Ben Kimim

 
 
 
 

a. ÇANAKKALE CEPHESİ:

  (1) Tarafların kuvvetleri:
  (a) Türk Kuvvetleri:

Çanakkale Boğazını savunacak olan 5 nci Türk Ordusu, düşmanın yapacağı hareketlere karşı koyacak şekilde büyük kısmı ile Gelibolu ve Çanakkale bölgelerinde konuşlanmış bulunuyordu. Almanya'dan gelen dört uçaktan üçü Başkomutanlık Vekaletinin emri ile Çanakkale Boğazına gönderildi. Bu uçaklar Çanakkale'deki alana inerek Müstahkem Mevki Komutanının emrine girdiler.

6 ncı Tayyare Bölüğünün Çanakkale'deki Havaalanı  
Beş Adet Albatros C III Uçağı 1 nci Tayyare Bölüğünün

 Havaalanında Göreve Hazır Bekliyorlar

  (b) İtilaf Devletleri Kuvvetleri:

16 muharebe, bir uçak ana gemisi, iki kravazör, muhrip, mayın arama ve tarama gemilerinden ibaretti. Ayrıca, Limni Adası'nda İngiliz ve Fransızlardan karma büyük bir kara kuvveti toplanmıştı. Bozcaada'da bulunan Ark Royal uçak ana gemisinde iki kara Sopwith ile üçü Short olmak üzere toplam beş uçak vardı.

Ark Royal Deniz Uçağı Ana Gemisi

Çanakkale Harekâtı Sırasında
Ark Royal Deniz Uçağı Ana Gemisi
Short Type 807 Uçaklarından Birini
Ön Güvertesinde Taşırken

Ark Royal Uçak Deniz Uçak Gemisinde Sopwith Uçağı

Short 184 Torpito - Bombardıman uçağı

Çanakkale Harekatı Sırasında

Ark Royal Gemisi Yakınında Göreve Hazırlanan
Wight Deniz Uçağı
  (2) Çanakkale'ye gönderilen Türk uçaklarının harekat ve faaliyetleri:

25 Ağustos 1914'de Üsteğmen Fazıl'ın uçtuğu bir deniz uçağı Nara'daki alana indi. Uçağın gelmesi ile boğaz dışında, Bozcaada ve Limni adasındaki İngiliz deniz ve diğer kuvvetleri ile tesislerinin havadan keşfedilmesi için gerekli hazırlıklara başlanmıştı.

5 Eylül 1914'de Bozcaada ve Limni doğrultusunda yapılan hava keşfinde, boğazın 10 mil açığında Tavşan adalarının kuzey-batısında Basiliks sınıfından iki İngiliz muhribinin boğazdan çıkan iki nakliye gemisini durdurmuş olduğu, Gökçeada istikametinde bulunan Veymouth kruvazörünün uçağı görür görmez seyre başladığı ve Limni yönünde Defence tipinden bir kruvazörün daha bulunduğu tespit edilmişti. Yapılan bu ilk hava keşfi ile İngiliz deniz kuvvetlerinin boğaz dışında devriye gezdiği ve boğaza giren-çıkan gemileri kontrol ettikleri anlaşılmıştı.

10 Eylül 1914'de yapılan hava keşfinde, budan önceki keşifte tespit edilen İngiliz gemilerinin boğazın ortalama 25 mil açığında dolaşmakta olduğu ve Defence kruvazörünün grandy direğinde amiral forsunun çekildiği görülmüş, sert bir havada Mondros limanına giden uçak, iç limana varamadan dış limandan geri dönmek zorunda kalmıştı. Dış limanda hiç bir deniz kuvveti göremeyen uçak dönüşte önden aldığı şiddetli rüzgar yüzünden sürati azalarak boğaz girişine beş mil kala benzini bittiğinden denize inmek zorunda kalmış ve o civarda bekleyen Draç torpidosu tarafından yedeğe alınarak üsse getirilmişti.

2 Ekim 1914'de yapılan hava keşfinde, Bozcaada'nın batı ve güneyinde İngiliz ve Fransızlara ait dört muhrip, iki kruvazör, iki muharebe gemisi, iki denizaltı. iki kömür gemisi ve bir yatın demirli olarak bulunduğu; Bozcaada'nın doğusunda ve Marmara burnu dolaylarında iki İngiliz muhribinin dolaşmakta olduğu görülmüştü.

