Ben Kimim

 
 
 
                  (III) Amiral Domenil;  Yunan  liderlerinin  çaresizliği  karşısında,  Fransız  Konsolosluğu,  Fransız

hastanesi, Fres  okul, Credit Lyon ve şimendifer yapımı koruma görevinin kendisinde kaldığını söylüyor ve bunun için de elindeki araçlar ve Deniz Kuvvetlerini kullanabileceğini belirtiyordu. Amiral Domenil ayrıca İstanbul'da bulunan Jeanne D'arc zırhlısını İzmir'e gelmesi için İstanbul'a telgraf çektiğini bildirdi.

 

(g) Müttefiklerin İzmir'de Aldığı Güvenlik Önlemleri:

6 Eylül 1922; Ernes Regan kruvazörü, bir bölük deniz askerini karaya çıkardı. Türkler askerlere yollarda dostça davranışta bulundular. Askerler Fransız Konsolosluğuna gidip oranın güvenliği için görevlendirildiler.

7 Eylül 1922; Kendilerini Yunanistan'a götürecek bir gemiye binebilmek umuduyla Anadolu'nun çeşitli yerlerinden kaçıp gelen Rum göçmenleri ile cepheden firar eden Yunan askerleri İzmir'de büyük bir kalabalık oluşturuyorlardı.

Bunların Yunan gemilerine bindirilmesi işlemi, belirli bir ölçüde sağlanabilen bir düzen için gerçekleşiyordu. Bu düzen özellikle Fransız amiralinin Yunan makamları ile yaptığı görüşme sonunda sağlanabildi.

 İsterkiyadis ise, kendi en kısa sürede terk edebileceğini Amiral Brook'a bildirdi. Yunan ordusuna mensup askerlerin, kentin 30 kilometre batısında Urla ve Çeşme'den gemilere bindirilmesine başlandı.

Türk kuvvetlerinin çok hızlı ilerlemeleri sebebiyle Yunanlılar Manisa'da yangın çıkarmakta başarılı olamadılar. Ancak 6 Eylül 1922'den itibaren Bornova'nın yandığı görüldü.

İzmir'deki Fransız uyruklulardan Bolgar Kine zırhlısına alınanları tahliye için Todville yolcu gemisi İzmir'e geldi.

İngiliz Amirali yeni talimat almış olacak; İngiliz Konsolosluğu dışında İzmir'de Oriental Carpet Company halı imali ve National Bank Turkey gibi İngilizlere ait kuruluşları da koruma altına almaya hazırlanıyordu.

 

(16) Yunanlıların İzmir'den Ayrılmaları:

Son Yunan nakliye gemisi de hareket etti. Yunan üst komiseri İsterkiyadis Yunanistan'a dönmemiş, Fransız konsolosluğundan aldığı pasaportla Ayronduk zırhlısına binerek Fransa'ya gitmişti.

Bütün Yunan komuta heyeti ortadan kaybolmuş, bu gibi kaçışlar sonunda limanda sadece;

—Bir grup asker kaçağı ve göçmenler, bir miktar askeri araç-gereç ve gemilere binemeyen bir Yunan taburu kalmıştı.

 

(17) Mustafa Kemal Paşa'ya Gönderilen Mektup:

Müttefik Devletler Başkonsolosları kenti teslime karar verdiler. Başkonsoloslar Mustafa Kemal Paşa'ya bir mektup yazarak; İzmir'e her an girebileceğini, İzmir'e savaşmadan girmesini dilediklerini, kendilerine ait konsolosluk ve iş yeri gibi bir kaç binanın kendi askerlerince koruma altında tutulmasını anlayışla karşılanmasını rica ettiklerini belirttiler.

 

(18) Damat Ferit Ve Eşinin Avrupa'ya Kaçışı:

22 Eylül 1922'de Damat Ferit Paşa'nın eşi Mediha Sultan ile birlikte Sirkeci'den trenle İngiliz Polisinin koruması altında Avrupa'ya kaçtığı öğrenildi.

Bir kısım Yunan kuvvetleri Bursa yönünde çekilmeye başladı. Kocaeli Grubu da İznik Gölü, Gemlik hattına taarruz ederek, buradaki mevzileri ele geçirdi. Eskişehir'den çekilen Yunan birlikleri Uludağ ile İznik Gölü arasındaki müstahkem bölgede sıkışıp kaldı. Yunanlıları bu bölgeden atmak için bu bölgeye ilave Türk birlikleri gönderildi.

28 Eylül 1922'de Batı Anadolu düşmandan temizlendi. 11 Ekim 1922'de Mudanya Ateşkes Anlaşması ile Yunan savaşı sona erdi.

 

(19) Vahdettin'in Yurt Dışına Kaçışı:

17 Kasım 1922'de Halife Vahdettin, Müslümanların halifesi imzası ile İngiliz İşgal Komutanlığına yazdığı bir mektupta; İngilizlere sığınmak ve aynı zamanda İstanbul'dan başka yere naklinin yapılmasını istediğini bildirdi. 18 Kasım 1922'de hayatından endişe eden Halife Padişah Vahdettin'in İngilizlere sığındığı öğrenildi. Aynı gün gizlice İngiliz Malaya zırhlısına bindirilerek Malta Adası'na götürüldü.

Malaya Zırhlısı

Vahdettin'in hilafet sıfatı 18 Kasım 1922'de Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla kaldırılarak, Abdülmecit'i Halife olarak atadı. Bu unvan sadece manevi bir değer taşıyacak, yönetimde hiçbir yetkisi olmayacaktır.

