|
|
BÖLÜM I |
TÜRK
HAVA KUVVETLERİNİN DOĞUŞU |
1911-1914 |
|
1910 ve 1911 yıllarında
uçakların askeri açıdan
değerleri artık iyice
anlaşılmış ve birçok batı
ülkesinde havacılık
teşkilatı kurulmaya
başlanmıştı. |
1911 yılında İtalyan
uçaklarının, Libya'da
savaşan Türk birliklerine
hava taarruzları yapıp
kayıplar verdirmeleri ve
kendilerine hiçbir
karşılıkta bulunulamaması,
hükümet, Ordu ve millet
üzerinde büyük bir infial
uyandırmıştı. O tarihte bir
tek Türk pilotu ve uçağının
bulunmayışı yüzünden
çaresizlik içine düşen
hükümet, Behman isminde
yabancı uyruklu bir pilot ile diğer iki
havacının, uçaklarıyla birlikte bir
yabancı vapura bindirilerek
Trablusgarp'a gönderilmesi ve
İtalyanlara karşı kullanılması için
teşebbüse geçmişti. |
1911 yılında, Genelkurmay
Başkanlığı tarafından Orduya
bir genelge gönderildi. Bu
genelgede havacılık öğrenimi
görmek, bu meslekle ilgili
gerekli incelemeleri yapmak
ve dönüşte havacılığın
nüvesini yurdumuzda kurmak
amacıyla, iki subayın
Avrupa'ya gönderileceği
bildirilmekte; havacılık
öğrenmek isteyen, uçuşta
midesi bulanmayacak ve
Fransızca bilen subayların
müracaatları istenilmekte
idi. Yapılan başvurular
arasında Süvari Yüzbaşı Fesa
ve İstihkam Teğmen Kenan'ın
müracaatları kabul edildi ve
bu iki subay Fransa'ya,
uçuculuk öğrenimine
gönderildi. |
Orduda havacılığa ait görevleri yürütme
sorumluluğu da Genelkurmay İkinci
Şubesinde bulunan Kurmay Yarbay
Süreyya'ya verildi. Tek başına bu önemli
görevi üstlenen Yarbay Süreyya'nın da o
tarihte, yeni doğmakta olan havacılık
hakkında, diğer Türk subayları gibi, pek
az bilgisi vardı. Havacılık konularında
bilgi toplanması için Paris, Berlin ve
Viyana Askeri Ataşeliklerine birer yazı
gönderilerek, o ülkelerde yayınlanan
kitap ve neşriyattan temin edilmesi
istendi. |
Türk Ordusunda havacılığın
yerleşmesi için en kısa
zamanda bir uçuş okulu ve
havacılık eğitim merkezinin
kurulmasının gerektiği,
Yarbay Süreyya tarafından
teklif edilmesine rağmen, bu
maksat için bütçede tahsisat
bulunmadığı gerekçesiyle bu
öneri kabul edilmedi. |
Ancak havacılığa ait faaliyetlerin
yürütülmesinde bir tek subayın
yetersiz olacağı düşüncesiyle uçak
ve balon satın almak, pilot
yetiştirmek ve havacılık
tesislerinin inşaat işleriyle
uğraşmak üzere, Savunma Bakanlığına
bağlı 3 subaydan oluşan bir kurul
teşkil edilerek, başkanlığına
havacılık konularıyla ilk günden
beri meşgul olan Yarbay Süreyya
getirildi. |
Fransa'ya eğitime gönderilen
subaylarımızdan Yüzbaşı
Fesa, hemen hiç kırım
yapmadan uçuşlarını
tamamlamakta idi. Fakat
Teğmen Kenan bu yetişme
devresinde oldukça çok kırım
yapmıştı. Uçak kırımlarından
meydana gelen zarar ve
ziyanı da devlet ödüyordu.
İki subaya verilen
harcırahlar, uçuş tazminatı
ve eğitim ücretlerine, kırım
masrafları da katılınca,
yekun oldukça kabarıyordu.
Bu zamana kadar Orduda
subaylar için hiç bu kadar
masraf yapılmamıştı. Bu
nedenle havacılara
olağanüstü harcanan bu
paraların miktarı çok
görülüyordu. |
HAVACILIĞIN TEMELİ YEŞİLKÖY
CİVARINDA ATILIYOR |
|
Bir taraftan iki pilotun
eğitimi tamamlanırken, diğer
taraftan da satın alınan iki
uçak için İstanbul civarında
uygun bir meydan aranmaya
başlandı. |
Mahmut
Şevket Paşa, meydanın
Anadolu yakasında olmasını
isti-yordu.
Fakat Anadolu yakasında meydan
yapmaya uygun bir yer bulunamayınca,
Yeşilköy bölgesine karar verildi. |
Avrupa'daki muhtelif
uçak firmalarından alınan projeler
incelendikten sonra Fransız R.E.P.
firmasının teklifi uygun bulunarak
kabul edildi. |
Projeye göre uçuş tesisleri
için 15.000 lira, okulun
inşaatı için 5.000 lira,
Ordu bünyesinde havacılık
teşkilatının vücuda
getirilmesi için 20.000
lira olmak üzere,
Genelkurmay Başkanlığı tarafından
toplam 40.000 lira
ödenek isteğinde
bulunuldu. (1912 yılındaki 1
Türk Lirasının karşılığını anlamak
için şu örneği verelim. O yıllarda
bir adet koyunun fiyatı 25 kuruştu.
Bir uçak motorunun fiyatı 40.000
kuruş, bir uçağın fiyatı da 108.000
kuruş idi. Yani yaklaşık 1600 adet
koyunun fiyatıyla bir uçak motoru
alınabiliyordu. Bugün bir koyunun
fiyatını 400 lira olarak düşünürsek
demek ki bu günün parasıyla bir uçak
motorunun fiyatı 640.000 lira, bir
uçağın fiyatı da 1.728.000 liraya
geliyordu.) |
Ancak mali imkanların son derece
sınırlı olması nedeniyle istenen
ödenekten 25.000 lira kısıntı
yapıldı ve projenin
gerçekleştirilmesi için ancak 15.000
lira tahsis edilebildi.
Tahsis edilen bu parayla sadece iki
hangarın yapımı
gerçekleştirilebildi. Personelin
sosyal hizmetleri için ihtiyaç
duyulan yatakhane ve
yemekhane binaları
inşa edilemedi. |
UÇAKLAR VE YER
DESTEK TEÇHİZATI
TESLİM ALINIYOR |
|
Orduda bölük, takım sözcüklerine
her subayın kulağının alışık
olması nedeniyle,
havacılıkta da bölük ve
takım sözcüklerinin
kullanılması
kararlaştırıldı. |
İlk alınacak uçakların iki kişilik
olması uygun görüldü. Her ne kadar
firma tarafından bir kısım uçağın
tek kişilik olması teklif edilmiş
ise de, lojistik açıdan bir bölüğün
bünyesinde çeşitli büyüklüklerde
cihaz, alet ve avadanlık ve değişik
yedek parçalar bulunacağı ve
bunların birbirine karışması
ihtimali bulunduğundan; uçak tipinde
ve yedek parçalarda müştereklik
olması için tek kişilik uçakların
alımından vazgeçildi ve her iki uçak
takımının çift kişilik uçaklarla
teçhiz edilmesine karar verildi. |
Bu takımlar beraberlerinde
birer yedek motorla, basit
tamirleri yapabilecek
yeterli yedek parçalarını,
takımların teşkilatına
verilen at arabaları
üzerinde hazır
bulunduracaklardı. |
Her takımda birer yedek motor, birer
çift sağ ve sol kanat, birkaç adet
yedek pervane, yeterli miktarda
yedek parça, kumaştan yapılan 16x16
metre ebadında bir uçak çadırı ve
bir de demirce arabası bulunacaktı. |
Bir bölüğün ihtiyacı olan araba
miktarı, uçaklar için 4, uçak çadırı
için 1, demirci arabası için de 1
olmak üzere toplam 6 arabadan
oluşuyordu. |
BÜTÇEDE
HAVACILIK
İÇİN
TAHSİSAT
BULAMAYAN
SAVUNMA
BAKANI, |
HALKTAN PARA
TOPLANMASINI İSTİYOR |
|
|
Savunma Bakanı Mahmut
Şevket Paşa, havacılık
teşkilatını büyütmeye ve
güçlendirmeye karar
vermiş ve bu amaç için
çeşitli önlemler almaya
başlamıştı. Ancak
memleketin muhtelif
yerlerinde çıkan
isyanlar nedeniyle,
Ordunun büyük bir
kısmının seferberliğine
çok masraf
yapıldığından, uçak
satın alınması ve
havacılık teşkilatının
kurulması için ihtiyaç
duyulan paranın, halktan
bağış şeklinde
toplanması yoluna
gidildi. |
O sıralarda kurulan
Donanma Cemiyeti, gemi
tedarik etmek için
milletin seve seve
verdiği bağışları
topluyordu. Donanma
Cemiyetinin memleketin
her yerinde şubeleri
vardı. Savunma
Bakanlığı, Hava
Kuvvetleri bağışlarının
da Donanma Cemiyeti
tarafından toplanmasını
uygun gördü. Mahmut
Şevket Paşa bu ricasını,
Donanma Cemiyetine bir
mektupla bildirdi. |
Mektubun yazılmasından
henüz bir hafta
geçmemişti ki,
Fransa'daki R.E.P.