14-19 Ekim 1914 günleri yapılan hava keşifleri ile İngiliz deniz kuvvetlerinde azalma olmadığı ve bu kuvvetlere bazı şilep ve nakliye gemilerinin katıldığı görülmüş ve bu keşiflerden elde edilen bilgilere göre: İngiliz ve Fransızların Bozcaada ve dolaylarında çok sayıda harp gemisi topladığı ve yakın bir gelecekte Çanakkale Boğazına karşı harekata geçeceği tahmin edilmişti.

Tek uçakla devamlı keşif yapılmasına imkan olmadığından İstanbul'dan Çanakkale'ye Yüzbaşı Savmi komutasında iki kişilik bir Nieuport deniz uçağının daha gönderilmesine karar verildi. 19 Ekim 1914'de İstanbul'dan hareket eden Yüzbaşı Savmi Marmara üzerinde motor yağının bitmesi sonucu denize inmek zorunda kalmış ve uçak deniz üzerinde 24 saat kaldıktan sonra bir kurtarma motorbotu yedeğinde çekilerek Çanakkale'ye götürülmüştü.

Bu tarihlerde havacılık çok ilkel bir durumda olduğundan ve görev yapan pilotlar da iyi yetişmediğinden sık, sık kazalar olmakta, ancak Üsteğmen Fazıl, Üsteğmen Cemal ve Yüzbaşı Savmi gibi üstün yaratılıştakiler görev yapabilmekte idiler. Görevler birkaç kişinin elinde kaldığından ve uçakların sık, sık arızalanmasıyla istenilen keşif görevleri tam olarak yapılamamakta idi. Bu devrede İngiliz hava harekatına ait hiçbir faaliyet görülmemişti.

  (3) Çanakkale Boğazı'nın denizden zorlanması ve bu safhada hava harekatı:

Çanakkale cephesinde iki taraf savunma ve taarruz için gereken hazırlık ve tertipleri almışlardı. 17 Mart 1915 tarihinde Başkomutanlık karargahı Hava Müşaviri Yüzbaşı Serno İstanbul'dan bir torpito bot ile Çanakkale'ye geldi ve 17-18 Mart gecesi alandaki üç uçağı uçuşa hazırladı. 18 Mart sabahı rasıtı Kurmay Yüzbaşı Shneider ile birlikte düşman durumunu keşfetmek üzere Bozcaada'ya doğru havalandılar. Uçak Truva harabeleri üzerine geldiği zaman hava aydınlanmış, Bozcaada doğrultusu iyice görülmeye başlamıştı. Bu sırada etrafı gözetleyen rasıt, ada önlerinde muharebe gemileri, kruvazörler, uçak gemisi, tamir ve nakliye gemilerinden kurulmuş büyük bir gemi topluluğu görmüştü. Muharebe gemileri pruva hattında Çanakkale Boğazına doğru seyir halinde olup, bunları kruvazörler takip etmekte idi. Bir deniz kurmay subayı olan rasıt Shneider, gemi tiplerini tanımakta zorluk çekmedi ve düşmanın Çanakkale Boğazına taarruz etmek için ilerlediğini kolayca anladı. Havada daha fazla zaman kaybetmeden geri dönen keşif ekibi, düşman gemilerinden açılan ateş altında kaçınma manevraları yaparak en kısa yoldan Çanakkale'ye döndü ve hemen elde ettiği bilgileri Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanlığına bildirdi. Keşif ekibi tarafından verilen bu bilgiler üzerine Çanakkale'yi savunan ve böyle bir taarruzu bekleyen bütün birlikler gerekli tertibi aldılar.

Erich Serno

Bir süre sonra boğaza gelen ve kıyı bataryalarını şiddetle bombardıman eden düşman donanması ilerlemeye başladı. Türk topçusunun azimle karşı koyması düşman ileri harekatını ağırlaştırmakla beraber kayıp verdirmeye de başlamıştı. Karşılıklı topçu ateşi ile yapılan muharebeler öğleden sonra da devam etti. Öğleden sonra keşif yapmak üzere Alman pilotu Seydler ve Türk rasıtı deniz Yüzbaşısı Hüseyin havalandı. Bu ekibin görevi Limni adası ve dolaylarındaki düşman faaliyetleri hakkında bilgi toplamaktı. Bir saatte bölgeye varan hava keşif ekibi, Mondros'da 13 harp, dört nakliye ve yirmi dokuz kömür gemisinin bulunduğunu tespit etmiş ve meydana dönüşte Çanakkale Boğazının ağzında hareket halinde bulunan topçu ateşi ile yaralanmış Fransız gemisi Gaulois'i görmüştü. 8 Mart'ta Erenköy Koyunda gizlice Nusrat mayın gemisi tarafından kıyıya paralel dökülen 26 adet mayın, İngiliz ve Fransız keşif uçakları tarafından dokuz gün geçmesine rağmen keşfedilememiş, böylece 18 Mart 1915 muharebelerinde Çanakkale Boğazını geçmeye çalışan Müttefik donanmasının kaderi belirlenmişti.

