ABD’de
siyahilerin
pilot
olmasına ilk
kez İkinci
Dünya
Savaşı’nda
izin
verilecekti.
Sonrasında
ise kapılar
kapanacaktı.
1916’da Arap
Ahmet (Ahmet
Ali
Çelikten)
Türkiye’nin
ilk siyahi
pilotu
olacak, 1.
Dünya
Savaşı’ndan
sonra
Kurtuluş
Savaşı’nda
görev
yapacaktı.
İşte ilk
siyahi
havacımızın
Pazar
Postası
Gazetesi’nde
2011’de
yayınlanan
ilginç
öyküsü… |
AFRİKA’DA
BAŞLAYAN BİR
ÖYKÜ |
Hikayemizin
kahramanı, 19.
yüzyılda
Afrika’da Bornu
Emirliği’nden
alınıp köle
tacirleri
tarafından
İstanbul’a
getirilerek
satılan bir
kadının torunu.
Aile içinde
kuşaktan kuşağa
anlatılana göre,
İstanbul’a
getirilen bu
büyükanneyi,
İstanbul
mektupçusu
odalık olarak
satın almış.
Onun hakkında bu
kadarını
biliyoruz. Adı
da belli değil.
En büyük
torununun
1883’te dünyaya
geldiğini
bildiğimize
göre, ailenin bu
‘kadın atasının’
en geç
1840’ların
sonunda
doğduğunu
düşünebiliriz. |
Doğum yeri
Bornu, bugün
Nijerya’da
bulunan, Çad
Gölü’nün
güneybatısında,
esircilerin
en çok köle
devşirdiği
bölgelerden
biriydi.
Köle
kervanları
oradan
kuzeye doğru
yola
çıkıyor,
Sahra çölünü
aşıyor,
bugünkü
Libya
topraklarında
ilerleyerek
Akdeniz
kıyısına,
Trablus,
Mısrata,
Surt veya
Bingazi
limanlarına
ulaşıyordu.
Oradan
esirci
köleleriyle
birlikte bir
gemiyle
başkente
varıyordu.
İstanbul’daki
köle pazarı,
Kapalıçarşı’nın
Nuruosmaniye
kapısının
kuzeyinde,
Tavuk Pazarı
denen yerdi.
Bu pazar,
Osmanlı
Devleti’nin
köleliği
adım adım
yasaklamaya
başladığı
dönemde,
1847’de
kaldırıldı.
Belki de
kahramanımızın
anneannesi,
Abdülmecid
tarafından
yıktırılan
bu pazarda
satılan son
kölelerden
biriydi. |
Köle satışı
tabii sadece
orada değil,
İstanbul içinde
ve diğer
kentlerde başka
pazarlarda da
yapılıyordu.
Ailesi, onu
alanın “İstanbul
mektupçusu”
olduğunu
belirtiyor; o
tarihlerde böyle
bir statü
(İstanbul vali
ve belediye
reisinin genel
sekreteri)
yoktu. Belki de
onu alan,
ihtisap ağasının
katibiydi. Onun
adını bilmesek
de, kızının
adını biliyoruz:
‘Zenciye’ Emine.
1860’larda
doğduğu
anlaşılıyor. O
bir köle
değildi. Kendisi
gibi siyah olan
Ali Bey ile
evlenerek, bugün
de Afrikalı
Türklerin yoğun
olarak yaşadığı
İzmir’e
yerleşti. İzmir
civarında
padişah
çiftliklerinde,
azat edilen eski
siyah kölelere
evlenerek
yerleşebilecekleri
topraklar
verilmişti. |
Zenciye Emine
Hanım ile Ali
Bey’in üç çocuğu
oldu. Bunlardan
en büyüğü, 1883
doğumlu Ahmet
Ali, öykümüzün
kahramanı. Ondan
sonra Ali,
1889’da da
Zenciye Saniye
aileye katıldı.
Ne yazık ki
babaları Ali
Bey, kızı henüz
doğmadan hayata
veda etmişti.