fabrikası,
ısmarladığımız 2 uçağın
imalatının
tamamlandığını ve
uçakların teslim
edilebilmesi için,
mevcut anlaşmaya göre,
4.000 liranın hemen
ödenmesi gerektiğini
bildirdi. |
Savunma Bakanlığının
kasasında bu alım için
ödeyebileceği, yalnız
1.000 lira nakit para
mevcut bulunuyordu. Çok sıkışık
durumda kalan
Mahmut Şevket Paşa,
geri kalan 3.000 liranın temin
edilebilmesi için
Donanma Cemiyetinin
yardımını istedi, Cemiyete yazılan
14 Mart 1912
tarihli mektupta
özetle şöyle deniyordu: |
"Hava Kuvvetlerine halk
tarafından yapılacak
bağışların, Donanma
Cemiyeti vasıtasıyla
toplanması için, kısa
bir süre önce,
makamlarınızdan yazıyla
talepte bulunulmuştu.
Fransız R.E.P.
fabrikasından satın
alınacak iki uçak için
çok acilen 4.000 Liraya
ihtiyaç vardır. Şu anda
bu alım için, Savunma
Bakanlığında nakit
olarak tahsis
edilebilecek sadece
1.000 lira mevcut
bulunduğundan, üst
tarafı olan 3.000 Uranın
Hava Kuvvetleri için
ilerde toplanacak olan
bağışlardan karşılanmak
üzere gönderilmesini; bu
mümkün olmadığı
takdirde, başka bir
kaynaktan temin edilmesi
çareleri aranacağından,
durumun en kısa zamanda
tarafımıza
bildirilmesini arz
ederim."
(Türk Havacılık Tarihi I, sayfa 28) |
Halktan toplanan bu
paralardan başka, Ordu
ve Donanma personeli de
maaşlarının dörtte
birini Hava Kuvvetlerine
bağışladılar. |
Devletin maliyesinden
para temin edilmesinde
çok büyük güçlüklerle karşılaşılıyordu. Bu yüzden ısmarlanan malzeme ve teçhizatın bekleye,
bekleye çürüyüp işe yaramaz bir hale
gelmesi yanında, memleket
savunması da
tehlikeye düşecek bir hal alıyordu. |
Nitekim Edirne Müstahkem
Mevkii için satın alınan
ve Türkiye'ye
gönderilmek üzere
Almanya'da beklemekte olan sabit
balonun parası,
aradan bir sene geçtiği halde maliyeden temin edilememiş ve bu yüzden,
savaş için çok önemli bir keşif
vasıtası olan balon, ambarda çürüyüp
işe
yaramaz hale
geldikten sonra hurda halde teslim
alınabilmişti. |
SAVUNMA
BAKANI,
TÜRK
PİLOTLARI
YETİŞİNCEYE
KADAR,
|
KİRALIK YABANCI
PİLOT TEMİN ETMEYİ
DÜŞÜNÜYOR |
|
|
İtalyanların Rodos
Adası'nı işgal etmeleri
üzerine, çaresizlik
içinde
kalan Savunma Bakanı
Mahmut Şevket Paşa, o esnada
Almanya'da uçak
fabrikalarında
incelemelerde bulunan Kurmay Yarbay
Süreyya'ya aşağıdaki
mektubu göndererek, Türk Pilotları
yetişinceye kadar dışarıdan
kiralık yabancı pilot
temin etmesini istemiştir: |
"Muhterem Oğlum, |
Sizin
İstanbul'dan hareketinizden
sonra İtalyanlar Rodos Adası'nı
işgal ettiler. Diğer adaları da
işgal etmeleri muhtemeldir.
Rodos Adasıyla temasımızı ancak
uçak ile sağlayabiliriz. Eğer
uçak ile bu teması
sağlayabilirsek, hem askerimizin
moralini yükseltmiş, hem de
Avrupa'ya karşı ordumuzun şan ve
şerefle yüzünü ak çıkarmış
oluruz. Bu nedenle, Rodos Adası
karşısında seyyar hangarlar
tesisi ile orada birkaç uçak
bulundurulmasını arzu ediyorum.
Eğer uçaklar, bomba taşıyan
tipte olursa İtalyan Gemileri ve
Ordugahı üzerine bomba da
atabiliriz. Bu işi yapmak için
pilotlara ihtiyacımız olacaktır.
Bu pilotlar, Alman olursa daha
iyidir. Çünkü Fransızlar,
İtalyanlara yakınlıkları
nedeniyle, onlara karşı görev
yapmak istemeyebilirler. Bu
konuda teşebbüste bulunmanızı ve
sonucu en kısa zamanda
bildirmenizi bekliyorum." (Türk Havacılık Tarihi 1, sayfa
32) |
|
|
Savunma Bakanı Mahmut
Şevket |
|
13 Mayıs 1912 |
|
|
Savunma Bakanı, bu
mektuptan iki gün sonra,
uçak ve pilotlarla
ilgili ihtiyacın çok
acil olduğunu tekrar
yazarak şöyle diyordu: |
"Bir an önce uçuş
okulunu inşa ederek
pilot yetiştirmeye
şiddetle ihtiyacımız
vardır. Uçaklarımızı bir
an önce uçurarak, hiç
olmazsa, sahillerimizin
yakınında keşif
faaliyetinde bulunmamızı
sağlayacak imkanları
temin ediniz. Sanıyorum
ki maksadımı
anlatabildim. İzmir ve
Çanakkale'de acilen uçak
uçurabilmemiz için
seyyar hangar da satın
alınız."
(Türk Havacılık Tarihi
1, sayfa 33) |
ALMANYA'DA
İNCELEMELERDE
BULUNAN KURMAY
YARBAY SÜREYYA'NIN
İLGİNÇ RAPORLARI,
AVRUPA'DA ASKERİ
HAVACILIĞIN
GELİŞMESİNİ
AÇIKLARKEN, HAVA
KUVVETLERİNİN
CAYDIRICILIK (DETERRENCE)
ROLÜNÜ, BUNDAN BİR
ASIR ÖNCE DÜŞÜNEN
İLERİ GÖRÜŞLÜ TÜRK
SUBAYLARININ
VARLIĞINI DA ORTAYA
KOYUYOR |
|
Almanya uçak
fabrikalarında
incelemelerde bulunan
Yarbay Süreyya,
Berlin'den gönderdiği 21
Mayıs 1912 tarihli
mektubunda özetle şu
bilgileri veriyordu: |
"Berlin'de iken
emirlerinizi aldım. İki
gün sonra da Viyana'ya
geldiğimizde ikinci
emriniz elime ulaştı.
Emirleriniz
doğrultusunda derhal
teşebbüse geçtik. Harlan
Fabrikasında yeni inşa
edilmiş olan uçağı gidip
gördük. Fabrikanın
temsilcisi İstanbul'da
bizimle bu konuları
görüştüğü zaman, bu
uçakların 23 kilogram
ağırlığında bomba
atabileceğini söylemiş
idi. |
Ancak yerinde yaptığımız
incelemede, uçak
üzerinde bomba atma
kabiliyetinin henüz
kazanılmamış olduğunu
gördük. Alman Savunma
Bakanlığı konuyu gayet
gizli tutuyormuş.
Buradaki mevcut
fabrikalar, uçaklardan
bomba atma
tertibatlarıyla atış
denemeleri yapmak için
Savunma Bakanlığına
müracaat etmişler fakat
bizim anlayamadığımız
bir sebepten Alman
Savunma Bakanlığı,
uçaklardan bomba atışı
tecrübesine müsaade
etmemiş. |
Diğer uçaklarda bomba
tertibatı yoktur. Bunu
fabrika temsilcilerine
sorduğumuzda, her
fabrika, bomba tertibatı
için proje hazırladığını
ve Savunma Bakanlığına
gönderdiğini, ancak
Bakanlıktan müsaade
alınamadığını
belirtiyor. |
Bomba
tertibatı, uçaklarda kanatların uçak
gövdesinden bir parça açık inşa
edilmesiyle hasıl olan aralığa,
aşağıya doğru yerleştirilen bir
borudan İbarettir. Bu borular el
bombalarından büyüğünü atamıyormuş.