Çanakkale Boğazı'nın Deniz Savunma Plânı

Nusrat Mayın Gemisi

Öğleden sonraki muharebelerde Erenköy Koyuna dökülen mayınlara çarpan Bouvet, Ocean, Irresistble zırhlıları batmış, Inflexble ağır hasara uğramış ve akşama doğru düşman yenilmiş olarak geri çekilmeye başlamıştı.

Bouvet Zırhısı

Ocean Zırhlısı

Irresistible Zırhlısı (Batışı)

Sonuç olarak; 18 Mart muharebelerinde sabahın erken saatlerinde yapılan Türk hava keşfinde, düşman donanmasının harekete geçerek boğaza yaklaşmakta olduğu, zamanında Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanlığına bildirilmiş ve alarm halinde bekleyen Türk birliklerinin gerekli önlemleri almalarına yardım etmişti.

  (4) 19 Mart - 24 Nisan 1915 Hava Harekatı:

18 Mart zaferinden sonra, yüksek komuta kademesini düşündüren mesele, düşmanın yeniden taarruzu tekrarlayıp tekrarlamayacağı veya Çanakkale Boğazı dolaylarında karaya asker çıkarıp çıkarmayacağı idi. İstihbarat kanalı ve diğer yollarla elde edilen bilgiler daha çok düşmanın karaya asker çıkaracağını gösteriyordu. Hava durumu nedeniyle görev uçuşları 26 Mart'da başladı. 26 Mart günü öğleden önce Bozcaada ve Limni doğrultusunda keşif için havalanan uçuş ekibi Bozcaada'dan sonra hava durumu nedeniyle geri dönmüştü. Bu keşif esnasında Bozcaada önlerinde birkaç İngiliz gemisi tespit edildi. Bunlar arasında mayına çarparak yaralanan ve onarılmakta olan Inflexble da vardı. Aynı gün öğleden sonra hava düzelmiş olduğundan pilot Seydler ve rasıtı Yüzbaşı Hüseyin görevlendirildiler. Uçak Limni'ye ulaştığında, Mondros koyunda Queen Elizabeth'in demirli olduğunu ayrıca beş adet nakliye gemisini tespit ettiler. Bu keşif sonucunda düşmanın donanma ile yeniden taarruza geçeceğine dair bir emare görülemedi.

Keşif faaliyetleri devam ederken iki tarafın hava birliklerinin kuruluşunda bazı değişiklikler yapılmıştı.

Türk Hava Birliği: Çanakkale'de bulunan üç uçak, Alman pilotları, Yeşilköy'de eğitim görmüş üç Türk subayı ve Alman bakım personeli ile 1 nci Türk Tayyare Bölüğü kuruldu. Bu bölükteki Alman sivil pilotlarına teğmen, makinislere astsubay rütbesi veridi. Bölük komutanlığına Alman teğmen Preussner getirilerek bölük, Müstahkem Mevki Komutanlığı emrine verildi. Bu komutanlık, rasıt olarak yüzbaşı Hüseyin'i 1 nci Tayyare Bölüğüne atadı.

İngiliz Hava Birliği: 24 Mart 1915'de İngiliz binbaşısı Samson'un komutasında bir uçak birliği Bozcaada'ya gelmişti. Bu birlikte İngiliz ve Fransızlardan karma 18 uçak bulunuyordu. Ayrıca, Bozcaada'ya daha önce getirilen iki tane de Fransız Nieport uçağı vardı.

Nieuport Uçağı

İtilaf Devletleri hava birlikleri, uçak sayısı bakımından bir üstünlük sağlamış olmasına rağmen, üç uçağı bulunan 1 nci Tayyare Bölüğü 27 Mart-17 Nisan tarihleri arasında Çanakkale Boğazı önünde ikisi Limni'ye olmak üzere birçok keşif görevi yaptı. Bu keşifler sonucunda, düşmanın yeni harekat faaliyetlerine ait belirtiler ve kuvvetlerinde bir artış tespit edilmemişti. Bu görevlerde, İstanbul'da yapılan bombalar düşman nakliye gemilerine atılmış ve isabetler kaydedilmişti.

