Ben Kimim

 
 
 
  d. SİNA-FİLİSTİN CEPHESİ:

Türkiye ile ittifak yapan Almanya'nın amacı, Türkleri savaşa soktuktan sonra onları çeşitli cephelerde ve özellikle Mısır'da taarruza sevk ederek İngiliz kuvvetlerinden önemli bir kısmını buraya yönlendirilmesini sağlamak ve böylece batı cephesindeki yüklerini hafifletmekti.

Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Enver Paşa ise Sarıkamış'ta Ruslara karşı girişilen harekâtta on binlerce Türk askerini kaybetmek suretiyle çok acı bir yenilgiye uğramıştı. Enver Paşa, bu yenilgiyi kamuoyundan gizlemek için önceden tasarlanmış olan Mısır'ın geri alınmasının çabuklaştırılmasını istiyordu. Yapılacak böyle bir harekâtla Çanakkale'ye karşı düşman taarruzunun durdurulacağı, Suriye'ye bir çıkarma teşebbüsünün önleneceği ve aynı zamanda Mısır'da başarı sağlanırsa Kuzey Afrika ve Sudan'ın ayaklanarak Türklere katılacağı düşünülüyordu.

Tarafların kuvvetleri:

Türk kuvvetleri:

4 ncü Ordu, Suriye ve Filistin'deki 8 nci Kolordu, Musul'dan kaydırılan 12 nci Kolordu, Hicaz bağımsız tümeni, yerli ve gönüllülerden kurulmuştu.

Seferi kuvvetlerle işbirliği yapacak dört uçaklı bir hava birliğinin de Birüssebi'ye gönderilmesi kararlaştırılmış ise de henüz birlik gönderilmemişti.

İngiliz kuvvetleri:

Kara kuvveti; Anzak Kolordusu, piyade ve süvari tümenleri, 6 ncı Piyade ve bir Hind Süvari Tugayı.

Deniz kuvveti; İki zırhlı kruvazör, altı torpidobot ve iki nakliye gemisi.

Hava kuvveti; On sekiz uçakla, uçak ana gemilerindeki uçaklardan ibaretti.

  (1) 1914 Yılı Hava Harekâtı Ve Faaliyetleri:

4 ncü Ordu emrine verilen Alman mühendis ve teknisyenleri Sina çölünde su bulunan yerleri keşfetmeye ve Kanalı geçmek için köprücü takımları oluşturmaya başlamışlardı. Menzil hattı olarak seçilen Afule, Kudüs, Birüssebi-Hafirülavce hattı sefere uygun bir şekle sokulmuştu.

1914 yılı içinde her iki tarafta da bir hava keşif, gözetleme ve taarruz harekâtı olmamıştı.

  (2)  1915 Yılı Hava Harekâtı Ve Faaliyetleri:

Süveyş kanalına yapılacak baskın harekâtı için 8 nci Kolordu görevlendirildi. Kolordu Komutanı özel kuruluşa göre 25 nci Tümenden seyyar bir kuvvet oluşturdu. Bu kuvvetler, sefer kuvvetinin birinci kademesini, İzmir'den gelmekte olan 10 ncu Tümen de ikinci kademesini oluşturacaktı. Birinci kademe 14/15 Ocak 1915 gece yarısı, toplanma bölgesi olan Gazze-Birüssebi hattından ileri yürüyüşe başladı. Kanal doğu kıyısına yaklaşmış olan birliklerin 2/3 Şubat gecesi Sarapyum ve Tosum mevkilerinden taarruza geçmeleri kararlaştırıldı. Kolordu düşmanı aldatmak için 1/2 Şubat gecesi büyük birlikleriyle İsmailiye'ye doğru yaklaşmış ve geçişin buradan yapılacağı hissini vermek istemişti. Bu doğrultuda ilerleyen birlikler, 2 Şubat akşamı gruplarla beraber asıl geçiş yerine hareket ederek hazırlık durumuna geçtiler.

2 Şubat 1915'de çıkan kum fırtınası sebebiyle birliklerin ve topçunun yürüyüş ve hazırlık mevzilerine girmeleri çok zor ve geç oldu. Bazı birlikler yollarını şaşırdılar. Gece yarısından sonra hücum kolları ayrılarak botlarla donatıldı. Kolordunun birlikleriyle bağlantısı sağlanamadı. Geçiş yerlerine yaklaşma gece yarısından sonra başladı. Gün ağarmadan kanala varmak gerekiyordu. Bu sebepten hareketlerin çabuklaştırılması, kargaşalıklara, botları taşıyan erlerin yorulmalarına sebep oldu. Hücum kolları kanala 500–600 metre yaklaştıkları zaman uyanık ve böyle bir hareketi beklemekte olan düşman, ışıldaklarının yardımı ile ateşe başladı. Bu ateş üzerine hücum kolları botları kademeli olarak kanalın doğu kıyısına ulaştırarak suya kaydırmayı başardılar. İlk grup botlarda 73 ncü Alaydan kanalın batısına 30 er ve bir subay geçmiş ise de bunların hepsi şehit veya esir olmuş ancak bir tanesi yüzerek geriye dönebilmişti.

74 ncü Alayın 3 ncü Bölüğünün ilk kafilesinin botları düşman makineli tüfek ateşi sonucu batmış ve bu bölükten bir subay ile bir er karşıya geçebilmişti. Alay üstün bir çaba ile karşı kıyıya iki bot daha geçirmiş, fakat bu botlar da geriye dönememişlerdi. 

İsmailiye ve Tosum'a karşı güvenlik düzeni almış olan 75 nci Alayın 1 nci Taburunun Tosum yönündeki ileri hareketi Timsah gölü ile Tosum önündeki düşman gemilerinden açılan topçu ateşleri karşısında gelişememiş ve karşıya geçmiş olanların hepsi şehit veya esir edilmişlerdi.

3 Şubat 1915 sabahı gün ağardıktan sonra harekât sahasında bulunan Ordu Komutanı Cemal Paşa, verilen ağır kayıp karşısında kanalı ele geçirmenin imkânsızlığını anlamış ve kuvvetlerini geri çekmeye karar vermişti.

Bu harekâtta Birussebi'ye gönderilen dört Türk uçağı hiç bir faaliyet göstermemiş buna karşılık Fransız ve İngiliz uçakları keşif, gözetleme ve topçu ateş tanzimi yapmak suretiyle Türk kuvvetlerinin kanala karşı taarruzlarını ateş altına aldırmış, kendi kuvvetlerine hava destek hizmeti yapmışlardı.

  (3) 1916 Yılı Hava Harekâtı Ve Faaliyetleri:

İngilizlerin Çanakkale'deki başarısızlığı, İslam dünyasındaki prestijlerini önemli ölçüde sarsmıştı. İngilizler, aleyhine olan bu durumu düzeltmek için başka taraflarda göze çarpacak bir başarı sağlamak istiyordu.

İngilizler, Çanakkale'de serbest kalan Türk kuvvetlerinin Mısır'a karşı kullanılmasından endişe etmekle beraber, büyük Türk kuvvetlerinin sadece bir demiryolu ile ve dinlenmeden uzak bir mesafeye kısa bir zamanda taşınamayacağını, demiryolu, şose ve suyolları yapılmadan Sina çölünün aşılmasının çok zor olacağını biliyorlardı. Bu nedenle İngilizler askeri bir sonuçtan ziyade siyasi bir amaç için Çanakkale'den çektikleri ve hatta fedakârlık ederek Fransa cephesinden alabildikleri bir kısım kuvvetleri Mısır'da toplamaya başladılar.

Süveyş kanalı askeri bakımdan önemli bir geçiş yolu idi. Türkler, bu stratejik bölgeyi ele geçirmek için yeniden büyük fedakârlıklara katlanarak hazırlanmaya başladılar. Yapılacak harekât ile kanal bölgesini ele geçirmek mümkün olmasa bile, İngilizlerin Süveyş bölgesine önemli kuvvetler bağlamasını mümkün kılacak, bu suretle Almanların diğer cephelerdeki yükünü hafifleterek ortak başarının kazanılmasına yardım edilmiş olacaktı. Bu düşünceden hareket ederek Birinci Kanal harekâtı bitiminde verilen karar gereğince İkinci Kanal harekâtının yapılması için hazırlıklar hızlandırıldı. 

4 ncü Ordu Komutanı ve Bahriye Nazırı Cemal Paşa çölde, Birüssebi, Gazze yönlerinde demiryolları, şoseler ve özel yollar yaptırdı. Bu yollar boyunca hastaneler, iaşe merkezleri, erzak ambarları, giyecek ve teçhizat depoları tesis ettirdi.

1916 yılı Mayıs ayı başında Birüssebi'ye ağır topçu, uçaksavar topları ve kamyonlarla birlikte bazı Alman birlikleri de gelmeye başladı.

İngilizler kanalın doğusunda ileri mevzilerde yerleşerek, kanalın Türk topçusunun menzili dışında savunmak şeklini uygun buldular. Bunun için çok para, malzeme ve insan emeği harcayarak üç hat üzerinde yaptıkları mevzileri tahkim ettiler. Kanal üzerindeki orduların ileri harekâtında su ihtiyacının sağlanması için gerekli bütün tedbirleri aldılar.

Bu sıralarda tarafların kuvvetleri şöyleydi.

Türk kuvvetleri:

3 ncü Türk Piyade Tümeni ile Alman Paşa Bölüklerinden, altı makineli tüfek bölüğü, bir obüs bataryası, iki uzun mesafeli top bataryası, iki uçaksavar, telefon-telsiz takımları, bir Avusturya dağ obüs taburu ve 300 ncü Paşa Tayyare Bölüğünden ibaretti.

İngiliz kuvvetleri:

Kanalın savunmasına toplan olarak sekiz tümen, 12–15 kara uçağı ve deniz kuvvetleri emrinde bulunan bir kısım deniz uçakları tahsis edilmişti. Düşman hava alanları Kantara, İsmailiye, Süveyş ve Helyopolis'de bulunuyordu.

Tarafların kuvvetleri karşılaştırıldığında İngilizlerin Türklere göre çok üstün olduğu görülmekteydi.

Mısır'daki bir kısım İngiliz kuvvetlerinin başka taraflara nakledilmekte olduğuna dair gelen haberler üzerine Türk Başkomutanlığı kanala karşı yapılacak harekâtın hazırlığına devam ederken daha küçük çapta kuvvetlerle düşmanı taciz etmek, onların kanaldan kuvvet kaydırmalarına engel olmak ve taarruzi keşif yapmak amacıyla harekâta girişmeyi uygun buldu.

Bu harekât için yedi piyade, dört hecin süvari bölüğü, dört makineli tüfek, dört dağ topu ve bir sağlık müfrezesi, toplam olarak 1600 er ve 800 hayvandan kurulu bir taarruz birliği kuruldu. Taarruz birliğinin harekâtını 300 ncü Paşa Tayyare Bölüğünün Elariş'te bulunan ileri meydandaki iki muharebe uçağı destekleyecekti.

Harekât başlamadan önce harekât alanı üzerinde ve gerilerinde keşif yapmak ve nispi bir hava üstünlüğü sağlamak amacı ile 5 Nisan 1916'da Mısır toprakları üzerinde uçuşa başlayan uçaklar Portsaid'i bombalamak suretiyle düşman üzerinde ilk etkiyi yapmışlardı. 

Nitelik bakımından üstün olan bu uçaklar uçuculuk niteliği ve muhariplik yeteneği yüksek olan pilotların sevk ve idaresinde düşmana oranla sayıca olan zayıflığını gidererek verilen hava görevlerinde büyük başarı sağlamakta idiler.

17 Nisan 1916'da düşmanın Suriye ve Çöl kıyısında bir uçak ana gemisi ve iki muhribi görülmüştü. Uçak ana gemisinden kalkan bir düşman deniz uçağı Şelale'deki Türk ordugâhı üzerinde keşif yaptığı sırada 300 ncü Paşa Tayyare Bölüğünün iki uçağı tarafından önlenmiş ve hava muharebesine zorlanmak istenmişse de düşman muharebeyi kabul etmeyerek süratle Gazze önünde bulunan gemisine dönmüştü. Düşmanı takip eden uçaklar uçak ana gemisine bomba ve makineli tüfek ateşiyle hücum etmişlerdi.

21 Nisan 1916'da Kantara, Katya ve Romani dolaylarındaki düşman kuvvetlerinin durumunu keşfetmek üzere havalanan bir uçak Katya ve Romani'de düşman ordugâhlarını tespit ederek, Katya'daki ordugâhı bombalamıştı. Keşif görevine devam eden uçak Portsait ve İsmailiye dolaylarında kanal üzerinde hiç bir düşman faaliyeti görmemişti.

Havada devam eden bu faaliyetlere paralel olarak taarruzi keşif yapmak üzere hazırlanan kara keşif müfrezesi 21 Nisan 1916'da Uğratina, Katya yönünde ilerlediği sırada düşmanla temasa geçerek taarruz etmiş ve bir miktar esir almıştı. Muharebeler 23 Nisan'da da devam etmiş ve Düeydar yönünde ilerleyen müfrezenin diğer kolu baskın yaparak bu bölgedeki İngiliz kuvvetlerini şaşırtmıştı.

Yapılan bu kara harekâtında baskına uğratılan İngiliz kuvvetleri imha edilmiş ve taarruzi keşif tam bir başarı ile sona ermişti. Harekât sırasında düşmanın kanalı savunmak için direniş hattını kanalın doğusuna sürdüğü, Kantara'dan standart genişlikte bir demiryolu ve suyolunu Romani'ye kadar uzattığı öğrenilmişti.