Onun geçmişi
hakkında hiçbir
şey bilmememizin
nedeni de bu:
Belli ki
çocuklarına
kendi ailesinin
hikayesini
anlatacak
fırsatı
bulamamıştı. |
1904’TE
DENİZCİLİK
EĞİTİMİ ALMAYA
BAŞLADI |
“Arap Ahmet”
olarak
tanınan en
büyük çocuk
Ahmet Ali,
1904’te
Haddehane
Mektebi’ne
girdi, dört
yıl sonra
mülâzım-ı
evvel, yani
üsteğmen
oldu. Okula
girerken
amacı
denizci
olmaktı. Ama
tam da o
yıl,
gençlerin
önüne
yepyeni bir
alan
açılıyordu.
1904’te
Wright
kardeşler
ilk uçuş
denemelerini
başarıyla
yaptılar.
Uçmak, kısa
sürede büyük
bir merak
halini
alacaktı.
Orduların bu
yeni aracın
önemini
keşfetmesi
uzun
sürmedi. |
1909’da ABD
ordusu ilk
uçağını aldı,
1911’de
Trablusgarp
Savaşı’nda
İtalyanlar
deneme amacıyla
uçak
kullandılar.
Alman, Fransız
ve İngiliz
orduları da ilk
pilotlarını
yetiştirmeye
başladı. Osmanlı
ordusu geri
kalmadı. |
HAVA
KUVVETLERİ
KURULUYOR |
13 Ekim 1910’da
Harbiye
Nazırlığı’nın
Fen Kıtaları ve
Müstahkem
Mevkiler Umumi
Müfettişliği’ne
bu konuda
gönderdiği yazı,
askeri
havacılığın
kuruluşu için
atılmış ilk adım
olarak kabul
edilir. Harbiye
Nazırı Mahmut
Şevket Paşa’nın
çabalarıyla ilk
tayyareler
alındı ve pilot
olabilecek
birkaç genç
İngiltere ve
Fransa’ya
gönderildi. |
Louis
Bleriot’nun
Pau’da 1909’da
açtığı Ecole
Bleriot ile
İngiltere’de
1910’da açılan
Bristol Flying
School, Türk
ordusunun
gençleri
yolladığı ilk
özel uçuş
okullarıydı.
Çarkçı oldukları
ve makine
sistemini iyi
bildikleri için
uçak makinisti
olmak üzere bu
okullara
yollanan
bahriyelilerin
çoğu, uçmaktan o
kadar hoşlandı
ki, pilotluk
eğitimi de
aldılar. Meşin
ceketleri, pilot
gözlükleri,
yakalarındaki
pusulalarıyla
fiyakalı bir
görüntüleri
vardı. Sonradan,
1910’ların ilk
pilotlarının
toplumda
yarattıkları
imaj, 1960’ların
ve
kozmonotlarına
benzetilecekti.
1912’de kurulan
Tayyare
Komisyonu’nun
çabalarıyla
İstanbul
Ayastefanos
(Yeşilköy)
yakınlarında bir
uçuş alanı ve
iki hangar
yapıldı, bir
tayyare mektebi
açıldı. |
PİLOT OLMAK
ÜZERE
SEÇİLDİ |
25 Haziran
1914’te bu
okulun yanında
bir de Deniz
Tayyare (Bahri
Tayyare) Mektebi
kuruldu. İşte
kahramanımız
Ahmet Ali, aynı
gün buraya
atanan ilk deniz
subaylarından
biriydi. O artık
bir “bahri
tayyareci”
olacaktı. Tam üç
gün sonra,
Arşidük Franz
Ferdinand’ın
Saraybosna’da
öldürülmesi,
milyonlarca
insanın gündelik
hayatının aniden
değiştiği ve
bugün 1. Dünya
Savaşı olarak
bildiğimiz büyük
savaşı başlattı.