Boru 2 - 2,5 metre uzunlukta
olacağından içine dizilecek el
bombaları, otomatik tabancalar gibi,
tetiğine basıldıkça birer birer
salınacak şekilde bir tertibata
sahipmişler. |
Halbuki Harlan uçaklarında,
oturulacak pilot mahallinin altında
üçer
adet 20'şer kiloluk
bombayı taşıyacak özel yerler
mevcuttur. Ayrıca fazla
miktarda el bombasını taşıma
kabiliyeti olduğundan bu tip uçak
tercih
edilmiştir. |
Bu 20'şer kiloluk büyük bombalardan
50-100 kadar satın alınacaktır.
Uçaklar bu bombaları atamasalar bile
(ki atacaklarına kuvvetle
inanıyorum) silah olarak bize büyük
bir güç katacaktır. Özellikle henüz
hiçbir yabancı hava kuvvetinde
mevcut olmayan 20 kiloluk bombaları
taşıyan uçakların, adalar civarında
uçurulması, sizin de emir
buyurduğunuz gibi, bizim
birliklerimizin moralini artırırken,
düşmanı da düşündürecektir."
(Türk Havacılık Tarihi I, sayfa 36) |
HAVACILIK HENÜZ EMEKLEME ÇAĞINDAYKEN
VE DÜNYADA BİRÇOK ÜLKENİN İNSANLARI
UÇAĞIN RESMİNİ BİLE GÖRMEMİŞKEN, BİR
TÜRK SUBAYININ HAVA KUVVETLERİNİN
CAYDIRICILIK (DETERRENCE) ROLÜNÜ
SEZİP HİSSETMESİ, NE KADAR GURUR
VERİCİDİR! |
AVRUPA'YA
PİLOT
YETİŞTİRİLMEK
ÜZERE
GÖNDERİLEN
SUBAYLAR
DEVLETİN
UÇUŞ
OKULUNUN
ÜCRETİNİ
ÖDEYECEK
PARAYI
BULAMAMASI
YÜZÜNDEN
DAHA
EĞİTİMLERİNİ
TAMAMLAMADAN
YURDA
GERİ
ÇAĞRILIYOR |
|
Avrupa'ya
pilotaj eğitimi için gönderilen
subayların masraflarını karşılayacak
tahsisat bütçede bulanamayınca
Savunma Bakanlığı bu subayların
geriye çağrılması için emir
vermiştir. Yarbay Süreyya'nın bu
konudaki işlemle ilgili yazısı
şöyledir: |
"R.E.P. Uçak
Fabrikası okulunda
pilotaj eğitimi
gören 8 subaydan
Yüzbaşı Refik ve
Teğmen Nuri,
başlangıç
eğitimlerini
tamamlayarak pilot
diplomalarını
almışlardır. Diğer
subaylar da bu ay
içinde diplomalarını
alacaklardır.
Diploma alan
subayların Fransa'da
kalarak bir müddet
daha eğitime devam
etmeleri gerekli
görülmekte ise de,
uçuş okulu
tarafından istenen
2.500 Frank paranın
ilerde 8 subay için
önemli bir yekün teşkil
edeceği, maaşlarda hesap edildiği
takdirde bu yekünün büsbütün
kabaracağı belli olmuştur. Ayrıca
İstanbul'da açılacak olan uçuş okulu
için burada bir öğretmen, uçakları
onarmak için bir makinist ve bir de
marangoz ustasının eğitimi için
masraf gerektiğinden, pilot
eğitiminde bulunan 8 subayın, ilerde
memleketimizde uçuş okulu açıldığı
zaman eğitimlerine devam etmek üzere
İstanbul'a geri çağırılmaları
hakkında emir verilmiştir. Arz
ederim.
(Türk Havacılık Tarihi
I, sayfa 39) |
Türk Hava
Kuvvetlerinin ilk
pilot adayları
olarak seçilen
Yüzbaşı Fesa ve
Teğmen Kenan'ın
Fransa'da eğitim
görmesinden üç ay
sonra, uçuş eğitimi
için Fransa'ya
gönderilen bu 8
pilot, Türk Hava
Kuvvetlerinin
temelini ve pilot
gücünü teşkil
edecekti. Devletin
birkaç bin Frank
para bulamaması
yüzünden, bu
pilotların
eğitimlerini
tamamlamadan yurda
çağrılmalarından
birkaç ay sonra
Türkiye Balkan
Harbi'ne girmiş ve
daha henüz emniyetle
iniş kalkışı ve
uçuşu öğrenemeyen bu
pilotlar harp
görevlerine
gönderilmiştir. |
Ne kadar acıdır ki,
bu pilotlardan ikisi
Balkan Harbi
sırasında Trakya'da,
biri de İstanbul'da
Belgrat ormanları
üzerine düşerek
şehit olmuşlardır.
Diğer üç pilot da
yine yeterli eğitim
gösterilememesi
sebebiyle uçuştan
ayrılmışlardır. |
1912 YILI AVRUPA'SI
UÇAK FABRİKALARIYLA
DOLU! |
|
Avrupa'da uçak
fabrikalarında
incelemelerde
bulunan Kurmay
Yarbay Süreyya ile
İstihkam Binbaşı
Mehmet Ali'nin
hazırladıkları 28
Temmuz 1912 tarihli
aşağıdaki rapor, o
yıllarda Avrupa'da
uçak endüstrisinin
ne kadar çok yaygın
olduğunu
göstermektedir: |
"Havada
yöneltilebilen
balonlarla uçaklar
hakkında bilgi
toplamak
amacıyla; Avusturya,
Almanya, Fransa ve İngiltere'deki
fabrikalar ziyaret
edilmiştir. |
İncelemeye
Avusturya'dan
başlanmıştır. Viyana
yakınında Etrich tipi uçak imal eden Jacop
Lohner fabrikası ile yine aynı
bölgede Fischamend
Balon fabrikası gezilmiş ve oradan
Almanya'ya geçilmiştir. |
Almanya'da; Leipzig
şehri civarında Lindental ismi verilen
yerde Deutche Flugzeug Werke uçak
fabrikası, Berlin batısında
Jubannstahl uçak fabrikası, yine
bu bölgede sıralanmış olan
Harlan, Nieuport, Wright,
Albatros, Emil Jeanin ve
Lindberg'de bulunan Rumpler
Taube uçak fabrika ve
tamirhaneleri, Suchart balon
fabrikası, takiben Münih
bölgesinde, Gustav Otto uçak
fabrikası, Ausburg yakınında
Rledinger balon fabrikası,
Firiedrlchshafen zeplin ve balon
fabrikası, Mayans şehrinde
Goedeeker uçak fabrikası,
Frankfurt şehrinde Culer uçak
fabrikası, Köln şehrinde Clouth
isimli kauçuk ve balon
imalathanesi ziyaret edilerek
Fransa'ya geçilmiştir. |
Paris ve civarında
R.E.P., Duperdussin,
Bleriot, Farman,
Nieuport, Moran,
Borel, Wazen, Astra uçak
fabrikaları ile Keleman
Bayer, Astra, Rodlak,
Goddard, Major isimli balon
fabrikaları ve Gnom motor
fabrikası incelenerek
buradan İngiltere'ye
geçilmiştir. |
İngiltere'de Bristol
uçak fabrikaları
gezildikten sonra
İstanbul'a
dönülmüştür."
(Türk Havacılık
Tarihi I, sayfa 43) |
AVRUPA'DA UÇAK
FABRİKALARINDA
İNCELEMEDE BULUNAN
SUBAYLARIMIZIN GEZİ
SONUÇ RAPORLARINDA
BELİRTTİKLERİ
GÖRÜŞLER HAVACILIK
KONUSUNA NE KADAR
ÇABUK İNTİBAK
ETTİKLERİNİ VE
HAVACILIK SANAYİNİN
İNCE NOKTALARINI NE
GÜZEL KAVRADIKLARINI
GÖSTERMEKTEDİR |
|
1912 yılı Temmuz
ayında, Avrupa'daki
uçak ve balon
fabrikalarında
incelemelerde
bulunan Kurmay
Yarbay Süreyya ile
İstihkam Binbaşı
Mehmet Ali'nin
hazırladıkları görev
sonuç raporundan
subaylarımızın
havacılık konularına
çok kısa zamanda
aşina oldukları
anlaşılmaktadır. |
Görev sonuç raporunda özetle şu
hususlara yer verilmektedir: |
"Uçaklar, askı
ve gergi tel ve
kabloları hariç
olmak üzere, ya
tamamen tahtadan
veya bir kısım
aksamı madenden
olmak üzere inşa
edilmektedir.
Kanadın yapısı
ise hepsinde
tahtadandır.
Ayrıca bir kısım
aksamı madeni ve
kamıştan yapılan
kanatlara da
rastlanmıştır.
Tahta veya
madeni gövdeli,
hafif veya ağır
uçakların
savunucuları
olduğu kadar,
karşısında
bulunanlar da
vardır. |
Uçak mühendisi
veya pilotların
bir kısmı
madeni, bir
kısmı da
tahtadan
yapılanları
tercih
etmektedirler.
Hepsinin
görüşlerinde de,
az veya çok
haklı oldukları
noktalar
mevcuttur.