Yapılacak büyük çaptaki kara harekâtını başarıya ulaştırmak için harekât bölgesi üzerinde ve gerisinde hava üstünlüğünün sağlanması gerekiyordu. Bu nedenle 300 ncü Paşa Tayyare Bölüğü uçakları İngiliz hava alanlarına baskın şeklinde taarruz ederek yerde fazla sayıda düşman uçağı tahrip etmek ve havaya kalkanları hava muharebesiyle düşürmek istiyordu. Bu nedenle;  8 Mayıs 1916'da bir filo Portsait'teki İngiliz hava alanına taarruz ederek uçak hangarlarını bombardıman etmiş ve hangarları tahrip ederek geri dönmüştü.

4 ncü Ordu Komutanı Mısır'a karşı daha aktif ve daha enerjik hareket edebilmek ve düşmanı devamlı olarak baskı altında tutarak Mısır'a karşı taarruzdan vazgeçilmediğini göstermek amaciyle hava faaliyetinin arttırılmasını istiyordu. Hava taarruzları için en önemli askeri hedeflerden birisi Süveyş kanalı içerisinde ve kanal dolaylarındaki tesisler ve aynı zamanda kanaldan yapılan ulaştırmanın felce uğratılmasıydı. Bu hedeflerin tahribi ve ulaştırmanın felce uğratılması için düşmandan daha fazla hava kuvvetine sahip olmak gerekiyordu. 

Bu ihtiyaç için komutanlık ordu emrine tahsis edilmiş olan 300 ncü Paşa Tayyare Bölüğünün 1/2 oranında takviye edilmesini sebepleriyle birlikte Başkomutanlık karargâhına teklif etti. Başkomutanlık karargâhı ordunun bu teklifini yerinde bularak Almanya'ya yeni uçaklar sipariş edilmesini ilgililere emretti ve yapılan siparişten orduya bilgi verdi.

Büyük kısmı ile Birüssebi'ye intikal etmiş olan 300 ncü Paşa Tayyare Bölüğünün son kademesi 16 Mayıs 1916'da Birüssebi'ye gelmişti. Tayyare bölüğü muharebe eğitimlerine hız vermiş ve özellikle gece uçuş görevlerine başlamıştı.

21/22 Mayıs 1916'da iki uçak Portsait limanını bombardıman etmişti. Bu bombardıman sonunda kıyı ile şehrin alevler içerisinde bulunduğu kilometrelerce uzaktan görülmüştü. Yapılan bu akında uçaklara limanda bulunan İngiliz gemilerinden şiddetli uçaksavar ateşi açılmıştı.

Mayıs ayı içinde cephede uzun bir inceleme gezisi yaptıran 4 ncü Ordau Komutanlığı kanala karşı yapılacak harekâtın hazırlığına hız vermişti. Bu hazırlık çerçevesinde düşmana olan mesafeyi kısaltmak için Birüssebi'de bulanan tayyare bölüğünü Elariş güneyinde seçilen alana intikal ettirmeye karar verdi. Bu karar uygulanıncaya kadar Birüssebi'den uçurulan uçaklarla düşman durumu hakkında bilgi toplanmaya devam edildi.

29 Mayıs 1916'da Kanalın 35 kilometre doğusundaki Romani batısında bulunan bir İngiliz ordugâhına bomba ve makineli tüfeklerle başarılı bir hava akını yapılmış, atılan bombaların hedefe düştüğü ve hasar yaptığı görülmüştü. Bombardımandan sonra hedefe alçalan uçaklar makineli tüfeklerle taarruz ederek ordugâhtaki er ve hayvanlardan pek çoğunu öldürmüşler veya yaralamışlardı.

Düşmanın Romani, Katya ve Düeyda dolaylarında kuvvetli ileri müfrezeleri bulunduğu öğrenilmişti. Komutanlık bu bölgedeki düşman durumunun tespit edilmesine ve bombalanmasına önem veriyordu. Bu nedenle, 11 Haziran 1916'da Romani ve Kantara dolaylarına gönderilen uçaklar bu bölgelerdeki İngiliz ordugâhlarının durumunu tespit ederek, bomba ve makineli tüfeklerle taarruz etmişler ve onlara kayıp verdirmişlerdi. Aynı gün Portsait limanında bulunan düşman uçak gemisinden kalkan bir deniz uçağına hücum edilerek muharebe sahasından uzaklaştırılmıştı.

Uçakların yaptıkları bu akınlara karşılık vermek isteyen İngiliz uçakları da Elariş'e intikal etmiş olan 300 ncü Paşa Tayyare Bölüğüne hücum ediyorlardı. Alanda dağıtılan ve iyi gizlenen uçaklar bu akınlardan fazla zarar görmedikleri gibi çoğu zaman düşmanı önleyerek muharebe bölgesinden uzaklaştırmaktaydılar. 

300 ncü Bölük uçaklarının Mısır toprakları üzerinde görülmeleri, bildiri atarak halkı ayaklanmaya kışkırtmaları, Portsait limanındaki İngiliz kuvvetlerine, şehre ve bu bölgedeki hava alanlarına taarruz etmeleri İngilizlerin hoşuna gitmiyordu. İngilizler, Türk uçaklarını bir baskınla alanlarında tahrip etmek için 18 Haziran 1916'da 11 uçakla Elariş hava alanına hücum ettiler. Yapılan bombardıman ve makineli tüfek taarruzlarıyla iki Türk uçağı tahrip edilmiş, bir pilot subay ve bir kaç er yaralanmış, alandan açılan uçaksavar ateşleriyle iki İngiliz uçağı düşürülmüştü.

Türk Kuvvetlerinin Romani taarruzu:

4 Temmuz 1916'da Kanal Kuvvei Seferiyesi harekete geçti. Elariş'de toplanan kuvvetler rastladıkları zayıf düşman birliklerini atarak 19 Temmuz 1916'da Uğratine ve Mugaybera hattını tutmayı başardılar.

Türk kuvvetlerinin ilerlemesi sırasında Elariş hava alanında konuşlanan 300 ncü Bölük uçakları düşmanın geri hizmet kuruluşlarına bomba ve makineli tüfeklerle hücum etmişler, göz ve fotoğraf keşifleriyle düşman mevzilerinin durumunu da tespit etmişlerdi.

3 Ağustos 1916'da Seferi kuvvet yorgun ve susuz bir halde düşman mevzileriyle temasa geçti. Türk kuvvetlerinin cephane ve erzak durumu sınırlı olduğu gibi, geriden ikmali de çok zordu. Her geçen günün Türk kuvvetleri aleyhine olacağını düşünen komutanlık 4 Ağustos 1916'da düşmanın tutmuş olduğu Romani-Düeydar hattına taarruza karar verdi.

Taarruz, düşmanın cepheden tespiti ve güney kanattan kuşatılması şeklinde yapılacaktı. Bu plana göre taarruz, 5 Ağustos 1916 günü sabahın erken saatlerinde 300 ncü Paşa Tayyare Bölüğünün düşman mevzilerini bombalamasıyla başladı. Bu akın sırasında Muhammedi’ye dolaylarında karşılaşılan Bristol tipindeki bir İngiliz uçağı düşürülmüş, uçağın ekibi ve uçak yanmıştı.

5 Ağustos 1916'da taarruzun devamı sırasında 300 ncü Bölük uçakları Romani'ye yaptıkları hücumda düşman uçaklarından birini mevzileri gerisine indirmiş, çift satıhlı bir diğerini de muharebeye zorlayarak düşürmüştü. 

6 Ağustos 1916'da taarruzun devamı sırasında 300 ncü Bölükten bir filo Muhammediye'deki düşman ordugâhlarına ağır ve orta çapta 30 bomba atarak önemli zarar verdirmişti.

Seferi kuvvetin taarruzi harekâtı ilk günlerde başarı sağlamışsa da düşmanın direnmesi karşısında durmak zorunda kalmıştı. Bu duraklamadan faydalanan İngilizler karşı taarruza geçerek Türklerden birçok subay ve er esir almışlardı.

300 ncü Tayyare Bölüğünün yaptığı keşiflerde düşman piyade ve süvari birliklerinin Düeydar yönünde muharebe bölgesine gelmekte olduğu, Pelesium'da İngiliz piyadelerinin vagonlardan indirildiği tespit edilmişti. Elde edilen bu bilgiler Türk kuvvetlerini kritik bir duruma sokuyordu. Türk Komutanlığı daha fazla kayıp vermeden muharebeyi keserek çekilme kararı verdi. Çekilme sırasında birçok muharebeler yapılmak suretiyle 14 Ağustos 1916'da seferi kuvvetin büyük kısmı Elariş'e ulaşabildi.

Romani muharebesi, Süveyş Kanalının, doğu kıyısından itibaren uzaklara sürülmüş ileri mevzilerle savunulmasının çok daha iyi sonuç verdiğini ispat etti.

1916'da İngilizlerle müttefikleri arasında yapılan bir anlaşma ile Filistin ve Güney Suriye İngilizlere bırakılmıştı. Bu nedenle İngilizlerin bu bölgeyi ele geçirmek için harekate geçmeleri kuvvetle muhtemeldi. Türklerin, muhtelif cephelere kuvvetlerini dağıtmış ve bir kısmını da harcamış olmaları sebebiyle İngilizlerin böyle bir hareketine karşı koyacak kuvvetleri Filistin ve Suriye'de toplayabilmeleri mümkün görülmüyordu.

Düşman ileri harekâtını durdurmak için ikmal nakliyatını bombalamak amaciyle 31 Ağustos 1916 sabahı Portsait'deki demiryolu depolarına bir akın yapıldı. Yapılan bombardımanla hedeflerin isabet aldığı görülmüş ve akına katılan bütün uçaklar kayıp vermeden üslerine dönmüşlerdi.

17 Eylül 1916 sabahı erken saatlerde kuvvetli İngiliz birlikleri Birülmezar'da bulunan Türk süvarilerine taarruz ettiler. Bu taarruz düşmana ağır zayiat verdirilerek püskürtüldü. Muharebelere tarafların hava birlikleri de katılmıştı. Aynı gün Elariş kuzeyinde bir İngiliz uçağına hücum eden 300 ncü Bölük uçakları düşmanı yakarak denize düşürdüler.

18 Eylül 1916'da 4 ncü Ordu Komutanının Başkomutanlık Vekâletine sunduğu raporda, son üç haftalık hava keşif sonuçlarına ait bilgiler şöyle idi:

İngiliz istihbarat servislerinin elde ettiği bilgiler, Türklerin bu durumunu teyit etmekteydi. Fırsatlardan faydalanmayı bilen düşman, ilk aşamada Sina'yı ve hiç olmazsa eski Türk-Mısır sınırına kadar olan sahayı elde etmeye ve sonra da Suriye üzerine yürümeye karar verdi.

"1. Birülabad, Birbayut, Birmağaybra, Katya dolaylarında ortalama süvari ve piyade olmak üzere altı alay bulunmaktadır.

2.  Romani ve Muhammediye'de bulunan düşman ordugâhları Ağustos ortasından beri artmıştır.

3. Demiryolu inşaatında büyük bir ilerleme görülmüştü. Şimdi demiryolu Uğratina'nın kuzey-doğusuna kadar gelmiştir. Demiryolu boyunca istasyon ve makaslar tespit edilmiştir. 

4. Son üç hafta içinde düşman uçakları iki defa Ariş'i, üç defa Birulmezar'ı bombalamışlardır. Düşman uçakları hava muharebelerinden kaçınmaktadırlar."

31 Eylül 1916'da tayyare bölüğünün yakıt ikmali zorlaşmış ve Elariş hava alanında çok az benzin kalmıştı. İngilizlerin planlı bir şekilde adım, adım ilerlemeleri karşısında daha sonraki günlerde Elariş'in de boşaltılması gerekecekti. Bu sebepten 300 ncü Tayyare Bölüğünün tamamı Birüssebi'ye intikal ettirildi.

2 Aralık 1916'da harekât sahası üzerindeki hava keşfinde Şeyhzüveyt dolaylarında iki satıhlı bir İngiliz uçağı ile yapılan hava muharebesinde düşman uçağı düşürülmüş, ikinci bir İngiliz uçağını Türk uçaksavarları Lut'da düşürerek uçuş ekibini esir etmişlerdi.

8 Aralık 1916'da yapılan keşifte ise demiryolunun Birülmezar kuzey-doğusuna kadar vardığını, düşmanın hava, kara ve denizde gösterdiği faaliyetler, demiryolunun Elariş'e kadar yaklaşması ve 16 Aralık'taki hava keşfinde demiryolu üzerinde faaliyetlerin çok daha arttığı, 17 Aralık'ta ise Birülmezar doğusunda büyük yeni ordugâhların meydana çıkarıldığı ve bütün bu hava keşiflerinin kıymetlendirilmesinden İngilizlerin Elariş'e yakında taarruza geçeceği kanaatine varılmıştı. Düşmanın bu yeni durumu üzerine 4 ncü Ordu Komutanlığı Kanal seferî kuvvetinin geri çekilmesine karar vermiş ve bu karara göre Türk birlikleri Magdaba'ya kadar çekilmişti.

Hava keşiflerine göre verilen karar çok yerinde idi. Çünkü 22 Aralık 1916'da düşmanın dokuz harp gemisinin ateş desteği ile bir İngiliz süvari tümeni Elariş'e girmiş ve bu sırada dokuz İngiliz uçağı da Magdaba'yı bombalamıştı.

İngilizlerin Türk ileri mevzilerindeki birlikleri esir almak ve siyasi alanda büyük bir etki yaratmak amaciyle planlı bir şekilde doğuya doğru ilerlemesi üzerine Sina'daki Türk kuvvetleri Gazze-Birüssebi genel hattına çekilmişti. Birüssebi'de bulunan uçak tamirhanesi de karargâh ve malzemesi ile Ramle'ye gönderilmiş, Birüssebi'de bir ileri alan bırakılmıştı.