Gittikçe kuvvetlenen düşman birliklerinin bir hava üstünlüğü kurmasından endişe eden Müstahkem Mevki Komutanlığı Bozcaada'daki düşman hava alanına baskın yapılmasına karar verdi. 18 Nisan 1915'de yapılan taarruzdan bir sonuç alınamadı. Çünkü düşman, önceden tedbir almış ve havada sürekli av devriyesi kurmuştu. Hava alanına yaklaşan Türk uçakları düşman av uçakları tarafından karşılanmış ve yapılan hava muharebesinde iki taraftan düşen ve yaralanan olmamış ise de Türk uçaklarının taarruzu etkisiz kalmıştı. Türklerin bu akınına aynı gün karşılık veren İngilizler, üçer uçaklı iki kolla Çanakkale'deki Türk hava alanına hücum ettiler. Bu hücumda, uçaklar gizlenmiş olduğundan bir hasar görmediler.

23 Nisan'da Mondros koyunda yapılan bir keşifte İngiliz ve Fransızların bilinen deniz kuvvetlerinden başka altısı Fransız olmak üzere 27 nakliye gemisi, koy dolaylarında büyük iaşe, ikmal depoları ve aynı zamanda birçok kara birliklerinin bulunduğu görülmüş ve bunların bir çıkarma için kullanılacağı düşünülmüştü.

  (5) 25 Nisan - 6 Temmuz 1915 Hava Harekatı:

Çıkarmaya karşı koymak üzere Türk kuvvetlerince şu tertip alınmıştı. Saroz körfezinden Beşige limanına kadar kadar kuzeyden güneye doğru 7 nci, 19 ncu, 9 ncu, 3 ncü ve 1 nci Tümenler ile Gelibolu ve Çanakkale jandarma birliklerinden ve çıkarma bölgelerine ateş desteği yardımı yapacak Barbaros ve Turgut muharebe gemileri ve Erenköy'de bulunan bir tayyare bölüğünden ibaretti. Ayrıca, Saroz kuzeyinde bir süvari tugayı da bulunuyordu.

Çıkarmaya ayrılan İtilaf Devletleri kuvvetlerinin durumu ise şöyleydi. 18 muharebe gemisi, 12 kruvazör, 31 muhrip, 3 torpitobot, 9 mayın arama ve tarama, 12 denizaltı, 1 uçak ana gemisi, 1 balon gemisi, 1 denizaltı ana gemisi, 1 hastane gemisi ve 67 büyük nakliye gemisi olmak üzere 156 parça gemiden ve ayrıca Fransız ve İngilizlerden karma 42 uçaktan ibaretti. Belirtilen deniz ve hava kuvveti dışında, 1 nci Avustralya ve 29 ncu İngiliz Tümenlerinden başka, ayrıca Mısır'dan bir atlı piyade tümeni ile bir Hint Tugayı gönderilecekti.

Düşmanın Çanakkale'ye yakın adaları elde bulundurmaya devamı, Mondros koyunda çok sayıda gemiler toplanması, koy dolaylarında depo ve kara birliklerini arttırması, boğaza karşı yakında yeniden harekete geçeceğine dair bir fikir vermekte idi. Nihayet 25 Nisan 1915 günü sabaha karşı Seddülbahir, Arıburnu ve Kumkale'ye çıkarma, Bolayır bölgesine ve Beşige kıyılarına çıkarma gösterisi başlamıştı. Kumkale'ye çıkan Fransız kuvvetlerini desteklemeye iki uçak, Seddülbahir'e çıkan kuvvetleri desteklemeye Bozcaada'da konuşlanan uçaklar. Arıburnu'na çıkan kuvvetleri desteklemeye de Ark Royal ana gemisindeki uçaklar verilmiş ve Manika gemisindeki sabit balon da gözetlemeye ve gemi toplarına ateş tanzim ettirmeye tahsis edilmişti.

Çanakkale Cephesinde Görev Yapan

İngiliz Kraliyet Donanmasının İlk Balon Gemisi Manica

Çıkarmada bir deniz uçağı Bolayır ve Saroz körfezini gözetleyecekti. 28 Nisan 1915'de kıyıya çıkan düşman kuvvetleri çıktığı yerlerde tutunmaya çalışırken düşman harp gemileri Türk birliklerine ateş yağdırıyor, Kirte'de iki taraf arasında çetin muharebeler oluyordu. Çıkarmadan önceki günlerde, Türk birlikleri sık, sık yer değiştirmiş olduğundan evvelce düşman uçaklarının tespit ettiği yerlerde Türk birlikleri bulunamıyordu. Bu sebepten çıkarmada yapılan düşman hava desteği tam etkili olamamıştı. Buna rağmen çıkarma günü ve çıkarmadan sonra harekat bölgesinde düşman hava faaliyeti oldukça yoğun olmuş ve özellikle Manika gemisinden yükselen sabit balon sayesinde, düşman gemi toplarının ateşi iyi bir şekilde idare edilmiş bu yüzden Türk birlikleri çok kayıp vermişlerdi. Bu balonun gözetlemesine engel olmak için 5 nci Ordu Komutanı Liman Von Sanders'in 30 Nisan 1915'de Başkomutanlık karargahına ivedi kaydı ile çektiği mesajda anlam olarak şöyle deniyordu.