 

(20) Kronolojik Sıra İle Olaylar:

 

(a) 8 Eylül 1922:

Geç vakit İzmir'e gelen 300 kadar Yunan askeri kenti yıkmak ve yakmak tehdidinde bulundular. Ancak İngiliz Şimendifer yardım binalarını koruyan kuvvetler bunların istasyondan çıkıp kente girmelerineengel oldu. Tümünü gemilere bindirmek üzere Urla'ya sevk etti.

 

(b) 9 Eylül 1922:

9 Eylül 1922 günü sabahı saat 10.30'da 2 nci Türk Süvari Tümeni birlikleri İzmir'e girdi. İlk birliklerin başında, 14 ncü Süvari Alayından Yüzbaşı Zeki (Hava Orgenerali Zeki DOĞAN) komutasındaki 3 ncü Bölük, yanında Tümen emir subayı Teğmen Hamdi ve 4 ncü Süvari Alayından Teğmen Ali Rıza bulunuyordu. 4 ncü Süvari Alayı, Alay Komutan Yardımcısı Yüzbaşı Şerafettin hükümet konağına ulaşıp bir kaç arkadaşıyla balkona çıkarak Yunan Bayrağını indirip Ay yıldızlı Al Bayrağı göndere çekti. Askerin teçhizatı kötü idi. Uzun bir savaştan çıktıkları askerin yüzlerinden okunuyordu.

Batılılar İzmir'de büyük çapta bir katliamın yapılacağını bekliyorlardı. Ancak Mustafa Kemal Paşa Rumlara kötülük yapılmamasını emretmişti. Bu durum Rumların yüreğindeki korkunun dinmesine yetmemişti. Ancak bu haber yeterli idi, Türk askeri Mustafa Kemal Paşa'nın her dediğini yapıyordu.

Yunan ordusunu bozguna uğratan Türk ordusu düşmandan arındırılmış İzmir'e düzenli bir biçimde ve her zamanki disiplinli haliyle girdi. Kent içinde hayret uyandıracak bir sessizlik, ciddiyet, dürüstlük ve düzen içinde resmigeçit yaptı.

İzmir'e Giren Piyade Birliği

 

İzmir'in Yunanlılar Tarafından Yakılmış, Yıkılmış Resmi

Fransız konsolosluğu önünde bu resmigeçidi izleyen Amiral Domeniel Türk subayları tarafından saygı ile selamlandı. Türk subaylar kent içinde Fransa'ya karşı dostluk duygularından başka bir duygu taşımadıklarını her fırsatta belirttiler.

Nurettin Paşa vilayet işlerini devralmak için hükümet konağına girdi. Başkonsoloslar kendisini hükümet konağında karşılayıp konağın anahtarlarını teslim ettiler.

Bu sırada en çok alkış Rumlardan geliyordu. Vali Paşa, karaya çıkarılmış deniz birliklerinin kentte kalmalarını güçlükle kabul etti. Yangın çıkarma ve yağma olmayacağı konusunda kesin bir dille güvence verdi.

Mustafa Kemal Paşa'nın bu gece kente törensiz gireceğini duyurdu. Panik içinde bir kısım Yunanlılar, müttefiklerin korudukları binalara sığınmak istiyorlardı. Kıtaların arkasında başıbozuk bazı kişilerin kentteki kalabalık arasına karışıp kavga ve öldürme olaylarına sebep oldukları görülüyordu.

 

(21) Yabancı Basında Çıkan Yazılar:

Yunanlılar savaşın başından beri Türklere uyguladıkları insanlık dışı tutumlarına karşılık daha büyük olayların beklentisinde idiler. Korkuları bu olaylarda kesinlikle görülmedi. Batı basınının temsilcileri Türk ordusunun bu davranışını hayret ve hayranlıkla izlediklerini gazetelerine bildirirken, kentte bir iki polisiye olay dışında, değil yağma ve katliam, hiç bir karışıklık dahi görülmediğini yazdılar.

 

(a) Coriera Della Sera İtalyan Gazetesi:

Chicago Tribune gazetesinin İzmir'deki Amerikan muhabirinden naklen aldığı haberleri 14 Eylül 1922 tarihli sayısında şöyle yayınlıyordu.

"İzmir'deki Rum halkının ruhsal görünüşlerinde göze çarpan bariz bir değişiklik olmuştur. İzmir'deki Rumlar 36 saat kadar korkunç bir kabul geçirdiler. Rumların korkuları Türkler tarafından büyük bir katliama geçileceği kuşkusundan kaynaklanıyordu. Böyle bir olayın gerçekleşmemesi üzerine Rumlardaki korku, yerini hayrete bırakmıştı.

Amerikalı yazar Türklerin değil bir katliama girişmek tam aksine son derece ılımlı ve ciddi bir davranış içinde bulunduklarını bildirmektedir.

Askeri Kıt'alar tarafından kurşuna dizilen bir kaç çapulcu ile kişisel düşmanlıkların hedefi olan bir kaç Ermeni, Rum ve Türkün öldürülmeleri dışında kentte öldürülme olayına rastlanmamıştır. Gazeteci, pazar günü 15, pazartesi günü beş ölüm olayı olmak üzere toplam ölü miktarını 20 olarak vermektedir.

Amerikan birliklerindeki subaylar ise İzmir'deki ölü miktarını en fazla 100 olarak tahmin etmektedirler.

Amerikalı yazar, İzmir'in yeni valisi Nurettin Paşa'nın çevresinde bir kaç subay ve askerlerle birlikte Ermeni mahallesinde dolaştığında, yağmacıları bizzat yakalayıp aldıkları eşyayı bıraktırdığına gözleri ile tanık olmuştur.