Gövdeleri demir
borulardan
vücuda getirilen
uçaklar, gerçi
tahta malzeme
ile imal olunan
uçakları nazaran
biraz daha ağır
iseler de, bu
uçaklara takılan
daha güçlü
motorlar
sayesinde
ağırlık sorunu
giderilmektedir.
Diğer taraftan
nispeten fazla
yüksek olmayan
irtifalardan
düşen madeni
yapıdaki
uçakların
pilotları
kazadan yaralı
olarak
kurtulabilmekte,
ancak tahta
gövdeli
uçaklarda kazaya
uğrayan
pilotların çoğu
hayatlarını
kaybetmektedirler. |
Motor seçiminde
ise, genellikle
her millet millî
hisleri
sebebiyle, kendi
ülkesinin yapısı
olan motorları
tercih
etmektedir.
Avusturyalılar
Daimler
Motorunu,
Almanlar Argus ve Mercedes
Motorlarını, Fransızlar Gnom Devvar
motorlarını tercih etmektedirler.
Mamafih, başka ülkenin motorunu
tercih edenlere de rastlanmaktadır.
Hangi ülkenin motoru olursa olsun,
konunun hassasiyeti nedeniyle,
motorların seçiminde, kontrolünde ve
muhafaza edilmesinde son derece
dikkatli olmak gerekir. |
Uçak endüstrisi
çok süratli bir
şekilde
gelişmekte
olduğundan,
bugün düşük
performanslı bir
uçak, yapılan
tadilatla yarın
kendisinden daha
yüksek
performanslı bir
uçaktan daha iyi
bir duruma
getirilebilmektedir.
Ve tadilatların
ise hemen hemen
hiç sonu
gelmemektedir."
(Türk Havacılık Tarihi I, sayfa
44) |
AVRUPA'DAKİ
HAVACILIK BİLİM VE
TEKNİĞİNİN ÜLKEMİZE
GETİRİLEBİLMESİ
İÇİN, YABANCI DİL
BİLEN SUBAYLARA
ŞİDDETLE İHTİYAÇ
DUYULUYOR |
|
Yarbay Süreyya ve Binbaşı
Mehmet Ali'nin, Avrupa'daki
incelemeleri sonucunda
yazdıkları raporlarda Avrupa
ile ülkemizin durumu
karşılaştırılarak havacılık
bilim ve tekniğinin ancak
yabancı dil bilen
subaylarımızın bilgisi
nispetinde öğrenilip
gelişebileceği
vurgulanmaktadır. |
Yarbay Süreyya
başkanlığındaki
heyetin raporu
çok dikkat
çekicidir. İlk
uçağın
havalanmasından
bir kaç yıl
sonra Almanya,
Fransa ve
İngiltere'de
birçok uçak
fabrikasının
kurulduğu ve
Avrupa
semalarında
yüzlerce uçağın
uçtuğu
anlaşılmaktadır. |
Böyle
teknik bir gücün, birkaç yıl içinde
meydana gelmesini hayretle
karşılamamak gerekir. Çünkü bu
maksat için Avrupalılar ve
Amerikalılar yıllardan beri yoğun
bir çaba harcamaktaydılar. Bilim ve
teknolojik alanda, Avrupa ve
Amerika'da, esasen yılların
getirdiği büyük bir bilgi birikimi
vardı. Benzinli motorlar
geliştirilmiş, elektrik
teknolojisinin her sahada
kullanılması imkan dahiline
girmişti. Teknik sahada ne
istenirse, o zamanki ihtiyaçları
karşılayabilecek derecede bulmak
mümkündü. Mühendis, teknisyen, işçi
ve sanatkâr istenildiği kadar
bulunabiliyordu. İşte bütün bu
teknolojik varlık içinde havacılık
kısa zamanda gelişme ortamı buldu. |
Amerika ve
Avrupa
ülkelerindeki
hükümetlere
gelince, hepsi
de havacılığın
gelişmesi için
hiçbir
fedakârlıktan
çekinmiyorlardı.
Uçak imal eden
fabrikalara
büyük mali
destek
sağlıyorlar ve
uçuculara avuç
dolusu
ikramiyeler
veriyorlardı.
İşte bu
ölçüsüzce sarf
edilen paralar
sayesinde,
sanayicisi ve
uçucusuyla
birçok
müteşebbisin
cesur
atılımları, elde
edilen başarının
anahtarı
olmuştu. |
Memleketimizde
ise, bu
imkanların
hiçbirisi yoktu.
Ülkemizde
teknolojik
alanda tesis
olarak
sayılabilecek,
İstanbul'da
Tophane ve
Zeytinburnu
fabrikaları ile,
Haliç'teki
tersaneden başka
bir tesis hemen
hemen yoktu. |
Sanatkâr sayısına
gelince, Türkler arasında pek az
idi. Müslüman olmayan azınlıklar
arasında kuyumcu, dökümcü, tenekeci
gibi sanat erbabı bulunuyordu.
Ordu dahilinde
sanatkâr olarak tüfekçi ve kamacı
gibi az sayıda personel vardı.
Yalnız Donanma'da, bir miktar
sanatkâr bulunuyordu. Halkın teknikle ilgisi olmadığından
bu konuda her şeye yabancı idiler. |
Havacılık, tamamen
teknik bir meslek olmasına rağmen,
Ordudan Hava Kuvvetlerine geçen
subayların havacılıkla ilgili hiç teknik bilgileri
yoktu. Uçuş için gerekli teknik
bilgileri ancak yabancı dil
bildikleri takdirde, eğitim
görecekleri Avrupa ülkelerinde görüp
öğrenebileceklerdi. Bu bakımdan
yabancı dil bilen ve havacılığa
hevesli subaylara şiddetle ihtiyaç
duyuluyordu. |
Avrupa
havacılığı ile
Türk
havacılığını
karşılaştırırken,
ülkelerin teknik
varlıklarını ve
fertlerin teknik
sahadaki görgü
ve bilgilerini
de göz önünden
uzak tutmamak
gerekmektedir. |
HAVA KUVVETLERİNİN
KURUCUSU VE ÖNCÜSÜ
MAHMUT ŞEVKET
PAŞA'NIN, BİR
SUİKASTA KURBAN
GİTMESİYLE HENÜZ
FİLİZLENİP
YEŞERMEKTE OLAN TÜRK
HAVACILIĞI BÜYÜK BİR
DESTEĞİNİ KAYBEDİYOR |
|
Yarbay
Süreyya
başkanlığındaki
heyet İstanbul'a
döndükten sonra,
Yeşilköy
civarında
havacılık okulu
olarak
kullanılmak
üzere bir kısım
tesisin inşaat
hazırlıklarına
girişildi. |
Ancak bu arada,
Türk
havacılığının
öncüsü ve
kurucusu Mahmut
Şevket Paşa'ya,
muhalifleri
tarafından bir
suikast
düzenlendi.
Mahmut Şevket
Paşa Savunma
Bakanlığı
binasından,
yanında yaveri
olduğu halde
otomobiliyle
evine giderken,
şimdiki Beyazıt
Meydanı
civarındaki bir
sokağın
köşesinde
otomobili
yavaşlamak
zorunda kalınca,
dört bir
taraftan
saldıran hain
suikastçıların
kurşunları
altında can
verdi. Kurulma
aşamasında,
havacılığın
bütün
sorunlarıyla
bizzat tek tek
ilgilenen,
ortaya çıkan
güçlüklerin
yenilerek Hava
Kuvvetlerinin
bir an önce
kurulması için
gece gündüz
çalışan değerli
bir komutan ve
devlet adamı
olan Mahmut
Şevket Paşa,
suikasta
uğramadan bir
kaç saat önce,
Yarbay
Süreyya'yı
makamına
çağırmış ve
Yeşilköy'de
kurulacak Hava
Kuvvetleri
tesisleri
hakkında bilgi
alarak, bazı
direktifler
vermişti. |
Mahmut Şevket
Paşa'nın
ölümüyle henüz
filizlenip
yeşermekte olan
Türk Havacılığı
büyük bir
desteğini
kaybetti.
Kendisinden
sonra, ya
ilgisizlikten.
veya memleketin
o zamanki mali
durumunun iyice
kötüye
gitmesinden,
Yeşilköy'de
yapılması
planlanan Hava
Okulu inşaatları
yarım kaldı.
Havacılık
teşkilatının
kurulması için
Mahmut Şevket
Paşa tarafından
başlatılan bir
çok proje de
yine yüz üstü
bırakıldı. |
BALKAN
SAVAŞI'NIN
BİRİNCİ
SAFHASINDA,
EDİRNE'DE
BULGAR
ORDUSU
TARAFINDAN
KUŞATILAN
BİRLİKLERİMİZ,
KEŞİF
VE
İRTİBAT
HİZMETLERİ
AMACIYLA
VE
KUŞATILMIŞ
DURUMDA
BULUNAN
HALKIN
VE
ASKERİN
MORALİNİ
YÜKSELTMEK
İÇİN,
EDİRNE'YE
BİRKAÇ
UÇAĞIN
GÖNDERİLMESİNİ
ISRARLA
İSTİYORLAR |
|
30 Eylül 1912
günü seferberlik
ilan eden Balkan
Devletleri 16
Ekim 1912 günü
sabahı
Türkiye'ye
taarruz ettiler.