4 ncü Tayyare Bölüğünün hava harekâtı ve faaliyetleri:

Filistin cephesinde harekât yapan Türk kuvvetlerinin anayurtla olan bağlantısı denizden ziyade karayolları ve demiryolu ile sağlanmaktaydı. Ordunun ikmali bu iki yoldan yapılıyordu.

İskenderun körfezine yapılacak düşman çıkarması için en önemli üs Kıbrıs adası idi. Başkomutanlık Vekâleti Kıbrıs'ın havadan keşfini çok gerekli görmekte idi. Bu nedenle bir tayyare birliği kurularak Adana'ya gönderilmesine karar verildi. Hava Kuvvetleri Müfettişliği aldığı emre göre birliği acele olarak kurdu ve komutanlığına Pilot Üsteğmen Mithat'ı atadı. Bu birlikte bir de Alman pilotu bulunuyordu. Birlik çok acele kurulduğu için uçak malzeme ve avadanlığı çok noksan, bakım, hizmet ve emniyet erleri de çok noksandı.

İstanbul'dan hareket eden birlik Tarsus'a vardı. Birliğin konuşlanacağı hava alanının seçilmesi oradaki 23 ncü Tümen Komutanlığına emredilmiş olduğundan komutanlık, Külek'de bataklık bir saha tespit ederek buraya portatif bir hangar kurmuştu. Havacılıkla ilgili olmayan bir makamın seçtiği bu alan ne uçuşa ve ne de personelin yerleşmesine uygun değildi. Durum gerekçeleri ile 4 ncü Ordu Komutanlığına arz edilerek tayyare bölüğünün Adana istasyonu dolaylarında seçilecek bir alana intikal ettirilmesi istendi. Bu teklifi 4 ncü Ordu Komutanı kabul etmedi. Fakat sonradan Külek'teki bu alanından hava harekâtının yapılamayacağına kanaat getiren aynı komutanlık tayyare bölüğünün Tarsus'a ve daha sonra da Adana'ya nakledilmesine izin verdi. Personel ve yakıtı noksan olan birlik Adana'ya vardıktan sonra yaptığı tecrübe uçuşlarında başarı sağlayamadı.

Bu sırada İtilaf Devletleri birliklerinin parça, parça Selanik'ten bilinmeyen bir yere gittiği öğrenilmişti. Komutanlık bu birliklerin Kıbrıs'a gönderilmesinden şüphe ediyordu. Bu bakımdan Kıbrıs adası üzerinde hava keşfi yapılmasını istedi. Gerçekte Adana'da bulunan tayyare bölüğünün uçakları menzil yüzünden Kıbrıs'a kadar gidemiyordu. Bu nedenle bölüğün Silifke'de hazırlanan hava alanına gönderilmesine karar verildi.

14 Ağustos 1916'ya kadar Kıbrıs adası üzerinde yaptığı keşiflerde Lefkoşe, Larnaka ve Magosa dolaylarında düşman toplanmalarına ve askeri hazırlıklarına ait bir şey görülmediği bildirildi.

Bölüğün uçakları gün geçtikçe azalmakta, personeli de atanma ve sağlık durumlarından dolayı görev yapamayacak bir duruma girmekteydi. Nihayet 19 Ekim 1916'da bölükte uçacak pilot kalmadığı 4 ncü Ordu Komutanlığınca Başkomutanlığa bildirildi.

  (4) 1917 Yılı Hava Harekâtı Ve Faaliyetleri:

Mağdaba'dan sonra Sina'daki Türk birlikleri geri çekilmiş ve bu çekilişleri sırasında Tellürefah'da bırakılan Türk müfrezesi düşmanın atlı birlikleri tarafından kuşatılarak komutanı da dahil olmak üzere esir edilmişti. Bu muharebelerde düşmanın ileri hareketini Türk uçakları keşfedememişti. Çünkü düşman birlikleri uçaklar geldiği sırada gizlenerek hareketsiz kalmışlar, akşam olup uçaklar görev sahasını terk ettikten sonra ileri harekete geçmişlerdi. 

Düşman ordusu ilerledikçe hava birlikleri de ileri alınmış ve gün geçtikçe kuvvetlenen bu birlikler, kayıplara bakmadan gece ve gündüz Türk harekât bölgesi üzerinde ve gerilerinde keşif ve gözetleme ve taarruz harekâtında bulunmuşlardı. 

9 Ocak 1917'de 300 ncü Tayyare Bölüğünden görev uçuşuna giden uçaklar Tellürrefah üzerinde rastladıkları bir İngiliz uçağını hava muharebesinde düşürmüşler, İngilizler de 9/10 Ocak 1917'de bir filo ile Birüssebi'yi bombardıman etmişlerdi. 

1917 yılı Şubat ayı başında eldeki Türk kuvvetlerine katılmak üzere 81 nci Piyade Alayı ve 3 ncü Süvarı Tümeni de cepheye gönderilmişti.

Bu sırada tarafların kuvvetleri şöyleydi.

Türk kuvvetleri:

Cephenin sağ kanadında Gazze'de takviyeli bir alay, 

Şelale'de dört makineli tüfek bölüğü ve bir dağ obüs taburu ile takviyeli 3 ncü Tümen,

Sol kanatta, takviyeli bir alay,

16 ncı Tümen bir alay eksiği ile Tellüşşeria'da,

3 ncü Süvarı Tümeni Birüssebi'de,

300 ncü Paşa Tayyare Bölüğü Ramle'de bulunuyordu.

İngiliz kuvvetleri:

İki atlı piyade tümeni, üç piyade tümeni, bir hecin süvari tugayı ve ayrıca bir piyade tümeni kurulmaktaydı.

Hava birlikleri iki tayyare bölüğünden ibaret olup; bunlardan birisi uzak keşif ve bombardıman görevi yapan Avustralya bölüğü, diğeri de taktik alanda kullanılan ve topçu ateş tanzim görevi yapan bölüktü. Sonradan ikinci bir topçu tayyare bölüğü gönderilmişti. Bu bölüğün uçaklarına ek olarak Bristol uçaklarından kurulu bir tayyare takımı da vardı.

 

4 ncü Ordu Komutanı hava kuvvetlerini takviye eden düşmanın bölgede hava üstünlüğü sağlamasından endişe etmekteydi. Komutanlık bu endişesini 19 Ocak 1917'de Başkomutanlık karargâhına gönderdiği raporda:

"1. İngilizlerin Elariş'in 12 kilometre batısında bulunan Bittia'da 20 uçaktan ibaret bir alanı bulunmaktadır. Buradaki uçaklar muhtemelen Süveyş ve İsmailiye'den getirilmişlerdir.

  2. Yeni gelen İngiliz uçaklarının sürat ve nitelikleri Türk uçaklarına göre üstündür.

  3. İngiliz akınları filolarla ve koruma altında yapılmaktadır.

 4. Türk uçakları sayı bakımından altıyı geçmemektedir. Keşfe giden uçaklar silahları olmadığından yüksekten uçmak zorunda kalmaktadır. Bu olumsuzluğun giderilmesi için;

  a. Eldeki uçak sayısının iki misline çıkarılması,
  b. Uçaksavar silah ve cephanelerinin arttırılması,
  c. Uçak yakıtının ihtiyacı karşılayacak şekilde düzenlenmesi gerekmektedir." şeklinde belirtmişti.

Bu öneri üzerine bölükteki eski tip Parasol'lerin yerine modern nitelikte olan Albatros-D II av uçakları verilmiş, yeni bir tip olan Rampler-C uçaklarının ön taraflarına birer makineli tüfek yerleştirilmek suretiyle birliğin hava gücü arttırılmıştı.

İngilizlerin Şelale'deki Türk mevzilerine karşı taarruza geçeceğine kanaat getiren komutanlık, Türk kuvvetlerini Gazze-Tellüşşeria-Birüssebi hattına geri çekti.

  (a) Birinci Gazze muharebesinde hava harekâtı ve faaliyetleri:

İngilizler uzun bir hazırlıktan sonra ileri harekete geçerek Gazze yönünde ilerlemeye başladı. Bu ilerleme 300 ncü Paşa Tayyare Bölüğü tarafından keşif ve tespit edilmişti.

25 Mart 1917 sabahı düşman durumunu keşfe giden uçak saat 09.00'da Tellüşeria'daki komuta yerine inerek topladığı bilgileri komutanlığa verdi. Raporda, İngilizlerin bir piyade tümeni ile Gazze yönünde Gazze vadisini geçtikleri, üç atlı piyade tümeniyle de Elariş üzerinden Elhavidi'ye doğru ilerlemekte oldukları, Hanyunus ile Şelale arasındaki bölgede bir hareket görülmediği bildiriliyordu. Düşman ileri harekete geçtiği sırada Gazze ile Tellüşeria'daki komuta yeri ile bağlantı kesilmiş olduğundan düşman durumu hakkında bilgi alınamıyordu.

Keşif uçağının getirdiği bilgiler komutanlığı son derece memnun etmiş ve Türk birliklerine gerekli emir verilmişti.

İlerleyen düşman birlikleri 26 Mart'ta Gazze'deki Türk kuvvetlerine taarruza geçti. Yapılan şiddetli muharebelerde akşama doğru İngilizler kuzey, doğu ve güney doğudan Gazze'ye girmişlerse de orada bulunan Türk birliklerinin azimli savunması ve sonradan yetişen 3 ncü ve 16 ncı Tümenlerin, düşmanın yan ve gerilerine yönlendirilmesi sayesinde düşman püskürtülerek geri çekilmeye mecbur edilmişti. İngilizlerin bu muharebelerde ilerleme yönleri Gazze'yi güney, kuzey ve kuzey doğudan kuşatacak şekilde idi. Bu durum 26 Mart sabahı yapılan hava keşiflerinden öğrenilmiş ve Seferi Kuvvet Komutanlığı yeni duruma göre birliklerine gerekli emirleri vermişti.

27 Mart 1917 günü saat 08.00'de 300 ncü Paşa Tayyare Bölüğüne ait keşif yapan bir uçak Gazze'nin güneyinde topçu ateşi gördüğünü, şehrin Türk birlikleri tarafından savunulduğu ve düşmanın Gazze vadisi üzerinden geriye doğru çekilmekte olduğunu tespit ederek topladığı bilgileri komutanlığa ulaştırmıştı. Yapılan bu hava keşfiyle düşmanın çekildiği doğrulanmış oldu.

Birinci Gazze muharebesinde 300 ncü Paşa Tayyare Bölüğü aralıksız keşif ve gözetleme görevleri yaparak düşman hakkında elde ettiği bilgileri zamanında komutanlığa bildirmiş, bu bilgiler komutanlığa geniş çapta yardımda bulunmuştu.

Düşman uçakları muharebe günleri keşiflerini sınırlanmış bir bölgede toplayarak beyaz bir duman çıkaran bir işaret fişeği ile Türk topçu mevzilerini ve Türk birliklerinin yerlerini kendi topçusuna bildirmiş ve gerektiğinde bombardıman da yapmışlardı.

Birinci Gazze muharebesinden sonra Kuvvei Seferiye kaldırılarak yerine 3 ncü, 16 ncı ve 53 ncü Tümenlerden kurulu 22 nci Kolordu kuruldu.

4 Nisan 1917'de Romani su tesisleri bombardıman edilerek tam isabet sağlandı. 6 Nisan 1917'de ise Şelale dolaylarında keşif yapan bir Türk uçağı rastladığı bir İngiliz uçağına taarruz ederek onu kendi hatlarına inmeye mecbur etti. Aynı gün diğer bir Türk uçağı da mecburi iniş yapan düşman uçağını bombaladı.

Düşmanın can damarlarında biri de çelik borularla Mısır'dan ileri mevzilere kadar getirilen Nil nehrinin suyu idi. Düşman birlikleri ile hayvanlarının Sina çölünde yeter derecede içecek su bulunmasına imkân yoktu. Portsait ile Kantara batısına kadar kanallarla getirilen Nil nehrinin suyu burada arıtılarak Süveyş kanalı altındaki sifonlardan kanalın doğusundaki beton depolara basınçla gönderilmekteydi. Kantara'dan Elariş'e kadar her birisi ortalama 24 mil uzunluğunda dört kısma ayrılmış olan çelik borular döşenmişti. Ordu ilerledikçe çelik borular da uzatılmakta ve en ileri hatlardaki siperler içine kadar Nil nehrinin suyu gönderilmekteydi.

Türk komutanlığı, İngilizler için hayati önemi haiz olan bu boruları tahrip ettiği takdirde düşmanı su bakımından çok fena bir duruma sokabilirdi. Fakat borular kuvvetli İngiliz müfrezeleri tarafından korunuyordu. Bu nedenle kara tahrip birlikleriyle bunların tahribi çok zordu. Hava bombardımanlarıyla tahrip etmek de o zamanki havacılık imkânlarına göre mümkün görülmüyordu. Geriye uçak ile düşmanın bulunmadığı bir yere inerek dinamitle boruları uçurmak kalıyordu. Bu görev güç ve tehlikeli ise de havacılar böyle bir görevi hemen kabul ettiler. 

10 Nisan 1917'de iki kişilik bir uçuş ekibi İngiliz hatları gerisinde uygun bir yere inerek demiryoluna paralel döşenmiş olan su borularını tahrip edip üssüne dönmüştü. İngilizler tahrip edilen su borularını ellerindeki bol malzeme ile tamir ederek arızayı kısa zamanda gidermiş bu nedenle arzu edilen sonuç elde edilememişti.

