bölüğü ile
beraber İstanbul'a getirildi. İzmir'deki 5 nci ve 12 nci Tayyare
Bölükleri (av) birleştirildi. |
Filistin Cephesi'nden çekilen 3 ncü, 4 ncü ve 14 ncü
Tayyare Bölükleri
uçaklarını
kurtaramamışlardı. Ancak
personel ve
kurtarabildikleri kadar
yer araçları ile
Konya'ya gelip
üslendiler. Alman Paşa
Tayyare Bölüklerinden
kaçırılarak Adana ve
Mersin'e getirilebilen
uçaklar da Konya'ya
gönderildi. Irak'ta 2
nci ve 13 ncü Tayyare
Bölükleri uçakları ile
beraber çekilerek
Musul-Mardin ve
Diyarbakır yolu ile
Elazığ'da toplandılar. |
Erzurum'da bulunan 7 nci ve 8 nci Tayyare Bölükleri
yerlerinde kaldı. Bu
bölüklerin elinde
Ruslardan alınan uçaklar
da bulunuyordu. Batum'daki 16 ncı Tayyare Bölüğü ile
Karadeniz Bölgesinde görev alacak 9 ncu, 10 ncu, 11 nci ve 17 nci
Tayyare Bölükleri daha yola çıkamadığından lağvedildiler. Deniz
Tayyare Bölüklerinden; İzmir'deki 1 nci Bölük yerinde bırakıldı. 2
nci Bölük daha önce kaldırılmıştı. Yeşilköy fenerinin doğusundaki
deniz uçak okulu ve istasyonunun uçak ve malzemeleri Bahriye
Bakanlığının Haliç'deki deniz ambarlarına taşınmıştı. |
|
(b) Deniz
Tayyare Bölükleri: |
|
Osmanlı Deniz Tayyare Bölükleri; İzmir, Zonguldak, Batum ve Yeşilköy Tayyare Okulunda idi. |
Alman Deniz Tayyare Bölüğü; Karadeniz Boğazı'nda
Kavak'ta idi. Personeli
Almandı ve Türk irtibat
subayları vardı. |
Birinci Dünya Savaşı'nda Türk Hava Kuvvetleri 450 uçağa
sahip olmuş veya
kullanmıştı. Bunun
150'si (300–305
numaralı) Alman Paşa
Tayyare Bölüklerinin
uçakları idi. |
|
1918 YILINDA
PAŞA TAYYARE BÖLÜKLERİ |
|
Bölük Numarası : |
İlk Konuş Yeri : |
300 ncü Tayyare Bölüğü |
Samah |
301 nci Tayyare Bölüğü |
Cenin |
302 nci Tayyare Bölüğü |
Volthayır
Ceyda |
303 ncü Tayyare Bölüğü |
Cenin |
304 ncü Tayyare Bölüğü |
Afule |
305 nci Tayyare Bölüğü |
Der'a |
|
Alman Silahlı Kuvvetleri'nden Osmanlı Ordusu'na Alman
Hava Kuvvetleri desteği
olan Paşa Tayyare
Bölükleri 175'i subay
olmak üzere toplam 190
uçucu, 1400 teknik ve
diğer personelden
oluşuyordu. |
Deniz Tayyare Bölüğünde 12'si subay olmak üzere toplam
25 uçucu, 70–80 teknik
ve diğer personel
bulunuyordu. 3 ncü Deniz
Tayyare Bölüğü de
dağıtıldı. Tamamen Alman
yapısı, eğitim-keşif ve
bombardıman tiplerinde
olmak üzere 17 deniz
uçağı mevcuttu. |
|
(c) Alman
Havacıların Yurtlarına Dönüşleri: |
|
Mondros Ateşkes Antlaşmasının 19 ncu maddesi esaslarına
uygun olarak Alman
havacıları
yurtlarına dönmeye
başladılar.
Irak Cephesi'nde
bulunan 2 nci ve 13
ncü Tayyare
Bölüklerindeki Alman
havacıları; Doğu
Anadolu'yu, güneyden
kuzeye aşarak
Samsun'a, oradan da
gemiyle İstanbul'a
geçtiler. Diğer
bölgelerden gelen
Alman havacıları
toplanarak, Müttefik
filoları İstanbul'a
gelmeden evvel,
Karadeniz yolu ile
Rusya üzerinden
oldukça maceralı bir
yolculuktan sonra
Almanya'ya
dönebildiler.
Anadolu Kavağı'ndaki
Alman Deniz Tayyare
Bölüğü personelini Odessa
yolu ile Almanya'ya gitmeden önce uçaklarını yaktıkları öğrenildi.
Filistin ve diğer uzak cephelerden İstanbul'a gelenler ise
İstanbul'a giren müttefikler tarafından önce Kadıköy, sonra
Büyükada'da enterne edildiler. Şubat 1919'da İstanbul'a gelen Alman
bandıralı Asgard gemisine bindirilip, Mart sonunda Almanya'nın
Wilhelmshaffen limanına gönderildiler. Birinci Dünya Savaşı
süresinde Türk Hava Kuvvetleri'ne komuta etmiş olan Binbaşı Serno da
yurduna döndü. |
|
(d) Binbaşı Erich SERNO'nun Anıları: |
|
Binbaşı SERNO anılarında dört sene Türkiye'de
birlikte görev yaptığı Türk havacıları için şu satırları yazmıştır;
"Almanlar ve Türkler arasındaki ortak çalışma, örnek bir mesai idi.
Hiçbir güçlüğe uğramadan devam etti. Aralarında gerçek bir
arkadaşlık kurulmuştu. Türk havacıları, Alman dostlarının yabancılık
ve acemiliklerinden doğan sıkıntı çekme durumlarında yardımcı
olabilmek için kendi rahat ve huzurlarını bozarak dostlarının
yüklerini hafifletebilmişlerdir. Bu arada Almanların teknik bilgi ve
malzeme üstünlüklerini de takdir etmişlerdir. Savaş süresince,
gayret, heves ve adeta aşkla çalışan birçok Türk havacısı, havacılık
bilgilerine tam manasiyle sahip oldular. Bazıları av pilotu olarak
çok iyi yetiştiler. Diğer kısmı ise mükemmel sayılacak keşif
faaliyetlerinde Alman arkadaşlarından hiçte geri kalmadılar." Kendilerine komuta eden bir
kişinin bu sözleri, bazıları tarafından, yanlış bir hükümle acemi
sayılan, küçümsenen, Birinci Dünya Savaşı'nın Türk pilot ve
rasıtlarının hakkını verme bakımından çok kıymetlidir. Osmanlı
Ordusu subay mevcudunun az oluşu nedeniyle Türk subaylarından pilot
yetiştirilemediği, Almanların bu konuda kıskanç davrandıkları bir
vakadır. En küçük bir paye, şeref Almanların, en küçük
başarısızlığın sebebi, suçlusu ise Türklerdir. |
|
Binbaşı Erich SERNO |
|
Alman-Türk karma birliklerinde Bölük Komutanları Alman
subayları olduğundan
yeni uçaklar Alman
pilotlara tahsis
ediliyordu. İstanbul
savunmasında 9 ncu
Tayyare Bölüğündeki
yeni Fokker D–7 tipi
uçakla Alman
pilotlar uçarken
Fazıl'a eski
Albatros D–3,
Vecihi'ye Neuport tipi eski uçak verilmişti. Savaş Alman ve
Osmanlı'ların aleyhine gelişince, Alman pilotların moralleri
bozulmuş ve uçuştan kaçtıkları izlenmişti. |
|
(7) Mondros Ateşkes Antlaşması Sonrası Türk Hava Kuvvetleri:
|
|
Aralık 1918'de Osmanlı Devleti savaştan barış durumuna
geçerken Mondros
Ateşkes Analaşması
hükümleri gereğince,
bazı kuralar ve
yedek subaylar
derhal terhis
edilmişlerdi. Eylül
1919'da kolordu
sayısı da sekize
indirilmişti. Her
kolorduya bir uçak
bölüğü verilmesi
kararlaştırıldığından
uçak bölüklerinin
sayısı da sekize
indirilmişti. |
İstanbul, İzmir,
Konya ve Erzincan'da
ikişer Bölüklü
tayyare
istasyonlarının
kurulması planlandı. |
|
(a) Eylül
1919 Türk Kara Kuvvetleri Kuruluşu: |
|
Başkomutan |
Harbiye Başkanlığı |
Genelkurmay
Başkanlığı
|
|
|
Kolordular:
|
Yerleri:
|
1 nci Kolordu
|
Edirne |
3 ncü Kolordu |
Sivas |
12 nci Kolordu |
Konya |
13 ncü Kolordu |
Bandırma |
14 ncü Kolordu |
Erzurum |
15 nci Kolordu |
Ankara |
20 nci Kolordu |
İstanbul |
25 nci
Kolordu |
Diyarbakır |
|
|
Bağımsız Tümenler: |
Yerleri: |
56 ncı Tümen |
Bursa |
57 nci Tümen |
Çine |
|
Tayyare bölük sayısında yapılan indirime rağmen planlanan başarılamadı,
çünkü kadrolar çok
eksikti. Bu defa, 22
Aralık 1918 tarihli
emirle; Hava
Kuvvetlerinin
Yeşilköy'ün 1
nci sınıf, İzmir ve
Erzincan'ın 2 nci
sınıf istasyon
olarak
teşkilatlanması
planlandı. Eldeki
kuvvetler yeniden
düzenlenerek her
istasyon emrine
ikişer bölük tahsis
edildi. Tayyare
bölüklerinin sayısı
da altıya indirildi. |
Yeni düzenlemeye göre kurulması planlanan bölüklerin,
Birlik ismi, Pilot
Subay
ve Astsubay/Sivil
Pilot olarak hazır
mevcutları aşağıda
görülmektedir. |
Birlik İsmi |
Rasıt Subay |
Pilot Subay
|
Pilot
Astsubay/Sivil (x) |
Yeşilköy
Tayyare İstasyonu |
11 |
3 |
4 |
Erzincan
Tayyare İstasyonu |
3 |
1 |
2 |
İzmir
Tayyare İstasyonu |
3 |
- |
2 |
1 nci
Tayyare Bölüğü |
4 |
1 |
2 |
2 nci
Tayyare Bölüğü |
4 |
2 |
3 |
4 ncü
Tayyare Bölüğü |
4 |
2 |
3 |
5 nci
Tayyare Bölüğü |
5 |
1 |
3 |
7 nci
Tayyare Bölüğü |
5 |
1 |
2 |
8 nci
Tayyare Bölüğü |
5 |
- |
3 |
Toplam |
44 |
11 |
24 |
|
(x) Hava birliklerinde pilot olan Astsubaylar bröve
aldıklarından
sonra altı yıl
hizmet ederler ve
terhislerini hak
ederlerdi. Arzu
edenler sivil pilot
olarak hava
birliklerinde
hizmete devam
edebilirlerdi. |
|
(b) Hava
Kuvvetleri Müfettişliği: |
|
Harbiye Daire Başkanlığı'na bağlı olan Hava Kuvvetleri
ile ilgili en üst
makam Hava
Kuvvetleri
Müfettişliği idi.