En çok kayıp vermemize sebep olan düşmanın sabit balon gözetlemesidir. Yüzbaşı Serno'nun bu balona taarruz etmesi lazımdır. Adı geçenin Usedom Paşa'nın emrinde mi, yoksa benim emrinde mi olduğunu bilmiyorum. Balon yalnız birliklerimizi gözetliyor. Balon 200 metreye kadar yükselebilmektedir. Bütün düşman harp gemilerinin ateşini balon idare ediyor. Dün Kirte'nin batısındaki kıyıda, yarısı harp gemisi olmak üzere 45 düşman gemisi saydım. Hastane ile beraber Eceabat'ın dünkü bombardımanı pek adi bir hareketti. Gelibolu'ya tayyareden bomba atılmış, bir er şehit , bir kadın ölü ve bir çocuk ağır yaralıdır.''

Gelibolu yarımadası ve Kumkale'ye çıkarma yapıldığı sırada Türklerin Çanakkale'deki alanında üç kara ve bir deniz uçağından oluşmuş bir tayyare bölüğü bulunuyordu. Bu bölük Müstahkem Mevki Komutanlığı emrinde olduğundan ancak bu komutanlığın verdiği görevleri yapmış, 5 nci Ordu emrinde uçak bulunmadığından ve iki komutanlık arasında uçakların görevlendirilmesi konusunda tam bir anlaşma da olmadığından çıkarmada Türk uçaklarından gereği kadar faydalanılamamıştı.

Ertuğrul Koyu'na çıkarma yapan düşman kuvvetlerinin havadan keşif sırasında alınmış fotoğrafı, Karaya oturmuş olan River Clyde gemisi ve iskeleyi oluşturan sallar açıkça görülmektedir.

Çıkarma yapıldıktan ve ilk çıkan birlikler ileri harekete geçtikten sonra, Müstahkem Mevki Komutanlığı çıkarma bölgelerine yakın kıyılardaki düşman deniz kuvvetlerinin durumunu öğrenmek amacıyla hava keşif ekibini görevlendirdi. Görevlendirilen ekip, Saroz körfezinin en dar kısmından başlayarak Ege kıyılarına kadar olan sahada uzun bir keşif uçuşu yapmış ve Çanakkale Boğazı giriş kısmının her iki kıyısı ve Arıburnu önünde yükünü boşaltan 45 büyük düşman nakliye gemisi tespit etmişti. Önceden tespit edilmiş olanlara ilaveten Ernest Renen ve Henry IV adlı iki Fransız zırhlı kruvazörünün de katılmış olduğu görülmüş ve düşman nakliye gemilerine birkaç bomba atılmıştı. Elde edilen bu bilgiler 5 nci Ordu Komutanlığı'na zamanında ulaştırılamadığı için çıkarmayı takip eden günlerde dahi hava keşiflerinden faydalanılamamıştı.

Hava keşif görevlerinde elde edilen bilgilerin gecikmesini önlemek için, 5 nci Ordu Komutanının Başkomutanlık karargâhına yaptığı teklif üzerine, hava birliğinin faaliyetleri çıkarma kesimler ile yakın kıyılara yönlendirildi.

İstanbul'dan geri çağrılan Yüzbaşı Serno tayyare bölüğünün emir ve komutasını tekrar üzerine aldı. Uçakların uçuşa hazır bir duruma sokulması için yer ve bakım kademeleri aralıksız bir çalışma yaptılar ve hazırlanan uçaklarla düşmanın çıkarma yaptığı bölgedeki depolarını, kıt'a topluluklarını ve topçu mevzilerini tespit etmek ve düşman nakliye ve harp gemilerini bombalamak amacıyla birçok görevler yapıldı. Bu uçuşlarda, düşman durumunu iyi bir şekilde kavrayabilen deniz yüzbaşısı Hüseyin rasıt olarak görev yaptı.