  (b) İkinci Gazze muharebesinde hava harekâtı ve faaliyetleri:

Birinci Gazze muharebesinde yenilgiye uğrayan İngiliz kuvvetleri yeniden taarruza geçmek için gerekli hazırlıkları yapmakta ve takviye almaktaydılar. Böyle bir taarruzun yapılacağını bekleyen Türk kuvvetleri 3 ncü Piyade Tümeniyle Gazze'de, 16 ncı Tümeni ve 3 ncü Süvari Tümeni ile Tellüşeria'da, 53 ncü Piyade Tümeni Tellüşyeria ile Gazze arasındaki sahada savunma tertibi almışlardı. Bu tümenin 12 nci Alayı Huç'un hemen güney batısında yedekteydi. Birüssebi'de ise iki tabur ve bir dağ bataryası bulunuyordu.

Altı uçak ile Remle'de bulunan 300 ncü Paşa Tayyare Bölüğü yaptığı keşiflerle düşman hazırlıklarını tespit etmişti. Hava keşfiyle elde edilen bilgiler, düşmanın 3 ve 53 ncü Tümenlerin cephesine ilerlemekte olduğu Telcemma dolaylarında kuvvetleri birliklerin, süvari tümenlerinin de Şelale'de toplandıkları ve buradan ileri harekete geçtikleri tespit edilmişti.

Böylece hazırlıklarını tamamlayan İngilizler 19 Nisan 1917'de dört piyade, bir süvari tümeni ve sekiz zırhlı otomobil ve tankla ayrıca bir atlı piyade tugayı ile çok kuvvetli bir topçu ateş hazırlığından sonra taarruza geçtiler. Düşmanın bu taarruzu harp gemilerinden açılan topçu ateşi ile desteklenmekteydi. Kanlı ve çetin muharebelerden sonra yaklaşık olarak 7000 kişi kayıp veren düşman geri çekilmek zorunda kalmıştı. Muharebeler devam ettiği sırada Türk uçakları devamlı olarak keşif ve bombardıman yaparak düşmanın harekâtını adım, adım takip etmiş ve elde ettikleri bilgileri komutanlığa vermek suretiyle çok değerli görevler yapmışlardı.

19 Nisan 1917'de yapılan hava muharebesinde bir İngiliz uçağı düşürülmüş, düşmanın yaklaşma ve taarruzi harekâtına rastlayan 18–19 Nisan günleri uçaklar 19 sorti yaparak 38 saat uçmuşlar, düşman hedefleri üzerine 1000 kg. bomba atmışlardı. 19 Nisan 1917 öğle zamanı Selmana yakınlarında düşmanın suyoluna taarruz eden bir Türk uçağı su borularını tahrip etmiş ve o bölgeden geçen düşman tren katarını makineli tüfekle taramıştı.

İngilizler 20 Nisan'da Teletine-Şaluf-Mansure-Maşrafa-Asferiye genel hattına çekilerek tahkimat yapmaya başlamıştı.

25 Nisan 1917'de yapılan hava keşfinde düşmanın mevzilerini takviye ettiği, Meşrafa-Mansure-Telcemma hattında yeniden mevziler inşa etmekte olduğu, Telelfari ve Vadiişelale'nin doğu kıyısını tahkim ettiği tespit edildi.

Elde edilen bu bilgilere göre düşman mevzii sol kanadı ile vadii Gazze'dan yaklaşık 4 kilometre kuzeyde Akdeniz'e dayandığı öğrenilmişti. Cephede karşılıklı olarak mevzii bazı hareketlere paralel olarak cephe gerisinde ulaştırma ve ikmal bakımından da büyük faaliyetler oluyordu. Gazze muharebesinden önce acele olarak yapılmaya başlanmış olan yol ve demiryollarının noksan kalan kısımlarının tamamlanmasına çalışılmış ise de Türkler demiryolunun işletme ve taşıma kapasitesini arzu edilen şekle sokamamışlardı. Bu nedenle takviye kuvvetlerinin cepheye gelmesi bir hayli zamana ihtiyaç gösteriyordu.

  (c)  Üçüncü Gazze muharebesi hazırlık safhasında hava harekâtı:

İkinci Gazze muharebesinden sonra karşılıklı mevzilere yerleşen taraflar yeniden girişecekleri harekât için büyük bir hazırlığa başlamışlardı. Bu hazırlık devresinde Türk-Alman hava birlikleri düşman cephesi üzerinde ve gerilerinde devamlı faaliyette bulunmaktaydılar.

1 Mayıs 1917'de yapılan hava keşfinde düşmanın Bittia'daki hava alanında 12, Refah ve Balah hava alanlarında sekizer uçağı bulunduğu tespit edildi. Uçakları yerde tahrip etmek amacıyla 4/5 Mayıs'da altı uçakla Balah alanına ve tesislerine yapılan bombardımanda bombaların hedeflere isabet ettiği görüldü.

Yapılan bu hava taarruzlarına İngilizler de bir gün sonra karşılık vererek Ramle'deki 300 ncü Tayyare Bölüğü alanına 20 bomba attılar. Uçaklar alanda dağıtıldığı ve iyi gizlendiği için herhangi bir zarar görmediler.

6/7 Mayıs 1917'de beş Türk uçağı düşmanın şiddetli uçaksavar ateşine rağmen Balah'daki alana ve yakınındaki ordugâhlara alçak irtifadan ikinci bir taarruz yaptı. Bombardımandan sonra iyice alçalan uçaklar makineli tüfeklerle hedefleri taradılar. Uçaklar hedeften ayrıldıktan sonra alan ve diğer tesislerde çıkan yangının alevleri uzak mesafeden görülüyordu.

Yapılan Türk hava akınlarına İngilizlerin karşılığı gecikmedi. Aynı gün düşman uçakları da Ramle kasabasına bomba ve makineli tüfeklerle taarruz ederek 23 kadın ve çocuğun ölümüne ve 10 kişinin yaralanmasına sebep oldular.

11 Mayıs 1917'de keşfe giden Türk uçağı Telelfari dolaylarında rastladığı iki İngiliz uçağı ile yaptığı hava muharebesinde birini düşürmüş, diğerini de kaçırmıştı. Bu görevde yapılan keşifte düşmanın Hanyunus'daki birliklerinin arttığı görülmüştü.

Mayıs ayı sonuna kadar ara verilmeden keşif ve taarruzi görevlere devam edilmişti. Bu keşiflerde toplanan bilgilere göre, düşmanın Filistin cephesinde geniş çapta takviyeler almış olduğu ve kuvvetlerinin altı piyade ve iki süvarı tümeninden az olmadığı, demiryolunu Şeyhnuran yönünde uzattığı ve taarruz için ikmal işlerine hız verdiği sonucuna varılmıştı. Bu görevler sırasında yapılan hava muharebelerinde İngiliz uçakları hasara uğratılmış; demiryolu, telefon hatları ve suyolları tahrip edilmişti.

1917 yılı Mayıs ayında hava üstünlüğü Türk birliklerindeydi. Buna rağmen düşman hava akınlarının arttığı da gözden kaçmıyordu. Bir süre sonra İngiliz hava faaliyetlerinin daha fazla artacağını düşünen 4 ncü Ordu Komutanlığı Mayıs ayı sonunda 300 ncü Tayyare Bölüğü gibi yeni bir hava birliğinin daha verilmesini Başkomutanlık karargâhına teklif etmişti.

Düşman hava kuvvetleri Türk uçaklarının harekât ve faaliyetlerine engel olmak ve Türk hava baskısını hafifletmek için hava alanlarına taarruz etmekteydi. Bunlardan 23 Haziran 1917'de altı uçakla Ramle hava alanına yapılan bombardıman beklenilen etkiyi vermemişti. Türk cephesi kıyı bölgesinde üç Fransız deniz uçağı Tulkerim istasyonuna 14 bomba atarak üç kişiyi yaralamış ve iki vagonu tahrip etmişti. Bu taarruzu önlemek için havalanan Türk uçakları düşmanı uzaklaştırmışlardı.

25 Haziran 1917'de Resulatavine bölgesinde üç İngiliz uçağı ile hava muharebesine giren iki Türk uçağı düşmanın bir uçağını düşürmüş, diğerine isabet kaydederek hatları gerisine inmek zorunda bırakmış, üçüncüsünü de Türk topçuları harekât sahasından uzaklaştırmışlardı.

26 Haziran'da Kudüs'e taarruz eden İngiliz uçaklarından biri Türk topçusunun ateşiyle Birüssebi'nin 10 kilometre doğusuna inerek parçalanmış, pilotu diğer düşman uçakları tarafından kurtarılmıştı. Taarruza katılan düşman uçaklarından diğer ikisi Birüssebi'nin güney batısına inmek zorunda bırakılmışlardı. Bir süre sonra bu bölgeye yetişen Türk keşif kolları inen uçakların makineli tüfeklerini sökerek almışlar, uçakları yakacakları sırada Şelale'den kalkan beş düşman uçağının yaklaşması üzerine olay yerinden uzaklaşmışlardı. 25 ve 26 Haziran'da yapılan iki hava muharebesinde, birisi topçu ateşiyle ve üçü de mecburi iniş yapmak suretiyle altı düşman uçağı tahrip ve hasara uğratılmıştı.

8 Temmuz'da Cemame dolaylarında rastlanan bir düşman uçağı hava muharebesinde düşürülmüş, diğeri Beytihanun dolaylarında yere indirilerek pilot ve rasıtı esir edilmişti.

13 Temmuz 1917'de 4 ncü Ordunun Başkomutanlığa gönderdiği raporda, Şeria dolaylarında keşif görevi yapan bir Türk uçağının rastladığı iki İngiliz uçağından birisini düşürdüğü, diğerini muharebe sahasından uzaklaştırdığı, düşen uçağın pilot ve rasıtının esir edildiği bildiriliyordu.

Cephede yapılan aralıksız hava harekâtı nedeniyle 300 ncü Paşa Tayyare Bölüğünün gün geçtikçe malzemeleri  azalmakta, yıpranmakta ve personeli devamlı uçuşlar sonucu yorulmaktaydı. Buna paralel olarak arıza yapan uçaklar süratle onarılamamakta, yedekleri bulunmadığından yerlerine yenileri de konulamamaktaydı. Bu nedenle, 22 nci Kolordu Komutanı Von Kress cepheye uçak gönderilmesi için 4 ncü Ordu Komutanlığına gereken öneriyi yapmıştı. Bu öneriyi uygun bulan ordu komutanlığı 13 Temmuz 1917'de Başkomutanlığa 300 ncü Bölüğün uçak durumunu bildirmiş ve eldekilerle İskenderiye'ye kadar uzak keşif yapılamadığını, bu sebepten düşmanın Suriye ve Filistin kıyılarına bir çıkarma yapma girişiminin zamanında öğrenilemeyeceğini ileri sürerek tayyare bölüğünün takviye edilmesini arz etmişti.

Düşman, Gazze ve Gazze-Hanyunus yolu üzerindeki Türk kuvvetlerini ve bu bölgedeki Türk tahkimat derecesini anlamak gayesiyle 10 Temmuz 1917'de kuvvetli topçu ateş desteği ile taarruza geçmiş, düşmanın bu taarruz girişimi Türk kuvvetlerinin çetin direnişiyle karşılaşmıştı.

1917 yılı Ağustos ayı karşılıklı keşif ve hava muharebeleriyle geçti. 3 Ağustos 1917'de Başkomutanlığa sunulan raporda esir edilen bir İngiliz hava subayının sorgusundan, cephede 52 nci, 53 ncü, 54 ncü Tümenlerin bulunduğu ve cephe gerisinde de iki tümenin yedekte olduğunun öğrenildiği bildirilmişti.

16 Ağustos'a kadar yapılan hava keşif görevlerinde iki hava muharebesi olmuş, iki tarafta da bir kayıp olmamıştı. Bir Türk uçağı Hotselmane dolaylarında yere inerek düşman su tesislerini tahrip etme girişiminde bulunmuş ise de İngilizlerin makineli tüfek ateşleriyle karşılaşarak tahrip işini başaramadan üssüne dönmüştü.

İngilizler Gazze'de uğradıkları yenilginin acısını çıkarmak, Filistin ve Suriye'yi işgal için yüksek komuta kademesinde değişiklik yaparak General Allanbi'yi komutanlığa getirmişler ve Filistin cephesinde büyük kuvvetler toplamaya başlamışlardı.

Türkler, Irak'a kuvvet yığmaya çalışırken İngilizler Filistin sınırında toplanmakta ve ayrıca Irak cephesinin batı yanına saldırmak üzere hazırlanmakta idiler.

Alman ve Türk komutanlarının görüş birliği ile Asya kolu adı karma bir kuvvet kurulmasına karar verilmiş ve 1917 yılı ilkbaharında Almanya'dan derlenen bu kuvvetin sevki için gereken hazırlık başlamıştı. Böylece Irak cephesi ön plana alınarak Filistin cephesi ikinci plana bırakılmıştı.

Filistin cephesinin genişliği ilk hatlarda bulanan tümenlerin geriye alınarak dinlendirilmelerini imkânsız kılmıştı. Birlikler havasız ve derin siperler içerisinde çok sıcakta ve iaşe zorluğu içinde üstün bir kudret ve metanetle dayanmakta idiler.

1 nci ve 2 nci Gazze muharebelerinde oldukça kayıp vermiş olan birliklerin eğitim görmüş er ve subayları çok azalmıştı. Bunların yerlerine verilen ikmal erleri ise eğitimleri çok zayıf olan acemilerden ibaretti.