Müfettişlik
İstanbul'un
işgalinden evvel
Beyoğlu'nda Afrika
handa idi. İskelet
kadrosuyla Ahırkapı'da bir daireye yerleşti. Kasım
1918'de Piyade Yarbay Sadık müfettişliğe muavin olarak atanmıştı.
Bunu Piyade Binbaşı Tahsin, sonra da kısa süre ile havacılardan
Pilot Yüzbaşı Ali Rıza takip etti. Arkadaşları
arasındaki takma adı "Deli Ali Rıza" idi. 1915 yılında bir Fransız
uçağını düşürdü. 1917 yılında yetersizliği nedeniyle Yüzbaşı Ali
Rıza Hava Kuvvetleri Müfettişliğinden alınmış ve piyade sınıfına
iade edilmişti. |
|
Piyade Yüzbaşı Ali Rıza
|
|
Yeni düzenlemeye göre Konya'daki 3 ncü, 4 ncü ve 14 ncü
Bölüklerin personeli
İzmir'e gidecek,
oradaki 5 nci ve 12
nci Bölük ile
birlikte yeniden
numaralanarak 4 ncü
ve 5 nci Bölüklerden
kurulu, İzmir
İstasyonunu teşkil
edeceklerdi. İzmir
Yunanlılar
tarafından işgal
edilince nakil
durduruldu.
İzmir'deki eski 5
nci Bölüğün birkaç
hurda uçağı
Yunanlıların eline
geçti. Erzurum'daki
7 nci ve 8 nci
Bölükler Erzincan
İstasyonu'nun emrine
verilmişti. Onlar da
Erzurum'da
bırakıldılar. Netice
olarak Hava
Kuvvetlerinin barış
konumu hiç bir zaman
sabitleşmedi.
Konya'daki uçaklar
Kurtuluş Savaşı
başlangıcında milli
kuvvetler safına
geçti. Elazığ'da
bulunan 2 nci
Bölüğün birkaç uçağı
da faal olarak Milli
Kuvvetlere katıldı.
Erzurum'da bulunan 7
nci ve 8 nci
Bölükler ise,
doğudaki Milli
Kuvvetlerin
harekâtında
kullanıldı.
İstanbul'daki hava
birliklerinin durumu
daha sonra ele
alınacaktır. |
|
(c) Türkiye
Münakalatı Havaiye Cemiyeti (Türkiye
Hava Ulaştırma Cemiyeti): |
|
İstanbul'da 1919 yılı sonlarına doğru Milli
havacılığımızı
kurtarmayı amaçlayan
Türkiye Münakalatı
Havaiye Cemiyeti
(Türk Hava Ulaştırma
Cemiyeti) adlı bir
kuruluş meydana
getirilmişti.
Cemiyetin tüzüğünü; |
Yüzbaşı Fazıl Bey |
Üsteğmen Şakir
Hazım |
Pilot Fehmi (Yemenli) |
Mazlum |
Vecihi |
|
hazırlamışlardı. O zamanın Posta Bakanı olan Refik
Halil Bey de yardım etmiş ve Türk Havacılığı'nın Posta Nakliye
işleri ile kurtulabileceğine inanmışlardı. |
|
(d)
Lağvedilen Kuruluşlar: |
|
Hava Kuvvetleri Müfettişliği adı altında düzenlenen bu
yeni kuruluşta, Hava Malzeme Deposu 1919 yılı
başında Harbiye Dairesi emrine verildi.
Meteoroloji, Deniz Tayyare ve Balon birlikleri
lağvedildi. |
|
(I) Hava Rasat (Meteoroloji)
Kuruluşu: |
|
Savaş sonunda Hava Rasat (meteoroloji) Kuruluşu çok
güçlü ve geniş bir
kadro ile zamanın
modern sayılacak bir
çalışma sistemini
uygulamaktaydı.
Bulundukları yerler
ve 21 Şubat 1918
tarihinde yenilenen
istasyon numaraları
şöyleydi. |
İsim
: |
Numara
: |
İsim
: |
Numara : |
Vaniköy |
1 |
Giresun |
12 |
Edirne |
2 |
Adana |
13 |
Gelibolu |
3 |
Sivas |
14 |
İzmir |
4 |
Harput
(Elazığ) |
15 |
Kudüs |
5 |
Sinop |
16 |
Eskişehir |
6 |
Musul |
17 |
Ankara |
7 |
Mardin |
18 |
Antalya |
8 |
Şam |
19 |
Konya |
9 |
Halep |
20 |
Zonguldak |
10 |
Beyrut |
21 |
Balgat |
11 |
Muallaka |
22 |
|
Bu istasyonlarda; Teknik kadroların bir kısmını yedek
subaylar teşkil
ediyordu. Bunların
terhis edilmesi ve
Alman nezaretçi
uzmanların da
ayrılması ile teknik
kadro zayıflamıştı.
1918 yılı Aralık
ayında lağvedilen
Hava Rasat
(meteoroloji)
Müfettişliği kadro
ve araçları ile
birlikte Maarif
(Eğitim) Bakanlığına
devredildi. Yurt
içinde yayılmış
şubelerdeki araçlar;
Yerel Maarif
(Eğitim)
Müdürlüklerine, bu
müdürlüklerin
bulunmadığı yerlerde
ise, Okul
Müdürlüklerine,
İstanbul'daki
araçlar da rasathane
idaresine teslim
edildi. |
|
(II) Deniz Tayyare Teşkilatı: |
|
Almanya'da eğitilip yurda dönen deniz tayyare personeli
Yeşilköy feneri
doğusundaki Deniz
Tayyare Okulunda
öğrenci
yetiştiriyordu.
Yeşilköy İngilizler
tarafından işgal
edilince Heybeliada
Deniz Okulunda
uçuşlara devam
edildi, kısa bir
süre sonra
İngilizlerin ısrarı
üzerine bu faaliyete
son verildi.