General ile kısa bir görüşme yapan yazar; Yunanlıların işgal sırasında yaptıklarına hiç bir zaman aynı biçimde karşılık verilmeyeceğini ve İzmir'de asayişin çok kısa sürede gerçekleşeceğini generalden duyduğunu bildirmiştir."

 

(b) Chicago Tribune:

Gazetesine gönderdiği mektubunda Amerikalı yazar, Hükümet konağından Alsancak'a kadar olan (şimdiki fuar alanı) Rum-Türk mahalleleri yanmış ve yıkılmıştır. Terk edilen malların çapulcular tarafından yağma edilmesini önlemek için bu bölge kordon altına alınmıştır. Yakılan, yıkılan ve Yunanlıların öldürdüğü binlerce Müslümancın cenazeleri ile dolu arazi şimdi Türklerin elindedir. Bu durumda Türklerin hiç bir misillemeye girişmemeleri Türk ordusunun disiplinine en somut örneği oluşturmaktadır. Bu asil davranış cidden belirtilmeye değer niteliktedir. Süvari ve piyade kuvvetleri asayişin sağlanmasında jandarmaya yardım etmektedirler. Yabancıların oturduğu yerlerde hiç bir olay görülmemiştir.

Altı bin kadar Yunan esiri dün kente getirilmişti. Bunlar İzmir civarında yapılan savaşlarda esir düşmüşlerdir. Müslüman halk bunlara saldırmak istedi ama Türk Komutanları halkı durdurdu ve esirlere zarar verilmesini önlediler.

İstanbul'dan öğrenildiğine göre; işgal kıtalarının sadece İstanbul'da ve Boğazlarda bırakılması kararlaştırıldı.

 

(c) Chicago Tribune'de Yayınlanan "Mektup":

Bir Avrupalı subay; "Mustafa Kemal Paşayı zafere götüren savaşların seyri incelendiğinde, Paşa hazretlerinin yüksek bir askeri yetenek gösterdiğinin belirlendiğini" yazmaktadır.

 

(d) Morning Post:

7 Kasım 1922 tarihli sayısında, Aydın Şimendifer şirketinde çalışan bir İngiliz’in İngiltere'ye annesine gönderdiği mektubu yayınlamıştı. 12 Eylül 1922 tarihinde İzmir'den postaya verilen bu mektupta şöyle denilmektedir.

"Gazetelerde, Yunanlıların İzmir'i tahliye ettiklerini ve Mustafa Kemal Paşa'nın İzmir'e girdiğini okumuşsunuzdur. Yunan geri çekilmesi başladığı zaman, İzmir'e doğru göçmen halkı taşımak üzere kentte bulunuyordum.

Yunan Ordusu ile ben de kaçmak zorunda kaldığım sırada, Yunan kıtalarının düzenli Türk Ordusunun Milis kuvvetleri ile çarpışmalarını seyrettim. Yunan ordusunu gördükten sonra diyebilirim ki, buraların Yunanlılara verilmesinden artık söz edilmemelidir. Ben Türkler ile daima birlikte yaşarım. Cumartesi günü Türklerin İzmir'e girişi olağanüstü bir olaydı. Kendilerine karşı bomba atıldığı halde Türklerden bir silah bile patlamadı. İzmir Yunan değil Türk'tür. Sevgili anne ve baba, her İngiliz anlamalıdır ki, İzmir Yunanın değil Türkün olmalıdır.

Yunan ordusu geri çekilirken karşısına çıkan her binayı yaktı ve tüm memleket onlar tarafından tahrip edildi. Sanırım gazeteler Türkler, Ermenileri katlediyor diye feryada başlamışlardır. Ermenilerin davranışlarını gördükten sonra, Türkler ne yapsa haklarıdır demek isterim. Ermeniler Mustafa Kemal Paşa'ya bile bomba attılar. Burada bulunup da Türk ve Yunan ordularının nasıl davrandıklarını görseniz, siz de "TÜRKLERE HAK VERİRDİNİZ". Aydın tren istasyonu yangından kurtuldu. Fakat bizim için artık iş yoktur. Hiç bir kent ve köy sağlam bırakılmadı. Yunanlılar neredeyse İzmir'in tamamını yaktılar.

Yiyecek bile bulunamıyor şimdi. İzmir'e tekrar döndüğümüz zaman, Türkiye aleyhine savaş ilan ederse, hiç birimizin kurtulacağını sanmıyorum.

Eğer zalim Yunanlılar geri çekilirken bu biçimde davranmasalardı Türkler de karşılık vermezdi. Son 15 günlük ilerleyişinde Türk kent ve köylerinden geçen her asker bu kent ve köylerin yakılıp, yıkılmış durumunu gördükten sonra başka türlü davranamazdı.

Uygar sandığımız Yunanlıların geri çekilirken yaptıkları çirkin davranışların uygarlıkla hiç bir ilgisi yoktur. İngiltere bu köpekleri koruyorsa, İngiliz ulusunun alçalmakta olduğunu söylemekten başka diyecek bir şey yoktur."

 

(22) Yerli Basında Yazılanlar:

11 Eylül 1922 tarihli TAN Gazetesi, İzmir'in kurtuluşunu şöyle bildirmektedir.

"Türk süvarisi Cumartesi günü İzmir'e ulaşmış ve Yunanlıların hiç bir direnişi olmadan kenti işgalcilerden kurtarmıştır. Kentin teslimi düzenli bir şekilde gerçekleşmiş ve üzüntü yaratacak her hangi bir olaya rastlanmamıştır.