22 ve 23 Ekim
günleri cereyan
eden Kırklareli
Savaşları
sonunda
ordularımız
geriye çekilmek
zorunda kaldı. |
Birliklerimizin
paniğe kapılıp
çekilmeye
başlaması
üzerine, Bulgar
Ordusu hiç ümit
etmediği bu
durum karşısında
Edirne'yi
kuşatarak, Güney
Doğu genel
istikametinde
ilerlemeye
başladı. |
Lüleburgaz
Savaşını
kaybeden
ordularımız
Çatalca hattına
kadar çekildi.
Düşman orduları
tarafından
çember içine
alınan
Edirne'deki
birliklerimiz,
tuttukları
mevzileri inatla
savunmaya
çalışırken, hem
düşman
birliklerinin
yerlerini ve
güçlerini
öğrenmek, hem de
Ana Vatandan
tamamen tecrit
edilmiş olan
Edirne halkının
ve askerin
moralini
yükseltmek için
Edirne'ye birkaç
uçak
gönderilmesini,
harekatın
başladığı günden
beri
Başkomutanlıktan
ısrarla
istiyordu. |
Kuşatma
altındaki Edirne
Müstahkem Mevki
Komutanlığına
2-3 uçağın
gönderilmesine
Başkomutanlık
tarafından karar
verildi. |
Edirne'ye
gidecek uçaklar,
özel vagonlara
yüklenerek
demiryolundan
yola çıkarıldı.
Ancak
Bulgarların
ileri hareketi
dolayısıyla,
yolların kesik
olup olmadığı ve
uçakları taşıyan
vagonların hangi
istasyonda
indirileceği
konusunda
tereddütler
ortaya çıktı. |
Bu arada,
Edirne'ye
gönderilmekte
olan uçaklar
konusunda
Genelkurmay
Başkanlığı ile
Savunma
Bakanlığı
arasında yapılan
yazışmalar ve
gönderilen
mesajlardan
anlaşıldığına
göre, İstanbul
ile Lüleburgaz
arasında,
uçakları taşıyan
vagonlar bir ara
kaybedildi! |
Bulgarlar
Lüleburgaz'a
yaklaşırken,
nihayet
uçakların
taşındığı
vagonlar
bulundu ve
bu vagonlar
tekrar
gerisin
geriye
Yeşilköy'e
gönderildi. |
Yine bu
arada,
Genelkurmay
Harekat
Başkanlığından
yazılan bir
yazıda
uçakların en
geç iki gün
içinde
Çatalca'ya
sevk
edilmesi
emredildi. |
Pilotlarımızın
tecrübesizliği,
uzun
uçuşlara
alışık
olmaması ve
uçakların o
zamanki
iptidai hali
yüzünden,
İstanbul -
Edirne
arasındaki
210
kilometrelik
yolun
aşılması
büyük bir
problem
olmuştu. |
SAVUNMA BAKANLIĞI,
UÇAKLARIN EDİRNE'YE
GÖNDERİLEBİLMESİ
İÇİN YABANCI UYRUKLU
KİRALIK PİLOTLAR
ARIYOR |
|
Bulgarların
Çatalca'ya
yaklaşıp
İstanbul -
Edirne
demiryolunu
kesmelerinden
sonra,
uçakların
Edirne'ye
gönderilebilmesi
ancak uçarak
mümkün
olabilecekti,
Halbuki daha
önce de
bahsedildiği
gibi,
eğitimleri
yarıda
kesilerek
yurda
çağrılan
pilotlarımızın
bu görevi
yapabilmeleri
mümkün
değildi. |
Bu durum
üzerine,
Savunma
Bakanlığı,
uçakları
Edirne'ye
havadan
uçurarak
götürebilecek
yeterli
tecrübeye
sahip,
yabancı
uyruklu
kiralık
pilotları
kullanmayı
düşündü. |
Bu
görev için
iki yabancı
pilot
bulundu. |
Pilotlardan
birisi olan Granil, bu görevi kabul
edebileceğini, ancak ilk önce
uçakların benzin sarfiyatı ile
havada ne kadar kalabileceğini
tespit etmek için, yeterli inceleme
zamanı ile tecrübe uçuşu yapmak
istediğini bildirdi, Pilot Granil
ile Teğmen Mithat'ın tecrübe uçuşu
yapmaları konusunda Genelkurmay
Harekat Başkanlığı ile uçuş Okul
Komutanlığı arasında geçen çeşitli
yazışmalarda bu konuya yer
verilmiştir. Neticede tecrübe
uçuşları yapılmış, ancak her ne
sebeptense bu pilot uçağı Edirne'ye
götürmekten vazgeçmiştir. |
Diğer
yabancı
uyruklu
pilot olarak
bulunan Sherf,
başlangıçta uçakları Edirne'ye
götürmeye çok hevesli görünüyordu.
Ancak daha sonra bu görevi yapmamak
için rahatsızlığını bahane ederek
mazeret uydurmaya başladı. Neticede
işin esası anlaşıldı. Pilot Sherf,
bir uçak fabrikasının temsilcisi
olarak Türkiye'de bulunuyordu. Bütün
amacı temsilcisi olduğu fabrikaya
ait uçakların Türkiye'ye satılmasını
sağlamaktı. Ancak, temsilcisi olduğu
fabrika yerine başka bir ülkenin
uçaklarının satın alınacağını
öğrenmesi üzerine bir mazeret
uydurarak uçakları Edirne'ye
götürmekten vazgeçti. |
Bu arada,
Fransız
gazetelerine
ilan
veriliyor ve
çok
elverişli
şartlarda
görevlendirilmek
üzere, bir
devletin çok
yüksek
maaşla
yabancı
pilot
aradığı
bildiriliyordu. |
Bir
Fransız
pilotu, bu
teklifi
kabule hazır
olduğunu,
ilanı veren
gazeteye
bildirdi.
Ancak bu
pilot bir
tek şart
koşuyordu:
Gazetede
ismini ilan
etmeyen
devletin,
Türk Devleti
olmaması
şartını... |
İSTANBUL'DAN
EDİRNE'YE UÇAĞIN
GÖNDERİLMESİ MÜMKÜN
OLMUYOR. DÜŞMAN
UÇAKLARININ HEMEN
HER GÜN EDİRNE'YE
YAPTIKLARI HAVA
TAARRUZLARI VE
ATILAN BOMBALAR
HALKIN VE ASKERİN
FENA HALDE MORALİNİ
BOZUYOR |
|
Edirne
müstahkem
mevkiinde,
günlerdir
düşman
kuşatması
altında
bulunanlar,
gözleri
ufuklarda
bir
kurtarıcı
gibi Türk
uçaklarım
beklerlerken,
21 Şubat
1913 günü
Edirne'nin
güney
doğusunda
Hacılar
Ezanı
civarına bir
uçağın
indiği
görüldü.
Genelkurmay
Başkanlığından
gelen bir
mesajda, bu
günlerde bir
uçağın
Edirne'de
olacağı
bildiriliyordu.
Gelen uçağın
bu uçak
olduğunu
sanarak
sevinçle
uçağın
başına
koşanlar
bunun Türk
uçağı değil,
Bulgarlara
yardım etmek
için
gelirken
yolunu
şaşıran ve
Bulgar
arazisi
diye, bizim
tarafımıza
inen bir Rus
uçağı
olduğunu
gördüler. |
Bulgarlar
ise,
halkımıza ve
askeri
birliklerimize
karşı yoğun
bir şekilde
uçaklarını
kullanıyor,
hemen her
gün bir veya
iki uçakla
askeri
birliklerimiz
üzerinde
keşif ve
taarruz
uçuşları
yapıyorlardı.
Bu uçakların
çoğunda Rus
pilotları
uçuyordu.
Gerek askeri
birliklerimiz,
gerekse
şehirlerimiz
üzerinde
yapılan bu
uçuşlar,
halkın ve
askerlerimizin
fena halde
morallerini
bozuyordu.
Edirne'ye
yapılan
taarruzların
birinde,
şehrin tek
un
fabrikasına
bomba
atmaları
dikkat
çekicidir.
Düşman
pilotunun,
un
fabrikasının
yerini,
eliyle
koymuş gibi
bulması bir
yana, her
halde bu un
fabrikasını
tahrip
etmekle
kuşatma
altındaki
halkın ve
askerin
ekmeksiz
bırakılmasıyla,
Türklerin
kısa zamanda
teslim
olabileceğini
düşünmüşlerdi. |
Edirne
şehrine
yapılan hava
taarruzlarının
(eğer
yanlışlıkla
yapılmadıysa)
hiçbir zaman
affedilmeyecek
olanı,
Selimiye
Camiine
yapılan
bomba
taarruzudur.