Arap Ahmet’in de
hocası olan
Tayyare
Mektebi’nin
Müdürü De Goys,
kendi ülkesinde
savaşa katılmak
üzere Fransa’ya
döndü. |
Yeni müdür
Yüzbaşı Serno,
doğal olarak bir
Alman’dı. O
geldiğinde,
artık Osmanlılar
da savaşa
Almanya’nın
müttefiki olarak
katılmışlardı.
Ahmet Ali’nin
küçük erkek
kardeşi Ali,
Çanakkale
savaşlarında
şehit oldu. O
ise
Ayastefanos’ta
uçuş eğitimini
sürdürdü. |
11 Kasım 1916’da
bir hava
müfettişi,
başkumandanlığa
bir yazı yazarak
“Bahri tayyareci
çarkçı mülazım-ı
evvel Ahmet Ali
Efendi’nin,
tayyarecilik
konusundaki
sınavlarını
başarıyla
tamamladığını,
künyesinin
tayyareci olarak
düzeltilmesi”
gerektiğini
bildirdi. Ahmet
Ali Efendi,
gerçi Kara
Tayyare
İstasyonu’ndaki
sınavlarını
vermişti ama
“bahri
tayyareci” olmak
için bir deniz
tayyaresiyle
uçmuş olması
gerekiyordu.
|
Ahmet Ali 14
Şubat 1917’de
yüzbaşı oldu, 18
Aralık 1917’de
Berlin’e
gönderilerek
eğitim
uçuşlarını
tamamladı ve
Temmuz 1918’de
geri döndü,
İzmir Bahri
Tayyare
Bölüğü’ne
atandığında
artık Türkler
açısından 1.
Dünya Savaşı’nın
bitmesine birkaç
ay kalmıştı.
1920’de geçici
olarak merkeze
atandı. Yunan
savaş
gemilerinin
Akdeniz ve
Karadeniz’de
karakollar
kurduğu, geçen
gemileri kontrol
ettiği ve
bazılarına da el
koyduğu dönemdi.
1. Dünya
Savaşı’ndan
kalan Haliç’teki
bazı uçakları
Anadolu’ya
kaçırma planı
gündeme geldi. |
KONYA’DAN
KURTULUŞ
SAVAŞI’NA |
Anadolu’daki
direnişe destek
için Konya
Tayyare
İstasyonu’nda
çalışmalar
sürüyordu. Ahmet
Ali de gönüllü
olarak
Konya’daki bu
istasyonda görev
yaptı. Bir süre
sonra, direniş
hareketini
destekleyerek
Konya’ya gittiği
için maaşı
kesildi.
Hakkında kanuni
işlem
uygulanması için
yazışmalar
yapıldı. Bu
arada kaçırılan
5 uçaktan 3’ü
Amasra Deniz
Tayyare
İstasyonu’na
gönderilmişti. |
Pilotlara
ihtiyaç
vardı.
1922’de
Amasra’ya
gönderilen
pilotlar
arasında
Ahmet Ali de
bulunuyordu.
Görevleri,
İstanbul
Boğazı
çıkışından
itibaren
Batı
Karadeniz’deki
düşman
gemilerini
takip etmek,
raporlamak,
deniz
harekatını
korumaktı.
Savaş sona
erdiğinde,
Konya’dan
yürütülen
havacılık
faaliyetlerini
ve bütün
malzemeleri
tek elde
toplama
kararı
alındı ve
İzmir
Güzelyalı’
da bir
tayyare
bölüğü
kuruldu. Bu
bölüğe
1924’te
Ahmet Ali de
atandı.
Görevini
İzmir’de
sürdürmeye
devam etti.
|
HAVA
MÜSTEŞARLIĞINA
ATANDI |
1928’de Hava
Müsteşarlığı’na
atandı.Bahri
Tayyare
Madalyası’yla
ödüllendirildi.
Ordu
arşivlerinde
onunla
ilgili
bilgiler,
burada sona
eriyor.
Ailenin
kendi
tarihinde
bir de saat
hikayesi
var.