Heybeliada'daki
sekiz deniz
tayyaresi Deniz
Kuvvetlerinden temin
edilen şarlarla
taşınırken,
Haydarpaşa
açıklarında
karşılaştıkları
fırtına yüzünden
hasar gördü. Bu
uçaklar Haliç’teki
Kasımpaşa deniz
ambarlarına kadar
zorlukla getirilip,
orada saklandı. Daha
sonra Anadolu'ya
sevk edildi. Savaşın
ilk yıllarında Alman
Deniz pilot
brövesini taşıyan
Türk denizcileri,
sonraları bu bröveyi
değiştirerek üstüne
taç yerine
Barbaros'un sarığını
koydurmuşlardı. Bu
bröve ilk Türk Deniz
Pilotu brövesi
olmuştur. |
1 nci Balon Bölüğünün lağvedilişinden sonra, cephelere
hareket etmek
üzere hazırlanan
2 nci ve 3 ncü
Balon Bölükleri
1919 yılı
başlarında
İstanbul
Kâğıthane’de
üslenmişlerdi. |
2 nci Bölükte 976 ve 992 numaralarını taşıyan 800
metreküplük, 3
ncü Bölükte
965ve 988
metreküplük
ikişer balon
vardı.
Bölüklerin
kadrosu ise
beşer subay,
ikişer astsubay
ve on beşer
erden
oluşuyordu. |
1920 yılında Harbiye Nezareti bu iskelet haline gelmiş
bölükleri de
lağvetti.
Malzemeler
kısmen Hava
Kuvvetlerine,
kısmen de Maarif
(Eğitim)
Bakanlığına
devredildi. |
|
(e) Hava
Kuvvetlerinin Posta Telgraf
Bakanlığına Bağlanma Girişimi: |
|
Müttefikler ile Alman ve Avusturya Hükümetleri arasında
Haziran 1919'da
yapılan barış
görüşmeleri
sırasında bu
ülkelerdeki
askeri
havacılığın
kaldırılmak
istendiği ve
ellerindeki
uçakların ya
imha edileceği
ya da
müttefiklere
teslim edileceği
söylentileri
duyulmuştu.
Almanya'dan yeni
dönen Yüzbaşı Şakir Fevzi
(sonraları general olan Fevzioğlu); Havacılık kuruluşunun
Posta-Telgraf Bakanlığına devredilerek havadan posta taşıma
hizmetinde görevlendirilmesi halinde uçakların kurtarılabileceğini
ifade eden bir rapor hazırladı. Rapora göre "Posta Hizmetleri
Müdüriyeti" kurulacak ve bu teşkilata bağlı olarak, |
isimli üç şube hizmeti yürütecekti. Bu proje,
Eylül 1919'da ülke havacılığının gelişmesine hizmet amacıyla Osmanlı
Genelkurmayına sunuldu. İlk olarak İstanbul-Konya hattının tesisi
öngörülüyordu. Harbiye ve Maliye Bakanlıkları arasında devir konusu
ve işletme bütçeleri konularında sonu gelmeyen yazışma ve görüşmeler
devam edip gitti. 1920 yılı başlarında bu yazışma ve tartışmalar
hala sonuç vermediğinden ve İngilizler de bu girişime olumlu
bakmadığından, uygulamasına geçilemedi. |
|
Yüzbaşı Şakir Fevzi
|
|
|
(8) İstanbul'un
İşgalinde İstanbul'daki Hava
Birliklerinin Durumu: |
|
İngiliz Donanma Komutanlığı, 8 Kasım 1919'da Yeşilköy
Uçak İstasyon ve
hangarlarının
müttefik
kuvvetleri
tarafından işgal
edileceğini
İngiliz İrtibat
Subaylığı
aracılığı ile
bildirerek,
buradaki
malzemenin 11
Kasım 1919'a
kadar
boşaltılmasını
istemişti. Hava
Kuvvetleri
Müfettiş
Muavinliğinde
Piyade Yarbay
Sadık
bulunuyordu.
Binbaşı Mehmet
Ali ise,
İstasyon
Komutanlığı
görevini
yürütüyordu. 12
Kasım'da bir
İngiliz uçak
gemisi
Yeşilköy'e
yanaştı. Gemiden
çıkan Teğmen Anker isimli bir İngiliz hava subayı,
tesislerimizi dolaştıktan sonra 20 ton İngiliz uçak malzemesinin
dekovil ile hangarlarımıza taşınacağını ve 24 İngiliz savaş uçağının
hava yolu ile gelip Yeşilköy'de üsleneceği haberini verdi. |
Müttefik işgal kuvvetleri ile beraber İstanbul'a gelen,
Birinci Dünya
Savaşı öncesi
Türkiye'de hava
uzmanı olarak
görev yapan ilk
uçuş okulu
müdürü olan ve
Türk havacı
arkadaşlarını
unutmayan Fahri
Osmanlı
Binbaşısı De
Goys De Mezeyrac, Pilot Üsteğmen Mithat Tuncel ile iyi arkadaş idi. |
|
|
De Goys |
Pilot Üsteğmen Mithat Tuncel |
|
Üsteğmen Tuncel derhal De Goys ile temas kurdu ve
kısa süre sonra padişahın emriyle De Goys'un irtibat subaylığına
atandı. De Goys İngilizler nezdinde girişimde bulunarak Yeşilköy'den
taşınma işlemini geriye bıraktırmayı başardı. Meydan bir süre Türk,
Fransız ve İngilizlerden oluşan karma bir istasyon halinde kaldı. |
Eğitim uçuşlarına da engel olmadılar. Kalp hastası olan
İstasyon
Komutanı
emekli oldu.
Yerine Rasıt
Yüzbaşı Nüzhet
atandı. Daha sonra önce İngilizler, ardından Fransızlar meydanın
boşaltılmasını istediler. |
Yeşilköy'ün tahliyesinde, Kuvai Havaiye deposunun
ele geçmemesi gerekiyordu. Tahliyeyi geciktiren De Goys deponun
Fransızların eline geçmesini önlemişti. Depodaki malzeme Yeşilköy
Camii’ne taşındı. Deponun bürosu Galata tarafından Rıhtım hanının
alt katında idi. Ufak ve kıymetli malzemeler raflara yerleştirilip
burada bulunduruluyor, dağıtımları buradan yapılıyordu. Bu
malzemeler işgal kuvvetlerinin eline geçmemişti. |
13 Kasım 1919'da Müttefik Donanması, savaşarak
giremedikleri
İstanbul'a
demir
atıyordu.
Bir gün
sonra da
dokuz
İngiliz,
dört Yunan
uçağından
kurulu bir
filo
Yeşilköy'e
indi. Bu
filo 16
Kasım'da
motorları
arızalı üç
uçağını, üç
İngiliz, iki
Yunan havacı
ve 12
makinistle
birlikte
Yeşilköy'de
bırakarak
ayrıldı.
İngilizlerin
işgalinden
bir, iki ay
sonra,
Yeşilköy'deki
Türk uçuş
faaliyetleri
de sona
ermişti. |
Birinci Dünya Savaşından yoksul ve perişan çıkmış
İstasyondaki
hava
erlerimizin,
hangarlara
taşınan
çeşitli
İngiliz
yiyecek ve
içecekleri
ile yakacak
malzemelerine
karşı
tutumlarını
bahane eden
İngilizler
kesin
tahliye emri
verdiler. |
|
(a)
Yeşilköy'ün Tahliyesi: |
|
De Goys'un müdahalesine rağmen; İngilizlerin üç
gün içinde Yeşilköy'ün tahliyesini istemeleri üzerine Yeşilköy
yakınındaki Safraköy'de bulunan uçuş okulu, 600x750 metrelik uçuş
alanı olup Çekmece-İstanbul yolunun kuzeyinde, Safraköy-Yeşilköy
yolunun doğusunda idi. Okuldaki uçakların Maltepe'nin İdealtepe
bölgesinin batısındaki düzlükte kurulan iki sabit ve iki portatif
hangarlardan oluşan ve Maltepe uçak alanı adı verilen yere uçarak
gitmelerine imkân olmadığı için, ilgililer 45 uçak ve ellerindeki
malzemeleri deniz yolu ile taşımaya zorlandılar. Çok eski ve
yıpranmış durumda olan 16 uçak Yeşilköy'de bırakıldı. |
İşgal kuvvetlerinin personeli, verilen sürede
boşaltılamayan
malzemeyi
istasyon
dışına
karlar
üzerine
attılar.
İstasyondan
nakil
esnasında
Rasıt
Yüzbaşı Nüzhet
İstasyon
Komutan
Vekili idi.
Şam/Suriyeli
olduğundan
ordudan
ayrıldı.
Yerine Topçu
Binbaşı
Latif
atandı.
Binbaşı da
bir ay sonra
Anadolu'ya
geçti.