Mimar
Sinan'ın
ustalık
zamanında
inşa ettiği
şaheserlerinden
biri olan
Selimiye
Camiine
atılan bomba
bir şans
eseri olarak
camiye
isabet
etmemiştir. |
BALKAN
SAVAŞI'NIN
İKİNCİ
SAFHASINDA,
|
TÜRK
PİLOTLARI
BAŞARILI
UÇUŞLAR
|
YAPMAYA
BAŞLIYORLAR |
|
|
Balkan Savaşının ikinci safhasında,
pilotlarımızın eğitimleri
ilerledikçe başarılı uçuşlar yapmağa
başladıkları Kolordu Komutanlığı ile
Başkomutanlık Makamı arasında
yapılan yazışmalardan
anlaşılmaktadır. |
Değişik
yollardan
temin edilen
yedek
parçalarla
faaliyetleri
sağlanan
çeşitli
tipteki
uçakların
her biri bir
pilotun
sorumluluğuna
tahsis
edildikten
sonra
pilotların
uçaklara
olan
alışkanlığı
ve
hakimiyeti
artmaya
başladı.
Elde bulunan
uçaklardan;
70 beygirlik Gnom
motorlu Bristol uçağı Topçu Pilot
Yüzbaşı Salim'e, Vatan ismindeki
Bleriot uçağı Süvari Pilot Yüzbaşı
Fesa'ya, Osmanlı adındaki
Duperdussin uçağı Deniz Pilot
Üsteğmen Fethi'ye, Ron motorlu Rep
uçağı Topçu Pilot Teğmen Nuri'ye
Gnom motorlu Bristol uçağı Piyade
Pilot Teğmen Fazıl'a teslim edildi.
Piyade Pilot Yüzbaşı Feyzi ile
birlikte bu 6 uçucu subay, Balkan
Harbi'nde Türk Hava Kuvvetlerinin
toplam pilot gücünü teşkil ediyordu.
(Not: Çok değişik tipteki bu uçak ve
motorların bakım ve idamesi
ilerideki yıllarda uçuş
faaliyetlerini olumsuz yönde
etkileyecektir.) |
Gün
geçtikçe uçaklarımız Orduya faydalı
hizmetler yaptıklarından komutanlar
havacılardan memnun olmaya, hatta
pilotları daha hevesle çalıştırmak
için parayla mükafatlandırmaya
başladılar. Pilotlarımızın
ödüllendirilmesi için komutanlar
tarafından yapılan tekliflere ait
iki örnek aşağıda görülmektedir: |
BAŞKOMUTANLIK YÜKSEK
MAKAMINA |
"Türk pilotlarından,
düşman taraflarına
başarıyla keşif ve diğer
harekat görevi yapacak
olanlara 10'ar lira
mükafat verilmesinin
diğerlerini de teşvik
edeceği düşünüldüğünden,
5 Mart günü mükemmel
uçuş görevi yapan
Yüzbaşı Fesa'ya söz
konusu mükafatın
verilmesini arz ederim."
(Türk Havacılık Tarihi
I, sayfa 93) |
|
10 ncu
Kolordu
Komutanı
|
Korgeneral
Hakkı |
|
|
SAVUNMA BAKANLIĞINA |
"1. Uçaklara ait olup,
çok acilen temin
edilmesi daha önceden
istenen yedek parça
listesi, ekte takdim
edilmiştir. |
2. Avrupa ordularındaki
uçucu sınıflar diğer
sınıflara nazaran bazı
imtiyazlara sahip
bulunmaktadırlar.
Ordumuzda da yetişmekte
olan ve hayatlarını her
an için tehlikeye atarak
görev yapan bu
kişilerin, vazifelerinde
şevk ve heveslerinin
artırılması için taltif
edilmelerinin uygun
olacağı düşünülmektedir.
Bu amaçla, düşman
tarafında başarıyla uçuş
yapan Yüzbaşı Fesa'ya 10
lira para mükafatı
verilmesi ve bundan
böyle başarıyla uçuş
yapacak olan pilotların
da en kısa zamanda
taltif edilmesine
müsaade isteyen 10 ncu
Kolordu Komutanlığının
talebi üzerine, arz
olunur." (Türk Havacılık Tarihi
I, sayfa 94) |
|
YEŞİLKÖY'DE YENİ
KURULAN UÇUŞ
OKULUNDA ÖĞRETMEN VE
ÖĞRENCİNİN BERABER
UÇARAK EĞİTİM
YAPABİLECEKLERİ ÇİFT
KİŞİLİK UÇAK
OLMADIĞINDAN,
ÖĞRENCİ SUBAYLAR,
ÖĞRETMEN PİLOTUN
TARİFİYLE TEK
KİŞİLİK UÇAKLARLA
PİLOTAJ EĞİTİMİ
YAPIYORLAR |
|
Yeşilköy'de
uçuş okulu
açıldıktan
sonra
pilotaj
eğitimleri
burada
yapılmaya
başlandı.
Ancak bu
Uçuş
Okulunda
temel eğitim
vasıtası
olması
gereken iki
kişilik uçak
mevcut
değildi. |
Pilot
adaylarına
önce kısa
bir nazari
eğitim
gösterilirdi.
Bu eğitimde
uçak ve
motor
hakkında
genel bilgi
verilir,
uçak ve
motorun
parçalan
tanıtılırdı. |
Okulda
nazari
eğitimi
veren
öğretmenler
yabancı
dili iyi
bilen;
Yüzbaşı
Fesa,
Üsteğmen
Mithat
ve
Teğmen
Fazıl
gibi
subaylardı.
Bu
subaylar
yabancı
ülkelerden
askeri
ataşeler
vasıtasıyla
getirtilen
havacılıkla
ilgili
neşriyatı
okuyup
tercüme
ederler
ve pilot
adaylarına
bu
bilgileri
aktarırlardı. |
Nazari
eğitimi
tamamlayan
adaylar
uçuş
eğitimine
başlatılırdı. |
Uçuş
öğretmeninin
öğrenciye
bizzat
uçarak
kalkışı
inişi
öğretebileceği
çift
kişilik
bir uçak
mevcut
olmadığından,
tek
kişilik
uçakla
eğitim
yaptırılmaya
çalışılırdı.
Bunun
için
şöyle
bir
yöntem
uygulanırdı. |
Uçuş
eğitiminin
ilk
safhasında
«Ligne
Droite» denilen, uçağı doğru bir
çizgi üzerinde koşturma hareketi
yaptırılırdı. Bu hareketin
öğretildiği uçağın diğer uçaklardan
bazı farklı özellikleri vardı. Bu, «Ligne
Droite» eğitimi yaptırılan uçağın
kanatları uç kısımlarından bir
miktar kesilmişti. Motorunun bir
veya iki silindiri de körletilmiş
bulunuyordu. Bu suretle, ilk defa
bir uçağa adımını atan öğrenci
pilotun istenilmeyen bir zamanda
yanlışlıkla havalanmasının önüne
geçilmiş olunuyordu. |
Öğrenci
pilota
uçağa
binmeden
önce
bütün
hareketler
iyice
anlatılır
ve sonra
uçağa
binmesine
müsaade
edilirdi. |
Öğrenci
uçağa
bindikten
sonra
yalnız
başına
motoru
çalıştırır,
rule
yapıp
piste
girer,
uçağı
rüzgara
karşı
çevirir,
sonra
gazı
açarak
doğru
bir
istikamette
uçağı
koşturmağa
uğraşırdı.
Uçağı
hızlı ve
doğru
bir
istikamette
koşturmayı
başaran
öğrenci,
ikinci
aşamada
«Petit Bond» denilen
harekete başlatılırdı. |
«Petit Bond»
hareketi tek kişilik 35 beygirlik
motorlu Bleriot tipi uçakla
yaptırılırdı. Öğretmen öğrenciyi
karşısındaki bir sandalyeye
oturtur, bir elinde levye ve diğer
elinde gaz kolu benzeri tahta
çubuklarla aynı uçaktaymış gibi
levye ve gaz kolunun hareketleri
gösterilir, sıçrayışlarda nasıl gaz
verileceği iyice tarif edilir ve
öğrenciye tekrar ettirilirdi. |
Ondan
sonra
öğrenci
uçağa
bindirilirdi.
Öğrenci
uçağı
doğru
bir
istikamette
ve hızla
koştururken
levyeyi
geriye
çekip
bırakarak
irtifa
dümenini
hareket
ettirir
ve uçağa
küçük
sıçramalar
yaptırırdı. |
Bu
hareketi
de
başaran
öğrenci
artık
yalnız
uçuşa
hazır
hale
gelmiş
demekti.