Mayıs ayı başından itibaren Arıburnu açıklarında bulunan İngiliz balon gemisi, Çanakkale Boğazı iç kısmındaki ikmal yolunu gözetlemek suretiyle tehlikeli olmaya başladı. Bu nedenle, boğazdaki deniz ulaştırmasını gemi topları ile ateş altına almak mümkün oluyordu. Balon gemisi üzerine birçok hava hücumları yapılmasına rağmen bombalar küçük çaplı olduğundan gemiye etki yapmıyordu. Bununla beraber uçakların taarruz için gemiye yaklaşmaları sırasında balon aşağıya çekilmekte olduğundan, görevi aksamakta ve böylece Türk hava akınlarının faydası olmaktaydı.

23–31 Mayıs 1915 tarihleri arasında yapılan hava keşiflerinden çıkarılan sonuç, düşmanın çıkarma bölgelerini yeniden takviye ederek taarruzi harekâtına hız vereceği doğrultusundaydı. Nitekim, Seddülbahir'de devam eden ve 4 Haziran'da başlayan üçüncü Kirte savaşı şiddetini arttırdı. Donanmanın desteği ve üstün kuvvetlerle saldırıya geçen düşman, Türk birliklerinin azimli direnci ile karşılaşmıştı. Bu çatışmalar sırasında Kanlıdere ve Harapkale dolaylarında bulunduğu tahmin edilen ve Türk kara birlikleri tarafından yerleri tespit edilemeyen düşman bataryaları çok kayıp verdiriyorlardı. Seddülbahir grup komutanı düşman bataryalarının yerlerinin havadan tespit edilmesini istedi. Bunun üzerine görevlendirilen uçak, Kanlıdere'de topçu mevzilerinin görülemediğini, Zeytinlik ve batısında görülenler ile atış sırasında ağız alevleriyle yerleri tespit edilenler Müstahkem Mevki Komutanlığına bildirilmişti.

Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemâl

6 Haziran 1915'de Türk uçakları düşman mevzilerini bombaladı. Bu bombardımandan sonra uçakların bakımının yapılması ve arızalarının giderilmesi için 13 Haziran'a kadar uçuşlara ara verildi. 13–14 Haziran tarihlerinde yapılan hava keşiflerinde; Limni adası Mondros yakınlarında şimdiye kadar keşfedilenlere ilave olarak daha büyük çadır ve barakaların kurulduğu, limanda 18 gemi bulunduğu tespit edilmişti. Bozcaada'nın kuzeyinde 1 muharebe gemisi ve 5 muhrip, Gökçeada'da 2 muhrip, 2 muharebe gemisi, adanın güneyinde 3 mayın arama tarama gemisi, Suvla, Arıburnu ve Seddülbahir'de muhrip ve mayın arama tarama gemilerinin bulunduğu tespit edildi. 17 Haziran 1915'de Bozcaada'da bulunan hava alanında 16 uçak ile bir büyük hangar ve 18 uçak çadırı tespit edildi.

22 Haziran 1915'de düşmanı bombalamak için havalanan iki Türk uçağından biri, Alçıtepe hizalarında karşılaştığı bir düşman uçağı ile yaptığı hava muharebesinde motoruna isabet alarak Alibey Çiftliği yakınına iniş yapmak zorunda kalmış, düşmanın yoğun topçu ateşine rağmen uçak, uçuş ekibi ve o civardaki Türk erlerinin yardımı ile kurtarılarak meydana dönmüştü.

25 Haziran 1915'de İstanbul'dan gönderilen bir Türk uçağı aynı gün Arıburnu'ndaki düşman birlikleri üzerine İngilizce yazılmış 300 bildirge atmıştı.

29 Haziran 1915'de Seddülbahir'deki düşman birliklerini bombalamak üzere görevlendirilen iki uçaktan biri kalkışta kırım geçirmiş, diğeri görevini tamamlayarak geri dönmüştü.

Türk uçakları alçak irtifadan yaptıkları görevlerde yerden açılan ateş ile isabet almakta ve bazen de uçaklarını tanımayan Türk erlerinin açtığı ateşlerden yaralanmaktaydılar.

5 Temmuz 1915 günü akşama doğru düşmanın Çanakkale hava alanına yapmış olduğu hava hücumunda, iki Türk uçağı kullanılamayacak şekilde hasara uğramıştı.

6 Temmuz 1915'de Türk tayyare bölüğünün aylardan beri devam eden uçuşları kısa bir süre durdu. Bu arada bölük, Başkomutan vekili ve Harbiye Nazırı Enver Paşa tarafından 5 nci Ordu emrine verildi.