Yerine Rasıt
Yüzbaşı
İsmail Hakkı
atandı. |
|
(b) Maltepe
Uçak İstasyonu |
|
Vapur İskelesi doğusu ile İdealtepe'nin
batısındaki uçak alanında mevcut sabit ve portatif hangarlara
taşınan uçakların büyük kısmı sığmıştı. Ayrı bir bakım atölyesi
yoktu. Maltepe'ye intikal edenlerin çoğunluğu kısa süre uçmuş olan
astsubay olan pilot adayları idi. Benzin yokluğundan Maltepe'de uçuş
yapılamadığı için uçuş yeteneklerini kaybediyorlardı. Pilot
adaylarına sadece teorik ders ve konferanslar veriliyordu. Uçuş
Okulu bu durumdan şikâyetçi idi. Ancak, İngilizlerden uçuş izni
almak mümkün değildi. Bu sebepten Osmanlı havacılarından olan ve
Türk Hava Kuvvetlerinde eğitim gören ilk yabancı ülke subayları olan
İran uyruklu Mustafa Han ve Hüseyin Han Ocak 1919'da terhis
edildiler. |
Astsubay Vecihi (Hürkuş) planlarını hazırladığı dört
kanatlı bir
av uçağı
projesini
Mart 1919'da
amirlerine
verdi.
Amatörce
hazırlanmış
olan bu
ilginç proje
İstasyon Fen
Memurluğu
tarafından
kabul
edilmedi. |
Maltepe İstasyonu'nda
31'i av, üçü
eğitim ve
11'i keşif
tipinde
olmak üzere
45 uçak
bulunuyordu. |
|
(9) Vatan
Topraklarının İşgali: |
|
12 Nisan 1919'da
Ermeni ve
Gürcüler
Kars İli'ne
girdiler. |
29 Nisan 1919'da
İtalyan
kuvvetleri
önce
Antalya, 14
gün sonra
da, 13 Mayıs
1919'da
Kuşadası'na
girdiler. |
27 Ekim 1918 tarihinde İngiliz Akdeniz Donanma
Komutanının
sancak
gemisi Agamemnon zırhlısında başlayan ateşkes
antlaşması görüşmelerinde, Müttefik tekliflerinin 7 nci maddesinde
"Müttefikler güvenliklerini tehlikeli gördükleri anda her stratejik
bölgeyi işgal etme hakkının kabulünü" istiyorlardı. Bu görüşmelerde;
İstanbul'un işgalinin düşünülmediği ve son anda Müttefikler safına
geçmiş olan Yunan kuvvetlerinin, İstanbul ve İzmir'e gönderilmesinin
söz konusu olmayacağına da değiniyorlardı. İngiliz Akdeniz Donanma
Komutanı olan Amiral Arthur Calthrope daha sonra İstanbul'a İngiliz
Silahlı Kuvvetleri temsilcisi olarak gelmişti. |
İzmir şehrinin Yunan kuvvetleri tarafından işgalinin
planlandığı
haberi 7
Mayıs
1919'da
İngiliz
Hükümetinin
temsilcisi
olarak
İstanbul'da
bulunan
Amiral Calthorpe'a
duyurulmuştu. Amiral Calthorpe İzmir'in işgal edileceğini İzmir'deki
17 nci Kolordu Komutanı Korgeneral Ali Nadir'e ve Vali İzzet Bey'e
aşağıda yazılan nota ile bildirmişti. |
"İzmir İstihkâmları (topçu mevzileri) ve civarına
savunma
düzenine
haiz bulunan
arazinin
Mondros
anlaşmasının
7 nci
maddesi
gereğince 14
Mayıs 1919
öğleden
sonra saat
14.00'de
İtilaf
Devletleri
tarafından
işgaline
karar
verildiği ve
bu kararın
Osmanlı
Hükümeti'ne
de
bildirildiği"
belirtiliyordu.
Bu notada
işgalin
Yunan
kuvvetleri
tarafından
yapılacağının
belirtilmemesi;
Oynanan
oyunun ne
derece
çirkin, ne
kadar adice
ve iğrenç
bir entrika
olduğunu
açıklamaktadır.
14 Mayıs
1919 gece
yarısına
yarım saat
kala da
Amiral Calthorpe Kolordu Komutanı ve İzmir Valisine ikinci bir nota
vererek "Yunan birliklerinin yarın sabah İzmir'i işgal edeceğini"
bildirmiştir. |
|
(d) Genelkurmay
Başkanlığı'nda Yapılan
Değişiklik: |
|
Genelkurmay Başkanlığı'nda ani bir değişiklik yapıldı.
14 Eylül
1919 günü
Mustafa
Fevzi Paşa
bu görevden
alınarak 1
nci Ordu
Müfettişliğine
atandı. |
Fevzi Paşa'nın Harbiye (Milli Savunma) Bakanı Şakir Paşa'nın İzmir'in muhtemel işgali karşısında takip edilecek
yol hususunda görüşlerine katılmadığı, yani işgale silahla karşı
konulması görüşünü savunduğu ve dolayısıyla İzmir'deki 17 nci
Kolordu Komutanı Nadir Paşa'ya verilecek "Silahları teslim et"
talimatına da karşı olduğu öğrenilmişti. |
Genelkurmay Başkanlığına Tevfik Paşa kabinesinde Harbiye
Bakanlığı
yapmış olan
Cevdet Paşa
getirilmişti. |
|
(e) İzmir'in İşgali Haberi
Karşısında Türk Resmi
Makamlarının Tutumu: |
|
Amiral Calthorpe'nin gönderdiği notayı alan 17 nci
Kolordu Komutanı Korgeneral Ali Nadir Paşa Türk birliklerine İtilaf
Devletleri kuvvetlerinin İzmir'i işgal edecekleri, İzmir'e
girişlerinde olay çıkarılmamasını, karşı konulmamasını ve malzemenin
tahrip edilmemesini emretmişti. |
İzmir Valisi ise işgal haberi karşısında sessiz kalmayı
uygun
bulmuştu.
İzmir'in
Yunanlılar
tarafından
işgal
edileceğini
İstanbul'dakiler
duyduklarında
şaşırıp
kalmışlardı.
Çünkü
işgalden
iki gün
evvel
İngiliz
temsilcisi
Amiral Calthrope
Başbakan Damat Ferit Paşa'ya İzmir'in işgal edilmeyeceğine dair söz
vermişti. |
|
(f) Yunanlıların
Yaptıkları Katliam ve
Yağmacılık: |
|
İngiliz Amirali Calthorpe'nin onayına uyularak 15
Mayıs 1919 günü saat 07.30'da İzmir limanına ulaştırma gemileri
girmeye başladı. 08.40'dan itibaren gemilerden Yunan askerlerinin
karaya çıktıkları görüldü. |
İzmir'de çıkan Anadolu Gazetesi 23 Ocak 1919 tarihli
sayısında, çıkarmadan 110 gün evvel
İzmir'in Yunanlılar tarafından işgal
edileceğini yazmıştı. İzmir'de bulunan
azınlıklar İzmir'in işgali günü
hazırlıklı idiler. 14 Mayıs 1919 tarihli
nota da İzmir halkı tarafından
biliniyordu. |
Yerli Rumlar işgali başka kaynaklardan öğrenmişlerdi.
Nitekim
on
binlerce
yerli
Rum
ellerinde
Yunan
bayrakları
ve
çiçeklerle
kordon
boyunu
kaplamış
Yunan
işgal
kuvvetlerini
çılgınca
alkışlıyorlardı. |
Efsun Alayının karaya ilk çıkan taburu İzmir Metropoliti Hiristostomos tarafından tantanalı bir törenle takdis
edildi. Hiristostomos bayrağı öptü, tuz serpti ve sevinçten ağladığı
görüldü. Dini tören üzücü olayların çıkmasında büyük rol oymamıştı.
Yapılan dini törenden sonra Efsun Alay Komutanı ve sancağı ile
sancaktan daha büyük bir Yunan bayrağı olduğu halde yürüyüş kolu,
Kordon boyunca Hükümet Konağı-Kışla-Kokarcayalı yönünde Türk
mahallesinden geçip Karantina'ya doğru ilerlemişlerdi. |
|
(II) Gazeteci Hasan Tahsin'in
Şehit Oluşu: |
|
Lord Curzon'un yanılmadığını ve/veya doğru
düşündüğünü ispat edercesine katliam ve yağmacılık şiddetlenerek
devam etti. Aile gizliliğinin dokunulmazlığı, din adamlarının ve
dini kurumların kutsallığı ve ahlaki davranışları tanımayarak, sefil
soygunculuk, yağmacılık ve tecavüz hareketleri
sergileniyordu. Camilerin halı ve kilimlerine dahi tenezzül
ediliyordu. Zincire vurularak denize atılan sandalcılar vardı. |
Yunan çıkarmasından aylarca önce silahlandırıldığı
anlaşılan
yerli
Rum
çeteleri
Yunan
askeri
ile
işbirliği
ediyorlardı. Yunan
işgalinin
ilk 48
saati
içinde
İzmir ve
civarında
öldürülen
Türklerin
sayısı
2000'nin
çok
üzerinde
idi. |
Olayların çoğu; İzmir limanı ve şehrini sıkı bir gözetim
altında
bulunduran
Fransız
ve
İngiliz
temsilcileri
ile
Avrupalı
gözlemcilerin
gözleri
önünde
cereyan
ettiği
için
gerçeği
gizlemeye
kesinlikle
imkân
yoktu.