Öğretmen
tarafından
inişin
de nasıl
yapılacağı
öğrenciye
iyice
tarif
edildikten
sonra,
öğrenci
piste
girer,
gaz
verip
kalkışını
tamamlar,
meydan
etrafında
360
derecelik
bir tur
attıktan
sonra
kalktığı
yere
inerdi. |
İkinci
uçuşta
öğrenci
sağa
sola
dönüşlere
çalışır
ve yavaş
yavaş
yüksek
irtifalara
çıkardı. |
Öğrenci
bu
eğitimi
takiben
belirli
bir hat
üzerinde
irtifa
kaybetmeden
8 çizmek
üzere
sağa
sola
dönüşler
yapar,
daha
sonra
gaz
keserek
süzülme
uçuşla
yere
iner ve
en son
olarak
da
yüksek
irtifada
bir saat
dolaşınca
uçuş
eğitimi
tamamlanmış
olur ve
pilot
brövesi
almaya
hak
kazanırdı. |
PİLOTLARIMIZIN
UÇUŞU ÖĞRENMELERİNDE
FAZLA ZORLUK
ÇEKİLMİYOR. ASIL
BÜYÜK DERT VE SORUN
UÇAKLARIN
FAALİYETLERİNİN
SAĞLANMASINDA; YEDEK
PARÇA, UÇAK BENZİNİ,
UÇAK LASTİĞİ VE
MOTOR AKSAMININ
TEMİN EDİLMESİNDE,
YANİ KISACA BUGÜN
LOJİSTİK DEDİĞİMİZ
FAALİYETLERDE
KENDİNİ GÖSTERİYOR |
|
Türk
Pilotları
artık
uçmasını
öğrenmişti.
Fakat
uçaklar
onarılamıyordu.
Uçakların
bakım ve
onarımlarının
bir
ihtisas
işi
olduğu
nihayet
anlaşılmıştı.
Ordunun
bünyesinde
teknik
eleman
mevcut
olmadığından
Deniz
Kuvvetlerindeki
teknik
elemanlardan
istifade
edilmesi
düşünüldü.
Deniz
Kuvvetlerindeki
çarkçı
subaylardan
bazılarının
uçuş
birliklerinde,
uçak
makinisti
olarak
görevlendirilmesi
isteğiyle
şu yazı
yazıldı: |
"DENİZ KUVVETLERİ
KOMUTANLIĞINA |
Askeri harekata iştirak
eden uçaklarımızın
günlük bakım ve
onarımlarını
yapmak için elimizde
yeterli teçhizat mevcut
olmasına rağmen,
motordan anlayan
makinist ve uçağın tahta
kısımlarının tamirini
yapabilecek marangoz
ustaları birliğimizde
bulunmamaktadır. Bu
teknik elemanların
mevcut olmaması yüzünden
burada kolayca
onarabilecek basit
parçaların bile
Avrupa'dan temini
cihetine gidilmekte, bu
da zaman ve para kaybına
sebep olmaktadır.
Ordumuzun bünyesine
henüz girmiş bulunan
Hava Teşkilatı için
ihtiyaç duyulan
sanatkârların
yetiştirilmesi amacıyla
Deniz Kuvvetlerinden;
Çarkçı Üsteğmen İbrahim
Murat, Çarkçı Üsteğmen
İsmail Hüseyin, Üsteğmen
Yahya ve Üsteğmen Ömer
Seyit'in en kısa zamanda
Hava Okulunda
görevlendirilmelerine
müsaade buyrulması arz
olunur." (Türk Havacılık Tarihi
I, sayfa 112) |
(Adı
geçen deniz subaylarının
Hava Okulunda göreve
başladıkları ayrı bir
yazıda
belirtilmektedir.) |
|
BALKAN SAVAŞI'NIN
SON SAFHASINDA
ORDUMUZUN İLERİ
HAREKATINA
UÇAKLARIMIZ DA
KATILIYOR.
İSTANBUL'DAN
EDİRNE'YE KADAR
MUHTELİF MEYDANLARA
İNİLEREK SAFHA SAFHA
DEVAM EDEN HAVA
FAALİYETLERİNDE
LOJİSTİK SIKINTILAR
HAVACILARIMIZIN
PEŞİNİ BIRAKMIYOR |
|
«Türk
Havacılık
Tarihi»
kitabında:
"Türk
Ordusu Trakya'mızı kurtarmak için
ilerledikçe, uçaklarımız da
meydandan meydana atlayarak orduyu
takip etmekte idiler" denmekte
ve bu ileri harekat esnasında
komutanlıkla birlikler arasında
çekilen mesajlardan örnekler
verilerek birliklerin çektiği
lojistik sıkıntılar dile
getirilmektedir. |
Bu
ileri
harekat
esnasında
Pilot
Teğmen
Nuri ile
aynı
uçakta
uçarak
harekatı
takip
eden
Genelkurmay
2 nci
Şube
Müdürlüğünden
Kurmay
Yüzbaşı
Kemal'in
aşağıdaki
mesajları
her
cümlesiyle lojistik yokluklardan
bahsetmektedir: |
"GENELKURMAY 2 NCİ ŞUBE
MÜDÜRLÜĞÜNE |
|
Çorlu-22 Temmuz
1913 |
Maalesef bugün hava şartları kötü olduğu için uçulamadı. Yarın Mars tipi uçak mutlaka Babaeski'ye gelsin. Uçakların yedek parçaları ve diğer teçhizatı da yarın sabah hareket ettirilmelidir. Uçak benzini, planlanan yerlerinde hazır bulundurulsun. Yanlışlıkla Muratlı veya Lüleburgaz'a sevk edilen yedek parçalar kaç defa istediğimiz halde henüz elimize ulaşmamıştır. Mümkünse oradan telgrafla tekrar arattırılarak Babaeski'ye trenle gönderilmesini arz ederim." (Türk
Havacılık Tarihi I,
sayfa 116) |
|
Kurmay Yüzbaşı Kemâl |
|
"GENELKURMAY 2 NCİ ŞUBE
MÜDÜRLÜĞÜNE |
|
Çorlu-23 Temmuz
1913 |
Herhangi bir zorlukla
karşılaşmadan, Dimetoka
üzerinden Edirne'ye
indik. Eğer benzin
bulabilirsem akşam Cesri
Mustafa Paşa - Cebice
istikametinde uçmak
istiyorum. Uçakların
teçhizat ve yedek
parçalarım taşıyan at
arabasının süratle
Edirne'ye gönderilmesini
arz ederim" (Türk
Havacılık Tarihi I,
sayfa 117) |
|
Kurmay Yüzbaşı Kemâl |
|
"GENELKURMAY 2 NCİ ŞUBE
MÜDÜRLÜĞÜNE |
Gerek hava muhalefeti, gerekse benzinin olmayışı yüzünden dün ve bugün uçuş yapılamamıştır. Dün gece rüzgarın şiddetinden, açıkta kalan uçağın bir kaç teli kopmuştur. Uçakların vazife yapabilmesi için, seyyar hangar ve yedek parçaların bu akşama kadar otomobille buraya gönderilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde dün yağmurdan ıslanan ve bugün de güneş altında sıcaktan etkilenen uçak ile görev yapılamayacaktır. Bugün Teğmen Nuri'ye bildirildiği gibi uçak benzini ve makinistin mutlaka gönderilmesini arz ederim." (Türk
Havacılık Tarihi I,
sayfa 117) |
|
Kurmay Yüzbaşı Kemâl |
|
Uçuş
Okulu
Komutanı'nın
mesajı
da
şöyledir: |
"BABAESKİ'DE KARARGAH 1
NCİ ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜNE |
Yüzbaşı Fazıl geriye çağrıldı. Uçak trene yüklenecek şekilde hazırlanıp, elde mevcut köhne çadırla yarınki trene yetiştirilmeye gayret edilecektir. Başka uçak çadırımız yoktur. Levazım müdürlüğü hala uçak çadırlarını dikip gönderemedi. Evvelce belirtildiği gibi İstanbul'da uçak benzini yoktur. Elde mevcut olan benzinin tamamını gönderiyorum." |
|
Uçuş Okul Komutanı |
|
"GENEL KARARGAH 2 NCİ
ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜNE |
|
Yeşilköy-27 Temmuz
1913 |
Daha önce Deniz
Kuvvetlerinden uçak
teknisyeni olarak Hava
Okuluna tayin edilen
Subaylardan Üsteğmen
Murat ve Üsteğmen
İsmail, Bölge
Müfettişliği tarafından
bu görevden alınarak,
bölgedeki
motosikletlerin tamiri
işine verilmişlerdir. Bu
durumda hava okulundaki
eğitim uçaklarımızın
motorlarının kontrol ve
bakımını yapacak
kimsemiz kalmadığından
Deniz Çarkçı Üsteğmen
Murat ve Deniz Çarkçı
Üsteğmen İsmail'in bir
an önce Hava Okulundaki
görevlerine iade
edilmesi için
gerekenlere emir buyurulmasını" (Türk
Havacılık Tarihi I,
sayfa 119) |
|
Hava Okul Komutanı |
|
HAVACILIĞIN DAHA
KURULMA AŞAMASINDA,
LOJİSTİK SIKINTILAR
HAD SAFHAYA
ULAŞIYOR. HAVA OKULU
BAKIM ATÖLYESİNE,
AĞAÇ KESECEK, DELİK
DELECEK, UFAK BİR
VİDA AÇACAK
TEZGAHLARIN SATIN
ALINAMAMASI,
UÇAKLARIN BAKIM VE
ONARIMLARINI YAPACAK
MAKİNİSTLERİN ELİNİ
KOLUNU BAĞLIYOR |
|
Uçakların
bakım ve
onarımlarını
yapabilecek
teknik
bilgiye
sahip
yeterli
sayıda
personelin
mevcut
olmayışı
yanında,
bu bakım
ve
onarımların
yapılacağı
atölyeler
de
teçhizat,
takım,
avadanlık
ve
malzeme
bakımından
son
derece
yetersiz
bulunuyordu. |
Yeşilköy'de
her ne kadar
küçük bir
uçak tamir
atölyesi
kurulmuş ise
de alet ve
makine
noksanlığı
yüzünden
ancak çok
küçük
onarımlar
yapılabiliyordu. |
Kırılan,
kopan
veya
bozulan
parçaların
onarımı
Zeytinburnu
fabrikasındaki
atölyelerde
yapılmakta
idi.