Torunlarının
annelerinden
dinlediklerine
göre, tam
zamanı
bilinmese
de, Ahmet
Ali İzmir’de
görevliyken
Alman pilot
arkadaşıyla
bir uçuşta
bir Yunan
uçağını
İzmir
Körfezi’ne
düşürmüş,
kendileri de
vurulan iki
pilot
Gaziemir
tarafına
zorunlu iniş
yapmış.
İzmir Valisi
de, Ahmet
Ali’ye bir
saat hediye
etmiş. Bu
anekdotun
doğruluğu
veya
yanlışlığının
belki de
önemi yok.
Sonradan
‘Çelikten’
soyadını
alan,
1949’da
emekli olan,
1969’da ölen
Ahmet Ali
Bey, zaten
dünya
havacılık
tarihinde
özel bir
yere sahip. |
Ahmet Ali’nin
sadece kendisi
değil, iki oğlu,
kız kardeşinin
eşi ve yeğeni de
pilot oldu. Bir
aile mesleği
olan havacılığı,
ailenin
reisliğini genç
yaşta üstlenen
“Arap Ahmet”in
etkisiyle
seçtiler. Babası
öldüğünde 6
yaşında olan
Ahmet Ali,
ailenin en büyük
çocuğuydu. Onun
asker ve pilot
oluşu, bütün
ailenin yolunu
belirledi. Savaş
sırasında
Prevezeli göçmen
Hatice Hanım’la
(1897-1991)
evlenen Ahmet
Ali’nin beş
çocuğu dünyaya
geldi. Hepsi iyi
eğitim gördüler. |
Kızlarından
Neriman Çelikten
İngilizce
öğretmeni,
Müjgan ise
avukat oldu.
Oğulları Muammer
ve Yılmaz
Çelikten ise
babaları gibi
havacı. Muammer
Bey astsubay
emeklisi olarak
THY’de pilotluk
yaptı. Şu anda
hayatta olan en
küçük oğlu
Yılmaz ise
havacı astsubay
olarak emekli
oldu. Ailedeki
tek pilotlar
onlar değildi.
Kız kardeşi
Saniye’nin eşi
İsmail de deniz
pilotu olarak
görev yaptı ve
1930’da uçağı
düşünce şehit
oldu. |
Oğulları Ümit
Çelikten ve Öniz
Çelikten’in
belirttiklerine
göre, yetiştirdiği
147 öğrenciden hep
gururla sözetti.
Bunların arasında
Hava Kuvvetleri
Komutanlığı’na
yükselmiş olan da
vardı. Sonradan
ABD’de kurs görerek
simülasyon (aletli
uçuş) öğretmeni olan
Muzaffer Ali
Çelikten 1993’te
öldü. Çelikten
Ailesi bugün
Afrika’dan gelen
atalarının 19.
yüzyıl sonunda
kendilerine bir yuva
kurduğu İzmir’de
yaşamlarını
sürdürüyor. |
İzmirli Ali oğlu
Ahmet
(Çelikten),
Kasım 1916’da
dünyanın ilk
siyah pilotu
oldu. Zaten 1.
Dünya Savaşı’na
katılan siyah
pilotların
sayısı 10’u
bulmuyordu.
Fransız
ordusundaki
Martinikli
pilotlar,
1917’de uçmaya
başladılar.
Amerikalı Eugene
Bullard ise
kendi ülkesinde
nedeniyle
reddedilmiş,
Fransız
Lafayette
filosunda
1917’de görev
almıştı. “Arap
Ahmet” adıyla
bilinen bu ilk
siyah pilot
hakkında
bilgimiz azdı.
Ailesinden Ümit
ve Yılmaz
Çelikten’e
ulaştık.
Karşımıza
büyükannesi
Nijerya’dan köle
olarak
getirilen,
babasını 6
yaşında
kaybeden, uçma
tutkusunu
ailesine
aşılayan alçak
gönüllü bir
kahraman çıktı. |
Kaynak |
Pazar Postası 13 Mart 2011 |
Kokpit.aero |
|
|