Mayıs 1915'de kesilen ikmal ve uçak temini konularını görüşmek üzere Yüzbaşı Serno Almanya'ya gönderilmiş, bunun sonucunda 20 uçak verilmesi kararlaştırılmıştı.

Almanya'dan Türkiye'ye gönderilecek uçaklara yedek depo takılarak uçuşa hazırlandı. 1915 Haziran ayı ortasında ilk uçak Türk pilotları ile Macaristan'dan havalandı ve Temmuz sonuna kadar 7 uçak Edirne'ye inmeyi başardı. Balkan dağları üzerinden geçen rota 600 km.den fazla olup, 6 saat sürmekteydi. 100 beygir gücündeki motora sahip bu uçakların uçtuğu mesafenin kıymeti büyük olmakla beraber, pilotların gösterdiği cesaret takdire değerdi.

Bulgarlar, Almanlar safında savaşa katılmaya karar verdikten sonra karadan yapılacak uçak ve malzeme gönderme işi serbest hale gelmişti. Bu yolla bir miktar daha uçak getirilerek toplam uçak sayısı 20'ye çıkarılabilmişti.

Bu arada İtilaf Devletleri, ayrı ayrı sevk ve idare edilen hava birliklerini bir elden yönlendirilmesinin daha iyi olacağını değerlendirmiş ve bütün hava birliklerini Gökçeada'daki Kefalo limanı yakınlarında bir araya toplamıştı. Bu gelişmeye paralel olarak İngiltere'den 22 uçak daha gönderilmiş, böylelikle İngiliz ve Fransızların toplam uçak sayısı 55'e yükselmişti. Düşman uçaklarının çoğu makinalı tüfekle donatılmış ve uzun menzilli yeni üretilen tiplerdendi. Bu nedenle, düşmanın hava harekât imkânları epey ilerleme sağlamıştı. Buna rağmen, 1 nci Tayyare Bölüğü düşman uçakları ile temastan kaçınmak suretiyle ve fırsatlardan faydalanarak hava harekât görevleri yapıyordu.

  (6) 7 Temmuz–6 Ağustos 1915 Hava Harekâtı:

Seddülbahir ve Arıburnu bölgelerine çıkarma yapan İngiliz ve Fransız birlikleri Türklerin azimli savunmaları karşısında çıkarma bölgesinde çakılıp kalmışlardı.

Düşmanın son durumunu öğrenmek maksadıyla keşif görevine çıkan Türk uçuş ekibi, 18 Temmuz'da Kefalo koyunda rastladığı Müttefik Kuvvetleri Komutanı Ian Hamilton'un yatına taarruz etti. Atılan bombalar yatın yakınında bulunan diğer gemilere isabet etmişti.

28 Temmuz 1915'de Limni adasındaki düşmanın son durumunu keşfetmek üzere sabaha karşı havalanan Türk uçağı ay ışığında uçuşuna devam etmiş ve gün ağarırken Mondros'a varmıştı. Bu keşifte 13 harp, diğerleri nakliye olmak üzere 87 gemi tespit edilmiş, bazı hedefleri bombalayan uçak üsse geri dönmüştü.

3 Ağustos 1915'de, Bozcaada'daki Fransız hava alanına hücum edilerek bomba ve uçak çivileri atılmış. Üsse dönüşte düşman uçaklarının hücumuna uğrayan uçaklar, deniz seviyesine kadar alçalarak, zorlukla üslerine varmışlardı.

4 Ağustos gecesi de Kefalo limanına taarruz edilmiş, düşman av uçaklarının hücumuna uğrayan uçaklar birçok isabet almalarına rağmen üsse geri dönmüşlerdi.

Düşman hava kuvvetlerinin üstünlüğü Türk hava harekâtının faaliyetlerini belirli oranda azaltmıştı. Bu nedenle düşmanın Gelibolu yarımadasına yapmakta olduğu takviye ve hazırlıklar yeteri kadar takip edilememişti. Buna rağmen yapılan hava keşiflerinde düşman harp ve nakliye gemilerinin Limni adasında toplanmakta olduğu ve adada kara birliklerine ait çok sayıda çadır kurulduğu ve bir kısım kuvvetlerin de Gökçeada'da toplandığı tespit edilerek 5 nci Ordu Komutanlığına bildirilmişti. Hava keşif ekibinin elde ettiği bilgilerin değerlendirilmesinden düşmanın birliklerini takviye ettiği sonucuna varılmıştı.