Gerçekten son üç gündür İzmir'de Yunan hükümeti yönetimi görülmemektedir. Kişisel yaşamını kurtarma çabasına giren Yunan komiseri; görevini ve kendi halkını bir anda bırakmış Iron Duk adlı Fransız savaş gemisine sığınmıştı.

Yunanlıların elindeki Türk toprakları işgalcilerle hiç bir görüşme yapmadan silah gücü ile geri alınmıştır.

Bu gün (12 Eylül 1922) İzmir için hüzünlü bir gündür. İzmir'deki yerli Rumların "Türklere kalmasın" diye kendi evlerini yakmaları ve Yunan askerleri tarafından çıkarılan büyük yangın Kordon'da bulunan oteller, işyerleri ve pek çok meskenin de yanmasına sebep olmuştur."

 

(23) Bursa'nın Kurtarılışı Ve Daha Sonraki Günler:

10/11 Eylül 1922 gecesi Bursa Yunanlılardan tamamen temizlendi. İznik gölü batısından Mudanya yönünde ilerleyen Kocaeli Grubu, 11 nci Yunan Tümeni ile 47 nci ve 55 nci Yunan Alaylarını Mudanya'da kıstırdı. Gemilere binip kaçmaya fırsat bulamayan Yunan birlikleri ve komutanları esir edildi. Bursa bölgesinde yenilgiye uğrayan 3 ncü ve 10 ncu Yunan Tümenlerinin artıkları, Bandırma doğusunda mukavemet etmek istedi, ancak Türk birliklerinin hucümuna dayanamayarak, Kapıdağ yarımadasına sığındı. Kapıdağ'a sığınan Yunanlıların bir kısmı esir edildi. Anadolu'yu işgal eden Yunanlılar, vahşi ve insafsıza davranmışlar ve çekilirken bölgeyi yakıp yıkarak harabeye çevirmişlerdi. Türk Ordusunun üstün başarı ve fedakârlıkları sonucu düşman "Vatanın harimi ismetinde boğulmuştu." 300.000 kişilik Yunan ordusu Megalo İdea uğruna Anadolu'da böylece yok olmuştu.

18 Eylül 1922'de Batı Anadolu düşmandan tamamen temizlenmişti. Batıdaki bu başarılardan sonra Türk Ordusu Çanakkale ve İstanbul bölgesine yöneldi. 23 Eylül 1922 günü 20 nci Süvari Alayı'nın bir bölüğü Çanakkale yakınındaki Erenköy'e girdi. Bu durumdan telaşlanan İngilizler, Çanakkale mutasarrıfı aracılığı ile Erenköy'ün 24 Eylül sabahına kadar boşaltılmadığı takdirde savaş açacaklarını bildirdiler. 2 nci Süvari Tümeni Komutanı bu ültimatomu cevaplandırmağa lüzum görmedi.

Türk Orduları Boğazlara yaklaşırken İngiltere Başbakanı Loyd George Türkiye'ye karşı savaş açmaya kararlı bir tavır takınarak, Fransa, İtalya, Romanya, Yugoslavya ve İngiliz dominyonlarından Türkiye'ye karşı sefere katılacak askeri birlik göndermelerini istedi. Hindistan, Kanada, Güney Afrika dominyonları bu teklifi reddetti. Avustralya da kaçamak bir cevapla İngiliz Başbakanı'nın teklifini olumsuz karşıladı. İtalya ne savunma ne de taarruz için hiç bir harekette bulunmayacağını bildirerek, Çanakkale'deki birliklerini geri çekti. Fransa, kuvvetlerini Çanakkale'den çekeceğini İstanbul'daki yüksek komisere bildirdi. Romanya ve Yugoslavya bazı bahanelerle İngiliz teklifine olumsuz cevap vermişti.

20–23 Eylül 1922 tarihlerinde Fransız - İngiliz - İtalyan temsilcileri Türklerle yapılacak barış anlaşmasının esaslarını kararlaştırmak amacıyla bir konferans yaptılar. 28 Eylül 1922 günü daha evvel Anadolu ile temas kuran Franklin Bouillon arabulucu olarak İzmir'e gönderildi. Başkomutan Gazi Mustafa Kemal'le görüşen Franklin Bouillon Trakya'nın Türkiye'ye geri verileceğine dair teminat verdi. Bu teminat üzerine Boğazlara doğru yapılan harekât 28 Eylül 1922 günü Başkomutanın emri ile durduruldu.

Mareşal Gazi Mustafa Kemâl Ve Avrupalı Delege Franklin Bouillon

 

(24) Mudanya Antlaşması:

Savaş sonrası yapılacak anlaşma için görüşmeler 3 Ekim 1922 günü Mudanya'da başladı. Garp Cephesi Komutanı İsmet (İNÖNÜ); Fransız, İngiliz, İtalyan askeri temsilcileri bir araya geldiler. Yunan delegeleri toplantıya katılmamış, Mudanya'da sonucu beklemişlerdi.

Mudanya Antlaşması Görüşmelerine Katılan

 İsmet Paşa Ve Türk Temsilciler

Müttefikler, Doğu Trakya konusunda oyalayıcı bir tavır alınca, Başkomutanlık 6 Ekim 1922'de harekâtı durdurma kararını kaldırdı. 2 nci Uçak Bölüğü Susurluk civarında Beyköy'e intikal etti. Askeri hazırlıklarımızı yakından izleyen Müttefikler, daha fazla ısrar etmeden, Antlaşmayı 11 Ekim 1922'de imzaladılar. Yunanlılar bu anlaşmayı imzalamak istemedi, fakat sonunda ikna edildi ve sabah saat 06.00'da Mudanya Anılaşması imza merasimi tamamlandı. Bu antlaşma ile

—Savaş haline son veriliyor.