Buna
rağmen
Atina
basını; |
"Yunan ordusu çiçek yağmuru altında İzmir'e girdi." Estia gazetesi; "İzmir kordon boyu Dünya yaratıldığından bu yana
böyle bir manzara görmemiştir." diye açıklıyordu. Gazete "Saat 11.00
sularında bir karışıklık olmuş, Türk tarafından ateş edilmiş, Yunan
kuvvetleri makinalı tüfeklerle cevap vererek ateş edenleri
susturmuştur. Türkler arasında tutuklananlar olmuş, bunlar Averof
savaş gemisine götürülmüştür. Bütün bu olaylar sırasında iki Efsun
ölmüştür." diye özetlemişti. |
Yerli Rumlar, mavi beyaz giymiş Rum kızları Yunan
yürüyüş
kolunun
iki
yanını
sarmış
vaziyette
yürüyorlardı.
Yerli
silahlı
Rumlar
yürüyüş
kolunun
arkasında
yer
almışlardı.
Yürüyüş
kolu
Kışla
hizasını
geçtikten
sonra
bir
silah
sesi
duyuldu.
Osman
Recep Nevres (Hasan Tahsin) adındaki gazetecinin silahından çıkan
kurşunlar, Efsun alayının bayrağını taşıyan eri yere yuvarladı.
Yunanlılar Hasan Tahsin'i süngü darbeleriyle hemen şehit ettiler,
terk edilen vücudu parçalanmış olarak bulundu. Tabanca sesi üzerine
öndeki Efsun taburu önce geldiği yönde geri çekilip saat kulesi
hizasında mevzilenerek tüfek ve makinalı tüfeklerle kışlanın kapı ve
pencerelerine ateş etmeye başladılar. Daha sonra süngülü müfrezeler
kışlaya girdiler. Kolordu Komutanı dahil olmak üzere, oradaki bütün
subaylar ağır hakaretlerle esir kafilesi halinde Kordon boyunca
yürütülerek Pasaport iskelesine, orada Efsun askerlerinden boşalan
Patris gemisinin ambarına hapsedildiler. |
|
Hasan Tahsin
|
|
Kafile gemiye götürülürken Türkler yaşasın Venizelos diye bağırmaya zorlanmıştı. Yol boyunca Yunanlı asker ve
sivil ile yerle Rumlar ve hatta Rum kadınlarından ateş edilerek,
bıçaklanarak, süngü ve dipçik darbeleriyle dokuz subay şehit
edilmişti. 21 subay yaralanmış, 27 subay da kaybolmuştu. |
Yunan kuvvetleri görülmemiş bir vahşetle Türkler üzerine
saldırıyorlardı.
Metropolit Hiristostomos, feslilerin
öldürülmesi için sağa sola koşarak tahriklerde bulunuyordu. |
Yunan şiddet hareketi 57 subayın öldürülmesi veya
yaralanması
ile
sınırlı
kalmamıştı.
Şehirde
sıkıyönetim
ilan
edilmiş,
Türkler
evlerinden
çıkamamışlardı.
Birçok
yerde
sivil
Rumların
bildikleri
Türk
evlerine
girerek
silahlı
soygunlar
yaptıkları,
kadınların
ırzına
geçildiği
ve karşı
koyanları,
rast
geldiklerini
kadın ve
çocuk
demeden
öldürdükleri
görülmüştü.
Polis ve
inzibat
karakolları
tamamen
Yunan
askeri
birliklerinin
ellerine
geçtiğinden
bu
olaylara
kimse
müdahale
edememişti.
İzmir
Valisi
Kambur
İzzet
Yunanlıdan
bir
tokat
yiyince Zito Venizelos diye
bağırmış ve valiliğe devamını sağlamıştı. Yaşasın Venizelos diye
bağırmayan Albay Süleyman Fethi Bey 16 Mayıs 1919 günü süngülenerek
şehit edilmişti. |
|
Yunanlıların Balta İle
Öldürdükleri |
Bir Türk Köylüsü
Başında
Poz Veren Yunan Askerleri |
|
|
|
(III) Lord Curzon'un Kanaati: |
|
Lord Curzon'un 18 Nisan 1919'da yani Yunanlıların
İzmir'i işgalinden evvel verdiği muhtırada; Yunanlıları
aşağılayarak "Selanik şehri kapılarından beş mil ötede asayişi
devam ettirmekten aciz olan Yunan Hükümetine bütün İzmir ilinin
nizam ve asayişini koruma görevi emanet edilebilir mi?" demişti. |
Lord Curzon'un yanılmadığını ve/veya doğru
düşündüğünü ispat edercesine katliam ve yağmacılık şiddetlenerek
devam etti. Aile gizliliğinin dokunulmazlığı, din adamlarının ve
dini kurumların kutsallığı ve ahlaki davranışları tanımayarak, sefil
soygunculuk, yağmacılık ve tecavüz hareketleri
sergileniyordu. Camilerin halı ve kilimlerine dahi tenezzül
ediliyordu. Zincire vurularak denize atılan sandalcılar vardı. |
Yunan çıkarmasından aylarca önce silahlandırıldığı
anlaşılan
yerli
Rum
çeteleri
Yunan
askeri
ile
işbirliği
ediyorlardı. Yunan
işgalinin
ilk 48
saati
içinde
İzmir ve
civarında
öldürülen
Türklerin
sayısı
2000'nin
çok
üzerinde
idi. |
Olayların çoğu; İzmir limanı ve şehrini sıkı bir gözetim
altında
bulunduran
Fransız
ve
İngiliz
temsilcileri
ile
Avrupalı
gözlemcilerin
gözleri
önünde
cereyan
ettiği
için
gerçeği
gizlemeye
kesinlikle
imkân
yoktu.
Buna
rağmen
Atina
basını; |
"Yunan ordusu çiçek yağmuru altında İzmir'e girdi." Estia gazetesi; "İzmir kordon boyu Dünya
yaratıldığından bu yana böyle bir manzara görmemiştir." diye
açıklıyordu. Gazete "Saat 11.00 sularında bir karışıklık olmuş, Türk
tarafından ateş edilmiş, Yunan kuvvetleri makinalı tüfeklerle cevap
vererek ateş edenleri susturmuştur. Türkler arasında tutuklananlar
olmuş, bunlar Averof savaş gemisine götürülmüştür. Bütün bu olaylar
sırasında iki Efsun ölmüştür." diye özetlemişti. |
|
(g) Yabancı
Basında İzmir'in İşgali İle
İlgili Yazılar: |
|
Ancak, olaylar dünya gazetelerinde ve özellikle İngiliz
basınında
hemen
her
gün
Türk
topraklarının
işgaline
ve
Yunanlıların
yaptıkları
zulümlere
ait
haberler
yayınlıyordu.
Nitekim
31
Mayıs
1919'da Daily Express birinci sayfasında "İzmir'de
Yunanlıların cinayetleri, silahsız Türkler soyuldu ve öldürüldü"
gibi dikkat çekici ve ibret verici başlıklarla yazılar çıkmıştı. |
Morning Post gazetesi 29 Mayıs 1919 tarihinde
"İzmir'de kanlı karışıklıklar" başlığını taşıyan önemli bir yazı
yayınlamıştı. Manchester Guardian gazetesi ise Daily Express
gazetesinde çıkan haberleri doğrulamıştı. Ayrıca "Esirlerin Rumlar
tarafından öldürülüşü, İzmir'de yüz kızartıcı olaylar" başlıkları
altında da yazılar yazılmıştı. |
Times gazetesinde İzmir'in Yunanistan'a ilhakını
"Memleket menfaatleri bakımından felaketli" olacağını anlatan bir
yazı çıkmıştı. İngiltere'de Avam Kamarası'nda milletvekili Albay
Aubrey Herbert hükümetten "Yunanlıların İzmir'de ve müttefik savaş
gemilerinin gözleri önünde esir Türkleri öldürdüklerinden Hükümet
haberdar mıdır? Diye sormuştu. Bütün bunlar; Yunan hükümetini ve
özellikle Başbakan Venizelos'u çok sıkıştırmış ve kötü durumda
bırakmıştı. |
İzmir limanında toplanmış olan yabancı savaş gemileri
içinde
Amerika
Birleşik
Devletlerine
ait
Arizona
muharebe
gemisi
de
vardı.