Irak harekâtı için Halep'te 7 nci Ordunun kurulması Filistin cephesindeki birlikleri ikmal kuvvetlerinden yoksun bırakacak ve buradaki kuvvetler yavaş, yavaş eriyerek düşmana direnemeyecek bir hale gelecekti. Bağdat'ın kurtarılması için kurulan ordular grubuna Yıldırım adı verildi ve komutanlığına General Von Falkenhayn getirildi.

1917 yılı Temmuz ve Ağustos ayları içerisinde Yıldırım Ordularına keşif, bombardıman, av ve taarruzi destek görevi yapmak üzere dört tayyare bölüğü tahsis edilmiş ve 300 ncü Paşa Tayyare Bölüğü örnek tutularak kurulan bu bölüklere sırası ile 301, 302, 303 ve 304 numaraları verilmişti. Almanya'dan getirilen bu bölükler Haydarpaşa istasyonunda toplanarak tren ile Yıldırım Ordular Grubu emrine sevk edilecekti. Bu sırada istasyonda sabotaj sonucu meydana gelen yangından dolayı evvelce Halep'e gönderilen 301 nci Bölük hariç diğer bölüklerin hepsi yangından çok zarar görmüşlerdi. Ayrıca Macaristan'dan uçakların tren ile hakli sırasında 302 nci Tayyare Bölüğünü taşıyan tren diğer bir trene çarparak çok miktarda uçak malzemesi de elden çıkmıştı.

Yıldırım Ordular Grubunun Halep dolaylarında bulunduğu ve Almanya'dan gelen Asya kolunun bölgeye sevki sırasında birçok kaynaklardan Filistin cephesindeki düşman kuvvetlerinin sayı bakımından arttığı ve hazırlıkların hızlandığı öğrenilmişti.

Yıldırım Ordular Grubu ile işbirliğine tahsis edilmiş olan tayyare bölüklerinden;
301 nci Bölük, Ramle alanında bulunan 300 ncü Tayyare Bölüğünün yanında,
302 nci Bölük Elsafir'de,
303 ncü Bölük Ettine'de,
304 ncü Bölük Irakülmünşiye'de konuşlanarak uçuşa hazırlanmaya başlamışlardı.

Yıldırım Orduları ileri komuta yerinin bulunduğu Elhuç bölgesinde bir yedek hava alanı hazırlanmış, burada 300 ncü ve 301 nci Tayyare Bölüklerinden bir kaç uçak emre hazır bir halde bulundurulmuşlardı.

İngiliz hava birlikleri ise; Birisi Avustralyalı olmak üzere iki tayyare ve bir balon bölüğünden ibaret olup, bu bölükler Wing (tabur ile alay arasında bir kuvvet) halinde bulunmakta idiler. Ekim ayında faaliyetlerine hız veren İngiliz uçakları, Yıldırım Ordular Grubunun kuzeydeki birliklerinin cepheye doğru harekete geçtiklerini keşfettiler. Bu keşif üzerine hazırlanmakta olan İngiliz kuvvetleri vakit kaybetmeden Türk ordusuna taarruza karar verdiler. Taarruzdan önce modern uçaklarla takviye edilen İngiliz hava kuvvetleri, l5 Ekim'den itibaren hava üstünlüğünü kazanmaya çalışıyorlardı. Bu tarihte Dirülbalah'a giden bir Türk uçak filosu bu bölgede İngilizlerin Bristol av uçaklarıyla karşılaşmış ve yapılan hava muharebesinde bir Türk uçağı düşmüştü. Ekim ayı sonlarına doğru Bristol uçakları şimdiye kadar cephede görülmeyen çok süratli S.E.-5 keşif uçaklarıyla takviye edilerek Türk uçaklarına meydan okumaya başladılar.

  (d)  Üçüncü Gazze muharebesinde hava harekâtı ve faaliyetleri:

Bu muharebeden önce, 30 Ekim 1917'de tarafların durumu şöyleydi.

Türk kuvvetleri:

Yıldırım Ordular Grubu karargâhı Halep'te, 8 nci Ordu karargâhı Huleykat'da, 7 nci Ordu karargâhı bölgeye gelmekte, 22 nci Kolordunun karargâhı, 53 ncü ve 3 ncü Tümenleri Gazze'de, 7 nci Tümeni Gazze kuzeyinde mevziin sağ kanat gerisinde, 54 ncü, 26 ncı Tümenler ve 16 ncı Tümenden kurulu 20 nci Kolordu Ennamus ve Kavuka arasında, 3 ncü Kolordu Birüssebi'de, 24 ncü ve 27 nci Piyade Tümenleriyle, 3 ncü Süvari Tümeni Kavuka-Birüssebi doğusu hattında, 19 ncu Tümenin çoğunluğu Cemame'de bulunuyordu.

İngiliz kuvvetleri:

Gazze güneyi, Maşrafe, Tellelfari'ye kadar olan sahada dört tümenli 21 nci Kolordu, Kavzulbasal dolaylarında Yeomanri atlı piyade tümeni, Birüssebi'nin batısında dört tümenli 20 nci Kolordu, Birüssebi'nin güney ve güney batısında Avusturalya atlı piyade ve Anzak süvari tümeninden oluşmuş çöl atlı kolordusu bulunmaktaydı.

 

İngilizler Türk mevziinin sol kanadına vuracakları esas darbe ile Türk kuvvetlerini imha edeceklerini tasarlamışlardı. Ayrıca, Türk cephesinin sol kanadına yapılacak taarruzu gizlemek için çok kurnazca hareket edilmişti. Ekim ayının 20 nci günü kıyıda çok fazla deniz nakliyatı görülmüştü. Kuzey yönünde güvenlik önlemi ile giden gemi kafileleri tespit edildi. Bu bilgiler doğrultusunda cephe gerisine bir düşman çıkarma girişiminin olabileceği sonucuna varıldı.

Türklerin dikkatlerini kıyı bölgesine çeken düşman Birüssebi ve Telisşeria dolaylarına karşı büyük kuvvetler yığıyordu. İngiliz birliklerinin taarruz hazırlıkları 21/22 Ekim 1917 gecesi başlamış ve bunu takip eden gecelerde de devam etmişti. Mükemmel bir gizleme planına göre hazırlanan bu hareketler kusursuz uygulanmış olmasına rağmen Türk keşif uçakları tarafından keşfedilmişti. Yapılan hava keşifleriyle düşmanın Birüssebi önünde önemli süvari birlikleri toplanmakta olduğu ve Gazze'nin güney batısındaki avcı siperlerinin daha kuvvetli olarak işgal edildiği tespit edilmişti. Keşif uçaklarının verdiği bilgilere rağmen düşmanın gerçek taarruz yeri hakkında Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı kesin bir karara varamamıştı.

27 Ekim 1917'de İngilizler, ellerindeki bütün uçak ve uçaksavarları kullanmak suretiyle cephe üzerinde bir hava savunma perdesi kurdu. Bu nedenle Türk-Alman uçakları harekât bölgesi üzerinde ve gerilerinde keşif ve gözetleme yapamadılar. 30 Ekim 1917'de cephe üzerinde keşif yapan bir Türk uçağı düşman uçakları tarafından düşürüldü. 

31 Ekim 1917 sabahı gün doğumuyla beraber düşman, kurduğu hava savunma perdesi altında kuvvetli bir topçu ateş desteğinde cephe merkezi ile Birüssebi güneyinden olmak üzere bütün cephede taarruza geçti. Birüssebi doğusunda ilerleyen düşman süvari birlikleri ve sonradan gelen takviye kuvvetleri Birüssebi kuzey doğusundaki Tellülsebi'yi aldılar. Bu bölgedeki muharebelerde Türk uçakları harekâta iştirak eden İngiliz süvari kuvvetlerini bombalamak suretiyle hayvanlarda oldukça büyük kayıp verdirmişler ve yaptıkları keşiflerle düşmanın kuzeye ve Birüssebi'ye doğru ilerlediklerini bildirmişlerdi. 31 Ekim'de Birüssebi düşman eline geçti. 7 Kasım'da Tellisşeria ve Ebuhuf arasında taarruza geçen İngiliz kuvvetleri buradaki mevzileri yarmayı başarmışlarsa da Türk birliklerinin zamanında geri çekilmeleri sayesinde bu yarmadan faydalanamamışlardı. 6/7 Kasım gecesi Türkler Gazze'yi terk etmişler ve burası da düşmanın eline geçmişti. Böylece bu safhadaki muharebeler çok üstün düşman karşısında kahramanca savaşan Türk birliklerinin geri çekilmeleriyle sonuçlandı.

Ekim ayının son yarısında Filistin'e gelerek yerleşmeye başlamış olan Türk-Alman Tayyare Bölükleri henüz hazırlıklarını tamamlamadan İngiliz hava taarruzlarına uğradılar. Bölüklerin uçakları Albatros-C IV ve A.E.G. uçaklarıydı. Bu uçakların nitelikleri İngiliz uçaklarına göre çok üstündü.

İngilizlerin elinde en modern uçaklar bulunduğu gibi sayıları da çok fazla idi. Devamlı hava takviye birlikleri alan düşman cephe üzerinde gruplar halinde görev uçuşlarına başladı. İngiliz hava üstünlüğüne rağmen Türk tayyare bölükleri düşman birliklerinin ileri hareketlerini, takip ettikleri yolları ve birliklerin bölümlerini tespit etmeyi başardılar. Düşman, Türk-Alman hava birliklerinin keşiflerine engel olmak için havada devamlı devriye uçuşları yapıyordu. Bu nedenle görev sırasındaki karşılaşmalarda yapılan hava muharebelerinde birçok Türk-Alman pilot, rasıt ve uçağı kaybedilmişti. Harekât süresince yapılan görevlerde 17 pilot, 7 rasıt muharebe dışı edilmiş; dokuz pilot ve iki rasıt şehit olmuştu. Uçakların da %25'i kaybedilmişti.

İngilizlerin süratle ilerlemeleri karşısında, ilerideki hava alanlarında bulunan ve geriye nakledilemeyen malzemeler alan yakınlarına kadar gelmiş olan İngiliz süvarilerinin eline geçmemesi için yakılmak zorunda kalınmıştı. Daha geri alanlarda bulunan 300 ncü, 301 ve 302 nci Bölükler düşman ilerlemesine göre malzemelerini gerilere nakletmek fırsatını bulmuşlar, fakat muharebelerde kayıp veren 300 ncü Bölüğün motorlu aracı kalmadığından geri çekilmelerde yedek malzemelerini araba ve hayvanlarla taşımak zorunda kalmıştı.

16 Kasım'da Türk birliklerinin çekilmesi üzerine İngilizler Yafa'ya girdiler. Bu muharebelerde İngiliz uçakları geri çekilen kuvvetlerin toplandığı bölgeleri bombardıman etmek suretiyle birliklere ve gerideki kuruluşlara kayıp verdirmiş ve muhabere tesislerini tahrip etmişti.

27 Kasım'da Türk uçakları Ramle'ye bir akın yaptılar. Bu akına karşılık olarak 30 Kasım gecesi İngiliz uçakları da Tulukerem'i bombaladılar.

9 Aralık 1917'de Türk birliklerinin çekilmesi üzerine İngilizler Kudüs'e girdiler. 7 nci Ordu kuvvetleri ve Alman Asya kolunun yardımı ile Yıldırım Ordular Grubu Yafa'nın kuzeyinde Avce-Nablus güneyi ve Eriha'nın doğusundaki tepelerin oluşturduğu genel hatta İngiliz ileri harekâtını durdurdu. Bu tarihten sonra altı ay daha Türk savunması devam ettirilmiş ve bu safhada meydana gelen muharebelerde İngilizlere ağır kayıp verdirilmişti.

  (e)  İskenderun körfezi bölgesinde hava harekâtı ve faaliyetleri:

4 ncü Ordunun Anavatanla olan bağlantısı demiryolları ile yapılmaktaydı. Yolun en önemli bölgesi, İskenderun'un yakınından geçen Adana'daki kısmı idi. Burası iyi bir çıkarma bölgesi olan İskenderun körfezi kıyılarına çok yakındı. Bu nedenle Başkomutanlık Adana ve İskenderun bölgesine çok önem veriyordu. Düşmanın İskenderun'a bir çıkarma yapacağı haberleri alınıyordu. İskenderun bölgesinin düşman eline geçmesi halinde, hem 4 ncü Ordu ve hem de 6 ncı ve 2 nci Orduların ulaştırma hatlarını Anadolu ve İstanbul'a bağlayan bu önemli kavşak noktasının elden çıkması demekti. İskenderun'a yapılacak bir düşman çıkarmasının ana üssü Kıbrıs adası olabilirdi. Bu adadaki limanların keşfi için 4 ncü Tayyare Bölüğü Adana'ya ve daha sonra da uçakların menzili nedeniyle Silifke'ye nakledilmişti.

Kara uçaklarıyla Kıbrıs'a gidip dönme sırasında meydana gelecek arızalardan denize inmek mümkün olamayacağından, 4 ncü Ordu Komutanlığı tarafından Başkomutanlığa Kıbrıs adasına yapılacak hava keşifleri için Silifke'ye bir deniz tayyare birliği verilmesi teklif edildi.

Başkomutanlık elde deniz uçağı olmadığını ileri sürerek keşiflerin kara uçakları ile yapılmasını emretti. Fakat eldeki kara uçakları keşif yapamayacak durumda olduğundan 1917 yılı Mayıs ayında 160 beygir gücünde Mercedes motorlu bir Albatros-C II keşif uçağı verilmiş ve 16 Haziran 1917'de Kıbrıs adasına hava keşifleri başlamıştı. Yapılan keşiflerde kıyı ve limanlarda çıkarma hazırlığını gösteren bir belirti görülememişti. 5 Temmuz'da yapılan hava keşfinde ise, Lefkoşe'de çıkarma için askeri bir faaliyet görülmediği, Larnaka limanında büyük iskeleye yanaşmış 10 yelkenli ve mavna, Magosa limanında bir gemi ile sekiz yelkenli görülerek fotoğraflarının çekildiği bildirilmişti.