—Trakya, Yunanlılar tarafından 30 gün içinde boşaltılarak teslim ediliyor.

—İstanbul ve Boğazlar teslim ediliyor ve fakat bu bölgede, Barış yapılıncaya kadar İngiliz, Fransız ve İtalyan devletlerinin işgal kuvvetleri sayılarını artırmamak şartıyla kalmaları kabul ediliyordu.

 

İsmet Paşa Ve İtilaf Devletleri Generalleri

Antlaşmanın imzalanmasından sonra Refet Paşa (BELEN) Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin ve Başkomutanın "Fevkalade Murahassı" unvanıyla 19 Ekim 1922 günü İstanbul'a gitti. İstanbul halkı Refet Paşa'yı büyük bir coşkuyla bağrına bastı. Trakya'nın teslim alınma yetkisi de Refet Paşa'ya verilmişti. Mudanya antlaşması gereğince İstanbul'daki askeri tesislerin bir program dahilinde işgal kuvvetlerinden Türk Ordusu ilgililerine teslim ediliyordu. Hava tesislerinin teslimine memur heyette Hava Yüzbaşı Rifat Mazlum ve Teğmen Avni Okar da vardı. İngilizlerden, Yeşilköy tren istasyonu civarındaki hava yollarının bulunduğu binalar, Fransızlardan, yukarıdaki yerin biraz kuzeyindeki Fransız hava yollarının işgal ettiği hava birliğinin binaları, Yeşilköy'deki eski Deniz Okulu binası ve Safraköy (Sefaköy) civarına da eski Uçuş Okulu binası ve hava meydanı teslim alındı.

1919-1922 Yıllarında Tayyare Okulu Yerleşim Plânı

Safraköy meydanındaki binaların önemli bir kısmı Fransızlar tarafından yakılmıştı. Protokol gereği zamanında tahliye edilemeyen malzemenin Türk ilgililerine teslimi gerekiyordu. Bunlar içinde 5–6 adet uçak hangarı, uçak yağları, çok miktarda alkol ve bazı uçak malzemeleri vardı. Bu malzemeler İzmir'deki hava birliklerine gönderildi.

Bundan üç yıl evvel Yeşilköy ve civarından ne kadar kısa bir sürede, ne kadar aşağılayıcı bir hüzünle ve telaşla atıldığımızı hatırlayıp, bu günkü şerefli durumdan gururlanmak ne büyük bir hazdı. Fransız subayının zamanı dolduğu halde teslim etmek istemediği malzemeler için yalvarışını izlemek hayatta ender rastlanacak bir olaydı.

29 Ekim 1922'de Edirne Jandarma Alayı adı verilen ve yeni kurulan bir birlik vapurla İstanbul'a geldi ve Trakya'ya geçti. Diğer seyyar jandarma birlikleri 30 Ekim 1922'de Gemlik'den, 31 Ekim 1922'de Bandırma'dan Akdeniz ve Gülcemal vapurları ile Ereğli'ye çıkarıldılar. 21 Kasım 1922'ye kadar Türk birliklerinin Trakya'ya nakil faaliyetleri tamamlandı. Edirne ve Gelibolu bölgeleri 18–26 Kasım 1922 arasında Türk birlikleri tarafından teslim alındı. Vatan topraklarının tamamı düşmandan arınmıştı.

29 Ekim 1922'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetine "Anayasa" ile yeni bir Türk Devletinin doğduğu ve "Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir" olduğu konusunda bir önerge verildi. Bu önerge 30 Ekim 1922'de gündeme alınarak, 1 Kasım 1922 günü kabul edildi. Böylece Osmanlı Saltanatına son verilmişti.

 

(25) Türk Ordusu'nun İzmir'e Doğru İlerleyişinde Hava Harekâtı:

1 Eylül 1922'de hava şartları uçuş için elverişliydi. Konya'dan gelen iki Albatros-C XV uçağı ile birlikte bölüğün 19 uçağı bulunuyordu. Fakat ağır savaş şartları içinde, bunlardan sadece altı tanesi faal olarak savaşa katılabiliyordu.

Bu uçaklarla 1 Eylül 1922 günü saat 07.20'den 16.45'e kadar değişik bölgelerde 13 sorti yapıldı. Uçaklar, 12 sortide arızasız olarak üslerine dönerken, Spad-XIII tipi bir av uçağı benzini bittiği için İslamköy İstasyonu civarına mecburi iniş yaptı. Bir gün sonra karayolu ile gönderilen benzin ile yakıt ikmali yapılan uçak üssüne döndü. Bu uçuşlarda Seyitgazi, Eskişehir, İnönü, Karaköy, Kütahya ve Uşak bölgelerinde Yunan birlikleri bombalandı. Bombalanın Yunan birlikleri panik halinde dağılıyordu.