Bu
zırhlı
12
Mayıs
1919
Pazartesi
günü
dört
torpido
olduğu
halde
limana
girmiş
ve
demir
atmıştı. |
Yunan kuvvetleri İzmir'e çıktıktan sonra Seydiköy
hava meydanına dört uçaklı bir hava birliği geldi. Yunan uçak
bölüğünün pilotları deniz hava birliklerindendi. |
|
(j) Yunan İleri
Harekâtı: |
|
16 Mayıs'ta Urla, 17 Mayıs'ta Çeşme, 20 Mayıs'ta
Torbalı ve 22 Mayıs'ta Menemen Yunan
Silahlı Kuvvetleri tarafından işgal
edildi. |
Yurt içerlerine doğru yapılan hayasızca ve merhametsizce
sürdürülen
bu
akımlar
elbet
bir
gün
durdurulacak
ve
bunun
için
de
silaha
ihtiyaç
duyulacaktı.
Bunu
ilk
defa
takdir
edenlerden
birisi
Harbiye
Bakanı
Şevket
Turgut
Paşa
olmuştu.
Mondros
Antlaşmasına
göre
silahların
müttefiklere
teslimi
gerekirken
ve
bu
işi
uygulamada
en
yetkili
makamı
işgal
ederken
antlaşmanın
hükmünü
hiçe
saymış,
çok
cesurca
davranmış
ve
24
Mayıs
1919'da
56 ncı Tümen
Komutanlığı Manisa'ya, silah ve cephane ve topları emin yerlere
taşınarak düşmana bir tek fişek bile kaptırılmamasını emretmişti. |
Yunan işgal kuvvetlerinin
bölge
halkına
yaptıkları
zulüm,
Paris'te
toplanan
Amerika,
İngiltere,
Fransa
ve
İtalya
temsilcilerinden
oluşan
Barış
Konferansı'na
duyurulmuş
ve
bir
süre
sonuç
alınamamıştı. |
|
(l) Amerika, İngiltere, Fransa ve
İtalya'nın Bir Türk
Heyetini Dinleme Kararı
Alışı: |
|
Sadrazam
Damat
Ferit
Paşa
tarafından
Paris'te
yapılan
Barış
Konferansına
bir
mektup
yazılmıştı.
Bu
mektupta
Yunan
işgal
kuvvetlerinin
vahşeti
tarif
ediliyor,
önlenmesi
isteniyor
ve
bir
Türk
delegasyonunu
Barış
konferansı
tarafından
dinlenmesi
talep
ediliyordu. |
31 Mayıs 1919 tarihinde Barış Konferansı toplantısında
bir
Türk
heyetinin
dinlenmesine
ve
Damat
Ferit'e
bu
yolda
bir
cevap
verilmesine
karar
verildi. |
Yunan kuvvetleri daha
sonra
Manisa
ve
Aydın'a
doğru
ileri
harekâta
başladılar. |
Lord Curzon 22 Ekim 1919'da da "İzmir'in
Yunanlılar tarafından istilasına meydan vermek, yaptığımız hataların
en büyüğüdür" demiştir. |
Büyük Britanya İmparatorluğu Genel Kurmay Başkanı Sir Henry Wilson, bu konuda hatıra defterine; "...Bütün bu
yapılanlar deliliktir, fenadır." yazarken, |
Standart Baker adlı yazar da; Yunan ordusunun
İzmir'e çıkarılmasını "İğrenç bir entrika" olarak tanımlıyordu. |
Ünlü tarihçi Tonybee'nin yazdığına göre "15 Mayıs
1919'da yıkıcı bir kuvvet Batı Anadolu'ya bir anda volkan dehşetiyle
saldırmıştı. Dünya Savaşı'nın sona erişinden altı ay sonra sivil
halk ve silahsız Türk Askeri İzmir sokaklarında Yunan Silahlı
Kuvvetleri ve taraflarınca öldürülmüş, İzmir'deki köyler tahrip
edilmiş, çevre kan deryası haline sokulmuştu" diyerek Yunan
davranışını kınıyordu. |
|
(10)
İzmir'deki Havacılar: |
|
15 Mayıs 1919'da İzmir işgal edilince, İzmir'deki hava
subayları
başta
Üsteğmen
Emin
Nihat
(Sözeri) olmak üzere
çeşitli güçlüklere katlanarak, pek çoğu yaya yapılan yolculuktan
sonra Maltepe İstasyonu'na geldiler. Mısır'da esir olup iade edilen
havacılar ile İzmir'den gelen kafile Maltepe İstasyonu'nda misafir
olarak kadroya alındılar. Bu arada Maltepe'deki uçakların tamiri
için Edremit halkı aralarında topladıkları parayı istasyon emrine
gönderdiler. |
16 Mart 1920'de İstanbul'un resmen işgal edilişi ve Anadolu'da
Kurtuluş
Savaşı'nın
başlaması
ile
Maltepe
İstasyonu'nda
bulunan
havacılar
Anadolu'ya
geçme
hazırlıklarına
başladılar.
Hava
Kuvvetleri
Müfettiş
Vekili
Yüzbaşı
Ali
Rıza
arkadaşları
ile
gizli
görüşmeler
yaptıktan
sonra
Damat
Ferit
ile
irtibat
kurdu.
Damat
Ferit
Anadolu'da
yeni
kurulan
Milli
Kuvvetlerin
problem
yarattıklarını
düşünüyor,
asi
ilan
edip
üzerlerine
kuvvet
göndermeyi
planlıyordu.
Damat
Ferit
padişahın
da
olurunu
alarak
Milli
Kuvvetlere
karşı
kozunu
kullanmayı
denedi.
Bu koz
bir
kısım
halkın
manevi
yönüne
tesir
edecek,
onları
kışkırtacak
olan
fetva
idi. |
|
(11) Yayınlanan
Fetvalar: |
|
|
(a) Şeyhülislamın Fetvası: |
|
Bu fetva Şeyhülislam Dürri Zade Esseyid Abdullah
tarafından hazırlanarak 11 Nisan 1920'de yayınlandı. Beyannamenin
(fetvanın) kapsadığı hüküm şöyle idi. |
"Halife Hazretlerinin iradesinde bulunan İslam şehirlerinde
bazı
hayırsız,
fesat
ve
kötü
kişiler
anlaşıp
birleşmişler
ve
kendilerine
reisler
seçmişlerdir.
Bunlar
Padişahın
sadık
tebaasını
kandırıp
yoldan
çıkarmışlar
ve
onun
emri
olmadan
ahaliden
asker
ve
para
toplamaya,
zulüm
ve
işkence
yapmaya,
memurları
azil
ve nasbetmeye, hilafet merkezi ile memleketin
istikbalini kesmeye, bu suretle makamının yetkilerine ihanet ederek
her türlü fitneyi yapmaya koyulmuşlardır. Dağılmaları hakkında
devletçe verilen emirden sonra hareketlerinde inat ettikleri
takdirde halkı bunların kötülüklerinden kurtarmak için bunların
öldürülmeleri şeriat hükümlerine göre farzdır." |
|
(b) İstanbul
Hükümetinin Fetvası: |
|
ANADOLU MİLLİ
HAREKETİNE KARŞI İSTANBUL
HÜKÜMETİNİN YAYINLADIĞI FETVA
|
(Beyannamenin aslı aşağıdadır) |
11 Nisan 1920 gün ve 3824 sayılı Resmi Gazete. |
Dünya düzeninin sebebi olan ve kıyamet gününe kadar Ulu Tanrının daim eyleyeceği İslam Halifesi Hazretleri veliliği altında bulunan İslam memleketlerinde bazı kötü kimseler, anlaşarak ve birleşerek ve kendilerine başkanlar seçerek Padişahın sadık uyruklarını hile ve yalanlarla aldatmakta, yoldan çıkarmaktadırlar. Görünüşte askeri beslemek ve donatmak bahanesiyle, gerçekte ise mal toplamak sevdasıyla, şeriata uymayan ve yüksek emirlere aykırı bir takım haksız ödemeler ve vergiler koymakta ve çeşitli baskı ve işkencelerle halkın mal ve eşyalarını zorla almakta ve padişah ülkesinin bazı köy ve şehirlerine saldırmak suretiyle tahrip ve yerle bir etmektedir. Padişah tarafından atanmış bazı dini, askeri ve sivil memurları istedikleri gibi memuriyetten çıkartmakta ve kendi yardakçılarını atamaktadırlar. Hilafet merkezi ile padişah ülkesi arasındaki ulaştırma ve haberleşmeyi kesmekte ve devletin emirlerinin yapılmasına engel olmaktadır. |
Böylece, hükümet merkezini tek başına bırakmak, Halifenin yüceliğini zedelemek ve zayıflatmak suretiyle yüksek hilafet katına ihanet etmektedirler. Ayrıca Padişaha itaatsizlik suretiyle devletin düzenini ve asayişini bozmak için düzme yayımlar ve yalan söylentiler yayarak halkı azdırmaya çalıştıkları da açık bir gerçektir. Bu işleri yapan yukarıda söylenmiş elebaşları ve yardımcıları ile bunların peşlerine takılanların dağılmaları için çıkarılan yüksek emirlerden sonra bunlar, hala kötülüklerine inatla devam ettikleri takdirde işledikleri kötülüklerin memleketi temizlemek ve kulları fenalıklardan kurtarmak dince yapılması gerekli olup Allah'ın "öldürünüz" emri gereğince öldürülmeleri şeriata uygun ve farz mıdır? Beyan buyrula. |
Cevap: Allah
bilir ki, olur. |
|
Dürri Zade Elseyid Abdullah |
|
Bu suretle memlekette, dövüşmek kudretine sahip olan Müslümanların Halife Sultan Mehmet Vahdettin Hazretleri etrafından toplanıp kendilerine verilen emir üzerine asilerle savaşmaları vaciptir deniyordu. Şeyhülislam tarafından yayınlanan beyannameye ilaveler Padişah emri ile Damat Ferit Paşa'da bir beyanname yayınladı. |
|
(c) Damat