Alman istihbaratından alınan haberlerde düşmanın İskenderun'a mutlaka bir çıkarma yapacağı bildirilmekteydi. 4 ncü Ordu Komutanlığı Almanların vermiş olduğu bu haberin doğru olup olmadığının hava keşifleriyle meydana çıkarılması üzerinde ısrarla duruyordu.

Düşman, Gazze-Birussebi hattına taarruza geçmek üzere bütün hazırlıklarını tamamlamış olduğundan Halep'te toplanmış olan Yıldırım Ordularının nerede kullanılacağı hakkında süratle karar verilmesi gerekiyordu. Uzun süredir devam eden savaşın muhtelif cephelerinde pek çok kayıp veren Türk ordularının yedekleri erimişti. Yeni kurulan bu kuvvet Türk Ordusunun son yedekleri idi. Filistin'in istilası bu kuvvetlerle durdurulabilirdi. Bu bakımdan da İskenderun'a bir çıkarma ihtimali ve Almanlardan alınan bu haberin doğruluk derecesinin araştırılması ve buna göre kesin kararın verilmesi gerekiyordu.

4 ncü Ordu emrindeki tayyare bölüğü bu önemli görevi yaptığı keşiflerle öğrenmiş ve Kıbrıs'ta düşman çıkarma kuvveti bulunmadığını tespit etmişti. Bölüğün elde ettiği bu bilgiler 302 nci Tayyare Bölüğü tarafından da teyit edilmişti.

Türkler, düşmanın amacını çeşitli kanallardan elde ettikleri bilgiler ile anlamaya çalışırken, İngilizler de istihbarat ve hava keşiflerinden Yıldırım Ordular Grubunun Halep'te toplanmakta olduğunu öğrenmişti. Ayrıca düşman uçakları uçak ana gemilerinden istediği zaman istediği yerde uçak kaldırmak suretiyle Adana dolaylarında önemli hedefleri bombardıman ediyorlardı. Düşman, Yıldırım Ordular Grubunun toplanmasını engellemek için Seyhan ve Ceyhan nehirleri üzerinde bulunan iki büyük demiryolu köprüsünü ve Adana istasyonunu bombalama girişiminde bulunmuş, ayrıca dört Fransız uçağı Adana'daki meteoroloji ve demiryolu istasyonunu bombalamıştı.

9 Ekim 1917'de düşmanın bir yardımcı kruvazörü, iki torpido bot ve bir uçak ana gemisinden ibaret filosu İskenderun körfezine gelerek ana gemiden iki uçak kaldırdı. Ceyhan köprüsünün bombardımanı sırasında bu uçaklardan biri topçu ateşi ile düşürülmüş ve uçuş ekibi esir edilmişti.

Düşmanın bu akınları karşısında Türk kara uçakları ile yapılan keşifler komutanlığı tatmin etmemiş ve 21 Ekim 1917'de Hava Kuvvetleri Müfettişliği bir Alman deniz tayyare bölüğünü Mersin'e göndermiş ve burada yerleşen bölük kıyı şeridi ve Kıbrıs adasında keşif ve taarruz görevlerine başlamıştı.

  (5) 1918 Yılı Hava Harekâtı Ve Faaliyetleri:

Çok kuvvetli İngiliz ordusu karşısında kahramanca savunma yapan Türk kuvvetleri 1918 yılı başında Akdeniz ile Şeria nehri arasında düşmanı durdurarak bir cephe kurmayı başarmışlardı.

Hava birliklerinin konuşu ve birliklere verilen keşif bölgeleri şöyleydi. Şeria nehri ile Lut gölü arasındaki alanlara yerleşmiş olan tayyare bölüklerinden Samah'da bulunan 300 ncü ve Hayfa doğusunda bulunan 302 nci Bölükler 8 nci Ordu emrine,

Cenin'de bulunan 301 nci ve 303 ncü Bölükler 7 nci Ordu emrine verilmişlerdi. Bu bölüklerden başka Ocak ayı sonuna kadar cepheye gönderilmesi kararlaştırılan 305 nci Bölük 14 ncü Bölük adıyla Dera'da gidecek ve 304 ncü Bölük Ordular emrinde Afule'de kalacaktı.

Hava Kuvveti Komutanlığı, Ordular Grubu Komutanlığının bulunduğu Nasıra'ya intikal etmiş ve ordular emrine verilen tayyare bölüklerine keşif, gözetleme bakımından belirli sahalar vermişti. Bu sahalar şöyleydi.

26 Şubat 1918'de Mareşal Falkenhayn Ordular Grubu Komutanlığından ayrılmış, yerine Mareşal Liman Von Sanders geçmişti. Emir komutada yapılan bu değişiklikten sonra 2 nci ve 6 ncı Ordular Yıldırım Ordular Grubu kuruluşundan çıkarılmışlardı. Yeni komutan eskiden olduğu gibi 7 nci ve 8 nci Ordularla denizden Şeria'ya kadar olan bölgede, 4 ncü Ordu da Şeria doğusundaki bölgede görev yapacaktı. Verilen bu savunma bölgeleriyle birlikte ordularla işbirliği yapacak olan hava birlikleri için de bazı önlemler alınmıştı.

300 ncü Tayyare Bölüğü Samah kuzey doğusunda,
302 nci Tayyare Bölüğü Hayfa doğusunda,
301 nci Tayyare Bölüğü Afule güneyinde,
303 ncü Tayyare Bölüğü Cenin güneyinde,
304 ncü Tayyare Bölüğü Afule'de konuşlanmıştı.

Bu bölükler Yafa-Eriha-Amman hattının güneyinde yer alan bölgede uzak keşif ve gözetleme yapacak, Dera'daki 305 nci ve 4 ncü, Amman'daki 3 ncü Tayyare Bölükleri Hicaz hattını gözetleyecek ve bu hattaki asi Araplara karşı kullanılacaktı. Bu bölüklerde toplam olarak 36 uçak bulunuyordu.

Keşif uçaklarının teknik niteliği noksan olduğundan artan düşman faaliyetleri karşısında gün geçtikçe erimekte ve elde yeter sayıda yedek malzeme ve uçak bulunmadığından keşif faaliyetinin yürütülmesi zorlaşmaktaydı.

Düşman hava faaliyetlerine karşı koymak ve göreve gidecek keşif uçaklarını himaye etmek için av uçaklarını kuvvetlendirmek gerekiyordu. Bu maksatla 1918 yılı Ocak ayında bütün av uçakları Üsteğmen Felmy komutasında Cenin alanında toplandı. Daha sonra Cenin alanına Almanya'dan Teğmen Mayerdiks emrinde Jaster–1 adında Albatros-D V uçaklarından kurulu yeni bir av bölüğü geldi. Yeni gelen uçaklarla yapılan tecrübe uçuşları uçakların yapılış hatasından dolayı uçucuların ölümüyle sonuçlandığından uçaklar hizmetten kaldırıldı.

İngiliz Hava Kuvvetlerinin konuşu ise şöyleydi:

Filistin'de 5 nci Tayyare Grubu, İsmailiye'de 21 numaralı eğitim müfrezesi, Ebukir'de bir tayyare istasyonu ve 20 nci müfreze olmak üzere toplam olarak cephede yedi tayyare bölüğü ve bir balon bölüğü bulunuyordu.

İngiliz kuvvetleri Filistin'de taarruz ederken Araplar da Türk Ordusunu arkadan vurmaya çalışıyorlardı. Asiler Lut gölünün güneyindeki Fetra'da toplanmışlardı. Daha sonraları Türk Ordusu kuzeye doğru çekilince Şubek ve Kerek'i elde ederek Tafile'ye yerleştiler.

Silifke'den Dera'ya gelen 4 ncü Tayyare Bölüğüne Dera-Maan demiryolunun iki tarafını gözetleme ve Havran bölgesini keşif ve kontrol etme görevi verilmişti. Bu görevleri yapacak olan bölüğe Albatros uçaklarına oranla daha süratli ve dayanıklı olan A.E.G. tipinde üç yeni uçak verilmişti. Bu uçaklara bomba atmayı sağlayan bomba salanı ve rasıt makineli tüfeği de takılmıştı.

Emredilen bölgeye gönderilen iki uçak uçucuların elinde görev bölgesinin topoğrafik haritası bulunmadığından küçük bir coğrafya haritası ve yerlilerden aldıkları bilgiyle hedef bölgesine giderek gördükleri Arap çadırlarını bombardıman ettiler ve makineli tüfekle de taradılar. Bölük daha sonra Hicaz demiryolunun iki tarafında ve Zerka istasyonu dolaylarında birçok keşif ve gözetleme görevleri yaptı.

Bu bölgede Araplara karşı harekât yapan Türk Komutanlığı yapılacak hava hücumlarında dost ve düşman kabilelerinin çok iyi tanınması ve yanlışlıkla dost kabilelere hücum edilmemesini bildirdi. Çünkü havadan dost ve düşman kabilelerinin ayırt edilmesi çok zordu. Buradaki kolordunun dost kabile diye bildirdiği yerlerde birkaç saat sonra hiç kimse görülmüyordu. Çoğu zaman asi Arapların bulunduğu bildirilen yerlerde de dost kabileler çıkıyordu. Bu nedenle yapılan hava bombardımanlarında bazen yanlışlıkla dost kabileler bombardıman edilmişti. Bölükteki uçucu personel nöbetleşerek günaşırı Zerka ve Amman yönlerinde keşif ve gözetleme görevleri yapıyorlardı.

Ayrıca 1918 yılı Ocak ayı başında 3 ncü Tayyare Bölüğü de Hicaz hattı boyunca Medine, Maan, Dera ve Şam'a dağıtılmış olarak asilere karşı harekâta devam ediyordu. Bölük sonradan bütün müfrezeleriyle Maan'a intikal ettirilmiş, Almanya'dan gelen 305 nci Bölük ile Dera'daki 4 ncü Bölük de Amman'a gönderilmişti.

Şubat ayında Lut gölünün doğusunda başkaldıran Arapların faaliyetleri artınca bunlara havadan daha fazla etki yapmak amacıyla 302 nci Tayyare Bölüğünden bir uçak kolu Amman'a gönderilmişti. Amman'da çeşitli birliklerden toplanan uçakları bir elden sevk ve idare etmek için geçici yeni bir hava birliği kurularak komutanlığına Alman Yüzbaşısı Bieneck getirildi ve birlik Şubat ayından itibaren asilere karşı başarılı bir şekilde kullanılmaya başlandı.  Amman'da böyle bir hava birliğinin toplandığını öğrenen İngilizler bu alanı sık, sık bombardıman ettiler.

Mart 1918'de Maan'a taarruza başlayan asilere karşı uçakların kullanılmasına karar verildi ve bunun için evvelce Maan'a intikali emredilen 3 ncü Tayyare Bölüğünü, Yıldırım Ordular Grubu Komutanı Maan 1 nci Kuvvei Mürettebe Komutanlığı (Birleşik Komutanlık) emrine verdi.

Kuvvei Mürettebe Komutanı, bu bölüğü 305 nci Tayyare Bölüğünden bir kısım personel ve bir uçakla takviye ederek bölük komutanının önerisiyle Katrana'ya gönderdi. Katrana'da toplanan Türk hava birliği 3–5 ve bazen 10–15 uçaklık gruplarla Tafiyle ve Şubek harekâtının devam ettiği süre içinde aralıksız olarak Türk birliklerini destekleyerek asilere bomba ve makineli tüfeklerle taarruz etti.

Asilerin harekâtı devam ederken İngiliz ve Türk hava birlikleri arasında şiddetli hava muharebeleri başladı. İngiliz uçakları 300 ncü, 303 ncü ve 304 ncü Bölüklerin hava alanlarına; Türkler de Ramle'deki hava alanına hücum ettiler. Yapılan karşılıklı taarruzlarda Türkler dört, İngilizler iki uçak kaybettiler.

İngiliz hava taarruzlarının amacı harekât alanında hava üstünlüğü sağlayarak Şeria dolaylarındaki Türk mevzilerini yarmaktı. Nitekim düşman 22 Mart 1918'de Şeria doğusunda savunma yapan 48 nci Türk Tümenine karşı üstün kuvvetlerle taarruza geçti. Düşmanın ezici baskısı altında kalan Türk kuvvetleri Amman önüne kadar çekilmek zorunda kaldı ve düşman süvari birlikleri de bu hatta kadar ilerlediler.

Amman'ın düşmesi tehlikesi karşısında buradaki Türk uçakları havadan Dera'ya intikal ettiler. İntikalde bir uçak Löben istasyonu yakınlarında İngiliz uçaklarının taarruzuna uğradı ve hava muharebesinde makineli tüfeği tutukluk yapan Türk uçağı istasyon yakınına inmek zorunda kaldı. Uçağın ekibi orada bulunan ve Türklere karşı olan Dindeli adındaki Arap kabilesi tarafından yakalanarak bir hayli hırpalandıktan sonra o sırada istasyona gelen Türk trenindeki erlerin işe karışmalarıyla kurtarılmıştı. Ekip, çamura saplanan uçağı uçuramadığından makineli tüfekleri, fotoğraf makinesi ve diğer bazı önemli parçaları sökerek trene yükledi. Uçak oradaki istasyon muhafızlarına teslim edildi ve böylece tren hareket etti. Amman'a varıldığı zaman 305 nci Tayyare Bölüğünün Dera'ya hareket ettiği öğrenilmiş ve 3 ncü Bölüğün personeli de Dera'ya giderek 305 nci Bölüğe katılmıştı.