 

(26) Uşak'ın Kurtarılışı Ve Hava Harekâtı:

Çekilen Yunan birliklerinin yaktığı Uşak alevler içinde yanıyordu. 1 Eylül 1922 günü Uşak kurtarıldı. Batı Cephesi Komutanlığı; düşmanın, ordu ile birlikte yakından takip edilmesi için, cephe bölüğünden bir müfrezenin Uşak'a intikalini emretti. Saat 20.30'da gelen bu emir gereğince, yer teçhizatının nakli için bölüğe üç-dört kamyon tahsis edilmişti. Ancak, daha Çay'daki malzemeler Afyon'a taşınamamıştı. Bunun üzerine Batı Cephesi Komutanlığı 148 sayılı çok ivedi emri ile daha evvel tahsis edilen dört kamyon yerine 10 kamyonun Cephe Uçak Bölüğü emrine verilmesini 1 nci Ordu Menzil Bölge Müfettişliğine bildirdi.

İntikalden önce Cephe Uçak Bölük Komutanı ve personel, Batı Cephesi karargâhına çağırıldılar. Batı Cephesi Komutanı, Bölüğün gördüğü hizmetlerden dolayı başta Bölük Komutanı olmak üzere hepsinin ellerini sıkarak kutladı. Bölük Komutanı Yüzbaşı Fazıl'a "Şu andan itibaren Binbaşılığa terfi ettin. Mustafa Kemal Paşa da tebrik için seni bekliyor" diyen İsmet Paşa, Binbaşı Fazıl'ı Başkomutanlığa götürdü. Bölük Komutanını Binbaşı olarak takdim etti. Binbaşı Fazıl Başkomutan tarafından kutlandı. Havacıların büyük hizmetlerinden dolayı kendilerine teşekkür ettiğimi personelinize duyurun, ayrıca "maiyetinizde fevkalade hizmeti görülenleri derhal bir üst rütbeye terfi ettirin emrini verdiler. Yüzbaşı Fazıl ile birlikte Yüzbaşı Yahya bir üst rütbeye terfi etmişti. Bölük Komutanının teklifi sonucu Batı Cephesi uçak bölüğünde bulunan pilot, rasıt ve diğer ihtisaslarda bütün personel de 31 Ağustos 1922 bir üst dereceye terfi etmişlerdi.

 

(27) Batı Cephesi Komutanlığının 2 Eylül 1922 Günü Yapılacak Hava Harekâtı İle İlgili Emri:

—Uşak, Alaşehir bölgesi ve yollarının izlenmesi,

—Eskişehir, İnönü, Kütahya yollarındaki Yunan birliklerinin faaliyetinin tespiti,

—Alaşehir’deki tesislerin ve istasyonun bombardıman edilmesi, görevlerini kapsıyordu.

2 Eylül 1922 günü iki sorti yapıldı. Sabah erken saatlerde yapılan keşifte şu sonuç elde edilmişti. Bir gün evvel Kütahya'da bulunan Türk birlikleri, Kütahya'dan 20 kilometre kuzeyde İnönü yönünde giden yolda istirahat halindeydi. 150 kadar Yunan motorlu aracı İnönü'den Bozöyük'e doğru ilerliyordu. İnönü İstasyonunun güneyinde 200 kadar aracın hareket halinde olduğu görülüyordu. Eskişehir - İnönü yolu üzerinde iki Yunan tümeni düzenli bir şekilde İnönü'ye doğru çekilmekteydi. Bir Yunan tümeni, Eskişehir yolundan Çukurhisar'a doğru yürüyüş halinde, 10 kilometre mesafede idi. Türk topçusu, Çukurhisar batısından geçen yolu ateş altında tutuyordu. Türk birlikleri Eskişehir'e girmek üzereydi.

2 Eylül 1922 günü 07.35'de yapılan keşif uçuşunda, uçak Alaşehir yönünde uçarken bir Yunan av uçağının saldırısına uğradı. Türk uçağı saldırıyı önledi ve keşif görevine devam etti. Ayrıca, Alaşehir İstasyonu ve civarındaki düşman birliklerini de bombaladı. Bu uçak meydana geri döndüğünde dört mermi isabeti aldığı görülmüştü.

 

(28) Batı Cephesi Komutanlığının 3 Eylül 1922 Günü Yapılacak Hava Harekâtı İle İlgili Emri:

—Alaşehir, Salihli bölgesindeki düşman ana kuvvetlerinin yerinin tespiti ve bombardıman edilmesi,

—Kuzey Cephesinde Karaköy, Pazarcık yönünde geri çekilen düşman kuvvetlerinin tespit edilmesi, görevlerini kapsıyordu.

3 Eylül 1922 günü saat 07.20'de havalanan uçak görevini tamamladı ve Uşak meydanına indi. Keşif sonu raporunu Batı Cephesi Komutanlığına iletti. Uşak meydanına (T) iniş işareti gererek diğer uçakların inişlerini bekledi.

Esir edilmiş olup o sıralarda Dumlupınar karargâhında bulunan Yunan 4 ncü ve 9 ncu Tümen Komutanları uçakların komutanlık karargâhına attıkları rapor torbalarını gördükten sonra;

"Böyle mükemmel, fedakâr ve her dakika Başkomutanı harekâtın seyrinden haberdar eden havacılara salip olduktan sonra savaşı kazanmak hakkınızdır." demişlerdir.

Kuzeyde Karaköy, Pazarcık yönünde geri çekilen düşmanın tespiti için; bölge, uçakların uçuş menzilinin yarısından daha uzak olduğundan uçak gönderilememişti.