  (7) 7 Ağustos-Kasım 1915 Hava Harekâtı:

İlk İngiliz takviye çıkarması 6–7 Ağustos’ta Suvla'ya yapıldı. Bu çıkarma esnasında Türk uçakları keşif yapamamış, düşman Suvla'ya çıktıktan sonra haber alınmıştı.

Düşman, harekât alanında hava üstünlüğünü devam ettirmek amacıyla Çanakkale'deki Türk hava alanına hücum ederek uçakları yerde tahrip etmeye büyük çaba harcıyordu. Düşmanın artan bu hava faaliyeti karşısında Türk uçakları alanda dağılma, gizlenme ve aldatma önlemleri alınarak korunmaya çalışılıyordu. Aldatma önlemlerinden biri de işe yaramayan uçakların açıkta bırakılmasıydı. Uçuşa hazır uçaklar çok iyi gizlendiğinden fazla bir zarar görmemişti. 

Çanakkale Savaşı sırasında Türk birliklerinin birlik, silah, cephane ve diğer ihtiyaçları deniz yoluyla yapılıyordu. Savaşın ilerleyen aylarında çok çetin geçen muharebeler nedeniyle Marmara'daki deniz trafiği gittikçe yoğunlaşmıştı. Bu nakliyatın güvenle yapılabilmesi için Marmara'ya giren düşman denizaltılarını tespit etmek amacıyla Müstahkem Mevki Komutanlığı elde kalan tek uçağı keşif ve bombalama amacıyla görevlendirdi. 9 Ağustos öğleden sonra Marmara adaları yakınlarında tespit edilen düşman denizaltısına taarruz eden deniz uçağının yaptığı bombardımanın sonucu anlaşılamamıştı. 

Türk hava harekât ve faaliyetlerini devam ettirmek için Almanya'dan makineli tüfekle donatılmış, av ve bombardıman görevi yapabilen o günün en üstün uçaklarından olan beş Albatros-C ve beş Gotha tipi deniz uçağı getirilmişti. Albatros-C'lerle 1 nci Tayyare Bölüğü takviye edilmiş, üç deniz uçağı Müstahkem Mevki Komutanlığı emrine, ikisi de İstanbul'daki hava istasyonuna verilmişti.

Albatros C III Uçağı
Keşif Görevine Hazırlanan Albatros C III Uçağı
Gotha WD 2 Deniz Uçağı

Gotha WD 2 Deniz Uçağı (Henüz Silah Takılmamış)

Uçak ve personelle takviye edilen 1 nci Tayyare Bölüğü, düşmanın hava üstünlüğüne rağmen, fırsatlardan faydalanarak düşman topçu mevzilerini, depolarını fotoğraflarla tespit ederek bu hedeflere bomba ve uçak oklarıyla hücum ediyordu. 

Düşman topçusuna ateş düzenlemesi yaptıran sabit balon gemisine, 18 Eylül'de iki deniz uçağı ile hücum edilmiş, bombalar balon gemisinin yanında bulunan bir kruvazör üzerinde patlayarak yangın çıkarmıştı.

20 Eylül'de Limni, Bozcaada, Midilli, Gökçeada, Saroz körfezi ve muharebe sahasında yapılan hava keşfinde, adalarda fazla deniz trafiği görülmediği, Gelibolu bölgesinde düşman birliklerinin eskiye göre bir miktar azaldığı tespit edilmişti.

27 Eylül'de balon gemisine taarruz edilmiş, isabet eden bir bombanın yarattığı hasar derecesi tespit edilememişti.

28 Eylül'de havanın sisli olmasına rağmen aynı hedefe tekrar taarruz edilmiş, 300–400 metre yükseklikte görev yapan uçaklar balon gemisini görememişlerdi. Uçaklardan biri o bölgede gördüğü bir torpidobota iki bomba atmış, diğeri de Kabatepe kıyısında bulunan bir düşman gemisine hücum ederek geminin kıç tarafında tam bir isabet sağlamıştı.

Keşifler ve diğer kaynaklardan alınan haberler, düşmanın Çanakkale bölgesinden çekilmekte olduğunu, harekatın büyük kısmının sona erdiğini ve deniz kuvvetlerinin faaliyetlerini azalttığını gösteriyordu. Gerçekte İtilaf Devletleri, kuvvetlerini Çanakkale'de tutmasında bir fayda görmeyeceğini değerlendirerek bu bölgenin boşaltılmasına karar vermişti. 

Kasım sonlarında hazırlanan tahliye planına göre Anafarta ve Arıburnu'nu 19/20 Aralık 1915'de, Seddülbahir'i 8/9 Ocak 1916'da tahliye ederek Çanakkale'den bir defa daha yenilmiş olarak çekildi.