Amman önüne kadar ilerleyen düşman birliklerini geri atmak amacıyla 4 ncü Ordunun 31 Mart 1918'de yaptığı taarruz başarılı olmuş, İngilizler geri çekilmek zorunda kalmıştı.

1 Nisan 1918'de Şeria doğusundaki Türk kuvvetleri düşmanla sıkı bir temas sağlamış, 2 Nisan'da 7 nci Ordunun düşmana yaptığı taarruz başarıyla sonuçlanmış ve Salt (Essalt) işgal edilmişti. Bu muharebede 7 nci Ordunun emrindeki 301 nci ve 303 ncü Tayyare Bölüklerinin uçakları, hava muhalefetine rağmen çekilen İngiliz birliklerine, Eriha doğusundaki köprülere ve düşman karargâhlarına bomba ve makineli tüfeklerle hücum etmişlerdi.

1918 yılı Nisan ayı içinde 7 nci ve 8 nci Ordular emrindeki tayyare bölükleri hemen her gün cephe üzerinde ve gerisinde düşman durumunu tespit etmek suretiyle ordu komutanlıklarına kıymetli bilgiler toplamışlardı.

6 Nisan 1918'de 8 nci Ordu keşif uçakları Hatar köprüsü kuzeyinde bir süvari tugayı, dağınık durumda bir taburluk çadırlı ordugâh ve Şeyhmüennes kuzeyinde bir taburluk başka bir çadırlı ordugâh gördüklerini Vilhelma'nın kuzey doğusundaki çadırlarda ve birliklerin ordugâhlarında değişiklik olmadığını, Elkubabe dolaylarındaki ordugâhta beş-altı tabur, her biri 100'er metre derinliğinde 3 piyade birliğinin Ramle'ye doğru yürümekte olduğunu, Elkubabe'nin kuzey batısında iki-üç süvari bölüğü, Rişon dolaylarında altı tabur, Yafa önünde orta tonajda bir nakliye ve iki gözetleme gemisi, Nebiyunus önünde bir orta nakliye ve üç gözetleme gemisinin tespit edildiğini bildirdiler.

Yapılan hava keşifleri hakkında Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığının 20–26 Nisan 1918 günleri arasında düşman genel durumuna ait vermiş olduğu raporda kara ve hava birliklerinin faaliyetleri hakkında açık bilgi verilmekteydi. Özet olarak bu rapora göre: 

"8 nci Ordu cephesinde Türk keşif kollarının başarılı faaliyetleri olmuştur. 7 nci Ordu cephesindeki keşif kolları Nablus ve Kudüs yolunun doğusu yönünde Ebufellah'a taarruz etmiş ve düşmana ağır kayıplar verdirmişlerdir."

Asiler Maan'a taarruzdan vazgeçerek geri çekilmişler, 3 ncü Tayyare Bölüğünden görevlendirilen bir uçak ile Maan'daki birliklerle bağlantı sağlanmış ve Araplar Maan ile Amman arasındaki demiryolu nakliyatına taarruza devam etmişlerdir. Hava genel olarak fırtınalı, hafif yağmurlu ve bulutlu olduğundan arzu edildiği şekilde hava keşfi yapılamamış ise de, yapılabilenlerden elde edilen sonuç düşman durumunu oldukça aydınlatmıştır.

Yapılan keşiflerle; Düşmanın cephede kuvvet topladığı, Tulkerem demiryolunun doğusunda bir piyade tümeninden ibaret olan büyük ordugâhların, 21 Nisan 1918'de bulunduğu yerlerden başka yerlere gönderildiği, Birüsalim'in kuzeyinde ortalama 12 düşman piyade taburunun bulunduğu, 7 nci Ordu cephesinde Nablus-Elbire yolunun batı yönünde düşman piyadelerinin hissedilir derecede azaldığı, Elbire kuzeyindeki düşman birliklerinde otomobil kollarının, çadırların başka yerlere gittiği tespit edilmiştir.

22 Nisan'da Nablus batısında Nieuport tipinde bir kişilik av uçağı düşürülmüş, ertesi gün de R.E.S. tipinde bir İngiliz uçağı cephe üzerinde tahrip edilmiştir.

24 Nisan'da Eriha'nın güneyinde Nebimusa yolu üzerinde 15 süvari bölüğü ve bir tümenin batı yönünde ilerlediği,

26 Nisan'da Eriha'nın güneyindeki piyade taburunun ve doğusundaki Hecin süvarilerinin büyük kısmının buradan kalktığı, Elkubabe'deki bazı birliklerin Kudüs yönünde hareket ettiği, Şeria dolaylarında, suyun batısında bir-iki tümenlik düşman süvari kuvvetinin bulunduğu, diğer kısmının ise Eriha kuzeyinde 7 nci Ordunun sol kanadı karşısında kademeli bir şekilde olduğu görülmüştür.

Keşif uçakları, Şeria nehrinin güney kısmındaki köprülerden Lut gölüne kadar olan bölgede yaptıkları keşif ve gözetlemelerde düşman piyade birlikleri görmemişlerdi. Böylece Şeria'da 4 ncü Orduya karşı bir düşman taarruzunun yapılmayacağı kanaatine varılmıştı. Köprü dolaylarında düşmanın yaptığı siperler bu bölgede savunma yapacağı kanısını vermektedir.

Hicaz demiryolunun Kaletülheza'ya kadar olan bölgesi havadan keşif ve gözetlenerek asiler tarafından tehdit altında bulunan Mağdaba'daki Türk birlikleriyle bağlantı tesis edilmiş ve Kesrülasrak adındaki Arap kalesine 50 bomba atılmıştır.

Bu safhada düşman uçakları daha ziyade muharebe alanı üzerinde ve bazı uçaklarla da cephe gerisinde faaliyette bulunmuşlarsa da etkileri pek fazla olmamıştır. Bu süre içerisinde arıza yapan bir Türk uçağı düşmüş olmasına rağmen cephe üzerinde, cephe gerisinde ve topçu atış tanziminde toplam olarak 118 görev uçuşu yapılmıştır.

Yapılan bu görevler için her gün ortalama 21 keşif, dokuz av uçağı uçuşa hazır bekletilmiştir.

Cephede hava faaliyetleri devam ederken Haydarpaşa'dan dokuz keşif uçağı yedek malzemesiyle Rayak'a gönderilmiş ve buradan dört Rambler-C VI ve L.V.G. uçağı cepheye sevk edilmiştir. Böylece cephede görev yapan uçakların harekât ve faaliyetlerinin devamına çalışılmaktadır.

Türk uçakları yaptıkları hava keşfinde gerekli görülen hedef ve bölgelerin fotoğraflarını çekmek suretiyle düşman durumu ve tahkimatı hakkında kıymetli bilgiler toplamıştır. Bu bilgilerden düşmanın özellikle 7 nci Türk ordusu ilerisinde Elmusalabe ve 4 ncü Ordu ilerisinde Yordan (Şeria) mevziindeki köprü başında tahkimat yaptığı ve Elmusalabe dolaylarında üç piyade ve bir süvari tugayının bulunduğu,

Vilhalma-Rantiye dolaylarındaki piyade karargâhlarının boşaldığı, Nablus-Elbire yolunun iki tarafındaki düşman birliklerinin cephe gerisine çekildiği ve geride bulunan arazinin tahkim ve takviye edildiği tespit edilmiştir. 

Çekilen hava fotoğraflarında ise Birüsalim'deki kuvvetlerin çekildiği ve yollar üzerinde bazı kuvvetlerin yürüyüş halinde olduğu görülmüştür.

Bütün bu keşifler ve alınan haberler düşmanın bir sessizlik içinde cephenin belirli bölgelerine birliklerini kaydırmakta olduğunu göstermektedir.

Düşman hava birliklerine ait alanlarının Ramle'nin doğusunda olduğu ve Laturn-Ramle yolunun doğusunda da yeni bir alanın hazırlandığı keşfedilmiştir."

28 Nisan 1918'den sonra Türk hava birlikleri uçak ve malzeme bakımından gittikçe zayıflamakta olduğundan hava harekât ve faaliyetleri çok dikkatli yapılmakta fakat buna rağmen kayıp verilmekteydi. 1917 yılı Aralık ayı çekilmesinden sonra Türk tayyare birliklerinde uçmaya elverişli çok az sayıda uçak kalmıştı. Elde yedek malzeme olmadığı gibi gerekli malzemenin Almanya'dan getirilmesi zaman alıyordu. Ancak, kırılan ve hizmet dışı bırakılan uçakların parçalarından faydalanmak suretiyle ve büyük emek harcanarak Rayak parkında hazırlanan uçaklar cephedeki tayyare bölüklerine verilmek suretiyle uçuşlar devam ettirilmeye çalışılıyordu.

Gün geçtikçe uçak ve malzeme bakımından üstünlük sağlayan düşman hava birlikleri taktik alanda ve özellikle 8 nci Ordu bölgesinde geniş çapta faaliyet göstermekteydi. Türk uçakları üstün nitelikteki İngiliz uçaklarıyla karşılaşmalarda çok kayıp vermekte ve böylece yavaş, yavaş hava üstünlüğü İngilizlere geçmekteydi. Buna rağmen Türk hava birlikleri her türlü fırsatlardan faydalanarak taktik ve stratejik alanda keşif, gözetleme ve topçu ateş tanzimi yapmışlar ve bu görevler için toplam olarak 72 sorti yaparak 109 saat uçmuşlardı.

1918 yılı Mayıs ayında Yıldırım Ordular Grubu cephesindeki durum şöyleydi:

8 nci Ordu Cephesinde;

29 Mayıs 1918'de sağ kanatta saat 09.00'dan sonra şiddetli bir topçu ateşiyle birlikte taarruza geçen düşman Hatar köprüsü-Miske yolunda durmuştu. Bu bölgedeki Türk mevzilerinde ileri arazide şiddetli muharebeler olmuş, düşmanın işgal ettiği arazi kesimleri Türk karşı taarruzları ile geri alınmış, güneş batarken 19 ncu ve 20 nci Türk Tümenlerinin bulunduğu bölgelerdeki ileri emniyet birliklerinin işgal ettiği mevziler elde kalmıştı.

Düşman taarruzunun devam edeceğine dair emareler görülüyordu. Nitekim 30 Mayıs 1918 günü saat 07.45'de şiddetli topçu ateşi desteği ile yeniden taarruza geçen düşman birlikleri, ağır kayıp verdirilerek püskürtülmüştü. Öğleden sonra saat 16.00'ya kadar devam eden taarruzda düşman başarı sağlayamamış, Türk birlikleri eski mevzilerini muhafaza etmişlerdi. Akşamüzeri düşman uçakları kıyı bölgesindeki Türk mevzilerinin birçok noktalarını bombalamışlardı.

Muharebelerin devam ettiği günlerde Türk uçaklarının harekât bölgesinin üzerinde ve gerilerinde yaptıkları keşiflerde, Hatar köprüsü ile Şehmüennes arasında ve Hatar köprüsü kuzeyinde bulunan düşman süvari birliklerinde bir değişiklik olmadığı, düşmanın cephe üzerinde kuvvet kaydırmaları ile ilgili bir belirti görülmediği, Yafa'nın kuzey doğusundaki Sarona uçak alanının eski durumunu koruduğu, Elkubeybe'deki çadırlı ordugâhın tamamen boşaltıldığı ve açık ordugâhta üç-dört, Birüselim'de dört-beş taburun bulunduğu ve düşman siperlerinin fotoğrafları çekilerek tahkimat ve kuvvet durumu mükemmel şekilde tespit edilmişti.

7 nci Ordu Cephesinde:

Önemli bir harekât olmamış, İngiliz kuvvetleri dağlık bölgede ve Şeria vadisinde mevzilerini kuvvetlendirmiş ve tel örgüler ile takviye etmişti.

4 ncü Ordu Cephesinde:

1 Mayıs 1918'de 4 ncü Ordu Hava Kıtaat Komutanlığı kurularak emrine 3 ncü, 4 ncü ve 14 ncü Tayyare Bölükleri verilerek Komutanlığına Alman Binbaşısı Zelich getirilmişti. Cephedeki kara harekâtı Türk keşif kolları ile düşman keşif kolları arasında yapılan küçük çaptaki muharebe çapında kalmış ise de iki tarafın hava birlikleri harekât ve faaliyetlerine devam etmişlerdi.

31 Mayıs'ta 11 İngiliz uçağı sabahın erken saatlerinde ordunun sol kanadındaki süvari birliklerini bombalamış ve Amman istasyonu ve hava alanına hücum ederek 100 bomba atmışlardı.

Asiler Taletülheza, Firfire istasyonlarını almış ve demiryolunun 15 kilometrelik kısmını tahrip etmişlerdi. Kaletülheza yönünde keşif yapan bir Türk uçağı Kaletülheza ve Firfire istasyonları ile bu iki istasyon arasındaki köprülerin tamamen tahrip edildiğini, Kaletülheza'nın sekiz-on kilometre batısında vadi içerisinde 100 kadar konik çadır bulunduğu ve bu bölgeden uçağa ateş açıldığını ve Kaletülheza istasyonu ve ordugâhların yakınlarında pek çok devenin bulunduğu görülerek bunlara bomba ve makineli tüfeklerle hücum edilmişti.