4 Eylül 1922 sabahı 08.30'da Afyon'dan havalanan üç av ve beş keşif uçağı onar dakika aralıklarla Uşak meydanına indi. Ancak, yer destek malzemeleri henüz Uşak'a varamamıştı. Bu yüzden uçakların yapacakları keşif uçuşları sekteye uğradı. Bu nakil sırasında üç buçuk ton uçak benzini yolların bozuk oluşu ve trafik tıkanıklığı yüzünden Afyon'dan Uşak'a 24 saatte getirebildi. Kara nakliyatı eski kamyonların durumu nedeniyle çok zorlaşıyordu. Birinci Dünya Savaşı'ndan kalma demir tekerlekli kamyonlar, yollardaki köprüler müsait olmadığından Dumlupınar'dan ileriye geçemiyordu. Bu durum karşısında Bölük Komutanı Binbaşı Fazıl'ın Bölüğünün savaş gücünü kaybettiğini ısrarla rapor etmesine rağmen, kimse yardımcı olamıyordu.

Bölükteki 15 pilot ve rasıt Uşak'taki uçakları faal tutabilmek için makinist gibi çalışıyordu. Civarda başıboş Yunan askeri dolaştığından, herhangi bir sabotajı önlemek için de sıkı güvenlik tedbirleri alınmıştı.

5 Eylül 1922 günü Uşak, Alaşehir arasında keşfe çıkan uçağın motoru arızalandığından Karakuyu civarında mecburi iniş yaptı. Tamiri siten bir keşif uçağı da Afyon'dan Uşak'a uçarak getirildi.

6 ve 7 Eylül 1922 günleri uçuş yapılmamıştı.

8 Eylül 1922 günü Cephe Uçak Bölüğüne; çekilmekte olan Yunan birliklerinin Manisa, Nif, Torbalı bölgesindeki durumunun tespit edilmesi ve dönüşte uçakların Alaşehir veya Salihli'ye inmesi emredildi. Yer destek ve bakım teçhizatı da Salihli'ye nakledildi. Cephe Uçak Bölüğü Salihli'nin kuzey-doğusuna 10 kilometre mesafedeki Dureselli Köyü yakınında hazırlanan meydana intikal etti. Böylece bölük İzmir'e daha çok yaklaşmış olacaktı. Aynı gün Türk birlikleri İzmir'e doğru ilerliyordu. Fakat uçak bölüğünün ağırlıkları Salihli'ye taşınamamıştı. Alaşehir ve Salihli'de birer meydan hazırlanması için bölgelere askeri birlik gönderildi.

 

(29) Türk Ordusu'nun İzmir'e Girişinde Türk Hava Kuvvetleri:

9 Eylül 1922 günü Türk birlikleri İzmir'e girerken, Uşak'tan kalkan iki keşif ve bir av uçağı sabah 07.30'da Salihli meydanına iniyordu. Bölük o gün sekiz sorti yapmıştı.

10 Eylül 1922 günü keşif yapılmadı. Yüzbaşı Fazıl'ın 26 Ağustos'ta düşürdüğü Yunan uçağının tamiri 11 Eylül 1922'de tamamlanmıştı. Breguet–14 B2 tipi Garipçe isimli keşif uçağı Uşak'taki iki Spad-XIII av uçağı ile birlikte Salihli'ye geldi.

11 Eylül 1922'de; Uşak'ta bulunan Cephe Bölüğünün malzeme ve ağırlıkları demiryollarının yer yer tahrip edilmiş oluşu nedeniyle kamyonlarla Salihli'ye gönderildi. Ayrıca Uşak'taki gayri faal durumda bir Breguet, bir Albatros-C XV ve bir De Havilland–9 uçağı bırakıldı.

13 Eylül 1922'de Bölüğün Salihli meydanından İzmir'e intikali emredildi. 13 Eylül 1922 günü iki keşif uçağı İzmir'e intikal için havalandı, fakat motor arızası nedeniyle uçaklar Salihli'ye geri döndüler.

Salihli'ye intikali gerçekleştiren Bölük Komutanı Binbaşı Fazıl, Seydiköy/İzmir'deki Gaziemir meydanının durumunu bilmediği ve üst makamlardan da bilgi verilmediği için İzmir'e bu maksatla personel göndermişti. Bu personelden de henüz bilgi sağlanamamıştı.

 

(30) Havacıların İzmir'de Toplanması:

14 Eylül 1922'de verilen emirli Sivil Pilot Vecihi'nin Gaziemir/İzmir meydanına gitmesi, daha sonra gelecek uçaklar için meydanın hazırlanması emredildi. Sivil Pilot Vecihi o gün gördüklerini şöyle anlatmıştı. "Kızılçullu istasyonunu görünce bende bir heyecan ve kuşku yarattı. Gördüğüm meydan uçaklarla dolu idi. Biraz daha yaklaşınca bunların Yunan kokartlı olduklarını ve düzensiz bir şekilde bırakılmış bulunduklarını gördüm. Yunan pilotları uçarak kaçmak yerine sandalla kaçmayı tercih etmişlerdi."

14 Eylül 1922'de dört av, iki keşif uçağı 06.40'da İzmir'e indiler. Arızalı olan üç keşif uçağı ise Salihli'de bırakılmıştı. Bunlardan bir tanesi 15 Eylül 1922'de İzmir'e uçtu, kalan uçaklar motor arızası nedeniyle uçuşa devam edemedi. Biri Çoban İsa istasyonunun yanına, diğeri Seydiköy'e 10 kilometre mesafede bir yere mecburi iniş yaptı. Salihli Meydanı Bölük Komutanı Vekili Binbaşı Yahya'ya bırakılmış, Binbaşı Fazıl İzmir'e gitmişti.