Ferit Paşa
Beyannamesi: |
|
Bir takım kimselerin menfaat hissiyle, milli teşkilat unvanı altında meydana getirdikleri Fitne ve Fesadın, devletin siyasi durumunu bozduğunu, büyük devletlerin teveccühünü kırarak aleyhimize cereyanlar doğmasına sebebiyet verdiğini, anlaşma hükümlerinin yürütülmesinin bu yüzden ağırlaştığını, İzmir ve İstanbul işgallerinin bu yüzden olduğunu, bu devam ederse Anadolu'nun baştanbaşa istilaya uğrayacağını, vatanın gövdesi ile başının birbirinden ayrılacağını bu sebeple bu anarşiye sebep olanların idam edileceğini, bunlara caymış olanlardan bir haftaya kadar dönenlerin affedileceğini belirtmekte idi. Bu beyannameler Anadolu'nun her yakasına dağıtıldı. Anadolu'da cahil ve mutaassıp bazı kimselerin Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'ne karşı ayaklanmasını ve kardeşkanı dökülmesine sebep olmuştu. |
|
(12) 1919
Yılında Yurt
İçindeki
Ayaklanmalar: |
|
Memlekette vatanseverler, işgal kuvvetleri dışında bir takım vatan hainlerinin başlattığı iç ayaklanmalarla da uğraşıyorlardı. 1919 yılındaki ayaklanmalar ve olaylar şöyle sıralanabilir. |
11 Mayıs-19
Ağustos 1919 |
Ali Batıay |
20
Ağustos-15 Eylül 1919 |
Ali Galip olayı |
27 Eylül-4 Ekim
1919 |
1 nci Bozkır ayaklanması |
20 Ekim-4 Kasım 1919 |
2 nci Bozkır ayaklanması |
25 Ekim-30 Kasım
1919 |
1 nci Anzavur ayaklanması |
26 Ekim-24 Aralık 1919 |
Şeyh Eşref
ayaklanması |
|
|
(13) Alınan
İdam Kararları: |
|
11 Mayıs 1920'de Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Harp Divanı'na verilip idama mahkûm ettirildi. Padişah yalnız Mustafa Kemal Paşa'nın idam hükmünü onayladı. Böylelikle milleti başsız kalacağını sanıyorlardı. |
|
(14)
Havacıların İstediği
Görev: |
|
Yüzbaşı Ali Rıza, Başbakan ile yaptığı görüşmelerde Anadolu'daki kuvvetlere karşı gönderilecek olan Kiraz Hamdi Paşa komutasında teşkilatlanan Halife Ordusu veya İnzibat birliklerine bir uçak bölüğünün katılmasındaki faydaları anlattı. Bu bölüğün hazırlanması için izin istedi. |
Esas gayesi Yüzbaşı Fazıl ile birlikte hazırladıkları gizli plan uyarınca bu bölüğü hazırlayıp Milli Kuvvetler safına geçirmek idi. Bu durumu, diğer subayların pek azı biliyordu. |
1920 yılı Nisan ayı ortalarında Harbiye Bakanlığı'ndan beklenen emir geldi. Bu emre göre üç adet silahlı keşif tayyaresi hazırlanarak bir bölük kurulacaktı. Bölük Komutanlığına Yüzbaşı Fazıl tayin edildi. Damat Ferit hükümeti Milli Kuvvetleri ezmek amacı ile bir İnzibat Kuvveti ve Hilafet Ordusu kurdu. Milli
Kuvvetler üzerine İnzibat Kuvvetleri göndermesi, bunları bir tayyare
bölüğü ile desteklemesi, kardeşi kırdırmaya kalkması, kendisinin
vatan haini olarak suçlanmasına sebep olmuştu. |
19 Mayıs 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Damat Ferit Paşa'yı Vatan haini ilan etti. Bir hafta sonra da Türk uyrukluğundan çıkarıldı. Batı cephesindeki kuvvetlerin bir kısmı Ali Fuat (Cebesoy) Paşa komutasında, İzmit bölgesinde Hilafet Ordusuna karşı harekât düzenlendi ve Hilafet Ordusu dağıtıldı. |
|
Ali Fuat Cebesoy
|
|
|
(15) Barış
Antlaşması
Toplantısı: |
|
1 Mayıs 1920'de Müttefikler, Millet Vekilleri, Meclis Başkanı Tevfik Paşa'yı Paris'e çağırarak Osmanlı İmparatorluğu'na uygulamak istedikleri barış antlaşmasının şartlarını bildirdiler. Çok ağır olan bu şartlar derhal reddedildi. 10 Haziran 1920'de Damat Ferit Paris'e, karşı teklifimizi götürdü. Onu da Müttefikler kabul etmediler. |
|
(16) Maltepe Uçak
İstasyonu'ndaki
Faaliyetler: |
|
Alınan emre göre üç tayyarenin hazırlanması için gösterilen gayret insanüstü idi. Her türlü imkânsızlıklara rağmen 1 Mayıs 1920'de, biri eğitim diğeri silahlı keşif uçağı olmak üzere iki uçak uçuşa hazırlandı. Maltepe'deki polo sahası uçuş için en uygun olan olarak tespit edilmişti. Fakat İngiliz Komutanlığı alanın kullanılmasına izin vermedi. Yüzbaşı Fazıl, Veliefendi çayırından
yararlanma imkânlarını araştırdıysa da, bundan da sonuç
alınamamıştı. İngilizler havacılarımızdan yürekli kuşkulanıyorlardı.
Ayrıca, Osmanlı Subaylarına karşı da çok kötü davranıyorlardı. Türk
subaylarının İngiliz subaylarına selam verme mecburiyeti, bir baskı
unsuru olarak kullanılıyordu. Baskı için subaylarımıza kimliklerini
gösteren kartlar dağıtılmıştı. İngilizler selam vermeyen Türk
subayını durduruyor, kartını alarak gerekli makamlara şikâyet
ediyordu.1920 yılı Şubat ayında Rasıt Yüzbaşı İzzet ve Tevfik böyle
bir durumla karşılaştılar. İngiliz subayına selam vermediklerinden
10 gün hapis cezası aldılar. Ancak, Yüzbaşı Tevfik bir İngiliz
üsteğmenine selam veremeyeceğini savunduğundan 10 günlük hapis
cezası kaldırıldı. |
Meydanın hazırlanması; düzlüğün futbol sahasına çevrilip, temizlenmesi ve tesviyesi gizlenerek yapılmıştı. |
Bir taraftan uçuş alanı aranırken diğer taraftan Maltepe'de tamir ve bakım faaliyeti büyük bir hızla sürdürülmekteydi. 6 Mayıs 1920 günü dört tayyare uçuşa hazır hale getirilmişti. Yüzbaşı Fazıl Bölük Komutanlığının yanı sıra, İstasyon Komutan Yardımcılığını da üzerine almıştı. Uçuş denemelerinin başlatılması için 10 ton benzin istenmişti. Pilotların esas niyetleri yavaş, yavaş etrafa yayılıyordu. Maltepe'den kaçışı orda bulunan erler biliyor ve etrafta ulu orta konuşuyorlardı. Söylentiyi Maltepe'deki bakkallar da duymuş, Yüzbaşı Fazıl'a gelerek alış verişlerini veresiye yapanların listesini vererek bunların ödeme yapmasını istemişlerdi. Maltepe'den kaçışın gizliliği zedelenmişti. İstanbul Hükümetinin yanlısı olan basında, (özellikle Peyam-i Sabah
gazetesi) her gün Anadolu'daki Milli Kuvvetler aleyhine yayın
yapıyorlardı. İngiliz haber alma servisi de konu ile ilgilendi ve
meselenin içyüzünü anlayınca Yüzbaşı Ali Rıza Bey'in müfettişlik
görevinden alınmasını istedi. |
7 Mayıs 1920'de Harbiye Dairesi Havacılık Şubesi Müdürü Binbaşı Veli Bey müfettişliğe atandı. Aynı gün Yüzbaşı İzzet de başka bir makamdan Müfettiş tayin edildiğine dair emir aldı. Yüzbaşı Ali Rıza'nın azledildiği bildirilmemişti. Yüzbaşı Fazıl da bu konuda emir alınca, aynı günde dört müfettiş tayinli bir hava kuvveti meydana geldi. Böyle bir karışıklığın bir örneğini bulmak oldukça zordur. Yüzbaşı Ali Rıza planlarının tatbiki açısından durumun kötüye gittiğini görünce, kendisinin bağlı bulunduğu 21 nci Kolordu Komutanı emir vermedikçe görevini terk etmeyeceğini bildirdi ve diğer tayinler geçersiz oldu. Daha sonra uçuş müsaadeleri tamamen kaldırıldı ve Yüzbaşı Ali Rıza azledildi. Hava Müfettişi olarak da İstihkâm Binbaşı Veli Bey kesin olarak görevlendirildi. 28 Mayıs 1920 Pazartesi günü, Fransız ve İngilizlerden oluşan bir tetkik heyeti geldi, etrafı gezdi. Bu incelemede biri Nieuport Rus tayyaresini, diğeri de meydanın neden düzeltildiğini sordu. Heyete boş zamanlarda futbol oynadıkları cevabı verilmişti. İstasyondaki hava subayları kaçış planlarını ertelemek zorunda kaldılar. |
|
İstihkâm Binbaşı Veli Bey
|
|
İstasyonda bulunan yedek Teğmen Şakir Hazım (Ergökmen)
önce terhis edilmiş fakat sonradan tekrar Maltepe'de görev almıştı.