Sonuç olarak; Mayıs ayı sonlarına doğru Yıldırım Ordular Grubu cephesinde görev yapan tayyare bölükleri havanın uçuşa uygun olduğu günlerde cephe ve cephe gerisinde devamlı keşif görevleri yaparak düşman durumunu tespite çalışmışlardı. Elde edilen bilgiler özet olarak:

"Düşmanın ileri mevzilerdeki kuvvetlerinde büyük bir değişiklik olmadığı,

Şeria vadisindeki süvari birliklerinin evvelce görüldüğü yerlerde bulunduğu, fakat 31 Mayıs'ta Birisalim-Elkubabe yolunda bir süvari tümeninin yürüdüğü ve motorlu nakliyatın fazla olduğu,

Elkubabe ordugâhındaki kuvvetleri Mayıs ayı sonunda altı tabura çıktığı,

Birisalim ordugâhında altı, Vadiisarar'da beş, Latrun dolaylarında iki, Eriha ve Elmeşrale yolu üzerinde süvari ordugâhının boşaltıldığı ve karargâhının iki taburla işgal edildiği,

Tellülrifah ve Birüssebi'ye kadar uzanan bölgede Tellülrifah'tan kuzeye doğru giden demiryolunun bitmiş olduğu ve Birüssebi'nin 14 kilometre kuzey batısında Ettine hattına bağlandığı,

Çekilen hava fotoğraflarının kıymetlendirilmesinden düşman mevzilerinde faaliyetin fazla olduğu, kıyı bölgesinde düşmanın ikinci bir hattı daha yapmakla meşgül olduğu ve kıyı bölgesinde noksan kalmış haritaların tamamlanmasına çalışıldığı tespit edilmiştir. Vadiiavce kuzeyinde Muselleba ile Vadiimelahe, Mendes arasındaki küçük siper parçaları mevziin takviyesi için hazırlandığına işaret etmektedir.

Gulis hava alanının boşaltıldığı, Ramle alanında bir uçak çadırı ile bir konik ve yedi depo çadırının bulunduğu,

Demiryolunun doğusundaki Ramle alanında, Vadiisarar ve Saronu hava alanlarında değişiklik olmadığı, Ramle doğusundaki hava alanında sekiz uçak bulunduğu batı uçuş alanında hiç uçak olmadığı, Vadiisarar'da iki uçak görüldüğü" şeklindeydi.

Hava faaliyetleri Haziran-Ağustos aylarında da devam etti. Bu aylarda 7 nci ve 8 nci Orduların cephesinde durgunluk devam ederken, 4 ncü Ordu cephesinde ve cephenin yanlarında düşmanın bazı harekât ve faaliyetleri oluyordu.

Maan'a karşı Arapların yaptığı taarruzlar kara ve hava birliklerinin birlikte gayretleriyle püskürtülmüş, ancak her iki taraftan da bir hayli kayıp verilmişti.

4 ncü Ordu Komutanlığı 27 Haziran 1918 tarihli raporunda, öğleden önce Maan dolaylarında keşif yapmak üzere görevlendirdiği iki Türk uçağının Katrane üzerinde İngiliz uçakları ile hava muharebesi yaparak bir tanesini düşürdükleri, bu mücadelede isabet alan Türk uçaklarından birisinin Maan ile Katrana arasında, diğerinin de Katrana'ya inmek zorunda kaldığı bildirilmişti.

Düşman uçakları devamlı olarak cepheye ve cephe gerisine, Türk erlerini komutanlarına, Türk subaylarını hükümet aleyhine kışkırtıcı bildiriler atmaktaydılar. Buna karşılık olarak Türk uçakları tarafından düşman cephesine bildiri atılması için Ordu ve Ordular Grubu ile Başkomutanlık arasında yazışmalar oldu. Başkomutan Vekili Enver Paşa, askerleri hükümet aleyhine kışkırtmanın askerliğin şeref namusuyla bağdaşmayacağını ileri sürerek bu anlamda bildiri atılmasını uygun bulmuyordu. Yalnız, Türklere karşı ayaklanan Araplara, Türk devletine bağlılıkları hakkında uçaklarla bildiri atılmasına izin vermişti.

4 ncü Ordu Hava Kıtaat Komutanlığının Temmuz ayına ait raporunda, 3 ncü ve 4 ncü Tayyare Bölüklerinin personeli ve uçaklarının kalmadığı, cephede yalnız 305 nci Tayyare bölüğünün görev yaptığı bildirilmekteydi. Bu bölüğe Şeria nehri doğusu dolayları ile Maan hattının iki tarafında keşif, gözetleme ve buralardaki düşmanın bombalanması görevi verilmişti.

15 Temmuz'a kadar sakin geçen genel durum birdenbire bozulmuş, asiler Katrana'nın kuzeyinde demiryolu ve istasyonları tahrip etmeye başlamışlardı. İngilizlerden silah, cephane, zırlı otomobil ve uzman personel alan Araplar, Şerif Faysal'ın ve Said'in emriyle sevk ve idare ediliyorlardı. Asilere yardım eden İngiliz birliklerinin bulunması muhtemel olan bölgelerden özellikle Maan'ın doğusunda yapılan hava keşfinde 120 den fazla konik çadırdan ibaret İngiliz ordugâhı görülmüş ve bunlarda Mısır ve Hint birliklerinin bulunduğu kuvvetle tahmin edilmişti.

Asilerin Temmuz ayı başında yaptıkları taarruzun amacı, Türklerin Maan'daki birliklerine göndereceği ikmal ve yiyecek maddelerinden mahrum etmek için demiryolu ile Kaleltülheza'ya kadar ve oradan da kervanlarla yapılan bağlantıyı kesmekti. İngilizler Maan'ı elde etmeye çok gayret gösteriyorlardı. Çünkü buranın elde edilmesi Maan- Amman arasında ve Maan'ın kuzey ve kuzey doğusunda bulunan Türklere sadık aşiretlerin İngilizlere katılmasını kolaylaştıracaktı. Bu nedenle, İngilizler tarafından kışkırtılan asiler kayıplarına bakmadan taarruzlarına devam ediyorlardı. Bu taarruzlar sırasında 305 nci Türk Tayyare Bölüğü asilere bomba ve makineli tüfeklerle taarruz ederek kara birliklerine geniş çapta yardımda bulunuyor, böylece yapılan düşman taarruzları ağır kayıplar verdirilerek püskürtülüyordu.

Türk uçaklarının taarruzlarına karşı koyan ve sayı bakımından üstün olan İngiliz uçakları ile sık, sık hava muharebeleri yapılıyordu. Buna rağmen Türk Tayyare Bölüğü zor şartlar altında görevlerine azimle devam ediyordu. Hava üstünlüğünü tam olarak eline geçiremeyen İngilizler, 16–25 Temmuz 1918'de 15 uçakla Amman istasyonu ile buradaki Türk hava alanına hücum ederek 80 bomba atmışlardı. Bu taarruzlarda alanda bulunan personel ve hayvanlardan bazıları kayba uğramış, başkaca bir kayıp olmamıştı. Muharebeler sırasında yapılan hava harekâtında üstün başarı sağlayan ve 27 Haziran'da Katrana üzerinde yapılan hava muharebesinde bir İngiliz uçağını düşüren Türk ve Alman personeline liyakat madalyası ve takdirname verilmişti.

Ağustos ayında Katrana ve Tafiyle ordugâhlarına yapılan Türk hava taarruzlarına karşı, düşman 21 Ağustos'ta 20 uçakla Türk hava alanlarına taarruz ederek iki uçağı daha hasara uğratmıştı.

Devam eden düşman hava taarruzları karşısında gün geçtikçe eriyen ve ikmal edilemeyen Türk Tayyare Bölükleri iş yapamaz duruma düşmüşlerdi. Ağustos ayının son haftasından itibaren İngilizlerin ezici üstünlüğü karşısında Türk uçakları önemli hiç bir hava keşfi yapamadılar. Düşman taarruza geçmeden biraz önce süvari birliklerini kıyı bölgesinde toplamak suretiyle Türk cephesinin sağ kesimini yarmak ve Türk birliklerini Şeria vadisine doğru kuşatmak istiyordu. Kıyı bölgesine kaydırılan bu birlikleri Türklerin keşfetmesine engel olmak için İngilizler Cenin hava alanı üzerinde bomba yüklü ikişer uçaklık devamlı devriye bulunduruyorlardı. Bu düzen ile hem Cenin hava alanını bombardıman ediyor, hem de alandan kalkmak isteyen Türk uçaklarına makineli tüfekler ile taarruz ederek engel olunuyordu.

İngilizler özellikle, Türklerin 8 nci Ordu cephesine karşı olan sol kanat ve gerilerini hava kuvvetlerinin devamlı faaliyeti ile örtmek suretiyle Türk uçaklarının keşiflerine engel olarak taarruzdan önce kıyı bölgesinde büyük kuvvetler toplamaya başladılar. Düşman, Yafa dolaylarına naklettiği birliklerini hava hâkimiyeti sağlayarak gizlemekte ve hava birlikleriyle Şeria doğusunda gösteri hareketlerine devam etmekteydi. Böylece Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığı düşmanın asıl taarruzunun Şeria'dan yapılacağına inanmıştı.

İngilizler 18 Eylül 1918'de girişecekleri taarruzdan önce Türk cephesinin son durumunu meydana çıkarmak için 15 uçakla 7 nci Ordu cephesinde ve özellikle 3 ncü Kolordu kesiminde ve gerilerinde uçarak 7 nci Ordunun sağ kanadına geniş çapta topçu ateş desteği ile taarruza geçmiş, Türk birliklerinin azimli direnişi ile karşılaşarak ilerleyememişti.

Nablus Meydan Muharebesi:

19 Eylül 1918'de düşmanın asıl taarruz yönünün nereye olduğu hâlâ meydana çıkarılamamıştı. Çünkü ordular emrinden alınan tayyare bölükleri Ordular Grubu Komutanlığı emrinde olarak görev yapmaktaydılar. Ordular Grubu Komutanlığı Türk hava keşiflerinin ağırlık merkezini Şeria ve doğusundaki bölgeye kaydırmıştı.

Düşman 19 Eylül günü saat 08.30'da çok kuvvetli topçu ateşi ile 8 nci Ordu cephesi batı kesimine taarruza başlamıştı. Sabah saat 05.00'de taarruza geçen İngiliz uçakları Nablus'daki ordu karargâhını, kolordu ve tümen karargâhlarını bombalamışlardı. Alçaktan yapılan hava hücumları çok etkili oluyordu. Bu hücumlarda 8 nci Ordunun muhabere şebekesi tahrip edilmiş, kolordu ve tümenleriyle bağlantısı kesilmişti.

Düşman uçakları pervasızca hücumlarına devam ederek Nablus'daki Kızılay işareti bulunan hastaneyi bombalamak suretiyle birçok yaralı ve hastanın ölümüne de sebep olmuşlardı.

İngilizler, 8 nci Ordu sağ kanadında büyük bir başarı sağlamış ve süvari birlikleri 20 Eylül 1918 sabahı Nasıra'da bulunan Ordular Grubu karargâhına taarruz etmişti. Ordular Grubu ile orduların geçici bir süre için bağlantısı kalmamıştı. Bu tehlikeli durum karşısında 8 nci Ordu kuvvetlerini süratle geri çektiğinden 7 nci Ordu ile temas kesilmiş ve düşman süvarilerinin 8 nci Ordunun doğu ve kuzey doğusu yönünde ilerlediği, Cenin, Samah ve Afule'nin alındığı öğrenilmişti. Bu haberden sonra 7 nci ve 8 nci Ordudan kalanlarla bağlantı sağlayarak geri çekilmeye başlamıştı.

Cenin ve Afule'nin düşmesi üzerine bu alanlarda bulunan 301 nci ve 304 ncü Tayyare Bölüklerinden sağ kalan hava personeli düşman tarafından esir edilmişti.

302 nci Tayyare Bölüğünün büyük bir kısmı zor şartlar içinde ellerindeki kamyonlarla Hayfa'ya ve oradan da Beyrut'a çekilmişti. Bu bölüğün geri kalan kısmından ve Cenin'deki 303 ncü Bölükten uçurulabilen uçaklar ve kurtarılabilen personel Dera'ya geldiler.

Dera'ya gelen 302 nci ve 303 ncü Bölüklerin uçakları ile burada bulunan 305 nci Bölüğün uçakları birleştirilerek Yüzbaşı İlyas'ın emrine verildi ve Dera üzerine yürüyen ası Araplara karşı üç gün devamlı olarak bomba ve makineli tüfeklerle hücum etmek suretiyle Dera'nın asiler eline geçmesine engel olundu. Bu suretle birçok Türk birliklerinin geri çekilmesi sağlandı.

İngiliz ordusu ilerledikçe Dera'da durulamayacağı anlaşılmıştı. Bu sebeple götürülemeyecek malzeme ve teçhizatın bir kısmı yakıldı ve bir kısmı da tahrip edildi. Uçaklar havadan Rayak'a gönderildi.

Rayak'da toplanan uçaklar ordunun geri çekilmesini desteklemek için bir süre daha görev yaptıktan sonra Humus, Hama, Halep ve Müslimeye'ye çekilmek zorunda kaldılar. Bu çekilmeler sırasında malzeme noksanlığı ve özellikle iniş alanlarının kötü durumda olması ve İngiliz hava akınları yüzünden uçakların birçoğu kırıldı ve tahrip edildi.

Böylece elde uçak kalmadı, uçaksız kalan bölüklerin hava personeli çok zor şartlar altında Halep ve Konya'ya geldiler. 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi yapıldığı zaman Türk birlikleri Antakya güneyi-Reyhanlı-Halep kuzeyi ve Cerablus güneyi hattında idiler.