Fakat
buradaki
işler
çok
yavaş
olduğundan
ihtiyacı
karşılamıyordu.
Her ne
kadar bu
yedek
parçaların
süratle
tamiri
için,
Savunma
Bakanlığı
tarafından
gerek
Savunma
İmalat
Müdürlüğüne
ve
gerekse
Zeytinburnu
Fabrika
Müdürlüğüne
birçok
defalar
yazı
yazılmış
ise de
işlerin
çabuklaştırılması
mümkün
olmuyordu. |
Torna
ve freze
gibi
lüzumlu
makinelerin
satın
alınması
için,
Hava
Okul
Komutanlığı
tarafından
en
yüksek
makamlara
kadar
yazılar
yazılıp
müracaatta
bulunulmuş
ise de
hiçbir
sonuç
elde
edilememişti. |
Hava
Okul
Komutanlığının
Başkomutanlığa
yazdığı,
aşağıya
aynen
çıkarılan
yazıda,
hiç
olmazsa
Savunma
Bakanlığı
tarafından
hurdaya
ayrıldığı
için
satılacak
ihtiyaç
fazlası
tezgahlardan
birkaç
tanesinin
Hava
Okuluna
verilmesi
istenilmektedir. |
"BAŞKOMUTANLIK YÜKSEK
MAKAMINA |
|
Yeşilköy-5 Ağustos 1913 |
Hava Okulundaki
tamirhaneye şimdiye
kadar iki, üç yüz lira
sarf edilerek bir torna,
bir freze, bir üniversal
tezgah ve bir delik
delme tezgahı alınamadı.
Muntazam ağaç kesecek
bir tezgahımız ve ufak
bir vida açacak
makinemizin bulunmaması
yüzünden binlerce lira
sarf ederek ve bir o
kadar da zaman
kaybederek bu parçalan
Avrupa'dan temine veya
haftalarca uğraşarak
Zeytinburnu fabrikasında
imal ettirmeğe mecbur
kalıyoruz. Savaşın bu
çok kritik devresinde bu
duruma düşülmesi endişe
vericidir. Nasıl olsa er
veya geç böyle bir iki
tezgah alınacağından,
bütçeyi de zora sokmamak
için Deniz Kuvvetleri
Fabrikalarından kadro
haricine çıkartılan ve
hurda fiyatına satılacak
olan tezgahlardan senet
karşılığında, bir, iki
adedinin Hava Okuluna
verilmesi için İlgili
makamlara emir buyurulmasını arz ederim." (Türk
Havacılık Tarihi I,
sayfa 122) |
|
Hava Okul Komutanı |
|
HAVA KUVVETLERİNİN
PERSONEL, TEÇHİZAT
VE EĞİTİM YÖNÜNDEN
ÇEKTİĞİ
SIKINTILARIN, GÖREV
VEREN MAKAMLAR
TARAFINDAN İYİ
BİLİNMEMESİ, GÖREVLERDE MEYDANA
GELEN AKSAKLIKLARI
YANLIŞ
DEĞERLENDİRMELERİNE
VE DOLAYISIYLA
HAVACILAR HAKKINDA
ŞİKAYETTE
BULUNMALARINA SEBEP
OLUYOR |
|
Uçaklardan
istenilen
derecede
istifade
edilemediği,
Başkomutanlıktan
Savunma
Bakanlığına
gönderilen
şu
mesajlardan
anlaşılmaktadır. |
"SAVUNMA BAKANLIĞINA |
|
4 Mart 1913 |
Harbin
başından beri
uçaklardan, bunlara
yapılan fedakarlık
nispetinde istifade
edilememiş ve durumun
düzeltilmesi için de
hiçbir gayret sarf
edilmemiştir. |
Hava Okul Komutanı bunun
sebebini, yeterli uçucu
ve yer personeli
olmamasına ve yedek
parça noksanlığına
bağlamaktadır. Hava Okul
Komutanının İstanbul'a
çağrılarak durumun bir
daha incelenmesini ve
gerekli tedbirlerin
alınmasını"
(Türk
Havacılık Tarihi I,
sayfa 91) |
|
"BAŞKOMUTANLIK MAKAMINA |
Bugün
hava müsait olduğu için
uçak uçurulacaktı. Fakat
pistten kalkar kalkmaz
biraz irtifa aldıktan
sonra düşen bu uçağın
birçok kısmı uzun bir
onarıma ihtiyaç
gösterecek şekilde hasar
görmüştür. |
Bu
kazayı, pilotun uçmaktan
çekindiği için kasten
yaptığını zannediyoruz.
Olayı yerinde incelemek
üzere en kısa zamanda
bir ihtisas elemanının
gönderilmesini arz
ederim" (Türk
Havacılık Tarihi I,
sayfa 123) |
|
Sol Cenah
Ordu
Komutanı |
Korgeneral
Hurşit |
|
|
Yukarıdaki
bu
mesajlar
havacılığın
başlangıcında
konulara
ne kadar
yanlış
teşhis
konulduğunu
göstermektedir.
Bir
pilotun
havaya
kalktıktan
sonra
uçakta
ağır
hasar
meydana
getirecek
şekilde
tekrar
yere
vurması
için
kendi
canına
kast
etmesi
gerekirdi.
Birlik
komutanlarıyla
uçucular
arasında
zaman
zaman bu
şekilde
anlaşmazlıklar
meydana
geldiği,
arşivlerde
mevcut
belgelerden
anlaşılmaktadır. |
Aşağıda
yer alan
yazışmalar,
ödenek
olmadığından
uçakların
korunamadığını
ve bunun
sonucunda
kazaların
meydana
geldiğini
göstermektedir. |
"2 NCİ KOLORDU YÜKSEK
MAKAMINA |
|
1.
Dün Sağ Cenah
Komutanlığından aldığım
emir üzerine müfrezemle
birlikte 2 nci
Kolorduya, emirlerinize
katıldım. |
2. Kış mevsiminin
yaklaşmakta olması
dolayısıyla, uçakların
iyi muhafaza
edilebilmesi için,
öncelikle uygun ve
sağlam bir uçak
hangarının inşasını, |
3. Küçük bir
tamirhanenin kurulmasını
ve ayrıca uçuş ve yer
personelinin
kalabilecekleri bir
baraka inşasını, |
4. Uçucu subayların
hayatı, bir bakıma halen
bölüğümüzde görevli
Fransa'dan gelen iki
uçak makinistinin
vicdanlarına bağlı
bulunduğundan, bu
makinistlerden en iyi
bir şekilde istifade
edilebilmesi için
maaşlarından başka
mükafat olarak 4
mecidiye tahsisat
bağlanmıştır. Ancak bu
tahsisatlarını dört
aydan beri alamayan
makinistlerin
istenildiği şekilde
uçakların faaliyetlerini
sağlamayacaklarını, |
5. Uçaklarımızın
emniyete alınarak toz;
toprak ve yağmur altında
kalmaktan kurtarılması
için çadırların
inşaatına hemen şimdiden
başlanmasını, |
6. 27
Eylül günü yapılması
emredilen uzun süreli
uçuş esnasında, uçağın
motorunun çok çalışması
sonucu, motorda bir
arıza meydana gelmiş ve
oldukça önemli bir kaza
geçirilmiştir. İnşaat
tamamlanıncaya kadar bu
uçağın geriye alınarak
yerine Fransa'dan yeni
temin edilen Bleriot
uçaklarından birisinin
gönderilmesini arz
ederim. " (Türk Havacılık Tarihi
I, sayfa 127) |
|
2 nci
Kolorduya
Bağlı |
Uçak Bölük
Komutanı |
Yüzbaşı
Mehmet Salim |
|
|
|