Vecihi (Hürkuş) ve diğer astsubaylarla birlikte ve ellerindeki az
miktardaki benzinden istifade ederek dört uçağı kaçırmak için acele
bir plan yaptılar. 6–7 Haziran 1920 Pazar gecesi saat 02.00'de
astsubay Vecihi, Kazım, Rıdvan, Mısır'dan esaretten dönen İsmail,
yedek Teğmen Şakir Hazım (Ergökmen) ve sivil makinist Eşref bu
kararı almışlardı. Teğmen Şakir Hazım karısını da Anadolu'ya
götürecekti. |
Aşağıdaki şekilde tayyarelere bindiler; |
1 Fokker D-III
Av tayyaresi |
Pilotu İsmail Zeki |
1 Albatros C-II
Keşif tayyaresi |
Pilotu
Vecihi, Makinist Eşref ve Teğmen Şakir Hazım'ın eşi +
bavulları |
1 Albatros C-II
Keşif tayyaresi |
Pilotu Teğmen Şakir Hazım ve Astsubay Rıdvan |
1 Albatros D-III Av
tayyaresi |
Pilotu
Kazım |
|
|
Vecihi (Hürkuş), Kâzım, Rıdvan, Eşref, Teğmen Şakir Hazım ve eşi
|
|
|
(a) Maltepe Hava
Alanı'ndan
Kaçış: |
|
Maltepe'den Anadolu'ya kaçış planını uygulayacaklardı. İlk olarak Fokker tayyaresi ile İsmail Zeki rule kaçırdı ve tayyaresi kırıldı. Onu takip eden Vecihi'nin üç kişilik uçağı, rasıt yerinde eşya ve iki kişi bulunduğundan ağırlığı nedeniyle havalanamadı ve yol kenarında bir hendeğe girip parçalandı. Astsubay Rıdvan ve Teğmen Şakir Hazım'ın keşif tayyaresi
kalkmadı. İçlerinden yalnız Kazım Albatros'la kalkışını
tamamlayabildi. Fakat o da İznik civarında bir bölgeye inerken
telgraf tellerine takılıp kabotaj oldu. Bölük Komutanı Yüzbaşı Fazıl
bu durum karşısında kıymetli ve gizli evrakları da alarak Teğmen
Şakir Hazım, Sivil Makinist Eşref, Üsteğmen Muhsin (Alpagot),
Üsteğmen Emin Nihat (Sözeri), Üsteğmen Rafet, Teğmen Avni, Sivil
Pilot Hayri, İhya, Vecihi bir kısım astsubay ve erler ile birlikte
Maltepe-Kartal yönünde kaçarak Adapazarı'na geçtiler. Kısa kalkış
mesafeli bir meydandan gece yapılan bu uçuş denemesi aşırı bir
cesaret gerektirir. Pilotların bu girişimi büyük bir fedakârlık
örneğidir. Bu hareketin memleket severlik duygusu içinde
gerçekleştirmek istenmesi takdir edilmelidir. |
|
(b) Maltepe
İstasyonu'nun
Tahribi: |
|
Yüzbaşı Fazıl'dan sonra İstasyon Komutan Vekilliği'ne Rasıt Yüzbaşı Sadettin atandı. 17 Haziran 1920'de de İngiliz kuvvetleri saat 16.00 sıralarında Maltepe İstasyonunu işgal ederek, sabit hangarları ve durumları nispeten iyi olan tayyareleri bomba ile tahrip ettiler ve hangarların dışındaki uçak ve malzemeyi yaktılar. İstasyon Müdürlüğü tekmil evrak ve muhasebe kayıtları ile birlikte yok edildi. İstasyonda bulunan malzeme ve eşya İngiliz erleri ve gayri Müslim halk tarafından yağma edildi. Erzak olarak, biraz fasulye ve zeytinyağı bırakıp geri kalanına da el koydular. Ertesi gün, geri kalan malzemeyi götürüp, nasılsa sağlam kalmış bir iki tayyareyi de yok ettiler. Böylece Maltepe İstasyonu dağıtılmış oldu. |
|
(c)
İstanbul'dan
Anadolu'ya
Geçiş: |
|
İstanbul'dan Anadolu'ya gönderilen hasta veya esaretten dönen erlerimizin arasına kıyafet değiştirerek karışan Emin Nihat (Sözeri), Muhsin (Alpagut), Üsteğmen Rifat, Avni (Okar),
Astsubay Hayri, İhya, Vecihi ve Makinist Eşref 15 Haziran'da
Mudanya'ya ve oradan da Eskişehir yolu ile Konya'ya geldiler. Ayrıca
İstanbul'daki pilot, rasıt ve makinistler birer, ikişer Anadolu'ya
kaçmayı başarmış ve Kurtuluş Savaşı'na katılmışlardı. Bazı yazarlar
Maltepe olayı ve Müfettişliğin lağvı konusunda Yüzbaşı Ali Rıza'yı
suçlamışlardır. Ancak, Çanakkale'de ilk defa düşman tayyaresini
düşüren, Anadolu'ya kaçış planlarını Fazıl ile birlikte hazırlayan
ve İngilizler tarafından uçuş izni geri alınan bir komutan
suçlanmamalıdır. (Yüzbaşı Ali Rıza'nın emekliye ayrıldıktan sonra
geçimini sağlamak için taksi şoförlüğü yaptığı sıralarda, Kuleli
öğrencilerini Üsküdar'dan Çengelköy'deki okula ücretsiz taşıdığı
söylenmektedir.) Yüzbaşı Ali Rıza memleketini, o memleketin insanını
ve askerini seven, yürekli ve iyi niyetli bir subay olarak
anılmalıdır. |
|
(17) Osmanlı Hava
Kuvvetlerinin
Lağvı: |
|
25 Haziran 1920'de Hava Kuvvetleri Müfettişliği de lağvedildi. Hava subayları personel işleri emrine, erler de inzibat kuvvetleri piyade deposuna devredildi. Osmanlı Hava Kuvvetleri personeli bu suretle dağıtılmış oldu. Osmanlı dönemi havacılığı sona ermişti. Harbiye Bakanlığı'nın bu konudaki yazısı şöyleydi.
|
|
Harbiye Nezareti |
25 Haziran 1920 |
|
UMUM JANDARMA KOMUTANLIĞINA |
Hava Kuvvetleri Müfettişliği lağv olunarak subaylarının personel işleri emrine ve erlerin inzibat kuvvetleri piyade depo taburuna verilmiş olduğu, Maltepe'de ve bilumum mıntıkanız dahilinde asayişin, tezyidi kuvvete çalışılarak doğrudan doğruya Jandarma ile tesis ve temini icap eylediği beyan olunur.
|
|
Harbiye Nazırı
Vekili Namına |
|
Ferik
(İmza) |
|
|
|
(18) Yunan
Kuvvetlerinin
Trakya'ya
Saldırışı: |
|
Müttefikler kendi barış antlaşmasının şartlarını
kabule zorlamak için 20 Temmuz 1920'de Yunan Kuvvetlerini Trakya'ya
saldırttılar. Doğu Trakya, Edirne, Tekirdağ, Kırklareli Yunanlılar
tarafından işgal edildi. |
|