15 Eylül 1922'de Batı Cephesi Komutanlığı Çeşme ve Seferihisar bölgesinin havadan keşfini emretti. Yapılan keşif sonucu durum şu şekilde tesbit edildi. Kaçan Yunan birliklerinin öncüleri Alaca'yı geçmişti. Çeşme İskelesinde büyük bir kalabalık gemilere binmeye çalışıyordu. Çeşme limanı açıklarında 50 büyük nakliye gemisiyle, birliklerin kol başı, Urla - Çeşme şosesi üzerinde Alaçatı'ya girmek üzeriydi. Uçakta bomba bulunmadığı için kaçan Yunan birliklerine makineli tüfek ateşi açılmıştı.

 

(31) Yunan Hava Birliklerinden Alınan Ganimetler:

Afyon ve Uşak'taki Yunan hava birliklerinin bırakıp kaçtıkları malzemenin tasnifini yapmak için personel yetişmiyordu. Bu ganimet malzemelerinden başlıcaları üç adet Nieuport tipi avcı ve De Havilland–9 tipi bombardıman uçağı, 18.000 civarında bomba ve 40 ton benzin idi. İzmir'in Seydiköy ve Gaziemir bölgesindeki Yunan tayyare istasyonlarında yeni bir De Havilland–9 tipi bombardıman uçağı ile üç adet Nieuport av uçağı, çift kumandalı Avro–504 eğitim uçağı uçuşa hazır durumda ele geçirildi. Ayrıca çok miktarda çeşitli malzeme ve yedek parça bulundu. Alsancak istasyonunda 30 vagona yüklenmiş durumda birçok uçak gövdesi, kanat ve diğer malzeme ele geçirildi. Şimdi; pilotlar için uçuş kombinezonları, gözlükler ve eldivenler ile eksikliğini acı, acı çektiğimiz neler yaptık diye anlattığımız emayit, kanat bezleri, kaplama tahtaları, jant, lastik kablo, buji ve benzeri her şeyimiz vardı. Uçaklara uyan yedek parçalardan istifade edilmişti.

 

(32) Cephe Uçak Bölüğü'ndeki Yeni Düzenlemeler:

Cephe Uçak Bölüğü 15 Eylül 1922'de Gaziemir/İzmir'de toplandı. Ağırlıklar ve yer personelinin de buraya gelmesi bekleniyordu. Konya'dan İzmir'e gelen Hava Kuvvetleri Müfettişi Kurmay Yarbay Muzaffer (ERGÜDER) bölüğün yeniden tertiplenmesi için bazı düzenlemeler yaptı. Bölükte 16 uçak bulunuyordu.

Hava Kuvvetleri Müfettişi Kurmay Yarbay Muzafer'in (ERGÜDER) şu emri vermişti.

  No: 1243 Seydiköy 15 Eylül 1922

Batı Cephesi Uçak Bölük Komutanlığına

    1. Harekâtın çok süratli gelişmesi ve ikmalin doğurduğu güçlükler, bölük teşkilatı ve faaliyetinde bazı aksamalara sebep olmuştur. Bunların düzenlenmesini,

  a. Bölük uçakları cetvelde gösterilenlerden oluşacaktır.
  b. Her uçağın ismi hizasında yazılıdır. Uçak üzerlerine bu isimler suratle yazılacaktır.
 
     2. Uşak'ta  onarımda  bulunan  12 no.lu  ve  Sivrihisar'da  onarılan  5 no.lu  uçağın  faal hale getirilişi Afyon İstasyonunun görevidir.
 
     3. Ele geçen çift kumand okul uçağı, okula verilmek üzere şimdilik bölükte muhafaza edilecektir.
 
     Gereğini rica ederim.
  
  Hava Kuvvetleri Müfettişi
   Muzaffer
 
Eki: Cephe Uçak Bölüğü Uçak Durumu.
  Hava Kuvvetleri Müfettişliğinin 15 Eylül 1922 tarih ve 1243 sayılı emirleri ekidir.
 

Cephe Uçak Bölüğü Uçak Durumu

Uçak Tipi Uçak İsmi Düşünceler
Breguet-14 A2 174 ncü Alay Alay Subaylarının hediyesi
Breguet-14 A2 Erzurumlu Nafiz-4 Erzurumlu Nafiz'in aldığı 4 ncü uçak
Albatros-C XV 1 nci Albatros Geçici ismidir
Albatros-C XV 2 nci Albatros Geçici ismidir
De Havilland-9 (İsmet) No.2 -
De Havilland-9 Havilland (Ganimet 1) Geçici ismidir
Breguet-14 B2 10 no.lu -
Breguet-14 B2 Garipçe (Ganimet 2) Yüzbaşı Fazıl'ın inişe mecbur ettiği uçak
Nieuport K-1 Nieuport (Ganimet 3) Geçici ismidir
Nieuport K-1 Nieuport (Ganimet 5) Geçici ismidir
Spad-XIII Şehit Behçet -
Spad-XIII Şehit Sırrı -
Spad-XIII Şehit Fehmi -
Spad-XIII Şehit Bahattin -
Spad-XIII Şehit Cemal -

Emir gereğince Afyon avcı bölüğünün personeli, daha önce tamirine başladığı Uşak'ta 12 numaralı ve Sivrihisar'da 5 numaralı avcı uçağının onarımı devam ediyordu. İzmir'de ele geçen eğitim uçağı ilerde uçuş okuluna verilmek amacıyla bölükte muhafaza ediliyordu. Bu dönemde hava müfettişliğinin en önemli konusu Cephe Uçak Bölüğünün ağırlık ve yer personelinin İzmir'e nakli konusuydu. Akaryakıt ve bombaların süratle İzmir'e getirilmesi de önemli bir problemdi.